SEYYIS
VE
SEYYİD NİZÂM
KÜLLİYESİ
ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ
KÜLTÜR YAYINLARI
Kitap No: 49
Koordinasyon
Erdem Zekeriya İskenderoğlu
Editör
Kâmil Büyüker
Katkıda Bulunanlar
İrfan Çalışan
Murat Gür
Kreatif Direktör
Harun Tan | Simurg İletişim Sanatları
Tasarım - Uygulama
Mehmet Avcı
Yayın Koordinatörü
Mustafa Yaman
Fotoğraf
Kâmil Büyüker
Süleyman Berk
Murat Gür
Zeytinburnu Belediyesi Kültür Vadisi Arşivi
ISBN-978-975-2485-19-8
TC KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
SERTİFİKA NO: 40688
1. Baskı
İstanbul, Mayıs 2018
Baskı Cilt:
Seçil Ofset
Yüzyıl Mahallesi Mas-Sit
Matbaacılar Sitesi 4. Cadde No: 77
Bağcılar İstanbul
Sertifika No: 12068
HMI ZEYTİNBURNU
LSbELEDİYESİ
zeytinburnu.İstanbul 1 444 1984
■ x>- ' r
.
W
% v;
C s
" S E Y Y 1 D NİZÂM"
MİNYATÜR: C İ H A N C İ R' A Ş U'R 0 V
< J
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Takdim
stanbul, dünyanın gıpta ile baktığı ve
imrendiği bir şehir... Elbette İstanbul'u
İstanbul yapan sadece tarihin ve coğrafyanın
merkezinde yer alması değildir. İstanbul'u
diğer şehirlerden ayıran en önemli özellik¬
lerden birisi her biri birer kandil vazifesi gö¬
ren ve bu şehre ruh üfleyen simalardır.
İstanbul'un medeniyet havzası içinde nere¬
deyse adım başı, gözünüzü çevirdiğiniz her
yerde kimisi bilinen, kimisi meçhulümüz olan
isimlerin kabirlerini görürsünüz. Zeytinbur-
nu ilçemiz sınırları içinde de dünden bugüne
tekke olarak vazife icra etmiş daha sonra ziya-
retgâh olarak hayatiyetini sürdüren iki önemli
merkezimiz vardır. Birisi Merkez Efendi, diğer
ise yine Merkez Efendi ile aynı dönem yaşa¬
mış olan Seyyid Nizâm Hazretleridir. Dünden
bugüne isimleri hâlâ anılmakta, kabirleri zi¬
yaretçi akınına uğramaktadır.
Zeytinburnu Belediyesi olarak tarihi mira¬
sımızı sadece korumak değil, onu istikbale
taşımak adına da önemli hizmetler yapma¬
ya gayret ettik ve ediyoruz. Seyyid Nizâm
Hazretlerinin içerisinde medfun bulunduğu
mescid ihya edilerek tekrar eski hüviyetine
kavuşmuştu. Bugün aynı alan içerisinde bu
güzide isme yaraşır bir külliye inşa edildi.
Seyyid Nizâm Camisi, Müştemilatı, Kıraat-
hânesi, Kültür Merkezi ile kompleks bir yapı
oldu. Bununla yetinilebilirdi. Ancak yayın
anlamında da kalıcı bir iz olması düşünce¬
siyle Seyyid Nizâm Hazretlerinin hayatını bir
yayınla istikbale de taşımak istedik. Uzun so¬
luklu bir çalışmanın ardından nihayet Seyyid
Nizâm Kitabı tamamlandı.
Kitap, birbirinden değerli akademisyen, ilim
adamı ve araştırmacılarımızın katkıları ile ha¬
zırlandı. Özellikle İstanbulumuzun ilim ve ir¬
fan birikimine katkı sunacağına inandığım bu
çalışma, aynı zamanda, Peygamberimizin 27.
kuşaktan torunu olan Seyyid Nizâm Hazretle¬
rinden yine onun torunlarına birer tanıtıcı ve
hatırlatıcı armağan vazifesi de görecektir.
Başta yazarlarımız olmak üzere, eserin yayı¬
nında emeği geçenleri tebrik ediyor ve kendile¬
rine can-ı gönülden teşekkür ediyorum.
MURAT AYDIN
ZEYTİNBURNU
BELEDİYE BAŞKANI
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Editörden
İftihar itsün bu belde ol kerîmü'z-zât ile
Evliyâdır evliyadır Hazret-i Seyyid Nizâm
HÜSEYİN VASSÂF
ekânları ve zamanları anlamlı kılan
şey içinde yaşayanlardır. "Şerefü'l
mekân bi'l mekîn" sözü bu hakikati ifade eder.
Yani mekânların şerefi, oradaki insanlardan
gelir. İstanbul'u İstanbul yapan da onun na¬
dide bir inci gibi tarihin, coğrafyanın mer¬
kezine yerleşmesinden öte ona ruh ve mana
veren büyüklerin varlığından olsa gerektir.
İstanbul'un şerefine şeref katmış büyükler¬
den birisi de Seyyid Nizâm Hazretleridir.
Hakkında doğumuna ait çok malumat olmasa
da Seyyid Nizâm hazretleri Yavuz Sultan Se¬
lim zamanında doğup büyüdüğü Bağdat'tan
İstanbul'a gelip yerleşmiş olduğu nakledilen
bir büyük velidir. Zeytinburnu İlçesi, Siliv-
rikapı dışında Balıklı semtinde bulunan ve
herkesin teveccüh gösterip, ziyaretgâh hâ¬
line getirdiği, çoğunlukla tekkesinde irşad
faaliyeti yürüten Seyyid Nizâm Hazretleri ya¬
şadığı dönem boyunca kalıcı izler bırakmış
ve altmış üç yaşında ömrü nihâyet bulup h.
957 senesi Muharrem ayında bir Cuma gece¬
si vefât etmiştir. (29 Ocak 1550).
Tasarrufu ve tesiri devam eden bir zat olarak
Seyyid Nizâm'ın hayatını bizim için önemli ve
anlamlı kılan birkaç husus vardır. Bunlardan
ilki yirmiyedinci kuşaktan Hz. Peygamberin
evladı olduğudur. Hatta Seyyid Nizâm Hazret¬
leri Osmanlı Devleti ile kurumsal bir hüviyet
kazanan ve Nakîbü'l-eşraf olarak tarihe ge¬
çen seyyid ve şeriflerin şecerelerinin kayıtla¬
rın tutulduğu, onlarla ilgili kararların alındığı
müessesenin başında yer alan Nakîbü'l-eş-
rafların başkanı olarak teklif edilmiş ancak
seçilememiştir. Gerek evladı Seyyid Seyful-
lah'ın eserlerinde, gerekse Hüseyin Vassaf'ın
Sefine-i Evliya 1 sında Seyyid Nizâm'ın şecere¬
si hakkında evlâd-ı resûlden olduğu ile ilgili
sağlam, sağlıklı kayıt bulmak mümkündür.
Yine tasavvufî neşve içerisinde kimi kaynak¬
larda Nakşibendi kimi kaynaklarda Bektaşi
nisbesi ile anılan Seyyid Nizâm, ehl-i beyt
çizgisini sürdürmüş, daha çok irşada memur
bir insan olarak hayatını sürdürmüştür.
Uzun bir çalışmanın neticesi olarak elinizde
bulunan bu kitap Seyyid Nizâm'la ilgili bugü¬
ne kadar yapılmış en kapsamlı çalışma hüvi¬
yetindedir. Üzerinde neredeyse hiç çalışma
yapılmamış olması, Seyyid Nizâm'ın kendi¬
sini aşikâr etmemek üzere çok az işaret bı¬
rakması ile açıklansa da bizler bunun böyle
olmadığı kanaatindeyiz. Zira bu kitap dola¬
yısıyla ilk defa gün yüzüne çıkarılacak olan
arşiv belgeleri, oğlu Seyyid Nizâmoğlu'nun
geride bıraktığı yazma eserler, A. Süheyl Ün-
ver, Cemalettin Server Revnakoğlu gibi son
dönem tasavvuf, tarikat ve tekke kültürünü
kayıt altına almış olan zevâtın dosya ve def¬
terleri, Seyyid Nizâm hakkında yapılacak ça¬
lışmaların çeşitlenmesi ve detaylanması adı¬
r»A I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
na umut vermiştir. Seyyid Nizâm Tekkesi'nin
hazin manzarasını 1949 yılında kayıt altına
alan A. Süheyl Ünver'in şu ifadeleri aslında
ihmalin uzun yıllardır bizden kaynaklandı¬
ğını gözler önüne seriyor: “Seyyid Nizâm'ın
tekkesinin perîşânlığı insanı ağalatacak
gibi. Türbeyi yeniden yaptıramamışlarmış.
Pencereyi sen ben yaptıracağım diye inşâât
yarıda kalmış. Hazret istemiyor mu nedir?''
Süheyl Bey, durumun vehametini bu sözlerle
ifade ediyor. Bununla beraber Seyyid Nizâm
Tekkesi bir dönem Muharremlerin en hare¬
ketli mekânları olarak da tavsif ediliyor. Ge¬
rek Vassaf, gerek Ünver, gerekse Revnakoğlu
Seyyid Nizâm Tekkesi için bu hususun altını
çiziyorlar: “Muharrem onda âşûresiyle meş¬
hur'' Bu geleneğin de belki bugün yeniden
ihyası gerekmektedir.
Vefat-ı nebinin yaşma denk gelen bir yaşta
-63 yaşında- ve ehl-i beyt için hususiyet ar-
zeden Muharrem ayı içerisinde ruhunu tes¬
lim eden Seyyid Nizâm Hazretleri önemli ve
silinmez bir iz bırakmıştır.
Elinizdeki kitap Seyyid Nizâm'ın izlerini ta¬
kip edip, onu tanıma ve ona yaklaşma der-
dindedir. Özellikle Seyyid Nizâm Tekkesi ve
Nizâmzâdeler dediğimiz Emirler Tekkesi
üzerinden yeniden bir okuma ve unutulanla¬
rı ihya çabasıdır.
Kitabın içerisinde yer alan makaleler bütü¬
nü tamamlayan birer parça mesabesindedir.
Seyyid Nizâm'ın tarihi ve tasavvufî hayatı ve
kişiliği, eserleri, tekkesi, nesebi, şeceresi taf¬
silatlı biçimde ele alınırken oğlu Seyyid Sey-
fullah'ın Emirler Tekkesi ismiyle maruf tek¬
kesi, yazmalarında babasına dair yazdıkları
ayrı ayrı yazılara konu edildi. Seyyid Nizâm
Tekkesi dünü, bugünü masaya yatırıldı. Tek¬
ke hem tasavvufî açıdan icra ettiği fonksiyon
itibariyle hem mimari ve sanat tarihi açısın¬
dan değerlendirildi. Tekkenin etrafını çevre¬
leyen ve buranın bir noktada hafızasını teşkil
eden hazire/mezarlık da ayrı bir yazıya konu
oldu. Tekkenin dün ayağa kalkmasında bü¬
yük bir himmeti ve katkısı olan Adile Sultan
yazılarda yâd edilirken, bugüne dair hizmet¬
lerin sürdürülmesinde hem Seyyid Nizâm
Eğitim Vakfı hem de Zeytinburnu Belediye¬
sinin hizmetleri de büyük bir takdir ifadesi
ile dile getirildi.
Kitabı kitap yapan elbette yazarıdır. Seyyid
Nizâm Kitabı da birbirinden kıymetli ya¬
zarlarımızın çalışmaları ve kalemiyle vücut
buldu. Her bir yazarımıza ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. Kitabın hazırlanıp belli bir aşama¬
ya gelmesinde katkıları bulunan başta Cemal
Öztürk'e, koordinasyon, yardım ve destekleri
ile İrfan Çalışan ve Zeytinburnu Belediyesi
Başkan Yardımcısı Erdem Zekeriya İskende-
roğlu Beylere de teşekkürlerimi ifade etmek
isterim. Kitabın titiz ve özenli grafik/tasarımı
Simurg Ajans çalışanlarının sabırlı ve özve¬
rili çalışmalarının sonucudur. Müteşekkirim.
Zeytinburnu Belediyesinin sınırları içerisin¬
de yer alan bu güzîde tekkenin, türbe ve müş¬
temilatın, bir külliye ölçeğinde yeniden ihyası
ve inşasında en büyük emek sahibi olan Zey¬
tinburnu Belediye Başkanı Sayın Murat Aydın
Beyefendinin emekleri ve gayretleri asla yad¬
sınamaz. Bu kitap da aynı kararlılık ve hizme¬
tin bir devamı kabul edilmelidir.
Eserin gayesi de Seyyid Nizâm ve onun açtığı
yola bende olanların adımlarını takip etmek¬
tir. Eksik, noksan ve hatalar bizden, güzellik¬
ler O'ndan (c.c.).
Son söz Hüseyin Vassaf'tan nakledilen Âdile
Sultan'ın iltica ve daveti olsun.
İtmek istersen eğer tanzîm-i emvâl-i umûr
Hânkâh-ı Hazret-i Seyyid Nizâmeddin'e gel
(...)
Nâr ile olmuş münevver kâmilen işbu makâm
Kutb-ı âlem gavs-ıa'zam Hazret-i Seyyid Nizâm
KÂMİL BÜYÜKER
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
içindekiler
Ol
02
03
04
03
06
07
08
09
İO
07 Takdim
08 Editörden
13 Payitaht’da Seyyid Bir Sûfî: Seyyid Nizâm Hazretleri
Dr. Öğretim Üyesi Adalet Çakır
37 Câmi'u’l-Ma'ârif - Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah
Arzu Meral
49 Seyyid Nizâm ve Emirler Tekkesi Şeyhleri
Mehmet Cemâl Öztürk
57 Silsile-i Neseb - Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah
Arzu Meral
61 Seyyid Nizâm Hazretleri Hayatı ve Dergâhı
Ahmet Nezih Galitekin
213 Seyyid Nizâm Câmii Mimarı
Dr. Y. Mimar İ. Aydın Yüksel ile Söyleşi
Söyleşi: Kâmil Büyüker
227 Seyyid Nizâm Tekkesi (Seyyid Nizâm Câmii ve Kültür Merkezi)
Prof. Dr. Abdülhamid Tüfekçioğlu
271 Seyyid Nizâm Mezarlığı
Doç. Dr. Süleyman Berk
319 Süheyl Ünver’in Gözüyle Seyyid Nizâm
Dr. Öğretim Üyesi Raşit Gündoğdu
405 Seyyid Nizâm Bağlamında Tasavvuf ve Sosyal Hayat
Dr. Öğretim Üyesi Hacı Bayram Başer
419 Seyyidnizam Millet Kıraathânesi
Selahattin Öztürk
425 Seyyid Nizâm Eğitim Vakfı Başkanı
Dr. Ahmet Özdemir ile Söyleşi
Söyleşi: Kâmil Büyüker
DR. ÖĞRETİM ÜYES
P A Y I T A H T □ A
5 E YY i D BİR 5ÛFÎ:
Seyyıcl Nizam
I hazretleri
ADALET ÇAKIR
PAYİTAHT’DA 5 E YY İ D BİR SÛFÎ:
Seyyicl Nizam
Hazretleri
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ ADALET ÇAKIR*
eyyid Nizâm hazretleri nesebi, tarikat silsilesi, mânevi şahsiyeti ve zevki itibarıyla son
derece şahsına münhasır bir sûfîdir. Onun OsmanlI'nın dinî düşünce ve yaşantısına etki¬
si, muasırı olduğu Sünbül Sinan Efendi (ö. 936/1529), Merkez Efendi (ö. 959/1552), İbrahim
Ümmî Sinan (ö. 976/1568), Şeyh İbrahim Gülşenî (ö. 940/1534) gibi sûfilerde olduğu kadar
görünür ve kolaya takip edilebilir değildir. Bunun muhtelif sebepleri vardır. Mânevi tarihi¬
mizin şahsiyetlerine, umumiyetle zamana bağlı olarak cereyân eden hâdiseleri ve özellikle
de siyâsî otoriteleri merkeze alan tarihçilik anlayışı ile yaklaşmamızdır. Bu bakış açısı kimi
zaman insân-ı kâmillerin yaşarken cemiyet hayatına yön verme hâssiyetlerini keşfetmeyi zor¬
laştırır; ilim ve irfânlarının istikbâli inşâ gücünü idrakten mahrum bırakır. Kanaatimizce böyle
bir perspektiften dolayı, XVI. yüzyılın önemli sufîlerinden Seyyid Nizâm hazretleri üzerinde
ciddî bir çalışma yapılmamıştır. Günümüz açısından bir mahrumiyet olarak değerlendirilme¬
si gereken bu durumun sebeplerinden biri de hayatı hakkındaki bilgilerin sınırlı oluşundan
kaynaklanmaktadır.
Seyyid Nizâm'ın hayatı, tarikatı ve eser ve tesirleri hakkında yapmış olduğumuz çalışmanın
temel kaynağı, oğlu Seyyid Seyfullah'ın (1010/1601) kaleme aldığı Câmiu'l-meârif tir. Men¬
sur ve on bâbdan müteşekkil [1] bu eserin ilk bâbında Seyfullah Efendi, tanışıp sohbetlerinde
bulunduğu veya şöhretlerini işittiği meşâyihin, sûfîlerin menkıbelerini anlatmış ve ilk olarak
da babası hakkında bilgi vermiştir. Oğlu olmak hasebiyle verdiği bilgilerin kıymeti ve sıhhati
kuşkusuz önemlidir. Siyâdet konusunu maddî ve mânevi bütün cihetleriyle telif konusu ya¬
pan Seyfullah Efendi, kendi nesep silsilesini de manzum olarak kaydetmiştir. Böylelikle Seyyid
Nizâm'ın Hz. Peygamber'e kadar ulaşan soy zinciri de ortaya çıkmış olur.
Kocaeli Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
15
Osmanlı müellifleri içinde Nizâmeddîn Efendi hakkında en kayda değer bilgileri veren Hüse¬
yin Vassâf'tır. Gülşenî meşâyihi arasında husûsi bir başlıkla kendisinden bahsetmiş; Seyyid
Seyfulullah ve onun neslinden gelenler hakkında aktardıkları da Nizâmzâde ailesinin profilini
çıkarmaya önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Verdiği bilgiler tahkike muhtaç olmakla bir¬
likte, Seyyid Nizâm açısından Osmanlı biyografi yazarları içinde Vassâf'ın ayrıcalıklı bir yeri
olduğunu söyleyebiliriz.
Seyyid Seyfullah kendi tarikat silsilesini müstakil olarak yazmış; ancak babasının tarikatına dair
Câmiu'l-meârifde silsilesinde yer alan üç sûfinin adını zikretmekle yetinmiştir. Onun Hz. Pey¬
gambere ulaşan tarikat silsilesini Zâkir Şükri Efendi'nin Silsilenâme-i Sûfiyye ’sinde tespit ettik.
Cumhuriyet döneminde tekke ve tarikatlar tarihi alanındaki araştırmaları ile meşhur Cema-
leddin Server Revnakoğlu'nun (1909-1968) Seyyid Nizâm ve Silivrikapı'daki tekkesi ve bura¬
da postnişin olan zevât hakkında toplamış olduğu bilgiler, Revnakoğlu Arşivi'ndeki 282 no'lu
dosyada bulunmaktadır. Hz. Peygamber'in velâyetinin vâris olan Seyyid Nizâm'ın ve onun
şahsında kâmil şahsiyetlerin etkilerinin hayatları ile mukayyed olmadığının örneğini, Süheyl
Ünver Bey'in arşivindeki hâtırattan takip etmek mümkündür. Ve nihâyet Seyyid Nizâm kabris¬
tanındaki mezâr şâhideleri, ailesi ve yakınları hakkında önemli tarihi belgelerdir.
Nesebi
Kaynaklarda ismi umumiyetle siyâdetine işareten kısaca Seyyid Nizâmeddîn veya Seyyid
Nizâm, [2] ya da Seyyid Nizâmeddîn b. Şihâbeddîn, Nizâm b. Şihâbeddîn Ahmed [3] veya Hz.
Hüseyin'e ve anavatanına nispetle Seyyid Nizâmeddîn b. Şihâbeddîn el-Hüseynî el-Bağdâdî
el-İslâmbulî, [4] bir kaynakta künyesi ile birlikte Nizâmeddin Ahmed Ebâ Nesim Efendi [5] olarak
zikredilmektedir.
Seyyid Şihâbeddîn Ahmed'in oğlu olan Seyyid Nizâm, Hz. Hüseyin'in evlâdından Ubeydullah
A'rec'in neslinden gelmektedir. [6] Yirmiyedinci kuşaktan Hz. Peygamber'in (s.a.v.) evlâdı oldu¬
ğunu gösteren şeceresi şöyledir:
Hz. Peygamber
Hz. Ali-Hz. Fâtıma
Hz. Hüseyin
Ali Zeyne'l-âbidîn
Hüseyin Asgar
Ubeydullah A'rec
Ebu'l-Hasan Ali es-Sâlih [7]
Ubeydullah es-Sânî
Ebu'l-Hasan Ali [8]
Ebû Ali Ubeydullah es-Sâlis
Ebu'l-Hüseyin Muhammed Eşter [9]
Muhammed Ebû Ali [10]
Ahmed [11]
Ebu'l-Hüseyin Zeyd Ziyâeddin [12]
Muhammed Ebu'l-Berekât [13]
Muhammed Ebû Tâhir [14]
Zeyd Ziyâeddin [15]
Ebu'l-Mansûr Muhammed
Zeyd Ebu'l-Kasım
Muhammed Fahreddîn
Ziyâeddîn Zeyd
Şerefeddîn Muhammed
İzzeddîn Ebû îshak İbrahim [16]
Nureddîn Ali
Mîr Cüneyd Celâleddîn
Şihâbeddîn Ahmed
Seyyid Nizâm [17]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm’ın, Hz. Peygamberin 27. Kuşaktan evladı olduğunu gösteren seçere
'( Muhammed 1*1
ISjtf Hüseyin %
i Ebû Ali m
Mİ Muhammed jğ
Uiionııin 7nıırl
,m Muhammed İyi
fğ Muhammed
Ze ^ 1
nUSBl|lfl £01)0
7iınoririin
ijmEbu'l-Berekât ■
EbûTâhir Mm
fim Ziyâeddin i
Elimizdeki mevcut bilgilerden, bu Hüseynî
şecerede yer alan Ehl-i Beyt mensupların¬
dan, Şihâbeddîn Ahmed'in dedesinden ön¬
cekilerin özellikle Irak havâlisinde nakiplik
veya hem nakiplik hem de Haremeyn emir¬
liği yaptığı anlaşılmaktadır.
Asr-ı saâdet'ten itibaren ismen değilse bile
muhtevâ olarak işlerliği olan nakîbliğin, ilk
İslâm devletlerinden itibaren bir müessese
olarak mevcudiyeti bilinmektedir. Nakiplik,
Hz. Peygamber'in Âl'ine duyulması gereken
muhabbet, gösterilmesi elzem hürmeti mu-
haza etmek, nesebin tesbit ve tescili ve Ehl-i
Beyt'in maddî ve mânevi hukukunu korumak
amacıyla kurulmuştur. Kuruluş yıllarından
itibaren seyyidlere karşı tazim konusunda
hassas ve özenli davranmış Osmanlı sultan¬
larının devlet teşkilatında da bu müessese
işlevini sürdürmüştür. [18]
Seyyid Nizâm hazretleri nesebi gereği, husu-
sen de nakîplerin soyundan geldiği için, na-
kipliğin mânâsına ve kurumun resmî işleyiş
bilgisine sahip olmalıdır. Zîrâ hâl-i hayâtında
boşalan nikabete onun atanması teklif edil¬
miştir. Oğlu Seyfullah hazretleri bu hâdiseyi
şöyle anlatır: “Bir gün diyâr-ı Bağdat'tan şeyhe
hediye olarak iki arslan getirirler; âsitâneleri-
ne yatırırlar. O günlerde de sâdâtın nikabeti,
nakîbin ölümünden dolayı boş kalmıştı. Cümle
eşrâf, merhûmu nakipliğe tayin etmesini padi¬
şahtan ricâ ederler. Meğer bir takım münâfıklar, daha önceden onun aleyhinde pâdişâha konuş¬
muşlar. Bunun üzerine padişah, 'Ona arslancılık kifâyet etmez mi?' demiş. Şeyh bunu duyduğun¬
da hemen kâğıdı kalemi alıp padişaha cevap olarak şöyle der: 'Seyyidler senin devrinde öyle bir
hâle geldiler ki, fakirlikten maymun terbiyeciliği bile yapmaları câiz iken, bu zamanda arslancılık,
arslanca bir iş olur.' Pâdişâh aldığı bu cevaptan dolayı son derece ızdırap duyup Âl-i Resûl'e nice
ihsânlarda bulunarak o yanlış itikadından döner." [19]
Seyyid Nizâm'ın nakipliğe tâyin teklifi muhtemelen, o dönemde nakîbü'l-eşrâf olan Seyyid Mah-
mud b. Abdullah el-Hüseynî'nin 1534 senesinde vefatından [20] sonra vuku bulmuştur. Neticenin
olumlu sonuçlanmadığı açıktır. Çünkü Seyyid Mahmud'dan sonra Hüseynî, aslen Taşkentli, âlim
bir zât olan Muhammed Muhterem b. Seyyid Taceddin (v. 1571} nakîbü'l-eşrâf olmuştur. [21]
Seyyid Nizâm siyâdet vasfı gereği, makam ve mansıba perestişi olmadığını ârifâne bir ince¬
lik ve nükte ile pâdişâha iletmiş; bu tavır hem seyyidler ve hem de pâdişâh için bir rahmet
vesilesi olmuştur. Her ne kadar mesele lehine sonuçlanmasa da bunun vukûu, muhitindeki
seyyidlerin ona karşı tam bir itmînan içinde olduğunu göstermektedir.
Sâdât Geçişi, TSM H. 1344-15A
18
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Bağdat'tan Payihtaht'a
Seyyid Nizâm hazretleri Bağdat'ta doğmuş ve aklî ve naklî ilimleri tahsili burada tamamlamış-
tır. [22] Yavuz Sultan Selim'in tahtta olduğu dönemde -ki 1512-20 yılları arasıdır- Bağdat'tan İs¬
tanbul'a gelmiş; [23] Kanunî Sultan Süleyman'ın (1520-1566} saltanat dönemini de idrâk etmiş¬
tir. Bilgi olarak birbirini tekrar eden iki kaynakta ise, onun Buhara'dan göç ettiği yazılıdır. [24]
Hüseyin Vassâf babası Seyyid Şihâbeddîn'in İran'da Şiîliğin ortaya çıkması ve yayılması üzeri¬
ne Şâh İsmâil'in zulmünden kaçarak Bağdat'a geldiğini söylemektedir! 251 Şâh İsmâil'in 1500'li
yıllardan itibaren şeyhlikten şahlığa geçiş yolundaki mücâdelesi, 1502 yılında Akkoyunlu El-
vend Bey'in ordusunu yenilgiye uğratıp Tebriz'e girerek tahta çıkmasıyla neticelenmişti. Şiîliği
resmî mehzep olarak ilân eden Şâh İsmâil, şehirde Akkoyunlu ailesine ve sünnî kalmaya dire¬
nenlere karşı büyük bir katliam yaptı. [26] Seyyid Şihâbeddîn'in İran'dan göçüne dâir Vassâf'ın
verdiği bilgiye itimat edersek, onun bu süreçte Bağdat'a gelmiş olduğunu düşünebiliriz. Şehir
o dönemde Akkoyunlular'ın idâresindeydi. Ancak Şâh İsmail 1508'de Bağdat'a hâkim oldu. Bu
durum, İslâm dünyasının medeniyet merkezlerinden, köklü bir tasavvufî ve İlmî geleneğe sa¬
hip Bağdat'a hükümrân olmak isteyen Osmanlılar'ı harekete geçirdi! 271 Ve Yavuz Sultan Selim
1514 yılında Çaldıran savaşı ile Şah İsmâil'i yenilgiye uğratarak Tebriz'i ele geçirdi. Pâdişâh
bu şehirde yaşayan ilim, sanat ve ticaret erbâbının önde gelenlerinden bin hâne kadarını İs¬
tanbul'a göç ettirdi! 281
OsmanlIların şiîlik karşısında Sünnîliği ibka mücâdelesinde askerî-siyâsî tedbirlerinin yanın¬
da hakîkî ve sahih Ehl-i Beyt muhabbetine sahip dervîş zümrelerine Anadolu'nun kapılarını
açtığı bilinmektedir! 291 Üstelik Osmanlı sultanları arasında Yavuz Sultan'ın ilim bakımından
yüksek bir mevkiye sahip, vahdet-i vücud anlayışına muhib veya müntesib, tasavvuf ehline
karşı hürmetli bir padişah olduğu bilinmektedir! 301
Seyyid Nizâm'ın hangi sâikle İstanbul'a geldiği meçhuldür. Yukarıda kısaca özetlediğimiz böy¬
le bir siyâsî ortamda, Osmanlı topraklarında yaygın olmayan ve belki de bilinmeyen bir tari¬
katın şeyhi olarak İstanbul'a geldiği muhakkaktır.
Yazılı kaynaklarda Seyyid Nizâm'ın Bağdat'tan kimlerle geldiği ve âilesi hakkında bilgi yoktur.
Ancak Seyyid Ahmed ve Seyyid Celâleddîn isminde iki kardeşinin bu topraklarda yaşadığı bilin¬
diğine göre, onlarla birlikte geldiği tahmin edilebilir. Bu iki kardeş kendisinden sonra meşihat
görevini üstlenmemiştir. Hattâ Seyyid Celâleddin uzun zaman Edirne'de yaşamış; bu sebeple
de Edirnevî nisbesiyle anılmıştır. Edirne'de, İstanbul yolu üzerinde kendisi için yapılmış türbe¬
sinde medfûndur. Revnakoğlu onun Pîr Muhyiddîn ismiyle de şöhret bulduğunu ve Ervâhname
isimli manzum bir eseri olduğunu notları arasında kaydetmiştir. Eserin ta'lik hatla yazılmış,
Emîr Sultân tekkesine vakfedilmiş, Bursa'da Orhâniye kütüphanesi 283 numarada kayıtlı bir
nüshasını, Revnakoğlu görmüştür. Buna şahit olarak da eserden şu iki beyti kaydetmiştir:
Âl-i evlâdı seversen ey dede
Vir salavât aşkıla Muhammed'e
Yahut
Âşıkane vir salavât Ahmed'e [31]
Ervahname diğer adıyla Şefâat-nâme olarak bilinen eser ve müellifi hakkında yapılan çalışma¬
larda böyle bir bilgiye tesâdüf etmedik. Ervahnâme müellifi olan Pîr Muhyiddîn hakkında bili¬
nenler onun Seyyid Nizâm'ın kardeşi olma ihtimâlini zayıflatmaktadır. Pîr Muhyiddîn'in ismi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Muhammed, babasının ismi ise Abdurrah-
mân'dır. Ailesini Medine'de bırakarak Bur-
sa'ya gelmiştir. Emîr Sultan yolundan Seyyid
Hüseyin isminde bir zâtın terbiyesine gir¬
miştir. Husûsen Hz. Fâtıma'ya vurgu ile Ehl-i
Beyt'e derîn bir muhabbet taşıdığı eserinden
anlaşılmaktadır. Pîr Muhyiddîn'in Kanûnî
döneminde yaşamış olması [32] ve Ehl-i Beyt'e
duyduğu derin sevginin izleri dışında, Seyyid
Nizâm ile arasında bir irtibât kurmak şimdi¬
lik mümkün görünmüyor. Pîr Muhyiddîn'in
Seyyid'in anne bir baba ayrı kardeş olma ih¬
timâlini düşünsek, Muhammed ismini bir ön
isim farzetsek bile onun Edirne'de yaşadığı¬
na dâir bir karineye şimdilik sahip değiliz.
Seyyid Seyfullah'ın verdiği malûmâta göre,
Seyyid Nizâm İstanbul'a geldiğinde ilk ola¬
rak Kasımpaşa civârında İbrahim Paşa bah¬
çesi denilen yerde dergâhını inşâ etmiştir.
Ancak bu dergâh yıkılmıştır. Câmiu'I-meâ-
rif te bu yıkım şöyle hikâye edilir: “İttifak bir
hâlet vâki olup hankâhı yıkarlar. Hikmet-i
İlâhî o gün İbrâhîm Paşa'nın bir oğlu doğar.
Nizâmüddîn Efendi varıp der ki: 'Resûl-i Ek¬
rem dünyaya geldi. Binbir kilisenin kubbesi
vîrân oldu. Senin oğlun dünyaya geldi. Benim
gibi sahîhu'n-neseb Âl-i Resûl tekkesi vîrân
oldu. Bu senin için hayra mı yoksa şerre mi
alâmettir?' Paşa hayretler içinde kalıp cevap
yermeye güç yetiremez. Sonunda nice ihsan¬
larda bulunup hatırını alır." [33]
Bu hâdisede bahsi geçen İbrâhîm Paşa, Kanûnî döneminde, 1523-1536 yılları arasında vezirlik
yapmış olan maktul İbrâhim Paşa olmalıdır. Öyle anlaşılıyor ki, Sadrazam'ın sûfîlere karşı önyar¬
gılı ve olumsuz tavrı, [34] Seyyid Nizâm'ın tekkesini yıkmaya kadar varmıştır.
Câmiu'l-meârifte yer alan başka bir rivâyet de ise, Seyyid Nizâm'ın ikinci bir kez tekke inşâsına
teşebbüs ettiğini anlatılır: “Bir gün Süleymân Paşa'dan bir hânkâh binası için emir ricâ ederler.
Paşa: Akçeyi nereden bulup yapacaksın? Dervişlerde dünyalık olmaz. Dünyalık toplamaya he¬
ves bile etmezler' der. Şeyh: 'Sizin sâyenizde yaparım ve hazretinizden yardım umarım' deyince
Paşa: 'Bana aldanıp yapma. Ve kendini de vartaya atma' karşılığını verir. Bunun üzerine Seyyid
Nizâm: 'Gerçek söylersin. Senin babanı ve deden Anteri ve Salsâl'i, benim babam Murtezâ Ali,
Zülfikâr ile ikiye bölmüştür. Sen o kâfirin neslindensin. Baban babama, deden dedeme düşman.
Sen bana nasıl dost olasın ve Âl-i Resûl'e muhabbet duyasın?' diyerek oradan ayrılır." [35]
Seyyid Nizâm'a tekke inşâsı konusunda destek olmayan ve yakışıksız bir üslupla konuşan
devlet adamı, Kanûnî dönemi vezirlerinden 1541-1544 yılları arasında vezârette bulunmuş,
ı
<-*> Jı-j
,-Jli
4İi>j
//'■> j-- */j
f'sjM
jj j OjJ-. aİ bÎ jJ
1 .n. Ji» j, 1 tj* 1
i 1 -C* -Uyj
i* ■ JLUl-J
m X 't'jp
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
,r . - r >
.-i - ^â»
1
l —'^Y
T
^ lU ^ \A*- j
'L*!
IPjpJÛrJ lİl
^ j 1 i ıjyyU’L? 1
Cjyâjff jUİ j jjr
«**>ju i*
Jr^ 1 * GfJîsJlP İ* 1 U j
{* j -yj
3 ^>
Macar kökenli olduğu rivâyet edilen Hadım
Süleyman Paşa olabilir. Kendisine geçmişini,
atalarını hatırlatan Seyyid Nizâm'ın ağır söz¬
leri, bu kanaatimizi pekiştirmektedir.
Nakiplik tayini konusu ve tekke inşasına
dâir yaşadıkları, Seyyid Nizâm hazretlerinin
yönetim kademesi ile ilişkilerinin çok sıcak
olmadığını gösteriyor. Kanûnî döneminde
saray imamlığı, ordu şeyhliği yapan meşâ-
yih arasında onun ismi geçmemektedir. Üs¬
telik Kanûnî Sultan Süleyman Viyana Seferi
(1529) öncesinde bir fermânla, vezirler, bey¬
lerbeyleri, ordu komutanları, vb. kişilerle bir¬
likte seyyidler ve şeyhleri de Sadrazam İbra¬
him Paşa'nın emrine vermiştir. Seyyid Nizâm
ile yakın dostluğu olan Sünbülî şeyhi Merkez
Efendi (1552) de 1537'de çıkılan Korfu seferi
için, bir hatt-ı hümâyun ile ordu şeyhi tayîn
edilmiştir! 361 Seyyid Nizâm'ın ise pâdişâhla
sefere çıktığına dair bilgiye sahip değiliz.
îktidâr muhiti ile yakınlık kurmama veya
karşılıklı mesâfeli duruş pek çok sûfinin ha¬
yatında görülmüştür. İstiğnâ hali olarak da
yorumlanabilecek Seyyid Nizâm'ın bu tutu¬
mu, asılsız bazı rivâyetlerin kendisine isnâd
edilmesine sebep olmuştur. Eski Bektâşîler,
Seyyid'in, Yavuz Selim tarafından İmamiyye
mezhebinden olduğu için şehit ettirildiğini,
hatta şehâdeti sırasında Yavuz'a ''önüne bir
ayna, ardına bir ayna koydurup ciğerini gör¬
meden can verme" diye ilendiğini, şîripençe-
ye tutulan ve bir türlü can veremeyen Yavuz'un bu ilenmeyi hatırlayıp, önüne ardına ayna koy¬
durarak ciğerini gördükten sonra öldüğünü rivayet etmişlerdir. Abdülbaki Gölpınarlı, târihen
vukuu zâten mümkün olmayan bu rivâyetin asılsız olduğunu söylemiştir! 371
“Şeref-iSiyâdet", Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah, (Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Milli Kütüphane Yazmalar
Koleksiyonu, 06 Mil Yz A 3111)
Yaşanan hâdiselerden sonra Seyyid Nizâm yeni bir dergâh yapmış mıydı? Hüseyin Vassâf'ın
verdiği bilgilerinden, onun sadece bir ibâdetgâh edindiği sonucu çıkmaktadır. Zirâ bugün
Zeytinburnu İlçesi'nde, Silivrikapı dışında Balıklı semtinde bulunan [38] türbesinin yanındaki
dergâhı yapan Hamzavî ricâlinden Hacı Kabâyî'dir (1037/1627). [39] Ancak Nizâmoğlu'nun
Şeref-i Siyâdet isimli eserinin girişinde, ''Rum diyârında, İstanbul şehrinin Silivrikapı semtin¬
de, merhum babamın binâ ettiği dergâhta dünyâ ehlinden uzlet edip..." [40] ifâdeleri, Seyyid
Nizâm'ın hâl-i hayâtında bir dergâh edindiğini anlatır. Mahfî yaşamaya ziyadesiyle meyilli olan
Seyyid'in, tekkesini Sur dışına yapması tesâdüf olmamalıdır. Sur içindeki kentin gürültüsün¬
den ve halkın dedikodusundan uzak olan bu asude ortam, kırsal mıntıka, Seyyid Nizâm gibi,
inzivâyı tercih eden pek çok sûfîyi cezbetmiştir. Merkez Efendi bu bölgedeki çilehânesinde
halvete girmiş, Mevlevî meşâyihinden Kemal Ahmed Dede (1601) yine bu yöredeki bir çınar
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
21
ağacının kovuğunda inzivaya çekilmiş, adı
geçen zâtlar için bu mevkilerde birer tekke
kurulmuştur. [41]
Seyyid Seyfullah Câmiu'I-meârifte babası
ile yaptığı hac yolculuğunu ve mazhar ol¬
dukları lutf-i İlâhî ve iltifât-ı Peygamberî'yi
şöyle anlatır: "Mahmelin bir yanında onlar,
bir yanında ben oturuyordum. Beytullâh'a
on günlük yol kalınca şöyle dedi: 'Oğul aç
gözünü temâşâ kıl. Hak Teâlâ Beytullâh'ı
bize istikbale göndermiş. Hacılar içinde ne
makbul kullar varmış.' Gökyüzüne baktı¬
ğımda, Beytullâh'ın durduğunu gördüm.
Biz yürürken o da bizimle yürüyordu. Rav-
za-i Rasûl aleyhisselama geldik çadırlarımız
kurup konduk. Gece yarısı şeyh abdest alıp
çıktı. Kendi kendime nereye gidiyor dedim.
Hemen ardına düştüm. Ravza-i şerifte ona
yetiştim. Hazret-i Habîbullah'ın hücresinin
kapısına yapışmış şöyle diyordu: 'Dedeci-
ğim, kilit açılsın, içeri gireyim de sanduka-i
şerifinize yüzümü süreyim.' O anda Ravza-i
şeriften, 'Oğlum gel bana' hitabı geldi ve kilit
açıldı. Ravza'dan nur saçıldı."
Yukarıdan aşağıya: Nureddin Cerrahî, Tâc-ı Cerrahiyye; Ümm-i
Sinan, Tac-ı Sinaniyye; Himmet Efendi, Tac-ı Himmetiyye.
(Mecmuatüz-Zaraif Sandukatül-Maarif, Yahya Âgâh Efendi,
2014, s.166)
Seyyid Abdülkadir Geylânî, Seyyid Ahmed
Rifâî, Seyyid Ahmed Bedevi, Emir Buhârî
gibi nice sûfinin müşâhede ettiği Peygam¬
ber iltifatı, Seyyid Nizâm'a da ikram edil¬
miştir. Seyyid Seyfullah hazretleri şâhit
olduğu bu hâdise karşısında kendinden
geçtiğini ve babasının onu bu hal üzere bul¬
duğunu söyler. Ancak bu konuda bir ikaz ve
tembih de alır. İzinsiz kendisini takip ettiği için babası onu uyarmış ve bu sırrı kimseye ifşâ
etmemesini tembihlemiştir. Nizâmoğlu, o hayatta iken bu sırrı asla fâş etmediğini rivâyetin
sonunda belirtmiştir. [42]
Yaşadığı dönem itibarıyla son derece canlı bir tasavvufî hayatın yaşandığı İstanbul'da, Sey¬
yid Nizâm'ın görüştüğü, ünsiyet beslediği meşâyih ve tekke muhitleri hakkındaki bilgiler de
sınırlıdır. Mevcut kaynaklar, sadece Merkez Efendi ile olan çok yakın dostluğundan bahse¬
der. Bu iki Allah dostunun birbirlerinin velâyetlerine şâhitlikleri Câmiu'I-meârifte menkıbevî
bir üslupla şöyle aktarılır: "Seyyid Nizâmeddîn Efendi Kâbe-i şerîfden gelirler. Merkez Efendi
karşılamaya çıkar. Seyyid Nizâmeddîn ona şöyle der: 'Kâbe'yi tavaf ederken ve Arafat'a gi¬
derken bizimleydiniz. Hakîkî hacılar sizsiniz; kuvvet-i rûhâniyye ile oraya vardınız ve tayy-i
mekân ederek ziyaret ettiniz. Biz ise hayvancıklara bindik; dünyalık harcayarak tavaf ettik.'
Şeyh buna karşılık, 'bu sözü söyleme, bizi âleme fâş eyleme. Yoksa biz de sizden gördüğümüz
velâyet ve kerâmeti söyleriz; ahvalinizi âleme fâş eyleriz' diyerek karşılık verir. Akabinde bir¬
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
birlerinin yüzünü öpüp ayrılırlar." [43] Vassaf'a
göre, Seyyid Nizâm'ın 1528-29 yılı civârında
İstanbul'a gelen İbrâhîm Gülşenî ile tanışmış
olması uzak bir ihtimâl değildir. Çünkü en
yakın dostu Merkez Efendi, Şeyh Gülşenî ile
görüşmüştür. Muhyî-i Gülşenî, Mısır'a dönüş
için yola çıkarken Şeyh Gülşenî'yi uğurlamak
üzere pek çok meşâyihin geldiğini söylemiş;
Merkez Efendi, Sarban Efendi ve Ramazan
Efendi'nin isimlerini zikretmiş ancak Seyyid
Nizâm'dan bahsetmemiştir! 441
Seyyid Nizâm'ın döneminin meşâyihi ile
ilişkisinde, keyfiyet bakımdan en dikkate
değer olanı, İbrâhim Ümmî Sinân ile kur¬
duğu yakınlıktır. Çünkü mânevî terbiyesi
için oğlu Seyyid Seyfullah'ı, Halvetiyye'nin
Sinânî kolu pîri Ümmî Sinân'a teslim etmiş¬
tir! 451 Nizâmeddin Efendi'nin onu tercihine
dâir bir mâlumât yoktur. Sadece vâkıadan
hareketle, Ümmî Sinân'ın seyru sülük usû¬
lüne, mânevî ilimlerde yetkinliğine tam bir
itmînan içinde olduğunu söylemek müba¬
lağa olmayacaktır. Çünkü o bu tercihi ile sa¬
dece oğlunun değil, soyundan gelenlerin de
mânevî yolunu tayin etmiştir.
Altmış üç yaşında ömrü nihâyet bulan Sey¬
yid Nizâm, h. 957 senesi Muharrem ayın¬
da bir Cuma gecesi vefât etmiştir. (29 Ocak
1550) Ölüm anındaki halleri ve sözlerinden
Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'da şehadetinin sene-i
devriyesinde yani 10 Muharrem'de irtihâl
ettiği anlaşılıyor. Sekerât-ı mevtte iken bu¬
runlarından kan gelmiş, ellerini kana bulayarak yüzüne sürmüş ve "Elhamdülillâh, bugünkü
günde ceddim Hazret-i Hüseyin nasıl kanlara bulandıysa ben de kana bulandım" diyerek Allah
nidâsıyla vefât etmiştir. Büyük bir kalabalığın iştirâki ile cenâze namazı Fatih Sultan Mehmed
Han Camii'nde kılınmıştır. Silivrikapı dışındaki tekkesine defn edilmiştir. Merkez Efendi cenâ¬
ze namazını kıldırdığı gibi kabre konulduktan sonra telkînini de vermiştir. Seyyid Nizâm onun
telkînine "biz cevâbımızı verdik. Var şimdi sen cevâbını hazırla" diyerek mukabele etmiştir.
JjşH ij/ J. Ö*ü lijİyDıiU
jfJ: ^
•r J ^ S J ÎJ 1*1 jC4 J
j illiyi* jnİKjf 1 1- Jjü
(li Jjlj
■jrîŞjctJ i 1 Jiî?
j-Âî j-1
< j j I
" Cami’u’l-Ma’ârif", Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah, (Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Milli Kütüphane Yazmalar
Koleksiyonu, 06 Mil Yz A1905/1)
Çıkdı ortaya ecel bozdu nizâm-ı âlemi
mısrası ile Seyfullah Efendi babasının vefatına tarih düşmüştür! 461
Nizâmoğlu babasının hilyesini de yazmıştır. Seyyid Nizâm, uzun boylu, yassı bağırlı, geniş gö¬
ğüslü ve geniş karınlı, elâ gözlü, açık kaşlı, değirmi sûretli olup Hz. Ali gibi görenlerde heybet
uyandırıyordu. Ehl-i Beyt'in en bâriz erdemi olan cömertlikte Seyyid Nizâm, zamanının numu¬
nesidir. Lisânı da son derece fasihtir! 471
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
23
Tarikatı
Seyyid Nizâm hazretlerinin şeyhi Şeyh Kasım Zülfikâr Mâzenderânî [48] ; onun şeyhi, pîr
Mecnûn Bağdâdî'dir. O da tarikatı, aslen Şîrvânlı Mir Haydâr Tûnî'den almıştır. [49] Tûnî Tûn'a [50]
mensubiyeti ifâde etmekle beraber; Seyyid Seyfullah, Mir Haydâr'ın külhana girdiği halde
yanmadığı için bu nisbeyi aldığını söyler. Ve Tebriz'de medfûn olduğunu bildirir. [51]
Nurullah Şüşterî, Tebriz'e gelip Tebriz ahalisinin teveccühünü kazanan Kutbeddîn Seyyid Hay¬
dâr Tûnî isminde bir sûfîden söz etmektedir. Mir Haydâr, Abdullah b. Mûsâ el-Kâzım'ın soyundan
gelmektedir. Tarikatta intisâbı, Seyyid Muhammed Necefi'yedir. Riyâzete çok önem vermiş ve
kendisinden pek çok kerâmet zuhur etmiştir. Demiri elinde eriterek muma dönüştürmesi kerâ-
metlerine misâl olarak verilir. [52] Şüşterî'ye göre, Tebrîzli şiî Haydârîlerin şeyhi olan Mir Haydar,
aynı zamanda şâirdir ve 830/1426-27 senesinde vefat etmiştir. Kabri Tebriz'dedir! 531 İran tasav¬
vuf tarihi araştırmacısı Zerrinkub'a göre, Şüşterî Haydâriyye'nin piri Kutbeddîn Haydar Zâveî
ile Tebriz'de medfûn olan Kutbeddîn Haydâr Tûnî'yi karıştırmıştır. Onun eleştiri noktalarından
biri de Şüşterî'nin birçok şâiri şiî göstermek eğiliminde olmasıdır. Zerrinkub Kutbeddîn Haydar
konusunda haklı olabilir. Ancak onun verdiği bilgiler Seyyid Seyfullah'ın bahsettiği pîr Haydâr
Tûnî'yi açıklığa kavuşturmaz! 541 Bahsettiğimiz karışıklığa dikkat çeken Ahmet Yaşar Ocak'a göre
ise Tebriz'de medfûn olan Kutbeddîn Haydar,
Nimetullâhiyye tarikatının kurucusu Şâh Ni-
metullâh-ı Velî'nin (830/1431} şeyhidir! 551
Hüseyin Vassâf, Seyyid Nizâm'ı Gülşenî meşâ-
yihi arasında zikretmiştir. Çünkü ona göre
Seyyid, Gülşenî meşâyihinden Muhammed
Ali Mecnûn-ı Bağdâdî'ye müntesiptir. Aslen
Hemedanlı olan bu zât, tahsil için Bağdat'a
gelmiş daha sonra Mısır'a gitmiştir. Bura¬
da ya İbrâhîm Gülşenî veya oğlu Şemseddîn
Hayâlî'ye intisap etmiştir. Tekrar Bağdat'a dö¬
nerek tarikatı yaymıştır. Vassâf, onun âsitâne-
si ve vakıfları olduğunu ve pek çok kerameti¬
nin nakledildiğini eski bir eserde gördüğünü
söyler! 561 Gülşenî meşâyihi içinde Sefine mü¬
ellifinin bahsettiği gibi bir sûfî olabilir. Ancak
Seyyid Nizâm'ın şeyhi midir? Bu sorunun en
güvenilir cevabı Seyyid Seyfullah'da olduğuna
göre; Seyyid'in şeyhi Zülfikâr Mâzenderânî'dir.
Seyyid Nizâm'ın Nakşibendî olduğu da söy¬
lenmiş ancak onun bu tarikatla irtibâtım or¬
taya koyan bir mesned gösterilmemiştir! 571
Zakir Şükrü Efendi'nin Silsilenâme-i Turuk-ı
Aliyye 'sinde yazdığı silsilede yer alan şeyhler,
Seyyid Seyfullah'ın verdiği malumat ile de
örtüşmektedir. Buna göre, Seyyid Nizâm'ın
Hz. Peygamber'e kadar kesintisiz ulaşan ta¬
rikat silsilesi şöyledir:
Hz. Peygamber
_ ) \ _
Hz. Ali
I
İmâm Hüseyin
i
İmâm Zeynelâbidîn
I
İmâm Muhammed
Bâkır
Hz. Ebû Bekir
I
Selmân-ı Fârisî
i
Kasım b. Muhammed
b. es-Sıddîk
1 -1 (
Câfer es-Sâdık
I
Oğlu İmâm Mûsâ Kâzım
.1
Oğlu İbrâhîm
I
Necmeddîn el-Mekkî
I
Emîr Kasım Yemenî
I
Ali eş-Şerîf el-Hüseynî
I
İbrâhîm eş-Şerîf el-Hüseynî
I
Muhammed en-Nehaî
I
Şeyh Mîr Haydar Şirvânî (830}
Şeyh Baba Kasım Zülfikâr Mâzenderânî
I
Şeyh Seyyid Nizâmeddîn b. Şihâbeddîn
el-Hüseynî el-Bağdâdî el-lslâmbûlî
I
Şeyh Muslihuddîn Keşfî [58]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mevcut kaynaklar içinde sadece Silsilenâ-
me'de gördüğümüz bu silsileyi, Zâkir Şükrü
Efendi Seyyid Nizâm'ın ahfadından öğren¬
miş olabilir. Ve bu zannımız üzerinden de
silsilenin sarîh ve sahîh olduğunu düşünü¬
yoruz. Dikkat çekici olan, silsilenin Bektâ-
şiyye tarikatı bölümünde yer almış olması¬
dır. Bektâşîyye'nin silsilesi ile Seyyid Nizâm
silsilesinin ortak noktası, Câfer-i Sâdık'ta
birleşmeleridir. İstanbul ve Anadolu'da yay¬
gın tarikatların silsilelerine benzemeyen bu
silsilenin hangi tarikata ait olduğu Osmanlı
müellifleri tarafından tespit edilememiştir.
Ancak Haydâr Tûnî hakkında İranlı araş¬
tırmacıların ihtilaflı bilgilerine istinâden
ve Seyyid Nizâm ve oğlunun Ehl-i Beyt mu¬
habbetine nazaran Seyyid'i şiî bir tarikatın şeyhi olarak görmek de isâbetli değildir! 591 Çünkü
bahsi geçen müellifler yukarıdaki silsileden hiç bahsetmemişler; hattâ Şüşterî'nin elimizdeki
silsileden tamamen farklı olarak zikrettiği Seyyid Haydâr Tûnî silsilesi, Zerrinkub tarafından
uydurma olarak nitelenmiştir! 601
Tarikatının adı bilinmemekle birlikte âşikâr olan şu ki, Seyyid Nizâm hazretleri İstanbul'a gel¬
diğinde mürşidlik liyakatine sahipti. Aksi takdirde tekke açmak gibi bir gayretin içine girmezdi.
Tarikat şeyhlerine mahsus bir kisve; Nizâmiyye tâcı denilen on dört dilimli tâc-ı şerif giymiştir.
İstanbul meşâyihi arasında bu tâcı ile tanınmış olmalı ki, şeyh Ümmî Sinân, Seyfullah hazret¬
lerine hilâfet verdiğinde Sinânî tâcı değil, babasına hürmeten Nizâmiyye tacı giydirmiştir! 611
H. Vassâf'ın "Seyyid Nizâm irşâdla meşgul olmamış ve tarikat silsilesi devâm etmemiştir"
sözü [62] tahlîl ve tenkide muhtaçtır. Çünkü Câmiu'l-meârifte mürşid-i kâmil sıfatıyla Seyyid
Nizâm'ın müridinin hâline âgâh oluşu ve dervişini tenbîh ve ikazına dair şöyle bir hâtıra nak-
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Tarikatının adı
bilinmemekle birlikte
âşikâr olan şu ki, Seyyid
Nizâm hazretleri
İstanbul'a geldiğinde
mürşidlik liyakatine
sahipti. Aksi takdirde
tekke açmak gibi bir
gayretin içine girmezdi.
Seyyid Seyfullah'ın telîf
ettiği eserlerden özellikle
de şiirlerinden âteşîn ve
cezbeli bir sûfî olduğu
anlaşılmaktadır.
ledilir: "Dervişlerinden biri der ki: 'Şeyhden
gizli bir iş yapmaya kalkıştım. Şeyh bunu
bilmez sandım. Bir gece yarısında hücreme
gelip beni uykudan uyandırıp, yürü gidelim
hücreme, tevhid edelim, dedi. Ben de ardına
düşüp gittim. Hücre kapısına kadar geldim.
İçeri girdiğimde, Azîz'i uyurken buldum. El¬
biseleri dürülmüş ayakkabıları da basamakta
duruyor, kandiller yanıyordu. Sanki hücrede
melekler dönüyordu. Hemen hücreme git¬
tim. Hayret içindeydim, sabaha kadar tevhîd
ettim. Sabah namazından sonra beni çağırıp,
'derviş, bildiğime ve ahvâle vâkıf olduğuma ve
meşâyih-i kiramın bu vücudundan başka bir
de latif nûrânî cisimleri olduğuna inanırsın
artık değil mi? Ve bir daha yaptıklarını bilme¬
diğimi düşünme!' Hemen tevbe ettim. Seyr ü
sülûkümü tamamlayarak irşâda gittim." [63]
tŞÎ lür
fS". J S<j) Jj J
, i yi oi- y j * vı u*»
ff: -j" jj f
J/ı/}* J-jU*’ «•'Vİ—■*■'"•*5*4*
1
J Lg J. “ j». l
j jUÜJljİYI «Ju-Y JsYl 1_;İY
4
Jı,
C j, ^ Li ^
^ 'j 4 ^ LU )
( LJ-ıtjlj jjj 11-Û
fi*' ^
{ Z^- J' tjryjp
( # J-d jl
jj’ )
jM )
A, ^ v* 4 < JİÂ jl f LJi* -W £ z* ^
4 i v.
1*
^ “ i ;--f
^ /i L* L U f Jj
jz* 1-jT j
Aar"
J- 11 J 1* d - b j ^—.ı i J
Û^L'j iJ-OjU rjiU ^ JU
d* \ j ^ ■ j -*r ü r,u b
- JJ 1 - Z ^ /.z: 1 J J“*
J -P» J JiLf İJ f U . [r
j j A* |
4 -PjJilAİ 4 İr-
A Û1-- A
jjbUkJ-jLJ? r -U
f : * L j ;
j x jCf
JJ/ |
>03=4 ^^Jl >Ja^ •
lj j ^ ı
j± xU 1 E:-* CÜİ4
iVj 1 . j i/ /1 ^ \
jav. lâi u-ji r y? jf :
( ^ )
Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Divanı,
İBB Atatürk Kitaplığı, H.P.128
Bu rivâyete ilaveten yukarıdaki silsile de
açıkça Seyyid Nizâm'ın irşadla meşgul olduğunu gösterir. Âbid bir zât olan özellikle geceleri
ibâdet zevkini süren sûfîlerden olan Keşfî Muslihiddîn Efendi, Seyyid Nizâm'ın dervîşlerinden-
dir. Seyyid Seyfullah onun babasına mürîd oluşunu şöyle anlatır: "Bir gün Seyyid Nizâmeddîn,
Molla Keşfî'ye 'Senin pîrin kimdir?' der. O da 'Evlâd-ı Muhammed'dir. Evlâd-ı Nebî'den bîat
almak bir devlettir. Onlar Bursa'da yatan Emîr Sultan'dır' cevabını verir. Seyyid Nizâm 'Ha¬
yatta mıdır?' diye sorduğunda şeyh Keşfi, 'Âhirettedir' der. Bunun üzerine Seyyid Nizâmed¬
dîn 'Âhirette olanlara bîat câiz olduktan sonra, Muhammed Mustafâ ve Aliyye'l-Murtazâ bîatı
kifâyet etmez mi?' diye sorar. Şeyh: 'O halde ne yapmak gerek?' der. Seyyid Nizâm Efendi yine
sorar: 'Şimdi Ali (r.a.) ve Muâviye hayatta olsalar bîatı hangisine yapar ve hangisinin emri¬
ne tâbi olurdun?' Keşfî cevaben 'Ali'ye bîat eder ona tâbi olurdum' der. Seyyid Nizâm Efendi
'Bu zamânda Âl-i Muhammed'den bir imâm bul ve ona bîat et ki evlâd-ı Nebî'ye bîat etmiş
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
V ”
» -V J : , • W # | * • , I
11
.jj j A--, j Jj’ 1 Jt*
J'J—--
4 4U-“ j" ^
i ■“''jü 1
1 jlfjl- U-J T İJJj, J
j ^ ^ i
jevı ı_iy
W, t > J lj -„ J f
• L -** Z 1 j ^
L,c j£ -*
v. Ljy
J^ J* J3U
jj:
jüühji vı ü y
u , __|JL ^ J-
j ı ^
- J î f^ L 5 ■’*
jüaiji yi « uîv
■1^ f ^ J -İ '
jürili fl. 1 Jjly Jİ; 4,* ^ 1c i
j_ Jr j
jL-İHjj Yi (JLhY Y! tıV
^ j i ^Â} jj 1
j'^yij j Yl JpYI IİY
İ^
^ iı jj- j jz j?*
A* jlıt
ji V1 Je yı Ui y
1— /J j'_X" J- 1 ; 1 "
ü , jfe j J r li *—- •“
J £ a j Jiji J jl j/
jiai ji vı A-y i» vı ^
1 y lı^ 4 1—. 1^1 .4. J
u*J' 1 ^J ıJ -r-"
î yi JyY Jc Yi ÜY
jj iljl ji JÎJjl —^ Jf
jUiHjj Yl ıJı-Y JpY» tiy
j ! Ji^ _-jj *f-*-r*-
j> j 1 >ikHi tjtl j Tj
J- JA. 1 j|A jj-^- JAP İS ^ V Jl
jliJijj yi ki,y jşYi LjY j
j» Lj J c L J—-■ ^ '—-v
4 ı#jCt 4
olasın, mahşer yerine onlarla gelesin' deyin¬
ce, Şeyh Keşfî hemen diz çökmüş ve Seyyid
Nizâm Efendi'ye bîat etmiştir." Seyyid Seyful¬
lah Efendi bu konuşma esnasında yanlarında
bulunduğunu ve hâdiseye şâhid olduğunu
söyler. Onun "Dervîşler bu meseleye vâkıf
değildir" kaydı, [64] babasının tekkesinde bir
dervîş topluluğunun mevcudiyetini gösterir.
Keşfî Muslihiddîn Efendi İstanbul'da kalma¬
yıp, Şam'a gitmiş ve 1570 senesi civârında
vefât etmiştir. [65] Seyyid Nizâm'ın sadece is¬
mini tespit ettiğimiz bir diğer halifesi, Şeyh
Osman İdrisî'dir. [66]
Seyyid Nizâm'ın Nesli:
Nizâmzâdeler
İstanbul'da Nizâmzâdeler olarak anılacak
seyyid ailesinin atası Seyyid Nizâm'ın Seyyid
Şerefeddîn ve Seyyid Seyfullâh isminde iki oğlu vardır. Seyyid Şerefeddîn, babasının kabri ci-
vârındaki hankahda seccâdenişîn olmuş ve ömrünü ibâdetle geçirmiştir. [67]
Seyyid Nizâm'ın diğer oğlu Seyyid Seyfullah Kasım daha ziyâde şiirlerinde de mahlas olarak
kullandığı Nizâmoğlu ismiyle tanınmıştır. Ümmî Sinân'ın yetiştirdiği halîfelerdendir. Hamzavî
ricâlinden Hacı Kabâyî'nin Silivrikapısı dâhilinde onun için inşâ ettirdiği Emirler Tekkesi'nde
Sinânî şeyhi olarak irşâd vazifesini deruhte etmiştir. 1010/1601 senesinde irtihâl eden Seyyid
Seyfullah hazretleri tekkesinin türbesinde medfundur. [68]
Seyyid Seyfullah'ın telîf ettiği eserlerden özellikle de şiirlerinden âteşîn ve cezbeli bir sûfî olduğu
anlaşılmaktadır. Nutuklarında Allah ve Resûlüne ve Âl-i Muhammed'e duyduğu derin muhabbet
ve bağlılığı yüksek bir irfân ve coşkuyla dile getirmiştir. Seyyid Seyfullah'ın
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
27
1325 /1907 yılında Merkez Efendi hangâhı bahçesinde çekilmiş bir fotoğraf. Burada yukarıda soldan itibaren Muslihiddin, Nureddin,
Ziyaeddin, Bedaddin; alt sırada: Seyyid Nizâm Şeyhi Haşan Adlî Efendi Merkez Efendi Şeyhi İkinci Ahmed Mesud Efendi, Sünbül
Efendi Şeyhi Kutbeddin Efendi ve Piri Paşa Şeyhi Zekâi Efendi yer almaktadır. (Nurhan Atasoy, Derviş Çeyizi, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, Ankara 2005)
Ben Nizâmî-oğlu'yum Âl-i Resûl'ün çâkeri
Bende-iÂl-i Abâ'yım Ehl-i Beytin kemteri
Sevmezem Âl-i Yezîd'i Caferîyim Caferî
Lafetâ illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikâr [69]
mısralarını bahsettiğimiz âteşîn muhabbetin ifâdeleri olarak görmek gerekir. Çünkü onun şiir¬
lerinde övgü ve ittibâ İmâm Câfer es-Sâdık ile sınırlı değildir. Divân'ının özellikle giriş kısmında
Ehl-i Beyt imâmlarına medhiye sadedinde yazdığı pek çok şiir bulunmaktadır. Bunlardan ha¬
reketle Seyyid Seyfullah'ı Ehl-i sünnetin dışında bir sûfî [70] olarak nitelemek isâbetli bir görüş
değildir. Bu şiirler, onun Alevî [71] meşrebinden değil de mezhebi görüşlerinden kaynaklanmış
olsaydı, en azından, nutukları bestelenerek asırlardır Ehl-i sünnete bağlı tarikatların tekkelerin¬
de okunmazdı. Üstelik onun mensur eserlerinde sünnî itikada mugayir bir düşünce ve anlayışın
izine rastlanmaz. Dört halife başta olmak üzere sahabenin büyüklerinden hürmetle bahseder ve
rivâyet ettikleri hadisleri kullanır. Şeref-i Siyâdet isimli risâlesinde Peygamber ailesinin ümmet
nezdindeki itibâr ve haysiyetini, hem seyyid ve şerifler hem de onların dışındaki müslümanlar
açısından iki veçheli anlatmıştır. Dolayısıyla bu topraklarda sahih ve hakîkî Ehl-i Beyt muhabbe¬
tinin kökleşmesinde Seyyid Seyfullah'm önemli bir tesiri olduğunu söyleyebiliriz.
Seyyid Nizâm'ın soyu tespitlerimize göre, oğlu Seyyid Seyfullah'dan olan Seyyid Cüneyd ve
kızı İsmihan hanımın zürriyetinden gelenlerle devâm etmiş ve bunlar aynı zamanda Emirler
Tekkesi ve Seyyid Nizâm Tekkesi meşîhatinde bulunmuşlardır.
Seyyid Cüneyd babasından sonra Emirler Tekkesi'ne şeyh olmuştur. 1013/1604'de irtihal et¬
miştir. Onun neslinden gelen Nizâmzâdeler:
28
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Oğlu Şeyh Seyyid Ahmed Murtaza'dır. Seyyid Nizâm kabristanlığında medfûndur. (5 Rebîulev-
vel 1077/5 Eylül 1666)J 72 ]
Onun oğlu Şeyh Seyyid İsmail Zühdi Efendi (1180/1766).
Onun oğlu Şeyh Seyyid Abdüssamed Reşid Efendi (1203/1788). [73]
Onun oğlu Şeyh Seyyid Mehmed Necib Efendi (1264/1848). [74] Yukarıda bahsettiğimiz her iki
tekkede postnişînlik yapmış olan Necîb Efendi aynı zamanda Seyyid Nizâm hazretlerinin tür¬
bedarlık görevini de yürütmüştür. Seyyid Nizâm tekkesinin hazîresinde medfûndur. [75] Annesi
Havva Hatun'nun kabri de Seyyid Nizâm kabristanlığındadır. [76]
Söz konusu kabristandaki bir şâhideden Necib Efendi'nin, Seyyid İsmail Efendi nâmında bir
oğlu olduğu ve erken yaşta vefât ettiği anlaşılmaktadır. (1203/1789). [77] Necîb Efendi'nin kızı
Şerîfe Fâtıma Hanım da babasından önce irtihal etmiştir. (1230/1815). [78]
Seyyid Seyfullah Efendi'nin kızı İsmihan hanımdan devâm eden nesil:
Kızı Şerîfe Fâtıma Hanım.
Onun oğlu Şeyh Seyyid Mehmed Efendi'dir. 1030/1620 senesinde doğmuştur. Vassâf, onu kemâlî
vasıflarla medh ettiği gibi nefesinin şifâlı olup ölüm derecesindeki hastaları iyi ettiğini belirtmiş¬
tir. Vefat tarihi 1114/1702'dir.
Onun oğlu Şeyh Seyyid Ali Efendi'dir. 1091/1680 senesinde dünyaya gelmiştir. Babasının vefatın¬
dan sonra Emirler Tekkesi'ne şeyh olmuştur. Kalender meşreb, harâbâtî tavra sahip olan Ali Efendi,
1128/1716'da irtihal etmiştir. Kabri Emirler Tekkesi haziresindedir. [79]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
29
Soy zincirini kesintisiz takip edemediğimiz ancak bu aileden olduğu bilinen bir başka Seyyid
Ali Efendi, Emirler ve Seyyid Nizâm tekkelerinde şeyhlik yapmıştır. (1293/1876). [80] Tespit¬
lerimize göre üç oğlu vardır; Seyyid Mehmed Lütfullah (1879), Seyyid Hüseyin Nizâmeddin
(1891) [81] ve Şeyh Seyyid Şuâeddin (1334/1916). Şuâeddîn Efendi'nin erkek evlâdı olmamış,
nesli kızları ile devâm etmiştir. [82]
Nizâmzâdelerden bâzı zâtların devlet kademesinde memuriyette bulunduğu anlaşılmaktadır.
Seyyid Nizâm'ın kız torunlarından Şerîfe Nefise Hanım'ın oğlu Seyyid Mehmed Emin Efendi,
Asâkir-i Hassa Birinci Alay'ının Alay kâtibidir. Nefise Hanım'ın bir diğer oğlu Seyyid Ahmed
Muhtar Efendi'dir. [83]
Bu aile fertlerinin sıhriyyet bağları hakkında ne yazık ki bilgi bulunmamaktadır. Bu konudaki
bulabildiğimiz tek örnek Şerîfe Ayşe Sıddîka Hanım'ın (v. 1851) Üsküdar İnâdiye'de bulunan
Bandırmalızâde veya Şeyh Seyyid Yusuf Efendi dergâhı şeyhi, Seyyid Mehmed Fahreddîn Efen¬
di (1893) ile evlenmiş olmasıdır. [84] Bu zât Celvetiyye'nin Hâşimiyye kolunun piri, melâmîmeş-
rep bir sûfî olarak bilinen Seyyid Mustafa Hâşim Baha'nın (1783) torununun oğludur. [85]
Eser ve Tesirleri
Seyyid Nizâm'ın ilim ve irfân bakımından kendisine tâbi olmuş nesli, en önemli mîrâsıdır. Bunun
dışında onun yazılı bir eser bıraktığı bilinmemektedir. Ancak bir çalışmada Menâkıb-ı es-Seyyid
Ali Semerkandî isimli eser sehven Seyyid Nizâm'a nispet edilmiştir. Oysaki bu eser Seyyid Nizâm
Bedahşî'ye aittir. [86]
İstanbul'a geldiğinde halkın teveccühünü kazanan Seyyid Nizâm hazretleri, aynı alâka ve mu¬
habbete vefatından sonra da mazhar olmuştur. Buna dair elimizde somut deliller ve hatıralar
bulunmaktadır. Mesela, II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan (1899), Seyyid Nizâm'ın tekkesini ye¬
niden ihyâ etmiş ve tekkenin açılış merâsiminde bulunmuştur. Seyyid Nizâm'a hürmetinden
•zr l I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Yâ Hû Dost
Emtia Gümrüğü mubassır kâtibânından idi,
Âlem-i tafsilden etti âlem-i icmâl-i câ,
Bend-ser kıldı tarîk-i nâzenîn'in silkine
Oldu hem mürşid-i mükemmel Mustafa Baba âna
Bende-i makbûl pîrân-ı tarîk olduğuna
Hazret-iSeyyîdNizâm'ın manzarışâhid buna
Gerçi hubb-i Âl-i Beyt isbatına her dem gözü
Kan dökerdi yâd olunca mâcerâ-yı Kerbelâ
Ümmetân-ı âsiyâne gayri yok melce-i meâd
Şensin ancak rahmeten li'l-âlemînyâ Mustafa
Zümre-i isnâ aşerle âşinâ et rûhunu
Server-iÂl-iAbâ'nm hürmeti eyzü'l-atâ
Hâfıza! tarih-ifevtin geldi üçler dediler
Eyledi azm-i behişt Mahmûd Efendi ez-fenâ
Fi 7 Cemâziyelevvel sene 1264
dolayı, daha sonra tekkede icrâ edilen muka-
bele-i şerife de katılmıştır. [87]
Eski kültürümüzde dünya hayatında ev satın
alınırken komşu seçimine önem veren insan¬
lar, ölümlerinden sonra kabir komşuları için
de aynı hassasiyeti gözetmişler; Allah dostla¬
rının yakınına defn edilmeyi arzu etmişlerdir.
Seyyid Nizâm'ın medfun bulunduğu mescidin
etrafında genişleyen kabristan ve buradaki
mezâr şâhideleri bunun delillerindendir. Sey¬
yid Nizâm kabristanında medfun Şevki İbra¬
him Efendi (v. 1861) isminde bir dervişin me¬
zar taşında; İstanbul'da ikamet etmediği halde
Seyyid Nizâm'ın yakınında olmayı çok istediği
yazılıdır. Aynı şâhide, dervişin İstanbul'da Pîr
evini ziyareti esnasında vefat ederek bu arzu¬
suna nâil olduğunu söylemektedir! 881
Mahmûd Efendi isminde bir Bektâşî'ye ait
kabir taşındaki
Yâ Hû Dost
Emtia Gümrüğü mubassır kâtibânından idi
Âlem-i tafsilden etti âlem-i icmâl-i câ
Bend-ser kıldı tarîk-i nâzenînin silkine
Oldu hem mürşid-i mükemmel Mustafa Baba âna
Bende-i makbûl-i pîrân-ı tarîk olduğuna
Hazreti Seyyid Nizâm'ın manzarı şâhid buna
Gerçi hubb-i Âl-i beyt isbâtma her dem gözü
Kan dökerdi yâd olunca mâcerâ-yı Kerbelâ
... [89]
ifâdelere göre, Seyyid Nizâm'a komşu olmak,
kişinin kemâline ve makbûliyetine işârettir.
Seyyid Nizâm kabristanlığı, özellikle kendi¬
siyle nesep bağı olan seyyidlerin, Ehl-i Beyt
muhiblerinin ve bu muhabbeti tarikat zevki
olarak yaşayan Bektâşîlerin ebedî istirahatgâ-
hı olmuştur! 901
Ömrünü kadîm medeniyetimize ait pek çok
bilgi ve belgeyi toplamaya hasretmiş Süheyl
Ünver'in (1898-1986) mânevi dünyâsında ve
hâtıralarında Seyyid Nizâm'ın husûsî bir yeri
vardır. Süheyl Bey'in hâtıralarından onun,
1910 senesinde Eniştesi Nâil Bey'le zaman
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
zaman Seyyid Nizâm hazretlerinin tekkesine gittiğini öğreniyoruz.
Pek az müdâvimi olan bu tekkede Şeyh Şücâ Efendi'nin sohbetlerini
dinleyen Süheyl Bey bu tekke ortamı hakkında; “güzel ve râbıtalı ko¬
nuşmalar olurdu. Çocuk yaşımda anlayamadığım cihetle bir şey söy¬
lemeyeceğim. Fakat bu rûhânî tekkenin havası beni pek cezb ederdi.
Hâlâ te'sîri altındayım" der. Erken yaşlarında gönlüne ve ruhuna
işleyen bu mânevî zevk, Süheyl Ünver'in ileriki yaşlarında gurbette
yaşadığı sıkıntılarına şifâ olacaktır. "Birleşik Amerika'da Filedelfi-
ya'da Seyyid Nizâm Tekkem" başlıklı yazısında şunları söyler: "Biz
Amerika'da bir seneden biraz fazla, bir Amerikalı gibi dâire ve sonra
ev kiralayarak oturduk. Bunun yedinci ayını Filedelfiya'da geçirdik.
Bu seyahatimde ben rûhen pek sıkıldım. Hep manevi teselliler ara¬
dım. Amerika cenneti denilen yerde cehennem hayatı sürdüm. Ne
yapayım? Oturduğumuz evin önü caddeye nazırdı. Ve bahçesi vardı.
Arkası da keza bahçe idi. Ve diğer evlerin arka bahçelerine bakar¬
dı. Ön tarafını sevdiklerimden ölenleri fikren gömerek bir panteon
vücuda getirdim. Orada durur, Fâtiha okurdum. Arka bahçeyi de,
çocukluğumun üzerimde bıraktığı derin intibâla Seyyid Nizâm tek¬
kesi saydım. 1959 yılında idi. Bu tarihte İstanbul'daki Seyyid Nizâm
tekkesi şeyhi Şüca Efendi, Nazmi, Ahmed Sâfî ve Nail Beyler çoktan
ölmüş bulunuyorlardı. Bir tarafa Seyyid Nizâm hazretlerini, ayakuç-
larına da isimlerini saydığım bu mübarek zevatı ma'nen gömdüm.
Arka tarafa gittikçe onlara teveccüh ederdim. Velhasıl Filedelfiya'da-
ki evin bahçesini İstanbul'daki Seyyid Nizâm tekkesinin bir şubesi
yaptım. Tesâdüfen evin sahibi ölmüş bir papaz imiş. Onun Hristiyan-
lık kokan odasını da müslümanlaştırdım. Ancak bu suretle kütüp¬
hanelerde bize ait hatıraları toplayarak ve kendimi Seyyid Nizâm
tekkesinde sayarak oturabildim ve rûhen teselli bulabildim." [91]
Seyyid Nizâm'ın mânevî tasarrufu altında bir araya gelen aşk ve
muhabbet ehlinin yaşadığı zevkin şahitlerinden biri de Hüseyin
Vassaf'tır. Bu tekkenin irfân ve muhabbet ortamına büyük bir
iştiyâk duyan Vassâf, Pâyitaht'ı şereflendiren Seyyid Nizâm haz¬
retlerine olan sevgisini de aşağıdaki şiiri ile dile getirir:
Mazhar-ı zevk-ı bekadır Hazret-i Seyyid Nizâm
Nâil-i şevk-ı likadır Hazret-i Seyyid Nizâm
Nûr-ı ihsân ü kerâmâtı şeref bahş itmede
Nesl-i pâk-i Mustafâ'dır Hazret-i Seyyid Nizâm
İftihâr itsün bu belde ol kerîmü'z-zât ile
Evliyâdır evliyâdır Hazret-i Seyyid Nizâm
Ehl-i aşka cilve-gâh olmuş mukaddes merkadi
Mültecâ-yı pür-safâdır Hazret-i Seyyid Nizâm
Kalb-i Vassâf'ında vardır hubb-ı zâtı dâimâ
Lâyık-ı medh ü senâdır Hazret-i Seyyid Nizâm [92]
Seyyid Nizâm
kabristanlığı, özellikle
kendisiyle nesep bağı
olan seyyidlerin, Ehl-i
Beyt muhiblerinin ve
bu muhabbeti tarikat
zevki olarak yaşayan
Bektâşîlerin ebedî
istirahatgâhı olmuştur.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Dipnotlar
1 İkinci bâb, fezâil-i tevhîd; üçüncü bâb, şeref-i Kur'ân; dördüncü bâb,
fezâil-i bükâ; beşinci bâb, zikr-i mukadder; altıncı bâb, mezemmet-i
dünyâ; yedinci bâb, vâridât-ı evrâd; sekizinci bâb, envâr-ı salavât;
dokuzuncu bâb, rûznâme ve onuncu bâb, sofunun ahvâlini bildir¬
mektedir. Bk. Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, İBB Atatürk Kitaplı¬
ğı, Bel. Yaz., 635, vr. 23b.
2 Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliya, haz. Mehmet Akkuş, Ali Yılmaz,
İstanbul: Kitabevi, 2006; III, 306; Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı
Müellifleri, I, 81; Mehmed Ziya Bey, İstanbul ve Boğaziçi; Bizans ve
Osmanlı Medeniyetinin Âsâr-ı Bakiyesi, çev. Cavide Pala, İstanbul:
İBB Kültür A.Ş. Yay., 2016, s. 124; Balıkhane Nazırı Rıza Bey (1842-
1928), Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, haz. Ali Şükrü Çoruk, İstan¬
bul: Kitabevi, 2001, s. 72.
3 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 a ; Hâfız Hüseyin Ayvansarâyî,
Mecmua-iTevârih, haz. Fahri Ç. Derin, Vahid Çabuk, İstanbul: Edebi¬
yat Fak. Basımevi, 1985, s. 313, 230.
4 Mehmed Şükri Efendi, Silsilenâme-i Turuk-ı Aliyye, H. Selimağa
Küt., müellif hattı-1291, Hüdai Efendi, 1098, vr. 21 b .
5 Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî, sdl. Seyit Ali Kahraman, yay. haz.
Nuri Akbayar, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay., 1996, IV, 1259.
6 Seyyid Seyfullah, Câmiu'i-meârif, vr. 4a; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i
Osmanî, IV, 1259.
7 Ali Ebu’l-Hasan el-Ekber el-Âbid, es-Sâlih, Ubeydullâh el-A’rec’in
neslini devam ettiren dört oğlundan biridir. Bk. Fahreddin er-Râzî,
eş-Şeceretü'l-mübareke fîensâbi’t-talibiyye, thk. Mehdi Recai, Kum:
Ayetullahi’l-Uzma el-Mar’aşi, 1409, s. 42
8 Ubeydullâh es-Sânî’nin neslini devâm ettiren Ali, Küfe nakibi olup
âlim ve muhaddistir. Ubeydullâh es-Sâlis ve Muhammed Ebû Ali
onun iki erkek evladıdır. Bk. er-Râzî, eş-Şeceretü'l-mübareke, s. 45;
Gülgûn Uyar, Ehl-i Beyt'in İzinde Nakiblik, İstanbul: Çamlıca Yay.,
2009, s. 225.
9 Muhammed Ebu’l-Hüseyin el-Ekber el-Eşter, Küfe nakibi, Talibîlerin
reisi ve Haremeyn emîridir. Hac emirliği de yapmıştır. Bk. er-Râzî,
eş-Şeceretü'l-mübareke, s. 45; Uyar, Nakiblik, s. 225.
10 Muhammed el-Eşter’in oğlu Muhammed Ebû Ali el-Emîr de nakîb-
dir. Bk. er-Râzî, eş-Şeceretü’l-mübareke, s. 45; Uyar, Nakiblik, s. 225.
11 Ahmed Ebû Abdullah, Muhammed Ebû Ali’nin dört oğlundan biridir.
Küfe nakîbi ve aynı zamanda emirdir. Bk. er-Râzî, eş-Şeceretü'l-mü-
bareke, s. 45; Uyar, Nakiblik, s. 226, 295.
12 Muhammed Ebu’l-Hüseyin, Küfe nakîbidir. Bk. er-Râzî, eş-Şecere-
tü'l-mübareke, s. 45; Uyar, Nakiblik, s. 225, 295.
13 Muhammed Ebü’l-Berekât b. Zeyd, Musul nakîbidir. Uyar, Nakiblik,
s. 230,295.
14 Muhammed Ebû Tâhir, nakîbdir. Bk. Uyar, Nakiblik, s. 256, 295.
15 Zeyd Ebû Ubeydullâh, nakîbdir. Seyyid Seyfullah, onun Meşhed
nakîbi olduğunu bildirir. Seyyid Seyfullah, Dîvan, vr. 176a; Uyar, Na¬
kiblik, s. 256, 295.
16 Seyyid Seyfullah manzum silsilesinde ecdâdının isimleri yanında
lakap ve vazîfelerini de yazmıştır. Buna göre Ebû Mansûr Muham¬
med, hem Musul nakîbi ve hem de Musul şâhının vezîridir. Zeyd
Ebu'l-Kasım, Muhammed Fahreddîn (Irak), Zeyd, Şerefeddîn Mu¬
hammed ve Ebû İshak İbrahim de nakîbdirler. Seyyid Seyfullah,
Dîvan, vr. 176a.
17 Seyyid Seyfullah, Dîvan, İBB Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmala¬
rı, 565, vr. 176a-b. Seyyid Seyfullah’ın müstakil olarak yazdığı manzum
Silsile-i Neseb yayınlanmıştır. Bk. Seyyid Seyfullah Külliyâtı 1/ Manzum
Eserler, haz. Arzu Meral, İstanbul: Revak Yay., 2014, s. 249-251.
18 Uyar, Nakiblik, s. 10; Murat Sarıcık, Osmanlı İmparatorluğu'nda
Nakîbü'l-Eşrâflık Müessesesi, Ankara: TTK Yayınları, 2003, s. 41, 47.
19 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 5a.
20 OsmanlI’da Sâdât Nezareti ilk olarak Yıldırım Bayezid döneminde
ihdâs edilmiştir. Emir Sultan ile birlikte Bursa’ya göç etmiş olan
Bağdatlı Nakşî Hüseynî Seyyid Ali de seyyidler için tayin edilmiş ilk
nâzırdır. Fetret devrinde 1402-1413 yılları arasında ihmâle uğrayan
teşkilat, Fatih Sultan Mehmed döneminde, ikinci sâdât nâzırı Sey¬
yid Zeynelâbidîn Efendi’nin ölümü üzerine lağvedilmiştir. II. Beyazıd
yukarıda ismi geçen ve ilk defa nakîbü’l-eşrâf ünvânını kullanan
şahsı nakîbü’l-eşrâf olarak tayin etmiştir. Bk. Sarıcık, Nakîbü'l-Eş-
râflık, 49-50, 58,121.
21 Sarıcık, Nakîbü’l-Eşrâflık, 68,121.
22 Vassâf, Sefîne, III, 306.
23 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4a; Ayvansarâyî, Mecmua-i
Tevârih, 230; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî, IV, 1259.
24 Mehmed Ziya Bey, İstanbul ve Boğaziçi, s. 124; Balıkhane Nazırı Rıza
Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, s. 72.
25 Vassâf, Sefîne, III, 309.
26 Tufan Gündüz, "Şah İsmail”, DİA, XXXVIII, 254.
27 Abdülazîz ed-Dûrî, "Bağdat", DİA, IV, 433.
28 Ömer Gökhan Yağcı, Yavuz Sultan Selim Dönemi Kültür ve Edebiyatı,
(doktora tezi, 2014), Kırıkkale Ü. Sosyal Bil. Ens., s. 41, 50, 61,70.
29 Ayrıntılı bilgi için bk. Yusuf Küçükdağ, "Osmanlı Devleti’nin Şah İs¬
mail’in Şiî Propagandalarına Halvetiyye ile Karşı Koyma Politikası”,
XIII. Türk Tarihi Kongresi, Ankara: 4-8 Ekim 7 999, Ankara, TTK Bası¬
mevi, 2002, s. 440.
30 i. Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kuru¬
mu, 1944, II, 305.
31 Revnakoğlu Arşivi, Süleymaniye Kütüphanesi, no: 282, s. 3-5.
32 Pîr Muhyiddîn, Şefâat-nâme, haz. Meliha Yıldıran Sarıkaya, İstan¬
bul: Önsöz Yay., 2012, s. 19-28, 416.
33 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 b .
34 Sadrazam İbrahim Paşa, bölgeyi ıslah için gönderildiği Mısır’dan
dönüşünde, Padişâh’ı şeyh İbrâhîm Gülşenî’ye (1533-34) karşı isyân
çıkaracağı yönünde iğvâ etmiştir. Şeyh Gülşenî İstanbul’a geldiğin¬
de ise, uzun bir müddet Kanûnî’ye bildirmemiştir. Ancak bu görüş¬
menin vukuuna mani olamamıştır. Vezâreti döneminde yapılan
yanlış işleri eleştiren Bayrâmî şeyhlerinden Bahâeddînzâde Muh¬
yiddîn Mehmed’i (1545) susturmak istemiş ancak bunda muvaffak
olamamıştır. Bk. Muhyi-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrâhim-i Gülşenî (İnce-
leme-Metin), haz. Mustafa Koç, Eyüp Tanrıverdi, İstanbul: Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yay., 2014, s. 330-335; Reşat Ön¬
gören, Osmanlılar'da Tasavvuf: Anadolu'da Sûfîler, Devlet ve Ulemâ
(XVI. yüzyıl), İstanbul: İz Yay., 2000, s. 101, 243-4, 275-8.
35 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 b -5 a .
36 Öngören, Osmanlılar'da Tasavvuf, s. 270-72.
37 Necdet Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah: Hayatı ve Eserleri”,
İLAM Araştırma Dergisi, 2/1 (1997), s. 155-56; Abdülbaki Gölpınar-
lı, "Seyyid Seyfullah (Nizâmoğlu)”, Türk Dili, c. XIX, sy. 207, Ankara
1968, s. 405-6. Eski Bektâşiler arasında yayılmış asılsız rivâyetin bir
arka planı olabilir. Zira kaynağını tespit edemediğimiz başka bir rivâ-
yet şöyledir: Yavuz Sultan Selim, İstanbul’a gelen Seyyid hazretleri¬
nin zamanla etrafında genişleyen muhabbet halkasından rahatsız
olmuş ve “Hazret, şeyhliği şahlığa mı bozmaya niyet etti?” diyerek
rahatsızlığını bildirmiştir. Seyyid Nizâm hazretleri de “Beri dur, beri
dur. Yoksa şirpençeden öldüğünü bilmeyen var mı?” diyerek muka¬
bele etmiştir. Bk. Merkez Efendi, haz. Efsun Sertoğlu, editör: Murat
Çekin, İstanbul: Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği, 2007, s. 75.
38 Baha Tanman, "Seyyid Nizâm Tekkesi”, DBİA, VI, 544.
7 /. I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
39 Vassâf, Sefîne, III, 312.
40 Seyyid Seyfullah, Seyyid I i k Şerefi, (Seyyid Seyfullah Külliyâtı //için¬
de), haz. Arzu Meral, İstanbul: Revak Yay., 2014, s. 1.
41 İlber Ortaylı, "Tarihsel Perspektiften Sur Dışı”, Surların Öte Yanı Zey-
tinburnu, haz.: Burçak Evren, İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kül¬
tür Yay., 2011, IV. Baskı., s. 88-90; M. Baha Tanman, "Zeytinburnu
İlçesi’ndeki Tekkeler”, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, s. 98-99,109.
42 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 5 a_b .
43 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 7 b -8 a .
44 Vassâf, Sefîne, III, 309; Muhyi-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrâhim-i Gül¬
şenî, s. 353.
45 Vassâf, Sefîne, IV, 258.
46 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 6 b ; Vassâf, Sefîne, III, 310; Ay¬
vansarâyî, Mecmua-i Tevârih, 230.
47 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 a
48 Mâzenderân, Taberistan olarak meşhur İran’ın kuzeyindeki eyaletin
bir diğer adıdır. Kadîm kitaplarda bu isme rastlayamadığını söyleyen
Hamevî, Mâzenderân’ın Taberistan için yeni bir isim olduğu kana¬
atindedir. Mâzenderân ismi XIII. yüzyıldan itibaren kullanılmaya
başlamıştır. Taberistan’ın müslümanlar tarafından fethi 650-51
yılında başlayıp 716-17 senesinde tamamlanmıştır. Coğrafî konumu
sebebiyle muhalif fırkaların sığınağı olmuş ve IX. yüzyılın ortala¬
rında Ali evlâdının hâkimiyetine geçmiştir. Tarih boyunca muhtelif
hükümdarların yönetiminde kalan Mâzenderân, İlhanlılar’ın yı¬
kılmasından sonra Şiî Mar’aşîler’den Seyyid Kıvâmüddin’in eline
geçmiştir. 1392’de Timur, Mar’aşîler’i mağlûp ederek burayı itaat
altına aldı. 1504 yılında ise Safevîler hâkim oldu. Bk. Yâkut Hamevî,
Mucemu'l-büldân, Beyrut: Daru Sâdır, t.y., IV, 13, V, 41; Osman Gazi
Özgüdenli, "Taberistan", DİA, XXXIX, 322-23.
49 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 a .
50 Tün, İran’ın Horasan diyarında Meşhed’in ve Kâh dağının batı eteğin¬
de, çölde kaybolan bir küçük nehrin kenarında bulunan küçük bir ka¬
sabadır. Önceleri ma’mur bir yer olduğunu söyleyen Kamûsu’l-a’lâm
müellifi, isim vermeden bazı şairlerin doğum yeri olduğunu söyler.
Yakut Hamevî de aslen buralı olan, buraya nispet edilen fakih, mu-
haddislerden bir grup âlimin ismini zikreder. Ancak bunlar arasında
Haydar Tûnî yoktur. Bk. Hamevî, Mucemu'l-büldân, II, 62; Şemsed-
dîn Sâmî, Kâmusü'l-a'lâm, İstanbul: Mihrân Mat. 1308, III, 1698.
51 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 4 a
52 Mecâiisü'i-mü'minîn müellifi, Mîr Haydar’ın Hz. Ali’nin kabrini ziyâret
için gittiği Necef’te yaşadığı fevkalâde bir hâdiseyi de kaydetmiştir.
Buna göre, Mîr Haydar, ziyaretten önce kabulüne bir işâret bekle¬
miş; bu sebeple yedi gün yemeden içmeden, sükûnet içinde kabrin
yakınında bir taşa dayanarak beklemiştir. Sekizinci gece, Necef halkı
duydukları bir sesle uykularından korkuyla uyandılar; sura üflendiğini
sandılar. Bu sesin ortasında “benim evladım Haydar’ı bulun”, nidâsını
işittiler. Kabrin etrafını arayınca Mîr Haydar’ı gördüler ve onun ismi¬
ni ve soyunu sordular. Böylece Hz. Ali’nin kabrinden gelen o nidânın
kastın o olduğunu anladılar. Kendisine hürmet ederek onun birlikte
türbeyi ziyâret ettiler. Bk. Seyyid Şerif Mar’aşi Hüseyni Nurullah Şüş-
terî, Mecâiisü'i-mü'minîn, Tahran: Kitâbfuruş-i İslâmiyye, 1365, II, 51.
53 Şüşterî, Mecâiisü'i-mü'minîn, I, 81-82, II, 51.
54 Abdülhüseyin Zerrinkub, Cüsticu der tasavvuf-i İran, Tahran: Mües-
sese-i İntişârât-ı Emir Kebir, 1988, s. 367-69.
55 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlilc Ka¬
lenderler (XIV-XVII. Yüzyıllar), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1992, s. 41.
56 Vassâf, Sefîne, III, 309.
57 Ayvansarâyî, Mecmua-i Tevârih, 230; Baha Tanman, "Seyyid Nizâm
Tekkesi”, DBİA, VI, 544.
58 Mehmed Şükri Efendi, Silsilenâme-i Turuk-ı Aliyye, Hacı Selimağa
Ktp., Hüdâî Efendi, 1098, müst. Müellif Hattı, İst. tar. 1291, vr. 21b.
59 Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah: Hayatı ve Eserleri”, s. 154.
60 Şüşterî, Mecâiisü'i-mü'minîn, II, 51; Zerrinkub, Cüsticu der tasavvuf-i
İran, s. 369.
61 Vassâf, Sefîne, IV, 258.
62 Vassâf, Sefîne, III, 312.
63 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 5 b -6 a .
64 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 13 b -14 b .
65 Seyyid Seyfullah, Câmiu'l-meârif, vr. 13b-14b; Mehmed Süreyyâ, Si¬
cil I-i Osmanî, III, 886.
66 Atasoy, Dervîş Çeyizi: Türkiye'de Tarikat giyim-kuşam tarihi, Ankara:
Kültür Bakanlığı Yay., 2000, s. 161.
67 Vassâf, Sefîne, III, 312.
68 Vassâf, Sefîne, IV, 258; M. Baha Tanman, "Sinânîlik”, DBİA, VII, 7;
Necdet Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu”, DİA, XXXVII, 73.
69 Seyyid Seyfullah, Dîvân, s. Tl. ( Seyyid Seyfullah Külliyâtı 1/ Manzum
Eserler içinde).
70 Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah: Hayatı ve Eserleri”, s. 154-155.
71 Bu kelimenin anlamı ve kullanımı için bk. Uyar, Nakiblik, s. 35-36.
72 Zakir Şükrü Efendi, Die Istanbuler Dervvisch- konvente und Ihre Sc-
heiche: (Mecmu'a-ı Tekâyâ), transkripsiyon: Mehmet Serhan Tay-
şi; eingeleitet und mit İndizes versehen von Klaus Kreiser, Klaus
Schvvarz Verlag, 1980, s. 30; Tanman, "Sinânîlik”, DBİA, VII, 7; Sü¬
leyman Berk, Zeytinburnu'nun Tarihi Mezartaşları/ Zamanı Aşan
Taşlar, İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi, 2006, II, 872
73 Müstakîmzâde’nin Tac risâlesi' nde bildirdiğine göre Şeyh Abdüs-
samed, pullu Halvetî tâcını giymiş ve dedesi Seyyid Nizâm’ın tâcını
çuha üzerine koymuş, mühr-i Kâdirî gibi arakiye üzerine yerleştir¬
miştir. Bk. Atasoy, Dervîş Çeyizi, s. 160.
74 Zakir Şükrü Efendi, Mecmua-Tekâyâ, s. 30; Tanman, “Sinânîlik”, VII, 7.
75 Revnakoğlu Arşivi, no: 282, s. 3-5; Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 841, 876.
76 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 888.
77 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 879.
78 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II,
79 Vassâf, Sefîne, IV, 261-2; Zakir Şükrü Efendi, Mecmua-Tekâyâ, s. 30
80 Revnakoğlu Arşivi, no: 282, s. 10.
81 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 842.
82 Hakkında bk. Vassâf, Sefîne, IV, 143-44.
83 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 795.
84 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 817.
85 Zakir Şükrü Efendi, Mecmua-Tekâyâ, s. 21.
86 Ali Öztürk, XVI. yüzyıl Halvetî şiirinde din ve tasavvuf, (doktora tezi,
2013), A.Ü. Sosyal Bil. Ens., s. 52; Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Li¬
teratürü, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 2001, s. 190.
87 Mehmed Ziya Bey, İstanbul ve Boğaziçi, s. 124; Balıkhane Nazırı Rıza
Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, s. 72.
88 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 791.
89 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 824.
90 Berk, Zamanı Aşan Taşlar, II, 791-92, 799, 803, 809, 818, 823, 827,
831, 840, 847-48, 859, 863-64, 870-71, 875, 883, 891.
91 Süheyl Ünver Arşivi, dosya no: 304, s. 2.
92 Vassâf, Sefine, III, 312.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
35
CâlTUlLİ
Ma'aıii
NIZAMOGLU SEYYID
SEYFULLAH
ÇEVİRİ YAZI | SADELEŞTİRME
ARZU MERAL
Cami'u 1-
Ma'arif
NİZÂMOĞLU SEYYİD SEYFULLAH
ÇEVİRİ YAZI | SADELEŞTİRME: ARZU MERAL
Yâ Rabb bana elfâzımı âsân eyle
Ahkâm-ı ibâdâtını ihsân eyle
İsyânımı ref' eyle kemâl-i kereminle
Şol ma'rifetin gevherine kân eyle
Kasdetdi gönül şerh ede erkân-ı tarikat
Bir lâhza ecelden bana emân eyle
Evsâf-ı Habîbin'de olam bülbül-i gûyâ
Bu hizmeti ben bendene âsân eyle
Efkârımı kat' eyle hayâlât-ı fenâdan
Seyfî demini hemdem-i irfân eyle
—^—
Mülküne yokdur şerik ey kul hüvallâhü Ehad
Kimse hiç zâtın tasavvur etmez Allâhu's-Samed
Kimse senden doğmadı kimse doğurmadı seni
Anm-çün nâzil oldu lem-yelid ve lem-yûled
Vâhid Hayy Ebed'sin sana hemtâ gelmedi
Hiç nazîrin yok ve lem-yekün lehu küfüven ehad
Âlemin Hallâk'ısın halk eyledin yokdan beni
Senden ayrı yok efendim isteyem andan meded
Yâ Kaviyy Kâdir'sin eyle kuvvet-i aklım öküş
Tâ ki SeyfTye itâ'at kıla nefs-i dîv-i berd
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
39
********
o -^ J ^ “. l _-^ E .:>. ^, ç,
■ —v^'JacL- pl v j u V /.; : >
^^ - f
jp , ; w^jy.v*
yf^ ^
■î
Wr !
_ > r v
; ^î 4W ViJİA^
- ^ J^tvjjIİJj'cLL'j
*fWjTJJİ'U^l£LİV j j ,ai
pPÖ* 1 ^ 1 j ‘A 3' j
11 lîjjJb I
tJ Ü-1 &jf ^^r'l J-lVJ J^IU)
£ îj^Ui Vj * jjw V-^ 1 V^
+h l j*j jl— v>u ı>J*^j\}<b
UfLM&trtAÜj 1 jlûf yjyjrtf
UgA*J J *V,-A** ,-_rjJ>jl
£j& m 'M>J> / L *Şİfj,J J>^.
^ l ^>ü Ab **;
Jf *4,^ .J>j^ ı ^ji
f' U >V^İ^ Jn ^ 1 l £r J A--y
Tr^y rrrr? p
üuh'ju ı ^ v w -*ı "« * *1' ! |
’i *J- I
t> ^ +î t j r jkiY j_ı ,1 _/,,■. ı _ ıi "" ^ ■ î j>
!
^ı Jf 1 jî-ki^UJ
J jtf w
jijJ j-Jr J j 1 J.Jd ^.Vİ 1 j
*' ztfr i< ‘
i #*v ^v Jİ >J*i>W' jİj! jJ-
■>A >' y; jt T ' ■■ P'V^ ^
Y^JU'-■^.■^" ji >{ ±* T 'j-
7U.
“Cami’u’l-Ma’ârif”, Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah (Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 06 Mil Yz A1905/1)
1-hamdü li'llâh ol Vâcibu'l-VücûcTa olsun ki bizi âlem-i ademden vücûd-i zâhire getürüp,
kelime-i kelâmına mazhar edüp ve cemî'-i ulûm-i evvelin ve âhirin benî-âdeme izhâr etdi.
Kelâm-ı Kadîm'inde, Kur'ân-ı Azîm'inde insân-ı za'îfe verdiği kerâmâtı kemâl-i keremiyle ayân ve
efsah ibâretle beyân edüp buyurmuşdur. Kavluhu Te'âlâ: "Ve le-kad kerremnâ benî âdeme ve hamel-
nâhumfi'l-berh ve'l-bahr."
Zât-ı Hudâ'ya mazhar olan âdemdir
Âlemde ne kim var ise âdemdeki demdir
Zîrâ ki gönül âyîne-i zât-ı Hudâ'dır
Bu sırrı bilen âdeme âlemde ne gamdır
Derdi olanın nâle vü efgânı dükenmez
Bağrı baş olur gözleri kan yaş ile nemdir
Mürşid eteğin tutmasa dünyâda bir âdem
Allâh yoluna gitmek ana gâyet elemdir
Seyfî sakınup mülk ile mâle heves etme
Dünyânın önü tatlıdur ammâ sonu gamdır [1]
Ve dahi vücûd-i inşânı emr-i şerifiyle ihyâ etdüğü gibi, mevcûdât-ı âlem dahi vücûdât-ı inşân ile
müşerref ve müzeyyen kılmışdur. Ammâ anlar şol insândır ki, insâniyyet n'idüğün bilüp, bir mür¬
şide "belî" deyüp ahlâkullâh ile mütehallik olup, zehârif-i dünyâya aldanmayup bu dâr-ı fenâda
kendülerin yoğa satmaya, “Ed-dünyâ ibretun ve lâ li'l-imâretin." hadîsiyle âmil olup, hizmet-i ibâ¬
det-i cismânî ve devâm-ı tevhîd-i rûhâniyle kâmil olup, muhabbetullâh ile mümtâz olalar. Sûret-i
inşânda benî-âdemiz der, çokdur, hakîkat-i insâniyyeden haberleri yokdur. Bu dîbâceden murâd,
bu kitâb-ı şerifi îcâd etmekden maksûd olunan budur ki, işbu za'îf ve nahif Ebâ Ali Seyyid Sey-
fullâh el-Kâsım bin Ebâ Nesim Seyyid Nizâmeddîn bin Ahmed bin Seyyid Şihâbeddîn el-Bağdâdî
el-Hüseynî eder: Cemî'-i âleme nazar kıldım ve nice âlimler ile ve fâzıllar ile hem-nişîn oldum. An¬
cak bunu bildüm anladım ve aklım erişdüğü kadar idrâk eyledüm, kelime-i tevhîdden a'lâ kelâm
olmaz ve Kur'ân-ı Azîm gibi imâm olmaz, semere-i ma'rifet zuhûruna gözyaşı gibi yârân olmaz ve
tarîk-i Hakk'a sülük etmeğe meşâyih gibi yârân olmaz. Anlar ki dünyâdan dûr olmazlar, dillerinde
hergiz nûr olmaz. Anlar ki mevtin anmazlar, iki âlemde berhudâr olup ölmezler. Anlar ki Rasûl'ün
nâm-ı şerifi anılsa salavât vermez, iki âlemde behremend olmaz. İ'tikâdı olmayanlar, necât bul¬
maz. Bu kelimâtlar ki beyân etdük, faziletlerinin her birini bir bâb edüp şerefin ayân etdük.
Evvel bâb, zamânımızda olan ve zühd ü takvâ ile iştihâr bulan meşâyih-i kirâm zevi'l-ihtirâm
efendilerin velâyetleri ve kerâmetleri beyânındadır ki, ekserine yetişüp dîdârların görüp ve
sohbetlerine erüp dururuz. İmdi murâd edindim ki, kâdir oldukça velâyetlerin takrir ve kerâ-
metlerin tahrîr edem. Meşâyih-i selef nice yerlerde beyân ve nice tezkerelerde ayân olunmuş-
dur. Ammâ müteahhirînin zikri nâdir vâki' olduğu içün bu hizmete mübâşeret ve menâkıbların
yazmağa dikkat etdik. Eğer suâl edüp ederler ise, ''Niçün evvel bâb fazâil-i Kur'ân ve kelime-i
tevhîd ve şeref-i salavâtdan ibtida olunmaya?" cevâb budur ki, kâle Rasûlullâh sallallâhu aley¬
hi ve seüem: "Ene medînetü'l-ilmi ve Aliyyün bâbuhâ." Çün ilmin kapusu Ali radıyallâhu anhu
ola ve şehri Muhammed aleyhi's-selâmdır. Pes. Mümkün müdür kapuya gelmezden evvel giden
şehre yol bula? Rasûl-i Ekrem'den sonra risâlet gelmez, velâyet halk mâbeyninde münkati'
ol-maz. Ammâ evliyâullâh ki selefde ve zamânemizde gelmişlerdir, cümle Emîrü'l-Mü'minîn
Ali'nin velâyetlerine mazhar olmuşlardır. İmdi gerekdir biz dahi kapudan şehre girüp envâ'-i
metâ'ın alup behremend olavüz. Hudâ müyesser eyleye. Âmîn Yâ Rabbe'l-âlemîn.
40
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
41
01 zikredeceğimiz azizlerin evveli Kutbu'l-ârifîn Sultânu'l-meşâyihîn Âl-i Tâ-hâ ve Yâ-sîn Sey-
yid Nizâmüddîn bin Şihâbüddîn Efendi'nin menâkıbı beyânındadır. Sultân Selim Hân Gâzî
zamânında diyâr-ı Bağdâd'dan îslâmbol'a gelmişlerdir. Hazret-i Hüseyin evlâdından Abdullâh
A'rec neslindendir. Rasûl-i Ekrem'e yirmi yedinci arkada yetiştirler. Pirlerine, Şeyh Kâsım Zü'l-
fikâr Mâzenderânî derler. Anların pirlerine, Şeyh Pir Mecnûn Bağdâdî derler. Anların pirine,
Şeyh Mir Haydar Tûnî-i Şirvânî derler. Tebriz şehrinde medfûndur. Tûn demekden murâd ya'nî
külhâna girüp yanmamışlardır. Seyyid Nizâmoğlu hazretleri, uzun boylu, yassı bağırlı, göğsü
vâsi', kebîrü'l-batn, elâ gözlü, açık kaşlı, değirmi sûretlü, Hazret-i Ali heybetli, fasîhü'l-lisân
kimse idi. Hattâ "Emîrü'l-Mü'minîn Hazret-i Ali'ye benzer." derler idi. Ve mîr-i kelâm idi ve
sahâvetde hâtem-i zamân idi. 01 cümleden biri budur ki, Kasımpaşa cânibinde İbrâhîm Paşa
Bağçesi kurbünde bir hângâh binâ ederler. İttifâk. Bir hâlet vâki' olup hângâhı yakarlar. Hik¬
metti İlâhî, ol gün İbrâhim Paşa'nın bir oğlu doğar. Nizâmeddîn Efendi varup eder: "Rasûl-i
Ekrem aleyhi's-salâtu ve's-selâm dünyâyı teşrîf buyurduklarında bin kilîsânın kubbesi vîrân
oldu. Senin oğlun dünyâya geldi, benim gibi sahîhü'n-neseb Âl-i Rasûl'ün tekkesi vîrân oldu.
Bu sana alâmet-i hayr mıdır yoksa şer midir?" deyince, paşa mütehayyir olup, cevâba kâdir
olmayup kalur. Âhirince ihsânlar edüp hâtırın tesellî kılar. Bir gün Süleymân Paşa'dan bir hân¬
gâh binâsına bir emr recâ ederler. Paşa eder: "Akçe kande bulup yapasın? Dervişlerde hod
dünyâ olmaz ve cem'ine heves dahi kılmaz." Şeyh eder: "Sizin sâye-i sa'âdetinizde yaparız ve
hazretinizden mu'âvenet umarız." Paşa eder ki: "Bana aldanup yapma ve kendünü vartaya
atma." Seyyid Nizâm eder: "Gerçek söylersin. Senin babanı ve deden Anter'i ve Salsâl'ı benim
babam Aliyye'l-Murtazâ Zülfikâr ile iki bölmüşdür. Sen ol kâfirin neslindensin. Baban baba¬
ma düşman, de-den dedeme düşman. Sen bana kaçan dost olasın ve Âl-i Rasûl'e muhabbet
kılasın!" deyüp gider. Paşa küllî vehm eder. İttifâk. Bir gün diyâr-ı Bağdâd'dan şeyhe iki arslan
bergüzâr getürürler âsitânelerine yetürürler. 01 eyyâmda sâdâtın nikâbet mahlûl olur. Cümle
AO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
eşrâf, pâdişâhdan merkûmu nakîbliğe recâ ederler. Meğer mukaddimen münâfıklar geçmişler
imiş. Pâdişâh cevâp verüp eder: "Ana arslancılık kifâyet etmez mi?" Fevrî Şeyh rik'a yazup
gönderüp eder: "Seyyidler zamânında bir hâlete varmışdır ki, fakr u fenâdan maymunculuk
etmek katlarında câizdir. Arslancılık hod asrında bir şîrân zencîrlikdir." Pâdişâh bu cevâb-
dan gâyet muztarib olup Âl-i Rasûl'e nice ihsânlar eder. 01 fâsid i'tikad andan gider. 01 cümle
kerâmâtından biri budur ki, merhûm ile hacc-ı şerîfe bile gitmek vâki' oldu. Mahfenin bir câ¬
nibinde anlar bir cânibinde biz bindik vâki' oldum. Beytullâh'a on günlük yer kalınca eder:
"Oğul, aç gözünü temâşâ kıl Hakk Te'âlâ Beytullâh'ı bize istikbâle göndermiş. Huccâc içinde ne
mak-bûl kullar var imiş." Gökyüzüne nazar etdüm gördüm, ayniyle Beytullâh durur biz yürü¬
rüz ol dahi bile yürür, ravza-i Rasûl aleyhi's-selâma geldik. Çadırlarımızı kurup konduk. Tûn
nısfında Şeyh abdest alup gider. Ben etdim, aceb azîz ne eder? Hemân ardına düşdüm ravza-i
şerîfde yetişdim. Hazret-i Habîbullâh'ın hücresi kapusuna yapışup eder: "Yâ ceddim, kilid açı¬
la içerü girem bi'z-zât sandûka-i şerîfe yüzüm sürem." Hemân ravza-i şerîfden "Te'âl ileyye
yâ büneyye!" deyüp hitâb gelür, kilid açılur. Ravza-i şerîfden nûr saçılur. Benim aklım gider,
bilmezem azîz neyleyüp nider. Ba'de zamânin, Şeyh taşra gelür beni bî-hûş bulur ider: "Küstâh
niçün böyle etdin? Ben dimeden ardım sıram gitdin. Sakın bu hâli fâş eyleme ve bu râzı kim¬
seye söyleme." Nitekim hayatta idiler söylemedim ve kimseye fâş eylemedim. Dervişlerden
biri eder: Şeyh'den mahfî bir işe mübâşeret etdim. Şeyh anı bilmez kıyâs etdim. Bir gün tûn
nısfında hücreme gelüp beni uyhudan bîdâr kılur, eder: "Yürü gidelim hücrede tevhîd edelim."
Ben dahi ardına düşüp gitdim. Hücre kapusuna yetdim. İçeru girdim, gördüm azîz yatur uyur,
sûfîleri dürülmüş, na'leynleri dürcede durur, kandilleri yanar, sonra hücrede melekler döner.
Hemân hücreme gitdim biraz hayrete yatdım. Andan sabâha dek tevhîd etdim. Ba'de salâ-ti's-
subh, Şeyh beni çağırup eder: "Derviş, bildin mi ve ahvâle vâkıf oldun mu? Meşâyih-i kirâmın
bu vücûdundan gayrı bir cism-i latîf-i nûrânîleri dahi var idüğüne inanır mısın? Ve bir dahi
SEYYİD NİZÂM HZ. I A7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Rasûl-i Ekrem aleyhi's-selâm eder:
"İslâmbol'da benim evlâdımdan Seyyid
Nizâmeddîn var. Bul, dâim ziyâret kıl.
Hemân beni görmüş gibisin ve cemâlime
ermiş gibisin/'
etdüğün ef'âli bilmez sanur musun?" Âhir her fi'lime istiğfâr etdüm, tekmîl-i tarîk edüp irşâda
gitdim. Rivâyet olunur ki, bir gün hacılardan bir kimesne Medine'de eder:
Ravza-i Rasûl aleyhi's-selâma karşu ağlayarak uyudum. Hazret-i Risâlet-penâh aleyhi's-selâmı
vâkı'amda gördüm. Eder: "Ne ağlarsın ağladuğunla yürekler dağlarsın?" Ben etdim: "Ravza-i
şerifinizden dür ve Hazret-i cemâlinizden mehcûr olduğuma ağlarım." Rasûl-i Ekrem aley¬
hi's-selâm eder: "İslâmbol'da benim evlâdımdan Seyyid Nizâmeddîn var. Bul, dâim ziyâret kıl.
Hemân beni görmüş gibisin ve cemâlime ermiş gibisin." Şöyle rivâyet olunur ki, hîn-i mevtle¬
rinde sağ câniblerine bakup eder: Ceddim Rasûlullâh aleyhi's-selâm teşrif buyurup, "Gidelim."
der. "Dünyâyı ko cennete pervâz edelim." der. Hicret-i nebeviyyenin dokuz yüz elli yedisinde
Cum'a gecesi mâh-ı Muharrem'de vefât etdiler, dâr-ı fenâdan dâr-ı bekâya gitdiler. Hattâ mevt¬
lerinden mukaddem mübârek enf-i şeriflerinden kan gelüp, ellerin kana bulaşdurup mehâsin-i
şeriflerine sürüp buyurdular idi: "Bi-hamdil-
lâh bugün ceddim Hüseyin âlude-hûn olduk¬
ları gibi ben dahi hûna gark oldum." deyu Yâ
Allâh ismiyle vefât etdiler. Cenâzelerinde hâ¬
zır olan halkın nihâyeti yok idi. On bin kimes-
neden dahi çok idi, derler. Sultân Muhammed
Hân Câmi'-i şerifinde Merkez Efendi hazret¬
leri namazın kılup Silivrikapusu hâricinde
binâ eyledikleri hângâhlarında defnetdiler.
Merkez Efendi eder: Kaçan Seyyid Nizâm'ı
kabr-i şeriflerine indürdüler, telkin etdüm,
bir sadâ işitdim idi: "Biz cevâbımız verdik var
sen dahi cevâbın hâzır kıl." Ve'l-hâsıl anların
velâyetlerin ve kerâmetlerin tahrîr ü takrir
etmelü olsak ömrümüz vefâ etmeye idi ve
nice kitâb yazılsa yetmeye idi. Çıkup ortadan
ecel bozdu nizâm-ı âlemi târih düşmüşdür
lafz-ı eceli çıkarınca ne kalursa ol olur alt¬
mış üç yaşında Sultân Süleymân Hân Gâzî
bin Sultân Selim Hân Gâzî zamânında vefât
etmişdür. Hakk Sübhâ-nehu ve Te'âlâ ecdâd-ı
izâmları ile haşreyleye ve evlâd-ı kirâmların
dahi tarîk-i müstakimde sâbit-kadem eyle-
ye ve ömr-i tavîller müyesser eyleye. Âmîn
bir-hürmet-i Seyyidi'l-Mürselîn.
44
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mârifetler Risâlesi
^■1 izi, yokluk âleminden [âlem-i adem) görünen âleme (vücûd-i zâhire) getiren, kelâmı-
ww na mazhar kılan ve ilimleri âdemoğluna izhâr eden Zorunlu Varlık'a (Vâcibu'l-Vücûd'a)
hamd olsun. 0 Varlık, âciz bulunan insana verdiği lûtfu, kâdim kelâmı olan Kur'ân'da şöyle beyân
etmiştir: “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık." [2] İnsanı, em¬
riyle ihyâ ettiği gibi, âlemdeki tüm varlıkları da insanın varlığı ile şereflendirmiştir. Söz konusu
insan, insanlığın ne olduğunu bilip, bir mürşide bağlanıp, Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanıp, dünyanın
yaldızlı eğlencelerine aldanmaz. Bu fani dünyada, kendisini yalnızca hizmet, ibadet ve tevhide
adayarak kemâle ulaşıp, Allah muhabbeti ile mümtaz olan kimsedir. Görünüşte insan olduğunu
söyleyen çoktur. Ancak bunların insanlık hakikatinden haberleri yoktur.
Pek çok mecliste bulundum, nice âlim ve faziletli kimse ile sohbet ettim ve aklımın erdiği ka¬
darıyla şunu anladım ki, kelime-i tevhîdden (lâ ilâhe illallâh) daha yüce bir söz, Kur'ân gibi
imâm, mârifet meyvesinin zuhûru için gözyaşı gibi yoldaş, Hakk'm yolunda yürümeye şeyh
gibi yâr olmaz. Dünya sevgisinden geçmeden, gönülde nur olmaz. Ölümü anmadan, iki âlemde
selâmet bulunmaz. Rasûlullah'ın adı geçtiğinde salavât vermeyen, iki âlemde de nasipsiz olur.
İtikadı olmayan, kurtuluşu bulamaz. Bütün bu saydıklarımızı, aşağıda tek tek izah edeceğiz.
Zamanımızdaki Bazı Şeyhlerin
Menkıbeleri
Geçmişte yaşamış şeyhler hakkında pek çok
yerde bilgi bulunmaktadır. Ancak son dö¬
nemdeki şeyhler hakkında bir kayıt bulmak,
çok nadir karşılaştığımız bir şeydir. Bu ne¬
denle, sohbetlerini dinleyip, huzurunda bu¬
lunduğum ve diğer bazı şeyhlerin velâyet ve
kerametlerini yazarak bu hizmeti eda etmeye
çalıştım. Niçin ilk bölümü, Kur'ân'ın, tevhi¬
din veya salavâtın faziletlerine ayırmadığım
sorulacak olursa, Efendimizin, "Ben ilmin
şehriyim, Ali onun kapısıdır." hadîsini hatır¬
latırım. Kapısından girmeden, şehirde yol al¬
mak mümkün değildir. Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem hazretlerinden sonra rasûl
gelmeyecektir. Yani risâlet tamamlanmıştır.
Ancak velâyet, aslâ kesintiye uğramaz. Eski¬
den gelmiş ve bugün hayatta olan tüm velîler
de, Emîrü'l-Mü'minîn Hazret-i Ali'nin velâye-
tine mazhar olmuştur. Bizim de yapmamız
gereken şey, şehre kapıdan girip, türlü nimet¬
lerinden hissedar olmaktır.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
45
Seyyid Nizâmüddin bin Şihâbüddin Efendi
Seyyid Nizâm hazretleri, Sultan Selim Han zamanında Bağdat'tan İstanbul'a gelmiştir. Hazret-i
Hüseyin evlâdından olan Abdullah A'rec neslindendir. Rasûl-i Ekrem'in yirmi yedinci kuşaktan
evlâdıdır. Pîri, Şeyh Kâsım Zülfikâr Mâzenderânî; onun pîri, Şeyh Pîr Mecnûn Bağdâdî; onun pîri,
kabri Tebriz'de bulunan Şeyh Mîr Haydar Tûnî-i Şirvânî'dir. Ateşe gi-rip yanmadığı için kendisine
Tûnî denilmiştir. Seyyid Nizâm hazretleri, uzun boylu, yassı bağırlı, göğsü geniş, karnı büyük, elâ
gözlü, açık kaşlı, değirmi sûretli, Hazret-i Ali heybetli, lisânı oldukça güzel kullanan bir kimse idi.
Emîrü'l-Mü'minîn Hazret-i Ali'ye benzediğini söylerlerdi. Âdeta kelimelerin efendisi idi. Cömert¬
likte parmakla gösterilirdi.
—^—
Kasımpaşa civarında İbrahim Paşa Bahçesi yakınlarında bir dergâh inşa etmiştir. Bir gün bu
dergâh birileri tarafından yakılır. Aynı gün İbrahim Paşa'nm bir oğlu doğar. Seyyid Nizâm haz¬
retleri, İbrahim Paşa'ya gidip, "Rasûl-i Ekrem aleyhi's-salâtu ve's-selâm dünyayı teşrif buyur¬
duğunda bin kilisenin kubbesi viran oldu. Senin oğlun dünyaya geldiğinde ise, be-nim gibi ne¬
sebi sağlam bir Rasûl evlâdının tekkesi viran oldu. Ne dersin, bu senin için hayra mı şerre mi
alâmettir?" der. Paşa, hayrette kalarak cevap veremez. Daha sonrasında da hediyelerle Seyyid
Nizâm hazretlerinin gönlünü almaya çalışır.
——
Seyyid Nizâm hazretleri, bir gün Süleyman Paşa'dan bir dergâh yapılması için gerekli izni ver¬
mesini ister. Paşa, "Parayı nereden bulup yapacaksın? Dervişlerde dünya malı olmaz. Mal birik¬
tirmeye heves bile etmezler." der. Seyyid Nizâm hazretleri, "Sizin yardımlarınızı umarız." cevabını
verince, Paşa, "Bana güvenerek böyle bir şeye kalkışıp, kendini zor durumda bırakma." der. Sey¬
yid Nizâm hazretleri de, "Doğru söylersin. Senin babanı ve dedeni, benim babam Aliyye'l-Mur-
taza Zülfikâr ile ikiye bölmüştür. Sen o kâfirin neslindensin. Baban babama, deden dedeme düş¬
man. Sen bana nasıl dost olup da Âl-i Rasûl'e muhabbet kılacaksın!" diyerek oradan çıkar.
Bir gün Seyyid Nizâm hazretlerine, Bağdat'tan hediye olarak iki arslan getirdiler. O günlerde
de, nekâbet makamı boşalmıştı. Eşraf, padişahtan, Seyyid Nizâm hazretlerini nakîbliğe tayin
etmesini rica ederler. Meğer münâfıklar, durumu daha önceden padişaha başka türlü anlat¬
mışlar. Padişah da, "Ona arslancılık yetmez mi?" diye cevap verir. Seyyid Nizâm hazretleri he¬
men kalemi eline alıp padişaha şöyle yazar: "Seyyidler senin zamanında öyle bir hâle gelmiş¬
lerdir ki, yaşadıkları maddî sıkıntılardan dolayı maymun terbiyeciliği bile yapmaları câiz iken,
arslan terbiye etmek hadd-i zâtında arslanca bir tutum olur." Padişah bu cevaptan son derece
muzdarip olup, Âl-i Rasûl'e ihsânlar eder ve yanlış inancından döner.
—^—
Seyyid Nizâm ile hacca giderken Kâbe'ye on günlük mesafe kalmıştı ki bana, "Oğul, gözünü aç
da temâşa et! Cenâb-ı Hakk Beytullah'ı bizi karşılamaya göndermiş. Hacılar içinde ne makbûl
kullar varmış!" dedi. Gökyüzüne baktığımda Beytullah'ı bizimle birlikte Rasûlullah'ın ravza-
sına doğru yürür gördüm. Menzile varınca çadırlarımızı kurup, konakladık. Gece yarısı, Şeyh
abdest alıp gitti. Ben de merak edip arkasından gittim. Rasûlullah'ın ravzasına gitti. Hücrenin
kapısında, "Ey dedem, kilit açılsın da içeri girip sandukanıza yüzümü süreyim." dedi. Ravza-
dan, "Gel oğlum!" hitâbı geldi ve ardından kilit açıldı. İçerden öyle bir nur saçıldı ki, aklım gitti
ve kendimi kaybettim. Bir süre sonra Şeyh dışarı çıktı. Beni kendimden geçmiş bulunca, "Ey
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
küstah, niçin bana sormadan ardıma dü-şüp geldin? Sakın gördüklerini kimseye söyleme!"
dedi. Nitekim hayatta olduğu sürece bunu kimseye söylemedim.
——
Dervişlerinden biri anlatır: Anlamaz zannederek, Şeyh'ten gizli bir işe teşebbüs ettim. Bir gece
yarısı hücreme gelerek beni uykumdan uyandırıp, "Yürü, gidip hücremde tevhîd edelim." dedi.
Ben de kendisini takip ederek hücresinin kapısına gittim. İçeri girdim ki, kendisi uyuyor, el¬
biseleri dürülmüş, ayakkabıları rafta duruyor, kandilleri yanıyor, melekler de ortada dönüyor.
Hemen hücreme gidip hayretle yatağıma yattım. Sabaha dek tevhîd ettim. Şeyh, sabah namazın¬
dan sonra beni çağırıp, "Derviş, şeyhlerin zâhirî vücutlarının yanı sıra nuranî bir cisimlerinin
de olduğunu anladın mı? Şeyhin, yaptığın işleri bilmez mi sanıyorsun?" dedi. Tüm yaptıklarıma
tövbe edip, yolun gerektirdiği her şeyi yerine getirerek irşâd vazifesi alacak kadar ilerledim.
——
Bir gün hacılardan biri Medine'de Rasûlullah'ın ravzasına karşı ağlayarak uykuya dalar. Rüyasında
Efendimizi görür. Efendimiz, "Niçin ağlarsın?" diye sorar. Hacı da, "Ravzanızdan uzak ve cemâliniz¬
den ayrı kaldığım için ağlarım." der. Rasûl-i Ekrem, "İstanbul'da evlâtlarımdan Seyyid Nizâmeddin
var. Onu bulup, kendisini ziyaret et. Beni görmüş ve cemâlime ermiş gibi olursun." buyurur.
--
Rivâyet olunur ki, bu âlemden gideceği demde sağ tarafına dönüp, "Ceddim Rasûlullah aley-
hi's-selâm teşrif buyurdu. 'Gidelim. Dünyayı bırak cennete uçalım.' buyuruyor." demiştir. Hicrî 957
senesinde Muharrem ayının Cuma gecesinde vefat etmiştir. Vefatından önce burnundan kan ge¬
lince, ellerini kana bulayıp yüzüne sürdü ve "Hamd olsun, ceddim Hüseyin bu tarihte nasıl kanlara
bulandıysa, ben de öyle kana bulandım. Yâ Allâh!" diyerek bu âlemden göçtü. Cenazesi son dere¬
ce kalabalıktı. Hattâ cenazede on binden fazla kişinin olduğu söylenir. Namazı, Fatih Câmii'nde
Merkez Efendi tarafından kıldırılmış ve Silivrikapı'daki dergâhına defnedilmiştir. Merkez Efendi
bir hatırasını anlatmıştı: "Seyyid Nizâm'ı kabrine indirdiler. Ben de telkin verdim. Ardından, 'Biz
cevabımızı verdik. Sen de cevabını hazırla!' sadâsı geldi." Sözün özü, velâyet ve kerametlerini an¬
latmaya ömrümüz yetmez. Altmış üç yaşında, Sultan Süleyman Han zamanında vefat etmiştir.
Merkez Muslihiddin Efendi
Mustafa Paşa dergâhında irşâd ederdi. Âlim, âbid, vâiz, değerli bir müfessir ve muhaddis idi.
Bir gün, câmide gözlerini yumup nasihate başlar. O kadar dokunaklı sözler söyler ki, halk vec-
de gelip dağılır. Ancak kendisi vaaza devam eder. Sonunda câminin kayyûmu dayanamayıp,
"Halk gitti, akşam oldu. Ben de eve gidiyorum." diyerek câminin anahtarını Merkez Efendi'nin
önüne koyar. Merkez Efendi gözünü açıp, "Ey kör adam, görmüyor musun melekler burada
duruyor!" buyurur. Kayyûm etrafa baktığında, Hazret'in başının üzeri hariç, câminin her yeri¬
nin meleklerle dolu olduğunu görür ve hayretler içerisinde kalarak söylediğine pişman olur.
Dipnot
1 Bu nutuk Dîvân'da yer almaktadır. Bkz. Seyyid Seyfullah Külliyâtı I - Manzum Eserler, s.192, No: 216.
2 İsra Suresi 70. Ayet
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm
ve Emirler
Tekkesi
Şeyhleri
MEHMET CEMAL
Ö Z T Ü R l<
W
ili
!'
hei
'
! Pffl
/I;,' ■-7 1
|V.
Seyyid Nizâm ve
Emirler Tekkesi
Şeyhleri
MEHMET CEMÂL ÖZTÜRK*
T* eytinburnu ilçesi, Balıklı semtindeki tekkeyi Hacı Bayram nâmıyle meşhur Hamzavî
Hacı Kabayî bina eylemiştir. Bu zat Seyyid Seyfullah hazretleri için de Suriçi'nde Emir¬
ler tekkesini inşa etmiştir. Şeyhleri, Halveti-Şabani ve Halveti-Sinani kollarından idi [1] . Tekke¬
nin şeyhleri kaynaklarda tam olarak tesbit edilememektedir. Bunun bir sebebi vakfiyenin er¬
kek çocuklara meşrut olup, erkek çocuk olmayınca kız çocuklar zamanında tekke şeyhliğinin
vekâleten yapılmasıdır [2] .
Seyyid Nizâm Efendi'nin neslinden gelenleri şeyhlik yaptığı Seyyid Nizâm Tekkesi ile Seyyid
Seyfullah Efendi'nin medfun olduğu Emirler Tekkesi şeyhleri aşağıdaki şekilde tesbit edilmiştir.
Seyyid Nizâm Tekkesi Şeyhleri
1- Seyyid Nizâm Efendi (i.957-1550]: İki oğlu vardır. Seyyid Seyfullah ve Seyyid Şerefeddin
Efendi'ler. Seyyid Seyfullah, Ümmi Sinan (k.s.} hazretlerinin halifesi olup, Suriçi'nde Emirler
Tekkesi şeyhliğinde bulunmuştur.
2- Seyyid Şerefeddin Efendi (i.?): Babası gibi ibadetle meşgul olup, kendilerinden silsile-i ta¬
rikat yürümemiştir [3] .
3- Seyyid Nizâmzade Şeyh Ahmed Mürteza Efendi (i. 1077-1667]: Cami hariminde, kıbleye göre
sol tarafta cadde kenarında medfundur.
4- Şeyh Seyyid Muhammed Efendi (i.1114-1702]: Seyyid Seyfullah'ın torunu, Ali Efendi'nin
babasıdır. Mübarek bir zat idi [4] .
5- Şeyh Seyyid Ali Efendi (i.1128-1715]: Kalender-meşreb bir zat idi. Âsitanede medfundur [5] .
6- Şeyh Mehmed Necib Efendi (i. 1264-1847]: Seyyid Nizâm neslindendir. Hâl ehli fâzıl bir
insandı. Her hâlinde bir siyâdet eseri görülüyordu. Fukara gönlünü yapmaktan, yoksullara
yardım ve hizmetten haz duyardı. Hazirede medfundur [6] .
* MEB, Uzman Öğretmen.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
52
7- Şeyh Ali Efendi (i.1293-1876): Seyyid
Nizâm'ın kız torunlarından Hacı Hüseyin Efen-
di'nin oğludur. Necib Efendi'den sonra posta
geçmiştir. Seyyid Seyfullah tekkesinde de şeyh¬
liği vardır. Oradaki türbede medfundur [7] .
8- Şeyh İbrahim Şuaeddin Efendi
(i.1334/1896) Seyyid Ali Efendi'nin ikinci
oğludur. Seyyid Seyfullah'ın kızı İsmihan Sul¬
tanin torunlarındandır. Nizâmeddin, Talat ve
Lütfi isimli üç kardeşi asker olmuşlardır. Ha¬
tice isminde bir de kızkardeşleri vardır. Üsküdar Valide-i Atik Şeyhi Mahmud Celaleddin Efen¬
di'den okumuştur. Şabaniye'den Mustafa Efendi'den müstahleftir. Cuma günleri zikir ve sohbet
ederlerdi. Birkaç dil biliyordu. Ayrıca musikişinasdır. Tanbur çalar, ney üfler, def elinde fasıl idare
ederdi. Sultan Abdülaziz'in ney muallimi Neyzen Aziz Dede'den ney meşketmiştir. Nota öğren¬
mişti. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Celâleddin Dede ile karşılıklı tanbur çalardı. Gençliğinde
pehlivanlık da etmişti, sırtı yere gelmemişti. Yeni postahane muhabere memurluğundan emek¬
liye ayrıldıktan sonra kendisini tekkeye ve bağçeye verdi. Tekkeye gelenler için, sebze, meyve ve
fidan yetiştirirdi. Bundan dolayı "bağçevan şeyh'' derlerdi. Kendi eliyle hazırladığı etsuyu çorba
ile reçel, aşure ikram etmek en büyük zevki idi. Mukabele günleri mutfağa girer, sekiz-on sofralık
yemekleri hazırlardı. Uzun boylu, şişmanca, kumral, ela gözlü, sakallı, yakışıklı, kibar bir insandı.
Hülasa Evrenoszade Sami Bey merhumun söylediği gibi, her haliyle bir şûle-i aşk-ı İlâhî idi. 66
yaşında irtihal etti. Seyyid Cafer Bey ve Doktor Salih ile Burhan Cahid beyler damadları idi. [8]
9- Şeyh Seyyid Mahmud Celâleddin Efendi (i. 1335-1919): Bosnavî Mehmed Tevfik Efendi'den ye¬
tişmiştir. Bir müddet Üsküdar-Nalçacı ve Valide-i Atik tekkesi postnişinliğinde bulunmuştur. Şeyh
Şuâeddîn Efendi'nin pederi vefat edince, dergâ¬
ha Bektaşiler arız olmuşsa da Mahmud Efendi
buna müsaade etmemiş, Cuma günleri zikir ve
sohbete devam ederek, mensupların istifadele¬
rine gayret etmiştir. İrtihalinde Seyyid Nizâm'ın
medfun bulunduğu mescide defnedilmiştir. [9] * .
10- Haşan Adlî Efendi (i. 1357-1938): Merkezzâ-
deler'dendir. Merkez Şeyhi Ahmed Mes'ud Efen¬
di'nin küçük kardeşidir. Edirne Saçlı İbrahim
Efendi tekkesi şeyhliğinden buraya gelmiştir.
Şeyh Ali Efendi ve Şeyh Mustafa Efendi'ler, Seyyid Nizâm hazretlerinin sandukasının yanında
medfundurlar.
Emirler Tekkesi Şeyhleri m
Silivrikapı, Uzun Yusuf Mahallesi, Yedi Emirler Sokağı'ndadır. Mukabele günü cumartesi idi [11] . He-
kimoğlu Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında tekke yanmış, sadece türbe kalmış ihya olunana kadar
zikrullah icra edilememiştir.
1- Seyyid Seyfullah Kasım Efendi (v.1010-1601): İbrahim Ümmi Sinan hazretlerinin halifele-
rindendir. Ümmi Sinan kendisine Nizâmiye tâcı libas eylemiştir. Seyyid Seyfullah'tan Çuhadar
Mehmed Efendi'ye kadar bu Nizâmi tacı kullanılmış, daha sonra Ümmî Sinân tâcına dönülmüştür.
Babasıyla hacca gitmiş, uzun müddet irşad ile meşgul olmuştur. İrtihalinde tekkesine defnedilmiş-
lerdir. Bu nesilden gelenler Seyyid Seyfullah hazretleri civarında medfundur [12] . Babası ve kendisi
ile ilgili bilgileri Câmiü'l-Avârifve Ma'denü'l-Maâhf isimli eserde toplamıştır. Divanı meşhurdur.
I SEYYİD NİZÂM HZ. SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
53
Seyyid Seyfullah’ırı mezar taşı
(Emirler Tekkesi Haziresi)
Birçok bestelenmiş ilahisi okunmaya devam etmektedir. “Seyyid Nizâ-
moğlu” mahlasını kullanır [13] . Seyyid Seyfullah'ın 7 manzum, 4 mensur
eseri vardır. [14] Seyyid Seyfullah'ın Cüneyd isminde bir oğlu ile İsmihan
adında bir kızı olduğu bilinmektedir.
Seyyid Seyfullah'ın en meşhur halifesi Hakîkîzade Osman Efendi'dir
(ö. 1038-1628). Hakikizade'nin halifesi, Çuhadar Mehmed Efendi (ö.
1060-1650), Çuhadar Mehmed'in halîfesi Haşan er-Rûmi'dir (ö. 1088-
1677). Bu zattan sonra silsile şöyle devam eder: Hüsameddîn Hüseyin
(ö. 1147-1734) oğlu Mustafa Efendi (ö. 1180-1766), Ümmî Sinanzade
Haşan Efendi (ö. 1210-1795), Salih b. İbrâhim er-Rumi (ö. 1220/1805),
Mustafa Zekât (ö. 1227-1812), Haşan el-Aziz (ö. 1252/1836), Musta¬
fa Zeki İstanbulî (ö. 1281-1864), Salih Lütfi b. Abdülkadir es-Selanikî,
Harîrîzade Kemaleddin Efendi (ö. 1299-1882), bu son şahıstan Halve-
tiyye-i Sinaniyye icazeti aldığını irade etmektedir. [15]
2- Seyyid Cüneyd Efendi (i. 1013-1604): Seyfullah Kasım Efen-
di'nin oğludur.
3- Seyyid Ahmed Ali Mürteza Efendi (i. 1114-1702): Cüneyd Efen-
di'nin oğludur.
4- Seyyid Mehmed Efendi (i.1114-1702): Seyfullah Efendi'nin kızı Şe¬
rife İsmihan'ın kızı Şerife Fatma hanımın oğludur. 1030-1620'de doğ¬
muştur. Seyyid Nizâmzâde diye meşhurdur. Duası makbul bir zattı.
5- Seyyid Ahmed Ali Mürteza Efendi (i. 1128-
1715): 1091-1680'de doğmuştur. Seyyid Sey¬
fullah neslindendir. Tekkede medfundur.
6- Seyyid İsmail Zühdî (i. 1180-1766): Ali
Mürteza Efendi'nin oğludur.
7- Seyyid Abdüssamed Reşid Efendi (i.
1203-1788): Zühdî Efendi'nin oğludur.
8- Seyyid Abdülkerîm Efendi (i. 1208-1793)
9- Şeyh Pîrî Efendi [i. 1219-1804)
10- Seyyid Zeynelâbidîn Efendi (i. 1221-1806)
11- Mehmed Emin Dede Efendi (i. 1245-1829):
Hulefâzâde neslinden ve tarik-ı Kadîriyyedendir.
12- Seyyid Mehmed Necib Efendi (i.1264-
1848): A. Reşid Efendi'nin oğludur. Seyyid
Nizâm haziresinde medfundur. Seyyid Nizâm
türbesi türbedârlığında bulunmuştur.
13- Şeyh Ali Efendi (Seyyid Nizâm şeyhi) (i.
1292-1875): Hulefasının kerîmezâdelerin-
dendir. Tekke, 1192-1778 senesinde muhterik
olup, Sultan Mahmud Han bir tevhidhâne inşa
eylemiş ise de el-ân arsa oldu. Yalnız demir par¬
maklıkları mahfuzdur. Tevhidhânesi yoktur.
14- Şeyh Seyyid Şucâeddîn Efendi: Türbedarlık
vazifesi ifa etmiştir. Henüz şeyhi vaz' edilme¬
miştir. Aynı zamanda Seyyid Nizâm şeyhidir.
Dipnotlar
1 Hür Mahmut Yücer, OsmanlIda Tasavvuf [19. yüzyıl], s.201-202.
2 Fatih Köse, İstanbul Halveti Tekkeleri, İst. 2012, s.302-305.
3 Hüseyin Vassaf, Sefıne-i Evliya, c. 3, sh. 312 (nşr. Mehmet Akkuş, Ali
Yılmaz, Kitabevi, 2006).
4 Vassaf, a.g.e. c. 4, sh. 262.
5 Vassaf, a.g.e. c.4, sh. 261 Bu arada tekkede Rifaiyyeden Tarsus Tekke¬
si Şeyhi Seyyid Edhem İbrahim Zühdi Efendi (i. 1262/1845) imamlık
ve bed-i zikrullâh etmiştir. Seyyid Nizâm Haziresinde medfundur.
(Zeytinburnu Belediyesi, Zamanı Aşan Taşlar, s. 354, İstanbul, 2006.)
6 Süleymaniye Ktp., Revnakoğlu, Dosya no: 282, evrak no: 8. Döşe¬
meci İsmail Nazmi Dede (Lüleci) (i.1959 ?)bu zatın torunlarındandır.
7 Süleymaniye Ktp., Revnakoğlu, Dosya no: 282, evrak no: 10.
8 Süleymaniye Ktp., Revnakoğlu, Dosya no 282, evrak no: 13
9 Hazirede medfun olan Halil Revnaki Baba (v.1850) ve Sadullah En¬
ver Efendi (v.1881)’lerin Bektaşi olması, tekkenin Bektaşi olması
ihtimalini doğurmaz. H. M. Yücer, a.g.e., s.201.
10 Revnakoğlu, Dosya no: 185.
11 Köse, a.g.e., İst. 2012, s.137-139.
12 Vassaf, a.g.e., c.4, sh. 257. Seyyid Seyfullah, bir Halvetiyye şeyhi ve
şair olması hasebiyle, hem Lemezat-ı Hulviyye ve Hediyyetü'Tih-
vân gibi özellikle Halvetî biyografilerini ihtiva eden eserlerde, hem
de şuara tezkirelerinde kendisi hakkında bilgi bulunabileceği akla
gelmekte ise de, maalesef adı geçen kaynaklarda hakkında bilgi
yoktur. Sadece Tezkireci Mesnevihân Mehmed Tevfik Efendi (ö.
1274/1857) Mecmuatü't-teracim adlı eserinde Seyyid Seyfullah’a
kısaca yer vermiş, ancak o da genelde bilinen şeyleri tekrarlamıştır.
Yeni olarak, Seyfullah’ın 1010 senesinin Muharrem ayında ve kötü
bir hastalık neticesinde vefat ettiğini kaydeder. Necdet Tosun, Sey¬
yid Nizâmoğlu Seyfullah Hayatı ve Eserleri, İLAM Araştırma Dergisi
c. II, sy. 1 (Ocak-Haziran 1997).
13 İdris Söylemez, Seyyid Nizâmoğlu Divanı başlıklı bir yüksek lisans
tezi hazırlamıştır. Malatya, 2013.
14 Bu eserler, Seyyid Seyfullah Külliyatı-!, Manzum Eserler, ll-Risaleler
ismi ile Revak yayınlarından 2014 yılında neşredilmiştir.
15 Necdet Tosun, Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah Hayatı ve Eserleri, İLAM
Araştırma Dergisi c. II, sy. 1 (Ocak-Haziran 1997)
İSTANBUL CİUETİ RAFI*, N* M <^3 MİKYM T/5ÛO " Ü
&
Seyyid Seyfullah’ın türbesini gösteren harita (İBB Atatürk Kitaplığı)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
55
ı r t i M Ul
Silsile-i
Neseb
NIZAMOGLU SEYYI
SEYFULLAH
ÇEVİRİ YAZI
ARZU MERAL
çL* * wli) ÇJ3^ö<^)-*İ - * , *2*Âr 4 # C*Li *^j İ *^AP’*a*
./M tf^UlUl^L t
b " ^ V \ , ^ v '■■'"' "V "Y." f O J^ 1
^aş«'ı\»oölit.J9*'iötiı^-Aj ..H,iW^*u
•** i “ i ^ * «»mî> %£.&&&
** ‘^r“> j 11 ' , ji' 3 y,ı>
J*?*^)^,-.^ »j^j^'Jl^j^ı^ı .^i v -ıo y.,-t^ /
'-» '‘Vj^jV • </U Jj^L <& i £&tyj)pûi
. Ai.iiu.u.k'-jfcUj^ii^.îLİ;
' / ' J Î lü\J»i*v-Ji»>' ’^« J 'Ji^ J ^fcj|' •^>'-’^j> ) //»j 3 'jK'
^Vr^y^'j^’-^^’^İİ £W>| o'SjNte^y
y/"^ jt-o^.?' * ^' uç-*-^?vV^] ‘^'^uiy^-^^j'
'S^'^^jie-l-dSl *İW^.i>l//‘9^' J feı r ulî^ a Çjiipjı,
•A ^j*. vAj-yv^j» lî<-fli\ t^Lı ^ u
W -i «Js.iL*!! û u\
SHsiie-i Nesebiyye, Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah (Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı,
Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 06 Mil Yz A 8313/4)
Silsile i Neseb
(NESEP SİLSİLESİ)
NİZÂMOĞLU SEYYİD SEYFULLAH
ÇEVİRİ YAZI: ARZU MERAL
Hakk'a hamd ü Rasûlü'ne tahiyyât
Siyâdet silsilesin etdim isbât
Babam Seyyid Nizâm Âl-i Muhammed
Babasıdır Şihâbüddîn-i Ahmed
Nakîb Mîr-i Cüneyd ana peder hem
Baba ana Celâlüddîn-i A'lem
Anın babası Nûrüddîn Ali'dir
Nakîb Ahmed ana benzer velîdir
Anın babası İzzüddîn Ebû İshâk
Ki İbrâhîm'dir ol nakîb-i âfâk
Şerefüddîn Muhammed ana vâlid
Nakîb-i cümle-i evlâd-ı Seyyid
Ana Zeyd oldu vâlid zü'l-kerâme
Ziyâüddîn lâkab mansıb nekâbe
Muhammed Fahrüddîn'dir ana eslâf
Irak içre olan nakîbü'l-eşrâf
Dahi ol Zeyd Ebu'l-Kâsım'dır a'lem
Ziyâüddîn nakîb-i mîr-i âlem
Ebu'l-Mansûr Muhammed vâlidi bil
Nakîb ü hem vezîr-i Şâh-ı Musul
Ana da Zeyd Ziyâüddîn pederdir
Nekâbetle cihânda müştehirdir
Anın babası Ebû Tâhir Muhammed
Nakîb-i zü'l-mefâhir fahr-i Meşhed
Muhammed Ebu'l-Berekât ana vâlid
Ki derlerdi ana nakîb-i zâhid
Ana da Zeyd Ziyâüddîn-i Azam
Ki Ebu'l-Hüseyn'le olmuşdu a'lem
Anın evlâdına Âl-i Ebî Zeyd
Edübdür cümle-i nessâbeler kayd
Nakîb Ahmed olup reîs-i a'zam
Anın babasıdır ol mîr-i ekrem
Muhammed Ebû Ali ana vâlid
Nakîb-i a'zam ü fahrü'l-emâcid
Ana babadır Ebu'l-Hüseyn Eşter
Muhammed nâm ü hem nakîb-i ekber
Ana vâliddürür Kûfe'ye vâris
Ebû Ali Ubeydullâh-ı Sâlis
Ebu'l-Hasen Ali ana pederdir
Nakîb hem muhaddis-i mu'teberdir
Ana baba Ubeydullâh-ı Sânî
Ebû Aliyyü'l-Asgar derler anı
Ebu'l-Hasen Ali'dir ana vâlid
Olup Sâlih lâkab o mîr-i zâhid
Ubeydullâh-ı A'rec'dir babası
Ki nesli gibi çok idi gınâsı
Ebû Ali'ye hem Hüseyn-i Asgar
Uludur dedi vâlidi mukarrer
Ali Zeyne'l-Abâ'dır Nûh-i Sânî
Ana vâliddürür ol ilim-kânı
Anın babası ol maktûl-i ma'sûm
İmâmü'l-hakk Hüseyn-i sıbt-ı mazlûm
Anası Fâtime bint-i Rasûl'dür
Ali'dir vâlidi ceddi Betûl'dür
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ
Muhammed ve alâ âlihi ve sahbihi ecma'în.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
min em
HÜ
«18
Seyyid Nizâm
Hazretleri
HAYATI VE DERGÂHI
A H M E D NEZİH
C A L İ T E K İ N
1845 Tarihli Müherıdishâne Haritası Pafta: C3
Seyyicl Nizâm
Hazretleri
HAYATI VE DERGÂHI*
AHMET NEZİH GALİTEKİN
alk arasındaki yaygın ismiyle Sey-yid Nizâm olarak tanınan zât, Yavuz Sultan Selim
M M döneminde (1512-1520) Bağdad'dan gelip ömrünü Dersaâdet'de tamamlayan ulemâ
ve meşâyih zümresine mensup, İstanbul'un ünlü arif ve evliyâlarından bir zât-ı şerîfdir.
Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin nesebi oğlu Seyyid Seyfullah hazretleri tarafından şöyle kay¬
dedilmiştir:
Hâzâ Sebîlü's-Sâdâtü'n-Nizâmiyye
Hakk'a hamd Resûl'üne tahiyyât
Siyâdet silsilesin itdim isbât
Babam Seyyid Nizâm Âl-i Muhammed 1
Babasıdır Şihâbüddin Ahmed 2
Nakîb Mîr Cüneyd ana peder hem 3
Baba ana Celâleddin-i a'lem 4
Anın babası Nûreddin Ali'dir 5
Nakîb Ahmed ana benzer velîdir
Anın babası İzzeddin Bû İshak 6
Ki İbrahim'dir ol nakîb-i af âk
Şerefüddin Muhammed ana vâlid 7
Nakîb ve cümle evlâdı seyyid
Ana Zeyd oldı vâlid-i zü'l-kereme
Ziyâüddin lakab mansıb-ı nikâbet 8
Muhammed Fahrüddin'dir ana eslâf9
Irak içre dahi nakîbü'l-eşrâf
Dahi Zeyd Abû'l-Kâsım'dır a'lem 10
Ziyâüddin nakîb-i mîr-i âlem
Ebû'l-Mansûr Muhammed vâlidi bil 11
Hâzâ Sebîlü 's-Sâdâtü 'n-Nizâmiyye
Hakk'a hamd Resûl'üne tahiyyât
Siyâdet silsilesin itdim isbât
Babam Seyyid Nizâm Âl-i Muhammed 1
Babasıdır Şihâbüddin Ahmed 2
Nakîb Mîr Cüneyd ana peder hem 3
Baba ana Celâleddin-i alem 4
Anın babası Nûreddin Ali'dir 5
Nakîb Ahmed ana benzer velîdir
Anın babası İzzeddin Bû İshak 6
Ki İbrahim'dir ol nakîb-i âfâk
Şerefüddin Muhammed ana vâlid 7
Nakîb ve cümle evlâdı seyyid
Ana Zeyd oldı vâlid-i zü'l-kereme
Ziyâüddin lakab mansıb-ı nikâbet 8
Muhammed Fahrüddin'dir ana eslâf9
Irak içre dahi nakîbü'l-eşrâf
Dahi Zeyd Abû'l-Kâsım 'dır a lem 10
Ziyâüddin nakîb-i mîr-i âlem
Ebû'l-Mansûr Muhammed vâlidi bil 11
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
OVjİ^J ijuT^f
JjJ* ctjJ ûX'
>j\i(ı jp'j>îrjj'^^vv^'
«I»Ui l.i«‘»»uİ)İ fjS'A-!*
1 -I ■ m *
1 ft£ 1 J>Jr*
J^»*
JJ , 4 ^** <^V^*'4^M)
Jmû'j v v 4)U'v«5J»JUj4^
jljj*
-j-> j£±* z*jd^<*Ji>
rf>ı
As** tS j)L> <f s Jj-,^ jl
-H >- d j'tiS^a^ykı
j)!W^ ^jI'Jlâ
a*3j^İ jI'j j V)
jij^t <>ji'ıL^>-j yı
t , -
Uctı
Jîfr'c^PiUlf *jV»
f&ljJjjÎAşŞ
-J 'j Vl jjŞyj^
JOıOj^^ıH^ı
jfjjjijb >j\A
W$^v
3Ü<*W'jîs UWt
i'j W< Jtİu i—«L\yj
,vi!
j'^\V cliı
Ov
%
jgİ£ Jjt*. —>.0S J xXt
jjl^-"j Ji* ^ıM*(f"t ı
" Comi’uTMo’örif” Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah (Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Milli Kütüphane Yazmalar
Koleksiyonu, 06 Mil Yz A1905/1)
Nakîb ve hem vezîri Şâh-ı Musul
Ana Zeyd Ziyâüddin pederdir 12
Nikâbetle cihanda meşkûrdur
Anın babası Bû Tâbir Muhammed 13
Nakîb-i zü'l-mefâhir fahr-i Meşhed
Muhammed Bû'l-Berekât ana vâlid 14
Ki dirlerdi ana nakîb-i zâhid
Ana Zeyd Ziyâüddin-i a'zam 15
Ki Bû'l-Hüseyn ile olmuşdı a'lem
Ki anm evlâdına Âl-i EbîZeyd 16
İdübdür cümle nisâbları kayd
Nakîb Ahmed olub re'is-i a'zam 17
Anm babası ol Mîr Ekrem 18
Muhammed Bû Ali'dir ana vâlid 19
Nakîb-i a'zam fahrü'l-emâcid
Ana baba Ebû'l-Hüseyn-i Eşter
Muhammed nâm hem nakîb-i ekber20
Ana vâlidüdir Kûfe'ye vâris
Ebû Ali Abdullah-ı sâlis 21
Ebû'l-Hasan Ali ana pederdir 22
Nakîb ve hem muhaddis-i mu'teberdir
Ana baba Abdullah-ı sâni 23
Ebû Aliyyü'l-asgar dirler anı
Ebû'l-Hasan Ali'dir ana vâlid 24
Olub Salih lâkab ol mîr-i zâhid
Abdullahü'l-a'recdir babası 25
Ki nesli gibi çok idi gmâsı
Ebû Ali'ye ve hem Hüseyn-i asgar 26
Olup dururdı vâlidi mukarrer
Ali Zeyne'l-ibâd'dır Nûh-ı sânî27
Ana vâliddürur ol ilm kânı
Anm babası ol maktûl-i mazlûm
İmâmü'l-hak Hüseyn ol sıbt-i ma'sûm 28
Anası Fatma binti Resûl'dür
Ali'dir vâlidi ceddi Betül'dür 29
Resûl-i Ekrem (s.a.v.] Efendimizin 27. göbekten
evlâdı olan Seyyid Nizâm hazretleri, 894 [1489]
tarihinde Bağdad'da doğdu [1] . Babası İran'da Şi¬
iliğin ortaya çıkıp yayılması üzerine Şah İsma¬
il'in zulmünden kaçarak Bağdad'a gelmiş olan
Seyyid Şihabeddin Ahmed Efendi'dir [2] .
Seyyid Seyfullah Efendi'nin belirttiği üze¬
re, Seyyid Nizâm Efendi, uzun boylu yassı
bağırlı, göğsü geniş, karnı büyük, elâ gözlü,
açık kaşlı, yüzü yuvarlak, Hazret-i Ali hey-
64
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Silsilenâme-i Aliyye-i-Meşâyih-i Sûfiyye, s. 39’da Seyyid
Nizâmeddin kaydı
betli, dili açık ve hatasız konuşan kimse idi.
Hattâ Emîrü'l-Mü'minîn Ali'ye benzer der¬
lerdi. Emîrü'l-kelâm [konuşmada onun sözü
geçer, dinlenirdi] idi ve cömertlikte zamanın
Hâtem'i [3] idi [4] ".
Seyyid Nizâm Efendi'nin Tarikatı
Hüseyin Vassaf Efendi'nin tespitine göre Sey¬
yid Nizâmeddin Efendi aklî ve naklî ilimleri
hakkıyla tahsil eyledikten sonra, incizâb-ı
ezelî tesiriyle [Cenâb-ı Hakk'ın ezelî cazibe¬
siyle] bir şeyhe bağlanma arzusuna düşmüş
ve Şeyh Muhammed Mecnûn-ı Bağdâdî haz¬
retlerine intisap etmişlerdir [5] .
Oğlu Seyyid Seyfullah Efendi ise Câ-
mi'ü'l-Ma'ârif adlı risalesinde, zamanında¬
ki zühd ve takva ile şöhret bulan meşâyih-i
kirâm-ı zevi'l-ihtirâm efendilerin velâyetleri
ve her birinin kerâmetlerini yazarken ön¬
celikle babasının hayatını kaleme almış ve
burada babasının pîrinin Şeyh Kâsım Zül-
fikâr Mâzenderânî, onun pîrinin Şeyh Me-
cnûnü'l-Bağdâdî ve onun pîrinin de Tebriz
şehrinde medfun bulunan Şeyh Mîr Haydar
Tûnî-i [6] Şirvânî olduğunu belirtmişin
Görüldüğü üzere Hüseyin Vassaf Efendi yan¬
lışlıkla, Seyyid Nizâm hazretlerinin şeyhini,
şeyhinin şeyhi olan Muhammed Mecnun-ı
Bağdadî'yi göstermiştir.
Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin tarikat sil¬
silesi, Maliye kâtiplerinden Tabîbzâde Mehmed Şükrî Efendi tarafından 1874 yılında yazılan,
Silsilenâme-i Aliyye-i-Meşâyih-i Sûfiyye isimli eserde [7] şöyledir: "Mürşîd-i Âlem sallallahu te'âlâ
aleyhi ve alâ usûlihî ve fürûihî ve sellem teslimen kesîran kesîra ve vassâ Habîbullah, İmam
Haşan Basrî, Habîb-i Acemî, Dâvud-ı Tâ'î Hanefî Ebû Sâlim Sirâceddin, Ma'ruf-ı Kerhî Makdîsî,
Seriyyüddin-i Sakâtî Ebû'l-Hasan ibn-i Müflî, Veleduhû İbrahim, Necmeddin el-Mekkî, Emîr
Kâsım Yemenî, Ali eş-Şerîf el-Hüseynî, İbrahim eş-Şerîf el-Hüseynî, Muhammed en-Nah'î, Şeyh
Mîr Haydar Şirvânî 830, Şeyh Pîr Ali Mecnûn el-Bağdâdî, Şeyh Baba Kâsım Zülfikâr Mâzen¬
derânî, Şeyh Seyyid Nizâmeddin ibn-i Seyyid Şihâbeddin el-Hüseynî el-Bâğdâdî el-İslâmbolî,
Şeyh Muslihüddin Keşfî [8] ."
Seyyid Nizâm hazretlerinin şeyhleri her iki listede de bir iki cüz'î fark dışında esasta aynıdır.
Şeyhlerin nisbelerinden bu zâtların Şirvan, Mâzenderân gibi Hazar Denizi'nin güney bölgele¬
rinden oldukları anlaşılmaktadır. Bu bölgenin halkı Safevî hâkimiyeti öncesinde, Ehl-i Sünnet
ve Hanefî mezhebinden idi. Hatta Evliya Çelebi eserini vücuda getirdiği XVII. yüzyılda bile
halkın ekserisinin Sünnî ve Hanefi mezhebine mensup olduklarını yazar [9] . Safevîlerden önce
SEYYİD NİZÂM HZ. | /LC
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
bölgede Sünnî tarikatlar etkiliydi ki, Seyyid Nizâm hazretlerinin mürşidlerinin de bu çizgide
olduğunda şüphe yoktur. Nitekim eserlerinden inanç sistemi hakkında bilgi sahibi olduğu¬
muz oğlu Seyyid Seyfullah Efendi'nin ve neslinden gelen tüm zevâtın bu Sünnî çizgide sabit-
kadem oldukları bilinmektedir.
Hüseyin Vassaf, Seyyid Nizâm'ın şeyhi olarak gösterdiği Şeyh Muhammed Mecnûn-ı Bağda¬
dinin Hemedanlı olduğunu, Bağdad'da tahsil ettikten sonra Mısır'a gidip tarik-i Gülşenî'den
hakikat şarabı içtiğini; seyrü sülûkunu tamamladıktan sonra Bağdad'da neşr-i feyze memur
olunca Mısır'dan döndüğünü ve Seyyid Nizâm hazretlerinin bu dönemde kendisine intisap
ettiğini, kaynak göstermeden kaydeder.
Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Seyyid Nizâm'dan bahsederken “Seyyid Nizâmeddin-i Nakşibendî Ba-
lıklı'da medfundur ...” der [10] . M. Baha Tanman [11] , Süheyl Ünver [12] gibi zevât da aynı kaynaktan
naklen Nakşibendî olarak gösterirler.
Hayatı hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz Seyyid Nizâm hazretlerinin iki oğlu vardır. Biri
Seyyid Seyfullah, diğeri Seyyid Şerefeddin'dir [13] . Seyyid Seyfullah Efendi'yi Ümmî Sinan haz¬
retlerinin terbiyesine vermiş ve Emirler nâm-ı diğer Seyyid Seyfullah Tekkesi'nde postnişîn
olmuştur. Diğer oğlu Seyyid Şerefeddin Sur haricindeki Seyyid Nizâm Dergâhı'nda şeyhlik et¬
miş ve kendisinden sonra burada meşihat kesilmiştir.
Hüseyin Vassaf, Seyyid Nizâmeddin irşad ile meşgul olmamışlardır, demekte ise de, Sey¬
yid Seyfullah Efendi Câmi'ü'l-Ma'ârif risalesinde babasının kerametini anlatırken zikrettiği bir
olay, dervişlerinin terbiyesiyle meşgul olduğunu göstermektedir [14] .
Şeyh Seyyid Şerefeddin Efendi'den sonra silsile-i tarikat yürümemiştir [15] . Bu hususta aşağıda
bilgi verilecektir.
Yukarıda ifade edildiği gibi Seyyid Nizâm hazretleri Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-
1520) İstanbul'a gelmiştir. Tam geliş tarihi ve sebebini gösterir bir kayda rastlanamamıştır.
Ancak şu iki sebep gelişine gerekçe olarak düşünülebilir.
1- Şah İsmail (1501-1524) Safevî Devleti'ni kurup bölgeyi hâkimiyeti altına alınca "çoğu sey-
yidlerin ve şeyhlerin şecerelerinin kökünü kurutmuş, bütün silsileleri parça parça etmişti [16] .
1508'de Bağdad'ı ele geçirince başda İmam-ı Âzam Ebû Hanife, Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî haz¬
retleri gibi zevâtın türbeleri olmak üzere birçok türbenin tahrip edilmesi ve birçok Sünnî ön¬
derin öldürülmesi neticesinde burada hayatlarının tehlikede olması [17] .
2- Osmanlı Devleti'nin başında;
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir velîye bende olmak cümleden a'lâ imiş
diyerek insan hayatına yol gösterici bir velinin lüzumuna inanan, birçok şeyh ile yakın ilişkiler
kuran ve o çevreler tarafından da hürmet ve muhabbet gören Yavuz Selim gibi bir büyük sultanın
mevcudiyeti [18] . Ayrıca Osmanlı pâyitahtı olan İstanbul'da münbit bir tasavvufî zeminin bulunması.
Seyyid Nizâm'ın İstanbul'a gelmesi muhtemelen Yavuz Selim'in Mısır'ı fethedip İslâm âleminin
büyük bir bölümünün lideri durumuna geldiği saltanatının son yıllarında olmalıdır.
Oğlunun yazdıklarından öğrendiğimize göre, Hazret'in İstanbul'a geldikten sonra Kasımpa¬
şa'da İbrahim Paşa Bahçesi yakınında yaptırdığı tekkenin birileri tarafından yıkılması ve bu
vesile ile İbrahim Paşa ile görüşmesi meselesine dair [19] şu bilgilere ulaşılmıştır:
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm hazretlerinin medfun bulunduğu mescidden iki görünüm
1- Öncelikle şunu belirtelim ki, Osmanlı döneminde saray, köşk ve kasırların birer bahçeleri
olduğundan, tarihlerde ve vesikalarda binalar bahçe ismi etrafında zikredilirdi [20] .
Evliya Çelebi, Sütlüce'yi anlatırken İbrahim Paşa Bahçesi hakkında şu bilgileri verir: “Saray-ı
vüzerâdan Karaağaç yalısı leb-i deryâda [deniz kıyısında] dıraht-ı karaağaç ile hıyâbân olmuş
[yolunun iki tarafı karaağaç dikili] bir yalıdır. Mukaddemâ Defterdarzâde İbrahim Paşa Bah¬
çesi idi. Sultan Murad Hân-ı Râbi'nin hatırına bu bahçenin âb u havası hoş gelüp dâimâ bu
iremde ayş u nûş edüp nice bin kayık ve peremeler ile Kağızhâne teferrücüne [Kâğıthane ge¬
zintisine] giden kimesneleri seyr ü temaşa edüp ihsan ü in'amlar ederdi. Hâlâ ol bağ-ı İrem
Sultan Mehemmed Hân-ı Râbi'nin mülkü olup padişahlara mahsus bağce oldu [21] " der.
Ancak bahçe, Defterdarzâde İbrahim Paşa tarafından yaptırılmamıştır. Zira bu zât Sultan III.
Murad'dan Sultan İbrahim'e kadar yedi padişah görmüş, tersane eminliği, Kastamonu valiliği,
başdefterdarlık, ortadefterdarlık görevlerinde bulunarak 4 L 1053/16.12.1643 tarihinde ve¬
fat etmiştir ki [22] , bu tarihlerde Seyyid Nizâm Efendi hayatta değildi. Defterdar İbrahim Paşa
muhtemelen ikinci sahibi olmalıdır.
Atâ Bey, çok değerli beş ciltlik enderun tarihinde İbrahim Paşa Bahçesi'nin Kanûnî'nin ünlü
sadrazamı Pargalı, Frenk, Makbul, Maktul lakaplarıyla tanınan İbrahim Paşa'ya ait olduğunu
söyler [23] . Buna göre Seyyid Nizâm hazretlerinin görüştüğü İbrahim Paşa bu zâtdır. Tarihlerde
Pargalı, Makbul, Maktul unvanlarıyla halk arasında da İbrahim Sultan diye anılan İbrahim Paşa,
Yavuz Sultan Selim'in kızı Hatice Sultan ile 1524 yılında evlenmiş ve bir yıl sonra 1525'de Meh-
med Şah adını verdikleri oğulları dünyaya gelmiştir [24] .
Bu durumda tekke 1525 yılında yıkılmış demektir. Bahsedilen yıkılma ve İbrahim Paşa ile gö¬
rüşme Câmi'ü'l-Ma'ârif de şöyle anlatılır: "Hikmet-i İlâhî, ol gün İbrahim Paşa'nın bir oğlu doğar.
Nizâmeddin Efendi varup eyder “Resûl-i Ekrem aleyhi's-salâtü ve's-selâm dünyâyı teşrif buyur¬
duklarında bin kilisanın kubbesi vîrân oldu. Senin oğlun dünyâya geldi, benim gibi sahîhü'n-ne-
seb Âl-i Rasûl'ün tekkesi vîrân oldu. Bu sana alâmet-i hayr mıdır yoksa şer midir? deyince, paşa
mütehayyir olup, cevâba kâdir olamayıp kalır. Âhir nice ihsânlar edüp hâtırım teselli kılar" [25] .
Yıkılma sebebi hususunda Arzu Meral, “Hazret'in Câferî olmasının payı olduğu rivayet ediliyorsa
da bununla ilgili elimizde kesin bir kanıt yoktur'' der [26] . Gerçekten Seyyid Nizâm ve oğlu Seyyid
SEYYİD NİZÂM HZ. |
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyfullah'ın Caferî meşrep olmaları sebebiyle Yavuz Sultan Selim zamanındaki Sünnî-Şiî gergin¬
liğinden dolayı yıkılmış olabileceği düşüncesi doğru görülmüyor. Zira yukarıda belirtildiği gibi
tekkenin yıkılma hadisesi 1525 yılında Yavuz'un vefatından sonra vukû bulmuştur. Seyyid Nizâm
ve Seyyid Seyfullah hazerâtının mensubu oldukları Ehl-i Beyt'e coşkun muhabbetleri onların
gayr-i Sünnî olduklarını göstermez. Çünki herkesçe bilindiği üzere Kur'ân-ı Azîmüşşan'da Cenâb-ı
Hakk'ın Ehl-i Beyt'e meveddeti emreden ayeti ve aziz dinimizin mübelliği Habîbullah olan Mu-
hammed (s.a.v.) Efendimize ve âline, müslümanların hele ehl-i tarîkin ve bilhassa cehrî tarik men¬
suplarında görülen derin muhabbet herkesçe müsellemdir. Nitekim Seyyid Nizâm hazretleri oğlu¬
nu terbiye için Sünnî bir şeyh olan Ümmî Sinan hazretlerinin terbiyesine vermesi, Merkez Efendi
(k.s.) ile derin dostlukları Hazret'in Sünnî çizgide bir zât olduğunun en bariz şahididir denebilir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi, Süheyl Ünver Koleksiyonu, Demirbaş no:001076
Seyyid Seyfullah Efendi, babasından bahse¬
derken şöyle bir olay naklederler: Bir gün
Bağdad'dan iki arslan hediye olarak getirip
âsitânesine teslim edilir. O günlerde seyyidle-
rin nikâbeti (nakîbü'l-eşrâflık) sahipsiz kalmış. Tüm seyyidler padişahtan nakîbü'l-eşrâflığa Sey¬
yid Nizâmeddin hazretlerinin getirilmesini rica ederler. Meğer münafıklar daha önce padişahı
bu hususta doldurduklarından, Padişah cevaben "O'na arslancılık kifayet etmez mi?" der. Seyyid
Nizâmeddin hazretleri derhal gönderdiği pusulada "Seyyidler zamanında öyle bir hâle gelmişler
ki, yoksulluktan maymunculuk yapmak caizdir. Arslancılık ise arslanca bir rençperliktir" der. Bu¬
nun üzerine Padişah son derece müteessir olarak Âl-i Resûl'e nice ihsanlarda bulunur. O bozuk
inanış kendisinden gider. Bu olayın Yavuz Sultan Selim devrinde cereyan ettiği iddiâsı doğru de¬
ğildir. Zirâ tarihen sabittir ki, Yavuz Selim Hân döneminde nakîbü'l-eşrâflık [29] makamında Seyyid
Mahmud b. Abdullah el-Hüseynî bulunmuş ve H. 943 [1536/1537] yılında vefat etmesiyle boşal¬
mıştır^ 0 ! Seyyid Seyfullah Efendi'nin bahsettiği olay bu sırada vukû bulmuştur.
Bir müddet sonra Seyyid Nizâmeddin Efendi yine
bir tekke yapmak istemiş ve izin almak için Sü¬
leyman Paşa [27] 27'ya gitmiştir. Bu Câmi'u'l-Ma'â-
rif de şöyle anlatılır: "Bir gün Süleyman Paşa'dan
bir hânkâh binâsına bir emr rica ider.
Paşa eyder: Akçeyi kendin bulup yapasın. Ve
dervişlerde hod dünya olmaz ve cem'-i heves
dahi kılınmaz.
Şeyh eyder: Sizin sâye-i saadetinizde yapa¬
rım ve hazretinizden muâvenet umarım.
Paşa eyder ki: Bana aldanup yapma ve ken-
düni vartaya atma.
Seyyid Nizâmeddin eyder: Gerçek söyler¬
sin. Senin babanı ve deden Anter'i ve Salsal'i
benim babam Aliyyü'l-Murtezâ radıyallahu
te'âlâ anh zülfikâr ile iki bölmüşdür. Sen ol
kâfirin neslisin. Baban babama düşman, de¬
den dedeme düşman. Sen bana kaçan dost
olasın ve Âl-i Resûl'e muhabbet kılasın de-
yüp gider. Paşa'ya küllî vehm eder."
Anlaşılan bu teşebbüs gerçekleşemediğinden,
Silivrikapı haricinde bulunan ve vefatından
sonra defnolunacağı zaviyeye gelmiştir [28] .
Bağdad'dan hicretlerinden sonra İstanbul'da
halkın fevkalâde hürmetine mazhar olan Sey¬
yid Nizâm Efendi burada dervişlerinin irşadıyla
meşgul olmuş, oğlu ile birlikte hacca gitmiştir.
68
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
69
Seyyid Nizâm hazretleri İstanbul'dan, oğlu Seyyid Seyfullah ile hacca gitmiştir. Seyyid Seyful-
lah bu yolculuğu şöyle anlatır:
“Merhum ile birlikte hacc-ı şerife giderken Mahfenin [devenin üstüne konulan bir nevi oturulacak
sepet] bir tarafında ben, diğer tarafında babam bulundu. Beytullah'a on günlük mesafede babam
şöyle dedi: Oğul, aç gözünü seyret. Allah'ın Beytullah'ı bizi karşılamaya göndermiş. Hacılar içinde
ne makbul kullar varmış. Gökyüzüne baktım, gördüm ki, Beytullah aynıyla duruyor. Biz yürüdük¬
çe o da yürüyordu. Resûl-i Ekrem aleyhisselâmın ravzasına geldik. Çadırlarımızı kurup konduk.
Gece yarısında Şeyh abdest alıp gitti. Ben de Aziz ne yapıyor diye arkasına düştüm. Ravza-i şerîfde
yetişdim. Hazret-i Habîbullah'ın hücresi kapısına yanaşıp şöyle dedi: “Ey ceddim dilerim ki kilit
açılarak içeri gireyim. Bizzat şerefli sandukanıza yüzümü süreyim". Hemen ravza-i şerîfden “Gel
oğlum" diye hitap geldi ve kilit açıldı. Ravza'dan nur saçılıyordu. Benim aklım başımdan gitti. Azi¬
zin ne yapıp ettiğini bilemedim. Bir zaman sonra Şeyh dışarı çıktı. Beni kendimden geçmiş olarak
buldu. Bana, “küstah niçin ben sana demeden ardım sıra geldin? Sakın bu hâli açığa vurma ve bu
sırrı kimseye söyleme", dedi. Nitekim kendileri hayatta olduğu müddetçe kimseye söylemedim. [31]
Seyyid Nizâm Efendi, 957 Muharrem/Ocak-Şubat 1550'de bir cuma gecesi vefat etmiştir. Oğlu Sey¬
fullah Efendi'nin nakline göre vefat ânında burnundan çok kan gelir. Ellerini kana bulaştırıp, yüzü¬
ne sürerek “Bi-hamdillah, bugün Hazreti Hüseyin'in kana bulandığı gibi, ben de kana battım" der.
“Yâ Allah!" sayhasıyla rûhunu teslim eder. Cenaze namazı Fatih Câmi'inde Merkez Efendi tarafından
kıldırılmış, on binden fazla İstanbullunun katılımıyla kaldırılmıştır. Daha sonra kabrine götürülüp
defnolunduktan sonra Merkez Efendi telkin vermiş, bu sırada “Biz cevabımızı verdik. Var sen de
cevabını hazırla" dediği, Merkez Efendi'nin hakikati duyan kulağına gelmiştir [32] . Rivâyete göre sağ
tarafına bakıp “Ceddim Rasûlullah aleyhi's-selâm teşrif buyurup, “Gidelim", “Dünyayı bırak cennete
uçalım" demiştir [33] . Vefatına “Fevt-i âşık 957" ve Seyyid Seyfullah Efendi tarafından “Çıkub ortadan
ecel bozdı nizâm-ı âlemi" mısra'ıyla müsenna tarihler düşürülmüştür. Vefat ettiğinde yaşı 63 idi.
Abdülbaki Gölpınarlı, Hazret'in vefatı anında yaşananlarla ilgili olarak eski Bektaşîlerin Sey¬
yid Nizâm'ı Yavuz Selim'in şehid ettirdiğini, hatta şehadeti sırasında Yavuz'a “Önünde bir ayna,
ardına bir ayna koydurup ciğerini görmeden can verme" diye ilendiğini, şirpençeye tutulan ve
bir türlü can veremeyen Yavuz'un bu ilenmeyi hatırlayıp önüne, ardına ayna koydurarak ciğe¬
rini gördükten sonra öldüğünü rivayet ettiklerini naklettikten sonra, tarihlerde ve Seyyid Sey¬
fullah Divam'nda, risalelerinde buna dair bir kayıt ve işaretin bulunmayışından dolayı aslı
yoktur der [34] . Diğer taraftan Seyyid Nizâm Efendi'nin 957/1550 yılında Kanûnî döneminde
vefat etmiş olması bu iddianın ne kadar geçersiz olduğunu gösterir.
Âdab-ı Menâzil adlı mensur eserin Süleymaniye Kütüphanesindeki nüshasının (Hacı Mahmud
Efendi, nr. 4525) başında yer alan iki kaydın birinde eser Seyyid Nizâmoğlu'na, diğerinde Sey¬
yid Nizâm'a nisbet edilmekte, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki nüshada ise (TY. nr.
4176) Seyyid Nizâm'a ait gösterilmektedir. Eser muhtemelen Seyyid Nizâm'a aittir [35] .
Abdülbaki Gölpınarlı, Babası Seyyid Nizâm'ın da Nizâmî mahlasıyla şiirleri olduğunu, Sey¬
yid Seyfullah Divam'mn sonuna alınan bir şiirinden öğreniyoruz, der [36] .
Seyyid Nizâm Tekkesi
Bulmak istersen eğer sülûkün intizam
Sana besdir Tekye-i Seyyid Nizâm
Dergehnâme
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Dergâhın ismi çeşitli kitap, makale ve arşiv kayıtlarında Seyyid Nizâm Tekkesi, Seyyid Nizâ-
meddin Hânkâhı, Seyyid Nizâm Dergâhı, Seyyid Nizâmeddin Dergâhı, Seyyid Nizâm Şabanî
Dergâhı [37] , Âsitâne-i Seyyid Nizâm [38] , Âdile Sultan Tekkesi [39] olarak geçer. Bunlardan farklı
olarak bir eserde Balıklı Tekke [40] ve Mahi Zaviyesi [41] olarak da zikredilir.
Bulunduğu yer Osmanlı arşiv vesikalarında, Silivrikapusı hâricinde [42] ; “Silivrikapı civarın¬
da'^ 431 ; Silivrikapusı hâricinde Balıklı kurbünde [44] " olarak ifade edilir. Güncel konumu ise
“Zeytinburnu ilçesinde, Silivrikapı dışında, Kazlıçeşme mahallesinde, Seyit Nizâm caddesi ile
Seyit Nizâm Balıklı Yolu kavşağında, 2980 ada, 6 parseldedir [45] ."
Tekkenin yapılış tarihi bilinmediği gibi, bânisi hususunda da ihtilâf vardır. Oğlu Seyyid Seyfullah
Câmi'u'l-Ma'ârif isimli eserinde, “Silivrikapusı haricinde binâ eyledikleri hânkâhları... [46] " deme¬
sine göre, tekke Seyyid Nizâm hazretleri tarafından yaptırılmıştır. Diğer taraftan tekkenin Hacı
Bayram Dede isimli bir zât tarafından yaptırıldığı da ileri sürülmektedir. Şeyh Bayram Dede'nin
evâsıt-ı Z sene 948 [28.03-06.04. 1642] tarihli vakfiyesinde, vâkıf gerek bu tekkeyi ve gerekse
sur içindeki Emirler Tekkesi nâm-ı diğer Seyyid Seyfullah Tekkesi diye ünlü tekkenin vefatına
kadar kendi uhdesinde, vefatından sonra evlâdına ve neslinin kesilmesinden sonra Seyyid Nizâm
evlâdına şart koşulduğu görülmektedir [47] . Vesikalar kısmında görüleceği üzere, bu konu başka
bir meseleden dolayı mahkemeye intikal ederek araştırma konusu olmuş ve ilgili resmî kayıtlar
derinlemesine araştırılmıştır.
Genel kabul her iki tekkenin yani Seyyid Nizâm ve Seyyid Seyfullah tekkelerinin de Hacı Bayram
Dede tarafından yaptırıldığı şeklindedir.
Hüseyin Vassaf, Seyyid Seyfullah'ın hâl tercümesinde “-Hamzavîler bahsinde tercüme-i hâli¬
ni yazdığım Hacı Kabâyî -ki Hacı Bayram nâmıyla meşhûrdur- bu zât Seyyid Nizâm'ın kabri
civârında bir hânkâh inşâ eylediği gibi Silivrikapı dâhilinde de bir dergâh-ı şerîf binâ eyle¬
miş idi. Seyyid Nizâm'ın oğlu Seyyid Şerefeddin hâric-i sûrdaki, diğer oğlu Seyyid Seyfullah
dâhil-i sûrdaki dergâhta seccade-nişîn olmuşlardır" [48] , Seyyid Nizâmeddin Hazretlerinin hâl
tercümesinde de “-Türbe-i şerifin olduğu yerdeki dergâhı inşa eden, Hacı Bayram Dede nâm
zât imiş. Bu civârda bir de çeşmesi vardır. Burasını Seyyid Nizâm-zâde Seyyid Şerefeddin'e ve
Silivrikapı dâhilinde, yine müşârünileyh Bayram Dede'nin yaptığı dergâhı Seyyid Seyfullah'a
tahsis buyurmuşlar. Bu Hacı Bayram, ricâl-i Hamzaviyye'den Hacı Kabâyî hazretleri olmak
kuvvetle muhtemeldir" [49] der. Dr. Fatih Köse de “Rivayete göre Seyyid Nizâm Tekkesi ilk başta
Seyyid Nizâm Efendi için Hacı Bayram Dede tarafından inşa ettirilmiş, Seyyid Nizâm'ın ve¬
fatından sonra ise oğlu Seyyid Şerefüddin Efendi'ye tahsis edilmişti [50] "demektedir. Meseleyi
vuzûha kavuşturan Bayram Dede'ye ait Türkçe evkaf kaydı şöyledir:
Vakf-ı Bayram Dede
Vakfiyye bulunmayup mahalleden sikat haberiyle yazıldı.
Asl-i vakf
Zâviye muhavvatateyn-i dâhiliyyede beyteyn-i fevkani ve tahtani ve matbah-ı fevkani ve bi'r-i mâ
ve zulle ve kenîf ve furun ve bağçe hâriciyyede hânkâh-ı 'azim ve türbe-i sâhib-i vakf ve ıstabl ve
beş bâb hücre der mahalle-i mezbûre mahdûd tarafeynden tarîk-i 'âm ve Keyvân Beğ ibn-i Abdul¬
lah es-Sipâhî ve Muslihüddin Beğ ibn-i Abdullah mülkleri ile
Zâviye-i diğer ve bi'r-i mâ' der-hâric-i Bâb-ı Silivri mahdud etrâf-ı selâseden kubûr-ı müslimîn
ve tarîk-i 'âm ile
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Şart-ı vâkıf zikr olunan zâviyelerün ikisi bile nefsinden sonra evlâdına ve evlâd evlâdına sümme ve
sümme ba'de'l-inkırâz Seyyid Nizâm'a be'dehu Seyyid Nizâm'ın evlâdına ve evlâd-ı evlâdına sümme ve
sümme ba'de'l-inkırâz fukarâ-i müslimîne ola hâlen Seyyid Nizâm'ın oğlu Seyyid Şerefeddin tasarru-
fundadur ikisi harâb olmağın ta'mir ve termîm idüp on beş bin akçe hare itmiş elinde hücceti vardur [51] ".
Bu vakfiyeye göre tekke, Seyyid Nizâm hazretlerinin sağlığında Bayram Dede tarafından yap¬
tırılmıştır. Tahrir defterindeki vakfiyenin aslı olmadığından tahriri yapan zât, mahallenin gü¬
venilir kimselerinin anlatımıyla vakfiyeyi kaleme aldığından, vakfiye tarihi belirtilmemiştir.
Ancak Davudpaşa Mahkemesi'ne ait 95 numaralı Kadı Sicil Defterinin v. 58/B'de kayıtlı Arap¬
ça vakfiyesinde, tarihi Evâsıt-ı Z sene 948 [23.03-06.04.1542] olarak kaydedilmiştir. Şuhû-
dü'l-hâl şu zâtlardan müteşekkildir:
es-Seyyid İsmail Efendi ibn-i Abdullah; Seyyid Mustafa Efendi b. Halil; Muslihiddin Efendi ibn-i
Ahmed; İzzeddin Efendi ibn-i Ali; Zıyâeddin ibn-i Mehmed; Rızâeddin Efendi ibn-i Ali; Haşan
b. Hüseyin; Ahmed b. Veli; Seyyid Nureddin b. Haşan; Seyyid Abdülkadir ibn-i Mahmud; Şeyh
Haşan ibn-i Ali; Seyyid Musa b. Ali; Molla Nusretüddin ibn-i Abdullah; Seyyid Mehmed Valid
ibn-i Ca'fer; Seyyid Ali b. Ali; Zülfikâr Dede, Koca Mustafa Paşa Şeyhi Merkez Muslihiddin [52] .
Yüz yıl kadar önce Şeyh Şuâeddin Efendi'nin erkek evlâtsız olarak vefatından sonra boş kalan
her iki tekkenin şeyhliğine Koca Mustafa Paşa şeyhinin inhası üzerine atanan Şeyh Haşan Adlî
(Seyyid Nizâm Tekkesi'ne) ve Şeyh Hafız Mustafa Nûri (Seyyid Seyfullah Tekkesi'ne) efendiler
ile Seyyid Nizâm evlâtları arasında cereyan eden muhakemeler sırasında, zaviye meşihatinin
Seyyid Nizâm evlâdına meşruta olmadığını ileri süren atanmış şeyhler Haşan Adlî ve Hafız
Mustafa Nuri Efendiler, Bayram Dede zaviyesi ile Seyyid Nizâm zaviyesinin ayrı ayrı olduğunu,
Bayram Dede'nin kabrinin çeşmesi [53] karşısındaki bostan içinde olduğunu, ancak mezar taşı
olmadığından vefat tarihi bilinemediğini, tekkesinin de orada bulunup sonradan yok olduğu¬
nu mahalle halkı rivayetine istinaden mahkemede ileri sürmüşlerse de iddialarını ispatlaya¬
cak deliller ortaya koyamamışlardır. Zâten Evkâf İdaresi de Hacı Bayram tarafından yaptırılan
iki zaviyenin Seyyid Nizâm ve Seyyid Seyfullah tekkeleri olarak kabul etmektedir [54] .
Bayram Dede vakfiyesi 948/1542 tarihli olduğuna göre o yılda veya az bir süre önce yapılmış
olmalıdır. Buna göre Bayram Dede vakfını kurduktan iki yıl sonra 950[1543-44]'de vefat et¬
tiğinden kısa bir süre tekkelerin şeyhliğini yürütmüştür. Vakfiyede vefatından sonra evlâdına
şart ettiğine göre bir oğlu olduğu anlaşılıyor. Ancak bu zât hakkında bilgi sahibi değiliz. Sey¬
yid Nizâm hazretlerinin anılan tekkede şeyhlik yaptığı ve 957 [1550] tarihinde vefatı bildiği¬
ne göre birkaç sene şeyhlik yapmış olmalıdır.
Hüseyin Vassaf merhum, Hacı Bayram'ın Hacı Kabâyî [55] olmasını kuvvetle muhtemel görü¬
yorsa da bunun doğru olmayacağı aşikârdır. Zira vefatından 85-90 yıl önce iki tekke ve çeşme
yaptırabilmesi imkânsız gibidir. BOA. BEO, No: 4658/349339'de kayıtlı vesikada ise 950/1543
yılında vefat ettiği belirtilmektedir (Vesika No:3). Bu tarih doğru ise çeşme vefatından sonra va¬
risleri tarafından adına yaptırılmış olmalıdır.
Seyyid Nizâm hazretlerinin vefatından sonra oğlu Seyyid Şerefeddin Efendi, babasının yerine
şeyh olmuştur. 1009/1600 yılında şeyhliği devam etmekteydi [56] . Vakfiye kaydından anlaşıldı¬
ğı üzere, Seyyid Şerefeddin Efendi, her iki tekke harap olduğundan 15 bin guruş harcayarak
tamir ettirmiştir. Şerefeddin Efendi'nin vefat tarihi tespit edilemedi.
Şeyh Seyyid Şerefeddin Efendi'den sonra, XIX. yüzyıl sonlarına kadar bir şeyh kaydına rastlan¬
madığından bu durum şöyle izah olunabilir.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Dergâhın Ebrû-nigâr Kalfa tarafından ihyasını gösterir kitâbe
1- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Şûrâ-yı Devlet tasnifinde 3157/44-10 numarada kayıtlı bir ve¬
sikada “-Seyyid Nizâmeddin türbesinde esasen meşîhat olmayıp bilâhare Âdile Sultan tarafın¬
dan İhdas edilmiş...'' (Vesika No:13);
2- Diğer bir vesikada da “Seyyid Nizâmeddin'in meşîhatine gelince müşârün-ileyhin vakfı tür-
bedârlarına mukayyed olup türbedâr ve haffar-ı kabr ünvânıyla mahfuz olan cihatı da evlâd-ı
mumâ-ileyhim uhdelerinde tedavül eylediği ve Seyyid Nizâm türbesini tekke şekline ifrağ ey¬
leyen merhûme Âdile Sultân'ın...'' (Vesika No:ii);
3- Bir diğerinde ise “...türbelerin vakfı ve muîn-i revgan-ı zeyt ve türbedâr mâhiyesi olmayarak
nüzûrât ile idare olunduğundan'' (Vesika No:4)
4- Şeyh Ahmed Muhyiddin Efendi'nin Tomar-ı Tekâyâ’ sında [57] “mine'l-kadîm meşihati olma¬
dan yalnız türbedârlık olarak'' idare olunduğu şeklindeki ifadelerden, tekke ve mescid işlevi
de bulunan Seyyid Nizâm Türbesi'nde meşîhat ciheti, yani şeyhlik, türbedarlık ücreti ve ay¬
dınlatma için zeytinyağı tahsisi olmadığını ve nezirler (adaklar) ile idare olunduğu anlaşılıyor.
1009 (1600) Tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'nde kayıtlı Hacı Bayram vakfiyesinde, vakfın
akarları bulunmadığı, eski tabirle bî-kudret (güçsüz) bir vakıf olduğu görülüyor. Nitekim 1252/1836
tarihli bir vesikada Seyyid Nizâm evlâdına meşruta olan Seyyid Nizâm, Seyyid Seyfullah ve Elekli
Baba türbelerinin vakfı, kandil için zeytinyağı ve türbedâr aylığı olmadığı ve tamire muhtaç olduğu
padişaha arzolununca Sultan II. Mahmud vakfından üç türbeye yılda yirmidörder vukiyye zeytinya¬
ğı, Seyyid Nizâm türbesine 12 vukiyye mum ve türbedara 60 guruş maaş bağlanmıştır. (Vesika No:4)
Görüldüğü üzere Seyyid Seyfullah tekkesi şeyhleri aynı zamanda Seyyid Nizâm ve Elekli Baba
türbelerine de türbedarlık yapmışlardır. Bu durum XIX. yüzyıl sonlarında Âdile Sultân'ın ha¬
rap vaziyette olan Seyyid Nizâm dergâhını, büyük meblâğlar harcayarak ihya etmesi [58] ve bu¬
raya meşîhat, imamet, hitabet cihetleri koymasına kadar devam etmiştir (Vesika No: 3).
Tekkenin ilk onarımı Seyyid Nizâmoğlu Şeyh Seyyid Şerefeddin zamanında yapıldığı yukarıda
nakledilmişti. Daha sonra tamire muhtaç olunca Sultan II. Mahmud tarafından 1252/1836 yı¬
lında imar ve ihya edilmiş, ayrıca türbeye yılda 24 okka (30.792 kg) revgan-ı zeyt (zeytinyağı),
12 okka (15.396 kg) mum ile türbedâra aylık 60 guruş tahsis edilmiştir (Vesika No:4). 1277/1861
yılında Seyyid Nizâm türbesinin bazı mahallerinin tamiri ve yeni bir oda yapılması için beş bin
dokuz yüz kırk iki guruş harcanmıştır (Vesika No: 2i).
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
73
Sultan II. Mahmud
Mehmed Ali Paşa
Hayriye Hanım Sultan
Türbenin dış duvarında bulunan bir mermer kitâbede belirtildi¬
ği üzere, 1289/1872 yılında dergâh Harem-i Hümâyûn başkâti¬
bi Râyet-keşân Kalfa'nın kızı Ebrû-nigâr Kalfa tarafından inşa ve
ihya edilmiştir. Kitabenin metni şöyledir:
Bu mâkâm-ı şerîfin Cenâb-ı Hudâ'nm rızâ-yı pâki içün ve hazret-i/
Resûlullah ve Imâmeyn hazerâtma ve şâir evlâd-ı Resûlllah'a muhabbeten /
Ve şefâ'atlerini niyaz içün Harem-i Hümâyûn başkâtibi iffetlü Râyet- /
Keşân Kalfa'nın kerîme-i muhteremi iffetlü Ebrû-nigâr Kalfa inşâ /
Ve ihyâ buyurmuşlardır. Cenâb-ı Hudâ-i Lemyezel hazretleri din ve/
Devletlerin ma'mûr ve iki cihânda azîz ve rûz-ı cezâda /
Şefaatlerine nâil eylesin. Âmin. Fî 15 Ş sene 1289 [18.10.1872]
Bu tamirden kısa bir müddet sonra, 1290'da 687 binanın yan¬
dığı Sulumanastır yangınında yanarak [59] yeniden harap bir du¬
ruma düşmesi üzerine, Sultan II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan
-1294 tarihli vakfiyesinde [60] belirtildiği üzere- büyük meblâğlar
harcayarak yeniden yaptırmış, ayrıca yeni vazifeler de ihdas et¬
miştir. Bu husus bir vesikada, vakfiyeden naklen şöyle anlatılır:
“-...sultan-ı müşârün-ileyha hazretlerinin bin iki yüz doksan dört
tarihli vakfiye-i mukayyedesinde yüz elli aded kavâim-i nakdiye-
nin vakfiyetin beyandan sonra meblâğ-ı mezkûr usûl-ı câriyesi ve¬
çhile mahkeme-i temyiz marifetiyle istirbah ve istiglâl olunarak
hâsıl olan nemâsından bundan akdem mebaliğ-i külliye sarfıyla
mücedded sûretde ta'mir ve bina ve ihyasına muvaffak olduğum
Silivrikapusı haricinde vâki' kutbü'l-ârifîn gavsü'I-vâsılîn hazret-i
Seyyid Nizâmeddin kuddise sirruhü'I-metîn nâm-ı âlîlerine men-
sub dergâh-ı şerîfde âyende ve revendeye it'âm-ı ta'am olunmak
üzre beher şehr yüz guruş verile ve hânkâh-ı mezkûr derûnunda
vâki' câmi'-i şerîfin imamet cihetine şehrî on guruş ve türbedârlık
cihetine şehriye kezalik on guruş ve meşîhat ciheti şehriye yirmi
guruş verilüp cihet-i tevliyet içün dahi şehriye on guruş verilir.
Zikr olunan imamet ve türbedârlık ve tevliyet ve meşihat cihetleri
aziz-i müşârün-ileyh evlâd evlâdından hâlen hânkâh-ı mezkûre-
de seccadenişîn-i irşad olan es-Seyyid eş-Şeyh İbrahim Şuâeddin
el-Halvetî Efendi ibn-i el-merhûm es-Seyyid eş-Şeyh Ali Efendi'ye
hayatda oldukça meşruta olup beher hafta mukabele günleri es-
na-yı duâda pederim cennetmekân Sultan Mahmud Hân-ı Gâzi
hazretleri ve validem merhûme Zernigâr Kadın ve zevcim merhûm
Mehmed Ali Paşa ve vasıl-ı civar-ı rahmet olan kerîmem Hayriye
Hanım Sultan ervâh-ı 26) şeriflerine fâtiha-hân olup ve lâbis-i li-
bâs-ı hayat oldukça selâmet-i dâreyn ve vâsıl-ı huld-berîn oldu¬
ğumda rahmete hisse-mend etmek üzre hayr duâ buyura ve şeyh-i
mumâ-ileyhin vefatından sonra mecmû' cihat-ı mezkûre şeyh-i
mumâ-ileyhin isrine salik olan evlâdına ve evlâd ve evlâd evlâdı¬
na ve evlâd ve evlâd ve evlâd evlâdının batnen ba'de batnin müs-
takimü'l-etvâr ve salih ve zâhid ve âbid olanlarına tevcih oluna
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
ve ba'de'l-inkırazi'l-küll şeyh-i mumâ-ileyhin
biraderleri es-Seyyid Yunus Tal'at ve es-Seyyid
Lûtfullah ve es-Seyyid Nizâmeddin efendilerin
ve evlâd ve evlâd ve evlâd ve evlâd evlâdının
kezalik tarikat-i aliyye-i Halvetiyyeye mensub
irşâda kâdir ehl ve erbâb ve pederleri [silkine]
salik âbid ve zâhid evlâdlarına batnen ba'de
batnin meşruta ola ve neuzübillah min gada-
bi'l-feyyâz anlar dahi külliyen inkıraz bulur
isefukarâ-yı aziz-i müşârün-ileyh Seyyid Nizâ¬
meddin ve hulefâ-yı Halvetiyyeden müstehak
bir zâta mecmû'-ı cihat-ı mezkûr meşrut ola
ve ancak işbu vakıfça hâlâ Koca Mustafa Paşa
dergâh-ı şerifine postnişîn-i irşad olan reşa-
detlü es-Seyyid eş-Şeyh Mehmed Rızâeddin
Efendi hazretleri hasbîce nâzır nasb ve ta'yin
olunarak cihat-ı mezkûrenin tevcihâtı anın
inhâsıyla icra olunup her halde nezaret-i aliy-
yelerini bî-diriğ buyuralar ve ba'de'l-vefat zikr
olunan 30) Koca Mustafa Paşa dergâhında her
kim postnişîn olur ise işbu vakfıma nezaret bu¬
yuralar deyü mestûr bulunduğu...” (Vesika No:13]
Daha sonra dergâh ve türbe, 1894 depremin¬
de zarar görmesi üzerine, Sultan II. Abdülha-
mid Hân tarafından 49.530 guruş harcana¬
rak yeniden tamir ettirilmiştir [61] .
1925 yılında çıkarılan tekke, zaviye ve türbe¬
lerin şeddi kanunuyla tekkeler kapatılınca bu
dergâhın da kapısına zincir vurulmuştur. 1955
yılında mescid olarak ibadete açılmış; meşru¬
ta da cami görevlilerine tahsis edilmiştir [62] .
1974 yılında cami cemaatinden Ahmed Eren,
tüm masraflarını kendisi karşılayarak cami¬
nin tamiratını, tezyinini yaptırmış, bahçeye
şadırvan ve duvar yaptırmıştır [63] .
Seyyid Nizâm hazretleri ve oğlu döneminde rivayet olunduğu üzere Nakşî veya Gülşenî âyini
icra olunmuş olmalıdır. Daha sonra Seyyid Seyfullah ve evlâdları mensup oldukları Sinânîlik
üzre icra-yı tarikat icra edilmiş. Şuâeddin Efendi'den itibaren de Şa'bânî âyini icra olunmuştur.
Her yıl Seyyid Nizâm Dergâhı'na 30 guruş Muharremiye (Bkz. BOA. EV, No: 12138, v. 4/A); 7
kurbanlık koyun, 41 kıyye nân-ı azîz (ekmek) (Bkz. BOA. Y. PRK. AZJ, No: 15/30-2. Vesika No:
34); Hamidiye Anbarı'ndan 115 kıyye zeytinyağı, 12 kıyye mum (Bkz. BOA. EV, No: 23157, v.
31/B); 1885 yılında 800 guruş ihsân-ı şâhâne (Bkz. Y. PRK. MŞ, No: 1/60) verilmekte idi. Sey¬
yid Nizâm sülâlesinden olup Hancı Karagöz mahallesinde oturan Şerife Cemile Hanım'a ömür
boyu 200 guruş maaş bağlanmıştır (Vesika No: 22).
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Silivrikapısı haricinde Seyyid Nizâm Hazretleri karakolhane-i hümayunu (ABD Kongre Kütüphanesi)
Seyyid Nizâm ve Merkez Efendi dergâhları câbisi müderrisinden Mehmed Arif Efendi'nin ma¬
aşı 1903 yılında 500 guruşa yükseltilmiştir (Bkz. BOA. î. EV, No: 38/48).
Burada zikretmemiz gereken bir husus da şudur: 1907 tarihinde padişah yaverlerinden Süvari
Feriki Mehmed imzasıyla Sultan Abdülhamid'e sunulan bir rapordan öğrendiğimize göre, Sey¬
yid Nizâm dergâhı civarında, dergâhın vakfından olan 18 dönüm bir bostan, uzun yıllar önce
bir bahçıvana satılmış. 15 Yıl önce de başka bir isimle Balıklı Kilisesi tarafından satın alınmış ve
kiliseye akar olmak üzere kiraya verilmiş. Kilise papazlarından biri Seyyid Nizâm şeyhine mü¬
racaat ederek, o bostana bitişik tahminen bir dönüm dergâha ait kabristanın içinde ve kenarına
yakın bir yerde, Rus meselesinde iki üç Fransızın cesedinin gömüldüğünü söyleyerek buranın
kiliseye satılmasını teklif etmiş. Şeyh Efendi teklifi hemen reddetmiş. Ancak kabristanın Balıklı
Kilisesi duvarının köşesine rastlayan yerden birkaç yıl önce tahminen kırk elli arşın mahalline
duvar çekilirken tecavüz edilerek içine baraka yapılmış [Vesika No: 33).
Tekke-Mescid-Türbe'nin Mimarî Özellikleri
Prof. Dr. M. Baha Tanman, İstanbul tekkelerinin mimari tarihiyle ilgili değerli doktora tezinde Sey¬
yid Nizâm Tekkesi'ni şöyle tavsif ediyor:
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
“14.2x12 m. boyutlarında bir alana yayılmış olan bina 75 cm. kalınlığında, moloz taş ve tuğla ile
örülmüş duvarlara sahiptir. Sonradan eklenmiş olan minarenin kaidesinde kesme köfeki taşı ter¬
cih edilmiş, ahşap çatı Marsilya tipi kiremitlerle kaplanmıştır. Bütün pencereler basık kemerlidir.
Yapının doğu kesimini işgal eden ve 10.75x7.75 m. boyutlarında bir alanı kaplayan harim
kuzey-doğu köşesinde 8x0.9 m. lik bir çıkıntı yapar. Giriş de buradadır. Önündeki rüzgârlık
muhdestir. Doğu cephesinin caddeye yakın olan güney kesiminde Seyyid Nizâm Tekkesi'nin
1872'de ihya edildiğini belgeleyen mensur bir kitabe bulunur. Söz konusu kitabenin altında,
şadırvan avlusunun güney-batı köşesinde tekke şeyhlerinden 1666 (Rebiyülevvel 1077)'da
vefat etmiş olan Seyyid Nizâmzâde Ahmed Mürtaza Efendi'nin kabri yer alır [64] . Yine aynı cad¬
denin çıkıntı yapan kesiminde, pencereler arasında Adile Sultan'ın 1307 (1890)'de tekkeye
su getirdiğini belgeleyen kitabe yerleştirilmiştir. Beyzî bir madalyon üzerine bozuk bir ta'likle
yazılmış olan metin oldukça üslupsuzdur.
Doğu duvarında, üçü çıkıntı olmak üzere dört, güney cephesinde mihrabın yanlarında iki, ku¬
zey cephesinde de iki adet pencere bulunur. Kuzeye bakanlar sonradan örülerek kapatılmıştır.
Mihrab nişi yarım daire planlıdır ve basık bir kemerle son bulur. 8.75x6.5 m. boyutlarındaki
esas âyin alanı doğu, kuzey ve batı yönlerinde toplam yedi adet daire kesitli ahşap sütunla
çevrilidir. Aşıklıkları torna işi ahşap parmaklıklar ile donatılmış olan bu sütun dizileri âlin
alanına doğru ve kuzey yönlerinde erkek seyirci mahfillerinden, batıda ise türbeden ayırırlar.
Doğudaki mahfil evvelce sözü edilen girintinin içine yerleştirilmiştir. Söz konusu mahfillerin
üstünde, ahşap sütunlarla taşman, kadınlara mahsus fevkânî mahfiller bulunmaktadır. Kuzey
kanadındaki kadınlar mahfili tam ortada 89 cm. çapında yarım daire planlı bir çıkma ile geniş¬
letilmiştir. Harimin aslında çubuklu ve göbekli tavanla örtülü olduğu tahmin edilebilir. Muhte¬
melen son onarımda bunun yerinde dümdüz, alelâde bir ahşap kaplama çakılmıştır.
Seyyid Nizâmeddin ile tekke şeyhlerinden üçünün ahşap sandukalarını barındıran türbenin
güneye, caddeye açılan üç adet penceresi vardır. Ortadaki dışardan basamaklı bir sahanlık ile
donatılarak niyaz penceresi haline getirilmiştir. Söz konusu pencerede, niyaz pencerelerinin
çoğunda görülen ve bunları cephelerdeki diğer pencerelerden farklı kılan boyut ve tasarım
farklılıkları bulunmaz. Kuzey ve batı duvarları sağırdır. Doğu yönünde türbe ile harimin sını¬
rında ahşap sütun/parmaklık dizisi uzanır. Kuzey-batı köşesinde minare girişi yer alır. Güne¬
ye, niyaz penceresinin hizasında bulunan, Seyyid Nizâmeddin'e ait sanduka diğerlerinde daha
büyük tutulmuş ve demir parmaklıklarla kuşatılmıştır. Türbenin çubuklu tavanı içine, tam ba¬
ninin sandukası üzerine gelen yere küçük bir ahşap kubbe oturtularak altında gömülü olanın
ayrıcalığı vurgulanmıştır. Yapının kuzey-batı köşesinde yer alan minare dışa taşkın, kare plan¬
lı bir kaide üzerinde yükselir. Silindir biçimindeki gövdesi ile iddiasız bir görünüme sahiptir.
Cami-tevhidhane ile türbeyi bünyesinde kaynaştıran bu yapının cephelerine ve iç mekânına
sadelik hâkimdir. Basık kemerli pencereleri ve ahşap çatısı ile dışardan geç devire ait alelâde
bir mescidi andıran binanın içinde yegâne süsleme mihrapta ve türbedeki ufak ahşap kub¬
bede görülür. Mihrap nişinin yüzeyi, yanlarda kordonlarla tutturulmuş perde, ortada kandil
motifleri ile süslenmiş, kubbenin içine eklektik zevke uygun kalem işleri yapılmıştır. Ahşap
minber hiçbir özellik göstermez.
Harem
İki katlı kâgir bir yapıdır. Sıva ile örtülü olan duvarları herhalde batı normunda tuğlalar ile örü¬
lüdür. Ahşap çatı Marsilya tipi kiremitlerle kaplıdır. Biri avluya, diğeri caddeye dâhil olmak üze-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
AÇIKLAMA
PEYGAMBERİMİZ HAZRET! MUHAMMEDİ:
(S AV) İN TORUNU İMAMI HÜSEYİN l?"
r R.A >İN 27 C: TORUNLARINDAN ==■::
SEYİÛ NiZAMüDSiN f K.Z J LEBİNE'
HÜRMETEN İKİNCİ SULTAN ABOÜLHANİDİH üH:
HALASI ADİLE SULTAN HANIMEFENDİ i:i-:
■
1
h. .
■
T
Beyzî Kitâbe ve Merhum Süleyman Uyanık yazısı
(Bu levha sonradan kaldırılmıştır)
re iki girişi vardır. Hareketsiz cephelerinde
dikdörtgen açıklıklı pencereler sıralanır. Son
yıllarda iç taksimatı değişikliğe uğramış olan
bina sıradan bir mesken niteliğindedir" [65] .
Duvardaki Beyzî Kitâbe:
Ve M in el mâ'i külle şey'in Hayy
Susuzlukdan bırakmaz ba'd-zâ rene
Nizâmeddin Seyyid'de bu sahrmc
Hudâyâ dergehinde eyle makbûl
Şu hayr-ı Âdile Sultân'ı meczûl
O âlîşânm âdâtı kerâmât
Tolu bünyân-ı lûtfundan müberrât
Bihâr-ı himmeti hayrata mahsûr
Bu bâlâ katre-çîni dürr-i mensûr
Okunsun haşre tek nâm-ı necâbet
Su hayrât oldı târih-i inâyet
Fî 7 Zilka'de sene 1307 [24.06.1890]^
Anlaşılacağı üzere Âdile Sultan, Seyyid Nizâm'ın
su meselesini çözmek için bir sarnıç yaptırmış¬
tır. İSKİ tarafından yayınlanan 27 ciltlik İstan¬
bul Su Külliyatını taradıksa da, Âdile Sultan'ın
buraya su getirdiğine dair bir kayda rastlaya-
madık. Silivrikapı bölgesinde çeşitli çeşmelere
Sultan II. Mahmud'un annesi Nakşıdil Valide
Sultan'ın su getirdiği görülüyor [67] . Ayrıca Ah-
med Özcan'ın belirttiği üzere, 20 ton kapasiteli
sarnıca, yağmur sularını toplamak üzere kanal¬
ları bulunuyormuş. Halen şadırvan altında bu¬
lunan sarnıçtan su tulumbayla çekilip mermer
abdest teknelerine dolduruluyormuş [68] .
Türbede asılıyken alınarak Türk-İslâm Eser¬
leri Müzesi'ne, oradan da Divan Edebiyatı
Müzesine nakledilen Adile Sultan'a ait bir
levhayı Hüseyin Vassaf Efendi naklediyor:
Pâyine Seyyid Nizâmeddin'in itdim ilticâ
Cedd-i pâkine tavassutdur ümîdim mutlakâ
Çünyiğirmidokuzuncu batnda bulur vusül
Fahr-i âlem Hazret-i Ahmed Muhammed Mustafâ
Merkad-i pür-nûrmun pervânesidir âşıkân
Dergeh-i iclâlinin hep bendesi ehl-i safâ
Âl ü evlâda muhabbet farzdır ümmet içün
Duymayan bu bû-yı pâki bulamaz fevz ü rehâ
llticâdan maksadım ancak budur kim Âdile
Rûz-ı mahşerde şefâat ide ol cedd-i alâ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Yine Hüseyin Vassaf Efendi'nin naklettiği di¬
ğer bir levha:
itmek istersen eğer tanzîm-i emvâl-i umûr
Hânkâh-ı Hazret-i Seyyid Nizâmeddin'e gel
Mâ-sivâyı dilden ihrâc it dâhil-i Hazret ol
Bâb-ı ehlullahdır dâim açıkdır bu mahal
Mazhar-ı nazm-ı celil-i Yezkürûnallah'dır
Ehl-i tevhidin nizâmı Sa'diyâ bulmaz halel
Diğer bir Levha:
Nâr ile olmuş münevver kâmilen işbu makâm
Kutb-ı âlem gavs-ı a'zam Hazret-i Seyyid Nizâm [69]
Seyyid Nizâm sandukasının yanındaki kabir¬
lerde, Şeyh Seyyid Şuâeddin, Şeyh Seyyid Ali
ve Şeyh Seyyid Mahmud Celâleddin Efendi¬
ler medfûnudur [70] .
Seyyid Nizâm mezarının önündeki mermer kitâbe: Kutbü’l-ârifîn
Şeyhü’l-a'zâm / Seyyid Nizâmeddin Ahmed / Ebâ Nesîm Efendi
Hazretleri / Vefâtı sene hicrî 957
Tekkenin İkinci Bânisi
İkinci bâni Sultan II. Mahmud'un kızı Âdile
Sultan'dır. Dergâh harâb olduktan sonra bü¬
yük meblâğlar harcayarak ihya etmiş [71] ve
dergâha imamet, meşihat, türbedarlık ve tev¬
liyet cihetleri koymuştur. Yaptığı hayırlar için
14 bölümden oluşan, çok güzel bir cilt içinde
altın varaklı süslemeli, şaheser denilebilecek
tarzda özen gösterilerek hazırlanan vakfiye¬
si, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T: 4993
numarada kayıtlıdır. Seyyid Nizâm ile alâkalı
vakfiye bu cildin içindeki 6. vakfiyedir [72] .
Âdile Sultan
Sultan II. Mahmud'un kızıdır. 22 Şevval 1241
[29.05.1826]'de İstanbul'da doğdu. Anne¬
si Zernigâr Kadın'dır. Küçük yaşta annesini
kaybetti. Babası onu zevcelerinden Hâce
Nevfidan Kadın'ın talim ve terbiyesine ema¬
net etti. Tophane Müşiri Mehmed Ali Paşa ile
evlendi. Sıdıka, Aliye, İsmail Bey ve Hayriye Sultan adında çocukları dünyaya geldi. İlk üçü pek
küçük yaşta vefat etti. En çok yaşayan Hayriye Sultan da genç yaşında vefat etti.
Âdile Sultan
Cömert, iyiliksever, fukarası çok, dürüst bir insan olan, çok sevdiği kocası Mehmed Ali Paşa'nın ve
ardından kızının vefatları Âdile Sultân'ı çok üzdü. Her ikisi için mersiyeler yazdı. [73]
Kardeşlerini, çocuklarını, kocasını daha sonra da tek teselli kaynağı olan kızı Hayriye Sultân'ı
kaybeden, çok acılar çeken merhûme Âdile Sultan, Bâlâ Tekkesi şeyhi Ali Efendi'ye intisap
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
79
ederek kalan ömrünü ibadet, taat, hayır ve hasenatla geçirdi. 1 Şevval 1316 [12.02.1899]'de
bayram sabahı vefat etti. Cenazesi Eyüp Camii'ne getirildi ve namazı kılındıktan sonra Bosta-
niskelesi mevkiinde bulunan kocasının türbesinde, evvelce kendisi tarafından hazırlanan kab¬
re gömüldü. Cenaze merasimine çok kalabalık bir halk kitlesi, şehzadeler, damatlar, Enderun-ı
Hümâyûn mensupları, resmî erkân, patrikler, hahambaşı, ecnebi konsoloslar, ulema, meşayih,
dervişler ve müezzinler katıldı. Vefatına birçok mersiyeler yazılıp tarihler düşürüldü.
Ehl-i sünnet inancında iyi bir Müslüman olan Âdile Sultan, şiirlerinde genellikle dünyanın fani¬
liğini, değersizliğini ve aldatıcı olduğunu; Allah'ın rızası dairesinde hareket edilmesi gerektiğini,
hayır duası alarak, iyi eserler bırakarak gitmenin akıl kârı olduğunu işler. Bunlardan biri şöyledir:
Ârifisen etme bu fâni cihâna itibâr
Görmedi kimse vefâsm olmadı hiç pâyidâr
Kimseye bu dâr-ı mihnet olmadı dârü'l-emân
Sen emin olma gönül bend etme zinhâr zinhâr
Niceler geldi bu dehre bulmadı bir dem huzur
Zevkine aldanma üç beş gündür ancak rüzgâr
Kimseye bâki değildir bil sana da olmaz
Saltanat devletle ey gâfil ne lâzım iftihâr
Çün misâfir-hânedir konan göçer bî-iştibâh
Anladmsa ona göre et tedârik kalma hâr
Devlet-i bâki vü dâim ister isen Âdile
Cânını kılrâh-ı aşk-ıyâre takdîm ü nisâr
Sultan II. Abdülhamid Hân'ın kızı Ayşe Osmanoğlu'nun hâtıratında Âdile Sultan hakkında şu
bilgileri verir:
"-İkinci Sultan Mahmud'un kızı olup hayır ve hasenâtıyla fukaraperverliğiyle ma'ruf, Sadrazam
M. Ali Paşa'nın zevcesi, şair, ilim ve irfan sahibi, dindar bir sultandı. Kocasının ölümüne güzel
mersiyeler yazmıştır. Bendegânı ve hususiyetinde bulunanlar kendisinden, nezâketinden daima
hoşnutlukla bahsederlerdi. Ölümünden sonra saraya gelen cariyeleri ve ağaları, efendilerinin
hikâyelerini, iyiliğini bize anlatırken gözyaşlarını zaptedemezlerdi.
Babamla görüşmek istediği zaman haber gönderir, sarayda hususî hazırlıklar yapılır, bu suretle
saraya gelirdi. Diğer sultanlar gibi bayramlarda falan gelmez, arîza yazmaz, arzularını baş ağası
ile bildirir, istediği derhal yapılırdı. Hala Sultan gelmek isteyince babam hususî dairesinde ken¬
disini bekler, karşısına Hazinedar Usta ile rütbeli hazinedar ve kâtiblerden başka kimse çıkmaz,
huzurunda musahipler ve hazinedarlar hizmet ederdi. Arabası Hünkâr Dairesi'ne yanaşır, baş-
musahip koluna girerek arabadan indirir, kapıdan girerken babamla Valide Sultan tarafından
karşılanırdı. Doğruca salona alınırdı. Babam hürmet ve tazimle halasının elini öper, büyük ka¬
nepeye halasını oturtup kendisi de karşısına otururdu. Hazinedarlar, askılar içinde kahvesini
getirirler, babam eliyle tepsiden alıp halasına verirdi. Âdile Sultan'ın nargile içmek mutadı ol¬
duğundan, mücevherli billur nargile evvelden hazırlanır, odaya getirilir, babam kalkıp halasının
önüne koyar, marpucu da eline verirdi. Bizler içeriye girip elini öper, yerden bir temenna ederek
Padişah'a yaptığımız resmi tazimi ifa eder, çıkardık. Babama "oğlum" hitabında bulunur, babam
da kendisine "Emredersiniz halacığım" cevabını verirdi. Konuşma bir iki saat kadar devam eder,
yine geldiği gibi arabasına biner, babam da kapıya kadar kendisine refakat ederdi.
Yüzünün eskiden pek güzel olduğu belliydi. Narin, orta boylu, kumral, mavi-elâ gözlü, nûrânî,
on I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm Tekkesinde Yeralan Mermer Abdest Tekneleri
asaletini gösteren hâl, hareket ve terbiyeye malik bir sultandı. Giyinmesi tamamiyle alaturka
olup, ağır kumaşlardan dört etekli entari, ayağına güderiden papuç giyer, beline şaldan kuşak
bağlar, bu entari üzerine "salta" dedikleri bol kollu bir ceket geçirir, başına fes gibi bir şey giyip
etrafına oyalı ipekli yemeni sarar, üzerine zümrüt ve lâ'llerle yapılmış, ortadaki daha büyük, iki
yandakiler küçük, gül şeklinde kıymetli iğneler takardı. Başka hiç bir mücevher, nişan takmaz¬
dı. Son geldiğinde parmağında taşıdığı gayet değerli bir lâ'l yüzüğü çıkarıp babamın parmağına
takmış ve şunları söylemiş: "Dedem Sultan Abdülhamid bu yüzüğü babam Sultan 2. Mahmud'a
yadigâr olarak vermişti. Babam da bir gün parmağıma takarak, babasının yâdigârı olduğunu
söylemiş; ben de sana yâdigâr ediyorum" demişti. "İşte o gün bu gün, bu yüzüğü parmağımda
taşıdım. Ama şimdi bize artık âhiret yolculuğunun yakın olduğunu hissediyorum. Kimseye ver¬
meğe kıyamadığım bu yüzüğü, ben de sana yâdigâr ediyorum oğlum. Babam da hemen kalkıp
halasının elini öpmüş ve bu tarihi yüzüğü verdiği için teşekkür etmiştir. Babamın yüzük tak¬
mak âdeti olmadığından, halasının yâdigârı olan bu hatırayı altın, küçük bir kâse içinde sakla¬
mış, daima yattığı odada bulundurduğu küçük camlı dolaba koymuştu. Başucunda duran bu
dolapta babasına ait birçok aile yâdigârı dururdu. Hallinde bunların hepsi kaybolmuştur" [74] .
Dergâhın duvarında bulunan ve üzerinde Ya'kub ibn-i Hüseyin yazılı kitabedeki şahsın kimli¬
ğini tesbit edemedik.
Arka bahçede bulunan mermerden yontulmuş, dikdörtgen prizma biçiminde iki abdest tekne¬
sinin birinde: Sâhibetü'l-hayr Şerife Cemile Hanım. Fî 5 N sene 1289 [16.11.1872]; diğerinde:
Sâhibü'l-hayrât Seyyid Ebûbekir Şâmî. Fîgurre-i Muharrem sene 1267 [06.11.1850] - Ketebehu...
Celâleddin” yazılıdır.
Merhum Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, daha 12 yaşında bir çocuk iken eniştesi ile cuma gün¬
leri gittikleri Seyyid Nizâm tekkesi hatıralarından şunları okuyoruz:
"-31 Eylül 1949. Silivrikapı haricinde Muhyiddin Bey biraderimizle bir dolaşma. Anneciğimi ziyaret¬
ten dönüşte otobüsten indik, dolaşmaya başladık. Elekli Dede'den hiçbir hatıra kalmamış. Merhum
SEYYİD NİZÂM HZ. |
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
hocam Emin Bey'in söylediğine göre, vaktiyle
Silivrikapı mahallesinde bayram namazlarından
sonra burada İstanbul fatihlerine dua ve fatiha
okunurmuş. Topçubaşı Esad Ağa'nın kabrinin
yanı çöplükmüş. Kokuyordu. Seyyid Nizâm Tek¬
kesinin perişanlığı insanı ağlatacak gibi. Muhar¬
rem ayında aşuresiyle meşhurdu. Bâlâ Tekkesi
de öyle. Büyük 4-5 kazan getirirlermiş. Bâlâ Tek¬
kesinde yemek de verilirmiş, burası vermezmiş.
Küçükken eniştem Nail Efendi beni oraya götü¬
rürdü. Cuma namazından sonra güzel zikirler
yapılırdı. Güzel ve rabıtalı konuşmalar olurdu.
Bu rûhânî tekkenin havası beni pek cezbederdi.
Hâlâ tesiri altındayım. Şeyh Şüca Efendi iyi sevk
ve idare eden İstanbul efendisi, halûk, güzel söz¬
leriyle meclisi şenlendiren muhterem bir zâttı.
Tekkeye gidenler arasında Arapça hocam Nazmi
Efendi, eniştem, Sefine-i Safi yazarı Ahmed Sâfi Efendi vardı. Bir zamanlar Bosnalı Hacı Tevfik Efendi
müridlerinden Orta Asya'dan sefaretle gelen Yakub Han [75] buraya fahrî şeyh olarak devam eder, Ku-
şadalı İbrahim Halvetî hazretleri yolunda güzel sohbetleriyle irşadda bulunurmuş [76] .”
Haziredeki taşlar, fotoğraf ve çevrimyazılarıyla Doç. Dr. Süleyman Berk tarafından hazırlanarak,
Zeytinburnu Belediyesi yayınları arasında iki cilt halinde iki kez basılmış olan Zamanı Aşan Taşlar
isimli eserin ikinci cildi içinde yayımlanmıştır (İkinci baskı 2016).
Yukarıda da ifade edildiği gibi Seyyid Nizâm Dergâhı vakfının geliri olmadığı için Seyyid Nizâm
hazretlerinin oğlu Seyyid Şerefeddin Efendi'den sonra şeyhlik ciheti kalkmış ve yerine türbedar¬
lık ikame edilmiştir. Bu türbedarlık görevini de Seyyid Seyfullah Dergâhı şeyhleri yürütmüşlerdir.
Burada konunun mütemmimi olması hasebiyle kısaca tespit edebildiğimiz Seyyid Seyfullah nâm-ı
diğer Emirler Tekkesi şeyhleri listelerini ve ardından da Seyyid Seyfullah hazretleri ile bu tekkeyle
ilişkili bazı zevât hakkında kısa bilgiler sunmaya çalışalım:
Silivrikapusı kurbünde Emirler Tekkesi Şeyhleri
1- Eş-Şeyh es-Seyyid Seyfullah Kâsım Efendi ibn-i Şeyh Seyyid Nizâmeddin el-Hüseynî (Halîfe-i
Hazret-i Şeyh Ümmî Sinan el-Halvetî (Rıhleti: 1010);
2- Eş-Şeyh es-Seyyid Cüneyd Efendi ibn-i Şeyh Seyfullah Efendi (Rıhleti: 1013);
3- Eş-Şeyh es-Seyyid Ahmed Ali Murtaza Efendi ibn-i Şeyh Seyyid Cüneyd Efendi (Rıhleti: 1077);
4- Eş-Şeyh es-Seyyid Mehmed Efendi ibn-i Şerîfe Fatma binti Şerîfe İsmihan binti Seyfullah
Efendi (Velâdet: 1030 - Rıhlet: 1114);
5- Eş-Şeyh es-Seyyid Ali Efendi ibn-i Şeyh Seyyid Mehmed Efendi (Velâdet: 1090 - Rıhlet: 1128);
6- Eş-Şeyh İsmail Zühdî Efendi ibn-i Şeyh Ali Murtaza Efendi (Rıhlet: 1180);
7- Eş-Şeyh es-Seyyid Abdüssamed Rüşdî Efendi ibn-i Şeyh Seyyid İsmail Efendi (Rıhlet: 1203);
8- Eş-Şeyh es-Seyyid Mehmed Necib Efendi ibn-i Şeyh Abdüssamed Efendi (Fevt: 1264) [77] .
Aşağıda yayımlanan vesikalardaki verilere göre Seyyid Seyfullah Tekkesi meşâyihi:
1- Şeyh Seyyid Seyfullah Kâsım; 2- oğlu Şeyh Seyyid Haşan Cüneydî; 3- oğlu Şeyh Seyyid Ahmed Mur¬
taza; 4- oğlu Şeyh Seyyid Mehmed Nuri; 5- oğlu Şeyh Seyyid Abdüşşekûr; 6- Şeyh Seyyid Abdüssamed;
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
on/ ■
.*< s*' .
/iiVviVİj* .
- 'ir°:
fcfcMÂr”
fp-Atrgir}
w
tf
il _ i*-* . *
Tabîbzâde Silsilename sinde Seyyid Seyfullah Tekkesi Şeyhleri
7-oğlu Şeyh Seyyid Mehmed Necib (ö. 1264/1848); 8- yarı hisse oğlu Seyyid Ali, diğer yarı hisse toru¬
nu Molla Hasan'a. Molla Hasan'ın 11 Ş 1266/22.06.1850'de vefatıyla hissesi Seyyid Ali'ye ilhak (ö. 21
L 1292/20.11.1875); 9- oğlu Şeyh Seyyid İbrahim Şuâeddin (ö. 11 N 1334/29.IV.1332 [12.07.1916]).
Şuâeddin Efendi Âdile Sultan'ın Seyyid Nizâm dergâhına meşihat ciheti koyduktan sonra merhûme
Sultan'ın isteğiyle her iki tekkenin şeyhliğine getirilmiştir. 10- Şuâeddin Efendi'nin vefatından sonra,
Seyyid Nizâm Tekkesi'ne Şeyh Haşan Adlî Efendi; Seyyid Seyfullah Efendi Tekkesi şeyhliğine Hafız
Mustafa Nuri Efendiler -Koca Mustafa Paşa şeyhinin inhasıyla- şeyhliğe getirilmişlerdir.
Seyyid Seyfullah Kâsım Efendi
Seyyid Seyfullah Kâsım Efendi'nin hayatı hakkında elde fazla bilgi bulunmamaktadır. Hatta do¬
ğum tarihi dahi bilinmiyor. Babası terbiyesi için onu Ümmî Sinan hazretlerine teslim edilerek
maiyetinde gerekli İlmî ve manevî tahsili yaptıktan sonra âdab-ı tarikatı tamamlayarak hilâfete
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
83
nâil oldular. Ümmî Sinan hazretleri kendisine babası Seyyid Nizâm hazretlerini tebcilen Nizâ-
miye tâcı giydirdi. Babasıyla birlikte hacca gitti. Babasının vefatından sonra 53, Ümmî Sinan'ın
vefatından sonra 34 sene daha yaşayıp 1010/1601 tarihinde vefat ettiler. Türbesi Silivrikapı-
sı'na giden caddenin sağ tarafında set üstündedir. Ziyaretgâhdır. Üstü açık ve etrafı parmaklık¬
larla çevrili olup mezar taşında: "Kutbü'l-ârifîn es-Seyyid eş-Şeyh Seyfullah Efendi b. eş-Şeyh
es-Seyyid Nizâm Kuddise sırruhû 1010" yazılıdır. Hüseyin Vassaf Efendi kendisi hakkında "Sey¬
fullah, medâric-i ulyâ-yı kemâlâta ittisal etmiş [yüce kemâlât yollarına ulaşmış] bir allâme-i
zaman ve mağbut-ı cihân [cihanın kıskandığı bir kimse] idi" der. Eserleri şunlardır:
1- Mi'racu'l-Mü'mîn; 2-Âdabü'l-Menâzil; 3- Atvâr-ı Seb'a; 4- Câmi'u'l-AvârifMa'denü'l-Ma'ârifi 5-
Silsile-i Tarikat; 6- Miftâh-ı Vahdet-i Vücud; 7- Tâc-nâme; 8- Şeref-i Siyâdet; 9- Silsile-i Nesebiyye ;
10- Hurde-i Halvetiyye ; 11- Esrârü'l-Ârifîn; 12- Seyr-i Sülük; 13- Dîvân.
Dîvânı ve diğer eserleri eski ve yeni yazılarla birçok kez basılmıştır. Bu çalışmada Arzu Meral
tarafından iki cilt halinde hazırlanan " Seyyid Seyfullah Külliyâtını kullandık. Teberrüken bu¬
rada mensur eserlerinden bir paragraf ile bir şiirini nakledelim:
"Pek çok mecliste bulundum, nice âlim ve faziletli kimse ile sohbet ettim ve aklımın erdiği
kadarıyla şunu anladım ki, kelime-i tevhidden (lâ ilâhe illâllah) daha yüce bir söz, Kur'an gibi
imâm, mârifet meyvesinin zuhûru için gözyaşı gibi yoldaş, Hakk'ın yolunda yürümeye şeyh
gibi yâr olmaz. Dünya sevgisinden geçmeden gönülde nur olmaz. Ölümü anmadan, iki âlemde
selâmet bulunmaz. Rasûlullah'ın adı geçtiğinde salavât vermeyen, iki âlemde de nasipsiz olur,
îtikâdı olmayan kurtuluşu bulamaz [78] ".
Günahkârım günâhım bî-nihâyet
Bulunmaz rahmetine hadd ü gâyet
Gulâm u âsîyim kârım hatâdır
Hâcem sensinyine sen kıl inâyet
Esîr-i nefs-i şûm oldum meded kıl
Beni dûr eyledi senden be-gâyet
Murâdım rûz u şeb hazretden ey Dost
Edesin ben günâhkâre hidâyet
Nizâmoğlu eğerçi âsî kuldur
Ümîdim bu ede ceddim şefâ'at
(Arzu Meral, Seyyid Seyfullah Külliyâtı, 2 C, İstanbul, 2014; Hüseyin Vassaf, a.g.e, C. 4, 257-261]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Meşhur bir İlâhîsi:
Mevlâm, ver aşkını bana, hayranın olayım senin!
Bülbül gibi, cemâline nalânm olayım senin
Yandır beni, yandır beni! Aşk meyine kandır beni!
Sarhoş edip döndür beni, mestanm olayım senin
Al bende benlik kalması, kimseler halim bilmesin
Nâm ü nişânım olmasın, pinhânm olayım senin
Seyyid Nizâmoğlu'm hocam, ayırma kendinden,yücem!
Eğer gündüz, eğer gecem mihmanm olayım senin [79]
Seyyid Ali Efendi
1091/1680 yılında doğdu. Seyyid Nizâm evlâdından Seyyid Mustafa'nın oğludur. Şeyh Mehmed
Necib Efendi'den sonra yarı hisse şeyh olmuştur. Diğer yarı hisse Haşan Molla'ya aitti. Haşan Mol-
la'nın vefatı üzerine hissesi de Seyyid Ali'ye geçti. 21 L 1292/22.06.1850'de vefat etti. Gayet ka¬
lender meşrep, harâbâtî tavırlı idi.
İbrahim Şuâeddin Efendi
Seyyid Ali Efendi'nin oğludur. Kendisini yakînen tanıyan Hüseyin Vassaf Efendi, merhum
Şuâeddin Efendi hakkında özetle şunları söylemektedir: "Seyyid Nizâm Dergâhı, zamanların¬
da ma'mur bir hâle gelmiştir. Meşâyih-i izâm-ı Şa'bâniye'den Mustafa Bey ve Yakub ve Kâmil
Efendi hazerâtına mülâki olmuş, Mustafa Bey'e arz-ı nisbet eylemişdir. Mustafa Bey'e şiddet-i
rabıtası ve ziyâde muhabbeti vardır.
Gayet güzel yemek yapar, husûsuyla aşure pişirir, bağ ve bahçe âleminden anlardı.
Beyaz arakıye üzerine yeşil sarar, entari ve şalvar ve cübbe giyerdi. Mesleğine son derece sâdık,
güler yüzlü, gönül ehli, güzel sohbet ederdi.
Her hafta cuma günleri Şeyh Mahmud Efendi ve cümle ihvân Seyyid Nizâm Dergâhı'nda toplanır¬
lar ve usûl-i Şa'bâniye üzere zikr-i şerîfde bulunurlar, şaşkınlık verici haller ile zevkyâb olurlardı.
Zikirden evvel ve sonra cereyan eden irfan sohbetinden herkes hisse alırdı.
Şuâeddin Efendi güzel tanbur çalardı. Musiki ilmine aşina idi. Uzuna yakın boylu, kumral sa¬
kallı, endamı mütenasib, güler yüzlü, güzel, iltifatkâr, pek muhterem edib, cazibedâr bir şeyh
idi. Yaşı 67 sınırında iken 29 Nisan 1332/11 Ramazan 1334 [12.07.1916] tarihinde vefat edip
Seyyid Nizâm hazretleri mescidi yanma defnolundu.
Âdile Sultan'ın Seyyid Nizâm Tekkesini ihya edip meşîhat ve diğer cihetler koymasından sonra
Seyyid Nizâm Dergâhı şeyhliği kendisine verilmişti.
Erkek evlâdı olmadı. Kızları vardı. Bu sebepten vefatından sonra Seyyid Nizâm tekkesi şeyhli¬
ğine Koca Mustafa Paşa şeyhinin inhasıyla, Merkez Efendi tekkesi şeyhinin kardeşi Haşan Adlî
Efendi getirildi. Vesikalar kısmındaki birçok belgede görüldüğü üzere yıllarca mahkemelerde
uğraşıldı. Haşan Adlî Efendi, Şuâ Efendi'nin kızının oğluna vekil addolundu. Fakat "Bülbül yu¬
vadan uçtu, gülistânı gam aldı" denildiği gibi o irfan bezmi dağıldı. Orada ne zikir ne fikir kaldı.
Halen orası erbâb-ı zikre kapalıdır [80] .
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Mahmud
Celâleddin Efendi
Fatih Sultan Mehmed'in damadı Şah Melik Paşa
neslindendir. Ceddinin evkafının mütevellisi
idi. Babası gümrük memuru Süleyman Efen¬
didir. 1258/1842 yılında Silivrikapı civarın¬
da Bağdadlı Dergâhı karşısındaki evde doğdu.
İbtidai ve rüşdiye mekteplerinden okuduktan
sonra Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde Beyaz
Osman Efendide, vefatı üzerine Cerrah Paşa
Camii'nde allâme Osman Efendi'de, vefatıyla
Bâyezid dersiâmlarından Tokadî Hacı Ahmed
Efendi'de okuyarak icazet aldı. Ayrıca birçok
değerli hocaların derslerine devam ederek isti¬
fade etti. Geçimini temin için memuriyete girdi.
Gençliğini pek afîfâne bir surette geçirmiş; arkadaşlarına, akranına daima hak ve hakikat tav¬
siye edermiş. Seyyid Nizâm şeyhi Hacı Ali Efendi vefat edince dergâha Bektaşiler ârız olarak
Şuâ Efendi'yi idlâle başlayınca, büyük bir azim ve celâdetle dergâhı ve Şuâ Efendi'yi onlardan
kurtarmış, bundan sonra her hafta cuma günleri Seyyid Nizâm Dergâhı'na devama başlayıp,
sohbetleriyle istidatlı kimseleri zevkyâb ve Şuâ Efendi'yi muhabbetleriyle bahtiyar ederlerdi.
Mahmud Efendi, ondört veya onaltı yaşında iken Hamâmî Tevfik Efendi'ye intisap etmiştir.
Yakub Han ve Mustafa Bey ve Hacı Kâmil Efendi meclislerine uzun müddet devam etti. Yakub
Han, kendisine “Muhammedi" lakabını vermiş ve pek çok teveccüh göstermiş olduğu gibi “Piş
kadem" derlermiş. Mustafa Bey “Ehlullah Çavuş", Kâmil Efendi “Şeyh" unvânını vermişlerdir.
Mahmud Efendi önceleri resmen şeyhlik yoluna gitmemiş iken, mutlaka birinden tâc ve hırka
giymek, hilâfet almak gerektiğinde, o sırada İstanbul'da bulunan Kastamonu Hacı Şaban-ı Veli
şeyhi Mehmed Atâullah Efendi, kendisine Nalçacı Dergâhı'nda tâc ve hırka giydirerek hilâfet
verdiler. Bunun üzerine Üsküdar'da Valide-i Atik Dergâhı'na şeyh oldu. 15 Zilhicce 1337/11
Eylül 1335 [191] tarihine rastlayan bir perşembe gecesi vefat ettiler. İhvan toplandı, na'şı de¬
niz yoluyla Samatya'ya, oradan Hazreti Sünbül'e götürülüp namazı kılındı. Seyyid Nizâmed-
din'e götürüldü. Türbe haricine gömülmesi kararlaştırılmış iken, zuhur eden bir manevî hal
üzerine Seyyid Nizâm sandukası yanında, Şuâ Efendi'nin koynuna defnolundu. Oraya kırk-elli
sene devamın mükâfatını gördü. İhvan derhal yetmişbin kelime-i tevhid çektiler; dualar etti¬
ler. Kırkıncı gecesi, Bakırköyü'ndeki hanede âyin-i tarikat icra olundu. Sabaha kadar zikrullah
yapıldı. Mevlid-i şerif okundu.
Seyyid Mahmud Efendi, uzunca boylu, beyaz orta sakallı, mütenasibü'l-endam, halim, selim
bir zât-ı kerim idi. Beyaz arakiye üzerine beyaz sarık sarardı. Daime sûfî kisvesiyle gezerdi.
Misafirperverdi. İltifatkâr idi. Âdaba fevkalâde riayet eder, büyüklenmek, kibirlenmek nedir
bilmezdi. Son zamanlarda çok okumaktan gözleri ağrır idi [81] .
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm Zâkirleri
Hacı Nâfiz Bey
XIX. yüzyılda Seyyid Nizâm Dergâhı'na muntazaman devam eden Hacı Nafiz Bey, mahalle
mektebinde okuduktan sonra hıfza başladı. Hârikulâde bir sese sahipti. Bir gün evinde yük¬
sek sesle Kur'an okurken oradan geçen bir harem ağası dinlemiş Hünkâr'a arzetmiş. Sultan
Abdülaziz küçük Nâfiz'i huzuruna çağırdı, bir aşır okuttu. Çok beğenmiş ve onu 12 Receb 1279
[02.01.1863] tarihinde “Enderun-ı Hümâyûn hademeliği mesleğine" dâhil etti. İki ay sonra
Mâbeyn-i Hümâyûn hademeliğine alındı. Aynı yıl Sultan Abdülaziz ile Mısır'a gitti. Bunlar ara¬
sında Neyzen Yusuf Paşa gibi değerli musikişinaslar da vardı. Nâfiz Bey'i ise bilhassa ezan okut¬
mak ve Türklerin bu sahadaki maharetlerini Mısırlılara göstermek maksadıyla götürmüştü.
1283/1866 Ramazam'nda bir takım kıskançlar ona güvercin tersi yedirerek sesinin kısılmasına se¬
bep oldular. Sultan Aziz bunu haber alınca çok üzülmüş ve “ona da mı kıydınız!" diye ağlamıştır. Aynı
yıl Enderûn-ı Hümâyûn'a iade edildi. Bundan müteessir olan Nâzif Bey istifa etti. 1285/1868 yılında
Maliye Hâzinesi Masârifat Muhasebesi'de kâtipliğe başladı. 12696/1878'de Dâhiliye Muhasebesi'ne
nakledildi. 23 L 1297 [31.07.1880]'de hacca gitti. 1299/1881'de evlendi. 1311/1893'de mümeyyiz
oldu. 1312/1894'de saniye rütbesine terfi etti. 1315/1897 Şaban'ında hastalandı. Üç beş gün yat¬
tıktan sonra bir pazar gecesi vefat etti. Seyyid Nizâm Dergâhı civarına defnedildi. Mezar taşı yoktur.
Evvelce kısılmış olan sesi on onbeş yıl sonra açılmış, eskisi gibi olmamakla beraber yeni bir
çeşni hâsıl etti. 7 Receb 1288 [21.09.1871]'de Şabanî tarikatına intisap etti. Şeyhi Üsküdar'da
Nalçacı tekkesi postnişini Mustafa Enver Efendi'dir. 1288/1871'de bir cuma günü Sünbül
Efendi dergâhında ilk olarak bir durak (kaside) okudu. Bu hâl devam etti. Sünbül Efendi, Ra¬
mazan Efendi, Seyyid Nizâm, Hüdâyî, Nasuhî ve Nalçacı dergâhlarına muntazam gider zakirlik
ederdi. 1306/1888 Ramazan'ında Zekiye Sultan dairesine müezzin tayin edildi.
Gayet tiz ve güzel bir sese malik olan Hacı Nâfiz Bey, binlerce dinî esere vâkıftı. Yüzden fazla
durak bilirdi. Esasen bilhassa durak okumakla şöhret bulmuştur. Bir hayli talebesi de vardır.
Çok mütedeyyin olan ve maaşının yarısını her ay tanıdığı bazı fakirlere dağıtmak suretiyle bü¬
yüklük gösteren bu değerli şahsiyet bir takım İlâhîler de bestelemiştir.
Onun vücuda getirdiği bir “Hâtırat Defteri" de vardır. Oğlu İstanbul Asliye Mahkeme başkati-
piğinden emekli Ahmed Macid Berker'in yanında bulunan bu mecmuada birçok hadiselerle,
doğum ve ölüm vakalarının tarihleri tespit edilmiştir [82] .
Fehmi Hoca
Seyyid Nizâm hânkâhı zâkirbaşısı olan Fehmi Hoca ezberindeki eserlerin çokluğuyla tanınmış
değerli bir şahsiyetti. Hacı Nâfiz Bey'den epeyce İlâhî ve durak öğrenmiş, isteyenlere de meş-
ketmiştir. 19 L 1353 [24.01.1935]'de vefat etti. Seyyid Nizâm Mescidi karşısındaki kabristan¬
da medfundur. Kuşadalı Rıza Bey şu ölüm tarihini vücuda getirmiştir.
İrticâlen söyledim târihini
Mûsikî üstâdı cerrâh-ı şehîr
Duyduk olmuş vâsıl-ı kurb-ı İlâh
Hazret-i Fehmî-i dânâ göçdi âh (1353)
Hekimoğlu Ali Paşa Câmii müezzini olan ve cerrahlıkla da şöhret bulmuş bulunan bu zât, bazı
İlâhîler de bestelemiştir [83] .
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Dipnotlar
* Bu çalışma sırasında yardımlarını gördüğüm Z. Erdem İskenderoğlu,
M. Birol Ülker, Cemal Toksoy, Muzaffer Şahin, Fatih Dalgalı, Süley¬
man Zeki Bağlan, Ali Vasfı Kurt Beylere burada bir kez daha şükran¬
larımı sunuyorum.
1 Osmanzâde Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliya, İstanbul, 2015, C. 3, s. 306.
2 Hüseyin Vassaf, a.g.e, C. 3, s. 306, 309
3 Hâtem-i Tâî: Arap kabileleri arasında cömertliğiyle tanınmış olan
İbn Abdullah b. Sa'd’ın lakabıdır. Tay kabilesinden olduğu için Tay-
yî, Tâî nisbet olunur. Peygamberimizin zamanında yaşamışsa da
peygamberliğine erişememişte Çok zenginmiş. Kabilesinin reisi ve
şairi olduğuna dair rivayeler vardır. Ancak onun şöhreti cömertliği
ile olup, darbımesel halini almıştır. Bir gazvede müslümanların eline
düşen kızı, babasının cömertliğinden dolayı azâd edilmiş ve müs-
lüman olmuştur (İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü,
Ankara, 1989, C.1, s. 424).
4 Seyyid Seyfullah, Câmi'ü'l-Ma'ârif Yazmalar Eserler Kurumu, Anka¬
ra Millî Kütüphane Yazmaları, No: A1905, v. 3/A.
5 Hüseyin Vassaf, a.g.e., C. 3, s. 309.
6 Kullandığımız yazmada "Tûfî” olarak yazılı ise de bunun müsten-
sih hatası olduğu anlaşılıyor. Zira az aşağıda "tûnî” nin külhana
girip yanmadıkları için kendilerine nisbe olduğu belirtilmektedir ki,
Mütercim Âsim Efendi lügatinde “tûn”un külhan anlamına geldiği
görülüyor ( Kâmûsu'l-Muhît Tercümesi, Hazırlayanlar: Mustafa Koç,
Eyyüp Tanrıverdi, İstanbul, 2014, C. 6, s. 5301)
7 Kitap, müellif tarafından 22 Za 1334 [21.09.1916]’da Hüdâyî Kütüp¬
hanesine vakfedilmiş, daha sonra Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüp¬
hanesine intikal etmiş olup 1908 numara ile kayıtlıdır.
8 Tabîbzâde, a.g.e, v. 21/B.
9 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Hazırlayanlar: Zekeriya Kurşun, Seyit
Ali Kahraman, Yücel Dağlı, İstanbul, 1999, C. 2, s. 149.
10 Mecmuâ-i Tevârih, Hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin, Vahid Çabuk, İstan¬
bul, 1985, 230.
11 “Seyyid Nizâm Tekkesi” maddesi, DBİA, İstanbul, 1994, C. 6, s. 544.
12 Süheyl Ünver, Defter No: 371 (Süleymaniye Kütüphanesi), imaj: 13.
13 Hüseyin Vassaf, a.g.e, C. 3, s. 312.
14 Bkz. Seyyid Seyfullah Külliyâtı II Risaleler, İstanbul, 2014,
15 Hüseyin Vassaf, a.g.e, C. 3, s. 312.
16 Hamid Algar, Nakşibendîlik, İstanbul, 2007, s. 199.
17 Abdülaziz ed-Dûrî, Abdülkerim Özaydın, “Bağdat” maddesi, DİA,
İstanbul, 1991, C. 4, s. 433; M. Cavid Baysun, “Bağdad” maddesi, İA,
İstanbul, 1961, C. 2, s. 203-211. Hamid Algar, a.g.e, s. 312; Dr. Vecih
Kevserânî, Osmanlı ve Safevilerde Din-Devlet İlişkisi, Çev. Muhlis
Canyürek, İstanbul, 1992, s. 59. Daha Osmanlı Devleti’nin kuruluş 31
aşamasında, Osman, Orhan ve Murad Gaziler biryandan memleket¬
lerini genişletirken, diğeryandan da ilim ve irfan hayatını yüceltmek ^
için âlimleri, ârifleri ve seyyidleri celbetmek için onlara iyi davran-
mışlar, atiyyeler vermişler, onlara devlet makamlarında yer vermiş¬
lerdir (Murat Sarıcık, Osmanlı İmparatorluğu'nda Nakîbü'l-eşrâflık 34
Maüessesesi, Ankara, 2003, s. 41, 44).
18 Himmet Konur, İbrâhîm Gülşenî Hayatı, Eserleri, Tarikatı, İstanbul,
2000, s. 66-70; Haşan Alakese, Mutasavvıf Hükümdarlar, İstanbul,
2004, s. 127-137. Himmet Konur, Yavuz Sultan Selimin Mısır Bek-
taşileri arasında da güzel kabul gördüğünü, sıradan bir seyyah gibi
Mısır’daki Kasrü’l-Ayn tekkesine gelerek birkaç gece burada misafir
olduğunu, giderken tekrar geleceğini söylediğini ve fetihten sonra
sözünde durarak bütün Hasodalılarla birlikte gelip yedi gece misafir
olduğunu; O’nun hatırasına hürmeten, yattığı maksurede bugüne
dek kimse oturmamış ve odaya tekkeye vakfedilen kitaplar konul¬
duğunu Fuad Köprülü’den naklen anlatır.
19 Tekkenin yıkılma olayını Seyyid Seyfullah Câmi'ü'TMa'ârif isimli ri¬
salesinde zikreder.
20 Muzaffer Erdoğan, "Osmanlı Devrinde İstanbul Bahçeleri”, VD, An¬
kara, 1958, C. IV, s. 152.
21 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Hazırlayanlar: Robert Dankoff, Seyit
Ali Kahraman, Yücel Dağlı, İstanbul, 2006, C. I, s. 201-202. Prof. Dr.
Nurhan Atasoy da bahçe hakkında şu bilgileri verir: “-Birçok sultan
sarayının yapılmış olduğu Haliç’teki Karaağaç Bahçesi 18. yüzyılda;
Sultan III. Ahmed zamanında da çok sevilmiş ve buradaki bahçe ve
yalı 1116-1120/1704-1708 tarihleri arasında çeşitli onarımlar görmüş,
1120/1708 yılında İzmit’ten ıhlamur, karağaç, meşe, dişbudak, gürgen,
çınar gibi ağaç fidanlarının gönderilmesi istenmiş, aralarında Sultan
I. Mahmud’un da bulunduğu birçok padişahın sık sık gittikleri bir yer
olmuştur ( Hasbahçe Osmanlı Kültüründe Bahçe ve Çiçek, İstanbul,
2002, s. 285). Ayrıca bkz. Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi,
Tercüme ve Tahşiye: Hrand D. Andreasyan, İstanbul, 1952, s. 210-212.
22 Mehmet Zeki Pakalın, Maliye Teşkilâtı Tarihi, Ankara, 1977, C. I, s. 312-
313; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, İstanbul, 1308, C. I, s. 102.
23 Târih-i Atâ, İstanbul, 1293, C. I, s. 111. Aynı eserin Prof. Dr. Mehmet
Arslan tarafından hazırlanan Latin harfli yayını, İstanbul, 2010, C. I,
s. 208. Merhum Prof. Dr. Tayyib Gökbilgin de buradan naklen aynı
bilgiyi paylaşır (İA, İstanbul, 1968, C.5/II, s. 914).
24 Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hânedanlar Türkiye (1074-1390), Ankara,
1990, C. II, s. 158; Tayyib Gökbilgin, a.g.m, s. 916; M. Çağatay Uluçay,
Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara, 1980, s. 32.
25 Seyyid Seyfullah, a.g.e, v. 3/A.
26 Arzu Meral, Seyyid Seyfullah Külliyâtı I Manzum Eserler, İstanbul,
2014, s. i.
27 Süleyman Paşa’nın 1541-1544 yılları arasında sadrazamlık yapan
akağalardan Hadım Süleyman Paşa olduğu anlaşılıyor. Süleyman
Paşa hk. bkz. İsmail Hâmi Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Krono¬
lojisi, İstanbul, 1971, C. 5, s. 17; Hadîkatü'l-Vüzerâ ve Zeyil eri Osmanlı
Sadrazamları, Hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Arslan, İstanbul, 2013,
s. 73-74; Erhan Afyoncu, “Hadım Süleyman Paşa” maddesi, DİA,
İstanbul, 2010, C. 38, s. 96-98; Şerafettin Turan, "Süleyman Paşa
(Hadım)” maddesi, İA, İstanbul, 1970, C. 11, s. 94-197.
28 Silivrikapı’daki Seyyid Nizâm Tekkesi’nin vakfiye tarihi Evâsıt-ı Zil¬
hicce sene 948 [28.03-06.04.1542] olduğuna göre, Süleyman Paşa
ile görüşmesi, sadaretinin ilk yılında (1541) olmalıdır.
29 Nakîbü’l-eşrâf, Resûl-i Ekrem Efendimizin neslinden gelen seyyid
ve şerifler ile ilgili işlere bakan müessesenin âmiridir. Geniş bilgi
için bkz. Şit Tufan Buzpınar, "Nakîbüleşrâf” maddesi, DİA, İstanbul,
2006, C. 32, s. 322-324; Murat Sarıcık, Osmanlı İmparatorluğu'nda
Nakîbü'l-eşrâflık Müessesesi, Ankara, 2003; İsmail Hakkı Uzunçarşı-
lı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara, 1972; Rüya Kılıç, OsmanlI'da
Seyyidler ve Şerifler, İstanbul, 2003.
Murat Sarıcık, a.g.e., Ankara, 2003, s. 68; Ahmet Rıf'at, Devha-
tü'n-Nukabâ, Haz. Doç. Dr. Haşan Yüksel, M. Fatih Koksal, Sivas,
1998, s. 28, 61-62.
Metnin aslı için bkz. Seyyid Seyfullah Külliyâtı II Risaleler, İstanbul,
2014, s. 41.
Hüseyin Vassaf, a.g.e, s. 310.
Metnin aslı için bkz. Seyyid Seyfullah Külliyâtı II, s. 163.
Abdülbaki Gölpınarlı, “Seyyid Seyfullah (Nizâmoğlu)”, Türk Dili Der¬
gisi, C. XIX, S. 207, Ankara, 1968, s. 406.
Q Q I SEYYİD NİZÂM HZ.
00 I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
35 Necdet Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu” maddesi, DİA, İstanbul, 2009, C.
37, s. 73-74.
36 Abdülbaki Gölpınarlı, a.g.m, s. 406.
37 Mustafa Özdamar, Dersaâdet Dergâhları, İstanbul, 2007 s. 226.
38 BOA. Y.PRK.AZj, No: 15/30.
39 M. Şefik Korkusuz, İstanbul Tekkeleri ve Postnişinleri, İstanbul, 2016,
s. 737.
40 Esin Demirel İşli, İ stanbul Tekkeleri Mimarisi Eklentileri ve Restoras¬
yonu, İstanbul, 1998, s. 116 (Basılmamış doktora tezi).
41 Esin Demirel İşli, a.g.e, s. 116. Balıklı Tekke veya Mâhî Zâviyesi, Sey¬
yid Nizâm Dergâhı’nın nâm-ı diğeri olmayıp ayrı bir zaviyedir. Daha
doğrusu -aşağıda vesikalar kısmında yayınlanan 30-37 numaralı
vesikalardan anlaşılacağı üzere- gerçek bir zaviye olmayıp, nakî¬
bü’l-eşrâf başçavuşlarının 41 * ücretleri olmak üzere, XVII. yüzyılda
Balıklı Rum Kilisesi 418 vakfından Mâhî Zâviyesi Vakfı adıyla ihdas
edilmiş, itibarî bir zaviye olduğu anlaşılıyor. Diğer bir ifadeyle Balıklı
Kilisesi Vakfı, avâidini 4ic (Bkz. Vesika No:29) Mâhî Zâviyesi Vakfı nâ¬
mına nakîbü’l-eşrâf ser/başçavuşlarına heryıl ödemekte idiler.
41A Nakîbü’l-eşrâf Çavuşları: Hazreti Peygamberin soyundan gelen
seyyid ve şerifler ile ilgili işlere bakan kurumun âmiri olan nakî-
bü’l-eşrâfın maiyet memurlarından biridir. En önemli vazifesi, bir
seyyidin seyyidliğinden şüphelenildiği vakit veya seyyidliği şikâyet
konusu olunca, teftiş ve kontrolda nakîbü’l-eşrâfa yardımcı olmaktı
(Murat Sarıcık, Osmanlı İmparatorluğu'nda Nakîbü'l-eşrâflık Mües¬
sesesi, Ankara, 2003, s.148).
418 Balıklı Rum Kilisesi hk. bkz. Reşad Ekrem Koçu, "Balıklı (Zoo-
dohos Piyi) Ayazması Ve Rum Ortodoks Kilisesi” maddesi, Reşad
Ekrem Koçu, KİA, İstanbul, 1960, C. 4, s. 2016-2021; Zafer Karaca,
"Zoodohos Piyi Kilisesi” maddesi, DBİA, İstanbul, 1994, C. 7 s. 565-
566; Zafer Karaca, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, İs¬
tanbul, 1995, s. 249-254.
41C Avâid-i Vakf: Vakfın nemâsından ve vakfa ait gelirden ibaret
aylıklar. İki kısma ayrılır; Avaid-i şer'iye, vakfın meşru şekilde hâsıl
olan gelirinden oluşur ve vakfın şer'î masraflarına harcanır. Avaid-i
örfiyye, ilgililerin vakıf adına verdikleri atiyye, bahşiş ve maddî yar¬
dımlardan ibarettir (Fehmi Yılmaz, Osmanlı Tarih Sözlüğü, İstanbul,
2010, s. 44).
42 BOA. EV, 9776, v. 79b; EV, 12336, v. 61b; İ.DH, No: 466/31144; ŞD, No:
3157/44; DH.MB.HPS, No: 133/64; Meşîhat Arşivi Defter, No: 1736, s.
101,138:1740, s. 83.
43 Meşîhat Arşivi, Defter No: 1740, s. 1.
44 Seyyid Ahmed Münib Üsküdârî, Mecmû‘a-i Tekâyâ' dan naklen Ah¬
med Nezih Galitekin, Osmanlı Kaynaklarına Göre İstanbul, İstanbul,
2003, s. 193.
45 Fatih Köse, İstanbul Halvetî Tekkeleri, İstanbul, 2012, s. 302; Baha
Tanman, “Seyyid Nizâm Tekkesi” maddesi, DBİA, İstanbul, 1994, C.
6, s. 544.
46 Seyyid Seyfullah Külliyâtı II, s. 163
47 Doç. Dr. Mehmet Canatar, \stanbul Vakıfları Tahrîr Defteri 1009
(1600) Târîhli, İstanbul, 2004, s. 627.
48 Vassaf, a.g.e, C. 4, s. 258.
49 Vassaf, a.g.e, C. 3, s. 312-313.
50 Fatih Köse, a.g.e, s. 302.
51 Doç. Dr. Mehmet Canatar, a.g.e, s. 627.
52 Bkz. Arapça metin ve tercümesi için bkz. Vesika No: 2. Arapça vakfi¬
yeyi Bilgin Aydın, İlhami Yurdakul, Ayhan Işık, İsmail Kurt, Esra Yıldız,
İstanbul Şer'iyye Sicilleri Vakfiyeler Katalogu, İstanbul, 2015, s. 354’den
tesbit ettik ve İSAM Kütüphanesi müdürü M. Birol Ülker Bey’in him¬
metiyle dijitaline ulaştık. Burada kendilerine bir kez daha teşekkür
ediyorum. Vesikalar bölümünde 3,14 numaralı vesikalara bakılmalı. 18
Ş1145 [31.01.1733] tarihli iki ilâmda Bayram Dede zâviyelerinin Seyyid
Nizâm ve Seyyid Seyfullah zaviyeleri olduğu tasrih edilmiştir.
53 İbrahim Hilmi Tanışık, çeşmenin kitabesinde “Çeşme-i Hacı Bayram
Can, sene 955 [1548]” olarak nakleder ve bu zâtın kim olduğunu
tesbit edemediğini söyler ( İstanbul Çeşmeleri, İstanbul, 1943, C. I, s.
6-8). Merhum Süheyl Ünver çeşmeden, karşısında bostan içinde bir
kabir bulunduğunu, taşlarının olmadığını, üzerini incirler kapladığını
teessürle bahseder. Süheyl Bey, her gittiği yerde bölgenin yaşlılarıyla
görüşüp bilgi almak âdeti olduğundan, o kabrin Hacı Bayram Çan’a
ait olduğuna dair bir rivayet duysaydı onu da notlarına kaydederdi.
54 Vesikalar bölümünde 3,14 numaralı vesikalara bakılmalı. 18 Ş 1145
[31.01.1733] tarihli iki ilâmda Bayram Dede zâviyelerinin Seyyid
Nizâm ve Seyyid Seyfullah zaviyeleri olduğu tasrih edilmiştir.
55 Hacı Kabâyî’nin adı Keyvân’dır. Melâmîler arasında Hacı Kabâyî, Hacı
Efendi, Hacı Bayram diye anılır ve İdris-i Muhtefî’den sonra gavsi-
yetin kendisine geçtiğine inanılır. Topkapı Takkeci Câmii'nin bânisi
Arakiyeci İbrahim Çavuş’un azatlı kölesi idi. Gürcü asıllıdır. Meşrebi
takva ve azimet üzere olduğundan halkın içine karışmaktan çeki¬
nirdi. Sandal Bedesteni’nde abacı olduğunda kinayeten ‘Kabâyî’
denilmiştir. 1037 tarihinde vefat edip Takkeci Câmii'nin karşısında,
caddeye yakın bir yerde defnedilmiştir. Baş taşında Sülüs yazı ile
şöyle yazılıdır:
Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resûlullah
ETmerhûm ve’Tmağfûr el-Hac Bayram
Terk idüp bu fânîyi eyledi azm-i bekâ
Acıyup idüp azâsın ehl-i diller cem' olup
Didiler târîhini rûhuna rahmet dâ’imâ /1037 [1628]
(Abdülbakî [Gölpınarlı], Melâmîlik ve Melâmîler, İstanbul, 1931, s.
156-157; Hüseyin Vassaf, a.g.e, C. 2, s. 529-530; Lâlizade Abdülba¬
ki, Sergüzeşt Aşka ve Âşıklara Dair, Hazırlayan: Tahir Hafızalioğlu,
İstanbul, 2001, s. 53).
56 Mehmet Canatar, a.g.e, s. 627.
57 Tomar-ı Tekâyâ, iki dönem Meclis-i Meşâyih reisliği yapan ve Topha-
ne’daki Kâdirîhane’nin 16. postnişini Şeyh Ahmed Muhyiddin Efendi
tarafından hazırlanmıştır. 252 tekke ve postnişinlerini ihtiva etmek¬
tedir. Basılmamış olan bu eserin fotokopisini temin eden Muzaffer
Şahin Bey’e müteşekkirim.
58 Ferda Mazak, Ölümünün 100. Yılında Sultan II. Mahmud’un Kızı Âdi¬
le Sultan Hayatı, Vakıfları ve Hayratı, İstanbul, 2000, s. 118.
59 Osman Nuri [Ergin], Mecelle-i Umûr-ı Belediye, İstanbul, 1922-1338,
C. 1,5.1322.
60 Âdile Sultan’ın 14 farklı vakfiyesi bir cilt halinde İstanbul Üniversite¬
si Kütüphanesi, nr. 4993’de kayıtlıdır.
61 Ebul Faruk Ünal, Sabit Bekçi, Sultan İkinci Abdülhamîd Hân’ın Hayır
Eserleri, İstanbul, 2006, s. 13.
62 Ahmet Özcan, Peygamber Efendimizin Torunlarından Seyyid Nizâm
Hazretleri, İstanbul, 2000, s. 39; M. Baha Tanman, Surları Öte Yanı
Zeytinburnu, Hazırlayan: Burçak Evren, İstanbul, 20114, s. 107.
63 Ahmet Özcan, a.g.e, s. 34.
64 Ahmed Mürteza Efendi’nin mezar taşı şöyledir: "El-Bâkî Hû / Lâ
İlâhe İllallah / Muhammedun Resûlullah / Küllü men aleyha fânin
ve yebkâ vechü / Rabbike zü’l-celâli ve’l-ikrâm / Seyyid Nizâmîzâde
es-Seyyid / Eş-Şeyh Ahmed Mürteza / Kuddise sırrahu / FÎ15 Re-
bîülevvel sene 1077 / Tâmîrâtı 1289" (Süleyman Berk, Zamanı Aşan
Taşlar, İstanbul, 2016)
65 M. Baha Tanman, İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri
Tipoloji Denemeleri, İstanbul, 1990, s. 337-338 (Basılmamış doktora
tezi).
66 Revnakoğlu Arşivinde bulunan kitabe ile ilgili not için bkz. Vesika
No: 41. Kitabenin günümüz diliyle anlamı: Susuzluktan bırakmaz
bundan sonra zahmet, meşakkat / Seyyid Nizâm’da bu sarnıç /
Allahım kapında makbul eyle / Şu hayrı bol Adile Sultan / O şanı
yüce adetleri kerametler / Lütuf binasından dolu hayır, hasenatlar /
Himmet deryası hayrâta hasrolunmuş, tahsis edilmiş / Bu yüce da¬
ğılmış inci damlalarını toplayan sarnıç / Hoşre kadar Adile Sultan’ın
asil nâmı okunsun / Su iyilik hususunda 1307 tarihinde hayrat oldu.
67 Heyet, Vakıf Su Defterleri Hatt-ı Hümâyûn, İstanbul, 1997 s. 3, 288.
68 Ahmet Özcan, Peygamber Efendimizin Torunlarından Seyyid Nizâm
Hazretleri, İstanbul, 2000, s. 38.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
89
69 Vassaf, a.g.e, C. 3, s. 312.
70 Vassaf, a.g.e., s. 312.
71 Mehmed Ziyâ Bey bu ihya hususunda şunları kaydeder: “1300 ta¬
rihinde, işbu zâviye, tâcü’l-muhaddarât Âdile Sultan merhûme ta¬
rafından sakfı (tavanı) iğretiye alınarak müceddeden inşa ve ihya
etdirilmişdir. Hatta ba'de’l-itmam resm-i küşâdında (açılış mera¬
siminde) merhûme-i müşârün-ileyha hazır bulunmuşdur. Taraf-ı
ismet penâhîlerinden inşa etdirilen mahfilde, aziz-i müşârün-ileyhe
kemal-i hürmetlerinden nâşi, isti'mal-i mu'tadları olan (daima kul¬
landıkları) imamesi murassa' gümüş (tirkeş) çubuğu mahfil merdi¬
veninin sahanlığında oturarak içmişler, ba'de icra edilen mukabele-i
şerîfede bulunmuşlardır ( İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul, 1336, s. 106).
72 Hikmet Özdemir, Âdile Sultan Divânı, Ankara, 1996, s. 99.
73 Özdemir, a.g.e., s. 99.
74 Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, İstanbul, 1986, s.
98-99. Adile Sultan hakkında daha geniş bilgi için bkz. Hikmet Öz¬
demir, Âdile Sultan Divânı, Ankara, 1996; Ferda Mazak, Ölümünün
100. Yılında Sultan II. Mahmud’un Kızı Âdile Sultan Hayatı, Vakıfları
ve Hayratı, İstanbul, 2000; Nihat Azamat, "Âdile Sultan" maddesi,
DİA, İstanbul, 1988, C. 1, s. 383-383; M. Çağatay Uluçay, Padişahla¬
rın Kadınları ve Kızları, Ankara, 1980, s.135-138; İbnülemin Mahmud
Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul, 1959, Cüz: 1, s. 14-15;
Reşad Ekrem Koçu, "Adile Sultan" maddesi, KİA, İstanbul, 1941, C.
I, s. 216-217; Elif Naci, "Türk Sarayında Müstesna Bir Prenses Âdile
Sultan”, Hayat Tarih Mecmuası, İstanbul, Kasım 1965, Sayı: 10, s.
27-33; İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, 1982, C. I, s. 274-276;
Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, İstanbul, 1936, s. 6-8; Olcay
Kolçak, Adile Sultan, İstanbul, 2005.
75 Yakub Han hakkında geniş bilgi için bkz. Hüseyin Vassaf, a. g.e, C. 4,
s. 134-137; Yaşar Nuri Öztürk, Büyük Türk Mutasavvıfı Muhammed
Tevfîk Bosnevî(Hayatı, Mektupları, Halîfeleri), İstanbul, 1981, s. 28-30.
76 Süheyl Ünver Arşivi, Defter No: 304
77 Atatürk Kitaplığı Bel_Yz_l<00075
78 Arzu Meral, SeyyidSeyfullah Külliyâtı II Risaleler, İstanbul, 2014, s. 39.
79 Arzu Meral, Seyyid Seyfullah Külliyâtı I Manzum Eserler, s. 190.
Seyyid Seyfullah hakkında daha geniş bilgi için bkz. Necdet Tosun,
"Seyyid Nizâmoğlu" maddesi DİA, İstanbul, 2009, Necdet Tosun,
"Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah Hayatı Ve Eserleri” İLAM Araştırma
Dergisi, C. II, S. 1 (Ocak-Haziran 1997), s 153-164; C. 37, s. 73-74; Arzu
Meral, Seyyid Seyfullah Külliyâtı, 2 C, İstanbul, 2014; Hüseyin Vassaf,
a.g.e, C. 3, s. 257-261; Abdülbaki Gölpınarlı, Seyyid Seyfullah (Nizâ¬
moğlu), Türk Dili, C. XIX, Sayı: 207, Ankara, 1968, s. 405-413.
80 Vassaf, a.g.e, C. 4, s. 143-144.
81 Vassaf, a.g.e, C. 4, s. 144-147.
82 Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi Dinî Eserler, İstan¬
bul, 1943, C. I, s. 446. (Bu eserin Dr. Yasin Beyaz tarafından hazırla¬
nan yeni baskısı 2017’de Kapı Yayınları arasında çıkmıştır.)
83 Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi Birinci Cild Dinî
Eserler, İstanbul, 1942, s. 445-446.
Kısaltmalar
a.g.e
a.g.m
A. MKT. MHM
BEO
Bkz
BOA
C
C. EV
DBİA
DİA
EV
hk
İA
İ. DH
İ. EV
KİA
s
ŞD
VD
VGMA
Y. PRK. MŞ
Y. PRK. AZJ
Adı geçen eser
Adı geçen makale
Sadaret Mühimme Kalemi Evrakı
Bâb-ı Âlî Evrak Odası
Bakınız
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Cilt
Cevdet Evkaf
Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi
Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
Evkâf-ı Hümâyûn
Hakkında
Milli Eğitim Bakanlığı İslâm
Ansiklopedisi
İrade Dâhiliye
İrade Evkaf
Reşad Ekrem Koçu İstanbul
Ansiklopedisi
Numara
Sayfa
Şûrâ-yı Devlet
Vakıflar Dergisi
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi
Yıldız Perakende Meşihat Dairesi
Maruzatı
Yıldız Perakende Evrakı Arzuhal
ve Jurnaller
on I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Kaynakça
Abdülbaki [Gölpınarlı], Melâmîlik ve Melâmîler,
İstanbul, 1931.
Aydın, Bilgin; Yurdakul, İlhami; Işık, Ayhan; Kurt,
İsmail; Yıldız, Esra, İstanbul Şer'iyye Sicilleri Vak¬
fiyeler Katalogu, İstanbul, 2015.
Berk, Süleyman, Zamanı Aşan Taşlar, İstanbul, 2016.
Canatar, Mehmet, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defte¬
ri 1009 (1600) Târîhli, İstanbul, 2004.
Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi, Tercüme
ve Tahşiye: Hrand D. Andreasyan, İstanbul, 1952.
Ergun, Sadeddin Nüzhet, Türk Musikisi Antolojisi
Dinî Eserler, İstanbul, 2 C, 1942-1943.
Türk Şairleri, İstanbul, 1931.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Hazırlayanlar: Ro-
bert Dankoff, Seyit Aİİ Kahraman, Yücel Dağlı,
İstanbul, 2006.
Galitekin, Ahmed Nezih, Osmanlı Kaynaklarına
Göre İstanbul, İstanbul, 2003.
Gelibolulu Mustafa Âlî, Nusret-nâme, Hazırlayan:
Prof. Dr. H. Mustafa Eravcı, Ankara, 2014.
Göncüoğlu, Süleyman Faruk, Yollar ve Kapılar,
İstanbul, 2013.
Hadîkatü'l-Vüzerâ ve Zeylleri Osmanlı Sadrazam¬
ları, Hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Arslan, İstan¬
bul, 2013.
Hâfız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih,
Hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin, Vahid Çabuk, İs¬
tanbul, 1985.
İsmail Hâmi Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi
Kronolojisi, C. 5, İstanbul, 1971.
İşli, Esin Demirel, İstanbul Tekkeleri Mimarisi
Eklentileri ve Restorasyonu, İstanbul, 1998 (Ba¬
sılmamış doktora tezi].
Karaca, Zafer, "Zoodohos Piyi Kilisesi" maddesi,
DBİA, C. 7, s. 565-566, İstanbul, 1994.
. İstanbul'da Osmanlı Dönemi Rum
Kiliseleri, İstanbul, 1995.
Kılıç, Mahmut Erol, "Yedi Tepeli Şehrin Tekkele¬
ri Ve Muhyiddîn Efendi'nin "Tomâr-ı Tekâyâ"sı"
İstanbul Armağanı 3, Hazırlayan: Mustafa Arma¬
ğan, İstanbul, 1997, s. 259-274.
Kolçak, Olcay, Adile Sultan, İstanbul, 2005.
Konur, Himmet, İbrahim Gülşenî Hayatı, Eserleri,
Tarikatı, İstanbul, 2000.
Korkmaz, M. Şefik, İstanbul Tekkeleri ve Postni-
şinleri, İstanbul, 2016.
Köse, Fatih, İstanbul Halvetî Tekkeleri, İstanbul, 2012.
Kutay Cemal, "Makbûl İbrahim Paşa, Nasıl Mak-
tûl İbrahim Paşa Olmuştu?" Tarih Konuşuyor
Dergisi, Ç. 3, sayı: 15, Nisan 1965, s. 1181-1186.
Lâlizâde Abdülbâki, Sergüzeşt Aşka ve Âşıklara Dair,
Hazırlayan: Tahir Hafızalioğlu, İstanbul, 2001.
Mazak, Ferda, Ölümünün 100. Yılında Sultan II.
Mahmud'un Kızı Âdile Sultan Hayatı, Vakıfları ve
Hayratı, İstanbul, 2000.
Mehmed Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul, 1336.
Meral, Arzu, Seyyid Seyfullah Külliyâtı, 2 C, İstan¬
bul, 2014.
Osmanzâde Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, Ha¬
zırlayanlar: Prof. Dr. Mehmet Akkuş, Prof. Dr. Aİİ
Yılmaz, 5 C, İstanbul, 2015.
Ökçesiz, Mahmut, http://www.turizmhaberleri.
com/KoseYazisi.asp?ID=3661
Önal, Ebul Faruk; Bekçi, Sabit, Sultan İkinci Ab-
dülhamîd Hân'ın Hayır Eserleri, İstanbul, 2006.
Özcan, Ahmed, Peygamber Efendimizin Torunla¬
rından Seyyid Nizâm Hazretleri, İstanbul, 2000.
Özdamar, Mustafa, Dersaâdet Dergâhları, İstan¬
bul, 2007.
Özdemir, Hikmet, Âdile Sultan Divânı, Ankara, 1996.
P. Ğ. İnciyan, 18. Asırda İstanbul, İstanbul, 1976.
Pakalın, Mehmet Zeki, Maliye Teşkilâtı Tarihi, An¬
kara, 1977.
Sarıcık, Murat, Osmanlı İmparatorluğu'nda Nakî-
bü'l-Eşrâflık Müessesesi, Ankara, 2003.
Tabîbzâde Mehmed Şükrî, Silsilenâme-i Süfîye
Si isi lenâmetü'l-A liyye ti 's-Sâdâ ti 's-S ûfiyye.
Tanışık, İbrahim, İstanbul Çeşmeleri, 2 C, İstan¬
bul, 1943.
Tanman, M. Baha, "Seyyid Nizâm Tekkesi" mad¬
desi, DBİA, C. 6, s. 544-545, İstanbul, 1994.
"Zeytinburnu İlçesi’ndeki Tekkeler", Surların Öte
Yanı Zeytinburnu, Hazırlayan: Burçak Evren, İs¬
tanbul, 2014.
İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellik¬
leri Tipoloji Denemeleri, İstanbul, 1990 (Basılma¬
mış doktora tezi).
Tosun, Necdet, "Seyyid Nizâmoğlu" maddesi,
DİA, C. 37, s. 73-74, İstanbul, 2009.
Ünal, Mehmet Aİİ, Osmanlı Tarih Sözlüğü, İstan¬
bul, 2011.
Yahyâ Âgâh Efendi, Mecmû'âtü'z-Zarâif Sandüka-
tü'l-Ma'ârif Hazırlayan: Mehmed Serhan Tayşi,
İstanbul, 2014.
Yılmaz, Fehmi, Osmanlı Tarih Sözlüğü, İstanbul,
2010 .
Yılmaz, Necdet, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf,
İstanbul, 2001.
Yücer, Hür Mahmut, Osmanlı Toplumunda Tasav¬
vuf 19. Yüzyıl, İstanbul, 2003.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Necip Bey Haritasında Zeı
yitinburnu'nun doğu bölgesi
92
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
<
u>
<
* *3’ı'Jı«. , ■' ^jjLl
ıbyL jft ^tj/ı-f^r± r JWt''ü
't/£j» ,)Kt U jH ı'i,*
yy 1 — n, ı u j. <
^ O* >
«A**^
«**# 3 ? 332 s^
£^>r ^ nn.:r. -■ .; ; ^v^APİıJÜ {iv-*^ _, ,
*-.,**£
.Îİ^'V*
r İ??^BSrv : -
m^UkJjÜ. rV ;
*'■ *^rfJM>
94
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 1
(Davud Paşa Mahkemesi Sicilleri, No: 95,
v. 58/B)
Muhammed Saîd ve Muhammed ta¬
rafından Davud Paşa Mahkemesinde
yazılmıştır.
Vakıf Sâhibi: İstanbul'da Arabacı Be¬
yazıt Mahallesindeki Zâviye'de sâkin
Bayram Dede b. Abdu's-Selâm
Aynı mahallede bulunan Zâviye'nin
İçerisindeki Müştemilât:
1- Altlı üstlü iki ev
2- Üstte Mutfak
3- Su Kuyusu
4- Gölgelik
5- Fırın
6- Tuvalet
7- Meyveli Ağaçları Olan Bahçe
Zâviye'nin Dışarısındaki Müştemilât:
1- Büyük bir Hangâh
2- Vakıf Sâhibi'ne ait bir Türbe
3- Meyveli Ağaçlarla birlikte Müslü¬
man kabirleri
4- Taşlar
5- Beş Hücre
6- Su Kuyusu
7- Tuvalet
8- Altta Mutfak
Keyvân Bey b. Abdullah el-Cündî ve
Muslihiddin b. Abdullah'ın mülküdür.
Silivri Kapı Dışındaki İkinci Zâvi¬
ye'nin Müştemilatı ise
1- Bir Ev
2- Türbe
3- Su Kuyusu
4- Sofa
5- Tuvalet
6- Mutfak
7- Bahçe
Bir tarafında Ahmet Efendi Çiftliği,
diğer tarafında Seyyid Ali Bostânî
mülkü ve diğer iki tarafı genel yolla
sınırlıdır.
Müslümanların kabristanı ise, üç ta¬
rafıyla Silivri Kapı dışına kadar sınırlı
olarak vakıf sâhibi tarafından vakfe-
dilmiştir.
Seyyid Ahmed Nizâmeddin b. Seyyid
Şihâbeddin b. Seyyid Cüneyd el-Bağ-
dâdî el-Hüseynî
Tescil için mütevelli el-Hâc Ali b. İb¬
rahim'dir.
948 senesinin Zilhicce'sinin ortala¬
rında [28.03-06.04.1542] yazılmıştır.
Şahitler:
Seyyid İsmail Efendi b. Abdullah
Seyyid Mustafa Efendi b. Halil
Muslihiddin Efendi b. Ahmed
İzzeddin Efendi b. Haşan
Şihâbeddin Efendi b. Ali
Ziyâeddin b. Muhammed
Rizâeddin Efendi b. Ali
Haşan b. Hüseyin
Ahmed b. Veli
Seyyid Nureddin b. Haşan
Seyyid Abdu'l-Kâdir b. Mahmûd
Şeyh Haşan b. Ali
Seyyid Mevlâ b. Ali
Molla Nusreddin b. Şa'bân
Muhammed Sâbit Efendi b. Abdullah
Seyyid Muhammed Vâlid b. Ca'fer
Seyyid Ali b. Ali
Zülfikâr Dede
Koca Mustafa Paşa Şeyhi Merkez
Muslihiddin
Tercüme, Yrd. Doç. Dr. Ali Vasfi Kurt Bey tara¬
fından yapılmıştır.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 2 BOA. A. ADVNSRSK.D, NO: 177,
V
OA I SEYYİD NİZÂM HZ.
TU I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 2
BOA. A. ADVNSRSK.d, No: 177, s. 8
1] Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn-ı Mülûkâne'ye mülhak evkafdan Silivrikapusı
hâricinde makâbir-i müslimîn haffarcılığı meşrûtasıçün merhûm eş-Şeyh Nizâ-
meddin kuddise sırrahu'l-azîz türbesi vakfından ber-vech-i meşrûta msf hisse
2) türbedârlık ciheti Seyyid Mehmed Necib müşterek haffarlık ve türbedârlık-ı
mazkûrun msf hissesi dahi ber-vech-i meşrûta es-Seyyid eş-Şeyh Abdülkerim
ibn-i Seyyid Ahmed'in ve sümün hisse haffar-ı kabr ciheti es-Seyyid eş-Şeyh
Abdülkerim bin Ahmed'in 3) olduğu ve rub' hisse haffar-ı kabr ciheti Şerife
Nefise ve Şerife Hadice kerimesin ve rub' hissesi dahi Seyyid Mehmed Necib
müşterek haffarlık ve rub' ve sümün hissesi dahi es-Seyyid Mehmed Emin
ibn-i Seyyid Mehmed'in ve Silivrikapusı 4) hâricinde mekâbir-i müslimîn-i
Bi'r-i mâ ve Kostantıniyye mahallâtından Arabacı Bâyezid mahallesinde vâki'
olup hayrât-ı Bayram Dede zâviyeleri vakfının tevliyeti es-Seyyid Mehmed Ne¬
cib Efendi ibn-i Seyyid eş-Şeyh Abdüssamed 5] biraderzâdeşin ve Silivrikapusı
hâricinde merhum Elekci Dede türbesi vakfının türbedârlığı es-Seyyid eş-Şeyh
Mehmed Necib ibn-i Seyyid eş-Şeyh Abdüssamed'in ve Silivrikapusı dâhilin¬
de Arabacı Bâyezid 6) mahallesinde Emirler Tekkesi dimekle ma'rûf merhûm
Seyyid Seyfeddin Efendi vakfı Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrûta meşihâti
Seyyid Mehmed Necib ibn-i Seyyid eş-Şeyh Abdüssamed'in başka başka berât
ile üzerinde 7] olduğu Evkâf Muhâsebesi'nden muhrec derkenar kaydından
ve derûn-ı arzuhalde mezkûr Yakub Efendi zâviyesi vakfı meşihat ve türbe-
dârlığına dair kayda zaferyâb olunamadığı muhasebe-i mezbûreden yazılan
8] derkenarda merkûmûnun her biri birbirini müte'âkiben fevt ve cihât-ı
mezkûre mahlûl ve hizmet-i lâzımeleri mu'attal olmağla es-Seyyid Ali Halife
müteveffa-yı merkûm es-Seyyid Mehmed Necib Halife'nin biraderzâdesi 9]
evlâd-ı evlâd-ı vâkıfdan ve cihât-ı mezkûre her veçhile mahall ve muhikk ol¬
duğun bahisle cihat-ı mezkûreyi ammi müteveffa-yı merkûmûn mahlûlünden
kendüye tevcih ve yedine berât-ı âlîşân i'tâsım merkûm 10) es-Seyyid Ali Hali¬
fe bin Mustafa bir kıt'a arzuhal ile ve müteveffa-yı mezbûrun sülbiye kebîr kızı
Şerife Cemile Kadın dahi cihat-ı mezkûre müteveffa-yı mezkûrun mahlûlün¬
den kendüye veyahud vasisi olduğu kendüsinin 11) sadrî seğir oğlu ya'ni mü-
teveffa-yı mezbûrun hafidi es-Seyyid Haşan Molla'ya tevcihi merbut arzuhâlle
lede'l-istid'â cihat-ı mezkûrenin kimin müşterekiyle olduğu ve amel-i kadîmi
ne veçhile olduğu bilinemeyüp 12) ol veçhile tarafeyn huzûr-ı nâzır olunan
devletlü es-Seyyid Mehmed Hasib Paşa hazretlerinin ma'kud meclis-i şer'e
celb ile meşâyih-i izâmdan ve tarîk-i Sa'diyyeden Fındıkzâde post- 13) nişîni
eş-Şeyh Osman Efendi ibn-i Mehmed ve Sancakdâr postnişîni Hafız Mustafa
Efendi ibn-i Abdülmecid ve Kâdiriyyeden Vânî postnişîni es-Seyyid eş-Şeyh
Abdullah Efendi ibn-i Abdullah 14) ve Zihgirci postnişîni Alyanak Ali Efendi
ibn-i Mehmed Emin hazır olduğu halde muvacehe etdirildikde mumâ-ileyh
Seyyid Nizâm kuddise sırruh hazretlerinin türbedârlık ciheti tâife-i 15) nisvâ-
na ve sagire tevcih olunur kaydın olmadığı içün türbedârlık-ı mezkûr müstakil
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mumâ-ileyh Ali Halife ve mezkûr Elekci Dede vakfı tarbedârlığı dahi sagir-i
merkûma 16) bâliğ ve bi'n-nefs eda-yı hizmete iktidar kesb edinceye değin
Koca Mustafa Paşa hânkâhı şeyhi tarafından bir zât intihâb ile eda-yı hizmet
etdirilmek şartıyla 17) sagir-i merkûm müstakilen ve mumâ-ileyh Seyyid Sey-
feddin Tekkesi meşihati ciheti dahi kezalik şeyh-i mumâ-ileyhin marifetiyle
bi'n-niyâbe icra-yı hizmet etdirilmek şartıyla merkûm Seyyid Ali Halife 18) ile
sagir-i mezbûre müştereken tevcihi taraf-ı hazret-i fetvapenâhî ile lede'l-mu-
habere tensib ve tasvib ve tarafeyn dahi bi'r-rıza ve vâfi' Ali Halife'nin cihat-ı
mezkûreye... eylediği 19) hâzirûn-ı merkûmûnun tensibleriyle zâhir olmağla
bu sûretde mumâ-ileyh Seyyid Nizâmeddin kuddise sırruh hazretlerinin tür-
bedârlık ve haffarlık cihatı müstakil mumâ-ileyh Seyyid Seyfeddin 20) hazret¬
lerinin meşihat ve zâviyesin tevliyetin msf hisseleri mumâ-ileyh Seyyid Ali Ha-
life'ye ve ber-vech-i meşrûh Seyfeddin ve tevliyet cihetin diğer msf hisseleriyle
Elekci Dede türbedârlığı 21) sagir-i merkûm bâliğ ve bi'n-nefs eda-yı hizmete
iktidar kesb edinceye değin şeyh-i mumâ-ileyhin ma'rifetiyle bi'n-niyâbe eda¬
yı hizmet etdirilmesi şartıyla sagir-i merkûma yedlerine 22) başka başka be¬
rat i'ta menût-ı nizâm-ı âlî idiüğin Evkâf-ı Hümâyûn müftî vekili faziletli Ömer
Hüsameddin Efendi'nin İlâmında... gösterildiği üzre ber-vech-i meşrûta 23)
türbedârlık ve haffarlık-ı kabr ve tevliyet ve def'a türbedârlık ve meşihat cihet¬
leri mutasarrıfları Seyyid Mehmed Necib ve es-Seyyid Abdülkerim ve Seyyid
Mehmed Emin ve Şerife Nesibe ve Şerife Hadice'nin 24) müte'âkiben vefatları
vukû'uyla mahlûllerinden cihat-ı mezkûreden türbedârlık ve haffarlık cihetle¬
ri tamamiyle meşihat ve tevliyet cihetlerinin msf hisseleri mumâ-ileyh es-Sey-
yid Ali Halife ... 25) msf hisse ile diğer müstakil türbedârlık ciheti müteveffa-yı
merkûm Mehmed Necib'in hafîdi sagir es-Seyyid Haşan Molla bi'n-nefs eda-yı
hizmete kesb-i iktidar edinceye değin Koca Mustafa 26) Paşa hânkâhı şeyhi ta¬
rafından bir zât intihab ile bi'n-niyâbe eda-yı hizmet etdirilmek şartıyla sagir-i
merkûma başka başka bi't-tevcih yedlerine şurûtu derciyle berâtı ve tevliyeti-
çün 27) mülhakat hizmeti defterlerine ilmühaber i'ta olunmak bâbında nâzır-ı
müşârün-ileyh hazretleri telhis etmeğle mûcebince tevcih buyurulmak üzre
şeyhülislâm ve müftiyyü'l-enâm 28) olan İsmet Beyzâde devletlü semâhatlü
Ahmed Arif Hikmet el-Hüseynî Beyefendi hazretleri işaret eylemekle işaretleri
mûcebince tevcih ve başka başka beratlar ve ilmühaber 29) i'ta olundu.
Fî 14 C sene 264 [18.05.1848]
OA I SEYYİD NİZÂM HZ.
70 I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
^ w,;-" f
.,• ... 'S**** ,, T
CTf* *■&*&*& .i. S
- ri ■ A- " V ■ t ' „r 1 -
1 . ^*> ******* >r.. f.
/ ^ ijtgr \ f. f" i**-'Hu,* :J '' *"**+**>£
OSMANLI ARŞİVİ 1
BEO ’_ -
^jyj?<k33â3| ZT
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
99
VESİKA NO: 3 BOA. BEO, NO: 4658/349339-A
VESİKA NO: 3 BOA. BEO, NO: 4658/349339-B
100
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
1 \ı
"f/ SS*. 7
?/ ‘ /
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
101
VESİKA NO: 3 BOA. BEO, NO: 4658/349339-C
Vesika No: 3
BOA. BEO, No: 4658/349339-A, B, C
Hüve
ŞÛRÂ-YI DEVLET
Mülkiye ve Ma'ârif
Aded
37939
850
1) Silivrikapusı'nda Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah dergâh-ı şerifleri
postnişinlikleri hakkında evlâd-ı müşârün-ileyhimadan sagir Ken'an ve Tur¬
han efendilerle Şeyh Haşan Adlî ve Şeyh Mustafa Nûri efendiler 2] arasında
muhdes ihtilâfa dair Şûrâ-yı Devlet Mülkiye ve Ma'ârif Dâiresi'nden 4 Kânûn-ı
sâni sene 335 [04.11.1919] tarihinde tanzim ve takdim kılınan mazbata üze¬
rine Meclis-i Meşâyih'den tanzim olunan 30 Haziran sene 335 [1919] tarihli
mazbatanın takdimini 3] mutazammın tezkire-i meşihatpenâhî Şûrâ-yı Dev¬
let'e havale buyurulmakla alâkadârân taraflarından verilen arzuhallerle be¬
raber Mülkiye ve Ma'ârif Dairesi'nde kıraat ve tarafeyn iddi'â ve müdafaaları
istima' ve irâ'e eyledikleri 4] vesâik ve fermanlar tedkik olundu.
5) Meclis-i Meşâyih'in sâlifü'z-zikr mazbatasında Silivrikapusı haricinde kâin
Seyyid Nizâmeddin hazretleri hânkâhının meşihat ve cihat-ı sâiresiyle o ci¬
varda Emirler Tekkesi demekle ma'rûf Seyyid 6] Seyfullah Efendi dergâh-ı
şerifi meşihat cihetinin bâ-berât-ı âlî mutasarrıfı seyyid-i müşârün-ileyh
evlâdından Şeyh İbrahim Şuâeddin'in bin üç yüz otuz iki senesinde bilâ ve-
led-i zükûr vukû'-ı vefâtıyla 7] münhal olan Seyyid Nizâmeddin hânkâhının
meşihat ve cihat-ı sâiresi tarikat-ı Halvetîyyeden Şeyh Haşan Adlî ve Seyyid
Seyfullah Efendi dergâh-ı şerif meşihatı tarikat-ı mezkûreden Şeyh Mustafa
Nûri efendiler 8) uhdelerine asaleten tevcih olundukdan sonra cihat-ı mezkû-
renin Seyyid Nizâmeddin hazretleri evlâdına meşrûtı iddiâ olunması üzerine
keyfiyet Şûrâ-yı Evkâf'ca tedkik olunarak Kuyûd-ı Vakfiye 9] İdaresi'nin der¬
kenarlarında mahkî Bayram Dede ve mu'ahharen yapılan merhûme Âdile
Sultan vakfiyeleriyle te'âmüle istinaden cihat-ı mezkûre Seyyid Nizâmeddin
ve Seyyid Seyfullah evlâd ve sülâlesine batnen 10] ba'de batnin meşrûta ol¬
duğu ve sülâle-i müşârün-ileyhimadan müteveffa Şeyh Şuâeddin Efendi'nin
biraderleri ve Âdile Sultan vakfiyesinde muhassas bi'z-zikr Tal'at ve Lütful-
lah efendiler ihzârında sâbitü'l-neseb 11] sagir Seyyid Ken'an ve Seyyid Tur¬
han mevcud bulunduğu ifade olunmasına ve Meclis-i Meşâyih'den verilen
ikinci bir mazbataya binâen ber-vech-i meşrûta Seyyid Nizâmeddin hânkâhı
meşihat ve cihat-ı sâiresinin mumâ-ileyh 12] Haşan Adlî Efendi uhdesinden
ref'i ve mumâ-ileyhin niyabetiyle evlâd-ı müşârün-ileyhden olduğu hükmen
sabit olan sagir Ken'an ve Seyfullah Efendi dergâhı meşihatının Mustafa Nuri
Efendi uhdesinden ref'i ve yine mumâ-ileyhin niyabetiyle 13] keza evlâd-ı
müşârün-ileyhden sagir Turhan'a tevcih ve beratları i'ta olunmuş ve bi'l-âhire
in? I SEYYİD NİZÂM HZ.
ıuz - I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mumâ-ileyhima Haşan Adlî ve Mustafa Nûri efendiler tarafından Mahkeme-i
Evkaf'da ifade olunan da'vada Âdile Sultan vakfiyesinde 14) muharrer (Seyyid
Nizâmeddin evlâdından Şuâeddin Efendi'ye ve evlâdına ve inde'l-inkıraz bi¬
raderlerinin batnen ba'de batnin evlâdlarına babalarının tarikine salik-i âbid
ve zâhid ve irşâda kâdir olmak) şartını 15) sagiran-ı mezbûran haiz olmadık¬
larından inde'l-bülûğ kesb-i ehliyet ve taleb eyledikleri hâlde icabına bakıl¬
mak üzre cihat-ı mezkûrenin asaleten uhdelerinde ibkası iddi'â ve ol veçhile
i'lâm istihsal 16) olunarak Seyyid Seyfullah Efendi dergâhı meşihati hakkın-
daki i'lâm Fetvahâne-i âlî ve Meclis-i Tedkikât-ı Şer'iye'ce görüldükden sonra
Şûrâ-yı Evkâf'a lede'l-havale mahkemece isnad olunan nukât başlıca Seyyid
Seyfullah 17) Efendi'nin vakfiyesi mukayyed olmadığından şart-ı tevcih bili¬
nemediği gibi cihat-ı mezkûrenin te'âmülen Seyyid Nizâmeddin evlâdına tev¬
cih olunageldiğine dair murafa'a-i şer'iyye cereyan etmemesinden ve sagir-i
merkûm 18) Turhan'ın müteveffa Şuâeddin Efendi'nin mahdumu olmayup
biraderinin sagir olduğu anlaşılmış ve hâlbuki Kuyûd-ı Vakfiye İdaresi'nden
muhrec kaydda merhum Seyyid Seyfullah Efendi'nin İstanbul'da 19) Silivrika-
pusı dâhilinde Arabacı Bâyezid mahallesinde Emirler Tekkesi demekle şehîr
Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrûta meşihat ciheti Seyyid Nizâmeddin ev¬
lâdından Mehmed Necib Efendi uhdesinde iken 20) 1262 tarihinde birader-
zâdesi olan evlâd-ı seyyid-i müşârün-ileyhden Seyyid Ali ve hafîdi sagir Ha-
san'a ve anın vefatıyla msf hissesi 1266 tarihinde uhdesindeki hisseye ilhâken
mumâ-ileyh Seyyid Ali ve anın vefatıyla 21) 1292 tarihinde Seyyid Şuâeddin
Efendi'ye tevcih olunduğu gösterilmekle beraber Şeyh Bayram Dede Vakfı
hakkında ihbara müsteniden 987 tarihinde tanzim edilmiş olup kuyûd-ı vakfi¬
yece vakfiye makamında müseccel bulunan 22) hüccet-i şer'iyede İstanbul'da
mahalle-i mezkûrede bina eylediği zaviyesiyle Silivrikapı hâricinde bina eyle¬
diği zaviyesi hayatda oldukça kendisine ba'de neslen ba'de neslin evlâda vakf-ı
âharlarında 23) es-Seyyid Nizâmeddin Efendi'ye ve ba'de neslen ba'de neslin
bunun evlâdına vakf eylediği musarrah bulunduğu anlaşılmış olup ber-vech-i
muharrer kuyûd-ı vakfiye evlâd-ı müşârün-ileyh yekdiğerini müte'âkib üç 24)
tevcihi ihtiva ederek mertebe-i muamele çıkdığı gibi sâlifü'z-zikr hüccet mün-
dericâtı te'âmül ile te'yyüd etmekde bulunmasına ve sagir-i mumâ-ileyhin
Seyyid Nizâmeddin evlâdından olduğu mahkeme-i evkâfm kaziye-i 25) muh¬
keme halini iktisab eden i'lâmı mündericâtıyla rehîn-i rütbe-i sübut olmasına
binâen dergâh-ı mezkûr meşihat cihetinin Mustafa Nûri Efendi'den ref'iyle
mumâ-ileyh niyabetiyle seyyid-i müşârün-ileyh evlâdından sagir Turhan'a
26) tevcihi hakkındaki kararın ittihâzına Şûra'ca zarûret görüldüğü ve aynı
sûretle muameleye ma'ruz kalmış olan Seyyid Nizâmeddin dergâhı meşihati
hakkındaki evrak üzerine dahi ittihaz olunan kararda 27) ma'lûmat-ı ma'rûza
Tevcih-i Cihat Nizâmnâmesi'yle münhasıran Şûrâ-yı Evkâf'a mevdû' bulunan
salâhiyete istinaden ve Bayram Dede Vakfı hakkında mevzû'-ı bahs olan hüc¬
cet mündericâtıyla meşihat-ı mezkûrenin seyyid-i müşârün-ileyh 28) evlâdı
uhdesinde te'âmül mertebesine varan tedavülü müsbet kuyûd-ı vakfiyeye te-
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ıu ^
be'an ifa edilmiş olmasına ve hükkâmın münferiden tevcih-i cihat emrindeki
salâhiyetleri bu bâbdaki nizâmnâme mûcebince mürtefi' olduğundan 29) do¬
layı bahs olunan i'lâm-ı âhirde hilâf-ı salâhiyet i'ta edilmiş olmağla beraber
esasen bir hükmü nakz edemeyeceği tabi'i olup inha mahiyetinde olmasıyla
Mahkeme-i Temyiz-i Şer'iyye Dâiresi'nce görülmüş olması da bu mahiyeti 30]
tağyir ve tebdil etmeyeceği cihetle vâcibü'l-tenfiz bir kat'iyet-i hükmiyeyi ifade
edemeyeceği 16 Mayıs sene 333 tarihli ve 814 numerolu müzekkirede beyân
ve Tevcih-i Cihat Nizâmnâmesinin gayr-i meşrû'ta cihata 31] mutasarrıf iken
vefat edenlerin bırakdıkları evlâd-ı sıgârın muhafaza-i hukûku zımnında asla
niyabeti kabul ve te'yid ve şimdiye kadar da mu'âmele o yolda cereyan etdiği
hâlde evlâdiyet veçhile meşrûta cihata 32] henüz isbat-ı ehliyetle mükellef tu¬
tulacak sinn-i Nizâmiye vasıl olamamış sigar içün Nizâmnâme-i mezkûrun bu
usûlü adem-i tatbike âmir telâkki edilmesi ahkâm-ı umûmiyeye müstenit rûh-ı
nizâma külliyen 33] münâfi' olduğundan bahisle iki kıt'a derkenar ile i'lâm-ı
mezkûr ve evrâk-ı şâire mahkemeye i'âde edilmişdir. 34] Bi'1-âhıre keyfiyet
temyiz olundukda vakfiye ve vesâik-i şâire mü'eddalarına nazaran imamet-
den ma'da meşihat ve tevliyet ve cihat-ı şâire ez kadîm Seyyid Nizâmeddin
evlâdına tevcih edilegeldiği ve o miyanda 35] sagir de bulunduğu müstefad
olmağla Âdile Sultan vakfiyesinin şurûtu ancak kendi vakfı ve ihdas eylediği
cihâtın tevcihi hakkında i'mâliyle dergâh-ı mezkûr şeyhi mine'l-kadîm evlâd-ı
müşârün-ileyhe 36] tevcihi müte'âmil olduğu münfehim olan cihât-ı sâirenin
tevcihini te'âmül-i kadîmin muhafazası muktazi bulunduğundan istinâfen ted-
kik ve faslı zımnında kâdıaskerlik mahkemesine tevdi'ine Mahkeme-i Temyiz-i
37) Şer'î'den 21 Kânun-ı sâni sene 334 tarihinde karar verildiği dosyasında
mahfûz i'lâm-ı mezkûr zahrında muharrer derkenardan anlaşılmışdır.
38) Seyyid Seyfullah dergâhının meşihat cihetinin uhdesinde ibkâsı lüzûmuna
dâir verilen i'lâm Mahkeme-i Temyiz-i Şer'iye Dâiresi'nce tasdik edildiğinden
bahisle istid'â-yı ma'deleti mutazammın Mustafa Nûri Efendi tarafından 39)
Şûrâ-yı Devlet'e vukû' bulan müracaat üzerine Şûrâ-yı Evkaf ve Meclis-i Meşâ-
yih'in bu bâbdaki mütala'aları lede'l-istifsar Şûrâ-yı Evkaf sâlifü'l-arz müzek-
kire ve derkenarlarından bahisle meşihat evlâd-ı 40) sıgâra meşrût olduğu¬
nu beyân etmiş ve Meclis-i Meşâyih'de Şûrâ-yı Evkâfca isnad olunan Bayram
Dede vakfyesinin gerek Seyyid Nizâmeddin gerek Seyyid Seyfullah zaviyeleri¬
ne ta'alluku olmayup Bayram 41) Dede zaviyesiyle mevzû'-ı bahs olan Seyyid
Nizâm ve Seyyid Seyfullah efendiler zaviyelerinin başka başka olduğunun in-
de'l-tahkik nümayan olduğunu beyan etmişdir.
42) Ber-vech-i ma'ruz cereyan etmiş olan mu'âmelât neticesinde Şûrâ-yı Dev-
let'ce tanzim kılınan mazbatada sâlifü'z-zikr Mahkeme-i Teftiş-i Evkaf'dan i'ta
olunan i'lâmın Mahkeme-i Temyiz-i Şer'iye Dâiresi'nce tasdik edildiği anlaşıl¬
masına 43) binâen âhiren neşr olunan Meclis-i Meşâyih Nizâmnâmesi mûce¬
bince işin merci'-i tedkiki olan meclis-i mezkûrda yeniden tedkiki ile hâsıl olu¬
nacak neticeye göre bir karar ittihâzı dermeyan edilmesi üzerine Meclis-i 44)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Meşâyih'den tanzim olunan 19 Rebîülhahire sene 337 tarihli mazbatada Bay¬
ram Dede Vakfiyesi Seyyid Seyfullah Efendi dergâhı içün medar-ı istinad ola¬
mayacağından cihet-i mezkûre içün dahi cihât-ı gayr-i meşrût 45) hakkındaki
ahkâmın tatbikiyle tevcih ol veçhile meşihatın asaleten Mustafa Efendi uhde¬
sinde ibkâsı lüzumu ifade olunmuş ise de keyfiyet mûceb-i âliye iktiran etme-
yüp husûs-ı mebhûs hakkındaki te'âmül ve merbûtat meyanında 46) bulunan
kuyûd-ı kadîme-i vakfiyenin kuyûd-ı resmiyesi nazar-ı dikkate alınarak icabı
beyan buyurulmak üzere Fetvâhâne-i âli'ye havale buyurulması üzerine bu
gibi cihâtın tevcihi ve ana müte'allik hususâtın tedkiki Meclis-i 47) Meşayih'e
aid olmağla işaret buyurulan te'âmül ciheti tedkik ve icab eden karar ittihaz
olunmak üzre 22 Cumâdelâhire sene 337 tarihli ve 26 numerolu derkenarda
mezkûr mazbata ve evrak-ı müteferri'a 48) takımıyla meclise tevdi' edilmekle
tekrar tedkik ve mütala'a olunarak Şûrâ-yı Devlet'ce dahi hükmü fesh edilme¬
yen Şûrâ-yı Evkâfın sâlifü'l-arz 16 Mayıs sene 333 tarihli müzekkiresinde bast
ü beyan olmuş olduğu 49) üzre Seyyid Nizâmeddin ve oğlu Seyyid Seyfullah
efendiler hazerâtı dergâhları meşihat ve cihât-ı sâiresinin mine'l-kadîm aziz-i
müşârün-ileyh evlâdına meşrut ve ol veçhile tevcihi müte'âmil olduğu 50)
Kuyûd-ı Vakfiyye İdaresi'nin kuyûd-ı Tesmiyesiyle sabit ve muhakkak olması¬
na ve âhiren sagir Ken'an ve Turhan'ın vasileri tarafından ibraz olunup müta¬
la'a ve birer sûret-i musaddıkaları dosyaya vaz' olunan 51) birisi Seyyid Sey¬
fullah Efendi'nin sulbî sigar evlâdı aleyhine dergâhın mebni bulunduğu havali
bâ-berat uhdesine tefviz olunan Bekir Paşa tarafından ikame edilen da'va üze¬
rine evâsıt-ı 52) Cumâdelûlâ sene 998 [13-27.03.1590] tarihinde bi'z-zât Sey¬
yid Seyfullah Efendi huzûr-ı mahkemede isbat etdiği vakfiyeyi nâtık i'lâmı hâkî
olmağla tedkikat-ı lâzıme bi'l-icra hükm-i mezkûru te'yiden verilmiş ve diğeri
seyyid-i müşârün-ileyhin 53) evlâdı beyninde zuhûr eden cihet münaza'ası
üzerine 18 Şa'ban sene 1145 [31.01.1733] tarihinde sâdır olmuş hükmü hâvi
iki kıt'a i'lâm-ı şer'îde Silivrikapusı dâhilinde Arabacı Bâyezid mahallesinde ve
bâb-ı mezkûr 54) haricinde Bayram Dede tarafından bina edilüp kendisine
ba'de evlâdına ve inkırazında Seyyid Nizâmeddin Efendi'ye ba'de neslen ba'de
neslin müşârün-ileyhin evlâdına meşruta olduğu beyan olunan zaviyeler 55)
el-yevm Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin medfun bulunduğu bâb-ı mezkûr
haricindeki hânkâh ile dâhilinde bulunan Emirler Tekkesi denilmekle ma'ruf
olan Seyyid Seyfullah Dergâhı olduğu tasrih ve tavzih 56) edilmiş olduğundan
bu sûretle de mes'ele bir kat daha tenevvür etmiş ve Şûrâ-yı Devlet ile Fet-
vahâne-i âliye'nin kararlarında tasrih edilmiş olduğu veçhile tekâyâya mü¬
te'allik bi'l-cümle cihâtın tevcih ve ref'i salâhiyeti 57) 6 Şevval sene 336
[15.07.1918] tarihli Meclis-i Meşâyih Nizâmnâmesi ahkâmıyla Meclis-i Meşâ-
yih'e mevdu' bulunmasına binâen Seyyid Nizâmeddin hânkâh-ı şerifi meşihat
cihetiyle imamet ve hitâbet ve türbedârlık ve haffar-ı kabr cihetlerinin 58)
mumâ-ileyh Şeyh Haşan Adlî Efendi niyabetiyle ve şart-ı vâkıf ve te'amül-i ka¬
dîm veçhile bâ-berât-ı âlî mutasarrıfı bulunan evlâd-ı müşârün-ileyhden sagir
Turhan bin Servet'in uhdelerinde kemâkân ibkâlarına 59) bir re'y-i muhalife
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
karşı ekseriyet-i ârâ ile karar verilmekle sûret-i ma'rûza rehin-i tasvib-i sâmi-i
cenâb-ı meşihatpenâhî buyurulduğu takdirde mu'âmele-i kaydiye ifa ve tecdi-
den icab eden beratları tastir ve i'ta olunmak 60) üzre mazbatanın matviyyen
takdim kılındığı ve ekalliyet re'yinde dahi Meclis-i Meşâyih'e ibraz edilmiş 998
tarihli i'lâm bir vakf beyyinesi i'lâmı olup bilâ beyyine mazmûnuyla amel olu¬
nacak tezvir ve tasdi'den 61) salim usûl-i nizâmîsi dairesinde müseccel
kuyûd-ı mu'tebere ile mukayyed hücec-i şer'îden olmadığı ve şu şurût ve
kuyûd mazmûnuyla amel edilen hücec-i şer'iyyeden olduğu farz edildiği sûret-
de dahi i'lâm-ı mezkûrun 62) ihtiva eylediği menât-ı hükm bi'z-zât Seyfullah
Efendi dergâhının dahil olduğu kıt'a-i arazinin vakfiyetine münhasır bulun¬
makla şerâit-i vâki'i ta'yin ve tesbit husûsunda bir güne te'siri olmayacağı ve
şurût-ı vâkıfa 63) ta'alluku farz edilse bile metn-i i'lâmda zikr edilen şurût na¬
sıl bir vazifeye aid olduğu gayr-i sarih olduğundan bi-tarik-i istitrad zikr edilen
mühim bir şartın meşihat vazifesine hami ve isnadı şer'an 64) ve nizâmen asla
caiz olmayacağı ve evvelce Meclis-i Meşâyih tarafından kaleme alınan ve Şûrâ-
yı Devlet'ce tasdik edilen mütala'anâmede mufassalan zikr edildiği üzre Def-
ter-i Hâkânî kuyûdât-ı kadîmesinden müstahrec 65) Bayram Dede zaviyeleri¬
ne aid ihbarnâmeye nazaran Bayram Dede'nin sûr dahilindeki zaviyesi el-yevm
Seyyid Seyfullah zaviyesi demekle ma'rûf olan zaviye olmayup o civarda sa-
hib-i vakfın 66) türbesini hâvi diğer bir türbe olduğu ve Seyyid Seyfullah Efen¬
di hazretlerinin medfun oldukları zaviyelerinin bânisi kendileri olduğuna dair
elde bir emare olmamakla beraber kadîmden berü zaviye-i mezkûre 67) nam¬
larına nisbet edildiğinden Seyyid Seyfullah zaviyesi başka ve Bayram Dede za¬
viyesi başka olması lâzım gelüp kezalik kayd-ı mezkûrun bir fıkrasında hâlâ
vakfı derûnunda medfûn zaviyeye on bin akçe sarf ile 68) i'mârına muvaffak
olduğu kaydına nazaran zaviye-i mezkûrenin vâkıfı Seyyid Seyfullah Efendi ol¬
ması farz edilse Seyyid Seyfullah bâni-i evvel ve Bayram Dede'nin bânî-i sâni
olması lâzım geleceği ve şu hâlin 69) Bayram Dede'nin 950 tarihinde ve Seyyid
Seyfullah'ın dahi 1010 tarihlerinde vefatları hasebiyle böyle bir faraziyeye im¬
kân dahi olmayacağı bedîhi olup ihbarnâme-i mezkûre ise Defter-i Hâkânî 70)
kuyûduna müstenid olmağla i'lâm-ı mezkûra nisbetle daha ziyade ihticâca sa-
lih bulunduğu cihetle i'lâm-ı mezkûrun karar ittihâzına medar olamayacağı
emr-i zâhir idüği ve gerek Seyyid Nizâmeddin ve gerek Seyyid 71) Seyfullah
zaviyelerinin meşîhat cihetleri bi'l-asâle Haşan Adlî ve Hafız Mustafa efendile¬
re tevcihi lüzumu Fetvahâne-i âli'nin fetvasına ve Mahkeme-i Evkâf'ın hükmü¬
ne ve Tedkikat-ı Şer'iyyenin tasdikine iktiran 72) eylediği ve her ne kadar şek¬
le aid ba'zı nevâkısdan nâşi Temyiz-i Şer'î Dairesi'nce nakz edilmiş ise de asıl
hükm-i şer'îye i'tiraz olunamadığı ve bu hususa dair evvelce Meclis-i Meşâ-
yih'den beyan edilmiş mütala'anm 73) Şûrâ-yı Devlet'ce bi't-tensib niyâbet
sûretiyle tevcihine aid Şûrâ-yı Evkâf'ın mukarrerâtı nakz edildiği ve Meclis-i
Meşâyih'in Temyiz-i Şer'î Dâiresi'yle Şûrâ-yı Devlet'in kabul etmiş olduğu bir
hükmün hilâfına bir karar ittihâzına 74) salâhiyetdâr olmadığı cihetle bi'n-
niyâbe tevcih kararı usûl ve nizâma muvafık ve mutabık olmadığı ve ihticâca
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
salih olmayan ihbar-ı vakf ilâmına istinâden Seyyid Nizâmeddin zaviyesiyle
Seyyid Seyfullah 75) zaviyesinin meşîhat cihetlerinin Seyyid Nizâmeddin evlâ¬
dına meşrutiyeti cihetine gitmek evvelen Seyyid Nizâmeddin türbesinde kadî-
men bir meşîhat meşruta-i mevkûfenin kabulü âhiren merhûme Âdile Sul¬
tanin vaz' 76) ve ihdas eylediği vakf ve şurûtun ibtalini istilzam edeceği ve
sâniyen Seyyid Seyfullah zaviyesi meşîhatinin cihat-ı meşrûtadan olmadığı
hâlde cihat-ı meşrûtaya tahvilini icab eyleyeceği ve şu ibtal 77) ve tahvil keyfi¬
yetlerinin ancak bir hükm-i şer'î ile mümkin olabileceği cihetle Meclis-i Meşa-
yih'in hususât-ı mezkûre hakkında ittihaz-ı karar edemeyeceği umûr-ı bedî-
den bulunduğu ve Meclis-i Meşâyih'in isnad eylediği şu 78) ihbar vakf ilâmının
hücec-i makbûle-i şer'iyyeden olduğu farz ve takdirinde i'lâm-ı mezkûrda Bay¬
ram Dede vakf-ı mezkûru nefsine ve evlâd evlâdına şart eylediğine nazaran
mumâ-ileyhin evlâdının 79) intıraz ve infitâ'ı Meclis-i Meşâyih tahkik etmedik¬
çe Seyyid Nizâmeddin evlâdına aid ikinci şartıyla amel edilemeyeceği ve ikinci
derecede Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrûta olduğu halde el-yevm Seyyid
Nizâm 80) sülâlesinden evlâd-ı kibar mevcud iken Şuâ Efendi'nin biraderzâ-
desi sagirlere tevcihi ancak Seyyid Nizâm zaviyesine münhasır bulunan ve
mumâ-ileyh Şuâ Efendi'yle biraderlerinin evlâdına 81) meşrutiyeti nâtık olan
Âdile Sultan'ın vakfiyesine müstenid olabilip bu hususda dahi bir zuhûl eseri
mevcud olduğu çünki Âdile Sultan'ın vakfiyesinin Seyyid Seyfullah zaviyesine
kat'iyyen ta'alluku olmadığı 82) beyan edilmişdir.
83) İktizâsı lede't-te'emmül a'zâdan İsmail Hakkı Bey tarafından re'y-i âhirin¬
de serd edilen esbâb-ı mûcibeye göre Meclis-i Meşâyih mezkûr mazbatasının
feshi icab edeceği dermiyan olunmuş ise de evrak-ı mevcûde mündericâtına
84) ve bâlâda muharrer tafsilâta nazaran Seyyid Nizâmeddin hânkâh-ı şerîfi
meşîhat cihetiyle imamet ve hitâbet ve türbedârlık ve haffâr-ı kabr cihetleri¬
nin Şeyh Haşan Adlî Efendi niyâbetiyle evlâd-ı müşârün-ileyhden sagir Seyyid
Ken'an 85) ve Seyyid Seyfullah Efendi dergâh-ı şerîfi meşihatinin Mustafa Nûri
Efendi beyânıyla evlâd-ı müşârün-ileyhden sagir Turhan bin Servet uhdelerin¬
de kemâkân ibkalarına dair Meclis-i Meşâyih'ce ittihaz olunan karar esbâb-ı
86) mûcibeye müstenid musîb ve muvafık-ı usûl ve kânun olup bu bâbda serd
olunan i'tirâzât şâyân-ı iltifat görülemediğinden mezkûr mazbata muktezası-
nın infaz ve icrası lâzım geleceğinden evrakın 87) leffiyle makâm-ı âlî-i meşi-
hatpenâhîye tebliği ve Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti'ne de ma'lûmat i'tası ekseri¬
yetle tezekkür kılındı ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehül emrindir. 22
Muharrem 339, 6 Teşrin-i evvel 336 [06.10.1920]
MÜHÜR (Şûrâ-yı Devlet) Mülkiye ve Ma'ârif Dâiresi reis-i sânîsi İMZA
A'zâdan Yahya Bey A'zâdan İMZA A'zâdan İMZA A'zâdan İMZA
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 4 BOA. EV, NO: 9776, V. 79/B
108
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 4
BOA. EV, No: 9776, v. 79/B
1] Seniyyü'l-himamâ inâyetlü atûfetlü efendim
2] Resîde-i dest-i ihlâs olan işbu tezkire-i atûfîleriyle zikr olunan 3) dört müba¬
rek ve mu'allâ hâk-pây-ı me'âlî ihtiva-yı hazret-i şehinşâhîye arz ve takdim 4)
ile manzûr-ı şevket-mevfûr-ı cenâb-ı hilâfetpenâhî buyurularak tıbk-ı iş'âr ve
istizanları 5) üzre husûs-ı mezbûrun tesviye ve icrası irade-i aliyye-i mülûkâ-
ne 6) muktezâ-yı münîfinden olmağla ol veçhile iktizasının icrası husûsuna 7)
himem-i atûfîlerine müsara'at buyurulması mütemennadır efendim
1) Ma'rûz-ı bendeleridir ki
2] Silivrikapusı haricinde kâin Seyyid Nizâmeddin kuddise sırruhu'l-celî haz¬
retleri türbe-i şerîfesiyle bâb-ı mezkûr dâhilinde vâki' mahdûm-ı me'âli-mev-
sumları 3] Seyyid Seyfullah Efendi ve bâb-ı mezkûr ittisâlinde müridlerinden
Ellici* Dede merhûmun türbe-i şerîfeleri türbedârlıkları sülâle-i müşârün-i-
leyhimden 4] Seyyid Mehmed Necib Efendinin uhdesinde olup ancak sâ-
lifü'l-beyân türbelerin vakfı ve muin-i revgan-ı zeyt ve türbedâr mâhiyyesi
olmayarak 5] nüzûrat ile idare olunmakda olduğu tahkik olunmak ve türbe-i
şerîfe-i mezkûrlar biraz ta'mire muhtaç ise de bi-mennihi te'âlâ vaktiyle sâ-
ye-i 6) kerâmet-vâye-i şâhânede müşârün-ileyh Seyyid Nizâmeddin hazretle¬
rinin hânkâh-ı şerîfesiyle beraberce i'mar ve ihyalarına muvaffakiyet mekârim
âyin-i 7] hazret-i cihândârî eltâf-ı İlâhiyyeden müsted'â olunmuş ve şimdilik
leffen takdim-i bezm-i sâmîleri kılınan bir kıt'a varakada muharrer olduğu
üzre 8) vakf-ı celîlü'ş-şâhâneden olarak etrâb-ı şerîfe-i müşârün-ileyhimde
ikad olunmak üzre beherine senevî yirmi dörder vukiyye revgân-ı zeytden
9] cem'an senevî yetmiş iki vukiyye revgân-ı zeyt ile müşârün-ileyh Seyyid
Nizâm hazretlerinin türbe-i şerîfesine on iki vukiyye mum tertib ve türbedâr-ı
mumâ-ileyhe 10] dahi şehriye altmış guruş vazife ta'yin ve tahsisi taraf-ı eş-
ref-i mülûkâneye da'avât-ı hayriyye isticlâbım mûcib umûr-ı haseneden 11]
görünmüş ve ol veçhile tesviyesi irade-i ihsan-âde-i şâhâneye mütevakkıf
bulunmuş olmağla keyfiyeti bi'l-istizan ol bâbda tevcihle emr ve irade-i 12]
hayriye-i ifaza-i mülûkâne sânih ve erzan buyurulur ise mûcebince icrasına
ibtidar olunmak üzre savb-ı abîdâneme emr ü iş'âr buyurulmak bâbında 13]
emr ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir Fî 14 N sene 252 [23.12.1836]
* “Elekli" olmalı (A.N.G].
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
u>
en
<
I—
<
X
i
V
■l
V
*
OH
,h-
\ +
>
V
Y
■A
--.
i
n
i
:V
&
ı
5*.
i
Ji
l
I
' îı
i
Tt
*
i
"I
tf
X
I
"I İ
'İ' İ
a i
11
! '!;
:• V
? ■
İ *
■I-
i
4
t,
j l
v X
J
}
*A
ı
î
■î-
,*■
i
r
İ
i
j
v
%
\
i
A-
4
_A
i-
A
*
A
>
-i'
1
h-
I
\
V
-_%
İ
■);
■ i j
f
*
I
■j
■<
î
*v ■
î i
I i
■â
V 1
4".
Vh
r H
3
jî
j
V 1
*
I
3 t
i
i
■x
i
11
4 f ^
4 ■ I s-
a
i
. A
1k
*J :
“i
'*4
t
X
+
I-
*
J.
î
A
■î
■i
X-
1
■ \
J
■X
î.
y.
î
£
i
J
‘f
İ
\
<
ı
}
*
•t-
"V
>
j i
I ?
t
■î
t
• i■
ı
V
1 *
i
I
i
i
i
■i
i
s
• İ
t
■i
V
1,
i
\
■X
î
s
’-r ■
v
I
I
■i
% *
:> *
i s
f * i
l i.
% :S.
İL "
nn I SEYYİD NİZÂM HZ.
MU I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 5
Meşihat Arşivi, Defter No: 1736, s. 101
Hüve
1] Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin Silivrikapusı haricinde vâki' nâm-ı âlîle¬
rine mensub dergâh-ı şerîfde imamet ve türbedârlık ve meşihat 2) ve tevli¬
yet cihetlerinin müşârün-ileyh Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin evlâd evlâd-
larından hâlâ hânkâh-ı mezkûrda seccadenişîn-i irşâd olan 3] Şeyh İbrahim
Şuâeddin Efendi el-Halvetî ibni'l-merhûm es-Seyyid eş-Şeyh Ali Efendiye ve
ba'de'l-vefat mecmû' cihat-ı mezkûr şeyh-i mumâ-ileyhin 4) isrine sâlik olan
evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd olanların batnen ba'de batnin
müstakimü'l-etvâr salih ve zâhid 5) ve âbid olanlarına ve ba'de'l-inkırazü'l-küll
şeyh-i mumâ-ileyhin birâderleri es-Seyyid Yunus Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah
ve es-Seyyid Nizâmeddin 6) efendilerin ve evlâd evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı ev-
lâd-ı evlâdının kezalik tarikat-ı aliyye-i Halvetiyeye müntesib 7] irşâda kâdir
ve pederleri mesleğine sâlik âbid ve zâhid olanlarına batnen ba'de batnin ve
anlar dahi külliyen inkıraz 8] bulursa fukarâ-yı aziz-i müşârün-ileyh Seyyid
Nizâmeddin ve hulefâ-yı Halvetiyeden müstehak bir zâta meşrûta olduğu ve
cihat-ı 9] mezkûrenin tevcihini Koca Mustafa Paşa hânkâhı postnişînlerinin
inhâsıyla icra olunmasının meşrût bulunduğu merhûm 10) ve mağfûrun leha
Âdile Sultan hazretlerinin bin iki yüz doksan dört tarihli vakfiyesinin kuyûd-ı
vakfiyeden muhrec cihat-ı 11) mezkûrenin tevcihi hakkındaki fıkrasından
müsteban oldukdan sonra Avretpazarı'nda Keçi Hâtûn mahallesinde Bekçi
Haşan Ağa 12) sokağında altı numerolu hânede sâkin Maliye Vâridat Müdîri-
yeti Evrak Kaleminde tezkire mukayyidi Mehmed Seyfullah Efendi 13) ibn-i
Mehmed Tevfik bin Mahmud meclis-i şer'-i şerîf-i enverde vakf-ı müşârün-i-
leyhaya taraf-ı şer'den kâimmakâm mütevelli ta'yin ve husûs-ı 14) re'y olu¬
nan Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn da'va vekillerinden Mehmed Âsaf Bey ibn-i
Mustafa muvacehesinde cihat-ı mezkûrenin 15) ber-mûceb-i vakfiye mutasar¬
rıfı mumâ-ileyh Şeyh Şuâeddin Efendinin bu def'a bilâ veled-i zükûr vefatları
vukû' bulduğundan 16) ve evlâd evlâdından kimseleri olmadığından yedimde
bulunan şecere mûcebince ben aziz-i müşârün-ileyhin sulbî oğlu Seyyid Sey¬
fullah 17) Efendi hazretlerinin mahdûm-ı mükerremleri Şeyh Haşan Cüneydî
hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri Şeyh Ahmed Murtaza Efendi hazretlerinin 18)
mahdûm-ı âlîleri eş-Şeyh Mehmed Nûri Efendi hazretlerinin Mahdûm-ı âlîle¬
ri Şeyh Abdüşşekûr Efendi hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri Şeyh Abdüssamed
Efendi hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri 19) Seyyid Mustafa Efendi hazretlerinin
mahdûm-ı âlîleri Seyyid Ali Efendi hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri Seyyid Mah¬
mud Efendi hazretlerinin kerîmeleri Fatma Zehra Hanimin 20) mahdûm-ı
âlîleri Şeyh Mahmud Efendi hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri Şerif Tevfik Efen¬
dinin sulbî oğlu ve bu sûretle aziz-i müşârün-ileyhin evlâd evlâd-ı evlâdından
21) olarak meşîhat-ı mezkûre ile cihat-ı sâirenin ber-mûceb-i vakfiye-i mezkû-
re hasren meşrûtun lehi olduğum hâlde uhdeme tevcihine 22) kâimmakâm-ı
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mumâ-ileyh mümana'at eder olmağla cihat-ı mezkûrenin ber-mûceb-i vakfiye
uhdeme tevcihi muradımdır deyü fıkra-i muhrece-i 23] mezkûre mazmûnu-
nu bi't-tasdik ber-vech-i muharrer müdde'âsım kâimmakâm-ı mumâ-ileyh
Mehmed Âsaf Bey'in inkârına mukarin da'va etmiş ve vakfiye-i 24] mezkûre-
de musarrah ve mestûr olduğu veçhile cihat-ı mezkûre aziz-i müşârün-ileyh
Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin evlâd evlâdından mumâ-ileyn Şeyh 25]
Şuâeddin Efendi ba'de evlâd-ı evlâd-ı evlâd evlâdına ba'dehüm şeyh-i mumâ-i-
leyhin birâderleri mumâ-ileyhim ve ba'dehüm evlâd evlâd-ı evlâdına 26] ev-
lâd-ı evlâd olanlarına ve ba'de'l-inkırazü'l-küll Koca Mustafa Paşa dergâhında
postnişîn olan zâtın inhâsıyla fukara-yı aziz-i müşârün-ileyhden 27] ve hule-
fa-yı Halvetiyeden bir zâta meşrût olmasına ve müdde'î-i mumâ-ileyh Meh¬
med Seyfullah Efendi mecmû' cihat-ı mezkûrenin evlâd-ı meşrutun lehi olup
28] bilâ veled-i zükûr vefat etmiş olan merhûm Şeyh Şuâeddin Efendi'nin ve
birâderleri mumâ-ileyhim es-Seyyid Yunus Takat ve es-Seyyid Lûtfullah 29]
ve es-Seyyid Nizâmeddin efendilerin evlâdlarından ve evlâd-ı evlâdlarından
olmayup binâen alâ hâzâ cihat-ı mezkûrenin meşrutun lehi değil iken 30] tak-
rir-i meşrûhu üzre tasaddî eyleyen daVasının iltifâta şâyan olmadığı müdde'î-i
mumâ-ileyhim takdim eylemiş ve zikr olunduğu üzre 31] mumâ-ileyhim Şeyh
Şuâeddin Efendi ve birâderlerinin bilâ veled-i zükûr vefatları vukû' bulmuş
olmağla cihat-ı mezkûrenin fıkra-i vakfiye-i mezkûre 32] mantûkunca fuka-
ra-yı aziz-i müşârün-ileyh Seyyid Nizâmeddin ve hulefa-yı Halvetiye müstehak
bir zâta usûl-i meşrû'asına ve mevdû'asına tevfikan 33] tevcihi iktiza edeceği
Evkâf-ı Hümâyûn kâdılığından bâ-derkenar beyan edilmiş olmağla icra-yı ica¬
bı lede't-te'emmal vâkıf-ı müşârün-ileyhin şart-ı âhiri mûcebince 34] Sünbül
Efendi hânkâh-ı şerîfi şeyh vekîli Mehmed Vahyi Efendi'nin inha-kerdesi olan
kudemâ-yı meşâyih-ı Halvetiyeden evsâf-ı ğüzîdeyi hâiz ve mesbûkü'l-imti-
han Edirne'de kâin Saçlı İbrahim Efendi 35] dergâh-ı şerîfi postnişîni eş-Şeyh
es-Seyyid Haşan Adlî Efendi ibn-i el-merhûm Şeyh Nûreddin Efendi'nin uh¬
desinde olan Saçlı İbrahim Efendi dergâhı meşîhati nez'iyle ya'ni mumâ-ileyh
Haşan Adlî Efendi'ye meclisimizce 36] tensib görülmüş olmağla ol bâbda Şeyh
Nizâmeddin Efendi dergâh-ı şerîfi meşîhatinin ber-mûceb-i şart-ı vakfiye mec-
lis-i dâ'iyânemizce tevcihi.
Ca 1333 [Mart 1915]
İIO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
; ış_
- M
V
t .***** ^***^ r ^f-*^
^ > — -
*> ■ J
/ Ij
y t
■ ■ ı vVj I t/vi. jY —*
/
<Y
• ^ * ,*■ * - J ,
„ . _ -i ^ ^ I ^
1 * * ■ _ _ * ^ _
y **jt*i
^ -y, *** ı İjı
C## t -—i— 1 ^ - jl
,K -£*■**-
\
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
113
VESİKA NO: 6 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1736, S. 144
Vesika No: 6
Meşîhat Arşivi, Defter No: 1736, s. 144
BÂB-I FETVÂ-YI MECLİS-İ MEŞÂYİH
Seyyid Nizâm dergâhında Şeyh Mustafa imzasıyla verilen istid'âya yazılan der¬
kenar
36
1] Bu husus hakkında bi'l-muhabere Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i çelilesi
Kuyûd-ı Kadîme Kalemi'nden muhrec 2) ve irsal olunan kayda nazaran Seyyid
Nizâm hazretleri dergâhı meşîhatin evlâd-ı vâkıfa 3] meşrutiyeti tebeyyün ey¬
lemiş ve şart-ı vâkıf dâiresinde muâmele icrası da lâbüdd bulunmuş 4) olma¬
sına nazaran mündericat-ı arzuhalin is'âfı adîmü'l-imkân bulunduğundan işbu
istid'â- 5] nâmenin battalda li-ecli'l-hıfz evrak idaresine havalesi menût-ı emr
ü irade-i aliyye-i 6) hazret-i fetvâpenâhîleri olmağın ol bâbda emr ü fermân
hazret-i veliyyü'l-emrindir.
Fî 5 Şa'ban sene 1334 ve fi 24 Mayıs sene 1332 [06.06.1916]
37
Seyyid Nizâm dergâhında Şeyh Süleyman imzasıyla verilen istid'âya yazılan
derkenar
1] Bu husus hakkında bi'l-muhabere Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i çelilesi
kuyûd-ı kadîme kaleminden ihraç 2) ve irsâl olunan kayda nazaran Seyyid
Nizâm hazretleri dergâhı meşihatinin evlâd-ı vâkıfa meşrutiyeti 3] tebeyyün
eylemiş ve şurût-ı vâkıf dairesinde muamele icrası da lâbüdd bulunmuş olma¬
sına nazaran mündericat-ı 4] arzuhalin is'âfı adîmü'l-imkân bulunduğundan
işbu istid'anâmenin battalı da li-ecli'l-hıfz 5] evrak idaresine havalesi menût-ı
emr ü irade-i aliyye-i hazret-i fetvâpenâhîleri olmağın 6] ol bâbda emr ü fer¬
mân hazret-i veliyyü'l-emrindir Fî 5 Şa'ban sene 1334 ve fî 24 Mayıs sene
1332 [06.06.1916]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
#
-•-v
■
«Si- : Jüt \
■' ™- d* ı ■. . . L :.. i-. 1 .
7 ^ 77^
sjjtıiuK Jrj, .
' " ^ ^ ~ *»r*?^*^*j*><U
■^v\„
\\<A
-4SL
oîl-r'it:
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
115
VESİKA NO: 7 BOA. ŞD, NO: 3157/44-93
Vesika No: 7
BOA. ŞD, No: 3157/44-93
Mührü mutabık ve netice-i me'âli iktiza-yı mezkûru beyandan ibaret olmağla
Meclis-i Tedkikat-ı Şer'iye'ye tevdi' kılındı
Fî 18 Rebîülâhir sene 1335 1/1074
İ'lâmat-ı Şer'iye Müdîri
Fetva Emaneti Mu'âvinliği
Dosya: 1949
Numero: 120
Sicil kaydına mutabıkdır
MÜHÜR (Mukayyid-i Mahkeme-i Evkâf-ı Hümâyûn)
8
1) Evkâf-ı Hümâyûn Mahkemesinden 4 Rebîülâhir sene 1335 tarihiyle i'ta
olunan işbu i'lâm-ı şer'î mütâla'a olundu. İ'lâm-ı mezkûrun hülâsa-i me'â¬
li Şeyh Haşan Adlî Efendinin vekili Nuri Efendi ile âtiyyü'z-zikr vakfa kâim-
makâm mütevelli ta'yin ve husûmet-i re'y olunan Hazine-i 2) Evkâf-ı Hümâyûn
vekillerinden Mehmed Âsaf Bey hazır olduğu halde sagir Ken'an Efendiye
li-eclll-husûme vâsi nasb ve husûmet-i re'y olunan Ali Efendi beyninde der-
dest-i fıkra-i vakfiye nâtık olduğu üzre merhûme Âdile Sultan'ın Seyyid Nizâ-
meddin hazretleri nâmına mensub 3) dergâh-ı şerîf derûnunda kâin câmi'-i
şerîfin imamet ve dergâh-ı mezkûrda meşihat ve tevliyet ve türbedârlık ve
haffar-ı kabr cihetlerini evlâd-ı evlâd ve seyyid-i müşârün-ileyhden hânkâh-ı
mezkûrda şeyh bulunan İbrahim Şu'âdeddin Efendi'ye ba'de vefâtühu mec-
mû'-ı cihat-ı mezkûreye şeyh-i 4) mumâ-ileyhin evlâd evlâd-ı evlâdının bat-
nen ba'de batnin müstakimü'l-etvâr zahid ve âbid olanlarına ve ba'de'l-inkı-
razi'l-küll şeyh-i mumâ-ileyhin biraderleri Yunus Talat ve es-Seyyid Lûtfullah
ve es-Seyyid Nizâmeddin efendilere ve evlâd evlâdının tarikat-i aliyye-i Hal-
vetîyyeye müntesib ve irşâda 5) kâdir ehl ve erbâb ve pederleri mesleğine sâ-
lik âbid ve zâhid olanlara batnen ba'de batnin şart edüp ba'de'1-inkırâzi'l-küll
meacmû'-ı cihat-ı mezkûre fukara-yı aziz-i müşârün-ileyhe müstehak bir zâta
meşrut olması muharrer olan şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyhaya binâen cihat-ı
mezkûrenin 6) nevbet-i tevcihi fukara-yı Halvetîyyeden bir zâta gelmiş ve ci-
hat-ı mezkûreden meşihat ve türbedar ve imamet ve haffar-ı kabr cihetleri
şurût-ı mezkûreyi hâiz müvekkiline ber-mûceb-i şart tevcih ve berât-ı âlîsi i'ta
kılınmış iken cihat-ı mezkûre müvekkil-i mumâ-ileyhin uhdesinden ref'ile 7)
sagir-i mezbûr Ken'an Bey'e müvekkil-i mumâ-ileyhin niyabetiyle tevcih edil¬
miş ise de bu misillü meşruta cihâtın sigara tevcihi gayr-i câiz olmağla sâli-
fü'z-zikr meşihat ve imamet ve haffar-ı kabr cihetlerinin sagir-i mumâ-ileyh
inde'l-bülûğ kesb-i ehliyet ve taleb eylediği halde icabına 8) bakılmak üzre
uhdesinden ref'ie müvekkili uhdesinde ke'l-evvel ibkası hakkında cereyan
eden muhakeme neticesinde lede'l-istifta fetvâhâne-i âlîden ibkası lâzımdır
cevabı alınmağla sâlifü'z-zikr türbedar ve meşihat cihetlerinin sagir-i mezbûr
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Ken'an'ın uhdesinden ref'ile verilen 9) berat-ı âlîkadrinin terkini ve ke'l-evvel
ber-mûceb-i şart-ı vâkıf müvekkil-i mumâ-ileyh Haşan Adli Efendi'ye tevcihi
ve yedine müceddeden berat-ı âlî i'tâsı iktiza eylediğin nâtık ve netice-i me'â-
li-i iktiza-yı mezkûru beyandan ibaret ve bu fetvâhâne-i âlîden musaddak ve
celb ve tedkik 10) edilen zabtına mutabık olmağla usûlen icra-yı icabı zım¬
nında işbu i'lâm mahkeme-i mezkûre kâdılığına mazrûfen iâde kılındı fî 13
Cemâziyelevvel sene 1335 [07.03.1917]
Meclis-i Tedkikat-ı Şer'iye
Sûret_ 334- 1/47 1/33
1) Evkâf-ı Hümâyûn mahkemesinden i'tâ ve sagir Ken'an'ın valide ve vasisi
Halide imzalı lâyiha-i i'tiraziye ile temyizen tedkiki istid'â olunan 4 Rebîülâhir
1335 tarihli işbu i'lâmın diğer nüshası zahrına netice-i me'âlî iktiza-yı mezkû¬
ru beyandan ibaret 2) deyü fetvâhâne-i âlîden musaddak ve tedkik edilen
zabtına mutabık olmağla usûlen icra-yı icabı zımnında işbu i'lâm mahkeme-i
mezkûre kâdılığına iâde kılındı deyü mülga Meclis-i Tedkikat-ı Şer'iyyede 17
Cemâziyelâhir sene 1335 tarihli karar tahşid kılındığı kayden 3) müsteban
olup ancak müsted'iye-i temyiz tarafından âhiren mahkemeye tevdi' olunan
vakfiye ve evrak ve vesâik-i atîka mü'eddâlarına nazaran esasen Bayram Dede
nâm vâkıfın vakfı olan zaviye-i mezkûrenin imametden ma'da meşihat ve tev¬
liyet ve cihât-ı sâiresi ez kadîm 4) Seyyid Nizâmeddin evlâdına tevcih edile-
geldiği ve tevcih edilenler meyanında sagir dahi bulunduğu müstefad olarak
Âdile Sultan hazretlerinin vakfiyesindeki şurût ve kuyûdun ancak kendi vakfı
ve ihdas edilen cihâtın tevcihi hakkında a'mâliyle zâviye-i 5) mezkûrede ez
kadîm evlâd-ı müşârün-ileyhe tevcihi müte'âmil olduğu münfehim olan cihât-ı
sâirenin tevcihinde te'âmül-i kadîmin muhafazası muktazi ve lâyiha-i temyî-
zine bu noktadan muhtac-ı tedkik bulunmuş olmağla istinafen tedkik ve faslı
zımnında kâdıaskerlik mahkemesine 6) tevdi' olunmak üzre Evkâf-ı Hümâyûn
kâdılığına i'âde kılındı. Fî 18 Rebîülâhir sene 1336 ve 31 Kânun-ı sâni sene
1334 [31.01.1918]
Mahkeme-i Temyiz-i Şer'iye Dairesi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 8
F
S,— 'JJ I*f > 1 'J fu&'T~
^t, ]ssJ^sHs/İ/> &rZb*+?-.
^ ^*rr^c^
» ,■
^ —J iAj-
^'■Vİ^j ı _I "y?"* "~ ^
-W' . o; t ^r'". l/ - j
Iı ,„ f^**' ,v*V **, - * ' Jt 'i- J t # ' , iwV '^fi ı* *-,
1*"-'*^^ .' i, ^
WkLv^J*^ -J
- I - - ^^ TVjM *- -
- i > £ ^ , -.
-
■
^ — "-'-■d
4£İ,,^ğ, ■ *
\ 1 -r'iZy
& I*-,
■ , Vy. - *, -
r .WJ Jv^j t' ■ : /J'
n* 4 ^- JP‘^
— t h^A- " -
•!>. V • ' 1 j*W
110 I SEYYİD NİZÂM HZ.
MO I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 8
BOA. ŞD, No: 3157/44-104
Hüve
NEZÂRET-İ EVKÂF-I HÜMÂYÛN
Şûrâ-yı Evkâf
Numero
Husûsî: 379
Seyyid Nizâm dergâhı meşihatinin asaleten müvekkili Haşan Adlî Efendi uhde¬
sinde ibkâsıyla kuyûd-ı vakfiyenin ana göre tashihi lüzûmuna dair lâhik olan
hükm-i şer'îyi mutazammın i'lâm Fetvâhâne-i âlî ve Meclis-i Tedkikât-ı Şer'iy-
yece bi't-tasdik kesb-i kat'iyyet etmiş olduğu hâlde Şûrâ-yı Evkâfca meşihati¬
nin niyabetle tevcihi hakkındaki kararda ısrar olunmasından dolayı hükm-i
i'lâmın tenfîzine ehemmiyet verilmediğinden bahisle ber-mûceb-i i'lâm kayd-ı
lâzımenin tashihiyle yedlerine müceddeden berat-ı âlî i'tâsı hakkında Haşan
Adlî Efendi'nin vekili Nurullah imzasıyla bi't-takdim cereyan-ı ma'lûmenin
bi'l-etraf inbası zımnında makâm-ı celîl-i meşîhatpenâhîden bâ-tezkire tesyar
buyurulan arzuhal mütâla'a olundu.
Tevcih-i cihat nizâmnâmesiyle münhasıran Şûrâ-yı Evkâf'a mevdû' bulunan
salâhiyete istinâden dergâh-ı mezkûr meşihatinin tevcihi hakkında icra edil¬
miş olan mu'âmele evvel ve âhir ittihaz edilmiş olan kararlarla tafsilen arz
olunmuşdur. Hükkâmın münferiden tevcih-i cihat emrindeki salâhiyetleri
nizâmnâme-i mezkûr mûcebince mürtefi' olduğundan dolayı mevzû'-ı bahs
olan i'lâm hilâf-ı salâhiyet i'ta edilmiş olmakla beraber esasen bir hükmü ta-
zammun edemeyeceği tabi'i olup inha mahiyetinde bulunmasıyla Fetvâhâne-i
âlî ve Meclis-i Tedkikât-ı Şer'iyece görülmüş olması vâcibü't-tanfiz bir kat'i-
yet-i hükmiyeyi ifade edemeyeceği derkârdır. Mündericât-ı istid'â mahkeme-i
evkaf i'lâmmın adem-i tenfizine ma'tuf bulunmasına ve mahkeme-i şer'iyenin
merci'i Adliye Nezâretine tahvil edilmiş bulunmasına binâen keyfiyetin taf¬
silen nezâret-i müşârün-ileyhaya iş'ârı veyahud dergâh meşihatine ta'alluku
hasebiyle Meclis-i Meşâyih alâkasıyla cevaben taraf-ı âlî-i meşîhatpenâhîye
arz-ı ma'lûmat olunması menût-ı re'y-i âlîdir Ol bâbda emr ü fermân hazret-i
veliyyü'l-emrindir.
Fî 15 Cemâziyelâhire sene 335 ve fî 8 Nisan sene 333 [07.04.1917]
MÜHÜR (Şûrâ-yı Evkâf]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
23 Şevval sene 336
Esas Madde: Silivrikapusı haricinde kutbü'l-ârifîn Seyyid Nizâmeddin dergâhı
şeyh vekâletine ta'yin olunan Haşan Adlî Efendi bir buçuk seneden beri ifa-yı
vazife etmediğinden ve saireden bahisle Üsküdar'da Valide-i Atîk dergâhı şey¬
hi Mehmed Efendi'nin ta'yini istid'âsım hâvi sagir Ken'an Efendi'nin validesi
tarafından takdim olunan halde imzalı arzuhâl üzerine kuyûd-ı kadîme-i vak¬
fiyeden yazılup havale buyurulan derkenar.
Hülâsa-i Karar: Diğer evrak ile birleşdirilmek üzre Şûrâ-yı Devlet'e gönderil-
mişdir. Fî selh-i Ramazan sene 337 ve fî 1 Temmuz sene 335 tarih ve 18 nume-
rolu mazbata ile Kânun-ı evvel niyabet sûretiyle tevcih edilmişdir.
Mülâhazât: İbtid'a 15 Temmuz sene 334 [1918]
Şûrâ-yı Devlet'e Mahsus Müsvedde Varakası
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti vekâletine tezkire
Tarih-i Tesvid: 7 Ağustos sene 1334
Tarih-i Tebyiz: 10 Ağustos sene 334 [1918]
28 Şubat sene 1334 tarih ve beş hususi adedli tezkire-i aliyye-i nezâretpenâhî-
lerine cevabdır
Silivrikapu'da Seyyid Seyfullah Efendi tekkesinin meşîhat ciheti ile Seyyid
Nizâmeddin dergâh-ı şerifinin meşîhat ve cihât-ı ma'lûme-i sairesine muta¬
sarrıf olduğu beyan buyurulan Şeyh Şuâeddin Efendi'den evvel vukû' bulan
tevcihâta mütedâir beratlar mevcud ise ba'de'l-mütâla'a iade olunmak üzre
aynen bir ikisinin değil ise kaydlarının ve bi'l-hassa Bayram Dede'den ilk Sey¬
yid Nizâmeddin Efendi evlâdına tevcihine dair olan berat kuyûdunun irsâline
müsaade buyurulmasının savb-ı âlî-i nezâretpenâhîlerine arz ve izbârı mülki¬
ye ve ma'ârif dairesinden ifade kılınmağla ol bâbda
lOft I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
121
VESİKA NO: 9 BOA. ŞD, NO: 3157/44-96
Vesika No: 9
BOA. ŞD, No: 3157/44-96
1) Silivrikapusı hâricinde kâin Seyyid Nizâmeddin hazretleri dergâh-ı şerifi it-
tisâlindeki hânede sâkin eş-Şeyh Haşan Adlî Efendi ibn-i el-müteveffa Mehmed
Nureddin Efendi'nin zikr-i âti hususda vekil-i müseccel-i şer'îsi Molla Güranî'de
Pîr Mehmed Paşa dergâh-ı şerifinde sakin biraderzâdesi 2) Nurullah Efendi ibn-i
eş-Şeyh Zekâî Efendi zikr-i âti vakfa âtiyyü'z-zikr hususda kâimmakam-ı müte¬
velli ta'yin ta'yin ve husûmet-i re'y olunan hazine-i Evkâf-ı Hümâyûn da'va vekil¬
lerinden Mehmed Âsaf Bey ibn-i Mustafa hâzır olduğu halde meclis-i şer'imizde
Antalya'da validesi nezdinde bulunan sagir Ken'an 3) ibnü'l-müteveffa Servet
ibnü'l-müteveffa Kolağası Tal'at Efendi'ye zikr-i âti hususda li-ecli'l-husûme vasi
nasb ve ta'yin ve husûmet-i re'y olduğuna sermuhzır Ali Efendi ibn-i Hüseyin
muvacehesinde kuyûd-ı vakfiyeden muhrec derdest-i fıkra-i vakfiye nâtık olduğu
üzre merhûme ve mağfûrun leha Âdile Sultan 4) hazretleri Silivrikapusı hâricin¬
de vâki' Seyyid Nizâmeddin hazretleri nâm-ı âlîlerine mensub dergâh-i şerif
derûnunda kâin câmi'-i şerîfde imamet ve dergâh-ı mezkûrda meşihat ve vakf-ı
şerif içün tevliyet ve yine dergâh-ı mezkûrda türbedârlık ve haffar-ı kabr cihetle¬
rini evlâd ve evlâd-ı Seyyid-i 5) müşârün-ileyhin hânkâh-ı mezkûrda seccade-nî-
şin-i irşad olan eş-Şeyh İbrahim Şuâeddini'l-Halvetî ibni'l-merhûm es-Seyyid eş-
Şeyh Ali Efendi'ye ve ba'de vefâtühu mecmû'-ı cihat-ı mezkûreyi şeyh-i
mumâ-ileyhin isrine sâlik olan evlâdına ve evlâd-ı evlâdına ve evlâd-ı evlâd-ı ev¬
lâdının batnen ba'de batnin 6) müstakîmü'l-etvâr salih ve zahid ve âbid olanları¬
na ve ba'de'l-inkırazi'l-küll şeyh-i mumâ-ileyhin biraderleri es-Seyyid Yunus
Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah ve es-Seyyid Nizâmeddin efendilere ve evlâd evlâd-ı
evlâdının tarikat-ı aliyye-i Halvetiyyeye müntesib irşâda kâdir ehil ve erbâb ve
pederleri mesleğine 7) sâlik âbid ve zâhid olanlarına batnen ba'de batnin şart
edüp ba'de'l-inkırazi'l-küll mecmû'-ı cihât-ı mezkûre fukar-yı azîz-i müşârün-i-
leyh Nizâmeddin'den ve hulefâ-yı Halvetiyyeden müstahik bir zâta meşrûta ola
ve mezkûr cihâtın tevcihâtı vakf-ı şerife te'hiren nasb ve ta'yin 8) eylediğim Koca
Mustafa Paşa dergâh-ı şerifinde post-nişîn-i irşad olan eş-Şeyh Mehmed Rızâed-
din Efendi hazretleri inhâsıyla icra oluna ve ba'de vefâtühu zikr olunan Koca
Mustafa Paşa dergâhında her kim postnişîn olursa işbu vakfa nezâret buyura
deyü şart ve ta'yin ve tahsis ve tanzim 9) tescil etdirdiği vakfiye-i mu'tebere ve
ma'mûlün bihasından vach-i muharrer üzre tahrir etmiş olmağın cihât-ı mezkû-
reye hayatında ber-mûceb-i şart-ı vâkıf mutasarrıf olan şeyh-i mumâ-ileyh
Şuâeddin Efendi mukaddemâ bilâ veled vefat etmiş ve mumâ-ileyhden ve evlâ¬
dından sonra ber-mûceb-i şart-ı 10) vâkıf cihat-ı mezkûrenin meşrutün lehleri
olan mumâ-ileyhim Yunus Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah ve es-Seyyid Nizâmeddin
efendiler şeyh-i mumâ-ileyhden daha mukaddem vefat etmişler ve bunlardan
mumâ-ileyh Yunus Tal'at Efendi hayatında kolağası olduğu hasebiyle vakfiye-i
mezkûrede beyan 11) buyurulan şurûtu hâiz olmadığı gibi ba'de vefâtühu Servet
Bey nâmında yüzbaşı bir oğlunu terk etmiş ve mumâ-ileyh dahi babası misillü
cihat-ı mezkûr şurûtundan hiç birisini hâiz olmadığı halde Ken'an ve Turhan
İOO I SEYYİD NİZÂM HZ.
1 “ I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
nâmlarında iki nefer sagir evlâd-ı zükûrun terk ederek 12) vefat etmiş olduğun¬
dan şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyhaya binâen cihat-ı mezkûrenin nevbet-i tevcihi
fukara-yı Halvetiyyeden müstehak bir zâta gelmiş olmağla cihat-ı mezkûreden
ancak meşîhat ve imamet ve haffar-ı kabr, türbedar cihetleri şurût-ı mezkûreyi
hâiz müvekkilim mumâ-ileyh mumâ-ileyh eş-Şeyh Haşan Adlî Efendi 13) ber-mû¬
ceb-i şart-ı vâkıf zikr olunan Koca Mustafa Paşa dergâh-ı şerifinde postnişîn olan
ve anın inhası üzerine Meclis-i Meşâyih-i kirâmdan tanzim edilen mazbatada
tensib edilen veçhile Şûrâ-yı Evkâf'ca tevcih edilerek yedine berât-ı âlîsi dahi i'ta
kılınmış idi 14) vakfiye-i mezkûrede mutlak evlâdın inkırazı kasd edilmiş olduğu
bedîhi ve cihat-ı mezkûre müvekkilim mumâ-ileyhe hîn-i tevcihinde sıfat-ı
mezkûre ile muttasıf evlâd münkariz olmuş iken ve husûsuyla sagiran-ı mumâ-i-
leyhimanın pederleri Servet ve dedeleri Yunus Tal'at efendiler nâ-ehil 15) olduk¬
larından anlar teveccüh etmemiş olan cihâtın işbu sagirân-ı merkûmâna tevec¬
cüh edemeyeceği zahir ve evsaf-ı mezkûr ile muttasıf evlâdın inkırazına binâen
cihat-ı mezkûrenin müvekkilim mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi'ye tevcih şart-ı
vâkıfe-i müşârün-ileyhaya 16) muvafık iken evlâd henüz münkariz olmadığı ve
meşrutun leh evlâd mevcud bulunduğu halde Halvetiye meşâyihinden müvekki¬
lim mumâ-ileyhe tevcihini muhalif-i şart-ı vâkıf addederek kuyûd-ı vakfiyeden
muhrec ve cevaben mevrûd-ı mezkûrede zikr olunduğu üzre sâlifü'z-zikr türbe-
dâr 17) haffar-ı kabr ve meşîhat ve imamet cihetlerinin müvekkilim mumâ-ileyh
uhdesinde ref'iyle sagir-i merkûm Ken'an bin Servet Bey'e müvekkilim mumâ-i¬
leyhin niyabetiyle bin üç yüz otuz iki senesi Teşrin-i sânîsi'nın yirmi birinci günü
tarihinde tevcih edilmiş ve cihat-ı mezkûre cihat-ı 18) meşrûtadan olmağla ref'
ve tevcih-i mezkûrlar tevcih-i cihat nizâmnâmesi ahkâmına gayr-i mutabık ve bu
misillü cihâtın sigara tevcihi gayr-i câiz olduğundan şer'-i şerife muvafık olmadı¬
ğı gibi vâkıfe-i müşârün-ileyha cihat-ı mezkûre uhdelerine tevcih kılınacak ki-
mesnelerin zikr edildiği 19) sıfat ile muttasıf olmuş ve bunlardan bi'l-hassa me¬
şihat cihetini ehil ve irşada kâdir bir zâta tevcih edilmiş ve öyle bir zâtın bi'z-zât
ve bi'n-nefs ifa-yı hizmet ve postnişîn-i irşad ve hîn-i tevcihinde irşada muktedir
olmasını kasd eylemiş olduğu fıkra-i vakfiye-i mezkûrede 20) müstefad olup ve
garaz-ı vakfa riayet vacib olduğuna binâen cihat-ı mezkûrenin sagir merkûma
tevcihi garaz-ı vakfa dahi muhalif olduğundan sâlifü'z-zikr türbedar meşîhat ve
imamet ve haffar-ı kabr cihetlerinin sagir-i mumâ-ileyh inde'l-bülûğ kesb-i ehli¬
yet ve istihkak ve taleb 21) eylediği sûretde icab-ı şer'îsine bakılmak üzre sagir-i
mumâ-ileyh uhdesinden ref'ile müvekkilim mumâ-ileyh uhdesine ke'l-evvel ib-
kası matlubdur deyü kâimmakâm-ı mumâ-ileyhin tasdikiyle da'va ve dahi ref' ve
tevcih-i mezkûrun usûlüne muvafık olduğunu ifade eylediklerinden ve lede'l-mü-
tala'a 22) mağfûrun leha sultan-ı müşârün-ileyha hazretlerinin iki yüz doksan
dört tarihli vakfiye-i mukayyedesinde yüz elli aded kavâim-i nakdiyenin vakfiye-
tini beyandan sonra meblâğ-ı mezkûr usûl-i câriyesi veçhile mahkeme-i teftiş
ma'rifetiyle istirbah ve istiğlâl olunarak hâsıl olan nemâsından 23) bundan ak¬
dem mebaliğ-i külliye sarfıyla mücedded sûretle ta'mir ve bina ve ihyasına mu¬
vaffak olduğum Silivrikapusı hâricinde vâki' kutbü'l-ârifîn gavsü'l-vâsılîn Haz-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
ret-i Seyyid Nizâmeddin kuddise sırruhu'l-metîn nâm-ı âlîlerine mensub dergâh-ı
şerîfde âyende ve revendeye it'âm-ı ta'âm 24) olunmak üzre beher şehr yüz gu-
ruş verile ve hânkâh-ı mezkûr derûnunda vâki' câmi'-i şerîfde imamet cihetine
şehrî on guruş ve türbedarlık cihetine şehriye kezalik on guruş meşîhat cihetine
şehriye yirmi guruş verilüp cihet-i tevliyet içün dahi şehriye on guruş 25) verile
ve zikr olunan imamet ve türbedarlık ve tevliyet ve meşîhat cihetleri aziz-i müşâ-
rün-ileyh evlâd evlâdından hâlâ hânkâh-ı mezkûrda seccadenişîn-i irşad olan
es-Seyyid eş-Şeyh İbrahim Şuâeddin el-Halvetî Efendi ibni'l-merhûm es-Seyyid
eş-Şeyh Ali Efendi'ye hayatda oldukça meşruta olup beher hafta 26) mukabele
günleri esna-yı duâda pederim cennet-mekân Sultan Mahmud Hân-ı Gâzi hazret¬
leri ve valide merhûme Zernigâr Kadın ve zevcim merhum Mehmed Ali Paşa ve
vâsıl-ı civar-ı rahmet olan kerîmem Hayriye Hanım Sultan ervah-ı şeriflerine fa-
tiha-hân olup ve lâbis-i libas-ı hayat oldukça selâmet-i 27) dâreynim ve vâsıl-ı
huld-i berin olduğumda rûhumu hissemend etmek üzre hayır duâ buyura ve
şeyh-i mumâ-ileyhin vefatından sonra mecmû'-ı cihat-ı mezkûre şeyh-i mumâ-i-
leyhin isrine salik olan evlâdına ve evlâd evlâdına ve evlâd evlâdının batnen
ba'de batnin müstakimü'l-etvâr salih ve zâhid evlâdlarına 28) tevcih oluna ve
ba'de'l-inkırazü'l-küll şeyh-i mumâ-ileyhin biraderleri es-Seyyid Yunus Tal'at ve
es-Seyyid Lûtfullah ve es-Seyyid Nizâmeddin ve hulefâ-yı Halvetiyyeden müste-
hak bir zâta mecmû'-ı cihat-ı mezkûre meşrut ola ve ancak işbu vakfa hâlâ Koca
Mustafa Paşa dergâh-ı şerifinde post- 29) nişîn-i irşad olan reşadetlü es-Seyyid
eş-Şeyh Mehmed Rızâeddin Efendi hazretleri hasbice nâzır nasb ve ta'yin oluna¬
rak cihat-ı mezkûrenin tevcihâtı anın inhasıyla icra olunup her halde nezaret-i
aliyyelerin bî-diriğ buyuralar ve ba'de'l-vefat zikr olunan Koca Mustafa Paşa 30)
dergâhında her kim postnişîn olur ise işbu vakfıma nezaret buyuralar deyü
mestûr bulunduğu ve sultan-ı müşârün-ileyha hazretleri vakfından almak üzre
şehrî on guruş vazife ile evlâd-ı vâkıfa meşruta türbedar ve haffar-ı kabr ve keza¬
lik vakf-ı müşârün-ileyhadan şehrî yirmi guruş 31) vazife ile aziz-i müşârün-iley-
hin dergâhında meşihat ve on guruş vazife ile dergâh-ı mezkûrda mescid-i şerif-
de imamet cihetleri bin üç yüz otuz iki senesi Haziranının yirmi beşinci günü
tarihiyle es-Seyyid eş-Şeyh Adlî ve merhum Seyyid Seyfeddin Efendi'nin bâb-ı
mezkûr dahilinde 32) Arabacı Bayezid mahallesinde Emirler Tekkesi demekle
şehir tekkesinin Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşruta meşîhat ciheti de bin üç
yüz otuz iki senesi Haziran'ın yirmi altıncı günü tarihiyle Seyyid Mustafa Nuri
efendilere müvecceh iken cihat-ı mezkûrenin hilâf-ı şart-ı vâkıf ecânibden 33)
olan mumâ-ileyhima Haşan Adlî ve Mustafa Nuri efendilere tevcih edildiği sabit
olmasına binâen tevcih-i vâki'in ke'en lem-yekûn addiyle mezkûr Seyyid Nizâ¬
meddin türbesi türbedâr ve mekabir-i Müslimînde haffar-ı kabr ve meşîhat ve
imamet cihetlerinin mumâ-ileyh Adlî Efendi'nin niyabetiyle olduğundan sagir
Ken'an 34) bin Servet Bey ve Seyyid Seyfeddin dergâhı meşîhatinin de mumâ-i-
leyh Mustafa Nuri Efendi niyabetiyle kezalik evlâd-ı vâkıfdan sagir Turhan bin
Servet Bey bin üç yüz otuz iki senesi Teşrin-i sâni'nin yirmi birinci günü tarihin¬
de tevcih olunduğu ve müşârün-ileyha Âdile Sultan vakfından Seyyid Nizâmed-
19Z. I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
din 35) dergâhı vakfı tevliyet umûrunun İstanbul Evkaf Müdîriyeti'nin taht-ı ida¬
resine mevdû' bulunduğu bi't-tedkik tebeyyün eylediği Kuyûd-ı Vakfiye
İdaresi'nden ihraç ve cevaben vârid olan tezkirelerde müsteban oldukdan sonra
işbu zabıtda ber-tafsil zikr olunduğu üzre vekil Nuri Efendi cihat-ı mezkûre 36)
mukaddema şart-ı vâkıfe ve usûl-i mevdû'asına tevfikan müvekkil Haşan Adlî
Efendi uhdesine tevcih ve berat-ı âlîsi i'ta kılındıkdan sonra Yunus Tal'at Efen¬
di'nin oğlu Servet Efendi'nin oğlu sagir merkum Ken'an'a tertiben mukaddem
mevcud olup evlâd münkariz olmadığından vâki' olan 37) tevcihe muvafık görül-
meyerek ref'inden müvekkil-i mumâ-ileyhin niyabetiyle sagir-i mezbûr uhdesi¬
ne asaleten tevcihi şer'-i şerife ve şart ve garaz-ı vâkıfa muvafık olmadığı beya¬
nıyla cihat-ı mezkûrenin müvekkili uhdesine ibkasın taleb ve da'va eylemekdedir.
Vâkıfe-i müşârün-ileyha mu'teber 38) ve mukayyed vakfiye-i ma'mûlün bihası
kuyûdundan muhrec fıkra-i mezkûrede ba'de'l-inkırazi'l-küll deyü zikr eylediği
inkırazdan yine fıkra-i mezkûrede bast ve ta'dad eylediği sıfat ile muttasıf olan
evlâdın inkırazın irade ve müşârün-ileyhanın siyak-ı tahrir ve beyânına nazaran
dergâh-ı şerîf-i mezkûrda 39) şeyh olacak ve anın sıfat-ı mezkûr ile muttasıf ola¬
rak bi'n-nefs postnişîn-i irşad olmasın kasd ve ibarâtının mefhum-ı muhâlif ile
gerek sigarından nâşi ve gerek kebir olup da sıfat-ı mezkûre ile muttasıf olmayan
evlâdın dergâh-ı mezkûrda şeyh olmalarını nehy etmiş 40) olduğu zahir ve sıfat-ı
mezkûre ile muttasıf olmağla cihat-ı mezkûre hulefâ-yı Halvetiyyeden olan
mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi uhdesine vâkıfe-i müşârün-ileyha şurût-ı vakfınca
tevcih kılınmış iken mumâ-ileyh uhdesinden ref'ile mukaddema mutasarrıfı mü¬
teveffa Şeyh Şuâeddin Efendi'nin 41) sulbî oğlu bile olmayup karındaşı fıkra-i
mezkûrede ismi muharrer kolağası Yusuf Tal'at Efendi'nin oğlu yüzbaşı Servet
Efendi'nin oğlu sagir merkum Ken'an mücerred evlâdından deyü tevcihi mi yok¬
sa mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi uhdesinde ibkâsı mı muvafık olacağı 42) tara¬
feyn kâtiblerine tedkiken fetvahâne-i âliye irsalle istifta olundukda ibkası lâzım¬
dır deyü i'ta ve huzûr-ı şer'e inha olunan cevab-ı bâ-sevabdan sâlifü'z-zikr
türbedar meşihat ve imamet ve haffar-ı kabr cihetlerinin müvekkil-i mumâ-ileyh
Haşan Adlî Efendi uhdesinde ibkası şer'an lâzım iken 43) ref'ile sagir-i mumâ-i¬
leyh Ken'an'a tevcihi muhalif-i şer'-i âlî olduğu zâhir olmağla bu sûretde cihat-ı
mezkûrenin sagir-i mezbûr Ken'an'ın uhdesinden ref' ve verilen berât-ı âlî kaydı¬
nın terkiniyle ke'l-evvel ber-mûceb-i şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyha müvekkil-i
mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi'ye tevcihi 44) ve yedine müceddeden berât-ı âlî
i'tâsı iktiza eylediği mahkeme-i evkâf-ı hümâyûndan huzûr-ı âlî-i nezâretpenâhî-
lerine i'lâm olundu deyü bin üç yüz otuz beş senesi şehr-i Rebîülâhiri'nin dör¬
düncü günü tarihiyle müverrah verilen i'lâm kaydı ol tarihde mahkeme-i evkaf
kâdısı bulunan faziletlü es-Seyyid Mustafa 45) Rıza Efendi'nin i'lâmât sicilinde
mestûr ve mukayyed bulunduğun bi-aynihi ihraç olundu fi'l-yevmi'l-hâmis min
Muharremü'l-haram li-sene seb'a ve selâsîn ve selâsemi'ete ve elf
PUL
Fî 5 Muharrem sene 1337 [12.10.1918]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 10 BOA. ŞD, NO: 3157/44-68
- / p ■■ - * .
^ / u> V> - <•>
„ . #- ^ a ' * i-
'^T;" ^ -■"< A-*; *•*
^ _^ k - . „ tÇJ. ,^jf,
rr^ ■ -i ■?*'«>s w w A", ^ 3'-
i /■ # ' | * 1 #1 r *> - - *
Cf/****-' ’*K *"**- '>> ~v!^ iv£iu <A>^y 2^* j ı < ı ı
„ .i_._
4
-J J,
10 A I SEYYİD NİZÂM HZ.
ız>u I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 10
BOA. ŞD, No: 3157/44-68
Hüve
Bayram Dede zaviyesi, civar ahalice ma'ruf olduğu üzre Silivrikapusı haricinde
kendi tarafından 955 tarihinde inşa idilüp el-ân mevcud ve ma'mûr olan çeş¬
menin karşısındaki bostan içerisinde kabrinin bulunduğu mahaldedir. Tarih-i
vefatı mezar taşı olmadığından bilinememiş, yalnız çeşmenin 955 ile 1000'e
karib bir zaman içerisinde olması icab eder. Dâhil-i surda Seyyid Seyfullah
Efendinin nâmına izafe edilen dergâh-ı şerîfe gelince bânîsinin kim olduğu ve
kangi tarihde bina edildiğine dair hiç bir gûna malûmat elde edilememişdir.
Anın da kabri başındaki taşında 1010 tarihinde irtihali gösterilmekdedir. Ba'zı
rivâyât ve mesmû'âta nazaran Silivrikapusı dâhilindeki Bayram Dede zaviye¬
si mahallinin Seyyid Seyfullah dergâhı karşısındaki bostan arsasında olduğu
muhtemel bulunmaktadır. Fî 15 Teşrin-i evvel sene 1334 [15.10.1918]
Meclis-i Meşâyih a'zâsından
MÜHÜR
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 11 BOA. ŞD, NO: 3157/44-74
v/\
” ^ *** t j,ı ^riVı' •• , '. , ,
: '"^*' **: .***■■•
, ' ■ ^ r'yy-r "* ’ ^ ^ s:/J>s$ı? t*rı i j'J* ,
' 1 j-i - “ 4
_4i
1OQ I SEYYİD NİZÂM HZ.
,z -° I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 11
BOA. ŞD, No: 3157/44-74
Hüve
NEZÂRET-İ EVKÂF-I HÜMÂYÛN
Evâmir Kalemi
Aded
Umûmî: 114002
Husûsî: 18
Şûrâ-yı Devlet Riyâset-i celîlesine
1] Devletlü efendim hazretleri
2] Mülkiye ve Ma'ârif Dâiresi ifadesiyle vârid olan 12 Ağustos sene 1334 [1918]
tarihli ve umûmî: 35623 husûsî: 17 numerolu tezkire-i aliyye-i riyâsetpenâhî-
leri cevabıdır. Merhum Seyfullah Efendi tekkesinin meşîhat ciheti 3] es-Seyyid
Mehmed Necib ibn-i es-Seyyid eş-Şeyh Abdüssamed Efendi uhdesinde iken
vefatıyla mahlûlünden 14 Cemâziyelâhire sene 1264 [18.05.1848] tarihinde
msf hissesi biraderzâdesi Seyyid Nizâmeddin evlâdından Seyyid Ali Efendi'ye
ve diğer msf 4] hissesi hafîdi Seyyid Nizâmeddin evlâdından sagir es-Seyyid
Haşan Molla'ya ve sagir-i mumâ-ileyhin vefatıyla mühlûlünden msf hissesi 11
Şa'ban sene 1266 [22.06.1850] tarihinde müştereki mumâ-ileyh Seyyid Ali
Efendinin msf hissesine ilhâken 5] ve müstakilen ve mumâ-ileyh Seyyid Ali
Efendinin dahi vefatıyla mahlûlünden 21 Şevval sene 1292 [20.11.1875] ta¬
rihinde kebir mahdûmu es-Seyyid Şuâeddin Efendiye evlâdiyet ve meşrutiyet
üzre tevcih olunduğu kayden ve Seyyid Nizâmeddin'in meşîhatine 6] gelince
müşârün-ileyhin vakfı türbedârlarına mukayyed olup türbedâr ve haffar-ı
kabr ünvânıyla mahfuz olan cihâtı da evlâd-ı mumâ-ileyhin uhdelerinde teda¬
vül eylediği ve Seyyid Nizâm türbesini tekke şekline ifrağ eyleyen 7] merhû-
me Âdile Sultan'ın âhiren vaz' eylediği yeni meşîhat ise ber-mûceb-i vakfiye
meşrutun leh olunan İbrahim Şuâeddin Efendinin bilâ berât tasarruf eylediği
vukû'ât-ı câriyeden anlaşılmış olduğu Kuyûd-ı Vakfiye Müdîriyeti'nden 8] ve
berât-ı âliye eshâbına verilmekde olduğu cihetle taleb buyurulan berâtın elde
edilemeyeceği Evâmir Kalemi Müdîriyeti'nden ifade olunmuş olmağla ol bâb-
da emr ü fermân hazreti veliyyü'l-emrindir.
Fî 17 Zilka'de sene 1336 ve fî 24 Ağustos sene 1334 [1918]
Evkâf Nâzın nâmına müsteşar
İMZA (Mehmed Hüsnî)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 12 BOA. ŞD, NO: 3157/44-65
;iH, <^,v^ ^ 4^^ J J> >~-*yS‘
, _ -w* 4
>>>*,>,„♦ 4 W-. * ^
4&Çv<«-»ı<ı£ ~r *}$*'“ */ i <SJ «r^L>* lı> 'i-VjJ'i <-hi* cı£ ti,j
*&&y**■>' VV^r ^ *» f<H 'JJ ('u *>JV
p , *' ^ * * j
itAV^jV ^ ‘ ^^JS+~*rŞyj «j*J -, JJ»_ *y t ul> ^ ıi>v >j> «*./,/; a W ti",/ -yy z*-^..
* "V * w ' * w+
* i ■ - ^ ^ 1
^ ^ A>" Aı 4 ^^ #jy ^ JAy ç/J r *J^ 1 dVy ^Jp p
W<* «w 1 ^ y 1 i ıdi^JJj *-J 1 { ili/ ^ Cl^f ^ Jv
F ^ ^
H^j'/ffi./v Jvt *►»>>> âa^'^îS -> aWw
ö 4'~/\*tju* ui'j’cvU't+jjto'sju'*#' 1 ^şU 1 • vl ‘ j * it V ,j
**■*■*■>■
-yt 4 ^ Jjp, ^A , >>^-' Ay Af 'A^'^Vi -Udft-
^■cJt dl>\Ct >V M- J>■ tvjp' jrr'VV^’.iA'^'«^tU
jÖA 1 A V*^ >y> ( ' iıU <f-t> J-^' £W^Jr* A*.* +~**jr's, '--'V ■^T-A^i' V *>->„ [jl*
*.L+ *^>^*-'!'-!> "t U Vj*iı
/^yy«*y # A>iSj * '*-'* et- j*sû **f */"o,-(/"iJj'-yi-*-M*^ o^,>/
''■'A 1 *jyüAr' *t/v&f'*?* t^jÛ* Vy C l ^^(ijL.
j ^w<ü^j4>İ*
‘^r'^S*-> £}***'*> i#^
,;‘j ^ı^ ( ıi*v ii, t»
tl 4A<J 1 *''^/ ~>\mJ »J&j'jf* C4-Jİ 1 giy -.j,*ıîj** sjfS*'
<U.p> C+& iûf->'cillŞLl'sSj'tiJ ^y*S*S&Û,! C -/.J */^l.
+ J " # “" J-
^ *- 3w» 1 rt !’* l V ^ -t - ’-t» jU}/^ ı \t-jU jjjjj’, k
CLj£***J ys/tf-Vş+Jf s\*Jj+f
,Ji f? <*—>>UJ "J* t,Ju r'tj*'**'
^ -u İujt vV-#U«^ı
‘T* rS t***-' A ^ l» +Ş.J* M-^
'S *^ 'jt— * ^ üw j~- ''jıf ^*bf ^-fA' jt't* 1 »^/!!»<v-»j 1 »—* yİF*>*
l^n I SEYYİD NİZÂM HZ.
I,JU I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
■-J—»-Jj^^ k—,i> Iİa 1a /*A^->* « #, ^ _ w ^^„
f ;> «-‘—"‘ Alk. .< f ^ < w y^> w
^4
e, I* vÜ' -Ul
4 1
Oh^l. tij C}Şf*jjLt tt -- f “ V -•>/''V ^ ^tlı>’t>
c*-^u*ıji v; r-31-AU 1 A'^ - 7 *A’ ( > J t'«*’,^
•* oJ' 1 - ^ı»!A A'^7' tA İjy - , /■
. lt . . 11 y * -f -f ^ ^ - K -" ,/j
_*ij ^c^f ı L ^j 1 ^ ^ a^y -.Vy_ u -*
..... , f
, -•'!. _ lul '-y<^.V'>>'^Y e'ÂÂ^/^yju^^'
^„ 4 . ^.i Jktf-I^, U , ■ 1 Ü -, • ' .*
dt .l ^IIL * '
\ ' r • *« (AH ->y
İl -
. > r -r ^^^,,1.1 . '• ,. .'• • . . . *~r*~*<‘J{- f lss±&
auoAj fr 1 " t, - * ' -" ■ - "
fc ı - l ft T ^ J (r* P H Jjr j* j */,'" vv
A *" ^ -■• *+***»> «r- J( p '"^^’
F ^ C 4 ^ CL 4 JİI ■ Ll j+ r - ! ■ ^ ''
^^1' - ' . . ' • ^ *>- ; 4, -l4>İ^
V^AA 1 ' ^^7 ( * J y' ta **-* Mfy Aj-> c^
t*^'-*vv ’S£?}. ”7 <'■'■■ -Y !»>rY--Ai«
™ ^ı * r **»~*~'.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
131
VESİKA NO: 16 BOA. ŞD, NO: 3157/44-66
Vesika No: 12
BOA. ŞD, No: 3157/44-65-66
Hüve
MECLİS-İ MEŞÂYİH
Aded
45
1] Meclis-i dâ'iyânemizin mütala'ası alınmak üzre Şûrâ-yı Devlet Riyâset-i celî-
lesinin 35623 numerolu ve 9 Zilhicce sene 336 ve 15 Eylül sene 334 tarihli 2]
tezkiresiyle havale buyurulan ve Seyyid Seyfullah ve Seyyid Nizâmeddin der¬
gâhları meşîhatlerine aid bulunan evrak meclis-i dâ'iyânemizce bi'l-mütala'a
tedkikat-ı 3] lâzıme ifa olundu.
4) Silivrikapusı haricinde Seyyid Nizâmeddin ve dâhilinde Seyyid Seyfullah
dergâhları meşîhatleri ayrı ayrı şurût ve ahkâma tâbi' oldukları halde her iki
5) dergâhın meşihat cihetlerinin Seyyid İbrahim Şuâeddin Efendi uhdesinde
içtima' etmiş olması ve Bayram Dede zaviyeleri Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid
Seyfullah 6) dergâhları olmayup başka başka zaviyeler olduğu halde Bayram
Dede vakfiyesinde Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşruta görülmesi 7) dola¬
yısıyla mezkûr dergâhlar ile zaviyelerinin şurût ve ahkâm ve a'yânı arasında
telfik ve tedahül vukû' bulmuş olduğundan eşkâlât-ı vâki'anm izâlesi 8] içün
bunların ayrı ayrı tedkikine lüzum görülmüşdür. Seyyid Nizâmeddin dergâhı
meşîhati muhdes olup merhûme Âdile Sultan'ın şerâit-i vakfiyesine tâbi'dir.
9) Şerâit-i mezkûre ise meşihat cihetinin Seyyid Nizâmeddin evlâdından olan
İbrahim Şuâeddin Efendi'ye ba'de'l-vefat mumâ-ileyhin isrine salik olan evlâ¬
dına ve evlâd-ı 10) evlâd olanlarının batnen ba'de batnin müstakimü'l-etvâr
salih âbid ve zâhid olanlarına ba'de'l-inkıraz cihat-ı mezkûre şeyh-i mumâ-i-
leyhin biraderleri es-Seyyid Yunus Tal'at 11) ve es-Seyyid Lûtfullah ve es-Sey-
yid Nizâmeddin Efendi'nin evlâd-ı evlâd evlâdlarının kezalik tarikat-ı aliyye-i
Halvetiyeye mensup irşâda kâdir ehil ve erbâb ve pederleri mesleğine 12) sa¬
lik âbid ve zâhid olanlarına batnen ba'de batnin meşruta olup ba'de'l-inkıra-
zü'l-küll cihat-ı mezkûre fıkrası seyyid-i müşârün-ileyhden ve hulefâ-yı Halve-
tiyeden müstehakbir zâta 13) Koca Mustafa Paşa dergâhında postnişîn-i irşad
olan eş-Şeyh Mehmed Rızâeddin Efendi'nin inhasıyla tevcihi meşrut idüği vâ-
kıfe-i müşârün-ileyhanın bin iki yüz 14) doksan dört tarihli vakfiyesinde mu-
170 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
sarrahdır. Meşîhat-i mezkûre ber-mûceb-i vakfiye İbrahim Şuâeddin Efendi
uhdesinde iken vukû'-ı vefatıyla inhilâl etmesi 15) üzerine Seyyid Nizâmeddin
sülâlesinden Maliye Vâridât Müdîriyeti Evrak Kalemi ketebesinden Mehmed
Seyfullah nâmında bir zât İbrahim Şuâeddin Efendi ile 16) biraderlerinin ne¬
silleri münkariz olduğunu ve kendisi cihet-i mezkûrenin meşrûtun lehi bulun¬
duğunu iddi'â ederek Evkaf-ı Hümâyûn Mahkemesinde Seyyid Nizâmeddin
17) sülâlesinden olduğunu isbat etmiş ise de ancak cihet-i mezkûre sûret-i
mutlakada Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşruta olmayup seyyid-i müşârün-i-
leyh sülâlesinden merkum 18) İbrahim Şuâeddin Efendi'yle biraderlerinin ev¬
lâdına meşruta olup sülâle-i mezkûre dahi münkariz olduğundan vakfiyesinin
fıkra-i âhiresi mûcebiyle usûlü 19) dairesinde bir zâta tevcihi Meclis-i Meşâ-
yih'e iş'âr olunmağla fıkra-i âhire-i mezkûreye tevfikan Koca Mustafa Paşa
dergâhı postnişinliğinin inhâsıyla bi'l-asâle Haşan 20) Adlî Efendi'ye tevcih
edilmiş ve Şûrâ-yı Evkaf'dan tasdik edilerek berâtı verilmişdir. Usûl-ı şer'iye
ve ahkâm-ı nizâmiye dairesinde cereyan eden işbu muâmele-i 21) resmiyeden
sonra müteveffa es-Seyyid Yunus Tal'at Efendi'nin oğlu müteveffa Servet Efen¬
di'nin sagir oğulları Ken'an ve Turhan efendilerin meşrutün leh olmak üzre
22) müraca'atları üzerine Şûrâ-yı Evkaf'dan isbat-ı neseb zımnında Evkâf-ı
Hümâyûn Mahkemesi'ne lede'l-havale mumâ-ileyhimanın es-Seyyid Yunus
Tal'at Efendi'nin evlâd evlâdından 23) oldukları şer'an sabit olmağla Şûrâ-yı
Evkaf tarafından Seyyid Nizâmeddin dergâhı meşîhati evvelce asaleten ta'yin
edilmiş olan Haşan Adlî Efendi niyâbetiyle 24) sagir Ken'an'a tevcih edilmesi
üzerine tevcih-i mezkûrun vakfiyedeki kuyûd ve şurûta nazaran hilâf-ı şer'-i
şerîf olduğundan bahisle asalet-i sabıkanın uhdesine 25) ibkâsı istid'âsıyla
Haşan Adlî Efendi tarafından Mahkeme-i Evkâf'a vukû' bulan müracaat ve
murâfa'a neticesinde mahkeme-i mezkûrece Fetvâhâne-i âlî'den lede'l-istifta
vakfiyede 26) irşâda kâdir olmak kuyûd ve evsâfının fi'len tahakkuku lüzum-ı
şer'isine binâen Haşan Adlî Efendi uhdesinde asaleten ibkâsının muktazi bu¬
lunduğu ifta 27) buyurulmakla mûcebiyle hükm-i şer'î sâdır olmuşdur. İşbu
fetva ve hükm-i şer'î üzerine Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti Kuyûd-ı Vakfiye İda-
resi'nce tashih-i kayd içün 28) mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi'nin müracaatı¬
na karşı Şûrâ-yı Evkaf: tevcih-i cihâtın münhasıran Şûrâ-yı Evkâf'a aidiyet-i
nizâmiyesine istinaden Mehkeme-i Evkâf'ın hükme iktiran 29) eyleyen ikti-
za-ı şer'îsi mahkemenin salâhiyeti haricinde ve masadak-ı i'lâm-ı şer'îyi bir
inha-yı mücerred makâmında telâkki ederek karar-ı sâbıkında ısrar eylemiş-
dir. Şûrâ-yı mezkûr 30) 29 numerolu ve 23 Rebîülevvel sene 336 ve Kânun-ı
sânî sene 334 tarihli mütâla'anâmesinin fıkra-i âhiresinde «mes'ele tevcih-i
cihat nizâmnâmesinin sûret-i tatbikinden 31) tevellüd edeceğine göre Şûrâ-yı
Devlet'e müracaat edilebilmesi tabi'idir» diye beyan-ı mütâla'a eylemiş olma¬
sına binâen tevcih-i cihat nizâmnâmesinin altıncı maddesinde 32) zikr edilen
usûl-i şer'iye kaydından tevellüd eden mesâil dahi Evkâf-ı Hümâyûn Mahke-
me-i Şer'iyesiyle Fetvâhâne-i âli'ye aidiyetini kabul etmesi zaruridir. İ'lâm-ı
şer'î 33) Şûrâ-yı Evkâf'a aid bulunan tevcih-i cihat şerâitinden olan usûl-ı
SEYYİD NİZÂM HZ. I 177
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I l ' J ' J
şer'iyeye dair iktiza-yı şer'îyi mutazammın vâcibü't-tenfiz bir hükmü muhte¬
vi bulunmağla Şûrâ-yı Evkâf'ın 34) ana göre ifa-yı muâmele etmesi lüzûmu
kanaatindeyiz binâenaleyh mütâla'a-i dâ'iyânemize göre Seyyid Nizâmeddin
dergâh-ı şerifi meşîhatinin evvelce asâleten ta'yin edilmiş 35) olan Haşan Adlî
Efendi uhdesinde kemâkân bi'l-asâle ibkâsı bir emr-i zaruridir.
36) Seyyid Seyfullah dergâhına gelince bu dergâhın meşîhati dahi Seyyid Nizâ¬
meddin meşîhatiyle beraber müteveffa İbrahim Şuâeddin Efendi uhdesinde
iken vukû'-ı vefatıyla inhilâl 37) etmesi üzerine ale'l-usûl Meclis-i Meşâyih'den
i'lân edildiği hâlde Hafız Mustafa Nûri Efendi'den başka bir kimse müracaat
etmediği ve cihat-ı meşrutadan olduğuna dair 38) bir kayda zaferyâb oluna-
madığı cihetle nizâmı dairesinde bi'l-imtihan mumâ-ileyh Hafız Mustafa Efen¬
di'ye tevcih kılınmış ve Şûrâ-yı Evkâf'ca tasdik edilerek berâtı verilmişdir. 39)
Bi'l-âhire sagiran-ı merkûmân Ken'an ve Turhan'ın müracaat-ı mezkûreleri
üzerine Şûrâ-yı Evkaf tarafından Hafız Mustafa Efendi'ye asaleten tevcihin
Âdile Sultan 40) vakfiyesine kıyasen hilâf-ı şart-ı vâkıf olduğundan bahisle
mumâ-ileyhin asaletini ref' ederek niyabetle sagir Turhan'a tevcih edilme¬
si üzerine Hafız Mustafa Efendi'nin 41) asaleten uhdesinde ibkâsı lüzumuna
dair Evkâf Mehkemesi'nden istihsal eylediği 9 Cemaziyelevvel sene 335 ve 3
Mart sene 333 tarihli i'lâm-ı şer'iye karşı Şûrâ-yı 42) Evkâf tarafından yegâ¬
ne medâr-ı istinad olan Bayram Dede vakfiyesi mûcebiyle dergâh-ı mezkûr
meşîhatinin Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrut olduğu ve bi'l-asâle 43) tev-
cih-i sâbıkın hilâf-ı şart-ı vâkıf bulunduğu bi'l-beyan kezalik ısrar edilmişdir.
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâretinin 110508 ve husûsi 5 numerolu 16 Cumâdelâ-
hire sene 336 44) ve 28 Şubat sene 334 tarihli tahrirâtında ihbâra istinaden
dokuz yüz seksen yedi tarihinde tanzim olunup kuyûd-ı vakfiyece müseccel
bulunduğu beyan edilen Bayram Dede vakfiyesinin 45) Defterhâne-i Âmire
kuyûd-ı hâkânîsinden muhrec sûreti musaddakası lede't-tedkik Silivrikapusı
hariç ve dâhilinde gösterilen iki zaviyenin ne haricde Seyyid Nizâmeddin 46)
ne dâhilde Seyyid Seyfullah dergâhları olmadığı tahakkuk etmişdir. Meclis-i
dâ'iyânemiz a'zâsından Vahyi Efendi'nin merbut raporundan dahi müsteban
olacağı üzre 47) ayrıca mahallinde de icra edilen tahkikat neticesinde haricin¬
deki Bayram Dede zaviyesi Silivrikapusı haricinde kendi tarafından dokuz yüz
elli beş tarihinde inşa 48) edilüp el-yevm mevcud ve ma'mur olan çeşmenin
karşısındaki bostan içerisinde kâin kabrinin bulunduğu mahalde olduğu an-
laşılmışdır. Binâenaleyh Silivrikapusı haricinde Seyyid Nizâm 49) dergâhıyla
beraber Bayram Dede zaviyesi yekdiğerinin aynı olmayup başka başka zaviye¬
lerdir. Silivrikapusı dahilindeki Bayram Dede zâviyesi ise kuyûd-ı hâkânîden
muhrec 50) sûret-i musaddakada müştemilâtı ta'dad sırasında «Hânkâh-ı azim
ve türbe-i sâhib-i vakf» diye derûnda vakıfın kabri gösterilmiş olup halbuki
Seyyid Seyfullah 51) dergâhında yalnız müşârün-ileyhin kabri mevcud ve me¬
zar taşında tarih-i vefâtı bin on senesi olarak meşhud bulunmakdadır. Bayram
Dede vakfiyesi denilen 52) ihbarnâmeye müstenid hüccet dokuz yüz seksen
yedi tarihinde tanzim edilmiş olmasına ve Seyyid Seyfullah'ın bir on tarihinde
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
vefat etmesine nazaran «Türbe-i sâhib-i vakf» 53) ta'birinin Seyyid Seyfullah'a
aid olamayacağı zaruri bulunmakla dâhil-i surda gösterilen bu zaviyenin dahi
haricdeki zaviye misillü harâb ve nâyâb olduğu 54) anlaşılmaktadır. Esbâb-ı
meşrûhaya binâen Bayram Dede vakfiyesi medar-ı istinad ve ihticac olamaya¬
cağından meşihat-ı mezkûre hakkında cihat-ı gayr-i meşrutaya aid ahkâmın
55) tatbiki muktazi olup Hafız Mustafa Nûri Efendi'ye asaleten tevcihi ise ah-
kâm-ı mezkûre dairesinde cereyan etmiş olduğundan gerek dergâh-ı mezkûr
ve 56) gerek kuyûd-ı vakfiyelerinin tashihi lüzûmu mütâla'a-i dâ'iyânemizden
bulunmağla Şûrâ-yı Devlet Riyaset-i celîlesine iş'âr buyurulması bâbında emr
ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir.
Fî 14 Muharrem sene 1337 ve fî 21 Teşrin-i evvel sene 1334 [21.10.1918]
MÜHÜR (Meclis-i Meşâyih)
SEYYİD NİZÂM HZ. I 17C
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
136
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 13
BOA. ŞD, No: 3157/44-65-92
36806
PULLAR
1] Silivrikapusı haricinde kâin Seyyid Nizâmeddin hazretleri dergâh-ı şerîfi
ittisâlindeki hânede sakin eş-Şeyh Haşan Adlî Efendi ibn-i el-müteveffa Meh-
med Nûreddin Efendinin zikr-i âtî hususda vekil-i müseccel-i şer'îsi Molla Gü-
rani'de Pîr Mehmed Paşa dergâh-ı şerifinde sakin biraderzâdesi 2) Nûrullah
Efendi ibn-i eş-Şeyh Zekâî Efendi zikr-i âtî vakfa âtiyyü'z-zikr husûsda kâim-
makam mütevelli ta'yin ve husûmet-i re'y olunan Hazine-i evkâf-ı Hümâyûn'a
da'va vekillerinden Mehmed Âsaf Bey ibn-i Mustafa hâzır olduğu halde mec-
lis-i şer'imizde Antalya'da validesi nezdinde bulunan sagir Ken'an ibn-i el-mü¬
teveffa 3) Servet ibn-i el-müteveffa kolağası Tal'at Efendi'ye zikr-i âtî husûsda
li ecli'l-husûme vasi nasb ve ta'yin ve husûmet-i re'y olunan sermuhzır Ali
Efendi ibn-i Hüseyin muvacehesinde kuyûd-ı vakfiyeden muhrec ve derdest-i
fıkra-i vakfiye nâtık olduğu üzre merhûme ve mağfûrun leha Âdile Sultan haz¬
retleri Silivrikapusı haricinde 4) vâki' Seyyid Nizâmeddin hazretleri nâm-ı âlî¬
lerine mensub dergâh-ı şerif derûnunda kâin câmi'-i şerîfde imamet ve der-
gâh-ı mezkûrda meşîhat ve vakf-ı şerîfi içün tevliyet ve yine dergâh-ı mezkûrda
türbedârlık ve haffar-ı kabr cihetlerini evlâd-ı evlâd-i seyyid-i müşârün-ileyh-
den hânkâh-ı mezkûrda seccadenişîn-i irşad 5] olan e-Şeyh İbrahim Şuâeddin
el-Halvetî ibn-i el-merhûm es-Seyyid eş-Şeyh Ali Efendi'ye ve ba'de vefatühu
mecmu'-ı cihat-ı mezkûreyi şeyh-i mumâ-ileyhin isrine sâlik olan evlâdına ve
yine evlâd-ı evlâdına ve evlâd ve evlâdının batnen ba'de batnin müstakî-
mü'l-etvâr salih ve zâhid ve âbid olanlarına ve ba'de'l-inkırazi'l-küll 6) şeyh-i
mumâ-ileyhin biraderleri es-Seyyid Yunus Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah ve
es-Seyyid Nizâmeddin efendilere ve evlâd ve evlâd-ı evlâdının tarikat-ı aliyye-i
Halvetiyeye mensub irşâda kâdir ehl ve erbâb ve pederleri mesleğine sâlik
âbid ve zâhid olanlarına batnen ba'de batnin şart edüp ve ba'de'l-inkırazü'l 7]
küll mecmû'-ı cihat-ı mezkûre fukarâ-yı aziz-i müşârün-ileyh Nizâmeddin'den
ve hulefâ-yı Halvetiyyeden müstehak bir zâta meşruta ola ve mezkûr cihatın
tevcihâtı vakf-ı şerife nâzır nasb ve ta'yin eylediğim Koca Mustafa Paşa der-
gâh-ı şerifinde postnişîn-i irşad olan Şeyh Mehmed Ziyâeddin Efendi 8] haz¬
retleri inhasıyla icra oluna ve ba'de vefatühu zikr olunan Koca Mustafa Paşa
dergâhında her kim postnişîn olursa işbu vakfa nezâret buyura deyü şart ve
ta'yin ve tahsis ve tanzim ve tescil etdirdiği vakfiye-i mu'tebere ve ma'mulün
bihasında vech-i muharrer üzre tahrir etmiş olmağla cihat-ı 9] mezkûreye ha¬
yatında ber-mûceb-i şart-ı vâkıf mutasarrıf olan Şeyh mumâ-ileyh Şuâeddin
Efendi mukaddemâ bilâ veled vefat etmiş ve mumâ-ileyhden ve evlâdından
sonra ber-mûceb-i şart-ı vâkıf cihat-ı mezkûrenin meşrûtun lehleri mumâ-i-
leyhim Yunus Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah ve es-Seyyid Nizâmeddin efendiler
10) şeyh-i mumâ-ileyhden veya mukaddem vefat etmişler ve bunlardan
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mumâ-ileyh Yunus Takat Efendi hayatında kolağası olduğu hasebiyle vakfiye-i
mezkûrede beyan buyurulan şurûtu hâiz olmadığı gibi ba'de vefâtühu Servet
Bey nâmında yüzbaşı bir oğlunu terk etmiş ve mumâ-ileyh dahi babası misillü
cihat-ı 11] mezkûre şurûtundan hiç birisini hâiz olmadığı halde Ken'an ve Tur¬
han nâmlarında iki nefer sagir evlâd-ı zükûrunu terk ederek vefat etmiş oldu¬
ğundan şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyhaya binâen cihat-ı mezkûrenin nevbet-i
tevcihi fukarâ-yı Halvetiyyeden müstehak bir zâta gelmiş olmağla cihat-ı 12]
mezkûreden ancak meşîhat ve imamet ve haffar-ı kabr türbedâr cihetleri
şurût-ı mezkûreyi hâiz müvekkilim mumâ-ileyh Şeyh Haşan Adlî Efendi'ye
ber-mûceb-i şart-ı vâkıf zikr olunan Koca Mustafa Paşa dergâh-ı şerifinde
postnişîn olan zâtın inhası üzerine meclis-i Meşâyih-i kiramdan tanzim edilen
13] mazbatada tensib edildiği veçhile Şûrâ-yı Evkâfca tevcih edilerek yedine
berât-ı âlîsi dahi i'tâ kılınmışdı. Vakfiye-i mezkûrede mutlak evlâdın inkırazı
kasd edilmiş olduğu bedihi ve cihat-ı mezkûrun müvekkilim mumâ-ileyhe
hîn-i tevcihde sıfat-ı mezkûre ile mutasarrıf evlâd münkariz 14] olmuş iken ve
husûsuyla sagiran-ı mumâ-ileyhimanın pederleri Servet ve dedeleri Yunus
Takat efendiler nâ-ehil olduklarından anlara teveccüh etmemiş olan cihatın
işbu sagirân-ı merkûmâna teveccüh edemeyeceği zahir ve evsaf-ı mezkûre ile
muttasıf evlâdın inkırazına binâen cihat-ı mezkûrenin 15] müvekkilim
mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi'ye tevcihi şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyhaya mu¬
vafık iken evlâd henüz münkariz olmadığı ve meşrutalar evlâd mevcud bulun¬
duğu hâlde Halvetiyye meşâyihinden müvekkilim mumâ-ileyhe tevcihi muha-
lif-i şart-ı vâkıf addederek kuyûd-ı vakfiyeden muhrec ve cevaben mevrûd-ı
16] mezkûrede zikr olunduğu üzre sâlifü'z-zikr türbedâr, haffar-ı kabr ve me¬
şihat ve imamet cihetlerinin müvekkilim mumâ-ileyh uhdesinden ref'iyle sa-
gir-i merkum Ken'an Bey b. Servet Bey'e müvekkilim mumâ-ileyhin niyabetiy¬
le bin üç yüz otuz iki senesi Teşrin-i sânî'nin yirmi birinci günü 17] tarihinde
tevcih edilmiş ve cihat-ı mezkûre cihat-ı meşrûtadan olmağla ref' ve tevcih-i
mezkûrlar tevcih-i cihat nizâmnâmesi ahkâmına gayr-i mutabık ve bu misillü
cihâtın sıgâra tevcihi gayr-i câiz olduğundan şer'-i şerîfe muvafık olmadığı gibi
vakfiye-i müşârün-ileyha cihat-ı mezkûr uhdelerine 18] tevcihinin çok kimes-
nelerin zikr edilen sıfat ile muttasıf olmasını ve bunlardan bilhassa meşîhat
cihetini ehl ve irşâda kâdir bir zâta tevcih edilmiş ve öyle bir zâtın bi'z-zât ve
bi'n-nefs ifa-yı hizmet ve postnişîn-i irşad ve hîn-i tevcihinde irşada muktedir
olmasına kasd etmiş 19] olduğu fıkra-i vakfiye-i mezkûreden müstefad olup ve
garaz-ı vâkıfa riayet vacib olduğuna binâen cihat-ı mezkûrenin sagir-i merkû-
ma tevcihi garaz-ı vâkıfa dahi muhalif olduğundan sâlifü'z-zikr türbedâr, meşî¬
hat ve imamet ve haffar-ı kabr cihetlerinin sagir-i mumâ-ileyh 20] inde'l-bülûğ
kesb-i ehliyet ve istihkak ve taleb eylediği sûretde icab-ı şer'isine bakılmak
üzre sagir-i mumâ-ileyh uhdesinden ref'iyle müvekkilim mumâ-ileyh uhdesi¬
ne ke'l-evvel ibkâsı matlûbumuzdur deyü kâimmakâm-ı mumâ-ileyhin tasdi¬
kiyle da'va ve vasi-i mumâ-ileyh dahi ref' ve tevcih-i mezkûrun 21] usûlüne
muvafık olduğunu ifade eylediklerinden ve lede'l-mütâla'a mağfûrun leha sul¬
170 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
tan-ı müşârün-ileyha hazretlerinin bin iki yüz doksan dört tarihli vakfiye-i
mukayyedesinde yüz elli aded kavâim-i nakdiyenin vakfiyetin beyandan sonra
meblâğ-ı mezkûr usûl-ı câriyesi veçhile mahkeme-i temyiz ma'rifetiyle 22] is-
tirbah ve istiglâl olunarak hâsıl olan nemâsından bundan akdem mebaliğ-i
külliye sarfıyla mücedded sûretde ta'mir ve bina ve ihyasına muvaffak oldu¬
ğum Silivrikapusı haricinde vâki' kutbü'l-ârifîn gavsü'l-vâsılîn Hazret-i Seyyid
Nizâmeddin kuddise sirruhü'l-metîn nâm-ı âlîlerine 23] mensub dergâh-ı
şerîfde âyende ve revendeye it'âm-ı ta'am olunmak üzre beher şehr yüz guruş
verile ve hânkâh-ı mezkûr derûnunda vâki' câmi'-i şerifin imamet cihetine
şehrî on guruş ve türbedârlık cihetine şehriye kezalik on guruş ve meşîhat ci¬
heti şehriye yirmi 24] guruş verilüp cihet-i tevliyet içün dahi şehriye on guruş
verilir. Zikr olunan imamet ve türbedârlık ve tevliyet ve meşîhat cihetleri aziz-i
müşârün-ileyh evlâd evlâdından hâlen hânkâh-ı mezkûrede seccadenişîn-i ir¬
şad olan es-Seyyid eş-Şeyh İbrahim Şuâeddin el-Halvetî Efendi ibn-i el-mer-
hûm 25] es-Seyyid eş-Şeyh Ali Efendi'ye hayatda oldukça meşruta olup beher
hafta mukabele günleri esna-yı duâda pederim cennetmekân Sultan Mahmud
Hân-ı Gâzi hazretleri ve validem merhûme Zernigâr Kadın ve zevcim merhûm
Mehmed Ali Paşa ve vasıl-ı civar-ı rahmet olan kerîmem Hayriye Hanım Sultan
ervâh-ı 26] şeriflerine fâtiha-hân olup ve lâbis-i libâs-ı hayat oldukça selâmet-i
dâreyn ve vâsıl-ı huld-berîn olduğumda rahmete hisse-mend etmek üzre hayr
duâ buyura ve şeyh-i mumâ-ileyhin vefatından sonra mecmû' cihat-ı mezkûre
şeyh-i mumâ-ileyhin isrine salik olan evlâdına 27] ve evlâd ve evlâd evlâdına
ve evlâd ve evlâd ve evlâd evlâdının batnen ba'de batnin müstakimü'l-etvâr ve
salih ve zâhid ve âbid olanlarına tevcih oluna ve ba'de'l-inkırazi'l-küll şeyh-i
mumâ-ileyhin biraderleri es-Seyyid Yunus Tal'at ve es-Seyyid Lûtfullah ve
es-Seyyid Nizâmeddin efendilerin ve evlâd ve evlâd ve evlâd ve evlâd evlâdının
kezalik tarikat-i aliyye-i Halvetiyyeye mensub 28] irşâda kâdir ehl ve erbâb ve
pederleri [silkine] salik âbid ve zâhid evlâdlarına batnen ba'de batnin meşruta
ola ve neuzübillah min gadabi'l-feyyâz anlar dahi külliyen inkıraz bulur ise fu-
karâ-yı aziz-i müşârün-ileyh Seyyid Nizâmeddin ve hulefâ-yı Halvetiyyeden
müstehak bir zâta mecmû'-ı cihat-ı mezkûr meşrut ola ve ancak işbu vakıfça
29] hâlâ Koca Mustafa Paşa dergâh-ı şerifine postnişîn-i irşad olan reşadetlü
es-Seyyid eş-Şeyh Mehmed Rızâeddin Efendi hazretleri hasbice nâzır nasb ve
ta'yin olunarak cihat-ı mezkûrenin tevcihâtı anın inhâsıyla icra olunup her hal¬
de nezaret-i aliyyelerini bî-diriğ buyuralar ve ba'de'l-vefat zikr olunan 30]
Koca Mustafa Paşa dergâhında her kim postnişîn olur ise işbu vakfıma nezaret
buyuralar deyü mestûr bulunduğu ve sultan-ı müşârün-ileyha hazretleri vak¬
fından almak üzre şehrî on guruş vazife ile evlâd-ı vakfa meşrut türbedâr ve
haffar-ı kabr ve kezalik vakf-ı müşârün-ileyhadan şehrî yirmi guruş 31) vazife
ile aziz-i müşârün-ileyhin dergâhında meşihat ve on guruş vazife ile dergâh-ı
mezkûrda mescid-i şerîfe imamet cihetleri bin üç yüz otuz iki senesi Hazi-
ran'ın yirmi beşinci günü tarihiyle es-Seyyid eş-Şeyh Adlî ve merhum Seyyid
Seyfeddin Efendi'nin bâb-ı mezkûr dâhilinde Arabacı Bâyezid mahallesinde
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
32) Emirler Tekkesi demekle şehîr tekkesinin Seyyid Nizâmeddin evlâdına
meşruta meşihat ciheti de bin üç yüz otuz iki senesi Haziran'ın yirmi altıncı
günü tarihiyle Şeyh Mustafa Nûri efendilere müteveccih iken cihat-ı mezkûre-
nin hilâf-ı şart-ı vâkıf ecânibden olan mumâ-ileyhima Haşan Adlî ve Mustafa
Nûri efendilere tevcih 33) edildiği sabit olmasına binâen tevcih-i vâki'in keen-
lemyekün addiyle mezkûr Seyyid Nizâmeddin türbesi türbedâr mükâbir-i
Müslimînde haffar-ı kabr ve meşihat ve imamet cihetlerinin mumâ-ileyh Adlî
Efendi'nin niyabetiyle evlâd-ı vâkıfdan sagir Ken'an bin Servet Bey'e ve Seyyid
Seyfeddin dergâhı meşîhatinin de mumâ-ileyh Mustafa Nûri Efendi 34) niya¬
betiyle kezalik evlâd-ı vâkıfdan sagir Turhan bin Servet Bey'e bin üç yüz otuz
iki senesi Teşrin-i sânîsinin yirmi birinci günü tarihinde tevcih olunduğu
müşârün-ileyha Âdile Sultan vakfından Seyyid Nizâmeddin dergâhı vakfı tevli¬
yet umûrunun İstanbul Evkaf Müdîriyeti'nin taht-ı idaresine 35) mevdû' bu¬
lunduğu bi't-tedkik tebeyyün eylediği kuyûd-ı vakfiye idaresinden ihraç ve
cevaben vârid olan tezkirelerden müsteban oldukdan sonra işbu zabtda
ber-tafsil zikr olunduğu üzre vekil Nûri Efendi cihat-ı mezkûrun mukaddemâ
şart-ı vâkıfa ve usûl-ı mevdû'asına tevfikan müvekkil Haşan Adlî Efendi uhde¬
sine tevcih ve berât-ı âlîsi i'tâ kılındıkdan sonra 36) Yunus Takat Efendi'nin
oğlu Servet Efendi'nin oğlu sagir merhum Ken'an'a tertiben mukaddem ve
mevcud olup evlâd münkariz olmadığından vâki' olan tevcih muvafık görülme-
yerek ref'inden müvekkil-i mumâ-ileyhin niyabetiyle sagir-i mezbûr uhdesin
asaleten tevcihi şer'-i şerif ve şart ve garaz-ı vâkıfa muvafık olmadığı beyanıyla
cihat-ı mezkûrenin 37) müvekkili uhdesinde ibkâsım taleb ve da'va eylemek-
dedir. Vâkıfe-i müşârün-ileyha mu'teber ve mukayyed vakfiye-i ma'mûlün bi-
hası kaydından muhrec fıkra-i mezkûrede ba'de'l-inkırazi'l-küll deyü zikr edi¬
len inkırazından yine fıkra-i mezkûrede bast ve ta'dad eylediği sıfat ile muttasıf
olan evlâdın inkirâzmı irade ve müşârün-ileyhanın siyyân tahrir 38) ve beya¬
nına nazaran dergâh-ı şerîf-i mezkûrda şeyh olucak zâtın sıfat-ı mezkûre ile
muttasıf olarak bi'n-nefs postnişîn-i irşad olmasını kasd ve ibârâtının mef-
hum-ı muhâlifi ile gerek sagirinden nâşi ve gerek kebir olup da sıfat-ı mezkûre
ile muttasıf olmayan evlâdın dergâh-ı mezkûrda şeyh olmalarını 39) nehyet-
miş olduğu zâhir ve sıfat-ı mezkûre ile muttasıf evlâd ve münkariz olmağla ci-
hat-ı mezkûre hulefâ-yı Halvetiyeden olan mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi uh¬
desine vâkıfe-i müşârün-ileyha şurûtu ve nizâmınca tevcih kılınmışken
mumâ-ileyh uhdesinden ref'ile mukaddemâ mutasarrıfı Şeyh Şuâeddin Efen¬
di'nin sulbî oğlu bile olmayup 40) karındaşı fıkra-i mezkûrede ismi muharrer
kolağası Yunus Tal'at Efendi'nin oğlu yüzbaşı Servet Efendi'nin oğlu sagir mer¬
kum Ken'an'a mücerred evlâddandır deyü tevcihi mi yoksa mumâ-ileyh Haşan
Adlî Efendi uhdesinde ibkâsı mı muvafık olacağı tarafeyn kâtiblerine terfîkan
Fetvâhâne-i âli'ye irsalle 41) istifta olundukda ibkâsı lâzımdır deyü i'tâ-yı
huzûr-ı şer'e inha olunan cevab-ı bâ-sevâbdan sâlifü'z-zikr türbedâr meşîhat
ve imamet ve haffar-ı kabr cihetlerinin müvekkil-i mumâ-ileyh Haşan Adlî
Efendi uhdesinde ibkâsı şer'an lâzım iken ref'iyle sagir-i mumâ-ileyh Ken'an'a
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
tevcih muhalif-i 42) şer'-i âlî olduğu zahir olmağla bu sûretde cihat-ı mezkûre¬
nin sagir-i mezbûr Ken'an'ın uhdesinden ref' ve verilen berât-ı âlî kaydının
terkiniyle ke'l-evvel ber-mûceb-i şart-ı vâkıfe-i müşârün-ileyha müvekkil-i
mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi'ye tevcih ve yedine müceddeden berât-ı âlî i'tâ-
sı 43) iktiza eylediği Mahkeme-i Evkâf-ı Hümâyûn'dan huzûr-ı âlî-i nezâret-
penâhîlerine i'lâm olundu deyü bin üç yüz otuz beş senesi Rebîülâhiri'nin dör¬
düncü günü [28.01.1917] tarihiyle müverrah verilen i'lâm kaydı ol tarihde
mahkeme-i evkaf kâdısı bulunan faziletlü es-Seyyid Mustafa Rıza Efendi'nin
i'lâmat sicilinde 44) mestûr ve mukayyed bulunmağın bi-aynihi ihraç olundu.
Fi'l-yevmi'l-hâmis aşer min Muharremü'l-haram li-sene seb'a ve selâsîn ve
selâsemi'ete ve elf.
PUL
Fî 15 Muharrem sene 1337 [22.10.1918]
MÜHÜR Müşavir-i sânî MÜHÜR
Hüve
Huzûr-ı Sâmî-i Cenâb-ı Sadâretpenâhîye
1) Ma'rûz-ı çâker-i kemîneleridir
2) Silivrikapusı haricinde Seyyid Nizâmeddin ve dâhilinde Seyyid Seyfullah
hazerâtına mensub her iki dergâhın meşîhatine mutasarrıf bulunmuş olan
Seyyid Şuâeddin Efendi'nin üç yüz otuz iki senesinde vukû'-ı vefatı üzerine
3) Seyyid Nizâmeddin dergâhı meşîhati Haşan Adlî ve Seyyid Seyfullah der¬
gâhı meşîhati dahi Mustafa Nûri efendilere usûlü dairesinde asaleten tevcih
edildikden sonra her iki cihetin Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrutiyetin¬
den bahisle 4) müteveffa Şuâeddin Efendi'nin biraderzâdeleri sagir Ken'an ve
Turhan efendilere tevcihi istid'âsıyla vasilerinin müraca'atı üzerine Şûrâ-yı
Evkaf'ca mumâ-ileyhima Haşan Adlî ve Mustafa Nûri efendilerden 5) asale¬
tin nez'iyle mumâ-ileyhimanın niyâbetleriyle mezkûr cihetler sagirlere tevcih
edilmekle tevcih-i cihat nizâmnâmesinin ahkâmı mûcebiyle tevcih-i cihâtın
usûl-i şer'iye dairesinde olması muktazi bulunduğu 6) ve Seyyid Nizâmeddin
dergâhının Âdile Sultan vakfiyesindeki kuyûd ve şurûta nazaran sagire tevcihi
muhalif-i şart-ı vâkıf olduğu ve Seyyid Seyfullah zaviyesi meşîhati ise cihat-ı
gayr-i meşrûtadan olmağla tevcih-i miras 7) nizâmnâmesi müteveffanın an¬
cak sulbî evlâdına hakk-ı intikal vermekde olup biraderzâdesine nizâmen bu
hakkın intikal edemeyeceği husûsâtına dair Haşan Adlî ve Mustafa Nûri efen¬
diler tarafından Evkâf-ı Hümâyûn 8) mahkeme-i şer'iyesinde ikame edilen
da'va-yı şer'î ve mahkemenin havalesiyle sâdır olan fetvâ-yı şerif neticesinde
her iki cihetin asaleten mumâ-ileyhimanın uhdelerinde ibkâsı lüzumuna dair
istihsal eyledikleri hükm-i şer'î 9) Şûrâ-yı Evkaf tarafından infaz edilmediği ci-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
hetle Şûrâ-yı Devlet'e müracaat edilmiş ve evrak dosyası celb edilerek şûrâ-yı
müşârün-ileyhaca tedkikat-ı lâzım icra edilmiş idi. 10] İşbu tedkikat neticesin¬
de âhiren teşekkül eden Meclis-i Meşâyih'in dahi ayrıca mütala'asınm ahzına
lüzum görülerek evrâk-ı mezkûre takımıyla Meclis-i Meşâyih'e gönderilmekle
arîz ve amîk tedkikât ifa edilerek 11] Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah
zaviyelerinin başka başka şurût ve ahkâma tâbi' olduğu ve Seyyid Nizâmeddin
zaviyesi meşîhati muhdes olup Âdile Sultan tarafından vaz' edildiği ve her ne
kadar 12] meşîhat-i mezkûre Şuâeddin efendiler evlâdına ve andan sonra bira-
derzâdelerine şart edilmiş ise de işbu şart mutlak olmayup kuyûdât-ı mahsûsa
ile mukayyed olmağla fetvâ-yı şerif mûcebiyle sagirlere tevcihe 13] mesağ-ı
şer'î olamayacağından Haşan Adlî Efendinin uhdesinde asaleten ibkâsı lâzım
geldiği ve Seyyid Seyfullah zaviyesi hakkında Defterhâne-i Hâkânî kuyûdâtın-
dan istihraç edilen Bayram Dede vakfiyesinin mündericâtıyla 14] mahallinde
icra edilen tedkikat neticesinde Bayram Dede'nin Silivrikapusı hariç ve dâhi¬
linde bina eylemiş olduğu zaviyeler münâzaun fiha olan Seyyid Nizâmeddin
ve Seyyid Seyfullah zaviyeleri olmayup bunların diğer iki 15] zaviye olduğu
delâil-i mukni'aya müsteniden anlaşıldığı cihetle sagirlerin Seyyid Seyfullah
zaviyesi meşîhatinde dahi bir alâkaları olmadığından bu cihetin dahi Mustafa
Nûri Efendi uhdesine asaleten ibkâsı icab edeceği 16] gayet mufassal ve mü-
zeyyel bir mazbata ile arz ve beyan edilmiş ve işbu mütâla'ât Şûrâ-yı Devlet'ce
dahi tasdik edilerek muktezâsı ifa edilmek üzre âidiyeti cihetle tekrar Meclis-i
Meşâyih'e i'âde kılınmış idi. 17] Meclis-i Meşâyih'ce dahi mütâla'at-ı sâbıka
dairesinde tevcih ol veçhile her iki cihetin Haşan Adlî ve Mustafa Nûri efendi¬
ler uhdesinde asaleten ibkâsına dair tanzim ve makâm-ı meşîhatpenâhî-i âlîye
takdim edilmiş olduğu mazbata 18] alâkadârının müracaatı üzerine te'âmüle
dair beyân-ı mütala'a edilmek üzre Fetvâhâne'ye havale buyurulmuş ise de
te'âmül hakkında tedkikat icrası ve ana karar ittihâzı Meclis-i Meşâyih'e aid ...
[yırtık] Meclis-i Meşâyih'e 19] i'âdesi neticesinde meclis-i mezkûr tarafından
serapa kavâid-i umûmiye ve ahkâm-ı husûsiyeye muhalif olarak tedkikât ve
mütâla'at-ı sâbıka hilâfına cihetlerin sagirlere tevcihine karar vermiş ve işbu
karar külliyen usûl ve nizâmına ...[yırtık] 20] Meclis-i Meşâyih'in fevkinde bir
merci'-i kânûnî olmak üzre karar-ı mezkûrun tedkikiyle icab-ı ma'deletin icra¬
sını Şûrâ-yı Devlet'in mezâyâ-yı âliye-i kânunperverîsinden istirham ederim.
21] Leffen takdim kılınan Meclis-i Meşâyih mazbatasının sûret-i musaddaka-
sında evvelen cereyan eden muâmele bast ve hikâye edilmiş ise de garibdir
ki evrak-ı resmiyeye müstenid kuyûdâtın nakl ve hikâyesinde mühim cihetler
ba'zen hilâf-ı vâki' gösterilmiş ve ba'zen 22] meskûtün-anh bırakılmışdır. Me¬
selâ sûret-i mezkûrenin yedinci ve sekizinci satırlarıyla kırk yedinci ve kırk
sekizinci satırlarında Seyyid Nizâmeddin zaviyesi meşîhatinin mine'l-kadîm
Seyyid Nizâmeddin evlâdına te'âmülen tevcihinden 23] bahis ediliyor ki dos¬
yada işbu te'âmülü gösterecek böyle bir kayd-ı resmî mevcud olmadığı gibi
Seyyid Nizâmeddin türbesinde esasen meşîhat olmayup bi'l-âhire Âdile Sul¬
tan tarafından ihdas edilmiş ve hîn-i ihdâsından beri yalnız 24] müteveffa
1Z.9 I SEYYİD NİZÂM HZ.
IHZ - I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mumâ-ileyh Şuâ Efendi uhdesinde bulunmuş olmasıyla bu husûsda te'âmül id-
diâsınm hilâf-ı hakikat olduğu gayet bedihidir. Keza evvelce Meclis-i Meşâyih
tarafından Şûrâ-yı Devlet'e takdim kılınan mufassal mütâla'anâme gayet 25]
muhtasar hikâye edilerek mütâla'anâme-i mezkûrede îrâd edilmiş olan delâil-i
meskûtün anh bırakılmışdır. Keyfiyet evvelce Şûrâ-yı Devlet'ce tedkik edilmiş
ve mütâla'anâme-i mezkûre dahi tasvib buyurulmuş olduğundan sûr-...(yır¬
tık] 26] mezkûrenin mütâla'asıyla hilâf-ı hakikat gösterilen ve meskûtün anh
bırakılan ve sagirlerin vâsîleri tarafından alınup sûretleri de dosya arasına
vaz' edildikden bahs olunan ve iki yüz sene mukaddem tarihlerle mu...(yırtık]
27] iki kıt'a i'lâmın zuhûrundan ibaretdir. Böyle iki kıt'a i'lâmın bilâ beyyine
mazmunlarıyla amel edilecek vesâik-i kânûniye i'dadında telâkki edilmesinin
ne dereceye kadar doğru olacağı pek cüz'î bir mülâhazayla 28] anlaşılacak
mesâil-i hukûkiyeden olduğu ma'lûm-ı sâmîleridir. Kuyûd-ı kadîmeden müh¬
re c Seyyid Seyfullah dergâhı hakkındaki te'âmülün dahi şart-ı vakfa isbata me¬
dar olabilmesi ancak te'âmül-i mezkûrun murafa'a-i şer'iye üzre 29] hükm-i
kat'î-i şer'iye iktiranından sonra bir kıymet-i kânûniye ihraz edebileceği ise
şübheden âzâdedir. İşte şu hakikatlere karşu Meclis-i Meşâyih'in âhiren ittihaz
eylediği karar-ı mezkûrun hilâf-ı ma'delet olduğu 30] aynı karardan mütehad-
dis bir hâdise-i resmiye ile dahi te'yid etmekdedir. Karar-ı mezkûrda dahi işa¬
ret edildiği üzre bir re'y-i muhalif sahibi olan meclis-i mezkûr a'zâsından Şeyh
Ali Efendi esbâb-ı muhalefeti tahriren beyan 31] ve mazbataya dere veyahud
tebdilini dermiyan etmesi üzerine ba'demâ mumâ-ileyh ile teşrik-i mesâ'î ede¬
meyeceklerine dair makâm-ı Meşîhat'e resmen bir mazbata takdim eyledikleri
gibi mumâ-ileyhin esbâb-ı muhalefetini dahi verilen karara 32] dere ve tezyil
etdirmemişler ve vukû' bulan müraca'atımız üzerine sûret-i musaddakasmı
dahi vermemişlerdir. Binâealeyh dosyanın tekrar celbiyle gerek evvelce Mec¬
lis-i Meşâyih'den Şûrâ-yı Devlet'e takdim edilen mufassal mütâla'anâme 33]
ve gerek bi'l-âhire verilen karar ve gerek a'zâdan mumâ-ileyh Şeyh Ali Efen¬
dinin esbab-ı muhalifesi tedkik edilerek ahkâm-ı şer'îye ve usûl-ı mer'iye ve
kavânin-i Devlet-i Aliyye muktezâsına göre tensib edilür ve lüzum görülürse
34] ifade-i şifahiyeme de müraca'at olunmak üzre icab eden mu'âmele-i âdile-
nin Şûrâ-yı Devlet'ce ittihâzına müsa'ade-i celîle-i sâmîlerinin şâyân buyurul-
ması bâbında emr ü ferman hazret-i veliyyü'l-emrindir.
PUL PUL
15 Eylül sene 335 [1919]
Seyyid Nizâm Dergâhı postnişîni Haşan Adlî tarafından vekîli
SEYYİD NİZÂM HZ. I 1/.7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA N0:14 MEŞİHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740, S. 83
144
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 14
Meşihat Arşivi, Defter No: 1740, s. 83-87
BÂB-I FETVÂ-YI MECLİS-İ MEŞÂYİH
Umûmî Numero: 18
Tarih-i tebyiz: Arabi selh-i Ramazan sene 337 [29.06.1919] Rûmî 1 Temmuz
sene 335
MAZBATA
1] Silivrikapusı haricinde kâin kutbü'l-ârifîn Seyyid Nizâmeddin kuddise sır-
rıhü'l-metîn hazretleri hânkâh-ı şerifleri 2] meşihat ve cihat-ı sâiresiyle bâb-ı
mezkûr dâhilinde kâin Emirler Tekkesi denilmekle ma'rûf Seyyid Seyfullah
Efendi 3) dergâh-ı şerifi meşihat cihetinin bâ-berât-ı âlî mutasarrıfı seyyid-i
müşârün-ileyh evlâdından Şeyh İbrahim Şuâeddin Efendi'nin bin üç yüz 4)
otuz iki senesinde bilâ veled-i zükûr vukû'-ı vefatıyla münhal addolunan Sey¬
yid Nizâmeddin hânkâhının meşihat ve cihat-ı 5] sâiresi tarikat-ı aliyye-i Hal-
vetiyeden Şeyh Haşan Adlî ve Seyyid Seyfullah Efendi dergâh-ı şerifi meşîha-
ti 6] tarikat-i mezkûreden Şeyh Mustafa Nûri efendiler uhdelerine asaleten
tevcih olundukdan sonra cihat-ı mezkûrenin 7] Seyyid Nizâmeddin hazretleri
evlâdına meşrûtu iddi'â olunması üzerine keyfiyet Şûrâ-yı Evkâfca tedkik olu¬
narak kuyûd-ı vakfiye 8] idaresinin derkenarlarında mahki Bayram Dede ve
mu'ahharan yapılan merhûme Âdile Sultan vakfiyeleriyle te'âmüle istinâden
9] cihat-ı mezkûre Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah evlâd ve sülâlesi¬
ne batnen ba'de batnin meşrûta olduğu ve sülâle-i 10] müşârün-ileyhimadan
müteveffa Şeyh Şuâeddin Efendi'nin biraderleri ve Âdile Sultan vakfiyesinde
mahsus-ı bi'z-zikr Tal'at ve 11] Lûtfullah efendiler ahfâdından sabitü'n-neseb
sagir Ken'an ve Seyyid Turhan mevcud bulunduğu anlaşıldığından 12] evrâkın
i'âde olunmasına ve Meclis-i Meşâyih'den verilen ikinci bir mazbataya binâen
ber-vech-i meşrutiyet Seyyid Nizâmeddin hânkâhı 13] meşihat ve cihat-ı sâire-
sinin mumâ-ileyh Haşan Adlî Efendi uhdesinden ref'i ve mumâ-ileyhin niyâbe-
tiyle evlâd-ı müşârün-ileyhden 14] olduğu hükmen sabit olan sagir Ken'an'a
ve Seyfullah Efendi dergâhı meşîhatinin Mustafa Nuri Efendi uhdesinden ref'i
15] ve yine mumâ-ileyhin niyâbetiyle keza evlâd-ı müşârün-ileyhden sagir
Turhan'a tevcih ve beratları i'tâ olunmuşdur.
16] Mumâ-ileyhima Haşan Adlî ve Mustafa Nûri efendiler mahkeme-i evkâfda
ikame eyledikleri da'vada Âdile Sultan vakfiyesindeki 17] cihat-ı mezkûre Sey¬
yid Nizâmeddin evlâdından Şuâeddin Efendi'ye ve evlâdına ve inde'l-inkıraz
biraderlerinin 18] batnen ba'de batnin evlâdlarından babalarının tarikine sâ-
lik âbid ve zâhid ve irşâda kâdir olmak şurûtunu sagiran-ı 19] mezbûrân hâiz
olmadıklarından inde'l-bülûğ kesb-i ehliyet ve taleb eyledikleri hâlde icabına
bakılmak üzre cihat-ı mezkûrenin 20] asaleten uhdelerinde ibkâsı iddi'â ve
ol veçhile i'lâm istihsal ederek Seyyid Seyfullah Efendi dergâhı meşihati hak-
SEYYİD NİZÂM HZ. I İAC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA NO: 14 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740, S. 84
i
\J
t
i
J
n
1
• . ■ ■ ^
r y -î .
\ *'*&*£?** v- -W„ M !
• f* *' *** ’-^v, ■, .... - <‘^s»> < s-> t 1
,j>, .ş
*A^«V»u^ ‘ *'■*■>**.
—TT-* *t/f^,
T " -W -> ^AsJcZ/a î-i * «. . . - ■— '7 *-j-
, * ^r 1 ‘-^î^ .v ^ , ^â, vu X *<; *JT ^
<2>V> îfrV<tt, f
146
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
kındaki 21) Fetvahâne-i âlî ve Meclis-i Tedkikat-ı Şer'iyye'ce i'lâm 22) görül-
dükden sonra Şûrâ-yı Evkafa lede'l-havale olunduğu cihetle 23) mahkemece
istinad olunan nukat başlıca Seyyid Seyfullah Efendi'nin vakfiyesi mukayyed
olmadığından şart-ı tevcih 24) bilinemediği gibi cihet-i mezkûrenin te'âmü-
len Seyyid Nizâmeddin evlâdına tevcih olunageldiğine dair mürafa'a-i şer'i-
ye 25) cereyan etmesinden ve sagir merhûm Turhan'ın müteveffa Şuâeddin
Efendi'nin mahdûmu olmayup biraderinin hafîdi 26) bulunmasından ibaret
olduğu anlaşılmış ve hâlbuki kuyûd-ı vakfiye idaresinden muhrec kaydda mer¬
hûm Seyyid Seyfullah Efendi'nin 27) İstanbul'da Silivrikapusı dâhilinde Ara¬
bacı Bâyezid mahallesinde Emirler Tekkesi demekle şehîr tekkesinin Seyyid
Nizâmeddin evlâdına 28) meşrût meşihat ciheti Seyyid Nizâmeddin evlâdın¬
dan Mehmed Necib Efendi uhdesinde iken 1264 tarihinde 29) biraderzâdesi
evlâd-ı seyyid-i müşârün-ileyhden Seyyid Ali ve hafîdi sagir Hasan'a ve anın
vefâtıyla msf hissesi 1266 30) tarihinde uhdesindeki hisseye ilhâken mumâ-i-
leyh Seyyid Ali'ye ve anın vefâtıyla 1292 târihinde Seyyid Şuâeddin Efendi'ye
31) tevcih olunduğu gösterilmekle beraber Şeyh Bayram Dede vakfından ihbâ-
ra müsteniden 987 tarihinde tanzim edilmiş 32) olup kuyûd-ı vakfiyece vak¬
fiye makâmında müseccel bulunan hüccet-i şer'iyyede İstanbul'da mahalle-i
mezkûrede bina eylediği 33) zaviyesiyle Silivrikapusı haricinde bina eylediği
zaviyesini hayatda oldukça kendisine ba'de neslen ba'de neslin evlâdına 34)
ve inkırazlarında es-Seyyid Nizâmeddin Efendi'ye ve ba'de neslen ba'de neslin
bunun evlâdına vakf eylediği musarrah bulunduğu anlaşılmış olup 35) ber-ve-
ch-i muharrer vakfiye kaydı evlâd-ı müşârün-ileyh yekdiğerini müte'âkib üç
tevcihi ihtiva ederek mertebe-i te'âmüle 36) çıkdığı gibi sâlifü'z-zikr hüccet
mündericâtı te'âmül ile te'yid etmek bulunmasına ve sagir-i mumâ-ileyhin
Seyyid Nizâmeddin evlâdından 37) olduğu mahkeme-i evkâfın kaziyye-i muh¬
keme halini iktisab eden i'lâmı mündericâtıyla rehin-i rütbe-i sübût olması¬
na binâen dergâh-ı mezkûr 38) meşîhat cihetinin Mustafa Nûri Efendi'den
ref'iyle mumâ-ileyh niyabetiyle seyyid-i müşârün-ileyh evlâdından sagir Tur¬
han'a tevcihi hakkında 39) kararın ittihâzına Şûrâ'ca zaruret görüldüğü ve
aynı sûretle mu'âmeleye ma'ruz kalmış olan Seyyid Nizâmeddin 40) dergâhı
meşîhatı hakkındaki evrak üzerine dahi ittihaz olunan kararda mu'âmelât-ı
ma'rûza tevcihat nizâmnâmesiyle 41) münhasıran Şûrâ-yı Evkafa mevdû'
bulunan salâhiyete istinâden ve Bayram Dede vakfı hakkında mevzu'-ı bahs
olan 42) cihet mündericâtıyla meşîhat-ı mezkûrenin seyyid-i müşârün-ileyh
evlâdı uhdesinde te'âmül mertebesine varan tedavülünü müsbet 43) kuyûd-ı
vakfiye kaydına tebe'an ifa eylemiş olmasına ve hükkâmın münferiden tevcih-i
cihat emrindeki salâhiyetleri ol bâbdaki 44) Nizâmnâme mûcebince mürte-
fi' olunduğundan dolayı bahs olan i'lâm-ı âhirde hilâf-ı salâhiyet i'tâ eylemiş
olmağla 45) beraber esasen bir hükmü tazmin edemiyeceği tabi'i olup inha
mahiyetinde olmasıyla mahkeme-i temyiz-i şer'iyye dâiresince görülmüş ol¬
ması da 46) bu mahiyeti tağyir ve tebdil etmeyeceği cihetle vâcibü'l-tenfiz bir
kat'iyet-i hükmiyeyi ifade edemeyeceği fî 16 Mayıs sene 333 tarihli 47) ve 814
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 14 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740, S. 85
148
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
numerolu müzekkirede beyân ve tevcih-i cihat Nizâmnâmesinin gayr-i meşrût
cihete mutasarrıf iken vefat 48] edenlerin bırakdıkları evlâd-ı sıgârın muhafa-
za-i hukûku zımnında 49] ahval-i niyâbeti kabul ve te'yid ve şimdiye kadar da
muâmele o yolda cereyan etdiği halde evlâdiyet veçhile meşrûta 50] cihatda
henüz isbat-ı ehliyete mükellef tutulacak sinn-i nizâmiye vasıl olmamış sigar
içün nizâmnâme-i mezkûrun 51] bu usûlü adem-i tatbike âmir telakki edilmiş
ahkâm-ı umûmiyeden müstenbit rûh-ı nizâma külliyen münafi olduğundan
52] bahisle iki kıt'a derkenarla i'lâm-ı mezkûr ve evrak-ı şâire mü'eddalarına
nazaran imametden ma'da meşîhat ve tevliyet 53] ve cihât-ı şâire ez kadîm
Seyyid Nizâmeddin evlâdına tevcih edilegeldiği ve o hayatda sagir de bulundu¬
ğu 54) müstefad olmağla Âdile Sultan vakfiyesinin şurûtu ancak kendi vakfı ve
ihdas eylediği cihâtın tevcihi hakkında 55) a'mâliyle dergâh-ı mezkûr meşîhati
mine'l-kadîm evlâd-ı müşârün-ileyhe müteâmmil olduğu münfehim olan 56)
cihat-ı sâirenin tevcihinde teâmül-i kadîmin muhafazası muktazi bulunduğun¬
dan istinafen 57) tedkik ve faslı zımnında kâdıaskerlik mahkemesine tevdiine
mahkeme-i temyiz-i şer'îden 21 Kânun-ı sâni 334 58) tarihinde karar verildiği
dosyasında mahfuz i'lâm-ı mezkûr zahrında muharrer derkenardan anlaşıl-
mışdır.
59) Mumâ-ileyh Mustafa Nûri Efendinin meşîhat-i mezkûrenin uhdesinden
ref'i muhalif-i Nizâm tahakkuk ederek uhdesinde ibkâsı lüzûmuna dâir veri¬
len i'lâm mahkeme-i temyiz-i şer'iye dairesince tasdik edildiğinden bahis ile
istid'â-yı ma'delet zımnında Şûrâ-yı Devlet'e müraca'atı üzerine 60) Şûrâ-yı
Evkaf ve Meclis-i Meşâyih'in bu bâbdaki mütâla'aları lede'l-istifsar Şûrâ-yı Ev¬
kaf İn 61) sâlifül-arz müzekkire derkenarlarından bahisle evlâd-ı sıgâra meş¬
rut olduğunu beyân etmiş ve Meclis-i Meşâyih'de Şûrâ-yı Evkafça 62) istinad
olunan Bayram Dede vakfiyesinin gerek Seyyid Nizâmeddîn ve gerek Seyyid
Seyfullah zaviyelerine ta'alluku olmayup 63) Bayram Dede zaviyesi ile mev-
zu'-ı bahs olan Seyyid Nizâm ve Seyyid Seyfullah efendiler zaviyelerinin başka
başka olduğunun 64) inde't-tahkik nümâyân olduğunu bâ müzekkire arz ey-
lemişdir.
65) Ber-vech-i ma'rûza cereyan etmiş olan muâmelât neticesinde Şûrâ-yı
Devlet'den tanzim kılınan mazbatada sâlifü'z-zikr 66) mahkeme-i teftiş-i ev-
kafdan i'tâ olunan ilâmın mahkeme-i temyiz-i şer'iye dairesince nakz edildiği
anlaşılmasına binâen 67) âhiren neşr olunan Meclis-i Meşâyih Nizâmnâmesi
mûcebince işin merci'-i tedkiki olan meclis-i mezkûrda yeniden tedkiki ile 68)
hâsıl olacak neticeye göre bir karar ittihâzı lüzumu beyan kılındığından evrak
dosyasının leffiyle vârid olup 69) Meclis-i Meşâyih'e havale buyurulan fî 11 Re-
bîülâhir sene 337 ve fî 14 Kânun-ı sâni sene 335 tarihli ve husûsî yirmi nume¬
rolu 70) tezkire-i sâmiye üzerine kemâ fi's-sâbık 71) Bayram Dede vakfiyesi
Seyyid Seyfullah Efendi dergâhı içün medar-ı istinad olamayacağından cihet-i
mezkûre içün dahi 72) cihat-ı gayr-i meşruta hakkındaki ahkâmın tatbikiyle
tevcih ol veçhile meşîhatin asaleten Mustafa Efendi uhdesinde ibkâsı 73) lü-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 14 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740, S. 86
150
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
zumuna dair üçüncü def'a olarak tanzim ve takdim kılınan 19 Rebîülâhir sene
337 tarihli ve üç numerolu mazbata makâm-ı sâmî-i cenâb-ı 74] meşîhatpenâ-
hilerinden mûceb-i âlîye iktiran etmeyüp husus-ı mebhûs hakkındaki te'âmül
ve merbûtat miyânında bulunan kuyûd-ı kadîme-i vakfiyenin 75] kuyûd-ı
resmiyesi nazar-ı dikkate alınarak icabı beyan buyurulmak üzre Fetvâhâne-i
âlîye havale buyurulması üzerine «bu gibi 76] cihâtın tevcihi ve ana müte'al-
lik husûsâtın tedkiki Meclis-i Meşâyih'e aid olmağla işaret buyurulan te'âmül
ciheti tedkik 77] ve icab eden karar ittihaz olunmak üzre» 28 Cemâziyelâhire
sene 337 tarihli ve 26 numerolu derkenarla mezkûr mazbata 78] ve evrak-ı
müteferri'a takımıyla meclise tevdi' edilmişdir.
79] İcâb-ı maslahat lede't-te'emmül işaret-i aliyye-i cenâb-ı fetvâpenâhîleri
Fetvahâne-i âliyenin kararı mûcebince mahsus mebhûsü'n-anh hakkındaki
80] te'âmül ve kuyûd-ı resmiye nokta-i nazarından bu husûsa dair olan dos¬
ya be-tekrar tedkik ve mütâla'a olundukda Şûrâ-yı Devlet'ce dahi 81] hükmü
fesh edilmeyen Şûrâ-yı Evkafın sâlifü'l-arz 16 Mayıs sene 333 tarihli müzek-
kiresinde bast ü beyan edilmiş olduğu 82] üzre Seyyid Nizâmeddin ve oğlu
Seyyid Seyfullah efendiler hazerâtı dergâhları meşîhat ve cihat-ı sâiresinin
mine'l-kadîm 83] aziz-i müşârün-ileyh evlâdına meşrut ve ol veçhile tevcihi
müte'âmil olduğu Kuyûd-ı Vakfiye İdaresinin kuyûd-ı Tesmiyesiyle sabit 84]
ve mütehakkık olmasına ve âhiren sagir Ken'an ve Turhan'ın vasileri tarafın¬
dan ibraz olunup mütala'a ve birer kıt'a sûret-i musaddakaları 85] dosyaya
vaz' olunan birisi Seyyid Seyfullah Efendi'nin sulbî sığar evlâdı aleyhine der¬
gâhın mebni bulunduğu havali bâ-berat 86] uhdesine tefviz olunan Bekir Paşa
tarafından ikame edilen da'va üzerine evâsıt-ı Cümâdelûlâ sene 998 tarihinde
87] bi'z-zât Seyyid Seyfullah Efendi huzûr-ı mahkemede isbat etdiği vakfiyeyi
nâtık i'lâmı hâki olmağla tedkikat-ı lâzıme 88] bi'l-icra hükm-i mezkûru te'ki-
den verilmiş ve diğeri Seyyid-i müşârün-ileyh evlâdı beyninde zuhur eden ci¬
het münaza'ası üzerine 89] 18 Şa'ban sene 145 ''1145 tarihinden muhtasar
olacak" [31.01.1733] tarihinde sâdır olmuş hükmü hâvi iki kıt'a i'lâm-ı şer'îde
90] Silivrikapusı dâhilinde Arabacı Bâyezid mahallesinde ve bâb-ı mezkûr ha¬
ricinde Bayram Dede tarafından bina edilüp 91] kendüsine ve ba'de evlâdı¬
na ve inkırazında Seyyid Nizâmeddin Efendi'ye ve ba'de neslen ba'de neslin
müşârün-ileyh evlâdına 92] meşrûta olduğu beyân olunan zaviyeler el-yevm
Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin medfun bulunduğu bâb-ı mezkûr haricinde¬
ki 93] hânkâh ile dâhilinde bulunan ve Emirler Tekkesi denilmekle ma'ruf olan
Seyyid Seyfullah dergâhı olduğu 94] tasrih ve tavzih edilmiş olduğundan bu
sûretle de mes'ele bir kat daha tenevvür etmiş ve Şûrâ-yı Devlet ile Fetvâhâ-
ne-i âliyenin kararlarında tasrih edilmiş olduğu veçhile tekâyâya müte'allik
bi'l-cümle cihatın tevcih ve ref'i salâhiyeti fî 6 Şevval sene 336 tarihli Meclis-i
Meşâyih nizâmnâmesi ahkâmıyla meclis-i dâ'iyânemizde mevdû' bulunması¬
na binâen 95] Seyyid Nizâmeddin hânkâh-ı şerifi meşîhat cihetiyle imamet ve
hitabet ve türbedârlık ve haffar-ı kabr cihetlerinin mumâ-ileyh Şeyh Haşan
Adlî Efendi niyabetiyle 96] ve şart-ı vâkıf ve te'âmül-i kadîm veçhile bâ-berât-ı
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 14 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740, S. 87
ru
- ‘^«‘-ŞvAfl *" îWr *? s
* V^r" Yr t -
< fe-**.. ,. ■• •
-ı „.
&■**&**<*#
C*?* /? ^
j/
v y
- v^' ii7/
'/»V
C %
S , 1
\
YY
\
-1
—
L
_
_
L
- : - --
|
ICO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
âlî mutasarrıfı 97) olan müşârün-ileyh sagir Seyyid Ken'an bin Servet'in ve
Seyyid Seyfullah Efendi dergâh-ı şerifi 98) meşîhatinin mumâ-ileyh Şeyh Mus¬
tafa Nûri Efendi niyabetiyle ve keza şart-ı vâkıf ve te'âmül-i kadîm veçhile bâ-
berât-ı âlî mutasarrıfı 99) bulunan evlâd-ı müşârün-ileyhden sagir Turhan
bin Servet'in 100) uhdelerinde kemâkân ibkâlarına bir re'y-i muhalifine 101)
karşı ekseriyet-i ârâ ile karar verilmekle sûret-i ma'rûza rehin-i tasvib-i sâmî-i
cenâb-ı meşîhatpenâhîleri 102) buyurulduğu takdirde muamele-i kaydiye
ibka ve tecdiden icab eden berâtları tastir ve i'tâ olunmak üzre 103) mazbata-i
dâ'iyânemizin ve matviyyen takdim kılınan dosyanın leffiyle Evkâf-ı Hümâyûn
Nezâret-i celîlesine 104) tezkire-i aliyye tastir buyurulması bâbında.
İMZA (Tevfik) İMZA (Mustafa) İMZA İMZA (Mustafa Hâki) İMZA (Vahyi)
Muhâlif re'yim esbab-ı muhalefem merbut varakada muharrerdir İMZA (Ali)
SEYYİD NİZÂM HZ. I 1C7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I l ' J ' J
VESİKA NO: 15 BOA. ŞD, NO: 3157/44-31
154
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
■: ■>.«•. ■ı>s-y ,y, J fojj#
' • ’ ■'4"r+4İ,
>*-w
h'JZM'
. * ^‘•-ü ^
S/*
>
SEYYİD NİZÂM HZ. I ICC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA NO: 15 BOA. ŞD, NO: 3157/44-32
Vesika No: 15
BOA. ŞD, No: 3157/44-31-32
Hüve
MECLİS-İ MEŞÂYİH
Aded
1) Bu kerre Meclis-i Meşâyih-i kirâm taraflarından bir vakfiye beyyinesi i'lâ-
mına istinaden i'tâ buyurulan derûn-ı mazbatada muharrer karar-ı vâki' kendi
fikir ve ictihâdıma 2) muhalifdir. Sebeb-i muhalefetin ber-vech-i âtî beyânı¬
na ibtidar kılındı. Şöyle ki evvelen Meclis-i Meşâyih'e ibraz edilen 998 tarihli
i'lâm bilâ beyyine mazmûnla amel olunacak 3) tezvir ve tezyifden sâlim usûl-i
nizâmîsi dairesinde mahall-i kuyûd-ı mukarrere ile mü'eyyed hücec-i şer'îden
değildir ve şu şurût ve kuyûd mazmûnuyla amel edilen hücec-i şer'îden 4] ol¬
duğu farz edildiği sûretde dahi i'lâm-ı mezkûrun ihtiva eylediği menat hükm
bi'z-zât Seyfullah Efendi dergâhının dâhil olduğu kıt'a-i arazinin 5) vakfına
münhasır bulunmağla şerâit-i vakfı ta'yin ve tesbit husûsunda bir güne te'siri
olamaz. Sâlisen şurût-ı vakfa ta'alluku farz edilse bile metn-i i'lâmda zikr edilen
6] şartın nasıl bir vazifeye aid olduğu gayr-i sarih olduğundan be-tarîki'l-istit-
rad zikr edilen mübhem bir şurûta meşihat vazifesine hami ve isnâdı şer'an ve
nizâmen asla hâiz olamaz. 7) Râbi'an evvelce Meclis-i Meşâyih tarafından ka¬
leme alınan ve Şûrâ-yı Devletçe tasdik edilen mütâla'anâmede mufassalan zikr
edildiği üzre Defter-i Hâkânî kuyûdât-ı kadîmesinden 8] müstahrec Bayram
Dede zaviyelerine aid ihbarnâmeye nazaran Bayram Dede'nin sur dâhilindeki
zaviyenin el-yevm Seyyid Seyfullah zaviyesi denmekle ma'rûf olan 9) zâviye ol-
mayup o civarda sâhib-i vakfın türbesini hâvi diğer bir zaviye olduğu ve Seyyid
Seyfullah Efendi hazretlerinin medfûn oldukları zaviyelerinin bânisi kendüleri
10) olduğuna dair elde bir emare olmamakla beraber kadîmden berü zaviye-i
mezkûre namlarına nisbet edildiğinden Seyyid Seyfullah zaviyesi başka ve
Bayram Dede zaviyesi başka 11) olması lâzım gelir. Kezalik kayd-ı mezkûrun
diğer bir fıkrasında hâlen vakfı derûnunda medfûn zaviyeye on bin akçe sarf ile
i'mârına muvaffak olduğu kaydına nazaran zâviye-i 12) mezkûrenin vâkıfı Sey¬
yid Seyfullah Efendi olması farz edilse Seyyid Seyfullah bânî-i evvel ve Bayram
Dede'nin bânî-i sânî olması lâzım geleceği ve şu halde Bayram Dede'nin 13)
950 tarihinde ve Seyyid Seyfullah'ın dahi 1010 tarihinde vefatları hasebiyle
böyle bir faraziyeye imkân dahi olamayacağı bedîhidir. İhbarnâme-i mezkûre
14) ise Defter-i Hâkânî kuyûduna müstenid olmağla i'lâm-ı mezkûre nisbetle
daha ziyade ihticâca salih bulunduğu cihetle i'lâm-ı mezkûrun karar ittihâzı¬
na medâr olamayacağı emr-i zâhirdir. 15) Hâmisen gerek Seyyid Nizâmeddin
ve gerek Seyyid Seyfullah zaviyelerinin meşîhat cihetleri bi'l-asâle Haşan Adlî
ve Hafız Mustafa efendilere tevcihi lüzûmu Fetvâhâne-i âliyenin fetvasına ve
mahkeme-i 16) evkâfın hükmüne ve tedkikat-ı şer'iyenin tasdikine iktiran ey¬
lediği ve her ne kadar şekle aid ba'zı nevakisden nâşi temyiz-i şer'î dairesin¬
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
ce nakz edilmiş ise de asıl hükm-i 17) şer'îye i'tiraz olunmadığı ve bu husûsa
dair evvelce Meclis-i Meşâyih'den beyan edilen mütala'anm Şûrâ-yı Devletçe
bi't-tensib niyabet sûretiyle tevcihe aid Şûrâ-yı Evkaf'in mukarrerâtı 18) nakz
edildiği ve Meclis-i Meşâyih'in Temyiz-i Şer'î Dairesi'yle Şûrâ-yı Devlet'in ka¬
bul etmiş olduğu bir hükmün hilâfına bir karar ittihâzına salâhiyetdâr olma¬
dığı cihetle bi'n-niyâbe 19) tevcih kararı usûl ve nizâmına muvafık ve mutabık
değildir. Sâdisen ihticâca salih olmayan ihbar vakf i'lâmına istinaden Seyyid
Nizâmeddin zaviyesiyle Seyyid Seyfullah 20) zaviyesinin meşihat cihetlerinin
Seyyid Nizâmeddin evlâdına meşrûtu cihetine gitmek evvelâ Seyyid Nizâmed¬
din türbesinde kadîmen bir meşîhat meşruta-i mevkûfenin kabulü 21) âhiren
merhûme Âdile Sultan'ın vaz' ve ihdas eylediği vakf ve şurûtun ibtalini istil¬
zam edeceği ve sâniyen Seyyid Seyfullah zaviyesi meşîhatinin cihat-ı meşrû-
hadan 22) olduğu halde cihat-ı meşrûhaya tahvilini icab eyleyeceği ve şu ibtal
ve tahvil keyfiyetlerinin ancak birer hükm-i şer'î ile müskit olabileceği cihetle
Meclis-i Meşâyih'in hûsusat-ı mezkûre hakkında ittihaz-ı karar 23) edemeye¬
ceği umûr-ı bedîhiyedendir. Sâbıkan Meclis-i Meşâyih'in istinad eylediği şu
ihbar vakf i'lâmmın hücec-i makbûle-i şer'iyeden olduğu farz ve takdirinden
de i'lâm-ı 24) mezkûrda Bayram Dede vakf-ı mezkûru evvelâ kendi nefsine
ve evlâd-ı evlâdına şart eylediğine nazaran mumâ-ileyh evlâdının inkıraz ve
inkıtâ'ı 25) Meclis-i Meşâyihce tasdik etmedikçe Seyyid Nizâmeddin evlâdına
aid ikinci şart ile amel edilemez. Sâminen ikinci derecede Seyyid Nizâmeddin
evlâdına meşruta 25) olduğu halde el-yevm Seyyid Nizâm sülâlesinden evlâd-ı
kibar mevcud iken Seyyid Nizâmeddin sülâlesinden merhum Şuâ Efendi'nin
biraderzâdesi 26) hafîde meşîhat tevcihi min külli'l-vücûh hücec olamaz. Tâsi-
an ânifen beyan olunduğu üzre Seyyid Nizâmeddin sülâlesinden evlâd-ı kibar
mevcud iken 27) Şuâ Efendi'nin biraderzâdesi sagirlere tevcihi ancak Seyyid
Nizâm zaviyesine münhasır bulunan ve mumâ-ileyh Şuâ Efendi'yle biraderle¬
rinin 28) evlâdına meşrûtunu nâtık olan Âdile Sultan'ın vakfiyesine müstenid
olabilir ki bu hususda dahi bir zuhûl vardır. Çünki Âdile 29) Sultan vakfının
Seyyid Seyfullah zaviyesine kat'iyyen ta'alluku olmadığı cihetle karar-ı vâki'de
re'yim bulunmadığının esbâb-ı mûcibesini beyan-ı musaddaka deyü 30) maz¬
bataya vaz'-ı imza eyledim.
Meclis-i Meşâyih a'zâsından
İMZA (Ali)
İşbu sûret aslına mutabıkdır fî 26 Teşrin-i sâni sene 1335 [26.11.1919]
MÜHÜR (Şeyh Ali)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA N0:16 BOA. ŞD, NO: 3157/44-27
•v-*#** ,, . :-*«£? w , Jjp ; , "
J , ' , < * ' <f. Jît, M
' ■ ..“ £ *' * W> « i£t £>',.''. ’"fi ■ . . ," -'•'*' <ov'
■'•' --ü'
... . ~ J '.*y- w L. : • ^ '<îV> „
"r* r->W*< -• ■• L * -* *■"
™™ BM " ' .,
ICO I SEYYİD NİZÂM HZ.
1^0 | VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 16
BOA. ŞD, No: 3157/44-27
Hüve
Hazret-i Sâmî-i Cenâb-ı Sadâret-penâhî-i A'zâmîye
1) Ma'rûz-i dâ'î-i kemîneleridir ki
2) Silivrikapusı dâhilinde kâin Seyyid Seyfullah kuddise sırruh dergâh-ı şeri¬
finin münhal meşihat ciheti tevcih-i cihat nizâmnâmesi ahkâmına 3] tevfikan
bi'l-asâle uhde-i dâ'iyâneme tevcih edilmiş ve berât-ı hümâyûnu verilmiş iken
Bayram Dede zâviyesi nâmıyla el-yevm harâb ve mechûl 4) bulunan diğer bir
zâviye hakkındaki ba'zı kuyûd şurûtu sehven ve hatâen Seyyid Seyfullah der¬
gâhının hakkında olduğuna zâhib olarak 5) Şûrâ-yı Evkâf tarafından tevcih-i
sâbık uhde-i âcizîden ref' edilerek Bayram Dede zâviyesi vakfiyesine tatbi-
kan bi'l-asâle 6) bir sabiye tevcih ile âcizleri dahi sabi-i merkûme nâib ta'yin
edilmiş isem de Evkâf-ı Hümâyûn Mahkemesi'nden istihsal eylediğim i'lâm-ı
şer'î-i 7) kat'î mûcebiyle Şûrâ-yı Evkâf'ın hilâf-ı şer'-i şerîf ittihaz-ı karar etmiş
olduğu tebeyyün eylediği gibi Şûrâ-yı Devlet'in evvelce Meclis-i Meşâyih'den
8) vâki' olan istifsârı üzerine bu zâviyelerin başka başka zâviyeler olduğu ve
asâleten tevcih-i sâbıkın muhafazası lâzım geleceği 9] Meclis-i Meşâyih'den
Şûrâ-yı Devlet'e müdellelen yazılmış olmağla şûrâ-yı müşârün-ileyha Meclis-i
Meşâyih'in mütâla'ât-ı mezkûresini tasvib ederek 10) Şûrâ-yı Evkâf'ın sabiye
asâleten ve âcizlerine niyâbeten tevcihi hakkındaki kararı nakz ile ke'l-evvel
asâleten uhde-i âcizîye 11) tevcihi husûsuna dair muamele-i resmiye ifa edil¬
mek üzre Meclis-i Meşâyih'ce evrak-ı müteferri'asmı irsâl ve tevdi' etmiş ise
de 12) ba'zı kimseler tarafından şer'an ve kânûnen hiç bir kıymet-i hukûkiyesi
olmayan ve ihticâca salâhiyeti bulunmayan eski bir i'lâm sûreti 13) Meclis-i
Meşâyih'e ibraz edilmekle Meclis-i Meşâyih evvelce de beyan edilen mütâla'atı
ve Şûrâ-yı Devlet'in kararını ihmal ederek mücerred 14) ol mechûl i'lâm üze¬
rine tekrar âcizlerine niyâbet sûretiyle tevcihine karar vermiş ve Seyyid Sey¬
fullah dergâhıyla Seyyid Nizâmeddin 15) dergâh-ı şerifi münhal meşîhatleri
ayn-ı muâmeleye tâbi' tutulmuş olduğundan evrak ve dosyaları bir arada olup
Seyyid Nizâmeddin 16) dergâhı hakkındaki muâmele el-yevm Şûrâ-yı Dev-
let'de derdest-i tedkik bulunmuş olmağla bu miyanede Seyyid Seyfullah der¬
gâhı 17) hakkındaki evrakın dahi tedkikiyle şer'an ve kânûnen icab eden adi
ve hakkâniyet ifa edilmek üzre işbu arzuhal-i dâ'îyânemin 18) Şûrâ-yı Devlet'e
havalesine üsa'ade-i celile-i sadâretpenâhîlerinin şâyân buyurulmasmı arz ve
istirham eylerim. 01 bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir.
PUL PUL
Fî 5 Cumâde'l-ûlâ sene 1338 ve 27 Kânun-ı sânî sene 1336 [27.01.1920]
Silivrikapusı dâhilinde Seyyid Seyfullah Dergâhı şeyhi
Mustafa Nûri
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 17 BOA. ŞD, NO: 3157/44-25
-i ^ L
^ ı
r ^ «A" ^ ^ J* 'A>L t
jLJj
r i>[/ öT^4
160
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 17
BOA. ŞD, No: 3157/44-25
Hüve
Şûrâ-yı Devlet Riyâset-i Celîlesine
Devletlü efendim hazretleri
Aynü'l-a'yân bâ'is-i hilkatü'l-ekvân aleyhüssalâtü ve's-selâm efedimiz haz¬
retlerinin sülâle-i tâhirelerinden Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah ha-
zerâtının dergâh-ı şerifleri meşihat cihetiyle cihat-ı sâiresi hakkında Mülki¬
ye Dâiresi'nce ittihaz buyurulan karar sûret-i musaddakanın i'tâsı husûsuna
müsâ'ade-i devletinizi istirham ederiz ol bâbda emr ü fermân hazret-i men
lehül emrindir.
PUL PUL
10 Teşrin-i evvel sene 336 [10.10.1920]
Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah dergâh-ı şerifleri postnişînleri
Seyyid Ken'an ve Seyyid Turhan efendilerin vasileri
Hâlide Saliha
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 18 MEŞİHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1756, V. 17/A
- _
■ İlİ,I
<£\
;
«J
- £>'
*,jfS tJc'-Li
t. C7 ' i cr f: —i— g; —j———|——
ÛP ' «t*- VV 1 V®^ - ■ ' ^1^
^.1
H /■•
C7
.£r
Jİ >
j1 r -j! ^
**'*><&£'ird£&
W A-<,
*#*H*»vu
a- v
*’!+*;'***&**
*&îh*(L
<#**
—^ **&»£* cJ^b
T? ı>^d-t,ı :
'*'•• ," a>>
. -*
A Ol
^ , ,I>G
l/LO I SEYYİD NİZÂM HZ.
ıuz - I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
*SıfSİ-+
Vesika No: 18
Meşihat Arşivi, Defter No: 1756, v. 17/A
Bâb-ı Fetvâ Meclis-i Meşâyih Mukarrerâtına Mahsus Mazbata Defteridir
Hülâsa-i Evrak: Şeyh Seyyid Nizâm ve Seyyid Seyfullah Efendiler dergâhları
şeyh nâiblerinden şikâyetle azillerine yerlerine Şeyh Edhem Efendi'nin ta'yi-
nini müsted'î vasileri mühürleriyle arzuhal
Hülâsa-i Karar: Husûs-ı mezkûra dâir olan evrak-ı tevcihiye vukû' bulan i'tirâ-
ziyesi evrakı Şûrâ-yı Devlet'de bulunduğundan neticesine i'tiraz olması ve
mahsûsâtın tasdikinin asile vermesi ve şimdiye kadar müracaat etmedikleri
cihetle ancak Kânûn-ı sâni sene 336 ihtidasında i'tasının Evkafa iş'ârı zımnın¬
da müzekkire
21 Kânun-ı sani sene 336 [1920]
SEYYİD NİZÂM HZ. I 147
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ıu ^
VESİKA NO: 19 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740,
164
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I 14C
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ıu ^
VESİKA NO: 19 MEŞÎHAT ARŞİVİ, DEFTER NO: 1740,
Vesika No: 19
Meşihat Arşivi, Defter No: 1740, s. 1-2
Bâb-ı Fetvâ-yı Meclis-i Meşâyih
Umûmî: 41
Tarih-i Tebyizi: Arabi: Fi 18 Rebîülâhir sene 339; Rûmî: fi 29 Kânun-ı evvel
sene 336 [29.12.1920]
Mazbata
1] Silivrikapusı civarında kâin Seyyid Nizâmeddin ve Seyyid Seyfullah efen¬
diler hazerâtı dergâh-ı şerifleri meşîhatleri sagiran Seyyid Ken'an ve Seyyid
2] Turhan efendilerin nâibleri Şeyh Adlî ve Şeyh Mustafa efendilerin adem-i
ehliyetlerinden sagiran-ı mezbûrânı dergâha ve semt-i terbiyelerine alma-
makda olduklarından 3] ve alsalar bile terbiyeye gayr-i muktedir bulunmağ-
la dergâhları benimsemek içün çocukları cehle sevk edeceklerinden bahisle
azilleriyle yerlerine 4] tarikat-i aliyye-i Şa'bâniyyeden ve erbâb-ı iktidardan
Şeyh Edhem Efendi'nin kabul etdiği veçhile hasbî olarak ta'yini istid'âsına dair
sagiran-ı mumâ-ileyhimadan Ken'an Efendi'nin vâlidesi Hâlide 5) ve Turhan
Efendi'nin vasisi Salih imzalarıyla bi't-takdim havale buyurulan merbût arzu¬
haller birleşdirilerek kıraat olunması üzerine 6] nâib-i mumâ-ileyhima Şeyh
Adlî ve Mustafa efendiler celb ve keyfiyet tebliğ ve istizah-ı madde olundukda
Şeyh Mustafa Efendi nâibi bulunduğu 7] dergâha henüz vaz'-ı yed etdirilmedi-
ğinden bu gibi şikâyâta mahal olamayacağı ve meclisin müfredâtına münkad
bulunduğunu ifade ve Adlî Efendi ise kendisini dergâh-ı mezkûra 8] asaleten
şeyh bilüp murad-ı tebliğ kılınan ve o yolda berât-ı âlîşân sudûr eden niyâbet
kararını kabul etmediğin ve bu hususdan dolayı kâdıaskerlik mahkemesine
müracaat etdiği 9] cihetle mütevelli-i dergâha ve taht-ı terbiyesine almamak-
da olduğunu ve almayacağını beyan etmişdir.
10] Kuyûda lede'l-müraca'a kutbü'l-ârifîn Seyyid Nizâmeddin dergâh-ı şerî-
fi meşîhat cihetleri mutasarrıfı Şuâeddin Efendi'nin bilâ veled-i zükûr 11]
vukû'-ı vefâtıyla meşîhatleri her nasılsa münhal addolunarak Seyyid Nizâm
dergâhı meşîhati mumâ-ileyh Adlî Efendi'ye ve Seyyid Seyfullah dergâhı meşî-
hati 12] Hafız Mustafa Efendi'ye bi'l-asâle tevcih olunmuş iken bi'l-âhire her
iki cihet seyyid-i müşârün-ileyh evlâdına meşrut olduğunu 13] ve evlâddan
sagiran-ı mumâ-ileyhima Ken'an ve Turhan efendiler mevcud bulunduğu kas-
den ve hükmen sabit olduğuna binâen ciheteyn-i mezkûreteynin asaleten 14]
mumâ-ileyhima Adlî ve Mustafa efendilerin uhdelerinden bi'r-ref' niyabet¬
lerine sagiran-ı mumâ-ileyhima uhdelerine tevcih olunup ol bâbda meclis-i
dâ'iyânemizden 15] tanzim ve takdim kılınan ve muâmele-i câriyenin bidaye¬
tinden hitâmına kadar Fetvâhâne-i âlî ve mahkeme ve Şûrâ-yı Evkâf ve devâîr-i
sâirece geçirdiği safahatı izah eden fî selh-i Ramazan sene 337 ve fî 1 Temmuz
sene 335 tarihli ve 18 numerolu mazbata makâm-ı sâmî-i cenâb-ı meşîhat-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
penâhîlerinden 16] tasvib-i âlîye iktiran ederek mûcebince berât-ı âlîleri ıstar
buyurulmuş ve mumâ-ileyh Adlî Efendi'nin vekili tarafından meclis-i dâ'iyâ-
nemiz kararma vukû' bulan i'tiraz üzerine dosyaları aldırılarak Şûrâ-yı Dev¬
letçe 17] ba'de't-tedkik karar-ı vâki' muvafık-ı usûl ve nizâm görülerek sûreti
merbut mazbata ile tasdik edilmiş olduğu ve keyfiyet şûrâ-yı müşârün-iley-
hadan Evkâf Nezâret-i celîlesi'ne de bildirilmiş bulunduğu anlaşılmışdır. 18]
İcab-ı keyfiyet lede'l-müzâkere mumâ-ileyh Şeyh Mustafa Efendi kürsî şeyhi
ve Buharî-i şerif sahib-i ciheti bulunup niyabet-i mezkûrenin ifasına kifayeti
bulunmağla fi'l-hakika dergâh-ı mezkûra henüz vaz'u'l-yed ile bulunmadığın¬
dan mezkûr Seyyid Seyfullah Efendi 19] dergâhında fuzuli ikamet etmekde
olanların tahliyesiyle mumâ-ileyhi ve nâibi bulunduğu sagirin iskânı ve Adlî
Efendi ise Meclis-i Meşâyih Nizâmnâmesi'nin ikinci ve dokuzuncu maddeleri
mûcebince tekâyâ ve zevâyâya aid cihâtın tevcih ve ref'i ve bi'l-umum mu'â-
melâtı Meclis-i Meşâyih'e mevdû' ve münhasır bulunması münasebetiyle te-
dkikât-ı amîkası bi'l-icra hail ü fasl ve neticeye iktiran etdirilmiş ve ağraz it¬
meleri üzerine Şûrâ-yı Devlet'ce de tedkik ve tasdik buyurulmuş bir cihet içün
mahkemeye müracaat etdiğine dair ifade-i ta'liliyesi ve niyâbet kararma ve
berât-ı âlîsine 20] muti' olmadığını ve mensub Ken'an Efendi'yi dergâha kabul
etmeyeceğini sûret-i kat'iyyede beyan ve ityân etmekle işbu 21] arzuhaller¬
deki iddi'âları te'yid ve mumâ-ileyh hakkındaki tevcihat-ı sâbıka her nasılsa
bilâ imtihan olması iddi'â-yı mezkûru teşyid etmekle ve niyabetden maksûd
olan cihet fevt ile yakında niyâbetden nefsini ıskat etmekle niyabet-i mekzû-
renin mumâ-ileyh Adlî Efendi uhdesinden ref' şart-ı vâkıf ve Nizâmnâme 22]
ahkâmına tevfikan ehl ve münasibine tefvizi tensib 23] ve tezekkür edilmek¬
le rehîn-i tasvib-i sâmî-i cenâb-ı meşîhatpenâhîleri 24) buyurulduğu takdirce
mazbata-i dâ'iyânemizin işaret-i aliyye-i cenâb-ı fetvapenâhîleriyle tevşih bu¬
yurulmak bâbında.
İMZA (Seyyid) İMZA (Mustafa) İMZA (Naci) İMZA İMZA (Cevdet) İMZA
Sırrı İMZA (Mehmed Haşim)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
168
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 20
VGMA, Defter No: 109, s. 17
Esâmî-i Tekâyâ: -
Vâkıfı İsmi: Bayram Dede
Mahal ve Mevkii: İstanbul'da Arabacı Bâyezid Mahallesinde
Şeyh-i Hâzırı: Seyyid Nizâmeddin evlâdından Ali Efendi
Evlâd-ı Vâkıfdan Olup Olmadığı: Evlâd-ı vâkıfdan olmadığı
Meşrûta Hânesi Olup Olmadığı: Meşrûta hânede kalmadığı
Mülâhazât: Vâkıf-ı mumâ-ileyh vakfiye-i mukayyedesinde mahalle-i mezbûre-
de hariciye ve dâhiliye bir bâb menzilini hâriciyesi zâviye ve kendine türbe
ve dâhiliyesi mesken olmak üzre vakf ederek tasarruf ve sükna ve meşîhati-
ni hayatında kendisine ba'de neslen ba'de neslin evlâdına ve ba'de'l-inkıraz
es-Seyyid Nizâmeddin Efendi ve ba'de neslen ba'de neslin evlâd-ı zükûruna
şart eylemişdir.
Vakfiyesi: İstanbul Evvel: 85. Vakfiyesi Anadolu Numero: 2. Zarf 131/65 umum
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
170 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I/U I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 21
İ.DH 466/31144
Hüve
Atûfetlü efendim hazretleri
Silivrikapusı haricinde kâin Seyyid Nizâm hazretleri türbe-i şerîfesinin ta'mir
ve tesviyesi sırada bir bâb odanın müceddeden ilâve ve inşasından ve şâir
mahallerinin tecdidinden dolayı masârifi keşf-i evvelini tecavüz ederek beş
bin dokuz yüz kırk üç guruşa resîde olduğundan meblâğ-ı mezbûrun hazine-i
evkâf-ı hümâyûndan tesviye ve i'tası husûsuna dair Evkâf-ı Hümâyûn Nezâ-
ret-i celîlesinin bir kıt'a takriri manzûr-ı âlî buyurulmak içün arz ü takdim kı¬
lınmış olmağla icra-yı iktizasının nezâret-i müşârün-ileyhaya havalesi hakkın¬
da her ne veçhile irade-i seniyye-i cenâb-ı pâdişâhî müte'allik ve şeref-sudûr
buyurulur ise ana göre hareket olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkim
kılındı efendim fî 21 C sene 1277 [04.01.1861].
Ma'ruz-ı çâker-i kemîneleridir ki
Hâme-pîrâ-yı tevkir olan işbu tezkire-i sâmiye-i âsafâneleriyle mezkûr tak¬
rir manzûr-ı şevket-mevfûr-ı hazret-i mülûkâne buyurulmuş ve ber-vech-i
istizan meblâğ-ı mezbûrun hazine-i merkûmeden tesviye ve i'tâsı zımnında
icra-yı iktizâsının nezâret-i müşârün-ileyhaya havalesi şeref-sünûh ve sudûr
buyurulan emr ve irade-i seniyye-i cenâb-ı şehriyârî muktezâ-yı münîfinden
olarak mârrü'l-beyân takririne savb-ı sâmî-i sadâretpenâhîlerine i'âde kılın¬
mış olmağla ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir. Fî 22 C sene
77 [05.01.1861]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 22 BOA. İ. DH, NO: 1097/85993
■ “W»* rirJrrr-
**» &.?***. -JL^ „ . . i*-#*'
4v, ■'” <4*1, - " '
JP
v*ir . *"“** ■*-**-
<3-*, ' *,
'*C^<
/.^ /(?3?/^5a33
170 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I/Z - I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 22
BOA. İ. DH, No: 1097/85993
Hüve
Yıldız Saray-ı Hümâyûnu
Başkitâbet Dâiresi
Ma'rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki
Silivrikapusı civarında Hancı Karagöz mahallesinde sâkine Seyyid Nizâmed-
din hazretleri sülâlesinden Şerife Cemile Hanım'a hazine-i celîle-i mâliyeden
bâ-kayd-ı hayat iki yüz guruş maaş tahsisi ve i'tâsı şeref-sâdır olan irade-i se-
niyye-i hazret-i hilâfetpenâhî iktizâ-yı âlîsinden olmağla ol bâbda emr ü fer-
mân hazret-i veliyyü'l-emrindir fî 20 Zilhicce sene 305 ve fî 16 Ağustos sene
304 [28.08.1888]
Ser kâtib-i Şehriyârî
İMZA (Süreyya]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
tS&fVF* ^/ *r ^v
% 2 &$ *&«& Xfe&
*vfc? iv*ZS%.X
V„
< 'e,^ *
3*XZr 4*25 ..
&&S? «« 45 »r
o&e* 4432!
"Tvt ı^r^tvly * 4 /*«', **£
^VfeAı te2 u tfi~ ‘ — > J L^
^ *&. *SP
|î§f*<CWVTft( 4^ 4* *'^ , J l 1 l*ı &*ti/t*j
*&£? *** 22 *
•rçs
*&«4i
46* *
&&Z$?
MU
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 23
BOA. EV,No:13301/21
İstanbul ebvâbından Silivrikapusı'n-
da eş-Şeyh Nizâmeddin vakfının tür-
bedârlık ve cihât-ı şâire Şerife Nefise
ve Şerife Hadice'ye mahlûlâtdan tev-
cihâtı
14 C sene 1264 [18.05.1848]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
17A I SEYYİD NİZÂM HZ.
I/U I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 24
BOA. C. EV, No: 368/18666
- 1 -
SAH
Mûcebince tevcih ve başka başka
berâtları kaydı
Buyruldu
15 Rsene 218 [04.08.1803]
-2A-
Vakfı
Zâviye-i Mâhî der hâric-i Bâb-ı
Silivri der İstanbul
-2B-
Meşîhatı
hamamcıyân der mahmiye-i İstanbul
-2C-
An mâlı
cizye-i gebrân-ı Ermeniyân-ı İstanbul
es-Seyyid
Mehmed Çavuş
ibn-i es-Seyyid
Ebubekir
Çavuş
serçavuşân-ı
sâdât-ı
kirâm
ber-vech-i
meşrûta
zâviyedâr
hisse-i rub'
3
Berât
sitâde an mahlûl-i es-Seyyid Mustafa
Çavuş
serçavuşân-ı sâdât-ı kirâm bâ-
arz-ı Mirzazâde es-Seyyid Mehmed
Said Efendi Nakîbü'l-eşrâf ve bâ
ru'us-ı hümâyûn fî 16 M sene 1182
[02.06.1768]
es-Seyyid
Mehmed
Çavuş
nakîbü'l
eşrâf
ber-vech-i
meşrûta
şeyh-i
hamamcıyân
yevm
mu'ayyene
Berât
sitâde an mahlûl-i Haşan Çavuş ser
çavuşân-ı nakîbü'l-eşrâf
bâ-arz-ı es-Seyyid Mehmed Said
Efendi
Nakîbü'l-eşrâf ve bâ-ru'us-ı hümâyûn
fî 14 S sene 1182 [30.06.1768]
es-Seyyid
Mehmed
ibn-i es-Seyyid
Ebubekir
Çavuş
nakîbü'l-eşrâf
yevm
15
Berât
sitâde an mahlûl-i es-Seyyid Mustafa
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
serçavuşân-ı nakîbü'l-eşrâf
bâ-arz-ı Mirzazâde es-Seyyid
Mehmed Said Efendi hazret-i
nakîbü'l-eşrâf efendi ve bâ-ru'us-ı
hümâyûn fî 26 M sene 1182 [02.06.1768]
Vech-i meşrûh üzre defterde mestûr ve mukayyeddir emr ü femân devletlü
sultânım hazretlerinindir fî 19 Z sene 1218 [31.03.1804]
-3-
1] Ma'rûz-ı dâ'î-i Devlet-i Aliyyeleridir ki
2] Mahmiye-i İstanbul'da Silivrikapusı hâricinde vâki' Mâhî Zâviyesi vakfının
üç rub' hisse zâviyedârlığına ve yine mahmiye-i İstanbul'da vâki' hamamcıyân
meşîhatine vazife-i mu'ayyene ile ve yine başçavuşluk gediğine bâ-berât mu¬
tasarrıf olan 3) es-Seyyid Mehmed Çavuş ibn-i es-Seyyid Ebubekir Çavuş fevt
olup yeri hâlî ve hizmet-i lâzımesi mu'attal kalmağla erbâb-ı istihkakdan cüm¬
le çavuşânın kudemâsından Ermeniyân-ı İstanbul keferesi cizyesi malından
almak üzre pâre üçer (?) 4) yevmî on beş akçe vazife ile ikinci çavuşumuz olan
bâisü'l-arz es-Seyyid Mehmed çavuş ibn-i es-Seyyid Ali mahall ve müstahik ol-
mağla müteveffa-yı mumâ-ileyhin mahlûlünden üç rub' hisse-i zâviyedârlık ve
hamamcıyân meşihati ber-vech-i meşrûta ve başçavuşluk 5) gedüği tevcih ve
yedine başka başka berât-ı âlîşân inâyet ve ihsan buyurulmak recâsına pâye-i
serîr-i a'lâya arz ve i"lâm olundu. Bâkî emr hazret-i men lehül emrindir.
El-abdü'd-dâ'î es-Seyyid Mehmed Atâullah el-Hüseynî
el-nakîbü'l-eşrâf
17 Q I SEYYİD NİZÂM HZ.
1/0 I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
179
VESİKA NO: 25 BOA. C. EV, NO: 43/2108
Vesika NO: 25
BOA. C. EV, No: 43/2108
- 1 -
Kaydı
Ber-mûcebi
Defter-i Hazîne
Vakfı
Zâviye-i Mâhî der hâric-i Bâb-ı Silivri der İstanbul
Berât
Sitâde an mahlûl-i es-Seyyid Mehmed Çavuş
ibn-i es-Seyyid Ali Çavuş arz-ı Mehmed Efendi nakîbü'l-eşrâf ve bâ-ru'ûs-ı
hümâyûn fî 15 Z sene 1218 [27.03.1804]
Seyyid
Mehmed
Çavuş
ibn-i es-Seyyid
Ali
ber-vech-i
meşrûta
zâviye
dâr
hisse-i
rub'
3
yevm
3
Vech-i meşrutiyet üzre üç rub' hisse-i zâviyedârlık ber-vech-i meşrûta mezkû¬
run üzerinde mestûr ve mukayyed emr ü fermân devletlü sa'âdetlü sultânım
hazretlerinindir.
Fî 25 Za sene 1249 [05.04.1834]
İMZA
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
- 2 -
Muktezâsı ru'us-ı hümâyûndan
Üç rub' zâviye-i mezbûre ber-mûceb-i arz mahlûlünden şurût-ı vâkıf üzre
merkûma tevcih buyurulmak bâbında fermân-ı âlîleri buyurulur ise ol bâbda
emr ü fermân devletlü sultânım hazretlerinindir.
İMZA
-3-
SAH
Mûcebince tevcih olunmak
Buyruldu
25 Ra sene 229 [17.03.1814]
-4-
Der-i devlet-i mekîne arz-ı dâ'î-i kemîneleridir ki zîr-i nezâret-i dâ'îlerinde
âsûde evkâfdan İstanbul'da Silivrikapusı hâricinde Mâhi Zâviyesi vakfının üç
rub' hisse-i zâviyedârlığına yevmî üç akçe vazife ile ber-vech-i meşrûta muta¬
sarrıf olan serçavuşân-ı nakîbü'l-eşraf es-Seyyid Mehmed Çavuş ibn-i es-Sey¬
yid Ali fevt olmağla merkûmun mahlûlünden yerine başçavuş olan işbu bâ'is-i
arz-ı ubûdiyet es-Seyyid Osman Çavuş ibn-i es-Seyyid Osman bendelerine
ber-mûceb-i şart-ı vâkıf tevcih ve yedine berât-ı şerif-ı âlîşân sadaka ve ihsân
buyurulmak bâbında bi'l-iltimas pâye-i serîr-i a'lâya arz olundu. Bâkî emr haz-
ret-i veliyyü'l-emrindir. Fi'l-yevmi'l-hâmis aşer min şehr-i Rebîülevvel li-sene
tis'a ve işrîn ve mieteyn ve elf [07.03.1814]
El-abdü'd-dâ'î li'd-Devleti'l-Aliyyeti'l-Osmâniyye
Abdullah Efendizâde es-Seyyid Mehmed Emin nakîbü'l-eşrâf bi-Dârü'l-Hilâfe-
ti'l-Aliyye
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 26 BOA. EV, NO: 13301/27
yi&t* >
*
S i
*$£*■
%£%%$?' 't£
f *& * &shbtr * -1 V 1 ^
e^-
’JtT
T^c^,
. ^, 3 . * *
rra&^fcMr ^fcSek^/Urfiı
fe*jsufejSM 4 ■ ■ ' •
A
V
rftfj - ^
HZ.
^M KÜLLİYESİ
Vesika No: 26
BOA. EV, No: 13301/27
Sâhib-i arzuhâl İsmail Efendi fî 9 Ş
sene 64 [11.07.1848]
Silivrikapusı hâricinde kâin Mâhî
zâviyesi vakfının zâviyedârlık
serçavuş-ı nakîbü'l-eşrâf
İsmail mahlûlünden es-Seyyid
Mahmud Aziz'e tevcihine dâir inha
SEYYİD NİZÂM HZ. I 1Q7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I lo ^
VESİKA NO: 27 BOA. C. EV, NO: 324/16463
^îirft jİ* ' ■
J V v-'î*£, •*?>'. İto5® •JŞefci r ^ İ- ?.Si&#t t ;,’i *»*. <■- fi*
kr&fr ti HWr
Vp£t&
s "
'• Hiv. L_^ > r: ,
:.v^.w;,f Ztf<rrrt?s --^c- ■ ı *^
;V,- ■■•'
184
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 27
BOA. C. EV, No: 324/16463
- 1 -
SAH
Mûcebince tevcih ve berâtı i'tâ olun¬
mak
Buyruldu
Fî 17 Za sene 59 [10.12.1843]
- 2 -
1] Ma'rûz-ı bendeleridir ki
2] İşbu inhâ derkenarları ile Evkâf-ı
Hümâyûn müfettişi fazîletlü efen¬
di dâ'îlerinin i'lâmında muharrer
ber-vech-i meşrûta üç rub' hisse
zâviyedârlık ciheti mutasarrıfı 3]
nakîbü'l-eşrâf başçavuş Mustafa bin
Osman Halîfe'nin vefâtı vukû'uyla
mahlûlünden zâviyedârlık -1 mezkû¬
run hisse-i meşrutun lehi idüği
bi'l-ihbâr 4] inde'ş-şer' mütehakkik
olan nakîb-i müşârün-ileyh başçavuş
Seyyid İsmail bin el-Hâc Ali Halîfe'ye
ba-ru'us-ı hümâyûn bi't-tevcih yedi¬
ne kaleminden şurûtu derciyle 5] ik¬
tizâ eden berâtı ve mülhakât zimmeti
defterlerine ilmühaberleri i'tâ olun¬
mak bâbında emr ü fermân hazret-i
men lehül emrindir. Fî 16 Za sene 59
[09.12.1843]
MÜHÜR (Mustafa]
-3-
1] Ma'rûz-ı dâ'î-i Devlet-i Aliyyeleri-
dir ki
2) İşbu inha ve hâmişinde muharrer
derkenara nazar olundukda hazine-i
evkâf-ı celîleye mülhâk evkâfdan
İstanbul'da Silivrikapusı hâricinde
vâki' Mâhî Zâviyesi vakfının yevmî
üç akçe vazife ile üç rub' hisse zâvi-
yedârlığı nakîbü'l-eşrâf başçavuşu
es-Seyyid Mustafa 3] Halîfe ibn-i
Osman'ın vech-i meşrûta bâ-berât-ı
âlî el-yevm üzerinde olduğu derke¬
nardan ve merkûm es-Seyyid Mus¬
tafa bundan akdem fevt ve hisse-i
mezkûre mahlûl ve hizmet-i lâzımesi
mu'attal kalup ve derûn-ı inhâda ismi
mezkûruna nakîb-i müşârün-ileyh
Başçavuş es-Seyyid Mustafa 4) el-Hâc
Ali hisse-i mezkûrenin hisse-i meşrû-
tun lehi ve her veçhile ehl ve elyâk
ve mahall ve müstahik ve şâyân-ı
âtıfet olduğundan bahisle hisse-i
mezkûrun müteveffa-yı merkûmun
mahlûlünden merkûm es-Seyyid İs¬
mail Halîfe'ye meşrûtiyet üzre tev¬
cihi müsted'a ve müsterham idüği
hâlâ revnat-efzâ-yı 5] sadr-i vâlâ-yı
Rumeli nakîbü'l-eşrâf devletlü semâ-
hatlü es-Seyyid Mehmed Es'ad Efen¬
di hazretlerinin işbu bir kıt'a inhâsı
me'âlinden müstefâd ve hakikat-i hâl
vech-i meşrûh üzre olduğu cerîdede
mazbûtü'l-esâmî sıkât-ı muvahhi-
dîn ihbârlarıyla zâhir olmağla 6] bu
sûretde ber-vech-i müsted'î hisse-i
mezkûre müteveffa-yı merkûmun
mahlûlünden merkûm es-Seyyid İs¬
mail Halîfe'ye meşrutiyet üzre tevci¬
hi emr-i sevâb Evkâf Nâzın sa'âdet-
lü atûfetlü Beyefendi bendelerinin
i'lâm-ı buyruldu iktizâ-yı nizâmîsin-
den idüği huzûr-ı âlîlerine i'lâm olun¬
du 7] el-emrü li-men lehül emr fî gur-
re-i Zilhicceti'ş-şerîfe li-sene tis'a ve
hamsîn ve mi'eteyn ve elf [1 Za 1259/
24.11.1843]
MÜHÜR (Mehmed Rüşdî)
Tevcihi i'lâm ola
İMZA
SEYYİD NİZÂM HZ. I lûC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA NO: 28 BOA. İ. DH, NO: 542/37703-1
f*.
***** zr* ***>■+**
>' DH 5ia/s^l0Z
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 28
BOA. İ. DH, No: 542/37703-1
Hüve
1] Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn'a mülhak evkâfdan Silivrikapusı hâricinde
Mâhî zâviyesi zâviyedârlığının rub' hissesine es-Seyyid Süleyman ve üç rub'
hissesine Ahmed Nâilî 2] efendiler mutasarrıf olup zâviye-i mezkûre Balıklı
Kilisesi olduğundan zâviyedârlık-ı mezkûre mahsûs olan şehriye iki yüz elli
guruşdan senevî üç bin guruş ile 3] beş yüz guruş sâliyesi merûmân Süleyman
ve Ahmed Nâilî efendiler Patrikhâne tarafından ahz eylemekde oldukları ve
merkûmân nakîbü'l-eşrâf çavuşânından olarak el-yevm rencide 4) kilisa ka-
pusında oturmakda olduğu bi't-tahkik men' olunduğu ve tahsisât-ı mezkûreyi
işbu seksen bir senesi hitâmına kadar ahz ve istîfa etmiş oldukları. Fî 6 C 1282
[26.10.1865]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 29
BOA. A.MKT. MHM, No: 345/6
Mâliye Nezâret-i Celîlesine
1] Silivrikapusı hâricinde kâin Rum milletine mahsus bulunan Balıklı Kilise¬
sinin senede bir defa olan yevm-i mahsûsunda nakîbü'l-eşrâf 2) bulunan zât
tarafından biri gönderilüp ol gün kilisa kapusında ikâmetle mahsûs olan avâi-
dini Patrikhâne'den ahz eylemek usûl-i kadîmeden 3] olduğu bi'l-istihbâr bu
keyfiyet yakışıksız bir şey idüğinden men' olunmuş ise de avâid-i mezkûreye
es-Seyyid Süleyman ve Ahmed Nâilî efendiler kadûmden berü 4) bâ-berât-ı
âlîşân mutasarrıf oldukları zâviyedârlıkdan dolayı ahz eylemekde bulunduk¬
ları tahakkuk etmiş ve yedlerinde olan berevât ve evrâk-ı atîkaya 5) nazaran
cedlerinden müntakil olmak üzre Mâhî Zâviyesi nâmıyla Balıklı Kilisesinin
bir zâviyedârlığı şehriye iki yüz elli guruşdan 6) senevi üç bin ve mâliyeden
beş yüz guruşla mutasarrıf bulundukları ve mezkûr zâviyedârlığın rub' his¬
sesi Süleyman Efendi ve rub' hissesi 7) Ahmed Nâilî Efendi uhdesinde idüği
anlaşılmağla ve bu cihet iki yüz sene mukaddem tahsis olunmuş olmasıyla
şimdi medâr-ı inti'âşlarından 8] mahrûmiyetleri muvafık-ı merhamet-i seniy-
ye olamayacağına binâen zikr olunan üç bin beş yüz guruşun hazîne-i celîle-
den usûl-i kadîmine nazaran 9) ifa olunmak üzre berâtlarının tanzim ve i'tâsı
husûsuna bi'l-istizan irâde-i seniyye-i cenâb-ı pâdişâhî müte'allik ve şeref-su-
dûr 10) buyurulmuş ve mezkûr beratlar ile evrâk-ı şâire gönderilmiş olmağla
iktizâsının ifasına himmet buyurulsun deyü.
(Son satırın üstünde kırmızı mürekkeple “siyle tanzim edilecek beratların
Bâb-ı Âlî'ye isra” yazılıdır.
Bende
H. 13.06.1282 [02.11.1865]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA N0:30 BOA. DH. MKT, NO: 1327/80
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 30
BOA. DH. MKT, No: 1327/80
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i Behiyyesine
Evrak Numerosu: 3573
Tesvidi Târihi: 22 Ş sene 94
Tebyiz Târihi: 24 Ş sene 94 [02.09.1877]
Tezkire-i Sâmiye
Silivrikapusı hâricinde vâki' Mâhî zâviyesi vakfının rub' hissesine mutasarrıf
olan pederi Süleyman Efendi'nin vukû'-ı vefâtı cihetiyle hisse-i mezkûrenin
uhdesine tevcihi hakkında ba'zı ifade ve istid'âyı hâvi Mehmed Âşir imzâsıyla
verilen arzuhâl leffen irsal kılınmış olmağla me'âline ve usûl ve nizâmına na¬
zaran iktizâsının ifası mütevekkıf-ı himmet-i behiyeleridir
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
lOO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 31
VGMA, Defter No: 109, s. 66
Esâmi-i Tekâyâ: Mâhî Zâviyesi
Vâkıfın İsmi: -
Mahall ve Mevki'i: İstanbul'da Silivrikapusı hâricinde
Şeyh-i Hâzırı: Ahmed Nâili Efendi
Evlâd-ı Vâkıfdan Olup Olmadığı: Değildir
Meşrûta Hânesi Olup Olmadığı: Meşrûta hânesi yokdur
Mülâhazât: Vakfiyesi mukayyed değildir
İstanbul Evvel: 65
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA NO: 32 BOA. Y. PRK. MŞ, NO: 4/78
w ^J,„ L
^■-1^
/ .*
* !: V'-f^ /v 1 il, ,« [*»* ^
^ r z'
" * J *'> "^in^r 4^
V ' L >ı/
^»U* t ^>j, .' „
’ ***'«4y ^ ^
* *" ^ W . .. ,. I ' ■" ‘^ J '"'
' :1ı . « f.
r *\ 2 u kJ
X.' PJ2.y . An 4
4 /?<•
I SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 32
BOA. Y. PRK. MŞ, No: 4/78
Zahrında: 30 Z 1310 [14.07.1893]
Hüve
Sadr-ı a'zam müsteşarı Tevfik Beyefendinin mahdûmu Tevfik Bey'in valide¬
sinden müntakil Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin türbe-i şerîfeleri ittisâlin-
deki çiftlik tarlası bu kerre Balıklı Kilisesi tarafından kâmilen satın alınacağı
cihetle bundan mukaddem bir mikdârı bedeli verilmek üzre taleb olunmuş
ise de tefrik ile satamayacakları cevaben bildirilmiş olduğundan mezkûr tar¬
lanın müşârün-ileyh hazretlerine karabeti hasebiyle türbe-i şerife nâzır olan
mahalden bir mikdarının dergâh-ı şerife ilhâkı taraf-ı âlî-i cenâb-ı şehinşâh-ı
diyânet-perver efendimiz hazretlerinin eltâf-ı bî-nihâyelerinden reca ve niyaz
olunur.
Ed-dâ'î
Seyyid Nizâmeddin hazretleri dergâh-ı şerifi postnişîni
MÜHÜR
(Es-Seyyid Şuâeddin Nizâmzâde)
SEYYİD NİZÂM HZ. I 1 QC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA N0:33 BOA. Y. PRK.ŞH, NO: 14/23
•fr***** ***-»*«...*,.i.'±j... J ,■ <*■ “?:
«* ;u , r ^
Jlfj*j^#L- - p - , - . * . . - ^ tyf^e+s J — ,|*j
196
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 33
BOA. Y. PRK.ŞH, No: 14/23-1
Hüve
1] Başkâtib paşa kulları vasıtasıyla ahz ve telhis eylediğim fermân-ı hümâyûn-ı
hazret-i hilâfetpenâhîleri mantuk-ı âlîsi veçhile Silivrikapusı hâricinde Seyyid
Nizâmeddin 2) dergâh-ı şerifi civârında bulunan arazi hakkında icra etdiri-
len tahkikatda dergâh-ı şerife muttasıl tahminen on sekiz dönüm vüs'atinde
dergâhın vakfından olan 3] bostanın bir hayli sene akdem bir bağçivana fü-
ruht edilerek on beş sene mukaddem de mezkûr bostanın nâm-ı müsteârla
Balıklı Rum Kilisesi tarafından iştira 4] olunup el-yevm kilise akarı nâmıyla
icara verilmekde olduğu gibi mezkûr kilise papaslarından müteveffa Kayse-
riyeli Kör Papas nâmında biri dergâh-ı mezkûr 5) şeyhine müracaatla ma'ruz
bostana muttasıl olan ve tahminen bir dönüm mikdarmda bulunan dergâha
aid kabristanın derûnunda ve kenarına yakın bir mahalde dört köşe 6] olmak
üzre kitabesiz iki arşın irtifâ'ında rekz edilmiş kâr-ı kadîm taşların mevki'inde
Rus mes'ele-i zâilesinde iki üç Fransız cesedinin defn 7] olunduğu beyânıyla
kabristanın kiliseye füruhtunu teklif ve şeyh-i mumâ-ileyh tarafından teklif-i
vâki'in reddedilmesi cihetiyle mezkûr kabristanın Balıklı Kilisesi dıvarının 8)
köşesine müsadif mahallinden tahminen kırk elli arşun mahalline çend sene
mukaddem dıvar keşidesiyle tecavüz olunarak derûnuna baraka yapdırıldığı
9] Dergâh-ı mezkûr kurbünde olup Valide Çiftliği nâmıyla yâd olunan arazi
dahi cennetmekân Bezmiâlem Vâlide Sultan hazretleri tarafından ihyakerde-
leri olan Gurebâ-yı Müslimîn 10] hastahânesine vakf edildiği ve arazi-i mezkû-
re hastahâneyi inşa etmiş olan Serkiz Kalfa nâmında birine senevî yirmi bin
guruş icar verilmek sûretiyle ihale 11] olunduğu halde bi'l-âhire merkûm Ser¬
kiz arazi-i mezkûreyi idare edemediğinden bahisle Kumkapu'da ikamet eden
ve bundan on beş sene mukaddem bilâ veled vefat etmiş 12] olan Kudüs-i Şerif
patrik vekili Papas Agob'a devr etdiği ve merkûmun bilâ veled vefâtından do¬
layı mahlûlen vakf-ı müşârün-ileyhaya aid olması lâzımeden iken 13] mahlû-
liyeti hiç bir tarafdan ta'kib olunmaması hasebiyle arazi-i mezkûre merkûm
Agob'un yazıcısı olan ve geçen sene Rusya'ya giderek avdet eden Rusya tebe'a-
sından 14] Orostosi nâmında bir Ermeni tarafından idare olunup merkûm
Orostosi ile şeriki Kudüs patrik vekil-ı sâbıkı Surp Hazar tarafından arezi-i
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
mezkûreden 15] yüz dönümü Yedikule hâricindeki Rum ve altmış dönümü
Ermeni hastahanelerine ve bir kısmı da merkûmân Orostosi ile Surp Hazar'ın
işgalinde 16) kalarak her nasılsa derûnuna inşa etdirdikleri kârgir ebniyede
ba'zen papaslarla toplanmakda oldukları ve arazi-i mezkûreden şimdiye ka¬
dar üç yüz 17) dönüm mikdârının satıldığı söylenmekde ve ber-vech-i ma'ruz
mahlûliyeti hakkında Mahkeme-i Teftiş-i Evkaf'ca rü'yet olunmakda olan mah¬
kemeye de Evkâf-ı Hümâyûnları 18) Nezâreti hukuk müşavirinin ehemmiyet
vermemekde olduğu dahi merkûmân Orostosi ile Surp Hazar bilâ veled vefat
eden Papas Agob'un 19) el-yevm ber-hayat olduğu iddi'âsıyla yerine yüz yaşını
mütecaviz bir papas irâe eylemek fikrinde de bulunmuş ise de bi'l-âhire sarf-ı
nazar etdikleri ve Rum 20) İspitalyası'na füruht edüp İspitalya tarafından inşa
etdirilen pavyonların dergâh-ı mezkûre ile yüz metro kadar yaklaşdığı anla¬
şıldığının arzına ictisar eyledim ferman fî 30 Haziran sene 323 [06.07.1907]
Yaver-i Husûsî-i Hazret-i Şehriyârîleri
Süvari Feriki
abd-i memlûkleri
MÜHÜR (Mehmed)
lOA I SEYYİD NİZÂM HZ.
170 I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
\'r fa* a
' ^ *** ? ^*‘\ 'At/ \^
l‘J M'sS J*
‘ r* ' f P ' ■ ' # ‘ ' *' ^ V ‘ - ' ' - ■ C
*y*\ ^
t" '* jjŞVySs **
^ Wj V" ; f^ â'C' X-J*
' I , ^ 1 ■ r | 1 " A .ar Jr p *■ * ^ * ** * "■
^ yy-***?*. t# İ ^ - t > ı "
.'j'n --.'l * ■ i ■ P *J . . " * p p
oy
vt
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
199
VESİKA NO: 33 BOA. Y. PRK.ŞH, NO: 14/23-11
Vesika No: 33
BOA. Y. PRK.ŞH, No: 14/23-11
Hüve
1) Silivrikapusı hâricinde Seyyid Nizâm hazretleri dergâh-ı şerîfi ittisâlin-
de kâin olan çiftlik hakkında tahkikat-ı mükemmele icrasıyla neticesinin
bildirilmesi hakkında ahz ve telâkki eylediğim emr-i sâmî-i cenâb-ı emr-
penâhîleri 2) mûcebince tahkikat-ı muktaziyeye bi'l-ibtidar mezkûr çiftlik
Bezmiâlem Vâlide Sultan aliyyetü'ş-şan hazretleri vakfından olup Büyük
Çiftlik nâmıyla ma'ruf olduğu ve ihyakerdeleri olan Gurebâ-yı 3) Müslimîn
hastehanesinin hîn-i inşasında inşaat-ı mezkûreye nezaret eden Serkiz
Kalfa nâmında birine hastahanenin masarif-i zaruriyesine medar olmak
üzre senevi yirmi küsur bin guruşa icare 4) verilmek sûretiyle vâkıfe-i
müşârün-ileyha tarafından çiftlik-i mezkûr mumâ-ileyhe terk olunduğu ve
mumâ-ileyhin idare edememesine mebni Papas Agob nâmında birine devr
eylediği gibi altı sene müddete aid olup 5) beher sene i'tası meşrut olan
yirmi küsur bin guruşdan altı senelik icare bedeli olan bin iki yüz küsur
liranın dahi papas-ı mumâ-ileyhin vukû'-ı vefâtına mebni kitâbet vazife¬
sinde istihdam olunan 6) Rusya devleti tebe'asından olduğu iddi'â edil-
mekde olan Orstor Efendi nâmında biri çiftlik-i mezkûre vaz'-ı yed eylemiş
ve vakf-ı müşârün-ileyhanın dahi hukukunun ziya'ın sebebiyet vermiş ol¬
duğu ve 7) müteveffanın bilâ veled vefatına mebni çiftlikin mahlûl oldu¬
ğunu ketm ve ihfa ederek evvelce mu'âmelâtına vukûf-ı tâmmesi olması
hasebiyle âhar tarafından bir güne zan ve şübheye mahal bırakılmaması
içün mumâ-ileyh Orstor 8) Efendi üç yüz on üç senesinde arazi-i mezkû-
reyi iki ve üç ve altı dönümler üzerine üç kısma taksim ederek bunlardan
birincisine on bin ve İkincisine on sekiz ve üçüncüsüne yirmi lira bedel¬
ler tahsis 9) ederek bu yolda muâmele-i ferağiyeleri icra kılınacağı va'd ve
i'lân ederek ve bu bâbda bir de şirket teşkil etdirerek şirket-i mezkûrenin
masarif-i zaruriye ve sâiresini te'min etmek ve arsalar 10) bedellerinin
mahsûbu icra edilmek üzre Ermenilerden mâhiye birer mecidiye topla-
yup mecmû'unun on bin liradan mütecaviz bir meblâğın cemine muvaffak
olduğu ve sene-i mezkûrede Makriköy tapu kitâbetinde 11) müstahdem
olup el-yevm Bağçekapusı'nda gramafon mağazasında ahz ve i'ta ile meş¬
gul olan Âşir Efendi mumâ-ileyh Orstor Efendi müracaatla arazi-i mezkû-
reyi parça parça füruht etmek üzre icab eden 12) ilmühaberlerin verilmesi
mutâlebâtında bulunarak efendi-i mumâ-ileyh tarafından dahi mahall-i
mezkûr içün takriri tanzim muvakkaf ferağ ilmühaberleri tahrir ve imlâ
edilerek i'tâ kılınmış ve birçok kisâna ilmühaberler mündericâtı üzerine
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
13) araziler tefrik olunarak bedelleri mumâ-ileyh Orstor Efendi trarfından
ahz edilmiş ise de muâmele-i ferağiyeleri icra kılınmayacağı cevabı veril¬
mesine mebni arazi mübayaa edenlerin ba'zılarına paraları iâde kılındığı
ve bacılarına dahi paraları iâde edilmeyüp 14) müterakim olan akçenin
Ermeni hastahanesinde tevsi'-i inşaatına sarf olunacağı gibi bi'l-âhire pa¬
raları iâde olunmayan ba'zı kisân taraflarından yedlerinde bulunan mâr-
rü'l-arz muvakkat ilmühaberler üzerine tasarruf ve iânede 15) bulunarak
arazi-i mezkûreden bir kısmına ebniye inşa edildiği ve on dönüm mikdârı
mahallin dahi Rum İstepalyesine satılarak hey'et-i ihtiyâriyesi tarafından
istepalye namına ebniye inşa kılındığı ve elli dönümü 16) dahi Ermeni iste¬
palyesine terk ve teberru' edilerek henüz hâl ü hâzır üzre bulunup bir güne
inşaatda bulunmadığı ve çiftlik-i mezkûrun bin sekiz yüz dönüm olarak
mevcud olan arazisinin bir buçuk dönüm 17) i'tibariyle beher kilesi otuz
guruşa verilmesi icab etdiği hâlde on beş seneden berü Orstor Efendi ica¬
rında muâvenât-ı nakdiyede bulunan ve kendüsine daima hizmet etmekde
olan bağçivan Dimo nâmında birine yirmi beş guruşa 18) icar eyleyüp be-
del-i icarı dahi mumâ-ileyh tarafından ahz u kabz olunmakda olduğu ve hâl
ü hâzırda çiftlik-i mezkûru yirmi beş bin guruş icara talib olanlar mevcud
bulunduğu ve arazi-i mezkûrenin 19) mecmû'una ne bir şahıs ve ne de bir
kimsenin tasarruf iddiâsına hakkı olmayup sırf mahlûl olduğu ve bunda
mahlûlünün zahire ihracı zımnında Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i celîlesine
vâki' olan ihbârât-ı müte'addidenin 20) nezâret-i müşârün-ileyha hukuk
müşavirliği tarafından nazar-ı dikkate alınmayarak iğmaz ve müsama-
hakârâne hareket etmekde olduğu icra kılınan tahkikatdan anlaşılmak
ve havali-i mezkûrun mevcud olup seksen sekiz tarihinde tanzim kılınan
21) haritasının kopyasından ihraç edilen ve mevki' ve semt-i meşhur ve
zâri'lerini mer'î olan defter leffen arz ve takdim-i huzûr-ı sâmî-i hazret-i
emrpenâhileri kılınmış olmağla ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehül
emrindir.
Fî 12 Temmuz sene 323 [25.07.1907]
Şehremâneti Sermüfettişi kulları
MÜHÜR (Osman Hulûsî)
Şehremâneti Mühendislerinden kulları
MÜHÜR (es-Seyyid Mehmed Tahir)
SEYYİD NİZÂM HZ. I Ofil
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ uı
VESİKA NO: 34 BOA. Y. PRK. AZj, NO: 15/30-2
ono I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 34
BOA. Y. PRK. AZJ, No: 15/30-2
Seyyid Nizâmeddin hazretlerinde
Hüve
Nân-ı aziz: 41 kıyye
Kurban: 7 re's
1] Cenâb-ı Hakk ve Feyyâz-ı mutlak hazretleri Emîrü'l-mü'minîn ve Halîfe-i
rûy-ı zemîn şevketlü kudretlü pâdişâh-ı âlem-penâh ve şehinşâh-ı ma'dele-
ti'ş-şân efendimiz 2] hazretlerini ilâ kıyâmü's-sa'a serîr-i şevket-i mülûkâne-
lerinde dâim ve ber-karar buyursun. Âmin. Şimdiye kadar mazhar olduğumuz
in'âm ve eltâf-ı hazret-i pâdişâhîlerinin nezdinde 3) pür-pesend ifâ-yı şükr
ve mehmedetinden âciz ve kasır bulunduğumuz halde bu kerre ser-seccade-i
hazret-i hilâfetpenâhî Hafız Efendi bendeleri vâsıtasıyla seccadenişîni bulun¬
duğum 4] âsitâne-i hazret-i Seyyid Nizâmeddin dergâh-ı şerifinde bulunan
fukaraya yedi re's kurban ve kırk bir kıyye nân-ı aziz sadaka-i hazret-i pâ-
dişâhî olarak tamamen 5) tevdi' ve takdim olunarak cümle tarafından du'â-i
temâdiye-i eyyâm-ı ömr-i ikbâl-ı hazret-i pâdişâhî olarak yâd ve tezkâr kılın¬
dığı ma'lûm-ı sâmîleri buyuruldukda ol bâbda 6] emr ü fermân hazret-i veliy-
yü'l-emrindir fî 28 Mart sene 305 [09.04.1889]
Seyyid Nizâmeddin hazretleri dergâh-ı şerifi postnişîni
MÜHÜR (es-Seyyid Nizâmzâde Şuâeddin]
Seyyid Nizâm'da Karakolunda Mülâzım-ı sânî
MÜHÜR (Sadık Abdullah]
Memur Polis
MÜHÜR (Seyyid İbrahim Edhem]
Jandarma Bölük Emini
MÜHÜR (es-Seyyid Mehmed Sedad]
Memur Polis
MÜHÜR (es-Seyyid Mehmed Rasim]
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
VESİKA NO: 35 REVNAKOCLU ARŞİVİ, DOSYA NO: 282
cKV J °C J tfb-.ı .
' ' ^^ 5 o->
({srg^S ' ' -~ **
f
?
\
a^> V £
■ç/ % by^ ■*.
z^ 1 -' *>
■J • ~ v ^ NJ-Y* '*'“' : • > v
4<
VW /£ ' >U/.
s/ * *0 vy
204
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 35
Revnakoğlu Arşivi, Dosya No: 282
Etrafı oymalı, oluklu, çiçeklerin kanadlı, beyzî şekilde müzeyyen ve mücellâ'
mermer taş, kitâbesi yeşil boyalı zemin üzerine yazılı:
Minel mâ'i külle şey'in Hayy
Susuzlukdan bırakmaz ba'dezâ rene / Nizâmeddin Seyyid'de bu sahrınc
Hudâyâ dergehinde eyle makbûl / Şu hayr-ı Âdile Sultân'ı meczûl
0 âlîşânm âdâtı kerâmât / Tolu bünyân lûtfundan müberrât
Bihâr-ı himmeti hayrât mahsûr / Bu bâlâ katre-çîni dürr-i mensûr
Okunsun haşre tek nâm-ı necâbet / Su hayrât oldı târih-i inâyet
Fî 7 Zilka'de sene 1307 [24.06.1890]
Avluda türbe-i cenâb-ı Seyyid Nizâmeddin dıvarına dayalı
Tı: 66x120
Kef: 42x60
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 36 SÜHEYL ÜNVER ARŞİVİ, DEFTER NO: 258-1
• >'^Uı 'A' 7 ^
5 J r-
206
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 36
Süheyl Ünver Arşivi, Defter No: 258-1
Süheyl Ali Rıza 335
Silivrikapusı hâricinde, hemen kapudan çıkınca, sol tarafda türbe-i şerîfesi
bâlâda görülen makâm-ı âlîde Elekli Baba dimekle ma'rûf zât-ı şerif yatar. Bu
zâtın resimde görüleceği üzre sanduka-i kabrinin üzerinde elekler asılıdır. Bir
kimse bu zâtdan nezr idüp de maksadı husûl bulursa kendi evinde elekle devr
edermiş. Ve ben de adam olacaksam dönsün diye bugün huzurunda nezr it-
dim. Lâkin pek geç döndü. Ben de gâliba pek geç adam olacağım. Allah imdad
eyleye.
SEYYİD NİZÂM HZ. I nn~7
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ u/
VESİKA NO: 36 BOA. Y. PRK. AZj, NO: 15/30-2
C J
^ 1
s
' n > 2 1 ö U->* ^ Y
C
r
lj j> y
DJ '^I
- J - J» M/-T 15
oL
•^ıb
< rJ+,ı .si* t cj^
i3J p^ 'y> f } ^ j, e^*£> y
k, —
^ (/A^ ^ t SJ*JU> tj^ ^ Lfij* - '
^ . (\
{j^* ' -> j y b> , Cbd
*: * 1 * n
^ £>. ■ ** O # Ou U 3 , - ü^j ! ^-jS^
/ ■ ■ / / / _ -
u - J ]j>£r Ou Jb >v^ T>->^ ^U> ^
v *■ - *
. •;, A‘ j < yfjP f ‘ ;v 1 l - >v? >J !/-^
' J (P £>\? Jt< b* > ' 1 yİ*—^ Ja CoV ’ ^- M J - A
' - y y ,. *"
CJpıS j-? y^y^ £?-' ^yy <\/AP J> r^ o y u£yy» C-b* '
^ ^ -■
C)j yP <y -> q)^ ^ J o J r-f\J>
V- 2 ? y^ cr
— “ — * p*
y tf yy ou'* c a A) 1 J y t-ol* s T * \p^ >v
t* ' , / . , „ ,
i <3 l , A^yT sv >J& <> j
' , r ?\&$L y -'■
\
208
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 36
Süheyl Ünver Arşivi, Defter No: 258-11
Bu zât-ı şerif demiş ki: Dünyâyı eledim ve eleğimi asdım. Bunun karşısında
bir kahve vardır. Orada Ressam Rıza Bey hocamla oturarak incir yedik, resim
yapdık. Hazretim kapının resmini ben de bu hazretin türbesini çizdim. Hocam
da bazı noktalarını tashih etdi. Hazret-i Sünbül Sinan'ı, Ramazan Efendi haz¬
retlerini, Bâlâ Dergâh-ı şerifini ziyaret etdik. Çayır Dergâh-ı şerifine uğradık.
Şeyhi.Efendi ile bir müddet sohbet olundu. Rıza Bey hocam da resim yap-
dı. Bu şeyh efendi sohbeti tatlı bir zât-ı muhteremdir. Tekkenin temizliğine ve
rûhâniyetine Rıza Bey'le hayran olduk. Aman Yâ Resûllallah. Meded. Ne hoş,
ne güzel yerler var dedik. Şeyh Efendi güzel şeyler anlattı. Rıza Bey hocam in¬
cirin fevkalâde meftûnu olduğundan bu gün birkaç kereler incir yedik. Sabah¬
leyin de dergâhımızın resmini çizdik. Rıza Bey hocam da şeref-i refakatleriyle
beni dilşâd buyurdu. Cenâb-ı Hak ömr ve âfiyet ihsân buyursun. Âh yâ Rab, yâ
Resûlallah, azametin hürmetine beni bu zevklerden ayırma. Bâki cümlemize
Hak hidayet göndersin. Fî 31 Ağustos sene 335 [1919]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
VESİKA NO: 37 VGM_DEFTER„2951_28, S. 52
£ *&£/*'* &>/• %>t, ./J l ^aii r &&&* !}*, 4-
1 \ ,
T» ~ te ' 1 *-j ‘
«Vt
"*Ü«
iı
V *
/^X" ı * J ^ ıl ,
/ *
*'Şif •+£&*.».
V -■
3t^ü
&
fr-r&b*
t&v;
JTV*'.t.
JPV.' c
s *** ' x
210
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Vesika No: 37
VGM_DEFTER_2951_28, s. 52
Silivrikapı Hâricinde Seyyid Nizâmeddin Dergâh ve Türbe-i şerîfi Derûnunda
Mevcud Eşya ve Teberrükâtın Ber-vech-i zîr Esâmileri
Âdi çekmece derûnuda lihye-i sa'âdet-i hazret-i Nebevi billur şişe. Aded: 1
Hâfız Osman hattıyla matbû' eczâ'-i şerife. Takım: 1
Pirinç şamdan: Aded: 4
İsm-i Celâl ve ism-i Nebi ve Cihâr yâr-ı güzîn hazretlerinin esâmî-i şerîfeleri.
Aded: 8
Elvâh-ı şerife. Aded: 30
Nizâmîzâde es-Seyyid eş-Şeyh Ali el-Fakrî Efendi'nin zamanında vürûd etmiş
yazma Kelâm-ı Kadîm. Satır/Aded: 15. Kıymet -
Minber perdesi. Aded: 1
Sekiz köşeli kubbeye merbut avize. Aded: 1
Beyaz zemin üzerine kırleti mavi siyah ve etrafı dal şekil ve çiçekli ve ortasında
baklava şeklinde ve kenarı siyah çubuklu hah seccade. Aded: 1, Kıymeti: 1 lira
Beyaz zemin üzerine kırmızı yeşil mavi çubuklu ve ortasında baklava şeklinde
göbekli seccade. Aded: 12. Kıymeti: 1 lira
Yeşil çuka sanduka örtüsü. Aded: 4
Kapu perdesi. Aded: 1
Matbû' sağar Kelâm-ı Kadîm. Aded: 1
Dergâh ve türbe-i şerîf-i mezkûrun eşya ve teberrükâtının kaydı olmadığı ci¬
hetle bu kerre meceddeden sebt-i defter edilerek ale'l-usûl tarafıma devr ve
teslimi muamelesi bi'l-icra şayet ilerüde huda ne gerde bir sirkat veya zâyiât
vukû'unda hâzinenin dilediği veçhile aynen ve bedelen tazmine taahhüd bu¬
lunduğumu bu mühürle temhir eyledim fi 1 Haziran sene 325 [14.06.1909]
Dergâh-ı mezkûr şeyhi Şuaeddin Efendi'nin bilâ veled vefatı cihetiyle evrak-ı
tevcihiyesi üzerine tahrir olunan defteri meşihate ta'yin olunan Haşan Adlî
Efendi'ye mühürletdirilüb teberrükât dosyasında hıfz edilmişdir. Fi 24 Hazi¬
ran sene 1332. Ve türbe-i [şerifejsinde sirkat olunan kapu perdesiyle sandu¬
kanın büyük şah ve bir aded hah seccade bundan iki sene evvel sirkat edilmiş
ve keyfiyet-i sirkatden mevki' komiserliği de haberdar edilmiş olduğu haber
verildiğinden icra edilmiş olan tahkikat neticesinin bildirilmesi zımnında
müsveddesi yazılmışdır fi 6 Temmuz 1332 [19.08.1916]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
%a-vYY
S E YY I D NİZAM
CÂMİİ MİMARI
EYYID IIIZAN
îİMMııSüLU
Dr. Mimar
Vvdın Yüksel
ile Sövlesi
SÜYLEŞI
KÂMİL BÜYÜK ER
Dr. Y. Miıııaı
Seyyid Nizâm Tekkesi CâmiTnin mimarı olarak
cami inşasına başlamadan önce Seyyid Nizâm
Tekkesi ile önceden bir bağınız , mekâna
aşinalığınız var mıydı?
Hayır, efendim. Daha önce benim Seyyid Nizâm
Tekkesi'yle hiçbir âşinalığım ve hattâ bilgim bile
yoktu. Hâlbuki Merkez Efendi'yi ve o civarı çok iyi
bilirim. Çok gider gelir ziyâret ederim, fakat Sey¬
yid Nizâm, zaten biraz mahfî, yâni halktan gizli ve
uzak imiş. Yâni irşad makamında olmadığı söy¬
leniyor. Öyle ki kendi oğlunu bile Ümmi Sinan'a
havâle etmiş denir. Oğlu Seyyid Seyfullah, hani şu
"Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz"
diyen zat. Bu zâtın da sur içinde tekkesi vardır.
oww'j - ?< s
r
Peki , Seyyid Nizâm Camii mimarlık işi size
nasıl verildi?
Buranın mimarlığının bize verilişi bir nevi lü¬
tuf gibi bir şey oldu. Bir târihte Zeytinburnu
Belediye başkanı Murat Bey'i ziyaret ettim.
Kendisiyle Yugoslavya-Mostar dönüşünde
uçakta tanışmıştık. O sırada bugün Seyyid
Nizâm Câmii'nin bulunduğu yerde hafriyat
yapılmış. Hattâ zemine demirler döşenmiş,
beton atılmıştı. Zeytinburnu Belediye Başka¬
nı Murat Aydın Bey bir proje de ısmarlamış
sanıyorum. Hattâ Murat Bey bu proje için,
kim olduğunu bilmediğim bir mimara "Uçuk
bir proje istiyorum" demiş. 0 da Başkan Bey'e
"Ben de uçuk bir şey yapmayı istiyordum" de¬
miş. Ben de bunları duyduktan sonra dedim
ki, "Oraya uçuk bir şey yapmayın da ne istiyor¬
sanız ben yaparım, hiçbir şey de istemem" de¬
dim. Böyle bir talepte bulundum ve bu civâra,
Merkez Efendi olsun, sur içi olsun, bu mânevi
merkeze uçuk bir şey yakışmaz, klasik tarzda
yahut klasik üslûp çizgilerini taşıyan bir eser
lazım, dedim. Bereket ki, Murat Aydın ve Tur¬
gut Cansever bir sebeple bu konuda konuş¬
muşlar. Turgut Cansever de benim gibi böyle
bir şey söylemiş, yâni beni te'yid edici tarzda.
Bunun üzerine ana fikirde mutabık kalındı ve
bana bu proje tevdi edildi. Projeye 2006 yı¬
lında başladık. O sene ben bir ameliyat geçir¬
miştim ve onun akabinde gittim yeri gördüm,
dolaştım ve ondan sonra çalışmayı başlattık.
Bu vazifeyi üzerinize aldıktan sonra farklı bir
duygu yoğunluğu veya değişiklik yaşadınız mı?
Burası bir makam mâlûmunuz. Seyyid Nizâm
Hazretlerinin de Hz. Peygamberin yirmi ye¬
dinci göbekten evladı olduğu rivâyet ediliyor.
Halk arasında muazzez ve mükerrem bir
makam... Seyyid Nizâm hürmete şâyân bir
zat... Her ne kadar mahfî yaşasa da mânevi
bir tasarrufu var muhakkak. Bunu bu sebep¬
ten zevkle yaptım ve orayı çirkin bir çizgiden
kurtarmak istedim. Ondan sonra projeye
başladık. Daha önce bir dernek kurulmuştu.
Burada işi asıl yapan o dernektir. Hakikaten
onlar canla başla hiçbiri bir şey beklemeden,
istemeden bana yardımcı ol¬
dular. Belediye de bazı durumlar¬
da yardımcı oldu. En büyük avantajım
ise eserin inşa aşamasında kimse bana iti¬
raz etmedi. Ufak tefek isteklerim oldu ama,
onun dışında ben tamamen hürdüm, rahat¬
tım. Kendilerine bunun için müteşekkirim.
Yapabildiğim her şeyi burada yapmaya çalış¬
tım. Meselâ, kubbe yazıları hariç, diğer yazı¬
lar benimdir. İlk yaptığım Câmi 1987 yılında
yapılan Sirkeci'deki Vezir Câmii'dir. O işi de
o tarihte Eminönü Müftüsü olan Mehmet
Doğru Bey vasıtasıyla aldım. Herhâlde di¬
yorum, yeryüzünde bir câmiin hem mimar¬
lığını yapan ve hem de yazılarını yazan tek
mimar ben olsam gerek. Ben, Hattat Halim
Efendi'nin talebesiyim. Bu câmide de bütün
birikimimi mümkün olduğu kadar vermeye
çalıştım. Aynı zamanda dediğim gibi en bü¬
yük tâlihim, hiç kimse bana şu şöyle olsun,
bu böyle olsun, diye -ufak tefek isteklerin
dışında- müdâhale etmedi. Hattâ tersine,
benim kaprislerim oldu. Bazı yapılan şeyleri
sonradan beğenmedim, değiştirttim. Meselâ
kubbe dışardan dilimliydi. Fakat yakından
bakınca çarpık görünmeye başladı. Bunun
üzerine ikinci bir kubbe yapalım, dedim.
-t
Yüksünmediler, yaptılar. Şu anda çift kub¬
bedir. Câmiinin kubbesinin içi dilimli, dıştan
ise yuvarlaktır. Bu bir denemeden dolayı ve¬
yahut tercihten veya değişiklik arzusundan
dolayı oldu. Sonra şansıma çok iyi bir ekibim
vardı. Hâlâ taş ve mermer işçiliğini yapan
ekibim aynı kadro. Yardımcı mimar olarak
projeleri çizen Mimar Ayfer Mertler vardı.
Kendisi şu anda Zeytinburnu Belediyesinde
çalışıyor. Kocası Erkan Mertler, o da mimar¬
dır. O da çok bir iyi şantiye şefidir. Benim her
çizdiğim şeyi çok titizlikle ve dikkatle uygu¬
ladı. Projedeki kemer çizimleri hepsi üslûp
olarak son derece doğrudur ve klasik ölçü¬
lere, normlara uygundur. Bu, o gencin -Al¬
lah razı olsun-, dikkati ve titizliği sayesinde
olabildi. Mermercimle yıllardır çalışıyorum.
Vezir Câmii'nden itibaren tanıdığım Cemal
Şener. Bahçeşehir Câmii'nde de beraber ça¬
lıştığımız birinci sınıf bir ustadır. Onunla çok
iyi bir ahenk içinde çalışırız. Dış kaplamayı
tamamen o yaptı. İnce mermer ustası olma¬
sına rağmen dış kaplamayı o yaptı. İçerdeki
diğer çeşitli parçaları, mihrap ve minber iş¬
lerini ve cümle kapısını Teknik Mermer atöl¬
yesinde Kâni ve Abdullah Usta'lar yaptılar.
Ama hepsi de birinci sınıf bunların. Zaten
bu insanları toplaşan beş parmağın beşi ka¬
dar bir şeydir. Câmi 2010 yılında etrafı tam
olarak tamamlanmadan ibâdete gayri resmi
olarak açıldı, resmi olarak hâlâ açılamadı.
Çünkü müştemilâtın bir kısmı bitti ama asıl
kültür merkezi olacak kısmı sonra yapılmak
istendi. Biz yine Kültür Merkezi bölümünün
projelerini hazırladık, fakat onların yapımı
bir inşaat firmasına verildi. Onlar da anlaya¬
bildikleri, bilebildikleri kadar yaptılar. İnşaat
yapmak, herhangi bir modern inşaatı bilmek,
geleneğe bağlı bir yapıyı yapabilmek için kâfi
gelmiyor. Çünkü kullandığımız bazı malzeme
ve tarz ve detay bu gün kullanılanlardan çok
farklı. Bunlara âşinâ olmak, neyin nereye üs¬
lûp dâhilinde uyum sağlayacağını, yakışaca¬
ğını bilmek lazım. Tabii bu mimarın işi ama
ekiple ahenk içinde olmadı mı, bu sefer işler
sırıtmaya başlıyor. Ben o bakımdan kendimi
bir hayli şanslı addediyorum.
Ol* I SEYYİD NİZÂM HZ.
^■ ıu I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I 017
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I z>l/
O zomon sadece cami kısmı
sizin elinizden geçti...
Biz, câmi, şadırvan, tuvaletler kısmı, tuvale¬
tin üstündeki o ahşap kaplı meşrûta ve Tür-
be-i Şerife kadar gelen kısmı bitirdik. Eski
meşrûtalar yeniden ihyâ edildi, ama onu biz
yapmadık, sonradan yapıldı. Biz sadece L bi¬
çiminde altta tuvaletleri de olan kısımla, şa¬
dırvanı bitirdik ve ekibimiz çekildi. Câmiye
Prof. Dr. Mustafa Tahralı tarafından bir târih
düşürüldü. Onu da kitâbede hem tâlik hattıy-
la ve hem de lâtin harfiyle yazdık. Böylece ka¬
dîm bir gelenek olan târih düşürme ve usûlü¬
nü devam ettirmiş olduk. Mustafa Bey şimdi
Bağcılar'da yaptığımız Hz. Ayşe Câmii'ne de
bir târih düşürdü. Bu yeni câmiin inşaatı hâlâ
devam etmektedir, ama daha kaliteli bir işçi¬
liği var. Meselâ biz Seyyid Nizâm'da traverten
taşı kullandık. Hazret-i Ayşe Câmii'nde ise
Çorum'dan gelen çok daha sert gri bir ande¬
zit taşı kullanıldı.
Seyyid Nizâm Câmii’ni mimarî olarak
kıyasladığınız vakit daha önceki yaptığınız
camilerden farklı olan tarafları nelerdir?
Bu câmi, yaptığım câmilerin en büyüğüdür.
Çeçenistan'da da birkaç câmi yaptım ama on¬
ların sâdece projelerini verdim, inşaatında
bulunamadım. Daha sonra bana resimlerini
gönderdiler. Eyvah, dedim. Her şeyin bir kâ¬
nunu, bir usûlü vardır. Anladım ki işin başın¬
da olmayınca olmuyor. İnşaata on günde bir,
haftada bir uğramakla olmaz. Mimar her gün
işinin başında olacak. Hattâ inşaattan ileride
olacak mimar. Bu Vezir Câmii'nde böyleydi
'Tiikıfk
İ, Aydın Yüksele
ARMAĞAN
Seyyid Nizâm'da da böyleydi... Bir gün konu¬
şuyoruz bizim hanımla. Hanım bana: "Bak, câ¬
miye gidiyorum demiyorsun, câmime gidiyo¬
rum" diyorsun, dedi. Bunu farkında olmadan
söylemişim belki ama böyle benimsemeyince
de iş istediğiniz gibi olmuyor. Sonra, her mi¬
mar biraz ressam olmalıdır, derim. Çünkü ta¬
hayyül ettiği şeyi bitmiş gibi görmeli ve kâğıda
dökmelidir. 'Bitmiş gibi görebilmelidir' den
kastım da o. Biraz ressam olmak. Yoksa tahay¬
yül edemedikten, kâğıda dökemedikten sonra
mümkün olmuyor. Çünkü kâğıtta binayı iki bo¬
yutta görüyorsunuz, ama üç boyutlu tasavvur
etmeniz lâzım, zira ortaya çıkacak olan eser
üç boyutlu bir şeydir. Yalnız bazen insan çok
hatalar da edebilir, tahayyülü onu aldatabilir.
Ama esasta öyle olması gerekiyor sanırım.
Peki, mimarîde hangi çizgiyi takip ederek
bugünlere geldiniz?
Bu tabii ki bizim için cevabı da zor, suali ayrı
zor, münakaşası bol, fikri bol bir konudur.
Ben rahmetli Ekrem Hakkı Ayverdi Bey'in ta-
OIO I SEYYİD NİZÂM HZ.
^■ lo I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
lebesiyim. Onun bir sözü vardır. Hem hocam
olduğu için, hem de mâkul bulduğum için söy¬
lüyorum: " Bir millet yeni bir şey, güzel bir şey
yapamıyorsa eskileri taklit etmekle yetinme¬
lidir veyahut işe başlamalıdır" derdi. Eskileri
taklit sırasında zamanla zihninizde, görüşü¬
nüzde bir şey oluşur, bir şey teşekkül eder. Ek¬
rem Hakkı Bey de bunu söylemek istiyordu.
Elimizde hem eski ve hem de yeni unsurlar var
ama ortaya yeni bir terkip çıkması lâzım. Ben
Ekrem Hakkı Bey'le 25 sene çalıştım. Osman¬
lI Mimâri araştırmalarında beraberdik, onun
yardımcısı idim, bu sûretle çok bina gördüm,
çok rölöve yaptım. Gerek yurt içinde gerek
yurt dışında, bütün Balkanlar'da Yugoslav¬
ya'da Macaristan'da Osmanlı Türk eserlerini
tetkik ettik, Anadolu'da da öyle çalıştık. Dok¬
tora tezim II. Bayezid ve Yavuz Selim devridir,
sonra Kânûni devrindeki Osmanlı eserlerini
yazdım. Çok eser görünce insanın zihninde
bir birikim oluyor ister istemez. Onunla hem-
hâl olmaya başlıyorsunuz. Size o birikim yön
vermeye başlıyor artık. Ama tabii ki dünde
yaşamadığınız için de yaptığınız dünün aynısı
olmuyor, olamıyor zaten. Fakat, artık eski ge¬
lenek de devam etmiyor, bir ekibiniz de yok.
Bugünün ekibiyle bugünü yaşıyorsunuz. Bu¬
günün şartları içinde ister istemez bugünün
malzemelerini kullanıyorsunuz. Artık başka
bir değişik hayat tarzı ve görüş var. İster is¬
temez bundan siz de etkileniyorsunuz. Bunlar
oraya aksediyor ister istemez. Ben tabii esas¬
ta klasik olmakla birlikte onları yeni ve farklı
bir tarzda ele almaya çalıştım. Bunu da bile¬
rek ve yapıda ne icap ediyorsa onu yapmaya
çalıştım. Muvaffak oldum mu olamadım mı
onu zaman söyleyecek. Yalnız, oldukça âhenk-
li, gözü ve gönlü rahatsız etmeyen bir şeyler
yapabildiğimi zannediyorum. Meselâ Bah-
çeşehir Câmii de benim eserimdir. Meselâ o
câminin minâresini sevmedim. O câmi, bugün
yapmakta olduğumuz Bağcılar'daki câmi ile
plan bakımından esas çizgileriyle benzerdir.
İnsan tekrar etse de aynısını taklit etmiyor,
istese bile edemiyor. Onun için Seyyid Nizâm
Câmii'nin diğer müştemilât veya kültür faali¬
yetleri kısmı, yapı olarak ve inşaat tekniği ola¬
rak câmi ile tam uyum sağlayamadı maalesef.
Bu durum biraz da bizim geleneğimizle
irtibatlı galiba. Özellikle sanatta, mimarîde
detaycılığın hâkim olduğunu görüyoruz.
Hiçbir şey sebepsiz, manasız, maksatsız
yerleştirilmemiş.
Evet. Söylediğiniz husus bana bir şey hatır¬
lattı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi'nde geçen seneye kadar
hocaydım. Birkaç ay evvel diploma öğrenci¬
lerine bir sunum yapar mısın, dediler. Konu
SEYYİD NİZÂM HZ. I Ol Q
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
220
da yeni bir câmi projesi. Yapayım, dedim.
Başladım konuşmaya. Çizimden, resimden,
şekilden ziyâde, bilhassa rûhundan bahset¬
tim işin, mânâsından bahsettim. Çünkü eğer
bir bina, yapılışının mânâsına, maksadına ve
rûhuna uygun değilse bir şeye benzemez za¬
ten. 0 mescitte yapılan ibâdetin mânâsının ve
rûhunun, ibâdetin kime karşı yapıldığını bi¬
lirseniz, ona göre bir şey yaparsınız. 0 zaman
o atmosferi meydana getirebilirsiniz. Son
derece kıymetli bir mücevheri bir karton ku¬
tuya koyamazsınız. Ona lâyık ve aynı evsafta
güzel bir kutuya koyarsınız. O, mânâyla mut-
tasıf olmalıdır. O zaman yapılan iş, mânâsına,
rûhuna uygundur. Yâni konunun rûhuna uy¬
gun olan ve sakil kaçmayan, aksi düşmeyen
bir şey yakalamak lazım. Madde ile mânânın
bir şekilde âhengi diyelim isterseniz.
Seyyid Nizâm Camii hatlarının size ait
olduğunu biliyoruz. Biraz bahseder misiniz?
Daha önce de söyledim. Kubbe ve kuşak ya¬
zısı hâriç -çünkü o Hüseyin Kutlu'ya ait- dı-
şardaki yazılar, şadırvandaki yazılar, cümle
kapısındaki kitâbe ve iki tarafta da müsen-
nâ -yâni simetrik- "Hüvallahullezî" ve içerde
mihraptaki âyet ve pencere üstlerindeki çini
«Âyete'l kürsi” benim hattımdır.
Caminin diğer ince işleri ile ilgili hangi
ustalar ; sanatkarlar çalıştı?
Kürsü olsun, minber olsun, mihrap olsun hep
klasik tarzda yapıldı. Ufak tefek değişiklikler,
yenilikler vardır ama esasta öyledir. Cümle
kapısı da öyledir. Onlarda da klasik üsluptaki
alışılmışın dışına çıkmadık. Çünkü asırların
süzgecinden süzülüp gelmiş ve oturmuş, ka¬
bul görmüş bir şey inanın ki en doğrusudur;
çünkü zaman içinde fazlalıklarından ve ufak
tefek ârızalardan ayıklanmıştır. Klasik demek
de zâten odur. Yâni klasik, her devirde değe¬
rini kaybetmeyen şeydir. Binanın tamamında
biraz Selçûkî bir hava ve üslûp vardır. Ama
daha çok OsmanlI'dır. Selçûkî tarzı biraz ke¬
mer formlarında kullanıldı. Onu seviyorum.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Bazı değişiklikler yaptık. Mesela Cihâr Yâr-ı
Güzîn isimlerini İsm-i Nebî, İsm-i Celâl gibi
isimleri ışıklı yaptık. Kırık kemerler arasında
derin boşluklar çıkmıştı. Alçı gibi duran yeni
bir malzeme kullandık. Arkadan ışık vererek
değişik bir atmosfer yarattık. Câminin benim
için dikkat çeken tarafı biraz fazla süslü ol¬
duğudur. Mesela çok altın kullandık. Gerek
mihrapta, gerek minberde, gerek kürsüde bi¬
raz fazla altın kullanıldı. Ama zamanla onlar
aşınır. Süleymaniye'nin dış avlu kapılarında
bile vaktiyle altın nakışlar varmış. Bu husus,
inşaat defterlerinde var, kaydedilmiş, ama
bugün yok. Zamanla silinerek kaybolmuş.
Câmi inşââtına başlamadan bölgede ve
inşaat mahallinde dikkatinizi çeken bir şeye
rastladınız mı?
Bildiğim kadarıyla, tekkenin, yani mescidin
ve hazîrenin ve bir de o eski ahşap evin dı¬
şında, bölgede eskiyi hatırlatan hiçbir çizgi
yoktu. Yakın zamana kadar da orada bir şey
yokmuş. Eskiler biliyorlar, galiba 1950'lere
kadar falan mescidin çatısı bile yokmuş. Üstü
açık sadece duvarları kalmış, o kadar bakım¬
sız metruk bir vaziyette imiş. Civarda mâlûm
olduğu üzere büyük bir kabristan var. Hemen
biraz yakınında Mevlevîhâne var, Merkez
Efendi Câmii ve Türbesi var. Seyyid Nizâm
Hazretleri'nin Merkezefendi'yle arkadaşlığı,
muhabbetinin olduğu menâkıbnâmelerde
geçiyor. Bütün bu isimler ve o mânevî
hava, bize bu tarzda bir bina yap¬
mak duygusu verdi. En başta
söylemek istediğim de oydu,
bu manevî hava beni böyle
bir eser yapmaya sevk etti
diyebilirim.
Biz bölgeye geldiğimizde, söylediğim gibi bü¬
yük bir hafriyat mahalli açılmıştı. Biz işe baş¬
lamadan daha evvel o düşünülen mutasav¬
ver uçuk bina için hafriyat yapılmıştı. Hattâ
zeminde küfeki taşları çıktı tabii olarak. Kat
kat. O civarda zeminde küfeki taşı vardır. İs¬
tanbul câmilerinin inşaatı asırlardan beri o
taşlarla yapılır. Kademe kademe onları bul¬
duk ve çıkardık, bir kenara yığdırdık. Bunlar
çok kıymetli taşlardır. Restorasyonda falan
kullanırlar veya kâfi derecede çıkarsa ihâta
duvarlarını bununla yaparız, diye düşün¬
düm. Epey bir süre sakladık, muhafaza ettik.
Fakat çok yer kaplamaya başladı. Aldılar gö¬
türdüler. Hâlbuki şimdi yapılan restorasyon¬
larda "imitasyon" dediğimiz beyaz çimento
ve köfeki tozuyla bir harç kullanılıyor. Yanlış
bir şey. Hâlbuki bu taşlar kullanılabilir. Çün¬
kü İstanbul'da yapılan câmilerin esas taşı
budur. Bakırköy'e doğru çıkarken sol tarafta
biliyorsunuz büyük binalar yapıldı. Adliye
Sarayı gibi. O sahanın altı tamamen küfeki
taşıdır. O kadar İstanbul'un yakınındadır o
ocaklar. Edirne'nin köfeki taşı ise başkadır.
Maalesef biz de çıkan taşları kullanamadık.
Dediğim gibi Seyyid Nizâm civarı boştu ve
herhangi bir şeye rastlamadık.
Tekke ile şu an yolla bölünmüş küçük bir hazne
var. Buraya dâir elimizde bilgiler var mı?
Seyyid Nizâm Mescidi'nin kıble tarafında
ve sağında iki küçük hazîre durmaktadır,
zaman zaman oraya bakım yapıyorlar,
fakat ağaçları kesiyorlar maale¬
sef. Mescidin bir tek resmi var. Süheyl Ünver
Bey'in çizdiği Seyyid Nizâm Tekkesi resmi.
Demek ki o yol o sırada mevcut imiş ve o yola
göre de mescidi oturtmuşlar. Ancak mesci¬
din kıblesi biraz yanlıştır. Bizim yaptığımız
doğrudur. Biz o eski kıbleye uymadık. 5-10
derece kadar kaymıştır. Hattâ çok tereddüt
ettim. Ne yapayım, burada Hazretin tekkesi,
mescidi var. Onun durumunu mu kullanayım,
yoksa câmiyi bugünkü teknik imkânlarımızla
bulduğumuz doğru kıbleye göre mi koyalım?
Sonra bir karar verildi, Müşterek mi verildi,
yoksa benim tercihim miydi, onu hatırlamı¬
yorum. Ama dikkat ederseniz kıble istikâ¬
meti farklıdır, arada 5-6 belki 10 dereceye
kadar bir kayma vardır. Vaktiyle, zamanın
ölçüm imkânlarıyla kıbleleri tam oturtama¬
mışlar. Bunun örneğine daha önceki araştır¬
malarımızda çok rastladık. Niyete bakın siz.
Mescidin önündeki yol herhalde bir ana gü¬
zergâhtı. Üzerinde de iki tane çeşme var. Bi¬
raz aşağıda, surlara daha yakın Hacı Bayram
Çeşmesi var.
Süheyl Beyin defterlerinde buranın hazin
hâli konu edilmiş. Hatta Süheyl Bey “Hazret
acaba buranın yapılmasını istemiyor mu?”
diye de soruyor.
Hakikaten öyle gâliba, belki de biraz istemi¬
yor. Mahfî yaşamayı tercih ediyor anlaşılan.
Fakat meselâ Seyyid Nizâm Tekkesi'nde nice
ihyâ günleri olduğunu ve nice zikir meclis¬
leri kurulduğundan Hüseyin Vassaf Sefine-i
Evliya 'da bahseder. Evet, başka bilgi de yok.
Meselâ Evliya Çelebi hiç zikretmiyor. Merkez
Efendi'den bahsediyor ama Seyyid Nizâm'dan
hiç bahis yok. Burada belki dediğimiz gibi,
Seyyid Nizâm'm kendi halinde münzevî yaşa¬
yan bir zat olmasının da etkisi vardır.
Seyyid Seyfullah’ın Emirler Tekkesini şu an
ki haliyle görme imkânınız oldu mu?
Orası başlı başına bir tekkedir. Seyyid Nizâm
tekkesi ise, tekkelik vazifesini ne derece
gördü, Seyyid Nizâm'dan sonra gelenler,
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
221
İ. Aydın Yüksel, Seyyid Nizâm Câmii giriş
kapısındaki imzası önünde
meşâyih silsilesi kimlerdir? Bilinmiyor. Oğlu
Seyyid Seyfullah bile Sinanî tacını giyiyor ve
Ümmi Sinan'ın halifesi oluyor.
Koyda geçmesi için cami inşaatında görev
almış dikkate değer isimleri de zikredebilir
misiniz?
Daha önce de söylediğim gibi, dış taş kapla¬
masını Cemal Şener Usta ve oğulları yaptı. Üst
mahfildeki mihrapları ve kapıları yine Cemal
Şener ve ekibi yaptı. Mihrap, minber, kürsü ve
cümle kapısını, merdiven ve mahfil korkuluk¬
larını Teknik Mermer Atölyesi'nden Kâni ve
Abdullah Usta'lar yaptı. Son cemaat yerinde
küçük sütunlar vardır. Onlar doğrudan doğru¬
ya ocaktan ısmarlama geldi. Sütun başlıkları ve
kaideleri burada yapıldı. Pencerelerdeki dışlık
taş kafesler Cemal Şener tarafından yapıldı.
Nakışlar Semih İrteş'in ustaları tarafından,
kuşak ve kubbe yazısı Hüseyin Kutlu tarafın¬
dan yazıldı, Diğer yazılar, mihrâbın üzerindeki
ayet, ondan sonra iki taraftaki Fatiha Sûresi ki
Süleymaniye'den kopyadır, ama iyidir, onlar
da benimdir. Çinilerdeki yazılar benimdir. Son
cemaat yerinin tâcındaki "innessalâte..." yazı¬
sı, cümle kapısındaki yazılar, Mustafa Tahra-
lı'nın târih kitâbesi, iki taraftaki çini müsenna
"Hüvellahüllezi" benimdir. Câminin dış cep¬
helerinde pencere etrafında çini kaplanmak
istendi önce. Benim yaptığım ilk resimlerde
öyle düşünüldü, sonra vazgeçtik. Baktık ki çok
süslü olacak ve yapıyı çiniye boğacağız. Bahçe-
şehir'de öyle yapmıştık. Çok fazla cafcaflı ola¬
cak, sade daha iyi, dedik. Minâre kaidelerin¬
deki hendesî yazılardan birisi "Elhamdülillah"
Bâyezid Câmii'nden kopyadır. Diğer hendesî
yazılar benimdir. Ancak şunu söyleyebilirim
ki, câmiyi bugün tekrar yapsam iki üç metre
daha yüksek yapardım. Zira biraz alçak düştü.
Yani o kubbe cesâmetine, hacmine göre beden
biraz alçak gibi duruyor. Mimarlığın cilveleri
de bunlar. Baştan bunu göremediniz mi ömür
boyunca, ah şöyle yapsaydım diyorsunuz ama
dönemiyorsunuz.
Câminin ahşap kapıları Hikmet Bürkük Us-
ta'nın işleridir. İşçilik olarak güzeldir, fakat
doğu ve batı tarafına düşen yan kapıların
renkleri güneşten birazcık soldu. Millet on¬
dan şikâyetçi, saçaklar kâfi gelmiyor onu
gölgelemeye. Binanın altında bir otopark
var. Otoparkın havalandırması ve ışığı kafes¬
li pencerelerden yapılmıştır. Giriş kademesi
biraz yüksektir. Ayrıca şadırvan havuzunun
ortası da boştur o da havalandırma ve tabii
ışık içindir. Su yoktur içinde, sadece otopar¬
kın tabii havalanması ve ışıklanması için boş
bırakılmıştır. Eğilip baktığınız vakit görürsü¬
nüz, sırf onun için yaptık. Çünkü tabii hava
ve tabii ışık başka bir şey. Tuvaletlerdeki di¬
zaynımız çok beğenildi Zeytinburnu Beledi¬
yesi tarafından. Aynısı Merkez Efendi'ye de
OOO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
yapıldı. Mesele sıcak-soğuk su meselesi de¬
ğil sadece ele alış tarzı ve o atmosfer. Seyyid
Nizâm'da yapılan bu uygulama başka yerde
de kullanılmış. Bu güzel bir şey. İyi şey de¬
mek ki örnek oluyor.
Kaç yıldır mimarlık mesleğini icra
ediyorsunuz ?
Benim ilk tahsilim iç mimarlıktır. 1965-66'da
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi'nden
mezun olduktan sonra askere gittim. Asker¬
den geldiğimde tekrar mimarlık bölümüne
girdim. 1970'tir ikinci tahsilimin başlangıcı.
1975'te de mezun oldum. Demek ki 43 sene
olmuş. Ama iç mimarlığın bana çok faydası
oldu. Ancak asıl tahsilim, Ekrem Hakkı Bey'le
çalışırken öğrendiklerimdir. Gördüğüm yüz¬
lerce -binlerce dersem mübalağa olur- eser,
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibâren
Kânûni devri sonuna kadar gördüğüm bina¬
ların rölövesini yapmak ve onları tanımak,
asıl kazancım o oldu. Sonra iki sene Avru¬
pa'daki Osmanlı eserleri üzerinde çalıştık.
"Avrupa'da Osmanlı Mimari Eserleri" diye 4
ciltlik bir eser neşredildi. Bu eserin pişirilip
kotarılması, gidilmesi gelinmesi bir hayli
zaman almıştır. İki seyahatte bitirdik çalış¬
manın ön hazırlığını. Asıl bilgi kısmını, yâni
metin kısmını Ekrem Hakkı Bey yazmıştır.
Bir daha kolay yazılır gibi değildir. Tam bir
el kitabıdır. Ondan sonra ona dayanarak çok
SEYYİD NİZÂM HZ. | 007
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
eser yazıldı, hattâ belgeseller yapıldı. Daha da çok
eser yazılmalı ve hatta şehir monografileri yapıl¬
ması lâzım.
Ekrem Beyle birlikte İstanbul içinde eserleri
müşahede ve yerinde inceleme imkânı buldunuz
muhakkak. Peki , o dönem Zeytinburnu ve civarı
için böyle bir şey yapmış mıydınız? Ekrem Bey’in
mimarlığından bahseder misiniz biraz da.
Hayır maalesef. Zeytinburnu ve civarında bir ça¬
lışmamız yoktu. Zira görülecek ve değerlendirile¬
cek pek bir eser bulunmamaktadır. Ekrem Hakkı
Bey'in de müstakil bir mimari eseri yoktur. 0 daha
çok inşaat ve restorasyon yapmıştır. Meselâ has¬
tane de inşa etmiştir, yol da, köprü de... Topkapı
Sarayı'nın da büyük restorasyonunu o yapmıştır.
Edirne ve civarında Selimiye dahil birçok resto¬
rasyon yapmış ve o da restorasyonlar sayesinde
çok şey öğrenmiş. Binanın yapı tarzını, üslûbu¬
nu öğrenmiş. Ben meselâ ilk câmim olan Vezir
Câmii'ni yaparken, bazı şeyleri yaptıktan sonra
neden öyle yapıldığını anladım. Uygulayıncaya
kadar bir projeyi iki boyutlu çizgi olarak görüyor¬
sunuz. Ama bazı şeyleri sırasıyla yapmaya başla¬
yınca, kubbeyi neden böyle oturtmuşlar, kemeri
niye böyle yapmışlar o zaman anladım. İnşaatı
tanımak çok önemli bir şeydir. Yani Ekrem Hakkı
Bey'le bu konu üzerinde çok konuşmamız, görüş¬
memiz ve çalışmamız oldu. Çok seyahatimiz oldu
beraber. Kendisini rahmetle yâd ediyorum.
007, I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizam
Tekkesi
(SEYYİD NİZAM CÂMİİ VE
KÜLTÜR MERKEZİ)
PROF. DR.
ABDÜLHAMİD
TÜFEKÇİOCLU
S*- k'n*
- *■
*-»■■ * m
il*
I
,
,
,
j
Seyyid Nizâm
Tekkesi
(SEYYİD NİZAM CÂMİİ VE KÜLTÜR MERKEZİ)
PROF. DR. ABDÜLHAMİD TÜFEKÇİOĞLU*
Bulunduğu Yer
İstanbul'un merkez ilçelerinden Zeytinburnu'nda, Seyyid Nizâm Mahallesi adıyla bilinen mevki¬
de yer almaktadır. Kuzeydoğusunda Balıklı Meryem Ana Rum Ortodoks Manastırı, güneyinde
ve batısında hazîre bulunmaktadır. Tarihî süreç açısından bakıldığında Tekke, Nefs-i İstanbul
yani Suriçi bölgesinin batıya, Trakya bölgesine açılan Silivri Kapısı-Bakırköy (Hebdomon)-Kü-
çükçekmece (Rhegion)-Büyükçekmece (Athyras)-Silivri (Selymbria) anayolu üzerine konuşlan¬
mıştır. Bu tarihî yolun güney kısmında ise Meşe Yolu adıyla bilinen, Altın Kapı-Yedikule mevkiin¬
den Kazlıçeşme Mahallesine çıkıp denize paralel Via Egnatia uzanmaktadır. Kuzeyinde Merkez
Efendi ve Mevlevîhâne'ye ulaştıran Yenikapı, daha kuzeyde ise İstanbul'un medâr-ı iftihârı Ebû
Eyyub el-Ensârî'ye kavuşturan Topkapı ve Edirnekapı bulunmaktadır. Böylece Kadîm İstanbul,
başta Ebû Eyyub el-Ensârî olmak üzere, Merkez Efendi, Mevlevi meşâyihi ile birlikte Seyyid
Nizâm gibi büyük manevî önderlerle yani fizikî surların haricinde ayrıca manevî surlarla da ku¬
şatılmıştır. Başka bir deyişle Seyyid Nizâm Tekkesi'nin bulunduğu güzergâh, İstanbul'un fethin¬
den sonra Sultan Bâyezid - Yavuz Selim Han devrinde şekillenmiş önemli bir tasavvuf yoludur. [1]
Yapının Adlandırması
Kitâbeler, arşiv vesikaları ve yazılı kaynaklar incelendiğinde yapının farklı terimlerle tanımlan¬
dığı görülmektedir. Her ne kadar ilk inşa sürecine ait kitâbe yoksa da hazîredeki mezar taşları ve
onarım kitâbeleri bazı ipuçları vermektedir. Örneğin Seyyid Nizâm neslinden Seyyid Mehmed
Lütfullah ve Hüseyin Nizâmeddin Efendilerin kabir taşlarında "bu hangâh-ı şerifin postnişîni"
ifadesinde yapı "hankâh" terimiyle tanımlanmıştır (R.l). [2] Rûmî 1331/1917 tarihli İstanbul ha¬
ritasında ise "Seyyid Nizâm Tekyesi" adıyla işaretlenerek "tekke" terimi kullanılmıştır. [3]
Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü
Öğretim Üyesi.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
229
—XV- Jt*"> I
T
r
ü^^-Üj^VÎ' -ı
<0 ju= V
*
İr” VJaJ^ *•
j'Ç- 'Vj^ ‘ İ>> V , 4 J ,.
Jj Uİ*j\» j'ı U
^L^J^jaİİVi fcf
1917Tarihli İstanbul Haritasında Seyyid Nizâm mevkiinden
Detay (İBB. Atatürk Kitaplığı)
1910-11 yıllarında yapıya zaman zaman ziyaretlerde bulunan Ahmet Süheyl Ünver de resimle¬
rinde ve hatırâtında “...Bu tablo XVI. asırda büyük veli olan Nizâmeddin Efendi adına kurulmuş,
Sünbüliye tarikatinden bir sünbüli tekkesi..." cümleleriyle yani “tekke" diye tanımlamıştır. [4]
Sultan II. Abdülhamid'in cülûsunun 25. senesinde 1900 yılında hazırlanan “Tebriknâme-i Millî"
adlı risâlede yapının onarmandan bahsederken “Silivrikapısı hâricinde Seyyid Nizâm hazretlerinin
türbe-i şerifesiyle dergâh-ı münîfinin ta'mîri" cümlesinde “dergâh" terimiyle adlandırılmıştır. [5]
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde 17 Teşrîn-i Sânî 1323 / ? tarihli belgede, yapı yakınındaki Rum
Hastanesi'nin bina inşaâtındaki tahkîkâtı ifade ederken “...Silivrikapusu hâricinde ve Seyyid
Nizâm Hazretleri dergâh-ı şerîfi ittisâlinde kâin çiftlik arâzisi..." ifadelerinde de “dergâh" teri¬
mine yer verilmiştir (R.2). [6]
Yine Âdile Sultan Vakfiyesinde geçen “...mücedded sûretinde ta'mir ve binâ ve ihyâsına muvaf¬
fak olduğum Silivrikapu hâricinde vâki kutbü'l-ârifîn gavsu'l-vâsılîn hazret-i Seyyid Nizâmed¬
din kaddese'llâhu sırrahu'l-metîn nâm-ı âlîlerine mensub dergâh-ı şerifde... ve hangâh-ı mezkûr
derûnunda vâki câmi-i şerifde..." ifadelerinde “dergâh ve hankâh" terimleri kullanılmıştır. [7]
Günümüzdeki yapının doğu cephesine yerleştirilmiş 1289/1872 tarihli onarım kitâbesinde
ise “Bu makâm-ı şerîfin Cenâb-ı Hudânın rızâ-yı pâk içün ve Hazret-i Resûlullâh ve İmâmeyn
Hazerâtına ve şâir..." cümlelerinde yapı “makâm" terimiyle kaydedilmiştir.
OTfi | SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
jU^ı X-* J^*1
■r*
»U V-U- V. > J ^ A* J J>
/Jr) J t > ura**
, : >jî bi»
u;ı J .i v-.- «t —?■?
. *=—C
i-:-
■ Jî / 1 ^ .^ r jify ~r
hf 1 * .--M-r J- 4 —,
i J .i ^
. ^■■■
■ —-J- ** 5? '-Î+J S- T- 1
, ^ ij >
^ '■‘“A 1 -" : = - + -v ■ '■
J- r J ** * -A- r— — V*
■ !■/
■£. * ^ —pj- i**? £>*-
■
^ Jt -j'js W
. Jj; rlj .1
f ** ■- -U J —i- iŞ
s
r V _^v. jr-* fil
Cr-
jJ-J- JJH*
- —*A r 1 ' -A - 1 .
^
. İLrfp JT..J .Ji.-jf
jV - ^7» “-‘jfcf"
**-LZ ■
t'*'- ıll^'Vû
. jAwl Vl rt-Hİja İJ t Y-
jJijJj; üf» u >- r
. v-. 1 - A- “ J -
h _ ^ ^>> + -
■ J ı,r' - r- J - 1 ..^ -J-.'
- J-“*' -=h>
JV,. L!.ı -j 1 / - 1
- -■ ‘i'-j— - ^
; / - >■ >, i- “V*-
■jy ü-t ^ rV,j vV- ^ ^/r-
, V‘
- ^ 4' ^
J*-* AJii 'JÎJ ^îrV> "- . 1 *
. ^lL .1 J-i-j-" J *%1
■ -X--' ^ "-/
. ,^1
J. ! - r P i.-.P*" ■ I - 1-»1—
- 1 -»»- J± _ -»■i,- JiJ
■ ^
. -v
f -—«.î pjj v '
■ U /
^ -i ’h' ^-1>. *-' ■ > r -I jJ-S^
►
-^r Ifc' *Jx>"
«il-Y'- -<ji ■>“■**'/
'm*
<r-
*ZC
^ - P —,Y t i-,
I -^.y 2 ^ jk - 1 / “■»,> J&
- -r^~'
■
i ->j j.-ıî ı J ■— J,f/M
j. :■ — C, . "I
•
v'i*:: —■^ Jjrz»'
- —KH—- \J
siO U,
■ JTtri /p':
+ J -P-y P - > *-İF ■-■j»'
- JTf
-- -—■■■ r f;*
J ' J . - - -- -
r iV'^. fi ^ J*
■ J--E
. Lj.ri
. J-'.JI 4- .J ■—'
ı J -j- ■•.#■■ Jjı r ur.r
J p. ^ H P .-^jr 1
- J *
J-i JJ |T -?' 1 - r l'jA-J
- j-b.
- jr -■ V;
i'-.-p J* J _ı
J- ' J
iV F _>. ..i, -4^
■ Jj>pJ«^' dL-üjF
^’ı *-j-- ı >î? ■ — __~ıİ 3 k. ^
. j. r J.J -—
Ji,— p-p- L :V ■■ "W
, j.y İ y Jj
j ■ -t j/. jj
■ *r'~ l J,—"
¥ -l’ J " -,> rr J-_,^
, J._«- -u-.- -■-'■
^ rJ ->J t- *# n— r ■ v -k r i
- _ J ,! ^ .-
J.^/,.4 v>- -*İTİJ - JX.
■ ^- l= - *J *V /.
“ - : v tj —“- ı 4xç ..Vp ■ > ■'
■- ■ = ' ^>jJT r#—-r.' .T .İJİ 11 " '-r J
r u ı: i-y
, r-O-U j İ JJİ
yj -iı>i j 4 p,
* -: . ^ vrA -■*■. - f -T
- jj -b jl
/j V 1 -.Tü >' J/t*
, tf,WI V.l,
^.r ^.r r - Ji Jl, Viil
— .- ■ - . : ~ ■ —V ^ A-
■ >/ -<■
J«=H' —4Yr —
. j-’-î 4 . _P_r _ , .P- j'H 4 - .-I £*
, ^ 4 * ı ’r-J.ljj jl *j'j.
' ^ ^
-_.ıVe^
. _l£ **ı_jr-
Jv -.-W >i_u 4 # 4 İJ-I
-
4_^y r v-*
- sr^l — ' Cp
_-- j t * 4 j İ , P . -. _^ _- -.-rjy. *■ 2-44
■t*J- J-^-i J ■ I IJ j'jp .X
■ J-- 4 İJ
J-- y--.-
ı _^jf4 ı-n ■- .-.—İJ-
S
.
Tebriknâme-i Millî,Cülûs-i Meyanın Me’nüs-i Hılafetpenâh-ı Âzaminin Yirmi Beşinci Devr-i Senevi-i
Kudsisi (Tahir Bey Matbaası 1318/1901; Yeniden yayın: İBB yay. Şubat 2018)
Son zamanlarda yapıyla ilgili Baha Tanman'ın “İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özel¬
likleri Tipoloji Denemeleri" adlı doktora tezinde, aynı yazarın Dünden Bugüne İstanbul Ansik¬
lopedisindeki maddesi ile Surların Öte Yanı Zeytinburnu adlı yayındaki makalelerde; ayrıca
Nurcan Yazıcının “Tebriknâme-i Milli'ye Göre Tekkeler" başlıklı yayınlarında “Seyyid Nizâm
Tekkesi" ifadeleri kullanılmıştır.
Yukarıda yer verilen belgeler, yapının genelini “dergâh, hankâh, tekke, makam" terimleriyle
tanımlarken ayrıca yapı elemanları hakkında da bazı ayrıntıları anlamaya imkân vermektedir.
Bunlar arasında hazîrede medfun olan Şeyh Edhem İbrahim Zühdi Efendi'nin 1262/ 1846
tarihli mezar taşında “bu mescid-i şerifin imamı", ifadesiyle “mescid" [8] ; 1252/ 1836 tarih¬
li Havva HanınTın mezar taşında “Seyyid Nizâm türbedârı eş-Şeyh Necib Efendi. .."(R.3) [9] ve
1230/ 1815 tarihli Şerife Fâtıma Hanım'ın mezar taşında “Hâlâ Seyyid Nizâm türbedârı Sey¬
yid Mehmed Necib Efendi..." [10] cümleleriyle “türbe"; Âdile Sultan vakfiyesinde “hankâh, câmi-i
şerif, türbe, su sahrıncı (sarnıç)"; Sultan II. Abdülhamid'e ait Tebriknâme-i Millide “dergâh ve
türbe"; Süheyl Ünver'in hâtırâtında “tekke, harem dairesi, minare, hazîre"; günümüzdeki yapı¬
nın doğu cephesinde beyzî formlu kitâbesinde “sarnıç" gibi yapılara rastlanmaktadır.
SEYYİD NİZÂM HZ. | 071
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Resim 1 - Seyyid Nizâm Neslinden Seyyid Mehmed
Lütfullah'ın mezar taşı
Resim 2 - Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki belgede Rum
hastanesi inşasıyla ilgili konu içinde Seyyid Nizâm Dergâhı
Tarihlendirme
Yapının ilk inşasını belgeleyen kitâbe maalesef bulunmamaktadır. Fakat Seyyid Nizâm'ın ha¬
yatı ve yaşadığı zaman dilimine ait verilerden hareketle Yavuz Sultan Selim Han dönemi sonu
ile Kânunî Sultan Süleyman devrine tarihlendirmek mümkündür. Bânîsi Seyyid Nizâmeddin
Efendi'nin Sultan Selim devrinde Bağdat'tan İstanbul'a gelip yerleştiği, babasının İmam Zey-
nelâbidin neslinden Şahâbeddin Ahmed olduğu dolayısıyla ehl-i beyt yoluyla Peygamber Efen¬
dimizin şeceresinden olduğu, 957/1550 yılında altmışüç yaşlarında vefat edip cenaze nama¬
zının Fâtih Câmii'nde dönemin önemli mutasavvıflarından Şeyh Merkez (Musa Muslihiddin)
Efendi tarafından kıldırıldığı ve şu an mevcut mescidin(tevhidhânenin) haremine defnedildiği
kaynaklardan tespit edilmektedir. [11]
Tekkenin günümüzde doğu cephesinde bulunan üç kitâbesinden ortadaki kitâbe, yapının in¬
şasından daha çok Fâtih Devri erken Osmanlı mezar taşı tipolojisi özelliği göstermektedir.
Mihraplı Şâhide formundaki bu taşın niş yüzeyinde celî sülüs yazıyla “Hüseyin ibn Ya'kub''
yazmaktadır (R.4). Yazının üstüne bir penç motifi, altı sıra mukarnas nişi köşe¬
bentlerine de simetrik düzende dallar, yapraklar ve çiçeklerden oluşan bitkisel bezeme iş¬
lenmiştir. Bu taşın nereden geldiği ve ne zamandan beri yapının cephesinde bulunduğu bi¬
linmemektedir. Hem tekkenin hazîresinde hem de Zeytinburnu yöresindeki mezar taşlarına
ait yayınlarda buna benzer örneğe de rastlanılmamıştır. Daha çok Bursa- Edirne yöresinde
görülen İstanbul'da ise Eyüpsultan, Kasımpaşa ve Fâtih gibi semtlerde nâdir de olsa tespit edi¬
len bu erken Osmanlı devrine ait kitâbe parçası, eğer özgün biçimde tekkeye ya da hazîresine
ait ise, yapının Yavuz Selim Han devrinden biraz daha öncesine ait tarihlendirmeye imkân
vereceği düşünülebilir. Hazîrede Sultan Fâtih'in topçubaşısı Esad Ağa ibn Berrî'nin 978/ 1571
tarihli mezar taşının varlığı da bu düşünceyi destekleyebilir.
OTO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Bugünkü haliyle yapı 18-19. yüzyıl tekke
mimârisi özelliklerini yansıtmaktadır. Buna
bağlı olarak yapının tâmir, yenileme, yeni¬
den inşa, yeni mimâri elemanlar ekleme gibi
durumunu belgeleyen veriler elde edilmek¬
tedir. Yapının doğu cephesindeki diğer iki
kitâbeden biri “inşâd ve ihyâ" kaydı taşımak¬
tadır. Mermer malzemeye celî ta'likle ve Os¬
manlI Türkçesiyle hakkedilmiş kitâbe metni
şöyledir:
^ j ı. il W ^ILa y
2_ * aJJİ -iVjl ^pLui j j aÜİ (Jjjujj
3 ” d±Jİ^} jfoân (_ yLi (jjjLaA jUj u ''J jL^-1 â.* j
4 - jLuijl ^ ^ tilj <üa ejÜ*^
5 “ (Jjj ^ İA^ )l La. j
6“ ÖJJ J J cÜ^İLûA j
7 - ^ ^ o ^ Y A ^ 4 _Lud ^ 4^1
Okunuşu:
1- Bu makâm-ı şerîfin Cenâb-ı Hudâ'nın nzâ-yı pâk
içün ve Hazret-i
2- Rasûlullah ve İmâmeyn hazerâtına ve şâir ev-
lâd-ı Rasûlillâh muhabbeten
3- ve şefâatlarmı niyâz içün harem-i hümâyun baş
kâtibi iffetlü Râyet-
4- keşân Kalfa'nm kerîme-i muhteremi iffetlü
Ebrûnigâr Kalfa inşâd
5- ve ihyâ buyurulmuşdur Cenâb-ı Hudâ lem-yezel
Hazretleri dîn
6- ve dünyâların ma'mûr ve iki cihânda azîz ve
rûz-ı cezâda
7- şefâatlarma nâil eyleye âmîn fî sene 1289 15 sin
Kitâbeden hareketle en azından tevhidhâne
(mescid-türbe) kısmının, Harem-i Hümâyun
başkâtibi Râyetkeşan Kalfa'nm kızı Ebrûni¬
gâr Kalfa tarafından 1289/1872 yılında ona-
rıldığı anlaşılmaktadır. [12]
Yapı üzerindeki üçüncü kitâbe ise tekkeye ek¬
lenmiş su yapısı işlevli sarnıç hakkında bilgi
vermektedir. Beyzî formda mermer malze¬
meye yedi satır halinde kabartma tekniğiyle
mahkûk celî ta'lik yazıyla ve Osmanlı Türkçe¬
siyle yazılmış kitâbe metni şöyledir:
Resim 3 - Seyyid Nizâm Türbedarı Necib Efendinin Eşi Havva
Hanım’ın mezartaşı
1- Is A-dl E>* j
2_ eA Alui 1Â y**
2 - ^jjLlaLai aJaIc. y^ /'djl ü 1 a- s.
4- csl^ı-û Ej-^âlal /dıLöljS cIiIaLc. liljUallc, jl
5- jjHa j- 1 (j, Vü yt /Ajİjaİ
^_ Vnl \c. ^Aİjl dı! jdk ^»U iİİj byl^. jâjl
7 _ > r * v -Ou, ûa*i]i ^ v ^
Okunuşu:
1- ve mine'l- mâi külle şey'in hayy
2- Susuzlukdan bırakmaz ba'de-zâ renc/Nizâmed-
din Seyyid'de bu sahranc
SEYYİD NİZÂM HZ. | O77
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
3- Hudâyâ dergâhında eyle makbûl/şu hayr-ı Âdile
Sultânı meczûl
4- O âlîyyişânın âdât-ı kerâmât /doyunsan lutfun-
dan meberrât
5- Bihâr-ı himmet-i hayrâta mahsûr/bu bâlâ kat-
re-i Hüseynîdir mensûr
6- Okunsun haşre tek nâm-ı necâbet/su hayrât
oldu târîh-i inâyet
7- fî 7 Zi'l-ka'de sene 1307
Manzum kitâbe, Sultan Mahmud'un kızı Âdi¬
le Sultan tarafından sarnıç işleviyle bir eser
meydana getirildiğini belgelerken, aynı za¬
manda doğrudan Seyyid Nizâmeddin Haz¬
retlerinin adını anarak yapının âidiyetini
de tespit etmektedir. [13] Böylece tekkenin ve
civârın en önemli su ihtiyacının 1307/1890
yılında Âdile Sultan tarafından bir sarnıç
inşa edilerek giderildiği anlaşılmaktadır. Bu
sarnıcın tevhidhânenin (mescidin-türbenin)
doğusundaki kuyu mu yoksa bunun dışında
zeminde kalmış odacık şeklinde yer altı ha¬
vuzu mu olduğuna dair biçimsel şekli mâle-
sef anlaşılamamaktadır.
Tekkenin 19. yüzyıl sonundaki onarımmı
belgeleyen vesikalardan biri de Âdile Sultan
tarafından yazdırılarak yapı içine asılan hat
levhasıdır. Bu levha önce İstanbul Türk İslâm
Eserleri Müzesi'ne 3289 envanter koduy¬
la kaydedilmiş, 1975'te ise Dîvan Edebiyâtı
Müzesi adıyla kurulan, günümüzdeki Beyoğ¬
lu Galata Mevlevîhânesi Müzesi'ne nakledil¬
miştir. Bugün hâlen adı geçen müzede 290
envanter numarasıyla kayıtlıdır. Levha, 0.53
x 0.68 m. ebadında, manzum ikişer mısrâlı
altı satır halinde celî ta'lik yazıyla ve Osmanlı
Türkçesiyle yazılmıştır. Hattatı ve müzehhibi
belli değildir. Metni şöyledir (R.5):
Resim 5 - Tekkeden Galata Mevlevihane Müzesi’ne taşınmış,
hat levhası (GMM. no 290)
1-
2 -
3-
4-
5-
6 -
1 a * \ \a \ 4 \<\ \
/ JJİJJ ûAilaJ jjŞüJ jîla ^(jja.
^âL», ^ 2 Lû^.I dijd 2
/ (jlâdlc. jAlJ-u 4İİJJJ
lij^a (JaI ûAİj e_ıA
/ jdJajâ bSS j\ j Jl
^ J J jA 3* lS Ji Ji ü
31 c- (Jjl ûA|l LİıC-lİd ÖJÜ
(iliı^İS ^ûj<a*s a (jUalıui (jlSdnş.
^ 4.^.jJ j AjAaj ûl£jj jj jjjlıl <hlc.
^ y ♦ ^ <jjal jAjüÂaLI
Okunuşu:
1- Bâbına Seyyid Nizâmeddin'in etdim ilticâ /
Cedd-i pâkine tavassutdur ümîdim mutlakâ
2- Çün yirmi dokuzuncu batında bulur vusûl / Fahr-i
Âlem Hazret-i Ahmed Muhammed Mustafâ
3- Merkad-i pür-nûrunun pervânesidir âşıkân /
Dergâh-i iclâlinin hep bendesi ehl-i safâ
4- Âl ü evlâdına muhabbet farzdır ümmet içün /
Duymayan bu bûy-i pâkî bulamaz fevz ü rehâ
5- İlticâdan maksadım ancak budur kim Âdile/
Rûz-ı mahşerde şefâat ede ol cedd-i alâ
6- Cennetmekân Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî Haz¬
retlerinin kerîmeleri Âdile işbu dergâh-ı şerîfi
tecdîd ve bu levhayı dahî bi't-tanzîm ta'lik ey¬
lemiştir fî muharrem sene 1301.
07 /. I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Levha, hat ve edebî yönüyle birlikte, asıl ola¬
rak yapının işlevinin “dergâh" olduğunu ve
eserin "Seyyid Nizâmeddin" adıyla tanındı¬
ğını, bu zâtın Hazret-i Peygamberimizin nes¬
linden olduğunu, kıyamet gününde şefaatini
talep etmek niyetiyle bu dergâhı 1301/1884
yılında II. Mahmud Hân'ın kızı Âdile Sultan'ın
tâmir ettirdiğini ve bu levhayı yazdırarak ya¬
pıya astırdığını apaçık belgelemektedir. [14]
Bu levha ve kitâbelerin hâricinde, Sultan II.
Abdülhamid'in 25. cülûs yılı nedeniyle o za¬
mana kadar memleket sınırlarında yapılan
inşa ve onarımları listeleyen "Tebrîknâme-i
Millî" adıyla yayınlanan risâle de önemli vesi¬
ka arasındadır. Bu belgede "Silivrikapısı hâri¬
cinde Seyyid Nizâm hazretlerinin türbe-i şe-
rifesiyle dergâh-ı münîfinin ta'mîri"; " Silivri
Kapısı civârında Seyyid Nizâmeddin hazretlerinin inşâ ve ta'mir olunan türbe ve dergâh-ı şerif¬
leri tefrîşâtı" denilerek yapının dergâh ve türbe yapılarını içerdiğini, geçen süre içinde onarılıp
tefrîşâtmm yapıldığını anlamaktayız. [15]
Tekkenin belki de en kapsamlı onarım, işlev, gelir-gider ve görev taksimatı hakkındaki bilgile¬
ri, Âdile Sultan'ın vakfiyesinden öğrenilmektedir. Âdile Sultan kendisi küçük yaştayken anne¬
sini, 13 yaşlarındayken babası Sultan II. Mahmud'u, sağlığındayken bütün evlâdını ve nihayet
1868'de eşi Mehmed Ali Paşa'yı kaybetmesi, Onun yaşam tarzını da etkilemiştir. Bu durum
yazdığı divânındaki manzûmelere de yansımıştır. O, hânedan kadınları arasında dîvan sâhibi
tek kadın şâirdir. [16] Acılı hayatının son evresinde dünya işlerinden daha çok tekke hayatına
tasavvufa yönelmesine, türbe ve evliyâullâhı ziyaretlere çıkmasına, dolayısıyla bu tür yapılara
yatırım yapmasına, tâmir, bakım, yenileme, ekleme, su kuyusu, sarnıç, çeşme, aşevi, mektep
gibi inşaatları yapmaya hız vermiştir. Bu hayır ve hasenat yatırımlarından Seyyid Nizâm Tek¬
kesi de nasibini almıştır.
Vakfiyyede "...ve yine malımdan bi'l-ifrâz ve kemâl-i imtiyaz ile mümtaz eylediğim beheri yüz
gurûşa muâdil mecmuu onbeş bin gurûş kıymetindeyüzelli aded kavâim-i nakdiyeyi dahî has-
beten li'llâhi teâlâ vakf-ı sahîh-i şer'î müebbed ve habs-i sarîh-i mer'î-i muhalled ile vakfve habs
idüp şöyle şart ve ta'yîn eyledim ki mesbûku'z-zikr rıbât Medîne-i Münevvere'de mücâvireten
iskân murâd iken ve suknâya eşedd-i ihtiyâç ile muhtâc olan tâife-i nisâdan aceze-i fukarâ ve
mesâkîn ve gurâbâya şart ve tahsîs olunarakşeyhu'l-harem-i Nebevi ma'rifetiyle bilâ ücret ik'âd
ve iskân ittürülüb sâlifü'l-beyân tokuz bâb menâzil misüllü zinhâr âhara îcâr olunmaya ve meb-
lag-i mezkûr dahî usûl-i câriyesi veçhile mahkeme-i teftiş ma'rifetiyle istirbah ve istiglâl oluna¬
rak hâsıl olan nemâsmdan bundan akdem mebâlig-i külliye sarfıyla mücerred sûretinde ta'mîr
ve binâ ve ihyâsına muvaffak olduğum Silivrikapısı hâricinde vâki' kutbu'l-ârifîn gavsu'l-vâsılîn
hazreti Seyyid Nizâmeddin kaddesa'Uâhu sırrahu'l-metîn nâm-ı âlîlerine mensûb dergâh-ı şerîf-
de âyende ve revendeye it'âm-ı taâm olunmak üzere beher şehr yüz gurûş verile ve hangâh-ı
mezkûr derûnunda vâki' câmi-i şerifde imâmet cihetine şehriyye on gurûş ve türbedârlık ciheti¬
ne şehriyye kezâlik on gurûş ve meşihat cihetine şehriyye yirmi gurûş virülüp cihet-i tevliyet için
dahî şehriyye on gurûş virde ve zikr olunan imâmet ve türbedârlık ve tevliyet ve meşîhat cihet-
SEYYİD NİZÂM HZ. I 07 C
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Silivrikapı’dan çıkıp Seyyid Nizâm Tekkesini 50 m. geçince yol üzerindeki çeşmenin
1964’teki durumu (Süleymaniye Kütüphanesi, A. 5. Ünver Defter no: 1076)
leri azîz müşârun ileyh evlâd-ı evlâdından hâlâ hangâh-ı mezkûrda seccâde-i nişîn-i irşâd olan
reşâdetlü es-Seyyid eş-Şeyh İbrâhim Şuâüddin el-Halvetî Efendi ibni'l-merhûm es-Seyyid eş-Şeyh
Ali Efendi'ye hayatta oldukça meşrûtolup beher hafta mukâbele günleri esnâ-yı duâda pederim
cennet-mekân Sultan Mahmud Han Gâzi ve vâlidem merhûme Zernigâr Kadın ve zevcim merhûm
Mehmed Ali Paşa ve vâsıl-ı civâr-ı rahmet olan kerîmem Hayriyye Hanım Sultan ervâh-ı şerîfele-
rine fâtiha-hân olup ve lâbis-i libâs-ı hayât olduğumca selâmet-i dâreynim ve vâsıl-ı huld-berrîn
olduğumda rûhumu hissemend etmek üzere hayır duâ buyura..." [17] denilerek harap vaziyette
belki de yok olmaya yüz tutmuş Seyyid Nizâm Dergâhını onarıp yeniden yaptırarak ihya etmiş
ve günümüze ulaşmasını sağlamıştır. 15 Şa'ban 1292/1875 tarihli bu vakfiye yapının vaziye¬
tini, yapı elemanlarını, görevlileri ve bunların ne kadar ücret alacaklarını anlamaya da im¬
kân vermektedir. Ayrıca o tarihlerde dergâhda postnişin olan Şeyh Seyyid İbrahim Şuaeddin
Efendi'nin biyografisini belirlemekte, vefatı durumunda dergâhtaki işleyişin seyrini de ortaya
koymaktadır. Dergâhta gelip geçen yolculara yemek yedirilmesi de ayrıca istenmektedir.
Zilhicce 1307/1890 tarihli vakfiyyesinde ise "...ve Seyyid Nizâmeddin dergâh-ı şeriflerinde olan su
sarnıçları lede'l-iktizâgalle-i merkûmeden hare u sarfla ta'mîrve termîm ve tathîr oluna..." [18] deni¬
lerek Seyyid Nizâm Tekkesindeki sarnıcın inşa durumuna kitâbeyle uyumlu vaziyette işaret edil¬
mektedir. Bütün onarım, inşa, ihya ve diğer işlemler sonrasında vâkıfe Âdile Sultan'ın en büyük
isteği, Seyyid Nizâm Dergâhinda her hafta mukâbele gününde Âdile Sultan'ın şeyhi Ali Efendi,
babası Sultan II. Mahmud, annesi Zernigâr Kadınefendi, eşi Mehmed Ali Paşa, kızı Hayriye Hanım
Sultan ve kendisinin hayatta iken selâmeti, vefatı sonrasında ise rûhuna hayır duâda bulunulma¬
sıdır. Yukarıda ayrıntılı ve uzunca bir şekilde ortaya konan tekkenin inşâî geçmişi, belkide Âdile
Sultan'ın "bânî-i sânî" yani ikinci kez yaptıranı olma özelliğini söylememize imkân vermektedir.
07/. I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mühendis Necip Bey’in 1918
tarihli haritasında Seyyid
Nizâm ve civarı mimari
dokusu (Zeytinburnu
Belediyesi Arşivi)
SEYYİD NİZÂM HZ. I 077
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I Z -' J/
Ahmet Süheyl Ünver'in dosya ve defterlerinde
Seyyid Nizâm Tekkesi hakkında izlenimleri,
suluboya resimleri ve fotoğrafları bulunmak¬
tadır. Süleymâniye Kütüphanesi arşivinde 134
nolu dosya “1965 Hâtıra Notları" başlığını
taşımaktadır. Dosyada, tekke ve civârındaki
mimâri dokuyu tespit etmemiz için 1910'lu
yılları gösteren suluboya resminden çekilen
fotoğraf en önemli vesikadır. Bu resimde avlu
içinde niyâz penceresiyle birlikte tevhidhâne
ve harem görülmektedir. Fotoğrafın etrafına
yazdığı notlara göre resmin 1965'te yapıldığı,
bu tarihlerde tekkenin etrafındaki gecekondu¬
ların baskısı altında kaldığı, harap ve perişan
olduğu anlaşılmaktadır. 304 nolu dosya “Sey¬
yid Nizâm ve Civârı" başlığını taşımaktadır.
Dosyada tekkenin, câmi imamının, tekkenin batısında yol üzerindeki iki çeşmenin ve hazîreden
bazı mezar taşlarının 1964-1967'li yıllardaki fotoğrafları vardır. Fotoğrafın çekildiği 1964 yılında
çeşmeler, bir yapıya bağımlı duvar çeşmesi tipolojisine sahipken, etrafındaki konutlar ve mahalle
sâkinleriyle neşeliyken, belki daha eski dönemlerinde kervanlara, hayvanlara, yolculara serinlik
verirken, bânîlerine “Allah râzı olsun" dedirtirken bugün canlılığını yitirmiş halde biri yolun or¬
tasında tek başına sessiz, diğeri de yüz metre ilerde yolun kenarında boş arazide viran haliyle
mahzun halde en azından tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. Bazı hâtıralarının kaydedil¬
diği not kağıtlarının yanı sıra mezar taşı serpuşlarının çizimleri de bulunmaktadır. 685 nolu def¬
ter “Silivri Kapısı Mezarlığı" başlığını taşımaktadır. Bu defterde suluboya resmin fotoğrafı vardır.
Suluboya resmin aslı ve renkli hâli 1076 nolu ve “Seyyid Nizâm Hazretleri" başlıklı defterde yer
almaktadır. Bu defterler arasında en kapsamlı bilgi 1076 ve 304 nolu defterlerde toplanmıştır.
Yukarıdaki belgelere ek olarak, 1009/1600 tarihli “İstanbul Vakıfları Tahrir Defterindeki kayıt¬
larda Bayram Dede Zâviyelerinin sorumluluğu; Hacı Timur Mescidi'nin 928/1522 tarihli Vakıf ka¬
yıtlarında ise bazı hanelerde ikametin Seyyid Nizâmeddin ve nesline verildiği belirtilmektedir! 191
Mimari Özellikleri
Tekkenin mimârisi hakkında M. Baha TanmanTn “İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme
Özellikleri Tipoloji Denemeleri", adlı doktora tezi ile yapının 2012-2014 yıllarında Yılmaz Yapı
Taah. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılmış kapsamlı restorasyon verileri temel kaynaklardır! 201
Tekkenin XVI. yüzyıldaki ilk inşâî özellikleri ve mimâri elemanları tam olarak günümüze ulaşma¬
mıştır. Yukarıda açıklanan tarihçesine ait vesikalardan ve görev tevcihâtından hareketle dergâh,
câmi, türbe, sarnıç, harem, gelip geçen yolculara yemek yedirmek için mutfak (misâfirhane) ya¬
pılarından oluştuğu anlaşılmaktadır. Özellikle 1918 yılına ait Mühendis Necip Bey'in haritasında,
[21] Çörekçi Caddesinde Seyyid Nizâm'ın bulunduğu sahada tekke (mescid-türbe) ve haremin dı¬
şında batı köşede “avlulu medrese- derviş hücreleri" formlu bir yapı daha görünmektedir. Bu yapı
hakkında yeterli belgeye ulaşılamamıştır. Ancak Âdile Sultân'ın vakfiyesinde özellikle “dergâh-ı
şerifde âyende ve revendeye it'âm-ı taâm olunmak" ifadelerinden bu işleve uygun yapının burası
olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde böyle bir yapı yoktur. Rûmi 1331/1917 tarihli haritada
ise yapı açıkça “Seyyid Nizâm Tekkesi" adıyla belirlenmiş hem de tekke (mescid-türbe) dışında
Çizim 1 - Seyyid Nizâm Tekkesi Tevhidhâne (Mescid-Türbe)
Plânı (M. Baha Tanman, Surların Öte Yanı Zeytinburnu adlı
yayından)
O70 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Çizim 2 - Seyyid Nizâm Tekkesi 2012 yılı restorasyon öncesine Çizim 3- Seyyid Nizâm Tekkesi (Tevhidhane-Mescid-Türbe)
ait vaziyet planı (Yılmaz İnşaat Arşivi’nden) 2014 Onarım Sonrası Plânı (Yılmaz İnşaat Arşivinden)
kuzey batısına doğru altı adet mimâri eleman daha işaretlenmiştir ! 22] Bu yapılar Baha TanmanTn
da tahmin ettiği gibi “selamlık, derviş hücreleri, mutfak vs." işlevli bölümler olmalıdır! 231
Yapı hakkında ilk görsel veri, A. Süheyl Ünver'in suluboya resmi, olmakla birlikte [24] , sanat tarihi
açısından ilk bilimsel çalışma TanmanTn doktora tezi çerçevesinde yapılmıştır. Tekke- Mescid-
Türbe işlevli yapının (tevhidhâne) planı ilk kez çizilmiştir (Ç.l). Bu çizime göre yapı 14.20 x
12.00 m. ölçülerinde doğu-batı doğrultusunda mihraba paralel enlemesine dikdörtgen plâna
sahiptir. Kesme taş malzeme ile inşa edilmiş ihâta duvarıyla çevrelenmiş avlu içindeki yapıya
giriş kuzeydoğu köşeden sağlanmaktadır. Son zamanlarda (1960-1990) ihtiyaca göre kuzey
yönden eklenmiş mekânlar ve doğudaki şadırvan özgün değildir (Ç.2). Bu yüzden TanmanTn
plânında kuzey duvar iki pencereli olarak çizilmiştir. 2013 yılında gerçekleştirilen kapsamlı res¬
torasyonda raspa çalışmaları sonrasında özgün durum ortaya çıkarılmıştır. Buna göre kuzey
duvarın altta üç üstte bir pencereli olduğu anlaşılmıştır (Ç.3)! 251
Doğu cephe kapı ve dört pencereye sahiptir. Restorasyonda kapının önünde, girişin üstündeki
kubbeli mekânın özgün olmadığı belirlenmiştir. Fakat duvardaki üç pencerenin yanı sıra cep¬
henin güneydoğu köşesinin harime girinti teşkil etmesi ve buradaki pencerenin özgün olduğu
görülmüştür. Girinti yapan kısma, Seyyid Nizâm'ın neslinden 1077/1667 tarihinde vefat eden
Şeyh Ahmed Murtazâ Efendi defnedilmiştir. Şâhidedeki tarihe göre kabir 1289/1872 yılında
onarılmıştır. Bu tarih ile yapının duvar yüzeyine sabitlenen Ebrunigâr Kalfa'nın onarım kitâbe-
si aynı tarihi yani 1289/1872 tarihini taşımaktadır. Büyük ihtimalle yapı ve kabir aynı süreçte
tâmir edilmiş olmalıdır. Doğu cephe önünde, tevhidhâne ile harem müştemilâtı arasında, Âdile
Sultân'ın inşa ettirip vakfettiği sarnıç (günümüzdeki kuyu) bulunmaktadır ve bu yapıyı belge¬
leyen beyzî 1307/1890 tarihli kitâbe, mezar taşı şâhide formlu kitâbe ve 1289/1872 tarihli
Ebrûnigâr Kalfa'nın onarım kitâbesi, doğu cepheyi en önemli eleman durumuna getirmektedir.
Güney cephe caddeye ve yolu sınırlayan hazîreye bakmaktadır. Toplamda sadece alt sırada
basık kemerli beş pencere bulunmaktadır. Bunlardan batıya doğru üç pencere türbeye ait¬
tir. Süheyl Ünver'in resim ve fotoğraflarında bu pencerelerden ortadakinin “niyâz-ziyâret-duâ
penceresi" işlevli olduğu, bunların caddeye bakan yönünde bu işleve uygun basamaklı sahan¬
lığın var olduğu görülmektedir (Ç.3). 2013 restorasyonunda yolun yoğun trafiği gerekçesiyle
bu niyâz penceresi sahanlığı iptal edilmiş, yapılmamıştır.
SEYYİD NİZÂM HZ. | 0 7Q
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Raspa sonrası yapının özgün duvar dokusu
(Yılmaz İnşaat Arşivi)
2012 yılı restorasyonu öncesinde minare (Zeytinburnu
Belediyesi Arşivi)
2012 yılı restorasyonu öncesinde minare ve kuzey cephe
(Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
Çatıdaki ahşap dikmelerve kubbenin özgün durumu (Yılmaz
İnşaat Arşivi)
Yapının batı cephesi sağırdır ve avlu içindeki hazîreye bakmaktadır. Bu hazîre içinde yapıya 3-5
m. uzaklıkta bir kuyunun var olduğu görülmektedir. Cephenin kuzeybatı köşesinde yapıya bitişik
bir minâre inşa edilmiştir. Taş malzemeden yapılmış kare kaideli silindirik gövdeli tek şerefeli
minare, taş külâh ve âlemle sonlanmaktadır. Konsollara oturtulmuş şerefenin korkulukları yüze¬
yine, sekiz kollu ışın motifleri işlenmiştir. Kırma çatı hizâsına kadar yükselen kısa boylu minâre-
nin 19. yüzyıl inşa özelliği gösterdiği, muhtemelen Âdile Sultan'ın kapsamlı onarımlarında eklen¬
miş olabileceği düşünülmektedir. Süheyl Ünver'in 1910'lu yıllara ait izlenimlerinde minârenin
varlığından söz edilmektedir. [26] Restorasyonda bütün cephelerin sıvaları söküldüğünde, özgün
durumda yaklaşık bir metre kırma taş malzeme - iki sıra tuğla hatıl sıralaması şeklinde duvar ör¬
güsü ortaya çıkmıştır. Taş, tuğla, harç, sıva gibi malzemelerin analizi sonrası duvarlar hem içeri¬
den hem de dışarıdan enjeksiyon yöntemiyle sağlamlaştırılmış ve tekrar sıvanıp boyanmıştır. [27]
Yapı kırma çatıyla ve kiremitle kaplıdır. Son restorasyonlarda, çatıyı taşıyan ahşap dikmelerin
oldukça harap olduğu ve niteliğini yitirdiği tespit edilerek, yeni malzemeyle tekrar inşa edil¬
miştir. Dıştan belli olmayan fakat içten tavan yüzeyinde var olan Seyyid Nizâm kabri üzerindeki
özgün kubbe, kalemişleriyle birlikte korunarak temizlenmiş ve yeni çatıya eklenmiştir. [28]
Tevhidhâne (mescid-türbe)'ye kuzeydoğu köşedeki basık kemerli kapıdan ulaşılmaktadır. Harimin
doğusu mescid, batısı türbe işlevli tanzim edilmiştir. Hem namaz hem de zikir ibâdetlerine yönelik
biçimde tahsis edilmiş kısım, toplam yedi ahşap direkle ve mahfillerle doğu-kuzey-batı yönlerden
çevrilmiştir. Mahfile kuzey duvara bitişik ahşap merdivenle çıkılmaktadır. Kabirlerin hizâsında
sona eren mahfil, orta kısımda müezzin mahfili tarzında harime çıkıntı oluşturmaktadır. Böylece
sandukaların bulunduğu türbe - ziyâret alanından zarif bir şekilde ayrılmıştır.
Harimin mihrap duvarında basık kemerli yarım yuvarlak kesitli oldukça sade görünümlü mih¬
rap nişi vardır. Mihrabın batısına ahşaptan yeni minber konmuştur. Geometrik korkuluklu ve
aynalıklı ahşap minber, kapısı, tâcı ve köşküyle geleneksel çizgiler taşımaktadır. Restorasyon
öncesinde sandukaları çevreleyen alüminyum doğramalar tamamen sökülerek ziyâret kolay¬
laştırılmıştır. Dört sandukadan güney baştaki Seyyid Nizâm'a ait olup özgün demir korkuluğu
korunmuştur. Mermer kaideli ahşap sandukalar günümüz pûşîdeleriyle örtülmüştür. Sadece
Seyyid Nizâm'ın baş kısmında mermer şâhide yüzeyine yazı yazılmıştır. Oyma tekniğiyle celî
sülüsle yazılmış metinde "Hüve'llâh/Kutbu'l-aktâb Şeyhu'l-A'zam/Seyyid Nizâmeddin Ahmed/
Ebâ Nesîm Efendi Hazretleri/vefâtı sene 957 hicrî" cümlesi bulunmaktadır. Batı duvarda bir
dolap nişi ve kuzeybatı köşeden minâreye çıkan kapı yer almaktadır. Restorasyon öncesin¬
de duvarları ve mihrabı kaplayan özgün olmayan günümüz çinileri tamamen sökülmüş, du¬
var örgüsü sağlamlaştırıldıktan sonra yeniden sade sıva ve boya ile boyanmıştır. Tavan ahşap
kaplama ve çıtalarla yenilenmiş, Seyyid Nizâm'ın kabrini vurgulayan küçük zarif ahşap kubbe
özgün kalemişleriyle korunmuştur. Sekiz dilimli tâc şekilli kubbe yüzeyi iri rûmi, yaprak ve
palmet motifleriyle kabartma olarak eklektik üslupta bezenmiştir. Bu kubbe, minâre şerefesi
ve kitâbeler dışında yapıda süsleme öğesi bulunmamaktadır.
240
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. | O Al
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I 1
Tevhidhâne (mescid-türbe) ile harem müşte¬
milâtı arasında kalan kısım, Süheyl Ünver'in
resim ve fotoğraflarına göre yapının cadde¬
den girildiği avludur. Bu avlu kapısı ve duvarı,
1974'te basık kemerli formuyla düzgün kes¬
me taş malzemeyle inşa edilmiş (Ç.2), 1980'de
avlu ortasına oniki kenarlı gövdesi ve ehl-i
beyt isimli levhalarıyla bir şadırvan eklen¬
mişti. Bu ilâveler özgün doku olmadığı için ve
ayrıca yeni caminin ihtiyaçları ölçeğinde daha
büyük bir şadırvanın inşa edilmesi sebebiyle
2013 yılı onarımında kaldırılmıştır. Söz konu¬
su avlu içinde başta Seyyid Nizâm'ın neslin¬
den ve tekkenin şeyhlerinden Ahmed Murta-
za Efendi (1077/1666)'nin kabri olmak üzere
mezar taşları vardır ve onarımda mezarlar
tekrar elden geçirilmiştir. Avluda iki adet taş
tekne bulunmaktadır. Mermer malzemeden
yapılmış bu teknelerin üzerindeki kitâbelere
göre birisi 1267/1851 târihli olup Seyyid Ebu
Bekir Sâmi'nin hayır eseridir. 113x73x71 cm.
ölçülerindeki tekne üzerindeki celî sülüs ya¬
zıyla yazılmış kitâbe metni şöyledir:
İkinci taş tekne ise 1289/ 1872 târihinde
Şerîfe Cemîle Hanım'ın vakfettiği hayır ese¬
ridir. Yine mermer malzemeli bu teknenin
üzerinde de kitâbe vardır. Celî ta'lik yazıyla
yazılmış kitâbede:
^ a .“Ti ^ ı-v l . ^
) T 4 _Luj (j o
Seyyid Nizâm Kabri Üzerindeki Kubbe (Onarım Öncesi-
Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
Seyyid Nizâm Kabri Üzerindeki Kubbe (Raspa aşaması-
Yılmaz İnşaat Arşivi)
1 -
2 -
^)5Lı jjl JUjui / diljiiJl
^ \ 1V «LLui û j£- ^ AjjS
Okunuşu:
1- Sâhibetü'l-hayr Şerîfe Cemîle
2- Hânım fî 5 n (ramazan) sene 1289
Okunuşu:
1- Sâhibü'l-hayrât / Seyyid Ebû Bekir Sâmî
2- Ketebehü Celâleddin / fî gurre-i muharrem sene
1267
Kitâbeye göre yazıyı yazan sanatkârın (hat¬
tatı) adı Celâleddin'dir.
Üzerine açılmış musluklardan abdest alma
işlevli hazırlandığı anlaşılan bu tekneler,
günümüzde yeni yapılmış büyük şadırvanla
ihtiyaç dışı kalmışsa da birer kültür - sanat
eseri olmalarıyla ve tarihe tanıklıklarıyla
varlıklarını korumaktadır.
O AO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Tevhidhane-Mescidin Onarım Öncesi Durumu (Zeytinburnu
Belediyesi Arşivi)
Harem müştemilâtı: Tekke avlusunun güneydoğu köşesinde bulunmaktadır. Yapı hakkında en
somut bilgiler Süheyl Ünver'in suluboya resmi ve fotoğraflarını içeren defterlerden tespit edil¬
mektedir. Ayrıca yıkılmadan önce çekilmiş Zeytinburnu Belediyesi arşivinde bulunan bazı fo¬
toğraflar da önemlidir. Süheyl Bey'in 1076 numaralı defterindeki verilere göre yapı, bugünkü
yerinde, kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Hatta bazı fotoğraflarda haremde meskûn
tekke mensupları ile mescidde imamlık vazifesindeki görevli kişiler de yer almaktadır. Yapının
taş malzemeden kaide ve subasman üzerinde iki katlı, bağdâdî tekniğinde ahşap hatıllı tuğla ve
kırma taş malzeme üzerine dıştan ahşap tahta ve çıtalarla kaplı, kırma çatılı kârgir özelliğe sahip
olduğu anlaşılmaktadır. Subasmanm, yapının bodrum katı işlevli olduğu, güneyden bodrum kata
girilen ahşap kapısı ve iki küçük penceresinin var olduğu görülmektedir. Bu cephenin üst katları¬
na dikdörtgen formlu beşer pencere açılmıştır. Doğu cephede ise yüksek merdivenle ana kapıya
ulaşılmaktadır. Kapının kuzey tarafında üç, güneyinde biri örülmüş toplam dört pencere; ikinci
katta ise dokuz pencere açıklığı vardır. Süheyl Bey'in ve Tanman'ın anlatımlarından haremin batı
cephesinden tekke avlusuna da ayrıca kapısının var olduğu anlaşılmaktadır. Belediye arşivinde¬
ki fotoğraflara göre, meskûnların ihtiyaçları dikkate alınarak yapının kapı ve pencerelerinden
bazılarının kapatıldığı, yeni düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Örneğin güney cephenin
alt kat batı penceresi kapı yapılmış, bodrum girişi iptal edilmiş, pencerelerin ahşap çerçeveleri
alüminyum doğramaya dönüştürülmüş, doğu cephedeki tek kapı yerine iki ayrı giriş düzenlen¬
miş, mevcut ahşap tahtalar üzerine çimento sıva kaplanmış, batı cephesinde de bazı pencereler
örülmüştür. Bu düzenlemeye uygun olarak iç mekânlarda da oturan aile sayısına göre duvarlar
SEYYİD NİZÂM HZ. | O A 7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
örülerek dairelere dönüştürülmüştür. Yapının içten üst katlara çıkışı sağlayan ahşap merdivenli
olduğu anlaşılmaktadır. Tavanları da tevhidhâneninki gibi çıtalarla kasetlenmiş ahşap kaplamalı¬
dır. Örtü sistemi kırma çatılı olup marsilya tipi kiremitlerle kaplıdır. Gerek tavanlarda ve gerekse
yapının diğer kısımlarında herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamaktadır. Sade görünümlü
mesken işlevli bir harem dairesi niteliğinde iken 2008'in sonunda tahliye edilerek yıkılmıştır.
2013 restorasyonunda, yapı tamamen yıkıldığı için harem dairesinin arazisi boştur. Kazı ya¬
pılarak eski yapının taş örgülü temelleri tespit edilmiş, bu temeller esas alınarak bugünkü
yapı inşa edilmiştir. Günümüzdeki yapı da kuzey güney eksenli vaziyete sahiptir. Bodrum katı
olmadan iki katlı olarak inşa edilmiştir. Girişi, eski fotoğrafların aksine, tamamen tekke avlu¬
sundan yani batı cepheden açılmış ve girişin önüne orijinalde olmayan ahşap sahanlık eklen¬
miştir. Temeli betonarme, beden duvarları, cephe kaplamaları, oda duvarları, tavanları, kapı¬
ları ve çatısı bütünüyle ahşap malzemedendir. İçten merdivenlerle üst kata ulaşılmakta olup
farklı işlevli büyüklü küçüklü odalar halinde mutfak ve lavabolarıyla eski haremin hâtırasını
yaşatmakta olup "Seyyid Nizâm Eğitim Vakfı"nın idare merkezine tahsis edilmiştir.
Tekke, tevhidhânesi ve harem müştemilâtıyla, hazîresindeki sanat değeri yüksek mezar taşlarıyla ve
avlusundaki kadîm selvi ağaçlarıyla, gerçek işlevini yerine getiremese de en azından târihî misyonu¬
nu günümüz insanına hatırlatmaktadır. Bugünün gelişen kentleşme ve toplumun ihtiyacına yönelik
olarak, tekkenin kuzeyine aynı avlu içine "Seyyid Nizâm Câmii ve Kültür Merkezi" inşa edilmiştir.
Seyyid Nizâm Camii ve
Kültür Merkezi
2006-2008 yıllarında Seyyid Nizâm Câmii Yaşatma Derneği tarafından, sonra da Seyyid Nizâm Eği¬
tim Vakfı ile Zeytinburnu Belediye Başkanı Sayın Murat Aydın'ın himâyelerinde, halkın maddî im¬
kânlarıyla inşa edilmeye başlanmış ve 2011 yılında tamamlanarak ibâdete açılmıştır. Yapının baş
mîmârı Yüksek Mîmar Dr. İbrâhim Aydın Yüksel Beyefendi'dir. [29]
Sanatkâr, câminin kuzey cephesinde son cemaat yerinin doğu kanadında günümüz harfleriyle
ve ayrıca yine kuzey yönden câmiye girişi sağlayan cümle kapısının üzengi taşları püskülü
üzerinde, simetrik iki kez geleneksel formda, Osmanlı Türkçesiyle, celî sülüs yazıyla "Mi'mâr
Aydın" imzasını atmıştır. İlk mimar levhasında "Yardımcı Mîmarlar: Mîmar Ayfer Mertler-Mî-
mar Erkan Mertler" imzaları da okunmaktadır.
Yapı hat, kalemişi, ahşap, çini, alçı ve mermer işleri sanatı açısından oldukça zengin bir sanat¬
kâr topluluğunun eseridir. Sırasıyla hat sanatı açısından yazıların çoğu, hem baş mimar hem
de hattat olan İbrahim Aydın Yüksel'in imzalarını taşımaktadır. Örneğin kuzey cephede cümle
kapısında manzum celî nesta'lik inşa kitâbesinde, son cemaat yeri çini levhalarında müsennâ
kelîme-i tevhidlerde, câmi hareminde doğu duvarda celî sülüs çini kuşak yazılarının sonunda,
mihrâbın alınlığında mermer malzemeye kabartma tekniğiyle celî sülüs kitâbede, şadırvana
varıncaya kadar birçok farklı yerde "Aydın" imzası hattat olarak karşımıza çıkmaktadır. Bun¬
ların dışında câminin merkezî kubbe göbeği ile kasnağındaki celî sülüs kuşak yazılarında ise,
yaşadığımız çağın önde gelen celî sülüs hattatı Hüseyin Kutlu'nun imzaları yer almaktadır. Ka-
lemişleri nakkaş Semih İrteş ve ekibinin eseridir. Ahşap işleri neccarlar Bilâl Yazgan, Hikmet
Bürkük ve Ali Çorum'dan oluşan ekip çalışmasıdır. Çiniler Kütahya'da kâşî Mustafa Kıratlı'nın
Altın Çini atölyelerinde îmâl edilmiştir. Alçı işleri Adnan Bektüre'nin; revzenler A. Kadir Ay-
dın'ın; mermer işleri Cemal Şener, Mehmet Kartal, Kâni Özdemir ve Abdullah Dok'un el emeği-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Onarım sonrası Tevhidhanedeki Seyyid Nizâm kabri genel
görünüm (Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
nin eserleridir. Ayrıca câminin cümle kapısı üzerindeki manzum inşa kitâbesinin şâiri, günü¬
müzde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş "ebcedle târih düşürme" sanatının temsilcilerinden
şâir-mutasavvıf-akademisyen Prof. Dr. Mustafa Tahralı Beyefendi'yi de yâd etmek gerekmekte¬
dir. [30] Hattâ batı yönden avluya girişi sağlayan kapıyı görsel açıdan daha ihtişamlı kılan ve ya¬
pının ismini îlân eden günümüz harfleriyle "Seyyid Nizâm Câmii" ibâreli kitâbenin sanatkârı ve
aynı zamanda hattat olan Savaş Çevik'i de târihin satırlarına kaydetmeliyiz. [31] Bu kadar farklı
alanlarda, sanatlarında mâhir üstadların emeği neticesinde meydana getirilen güzîde bir eser,
günümüz insanının hizmetine âmâde kılınmıştır.
Düzgün kesme taşlarla örülmüş, dikdörtgen formlu demir parmaklıklı bir büyük iki küçük pen¬
cerelerin münâvebeli dizilişiyle inşa edilen avlu duvarı, eski ve yeni bütün külliyeyi kuşatmak¬
tadır. Avluya, batı köşedeki ve kuzey yönde mihrap aksındaki kapılardan ulaşılmaktadır.Yapı,
avlunun ortasında câmi, doğusunda şadırvan, helâlar, kuzeydoğusunda iki blok halinde kültür
merkezi ve arazinin altında ise iki katlı otoparktan oluşmaktadır.
Câmi ana hatlarıyla, merkezî plânlı ve merkezî kubbeli klâsik Osmanlı ibâdet yapılarından il¬
ham alarak sekiz destekli plân anlayışına göre inşa edilmiştir. Kuzeyinde son cemaat yeri, bu¬
nun harem ile birleştiği kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine iki adet minâre, sekizgen gövde
SEYYİD NİZÂM HZ. | O AC
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
üzerine oturtulmuş merkezî kubbeli harem, câminin temel kurgusudur (Ç.4).
Seyyid Nizâm Tekkesinin Harem Dairesinin Mimarisini ifade
eden en açık fotoğraf 1964 yılı (Süleymaniye Kütüphanesi,
Süheyl Ünver Koleksiyonu, Defter no: 1076)
Kuzey cephe bütünüyle son cemaat yerinden oluşmaktadır. Bu yöndeki basık kemerli avlu ka¬
pısı, son cemaat yerinin kalkan duvarlı tonozla örtülü orta gözü ve haremin kuzeyini genişleten
orta mahfelin tonozu ile en sonda merkezî kubbe, caminin kuzey-güney yönde uzanan mihrap
istikâmetini belirlemektedir. Son cemaat yeri üç gözlü olup yanlar kubbe, orta gözü aynalı to¬
nozla örtülüdür. Merdivenlerle ulaşılan ve geometrik şebekelerle süslü kaideye oturan son ce¬
maat yeri, ortada geniş ve yüksek tek sivri kemerli, yan gözleri ise ikiz sivri kemerlidir. Revâkın
doğuya ve batıya bakan kenarları da yine aynı tarz ikiz kemerlidir. îkiz kemerler baklava dilimli
sütunlara oturmaktadır. Revâkm kuzeye ba¬
kan yüksek sivri kemer alınlığına âyet kitâbe-
si nakşedilmiştir. Mermer malzemeye celî
sülüs yazıyla, mîmar ve hattat Aydın Bey'in
imzaladığı “İnne's-salâte kânet ale'l-mü'minî-
ne kitâben mevkûtâ" âyet-i kerîme kitâbesi,
yapının işlevini îlan etmektedir. Sivri keme¬
rin oturduğu pâye görevi gören yan cephelere
sathî mihrâbiyeler ve müdevver çini levhalar
yerleştirilmiştir. Mavi-beyaz renkli çini levha¬
ların ortasına ma'kılî hatla “Allah" lâfz-ı celîli,
etrafına da altıgen geçmeler oluşturacak bi¬
çimde dairevî istifle “Yâ Hannân Yâ Mennân"
isimleri [tesbîhâtı] yazılmıştır. Cephedeki
mukarnas kuşaklar, silmeler, sivri kemerler,
baklavalı sütun başlıkları, geometrik şebeke¬
ler, kemerlerin oturduğu mukarnas püsküllü
üzengiler, sathî mihrâbiyeler, üç benekler, celî
sülüs yazılar hepsi birlikte klâsik Osmanlı üs¬
lup anlayışını yansıtmaktadır. Revâkı örten
tonoz ve kubbeler kalemişleriyle süslenmiş¬
tir. Bezemede şemseler, palmet frizleri, rûmi-
ler, kıvrık dallar ortak elemanlardır. Tonozun Haremin genel görünüşü
(Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
kenar yüzeylerine kalemişiyle, iki adet mü¬
devver istifle ve celî sülüsle “lâ ilâhe illa'llâh
/Muhammedün rasûlu'llâh" kelîme-i tevhid
cümlesi yazılmıştır. Kubbe ve tonoz örtüle¬
ri ayıran Bursa kemerlerin orta kısımları ile
üzengilerinden sarkan taş püsküller dikkat
çekmektedir. Zemine de renkli taşlarla sekiz
kollu geometrik motifler işlenmiştir. Son ce¬
maat yerinin hareme dayandığı kuzey duvar
yüzeyi süsleme açısından oldukça ilgi çekici¬
dir. Ortaya, cepheden taşkın âbidevî taç kapı,
bunun iki yanma ise iki pencere ve mihrap¬
lar yerleştirilmiştir. Taç kapı, basık kemerli
açıklık, inşa kitâbesinin bulunduğu alınlık,
mukarnaslı kavsara, sivri kemer satıhlı kum
246
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
saatli sütunceler, silmelerle ve rûmî bezemeli bordürlerle kuşatılarak en üstte yüzeyi rûmî
motifli iri bir tâc ile sona ermektedir. Açıklığı örten ahşap kapı, çift kanatlı ve üçer tablalı dü¬
zenlemeye sahiptir. Üst tablalara Aydın Bey'in imzasını taşıyan celî sülüs kelîme-i tevhid cüm¬
lesi, orta tablaya rûmi bezemeli oniki kollu geometrik motifler, alt tablaya ise dört yön motifli
geometrik levhalar, sedef ve ahşap malzemeye kündekârî tekniğiyle işlenmiştir. Serenlerine
madenî pullar yerleştirilmiştir. Kapı tokmağı da celî sülüs müsennâ “Yâ Fettâh" ismiyle göz
alıcıdır. Ahşap kapı bütünüyle klâsik üslubu hatırlatmaktadır. Kapı alınlığındaki inşa kitâbesi,
enine dikdörtgen levha halinde mermer malzemeye kabartma tekniğiyle, celî nesta'lik yazıyla,
Osmanlı Türkçesiyle, dört kartuşlu iki satır olarak hâkkedilmiştir (R.6).
Haremin 2007’deki genel görünümü
(Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
SEYYİD NİZÂM HZ. | 0/.7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
2012 Yılında -harem müştemilatının yerinde olmadığı zaman-
tekke ve harem restorasyonu başlamadan önceki görünüm
(Yılmaz İnşaat Arşivi)
Haremin yeniden inşası sonrası genel
görünümü (batı cephe)
Kitâbe metni şöyledir:
Laj (jjjj ,ym<a (_£Aİİjl LuLİ 4_nxlj
2- / tc-û aJj! (_J£ 4-alJâj Jljjoi 'CLaLaJİ
> tn r. u
Okunuşu:
1- Bir veliyy-i âlîşândır Hazreti Seyyid Nizâm /
nâmına inşâ olundu ma'bed-i revnak-nümâ //
Hüve - Hüve //
2- Söyledim itmâmına târîh-i hicri bi't-tamâm /
Câmî-i Seyyid Nizâm'a gel gönül eyle duâ / 2010
Aydın 1431
Bu metin ve okunuş, taç kapının batısına ayrı
bir mermer levhaya, Besmele-i şerifle bir¬
likte ve 1431/2010 târihini ebcedle nazm
eden şâir Mustafa Tahralı Beyefendinin ismi
kaydedilerek yazılmıştır. Aynı formda “Bele¬
diye Başkanı Sn. Murat Aydın Beyefendinin
himâyelerinde halkın maddi destekleriyle
Mimar Aydın Yüksel, yardımcı mimarlar Ay¬
fer Mertler-Erkan Mertler" ifadelerini içeren
bir mermer levha daha düzenlenerek kapının
doğusuna yerleştirilmiştir. Taç kapının basık
kemerinin yaslandığı üzengi taşlarının püs¬
küllerine iki kez celi sülüsle “Mi'mâr Aydın"
imzası nakşedilmiştir. Bütün bu kayıtlar, sa¬
nat tarihi başta olmak üzere kültür ve sanatı¬
mızın tespiti açısından elzem hususlardır. Son
cemaat yerinin duvar yüzeylerine iki pencere
Doğu ve batı cephe, sekizgen plânın iki ke¬
narını, mihrap duvarı ise bir kenarını sınır¬
landırarak haremin güneye yönelmiş beşgen
formunu meydana getirmektedir. Cepheden
taşkın beşgenin her kenarı, kendi içinde üç
yüzeye ayrılmıştır. Üçlü yüzeyin ortadaki di¬
ğerlerine göre yükseltilerek palmet formlu
tâc şeklinde sonlandırılmıştır. Cephelerin
taşkın vaziyette kalkan duvar tarzında vur¬
gulanması, Aksaray Vâlide Câmii (1871) ve
Yıldız Sarayı Hamidiye Câmii (1885)'ni hatır¬
latmaktadır. Yüzeyler dikdörtgen formda sil¬
melerle çökertilerek iki pencereyi kuşatmak¬
tadır. Alt pencereler dikdörtgen formlu düz
atkılı, üsttekiler ise sivri kemerlidir. Cepheler
Haremin üst kat odalarından silmelerle ayrılmış geometrik ajur teknikli
(Zeytinburnu Belediyesi Arşivi) .. ...... ...... . . .
üçer kuçuk pencereli kaidelere sahiptir. Mer¬
kezî kubbenin oturduğu sekizgen kasnağın
her kenarına sivri kemer şekilli üçer pencere açılmıştır. Düzgün kesme taş malzemeyle örül¬
müş cepheler, bezemeden uzak sade tutulmuş, ancak silmelerin, çökertmelerin, farklı biçimde¬
ki pencerelerin ve taşkın tâcların tertibiyle zengin bir hareketlilik elde edilmiştir. Yapının örtü
sistemi ve sekiz pâyenin dışa yansıyan ağırlık kuleleri kurşunla kaplanarak hilâl formlu madenî
alemlerle sonlandırılmıştır. Son cemaat yeri ile beşgen harem arasında doğu ve batı cephelere
taşan iki adet minâre yerleştirilmiştir. Minâre kâidesi ile haremin kuzeyine denk gelen altıncı
ve sekinci eyvanların cephelerine, doğudan ve batıdan câmiye girişi sağlayan tâlî kapılar açıl¬
mıştır. Mermer çerçeveli basık kemerli bu kapıların her birinin alınlığına, Aydın Bey'in imzala¬
dığı 1431/2010 târihli celî sülüs Besmele-i şerifler ve iki yanma rûmi motifleri hâkkedilmiştir.
Kapı açıklığı çift kanatlı ahşap kapılarla örtülmektedir. Minâre kâidesinin güneye bakan cep¬
hesinde oldukça büyük bir kapı açıklığı vardır. Bu kapılar minâreye çıkış işlevli olmayıp hare¬
min kuzeyini genişleten medhal kısmına ve üst katlardaki kadınlar mahfeline ulaşımı sağla¬
maktadır. Basık kemerli bu açıklık da yine çift kanatlı ahşap kapılara sahiptir. Sade görünümlü
bu kapılar, Aydın Bey'in imzaladığı celî sülüs kelîme-i tevhid cümleleriyle ve madenî tokmak¬
larıyla zenginleşmiştir. Her iki kapının önüne, mukarnas başlıklı bir sütun ve rûmî püsküllü
açılmış, pencere ortasına da mihrap yerleşti¬
rilmiştir. Simetrik düzendeki bu uygulamada
pencereler ve mihrap mavi çinilerle sınırlan¬
mış, alınlıklarına ise celî sülüs müsennâ istifli
“Hüva'llâahü'llezî lâ ilâhe illâ hüve" ile “Lâ ilâ-
he illa'llah / Muhammedün Rasûlu'llâh" yazılı
çini levhalar nakşedilmiştir. Bu pencerelerin
üzerine iki adet ajur teknikli filgözü pencere
ortasına bir sivri kemer formlu pencere açıl¬
mıştır. Cephedeki alt ve üst pencerelerin dü¬
zeni ile mavi-beyaz-kırmızı renkli parlak çini¬
lerin taş oymacılıkla uyumu estetik zevki öne
çıkartmaktadır.
248
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
249
mermer duvar yastıklarına oturtulmuş, düz
atkılı kırma çatılı sundurma yerleştirilmiştir.
Çatının üstündeki cephede ise fil gözü formlu
bir pencere vardır. Minâre kapıları medhalin
içindeki üst kat mahfellerdedir.
Minâreler, kare kâidesi, üçgenlerle pahlan-
mış pabuçluğu, sathî sivri kemer nişlerle süs¬
lü sekizgen gövdesi, mukarnas altlıklı ajurlu
geometrik motif korkuluklu şerefesi, kurşun
kaplı külâhı ve nihâyet hilâlli mâdenî alemiy¬
le klâsik Osmanlı minâre geleneğini sürdür¬
mektedir. Kâidelerin kuzeye bakan cephesi¬
ne, renkli taşlarla kakma tekniğinde ma'kılî
yazıyla "Allah-Muhammed”, doğuya ve batıya
bakan cephelerine ise "elhamdülillâh" cüm¬
lesi hâkkedilmiştir. Diğer kısımlar nişlerle
çerçevelenmiştir.
Câmi haremine biri cümle kapısı olmak üze¬
re toplam dört kapıdan ulaşılmaktadır. Doğu
cephede minâre kâidesi ile ona güneyden bi¬
tişik sundurmadan girilen iki adet, batı cep¬
hede sadece beden duvarında olacak şekilde
bir adet toplam üç kapı açılmıştır. Bunlara
göre ölçü, malzeme, işçilik, kitâbe gibi de¬
ğerler itibarıyla çok daha âbidevî olan cüm¬
le kapısı ise kuzey cephede son cemaat yeri revâkında mihrap aksı üzerinde bulunmaktadır.
Harem, tipolojik yönden sekiz pâyeli merkezî kubbeli plân özelliği gösterir (Ç.4). Cümle ka¬
pısından hareme ulaşılınca kuzeydeki medhal kısmı, ibâdet mekânını bu yöne doğru kısmen
genişletmiş ve buraya üç katlı mahfel yerleştirilmiştir. Mahfellere doğu ve batı yöndeki mer¬
divenlerle çıkılmaktadır. Merdiven duvarları erken dönem Osmanlı üslubunda altıgen firuze
çinilerle kaplanmıştır. Birinci mahfel güneye doğru Bursa kemerleri ve sivri kemer çeşitleriyle
açılmaktadır. Mermer malzemeden geometrik korkuluklu mahfel, orta kısımda cumbalı ya da
şâhnişîn formuyla müezzin mahfeli işleviyle de tanımlanmıştır. Yapıda ayrıca başka müezzin
mahfeli de yoktur. En üst mahfelin ortası tonoz, yanları ise üçgenlerle geçilmiş kubbelerle ör¬
tülmüştür. Düz tavanlar malakârî teknikli alçı kabartma bezeme olmak üzere, şemseli, rûmîli,
kıvrık dallı, yapraklı bitkisel motif yönünden zengin kalemişleriyle süslü mahfellere mermer
malzemeden küçük sathî mihrap nişleri de açılmıştır. Bu noktadan mihraba doğru bakıldı¬
ğında sekiz pâyenin taşıdığı 23 m. çapında merkezî kubbenin ağırlığı hissedilmektedir. Se-
kizgeninbiri güneye, ikisi doğuya, ikisi batıya, üçü ise kuzeye eyvan şeklinde yönelmektedir.
Kuzeydeki mahfeller, bu yöndeki eyvan formunu bozmaktadır. Plânın kuzeye doğru üç gözlü
kemer ve örtü sistemiyle derinleştirilerek genişletilmesi, Bursa- İznik Yeşil Cami (1394), Edir¬
ne Şah Melek Paşa Câmii (1429) ve İstanbul Cerrah Paşa Câmilerinde (1595) de öz olarak
uygulanmıştır.
Kuzeydoğu ve kuzeybatıya yönelen eyvanlar tâlî kapılara sahiptir. Mermer malzemeden ya¬
pılmış kapılar basık kemerli ve rûmî tâclıdır. Kapının her iki yanı iri rûmî ve yaprak bezemeli
Seyyid Nizâm Camii’nde Mimar Aydın imzası
Günümüz Seyyid Nizâm Külliyesinin güneybatıdan girişi ve Seyyid Nizâm Camii
genel görünümü Vaaz kürsüsü
çinilerle kaplanmıştır. Kubbe geçişleri, erken Osmanlı tarzında, iri mukarnas dolguludur. Doğu
ve batı eyvanları ile mihrabın bulunduğu güney eyvanın zemini, seki şeklinde 25 cm. kadar
yüksek tutulmuştur. Üç satıhlı eyvanların yüzeylerine altta dikdörtgen formlu, üstte ise sivri
kemerli pencereler açılmıştır. Pencerelerin dışında kalan duvarlar, kasnak hizâsına kadar çini¬
lerle kaplanmıştır. Çok renkli sır tekniğindeki çiniler, kırmızı, turkuvaz ve lâcivert renklerinin
yanı sıra yaprak, lâle ve bulut motiflerinin tekrarıyla klâsik devir mimârisindeki İznik çinilerini
hatırlatmaktadır. Ayrıca iki pencere arasındaki kısımlar, batı duvardan başlayıp doğu eyvanda
tamamlanacak şekilde çini malzemeden kuşak yazı panolarıyla süslenmiştir. Lâcivert zeminli
beyaz renk çini levhalara celî sülüs yazıyla âyete'l-kürsî metni nakşedilmiştir. Bu yapı için özel
tasarlanmış yazıların son kartuşunda, Aydın Bey'in hattat unvanıyla imzası ve hicrî 1431, milâ¬
dî 2010 târihleri okunmaktadır. Eyvanların kubbe yüzeylerine kalemişiyle şemseler, rûmîler,
rozetler ve palmetler işlenmiştir.
Vaâz kürsüsü doğu ve güneydoğu eyvanların kesiştiği köşeye yerleştirilmiştir. Mermer malze¬
meden yapılmış kürsü, yüksek kâideli ve beş kenarlı geometrik korkulukludur. Kürsünün arka
tâcı, cümle kapısı ve mihrap tâcındaki gibi göz alıcı biçimde varak altınlanmış, rûmi, ortabağ
ve kıvrık dallarla süslenmiştir.
Mihrap, sekizgenin güneye bakan eyvanı içine yerleştirilmiştir. Sekiyle hafifçe yükseltilmiş eyva¬
nın ortasındaki mihrap, mermer malzemeden inşa edilmiştir. Mihrabı iki yandan yivli mukarnas
başlıklı sütunceler sınırlamaktadır. Silmelerle çerçevelenmiş mihrap nişi, beşgen yüzeyli olup
kenarları kırmızı renk granit malzemeden kum saatli sütunceyle tamamlanmaktadır. Nişi üst
250
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I OCT
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
kısımda yedi sıralı mukarnas kavsara takip
etmektedir. Kavsaranın köşebentlerine rûmi
motifleri işlenmiştir. Kavsaranın üstüne, ayrı
bir çerçeve içine alınmış kare formlu levha ha¬
linde kitâbelik yerleştirilmiştir. Levhanın or¬
tasına müdevver istifle celî sülüs yazıyla "Fe-
velli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm" âyet-i
kerîmesi nakşedilmiştir. Mîmar-hattat Aydın
Bey'in imzasını taşıyan kitâbe, 1431/2010
tarihlidir. Kitâbenin etrâfı rûmi motifleriyle
bezenmiştir. Silmelerle çerçevelenen mihrap,
rûmi motifli dendanlı iri bir tâc ile tamamlan¬
maktadır. Hem taç kapıdaki hem de mihrapta¬
ki bu zarif zülfeler, Bursa Yeşil Cami ve Türbesi
(1419-1421) ile Milâs Fîruz Bey Camii (1394)
mihraplarını hatırlatmaktadır. Motif çizgileri,
mukarnas yuvaları ve silmeler varak altınla-
narak uzaktan mihrabın seçilmesine yardımcı
olmaktadır. Belki yarım kubbeye asılı avîze ye¬
rine başka bir aydınlatma sistemi tercih edil¬
seydi, mihrabın tâcını gölgelememesi açısın¬
dan daha iyi olabilirdi. Mihrabın iki yanındaki
satıhlar, kubbe kasnağına kadar çinilerle kaplı¬
dır. Simetrik düzende vazoya yerleştirilmiş iri
hançer tarzı yapraklar, hatayi motifleri, çark-ı
felekler, pençler turkuvaz renkli silmelerle sı¬
nırlanmış ve paftalara ayrılmıştır. Üstteki sivri
kemer formlu pencere ile alttaki kitaplık nişi
arasında, kare levha halinde müdevver istifli
celî sülüs yazılı Fâtiha sûresi bulunmaktadır.
Besmeleyle başlayan Fâtiha sûresi simetrik
iki panoda tamamlanmaktadır. Diğer kitâbe-
ler gibi bunlar da 1431/2010 tarihini ve Ay¬
dın Bey'in imzasını taşımaktadır. Yazıdaki elif-lâm-kef-tı gibi dikey harflerin uzatılmasıyla orta
kısımda çok güzel geometrik bezeme oluşturulmuştur. Malzeme, renk, yazı türü, istif, bezeme
öğeleri, yer seçimi açısından bu levhalar, İstanbul Süleymâniye Câmii (1557) mihrap duvarını
hatırlatmaktadır. Bu eyvanın sekiyle yükseltilmesi, çinilerle kaplanması, hücre şeklinde derinlik
oluşturup cepheden taşkınlığı, Mimar Sinan'ın Molla Çelebi Câmii (1562), Üsküdar Vâlide-i Atîk
Câmii (1583) gibi mihrap sofalı câmilerini anımsatmaktadır.
Mihrâbın batısına, pâyeye bitişik vaziyette minber yerleştirilmiştir. Mermer malzemeden inşa
edilmiş orta büyüklükteki minber, dört açıklıklı süpürgelik, aynalık, kapı, korkuluk, sivri ke¬
merli geçit, köşk ve palmet motifli mâdeni alemle sonlanmaktadır. Basık kemerli kapısının
alınlığına Aydın Bey'in imzaladığı celî sülüsle kelîme-i tevhid cümlesi, dilimli tâcın ortasındaki
kevkebeye (kabaraya-rozete-gülçeye) ma'kılî yazı türüyle "Allah-Muhammed" isimleri nakşe¬
dilmiştir. Bir anlamda minberin Hz. Peygamberimizin makâmı olduğunu vurgulayan bu kom¬
pozisyon, Amasya Bâyezid Paşa İmâreti (Câmii-1417) revâkındaki uygulamaları çağrıştırmak-
Caminin içerisinden görünüm.
Son cemaat yerindeki pencere, çini ve
mihrap düzenlemesi
Caminin Cümle Kapısı (Fatih
Sarımeşe Arşivinden)
oco I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
OC/, I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I OCC
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Resim 6 - Seyyid Nizâm Câmii İnşa Kitâbesi (Hattat Aydın Yüksel, Şâir Mustafa Tahralı)
■■m y '
Si &*€ f f
\-ı M
Zbyi&îburnu
BâUEDÎYE BAŞKANI
Srt
Murat aydinui
HİMAYESİNDE
V#
HAYIR SAHİPLERİNİN
KIYMETLİ
YARDIMLARIYLA
YAPTIRILMIŞTIR.
Jna
PreJ*
BtaY-MM*
t Ajfdsfı YÜKSEL
Uim Ay^t MEHTLİl
BHtiflı MERÎLER
'
t
—
Câmi ve müştemilâtın inşa ve
sanatkâr kitâbeleri
Câminin güneydoğusundan cephe görünümü
ve müştemilâtın bânî ve sanatkâr kitâbeleri
tadır. Korkuluk ve aynalık merkezinde ajur teknikli oniki kollu yıldızlardan gelişen geometrik
bezemeler, köşebent, süpürgelik ve aynalık bordürlerinde rûmi motifleri tercih edilmiştir
Minberin külâhı sekizgen gövdeye oturmaktadır.
Yaklaşık 23 m. çapındaki merkezî kubbe, kuzey yöndeki ikisi serbest diğer altısı duvarlara
bitişik sekiz pâye ile taşınmaktadır. Pâyelerin içe bakan yüzleri sekizgenin köşegen açılarına
uygun biçimde köşeli yapılarak üst kısımda iri mukarnas yastıklarla kemerlere ulaşılmakta¬
OCA I SEYYİD NİZÂM HZ.
| VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Câminin güneydoğusundan
cephe görünümü
dır. Pâyeleri birbirine bağlayan yayvan kavisli sivri kemerler, kademeli biçimde bu mukarnaslı
üzengilere oturmaktadır. Sivri kemerler ile içe taşan kiriş kemerler arasında sekiz adet üçgen
pandantif meydana gelmektedir. Çökertme halindeki bu üçgen yüzeylere, etrafı rûmi motifle¬
riyle bezenmiş dâirevî istifli celî sülüs yazılarla ism-i Celâl, ism-i Nebî, çâr-ı yâr-ı güzîn, Haşan
ve Hüseyin isimleri nakşedilmiştir. Kubbe yüzeyi tam yarım küre olmayıp sekizgeni vurgulaya¬
cak satıhlı biçimde sekizgen kasnağa oturmaktadır. Kasnak ile üçgen pandantifler arasında alçı
malzemeden iri mukarnas friz dolaşmaktadır. Sekizgen kasnağın her bir sathına üçer sivri ke¬
merli pencere açılmıştır. Revzenli pencerelerin arasına kalemişiyle şemseler işlenmiştir. Kas¬
naktan kubbeye yönelirken celî sülüs yazı kuşağına yer verilmiştir. Hattat Hüseyin Kutlu'nun
imzasını ve 1431/2010 tarihi taşıyan bu kuşağa, batı yönden başlamak üzere Besmele-i şerif,
Haşr Sûresinin 23. âyetinin başı ile esmâü'l-hüsnâ, devamında ise Âraf sûresinin 180. âyetinin
bir kısmı yazılmıştır. Yine aynı sanatkâr, kubbenin göbeğine celî sülüs yazıyla Nûr Sûresi'nin
35.âyetini yazmıştır. Yazıdaki dikey harflerin uzantıları, kilit taşı kısmında geometrik tezyinat
oluşturur. Varak altınla kalemişi tekniğiyle işlenen bu yazı kuşaklarının arası, şemse motifle¬
riyle bezenmiştir.
SEYYİD NİZÂM HZ. I OC7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
|
/ % f
V-
•' ■. V
İ ^ IİL* 1
ı *
c
T-»;,
■LI
^ ^ i
Efl
IDM
it- [
—
Cami içerisinden görünüm. (Fotoğraf: Mesude Bülbül)
Camide çini kullanımı örnekleri
Böylece 75 m. kubbe yüksekliği, eyvan hüc¬
releri, duvarlara ve kubbe kasnaklarına açı¬
lan çok sayıdaki pencereler, yine kasnak
seviyesine kadar duvar boyunca yüzeylerin
parlak çinilerle kaplanması, rengârenk rev-
zenler, alçı ve çini çâr-ı yâr-ı güzîn levhaları,
varak altınlı yazı kuşakları ve daha bir çok
etkenin bileşimiyle câmi haremi oldukça fe¬
rah, geniş ve mimarın ismi gibi aydın, huzur
verici bir mekân hâline gelmiştir.
Şadırvan, câminin doğusunda, kültür mer¬
kezinin güney ucunda inşa edilmiştir. Bir
bakıma Seyyid Nizâm Tekkesi'nin avlusu¬
na 1980'li yıllarda eklenen, oniki kenarlı ve
oniki ehl-i beyt imamının isimlerinin levha¬
larını taşıyan eski şadırvanın hâtırasını da
OCO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. | OCQ
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Mihrap nişi
Mihrap sofası
260
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mihrap sofası çinileri
yansıtacak biçimde yapılmıştır. Sekizgen bir
baldaken plân anlayışında, baklava dilimli
başlıklara sahip sekiz sütun, bir büyük bir
küçük ritimli sivri kemerlerle birbirine bağ¬
lanmaktadır. Cephelerde kemer köşebentle¬
rine Allah-Muhammed, çâr-ı yâr-ı güzîn ve
ehl-i beyte ait oniki imam isimleri celî sülüs
yazıyla dâirevi kompozisyonla mermere hâk-
kedilmiştir. Baldakenin üzeri ahşaptan geniş
bir saçak ve sekizgen kasnaklı kubbeyle ör¬
tülmüştür. Abdest musluklarının yer aldığı
mermer havuz onaltı kenarlı olup her bir
kenar sathî dilimli nişler, rûmiler, şemseler,
helezon zeminli celî sülüs yazılı âyet kitâbe-
leriyle süslenmiştir. 2011 tarihini ve Aydın
Bey'in imzasını taşıyan kitâbelerde “ve ceal-
nâ mine'l-mâi külle şey'in hayy” ile “ve sekâ-
hüm Rabbühüm şerâben tahûrâ" âyetlerine
yer verilmiştir. Kubbe içten bezemesiz olup
alçıdan mukarnas dolgularla geçilmektedir.
Şadırvan tarafından kültür merkezinin güney
ucu alt katma iki ayrı kapı ve merdivenlerle
helâlara inilmektedir. Câmideki sanatkârâne
işçilik ve temizlik, bu kısımlarda da devam
etmektedir. İman ve ibâdetin ön koşulu olan
temizlik, burada Müslüman kimliğine yakışır
şekilde yansıtılmaktadır.
Kültür Merkezi, câminin doğusunu ve kuzey¬
doğusunu kuşatmaktadır. “A blok; B blok"
şeklinde isimlendirilmiş iki bina halindeki
yapının A kısmı kuzeyde, B kısmı doğu kanat¬
ta yer almaktadır. Topografyanın kuzeybatı
köşesi, yol kotundan daha düşük seviyede
olup merdivenlerle inilerek doğuya doğru
yönelindiğinde dikdörtgen formlu iki ayrı
kapıdan Kültür Merkezi'nin A bloğu avlusu¬
na; kuzeye yönelindiğinde ise basık kemerli
kapıdan câmi avlusuna ulaşılmaktadır. A blok
ile B bloğun kesiştiği noktada kantin ve oku¬
ma salonu yerleştirilmiştir. Bu mekân, kuzey
ve güney cephesi üçer, doğu ve batı cephesi
ise ikişer gözlü basık şişkin kemer açıklığı-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
261
Mihrap sofası çini levhalardan detay ve sanatkâr imzası
nın ahşap kapı kanatlarıyla kapatılmasından
oluşturulmuştur. Mekâna güneybatı ve gü¬
neydoğu köşelerden bitişik vaziyette, sivri
kemerli ve kubbeli iki adet revak eklenmiştir.
Silmeli saçaklarla sonlanan revâk cepheleri,
kuzey ve güney yönden yükseltilerek câminin
son cemaat revâkı cephesiyle uyumu gözetil-
miştir. Bu durum Selçuklu çağı Asya mimârisi
cephe anlayışını çağrıştırmaktadır. Kuzey ve
güney cepheler 1.5 m. kadar taşıntılı ve üze¬
ri sakıdıdır. Kemerlerin oturduğu kare kesitli
pâyelerin yüzeyleri, sathî sivri kemer çökert¬
meleriyle hareketlendirilmiştir. Pâyeler ve
kemer cepheleri düzgün kesme taş malze¬
meyle kaplanmıştır. Mekânın orta kısmı iki
kat izlenimi verecek şekilde yükseltilmiş ve
kuzey-güney cephelerine yuvarlak kemerli
dörder pencere açılmıştır. Mekânın üzeri kır¬
ma çatıyla ve oluklu kiremitle örtülmüştür.
İhtiyaca göre mekâna dört yönden açılabilen
ahşap kapılarla girilmektedir. Mekânın doğu
kısmına elektrik santral odası, batı kısmına
ise kantin ve büfe yerleştirilmiştir.
Minber kapı alınlığında kelime-i tevhid ve ma’kılî hatla Allah-
Muhammed istifli kitâbeler
9 /LO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
nr.yiTt^" 7 -
LLİYESİ
Resim 67 - Câminin sekizgen kasnağa oturan kubbesi
zemeden kare kesitli pâyeleri bağlayan basık
şişkin kemerli açıklıklar üzerine oturtulmuş
yapının üst kat cepheleri ahşap olup kırma
çatıyla örtülmüştür. Şadırvan yönünde, kadın
ve erkek tuvaletleri ile abdest sonrası dinlen¬
meye uygun revak düzenlemeleri yapılmıştır.
Bu kısım tekkenin avlu ve harem düzenleme¬
siyle de uyumludur. B blokun doğu cephe¬
sinden ihtiyaca göre açılabilir dört ayrı girişi
olmasına rağmen ana girişi, iki blokun kesiştiği kubbeli revaktan sağlanmaktadır. A blokun
avlusuna açılan iki girişi, ahşap sofalı çıkma halindedir. Kubbeli revaktan yapının alt katma
girildiğinde güney yönde çok amaçlı büyük salon, doğu yönde üst kata çıkış merdivenleri, ku¬
zeyde idare ofisi ile çocuk oyun alanlarına, bebek bakım mekânlarına ve mutfaklarına açılan
koridorlar bulunmaktadır. Bu mekânların bir kısmı günümüzde Kur'ân-ı Kerîm kıraat ve tec-
vid eğitim ve öğretimi işleviyle düzenlenerek çağımızın önemli kurrâ ve hâfızı Dr. Fâtih Çollak
Hocaefendi'nin faaliyetlerine tahsis edilmiştir. Böylece Kültür Merkezi ilk faaliyetini Kur'ân-ı
Kerim tahsiliyle başlatmıştır. Üst katında ise hat, tezhip, ebru gibi geleneksel sanat atölyele¬
rine ayrılmış derslikler olmasına rağmen henüz eğitim-öğretime başlanılmamıştır. Yapının
pâye yüzeylerinin ve ahşap kapı pencere açıklıklarının sivri kemerlerle hareketlendirilmesi,
cephelerin ahşapla kaplanması, konik formlu baca çıkmaları ve kiremitli sakıtlarla örtülmesi,
geleneksel konut mimarisi görüntüsünün öne çıkmasını sağlamıştır.
W v >4 *
i
Kubbedeki kuşak yazıda Hattat Hüseyin Kutlu’nun imzası
A blok, kantin ve okuma salonunun kuzeyinde avlu içindedir. Buraya kantinin güneydoğu kö¬
şesindeki kubbeli revaktan ve ayrıca topografyanın kuzeybatısındaki dikdörtgen formlu avlu
kapılarından ulaşılmaktadır. Dıştan dört yöne taşıntılı, doğu-batı doğrultusunda uzanan iki
katlı bir yapıdır. Giriş, güney cephedeki taşkın kısmın ortasına açılmış basık kemerli kapıdan
sağlanmaktadır. Kapının üzerine, silmelerle sınırlanmış sivri kemerli iki pencere yerleştiril¬
miştir. Cephe, yüzeyden taşırılmış iri palmetlerle bezenmiş tâc ile sonlandırılmıştır. Alt kat,
mekândaki kare kesitli pâyelerin camekânlarla bölünmesi suretiyle eğitmen odası, idare odası,
bilgisayar odası, okuma salonu, mutfak, lavabolar; batı yöndeki merdivenlerle ulaşılan üst kat
ise farklı ebattaki yedi adet derslikten oluşmaktadır. A blokun zemin katlarında fuaye ve kon¬
ferans salonları da bulunmaktadır.
B blok, kantin ve okuma salonunun doğusunda, şadırvana kadar uzanmaktadır. Orta kısmı iki
katlı, kuzey kısmı tek katlı, güney kısmı ise beş gözlü revak düzenlemesine sahiptir. Taş mal-
Kubbe göbeğindeki
kuşak yazı ve
kalemişleri
264
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I O/LC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
|
Câminin doğusundaki yeni şadırvan
Değerlendirme ve Sonuç
Seyyid Nizâm Tekkesi günümüze, tevhidhâne (semâhâne/mescid/türbe], harem dâiresi, sarnıç
(su kuyusu] ve hazîre elemanlarıyla ulaşmıştır. İlk inşa özellikleri bilinmese de 1307/1890 yı¬
lında Sultan II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan'ın tâmir ve ihyâsıyla birlikte, vakfiye şartnâmesin-
de yer vermesi sayesinde yok olmaktan kurtulmuştur. Büyük ihtimalle bu sırada yapıya minâre
eklenip dıştan câmi-mescid özelliği de öne çıkarılarak "câmi- tevhidhâne- türbe" işlevinin aynı
çatı altında bütünlük ifade eden bir tipolojiye kavuşturulmuştur. En az bu tâmir kadar önem¬
li bir süreç de 2012-2014 yılları arasında yaşanmış ve Zeytinburnu Belediye Başkanlığının
himâyesinde, Seyyid Nizâm Eğitim Vakfının gayretleriyle, yöre halkının katkılarıyla yapılan
kapsamlı restorasyonla yapının günümüz insanına hizmet vermesi sağlanmıştır.
Seyyid Nizâm Tekkesi, târihî doku itibarıyla, İstanbul'u çevreleyen surlardan batı yönüne doğ¬
ru, Balkan topraklarına çıkışı sağlayan Silivrikapı yolu üzerindedir. Sur içinde Koca Musta¬
fa Paşa Külliyesi, Seyyid Nizâmoğlu Tekkesi, Hadım İbrâhim Paşa Külliyesi, sur dışında Hacı
Bayram Çeşmesi ve Namazgâhı, kadîm şehidlik ve mezarlıklar, karakol, Balıklı Rum Kilisesi
ve Ayazması, Fâtih Sultan Mehmed Han'ın topçubaşısı kabristanlığı, Seyyid Nizâm Tekkesi ve
hazîresi, iki adet çeşme, Sadrazam Midhat Paşa Çiftliği ve Köşkü, bu güzergâhın Roma kaldırım
taşlarıyla döşeli yolunun günümüze ulaşmış en önemli hâtırası belkide bu menzildir. Diğer sur
kapılarının siyâsî ve askerî niteliklerinden uzak, daha çok sivil, ticârî, tasavufî ve mânevî yönü
ağır basan güzergâhta kurulmuştur. Bu yüzden sözkonusu tekke, kervanlar, tüccarlar, dervişler,
azizler, keşişler, işçiler, vasıflı-vasıfsız her türden yolcular, medeniyetler beşiği başkent İstan-
266
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm menzili ve
güzergâhı
Silivrikapıdan Seyyid Nizâm’a uzanan yolun başında Hacı
Bayram Çeşmesi ve Namazgâhı onarım öncesi durumu
(Zeytinburnu Belediyesi Arşivi)
bul'a ayak basmadan önce son kez konakla¬
yıp Seyyid Nizâm'ın aynasında Nizâm ve inti¬
zama girdikleri yerdir.
Son dönem önemli tıp tarihçilerimizden ve
sanatkârlarımızdan Ahmed Süheyl Ünver
Beyefendi'nin 1910'da henüz oniki yaşların¬
dayken aile büyükleriyle birlikte bazı Cuma
günleri ziyâret ettiği, o yıllarda tekkenin
şeyhi Şucâ' Efendi'nin sohbetlerinin ve tek¬
kenin ruhâniyetinin tesiri altında kaldığı ifa¬
de eder. [32] Seyyid Nizâm Tekkesi'nin 2012-
2014 yılları arasında onarılıp ihya edilmesi,
aynı avlu içerisine kuzey tarafına XVI. yüzyıl
Osmanlı mimârî üslûbunu yansıtan câmi ve
müştemilâtının inşâsıyla, içinde Kur'ân-ı Ke¬
rim dersleri ve ondan neşet eden sanat atöl¬
yelerinin hayata geçirilmesiyle, belki de bu
tarih ve kültür semtinin ikinci baharı yaşa¬
ması anlamı taşıdığı söylenebilir.
SEYYİD NİZÂM HZ. | nzr7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ u/
Dipnotlar
1 Süleyman Faruk Göncüoğlu, Zeytinburnu Yollar ve Kapılar, İstanb-
Vul 2013, s.13-17, 104-105; Erdeniz Özbayoğlu, "Bizans Döneminde
Zeytinburnu”, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul 2011 (4.baskı),
s .14-23.
2 Süleyman Berk, Zamanı Aşan Taşlar, c. 2, İstanbul, 2016 (2.baskı), s.
842.
3 İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Atatürk Kitaplığı, Harita Koleksi¬
yonu, Flrt_Gec_000005; Ayşe Yetişkin Kubilay, İstanbul Haritaları,
1422-1922, İstanbul 2012, s. 206-208.
4 A. Süheyl Ünver, Seyyid Nizâm Hazretleri Defteri, Süleymaniye Kü¬
tüphanesi Defter no 1076.
5 Nurcan, Yazıcı, "Tebrîk-nâme-i Millî’ye Göre II. Abdülhamid’in İstan¬
bul’daki İmar Faaliyetleri II: Tekkeler”, XIII. Ortaçağ ve Türk Dönemi
Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu, Denizli, Pa-
mukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 14-16 Ekim/October
2009, s. 710-711.
6 BOA; DH. MKT. 989. 8.4.2
7 Ferda Mazak, Ölümünün lOO.Yılında Sultan II. Mahmud'un Kızı Âdile
Sultan, Hayatı, Vakıfları ve Hayratı, İstanbul, 2000, s. 89, 22.
8 Berk, a.g.e., s.821.
9 Berk, a.g.e., s.810.
10 Berk, a.g.e., s.876, 888.
11 M. Baha Tan man, İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellik¬
leri Tipoloji Denemeleri, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış
Doktora Tezi, İstanbul 1990, s.336-341; a.y., "Seyyid Nizâm Tekkesi”,
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 6, İstanbul, 1994, s. 544-
545; a.y., "Zeytinburnu İlçesindeki Tekkeler”, Surların Öte Yanı Zey¬
tinburnu, İstanbul 2006 (3.baskı), s.166-215.
12 Kitabenin daha önceki okunuşları için bkz. Tanman, age, s. 337;
Berk, age, c.1, s.66.
13 Mazak, age, s.113; Berk, age, c.1, s. 81.
14 Fiat levhası hakkında bilgi edindiğimiz ve fotoğrafını temin ettiği¬
miz Müze Müdürü Sayın Yavuz Özdemir Bey’e teşekkürlerimi suna¬
rım.
15 Yazıcı, agm, s. 710-711.
16 Mazak, age, s. 48, 58.
17 Flikmet Özdemir, Âdile Sultan Vakfiyesi, İstanbul 1998, s.78-79; Ma¬
zak, age, s. 88-90,118,121,122.
18 Özdemir, age, s.106.
19 Mehmet Canatar, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri 1009 (1600) Târîh-
li, İstanbul 2004, s.157, 267.
20 Tuğba Keleş Ocakcan- Gülşah Altun Ceylan, "Seyyid Nizâm Camii
ve Müştemilâtı Restorasyon Uygulaması”, Kârgir Yapılarda Koruma
ve Onarım Semineri, İstanbul 2015, s.60-70. Makale hazırlanırken
Yılmaz şirketinin restorasyonu yürüten personeli ve metnin yaza¬
rı Gülşah Hanım’la görüşülerek görsel dokümanların yanı sıra bazı
sözlü bilgiler de elde edilmiştir. Kendilerine teşekkür ederim.
21 Harita Zeytinburnu Belediyesi Arşivi’nden elde edilmiştir. Ayrıca
bkz. Süleyman Faruk Göncüoğlu, Zeytinburnu Yollar ve Kapılar, İs¬
tanbul 2013, s.14,92.
22 Kubilay, age, s. 206-208.
23 M. Baha Tanman, İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri
Tipoloji Denemeleri, Basılmamış Doktora Tezi, s. 337.
24 A. Süheyl Ünver, Süleymaniye Kütüphanesi 1076 nolu "Seyyid
Nizâm Hazretleri” başlıklı defter.
25 Ocakcan-Ceylan, a.g.m., s.62-63.
26 Ünver, 1076 nolu Defter.
27 Ocakcan-Ceylan, a.g.m., s.65-66.
28 Ocakcan-Ceylan, a.g.m., s.68-69.
29 Mîmar İ. Aydın Yüksel, klâsik Osmanlı câmi anlayışını günümüz dü¬
şüncesiyle birleştirerek 1987 yılından beri İstanbul’a beş ibadet yapısı
kazandırmıştır. İlki Sirkeci’de Sadrazam Kara Mustafa Paşa Câmii’nin
ihyâsıyla başlamış, bunu Şehid Yaşar Musaoğlu Câmii, Bahçeşehir
Câmii, Dâvudpaşa Bircan Eresin Câmii ve nihâyetinde konumuz olan
Seyyid Nizâm Câmii tâkip etmiştir. 0 hâlihazırda sanatını icrâ eder¬
ken bile yaptığı bu eserler, üniversitelerde çoktan akademik tezlere
ve değerlendirmelere konu olmuştur. Örneğin bkz. Süleyman Saz,
İbrahim Aydın Yükselin İstanbul Camileri, Dokuz Eylül Ün. Sosyal
Bilimler Ens. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2013.
30 Bu bilgileri bizzat Başmimar Aydın Beyefendi ile 15 Haziran 2017tari¬
hinde İstanbul Fetih Cemiyeti’nde yaptığımız mülâkatta şahsen te¬
min etmekle birlikte, yazılı bir kaynağa mürâcaat açısından şu esere
bakılabilir: Hakkı Önkal, “Mîmar Aydın Yüksel’in Vedîa-i Bedîasi: Zey¬
tinburnu Seyyid Nizâm Câmi-i Şerîfi”, Yüksek Mimar İ. Aydın Yüksel'e
Armağan, İstanbul, 2012, s.125-126; Saz, agt, s.126-127).
31 Bu konudaki bilgi, Zeytinburnu Belediyesi Başkanlığı Eğitim Danış¬
manı Doç. Dr. Süleyman Berk’ten öğrenilmiştir. Verdiği bilgilerden
ötürü kendilerine teşekkür ederim.
32 Bkz. Ahmed Süheyl Ünver, Süleymâniye Kütüphânesi’ndeki 304
nolu ve "Seyyid Nizâm ve Civarı” başlıklı dosyası.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Kaynakça
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH. MKT. 989.8.4. 2.
Berk, Süleyman, Zamanı Aşan Taşlar, c. 2,
(2.baskı], İstanbul, 2016.
Canatar, Mehmet, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri
1009 (1600) Târîhli , İstanbul 2004.
Göncüoğlu, Süleyman Faruk, Zeytinburnu Yollar
ve Kapılar, İstanbul 2013.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Atatürk
Kitaplığı, Harita Koleksiyonu, Hrt_Gec_000005.
İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme
Özellikleri Tipoloji Denemeleri, İÜEF, basılmamış
doktora tezi, İstanbul 1990.
Kubilay, Ayşe Yetişkin, İstanbul Haritaları, 1422-
1922, İstanbul 2012.
Mazak, Ferda, Ölümünün lOO.Yılında Sultan II.
Mahmud'un Kızı Âdile Sultan, Hayatı, Vakıfları ve
Hayratı, İstanbul, 2000.
Ocakcan, Tuğba Keleş- CEYLAN Gülşah Altun,
“Seyyid Nizâm Camii ve Müştemilâtı Restorasyon
Uygulaması", Kârgir Yapılarda Koruma ve Onarım
Semineri, İstanbul 2015, s.60-70.
Önkal, Hakkı, “Mîmar Aydın Yüksel'in Vedîa-i
Bedîası: Zeytinburnu Seyyid Nizâm Câmi-i
Şerîfi", Yüksek Mimar 1. Aydın Yüksel'e Armağan,
İstanbul, 2012, s.109-127.
Özbayoğlu, Erdeniz, “Bizans Döneminde
Zeytinburnu", Surların Öte Yanı Zeytinburnu,
[4.baskı], İstanbul 2011, s. 14-37.
Özdemir, Hikmet, Âdile Sultan Vakfiyesi, İstanbul
1998.
Saz, Süleyman, İbrahim Aydın Yüksel'in İstanbul
Camileri, Dokuz Eylül Ün. Sosyal Bilimler Ens.
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2013.
Süleymaniye Kütüphanesi 685 nolu “Silivri
Kapısı Mezarlığı" başlıklı defter.
Süleymaniye Kütüphanesi 304 nolu “Seyyid
Nizâm ve Civarı" başlıklı dosya.
Tanman, M. Baha, “Seyyid Nizâm Tekkesi",
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 6,
İstanbul, 1994, s. 544-545.
Ünver, A. Süheyl, Süleymaniye Kütüphanesi 1076
nolu “Seyyid Nizâm Hazretleri" başlıklı defter.
Yazıcı, Nurcan, “Tebrîk-nâme-i Millî'ye Göre II.
Abdülhamid'in İstanbul'daki İmar Faaliyetleri II:
Tekkeler", XIII. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları
ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu,
(Denizli, Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi, 14-16 Ekim/October 2009}, Ege
Yayınları, İstanbul 2010 s. 707-719.
“Zeytinburnu İlçesindeki Tekkeler", Surların Öte Yanı
Zeytinburnu, İstanbul 2006 (3.baskı], s.166-215.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm
Mezarlığı
DOÇ. DR. SÜLEYMAN BERK*
TM eytinburnu, tarihî doku olarak görülen Suriçi İstanbul'unun hemen yanında suriçi ile
yakın münasebeti olan bir yerleşim yeridir. Merkez Efendi Külliyesi, Seyyid Nizâm Tek¬
kesi, Kazlıçeşme ve Yenikapı Mevlevîhânesi ve Erikli Baba Tekkesi bunun en açık örneğidir.
Sur boyunca uzanan mezarlık alanları, buraya rûhâni bir hava kattığı gibi geçmişle olan bağını
da güçlü kılmıştır. Geniş mezarlık alanları ve hazîrelerde bulunan binlerce mezar taşı kitâbesi
tarihi önemi hâizdir. Mezar taşlarının sanat özelliği, en, boy ve derinlik taşımaları ile özgün oluş¬
ları, yazı sanatının güzelliklerini taşıması yanında birçok ifade zenginliğini de barındırmaktadır.
Eski Türk mezarlıkları açık havada teşekkül etmiş bir kıyafet, mimarî, tezyinat, hat müzesi
hükmündedir. Dindar bir insan için mezarlık, ibret nazarlarının çevrildiği yer, bazı insanlar
için de sevdiklerini sırladıkları bir makamdır. Ruhunun derinliklerine inip, yalnız kalmak iste¬
yen çoğu insan da mezarlıklara yolunu düşürür.
Sicill-i Osmâni isimli eserin müellifi olan Mehmed Süreyya Bey, kitabını hazırlarken, eserine
aldığı şahısların vefat tarihlerini doğru tespit için mezar taşlarından faydalanmıştır. Mezarlık¬
lar bir millet için, yaşanılan yerin müzesi ve tapusu hükmündedir. Mezarlıklar, müze yanın¬
da önemli arşiv vesikalarıdır. Tarihte yaşamış birçok önemli şahısla ilgili bilgiler mezar taşı
kitâbelerinden öğrenilmektedir. Alman şairlerinden Heine'nin şu sözü ne kadar önemlidir:
“Her mezar taşının altında bir dünya tarihi yatar".
Yalova Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi
SEYYİD NİZÂM HZ. I 972
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Türk mezarlıkları, altında kabirlerin serpiştirildiği tabiî bir bahçe ve bir koruluk gibidir. Özellikle
şehir içerisinde, cami hazîrelerinde bulunan mezarlıklar, hayat ile ölümün kısalığını her an insanla¬
ra haykırırlar. Aklı başında mütevekkil insanımız, bu mezarlıklarla her karşılaştıklarında, ecdadını
hayırla yâd etme ve hayatı bir başka yönüyle tefekkür fırsatını yakalar.
Suriçi İstanbul'unda bulunan eski mezarlıklar (hazîreler) yanında Üsküdar Karacaahmed ve
Eyüpsultan mezarlıkları büyük tahribatlarla günümüze ulaşmış bulunmaktadır. Zeytinbur-
nu'nda bulunan tarihi mezarlıklar, alan olarak tahribata uğramasa da, yeni gömü sebebiyle eski
mezar taşı kitâbeleri büyük tahribata uğramıştır; hâlen uğramaktadır. Ayrıca fiziki müdahale
yanında, hava şartları dolayısıyla mezar taşı kitâbeleri hızla bozulmaktadır. Özellikle hava kir¬
liliği ve kuzey rüzgârları, dokusu pek sağlam olmayan taşlara büyük zarar vermektedir.
Zeytinburnu Sınırları içerisindeki mezarlık alanları şunlardır:
1- Merkez Efendi Camii Hazîresi ve Mezarlığı
2- Tahir Efendi Mezarlığı
3- Dedeler Mezarlığı
4- Eski Kozlu Mezarlığı
5- Yeni Kozlu Mezarlığı
6- Silivrikapı, Ayvalık Mezarlıları (A, B, C ve D Adalar)
7- Seyyid Nizâm Camii Hazîresi ve Mezarlığı
8- Kazlıçeşme Mezarlığı
9- Yedikule Mezarlığı
10- Erikli Baba Tekkesi Hazîresi
11- Çamlık Mezarlığı
12- Çamlık (IV. Ada) Mezarlığı
13- Eski Topkapı Mezarlığı
14- Yeni Topkapı Mezarlığı
15- Maltepe Mezarlığı
16- Arakiyeci Mehmed Çavuş (Takkeci) Camii Hazîresi
17- Abdülbâki Paşa Dârulkurrâsı Hazîresi
18- Yenikapı Mevlevihânesi ve Hâmûşân
Yukarıda sıraladığımız mezarlıklar içerisinde en eski olanı, Eski Topkapı Mezarlığı'dır. Müslü¬
man mezarlıklarından başka I. Dünya Savaşı'nda, Fransa için Doğu cephesinde hayatını kay¬
beden Müslüman Fransız askerlerinin defnedildiği, Maltepe Mezarlığı içerisinde “Müslüman
Fransız Mezarlığı" bulunmaktadır.
Bu mezarlıklar içerisinde önemli olanlardan bir tanesi de Seyyid Nizâm Mezarlığı'dır. Türbe
ve Mescidden bir yol ile ayrılan mezarlık alanında önemli sayıda eski mezar taşı kitâbesi bu¬
lunmaktadır. Ayrıca Türbe kenarında ve bahçesinde de mezar taşı kitâbeleri yer almaktadır.
Seyyid Nizâm Tekkesi'nin temeli Seyyid Nizâmeddin Efendi (v. 1550) tarafından atılmıştır.
1550 tarihinde vefat ettiğinde cenaze namazı Fatih Camii'nde Merkez Efendi tarafından kıldı¬
rılmış ve ismi ile anılan tekke içerisine defnedilmiştir.
Son yıllarda Zeytinburnu Belediyesi'nin yaptığı çalışmalarla etrafı temizlenen Merkez Efendi
Külliyesi tamamıyla ele alınarak yeni bir cami ve bünyesinde sosyal aktivitelerin yapılabile¬
ceği bir bölüm inşa olunmuştur. Eski mescid ve türbe ise restore edilerek ziyarete açılmıştır.
07/, I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD
NİZÂM
HAZİRESİNDE
BULUNAN
MEZAR TAŞI
KİTÂBELERİ
SEYYİD NİZÂM
oı
La ilahe illallah Muhammedün Rasûlüllah
Es'ad Ağa ibn Bern Reîs-i
Topçuydu kad mâtefî tarîh-i sene 878
SEYYİD NİZÂM
03
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Böyle buldum şu cihanı sanki...
. kimse halimden etmez suâl
El-hükmü lillâh razıyım her emrine..
SEYYİD NİZÂM
03
Âh mine'l-mevt
Nev-civânım uçdu cennet bağına
Fîrâkı kaldı validesi yanma
Şefaat umarım Hak dîvanında
Salih Efendi'nin mahdûmu
Mehmed Hâlid Efendi rûhuna Fâtiha
Fî 9 Rebîulevvel sene 1284
SEYYİD NİZÂM
04
Hû
Manisah Hacı Akif Efendi
Zade Tahrîrât-ı Hâriciye Kalemi hulefâsından
Derviş Sabit Bey'in mahdûmu
Mahmûd Bey'in kabridir rûhuna Fâtiha
Sene 1311
SEYYİD NİZÂM
03
İmameci Edhem
Ağa'nm kerîmesi
Merhûme Şerîfe
Ümmü Gülsüm Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1250
SEYYİD NİZÂM
06
Âh mine'l-mevt
Lutfedüb meskenim kıl bâğ-ı cennet yâ Kerîm
Cürmümü affet İlâhî cümleden sensin Rahîm
Emr-i Bârî böyle imiş gençliğime doymadım
Ayırdı mutîûnu ecel soldurdu nâzik tenim
Almadım dünyâdan murad nâ-murâd oldum bugün
Hem anam hemşirem çekeler tâ kıyâmet hasretim
Hulûsî Hacı Ömer Efendi kerîmesi
Merhûme Fıtnat Hanım rûhuna el-Fâtiha
Fî Gurre-i Rebîulahir sene 1282
97A I SEYYİD NİZÂM HZ.
^■ /u I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
07
Âh mine'l-mevt
Meskenim dağlar başı sahrâya hâcet kalmadı
Gurbet elde ayırdı ecel Lokmân'a hâcet kalmadı
Âh benim dertli vâlidem ağlayıp etme figân
Ehıbbâm'a hasret oldum gençyâşımda nâgehân
Otuzyediyaşında bir civân idimyeksâna hâcet kalmadı
Hulûsî merhûm el-Hâc Ömer Efendi'nin
Mahdûmu el-Hâc İzzet Efendi
Rûhîçûn el-Fâtiha senel281
SEYYİD NİZÂM
os
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Anadolu İdâre-i
Örfiyyesi Reîsi
Süvâriferîkân-ı
Kirâmîndan Bekir Sâmi
Paşa hazretlerinin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî24 Şaban sene 1316
Ketebehû Nûri
SEYYİD NİZÂM
09
Hû
Tarîkat-ı Aliyye-i Nâzenîn'den
Mürşid-i âgâh vâsıl-ı ilela'l-lâh
Bende-i âl-i abâ sâhibü'l-âdâb
Ve'l-hayâ es-Seyyid Halîl
Revnâkî Baba ve kâffe-i
Ehl-i îmânın ervâh-ı
Şerifleri şâd u handân ola
Fî 5 Zilkâde sene 1267
SEYYİD NİZÂM
ıo
Hüve'l-Bâkî
Tarikat-ı Aliyye-i Mevlevîyye
Mensûblarmdan Manisah
Hacı Akif Efendi'nin
Vâlidesi merhûmeÂtike Hanım'm kabridir
Fî 10 Rebîulevvel sene 1301 Saat 5
SEYYİD NİZÂM
11
Allah dost
Göçdü âh Ahmed Efendi-i kesîrü'l-menkıbe
Hayli yıl tîğ-ı zebân nutku olmuşdu kelîl
Mahlas-ı pâkı meyân-ı nâsda Elfî iken
Şöhret olmuşdu kız Ahmedlikle ol merd-i asîl
Gelmemiş şimden geri ol kıssa gelmez âleme
Böyle meddâh-ı sühândân ve zarîf-i bî-adîl
Zât-ı vâlâsın nedîm-i ehl-i cennet eylesün
Seyyiâtmdan geçüb rahmet eyle Rabb-i Cemîl
Yazdı Safvetfıkra-i târîh-i fevtin gel oku
Gitdi vâlâ-i dâsitân Ahmed Efendî-i celîl
Fî 25 Şevvâl sene 1259
SEYYİD NİZÂM
13
. Müfettişi
. Efendinin
Efendinin .
Fâtiha
13.. Perşembe
SEYYİD NİZÂM
13
Hüve'l-Bâkî
Diriğâ Binbaşı Hâfız Ağa'nm dâder-i pâki
Koyub mülk-i cihânı oldu âzim-i dâr-ı ukbâyâ
Trabzon'dan gelip İstanbul'da ârâm etmişken
Erişdi nâgehân peyk-i ecel ol kadr-i vâlâyâ
Esüb bâd-ı hazân kahirin ömrün pây-mâl etdi
Erince va'desi âh oldu teslîm-i emr-i Mevlâ
Cihân bağında hüsn-i hulkla işrâf...
Hüdâ gençliğinde da'vet....
SEYYİD NİZÂM
14
Hû
Merhûm ve mağfur
Tarîk-i Bektâşiyye'den
Bende-i âl-i abâ Derviş
Mehmed Revnak Baba
Rûhîçûn rızâen lillâhi'l- Fâtiha
Fî26 Şaban sene 1230
SEYYİD NİZÂM HZ. I 077
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I 1
SEYYİD NİZÂM
15
Hû
Tarîk-i müstakime intisâben
Edip emrini kılmışdı esfâ
Çeküb ser hangâh-ı aşk-ı pîre
Esîr-i halka tevhîdgüyâ
Erişdi "iren" câm-ı ecelden
Verildi nûş içün destine sahbâ
Yazıldı cevherin târîh-i fevti
Yetişdi tâ Hakk'a Emîn Baba
Sene 1284
SEYYİD NİZÂM
16
La mevcûd illâ Hû
Şebbîr u şebbirin aşkı ile ŞevkîMuharrem'de
Şeyh-i Sarrac Mustafa sayd hayfkîm oldu melûl
Genç iken etdi ecel-i mahdûm-ı vâlâsın tebâh
Pîr evin zâir olub İslâmbol'a gelmiş iken
İzmid'e olmuşdu bi'l-icab zâtî devâir
Kabre gömdü kalıbı ânda göçüb ishâldan
Sağ iken Seyyid Nizâm'm kurbunu isterdi âh
Pek muhibb-i evliyâ bir ehl-i dil derviş idi
Haşr ede rûz-ı kıyâmette erenlerle İlah
Söyledi târîhini Safvet leb-i ikrâr ile
Şevkî İbrahim Efendi azm-i ukbâ kıldı vâh
Sene 1277
SEYYİD NİZÂM
17
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Muhibbe-i ehl-i beytim bende-i âl-i 'abâ
Şâh-ı kevneyn delîlimdir ve Mîrimdir Şâh-ı mürtezâ
Muharrem'de ruh teslîm etdim Hüseyin aşkına
Bunlardan ayırma yâ Rabbi be-hakk-ı Şâh-ı şühedâ
Cemîle kulun fenâdan ukbâyâ azm eyledi
Dâima niyâzım budur dîdardan etmeye cüdâ
An asi Kalkandelenli Râşid Ağa zevcesi
Her kîm ziyâret eylerse Fâtiha ihsan bana
Fî 4 Muharrem sene 1270
SEYYİD NİZÂM
18
Ah mine'l-mevt
Yürü ey bî-vefâ dünya seninle elvedâ' olsun
İşi çevri cefâ dünya seninle elvedâ' olsun
Ger kıl cürmümü afv etAdn'i bana makâm olsun
Arif Efendi'nin harem-i muhteremi merhûme
Emine Hanım'ın rûhîçûn
El-Fâtiha
22 Şevval sene 1299
SEYYİD NİZÂM
19
Hüve'l-Bâkî
Ecille-i ricâl-i Devlet-i
Aliyyeden ve Mahkeme-i
Temyiz a'zâsmdan
Zabtiye Müşiri
Esbak Hüsnî Paşa
Yeğeni İbrahim Bey'in
Rûhîçûn Fâtiha
Fî 3 Ramazan sene 1314
SEYYİD NİZÂM
20
Bülbül .
Hayf-sad efsûs ki bu .
Rıhlet edip ehl-i diller kârin etdi âh u vâh
Mevlevi ve muhlis idi gitdi Mevlâsma
Matlabımdır nûr ile memlû ede kabrin İlâh
Azmiyâ târîhini bin eceldir cevherin
Âna evvel Mahmûd Efendi kıldı huld-i tekiyyegâh
Sene 1271
970 I SEYYİD NİZÂM HZ.
*- /ç> I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
21
Esdi gülzâr-ı hayâtı üzerine bâd-ı ecel
Hayfkîm . elimden soldurdu bu vech-i gülü
Mâder dâder . firâk içre koyub
Mah-i Mart'ta edüb hem âzim-i dîvân-ı celî
Âşık-ı sâdık muhibb-i bende-i Haydar idi
Eyledi Hakk'a ikrâr-ı ezel-i kâlû-belâ
İntisab etmiş idi bî-şek Tarîk-i .
Şâfii mahşerde olsun Hacı Bektâşî Velî
Âb-ı çeşmim çıkdı kalemi fevtine târîh-i tâm
Gitti Hak Hak diyerek Adn'e bu nâm-ı Ali
Sadr-ı esbak merhûm Ali Paşa'nın
Câme-şuy Ağası Ali Bey rûhuna
El-Fâtiha Fî21 Muharrem sene 1194
SEYYİD NİZÂM
22
Kemhâcı merhum el-HâcSaîd
Ağanın zevcesi merhûme
Şerîfe Ümmü Gülsüm Hatun
Ruhuna Fâtiha
Sene 1233
SEYYİD NİZÂM
23
Yâ Hû
İlâ rahmetillah sülâle-i
Hazret-i Seyyid Nizâm'dan
Merhûme Şerîfe Nefîse Hâtun'un
Mahdûmu veAsâkir-i Hâssa
Birinci Alayın Alay Kâtibi
Seyyid Mehmed Emîn Efendi'nin
Birâderi merhûm Seyyid Ahmed
Muhtar Efendi'nin rûhuna Fâtiha
Fî 7 Recep sene 1253
SEYYİD NİZÂM
24
Hüve'l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Rüsûmât Emânet-i Celîlesi Muhâsebe
Kalemi hulefâsından Hayri Bey'in
Vâlidesi Servet Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 12 Ramazan sene 1316
Fî 12 Kânun-ı sânîsene 1314 Yevm-i Sah
SEYYİD NİZÂM HZ. I 970
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
33
Hüve'l-Bâkî
Dilerim bakmaya Rabbimyüzümün karasına
Merhem-i şefkat vura ma'siy etim yarasına
Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid
Giremez kimse Efendiyle kulun arasına
Rüsûmât Emaneti Celîlesi Muhasebe
Kalemi hulefâsmdan Hayri Bey'in pederi
Asâkir-i Şâhane kolağalarmdan
Sadık Bey'in rûhuna Fâtiha
Fî 4 Teşrin-i evvel sene 1309
Fî 6 Rebîülâhir sene 1311
Yevm-i Pazartesi
SEYYİD NİZÂM
36
Bâkî Hakk
Tarîkat-ı Aliyye-i Bektâşiyye'den
Bende-i âl-i aba Varnalı
Kapudan es-Seyyîd Osman-ı
Bî-riyâ ve kâffe-i ehl-i
îmânın ervahı şâd u
Handan ola
Fî Gurre-i Zilkade sene 1274
SEYYİD NİZÂM
21
Yâ Hû
Ta rîk- i Bektâşiyye 'den
Bende-i âl-i abâ
Sarrâc Seyyîd
El-Hâc Mehmed
Ali Baha'nın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 9 Şa'ban sene 1255
SEYYİD NİZÂM
38
Hüve'l-Bâkî
Tarîkat-ı Aliyye-i Kâdriyye
Müntesibelerinden ve Mora
Muhâcirlerinden merhûme
Ve mağfûrun lehâ el-Hâce
Ayşe Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 28 Zilkâde sene 1288
280
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
39
Hüve'l-Bâkî
Merhûm ve mağfûr
El-muhtâc ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Mûytâb
Hüseyin Ağa'nm
Rûhuna Fâtiha
Sene 1255
SEYYİD NİZÂM
90
Meclis-i Mâliye
Âzasından ve rütbe-i
Ûlâ sınıf-ı evveli
Ricâlinden merhûm
İsmail Zekâ Efendi'nin
Rûhîçûn Fâtiha
FÎ29 Cemaziyessâni sene 1314
Fî24 Teşrîn-i sanîsene 1312
SEYYİD NİZÂM
91
Hû Dost
Bende-i âl-i abâ
İsmail Hakkı
SEYYİD NİZÂM
93
Fenâdan bekâyâ eyledi rıhlet
Hak ede kabrini ravza-i cennet
Merhûm ve mağfûr
Papûcî Derviş
Es-Seyyid Hüseyin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1248
SEYYİD NİZÂM
99
Gitti vâlidesi kaldı garîb
Derdine çare bulamadı tabîb
Terk eyledi pederini bu gülü
. .yaşında idi cennet bülbülü
SEYYİD NİZÂM
94
Fenâdan bekâyâ eyledi rıhlet
Halk ede kabrini ravza-ı cennet
Merhûm ve mağfûr
Hacı Feyzullah Ağa'nm
Rûhîçûn Fâtiha
Sene 1266
SEYYİD NİZÂM
93
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Torak Paşa-zâde
İbrahim Bey Efendi'ye tâbi
Tarîkü 'l-Kâdiriyye 'den
Es-Seyyid Mehmed Fîkri Efendi'nin
Halîle-i muhteremesi merhûme
Ve mağfûrun lehâ Ziybâ kadın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 17 Zilkâde sene 1234
Perşembe
SEYYİD NİZÂM
36
Hû
Manisalı Hacı
Akif Efendi mensûblarından
Habeşî el-Hac Perver Ağa'nm
Kabridir
Sene 1303
SEYYİD NİZÂM
37
Âh mine'l-mevt
Meclis-i Mâliye a'zâ-i
Kirâmîndan rütbe-i ûlâ sınıf-ı
Evveli ricâlinden merhûm
İsmail Zekâ Efendi'nin
Halîlesi Fâtıma Zekiyye
Hanım'ın rûhuna Fâtiha
Fî28 Muharrem sene 1325
SEYYİD NİZÂM
38
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Ecille-i ricâl-i Devlet-i Aliyyeden
Ve Meclis-i Âlî-i icrâât
A'zây-ı kirâmîndan saadetlû
İbrahim Edîb Efendi
Hazretlerinin kayınvalideleri
Merhûme ve mağfûrun lehâ Fâtıma
Nurfelek Hanım'ın rûhuna Fâtiha
Fî24 Zilhicce sene 1292
SEYYİD NİZÂM
39
Hû Hüve'l-Bâkî
Rüsûmât Emînî
Atûfetlü Edîb Efendi
Hazretlerinin mahdûmu
Ali İzzeddin Bey'in
Rûhîçûn Fâtiha
Fî8 Receb sene 1296 Cum'a
SEYYİD NİZÂM
40
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Ecel girdi araya
Çâre bulamadım bu yaraya
Zabtiye Nezâret-i Celîlesi
Harîk Tulumba Müdîri
Hüsnî Bey'in zevcesi
Hatice Hanım'ın rûhuna Fâtiha
FÎ20 Nisan sene 1318
SEYYİD NİZÂM
41
Lâ mevcûde illâ Hû
Halkıyokdan vâr eden Mevlâyı sa'y et bulmağa
Cismini mahv eyle varlıkdan geçübyâ hû hemân
İşte râh-ı vuslatı arar tarar sâlik idi
Bizim pîrane Tarakçı Ahmed Ağa attı cân
Bende-i âl-i Rasûl-i Kibriyâ dervişi idi
Kevser-i rahmetle şâd etsün revânm müsteân
Kabrini ihlâs ile zâir olan her kîm ise
Dâr-ı ukbâda bula ekdâr-ı mahşerden âmân
Söyledim târîh-i menkûtın edip Safvetşâd
Menzîlin Ahmed Ağa'nm eyleye Mevlâ cinân
Fî21 Zilkâde sene 1280
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
281
SEYYİD NİZÂM
42
SEYYİD NİZÂM
46
Hüve'l-Bâkî
Merhûme ve mağfûre
İlâ rahmetillâhi Teâlâ
Şerife Fâtıma Hanım'ın
Kerîmesi Şerîfe
Ayşe Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Gurre-i Muharrem sene 1235
SEYYİD NİZÂM
46
Âh mine’l-mevt
Ah ile zar kılarak tazeliğime doymadım
Çün ecel peymânesi dolmuş merâm almadım
Hasretâ fânî cihânda tûl-i ömür sürmedim
Firkatâ takdîr bu imiş tâ ezelden bilmedim
Ferik Bekir Sâmi Paşa'nm
Haremi Ayşe Hanım'ın rühuna Fâtiha
Fî 5 Zilkâde sene 1303
SEYYİD NİZÂM
44
Kemâ Hüve hakkuhâ
Hâssa-ı Ordüy-ı Hümâyûnu
Süvari mirlivâsı olup
Girit'te bulunan saadetlû
Sâmi Paşa hazretlerinin
Kerîmesi merhûme ve mağfûrun lehâ
îdiyye Hanım'ın rûhuna
Ve kâffe-i ehl-i îmân ervâhlarına
El-Fâtiha
Fî 7 Zilkâde sene 1294
SEYYİD NİZÂM
46
Küllü men aleyhâfân
Hâssa-ı Ordûy-ı Hümâyûn
Süvârî mirlivâlarmdan Sâmi
Paşa'nm kerîmesi merhûme
Ve mağfûrun lehâ Fâtıma Sadiyye
Hanım'ın Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 6 Şevvâl sene 1288
Kemâ Hüve hakkuhâ
Hâssa-ı Ordûy-ı Hümâyûn
Süvârî mirlivâlarmdan Sâmi
Paşa'nm halîlesi merhûme
Saraylı Bedricihân
Hanım'ın Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 5 Şevvâl sene 1288
SEYYİD NİZÂM
47
Yâ Hû
Merhûm ve mağfûr
El-muhtâc ilâ rahmeti Rabbihi'l-
Ğafûr Koca Mustafa
Paşa'da Duhânîel-Hâc
Ahmed Ağa'nm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî Gurre-i Şevvâl sene 1222
OûO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
48
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Tarîkat-ı Aliyye-i Mevlevîyye muhibbânmdan
Esbak Hazîne-i Evrak Müdîrî olup
Vedâ-ı âlem-ifânî eden merhûm
Ve mağfûrun leh Mehmed Nûri Bey Efendi
Rûhîçûn rızâen lillâhi Teâlâ Fâtiha
FÎ23 Rebîülâhir sene 1286
Ketebehû Sâmi
SEYYİD NİZÂM
49
Hüve'l-Bâkî
Nev-civânım on sekiz yaşında erdi mihnete
Tazelikde uğradı âh çâresiz bir illete
Bir buçuk yıl âh u vâhile geçirip ömrünü
Âkibetgöçdü cihândan nûr-ı aynım gurbete
Hiç olur mu sabra tâkat böyle hüzn-i firkate
Vâlideyninyakdı bağrın koydu nâr-ı hasrete
Mağfiretle yarlığa yâ Rabb Habib'in aşkına
Kabrini tevsi' edip rûhunu gönder cennete
Yoklama Başkâtibi el-Hâc İbrahim Efendi'nin
Kerîmesi merhûme Tevhîde Hanım'ın rûhîçûn Fâtiha
Fî 15 Şevvâl sene 1252
SEYYİD NİZÂM
60
Yenişehir-i Bursa'nın idi kîm muhassılı
Hayli müddet sâdıkâne eyledi hizmet'âyân
Bundan evvel yoklama Başkâtibi olmuş idi
Oldu istihdâm ol me'mûresinde çok zaman
Bilmedi n'olduğunu bî-çareyerden ez-kazâ
Uğradı bir çâresiz derd-i belayâ nâgehân
Böyle cism-i nâzike rahm etmeyip asla felek
Akıbet bu zâtıda etti telef vâh bî-aman
Var ise ısyâmde afv eyleyip rûz-ı cezâ
Eyle yâ Rab cemâlin ile bunu şâduman
Söyledim târîh-i fevtin eyleyip ramy-ı duâ
Hacı İbrahim Efendi cenneti kılsun mekân
Sene 1256
SEYYİD NİZÂM
61
Bakıp geçme ricâm budur Muhammed ümmeti
Ölünün diriden hemân bir fâtiha'dır minneti
Kabrimi ziyâret eden ey Rasûlün ümmeti
Bize bir fâtiha ihsân eden bulur cenneti
Küçükçekmece'de Karantina Kâtibi
Merhûm ve mağfûr Mehmed
Nûri Bey Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 25 Muharrem sene 1262
SEYYİD NİZÂM
63
Âh
Fenâdan bekâyâ eyledi rıhlet
Ede Hak kabrini ravza-ı cennet
Sultan Mahmûd-ı Sânî hazretlerinin
Merhûme Hacı Baş Nevfidan
Kadmefendi'nin Câriyelerinden
Âzadlı Bahr-ı Kirfet Hanım rûhuna Fâtiha
FÎ27 Zilkâde sene 1306
SEYYİD NİZÂM
68
Hüve'l-Bâkî
Terk-i diyâr-ı cihânım
Elvedâ şimden geri
Gideyim rûhu r ev ânım
Elvedâ şimden geri
Çün ecel geldi âna
Olmaz âmân
Cürmümü af eyle
Yâ Rabbe'l-Mennân
Mağfiret kıl
Olmasın halim yâman
Mazhar-ı nûr-ı şefâat kıl her zaman
Binbaşı Mehmed Merdân
Ağa'nm rûhuna Fâtiha
Fî 3 Rebîülâhir sene 1275
SEYYİD NİZÂM HZ. I O07
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
34
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma birfâtiha ihsan
Merhûm mağfûr Sahhâf
Es-Seyyîd Ali Efendi'nin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 12 Rebîulevvel sene 1255
SEYYİD NİZÂM
33
Hû
Halebli-zâde Mehmed Galib Efendi'nin
Vâlide-i muhteremeleri
Merhûme ve mağfûrun lehâ
Kürd Ağa-zâde Fâtıma
Zelîha Hanım'm rûhuna Fatiha
12 Safersene 1291
SEYYİD NİZÂM
36
Hüve'l-Bâkî
Seyyîd Nizâm Türbedârı
Eş-Şeyh Necîb Efendi'nin
Kayınvalidesi merhûme
Havva Hâtûn rûhuna Fâtiha
Sene 1252
SEYYİD NİZÂM
37
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Râzıyım emrine yâ Rabbi eyledim teslîm-i can
Vere cennette murâdım bana Hallâk-ı cihân
Ey benim dertli vâlidem ağlayıp etme figân
Rûz-ı şeb hayır duâdan unutma bizi hemân
Merhûm ve mağfûr...
SEYYİD NİZÂM
38
Yâ Hû
Allah Muhammed
Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah
Bakıp geçme ricâm budur ey Muhammed ümmeti
Ölünün diriden hemân bir fâtihadır minneti
Kabrimi ziyâret eden ey Rasûlün ümmeti
Bize birfâtiha ihsan eden bulur cenneti
Kaşıkçılar Kethüdâsı el-Hâc Hüseyin
Efendi'nin zevcesi merhûme
Şerîfe Hamîde Hanım rûhîçûn Fâtiha
Fî 18 Rebîulevvel sene 1283
Yevm-i Cuma
SEYYİD NİZÂM
39
Hüve'l-Bâkî
Genç iken göçdü cihândan böyle bir hulk-ı halîm
Dilerim kabrini pür-nûr eyleye Rabb-i Kerîm
Otuzbeşyaşma ermiş iken göçdü
Davet etti kendini ol Hâlik-i . -Kerîm
Mısırlı merhûm Zeyneb Hanım Efendi'nin
Refikalarından Melek Safa Hanım'ın
Rûhuna rızâen lillâhi'l-Fâtiha
Fî 25 Şevvâl sene 1303
SEYYİD NİZÂM
60
Hüve'l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma birfâtiha ihsân
Binbaşı Mehmed Merdân Ağa merhûmun
Kayınvâlidesi merhûme Emîne
Hanım'm Rûhîçûn lillâhi'l-Fâtiha
Fî27 Receb sene 1275
284
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
61
Âh mine'l-mevt
Dilerim bakmaya Rabbimyüzümün karasına
Merhem-i rahmet ura ma'siy etim yarasına
Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid
Giremez kimse Efendiyle kulun arasına
Merhûme Lebrîz Kalfa'nın rûhuna
El-Fâtiha
Sene 1291
SEYYİD NİZÂM
63
Hüve'l-Bâkî
Azâ-yı Dâr-ı Şûrâ sınıf-ı mükerremînden
Vâsıf Efendi'nin ben ehli idim dirîgâ
Eyyâmım zindegânî bir bahisle oldufânî
Terk eyleyip cihânı tuttum tarîk-i ukbâ
Cismimde oldu hâsıl bir özge derd-i müşkil
Ârâmım etti zâil bu ızdırâb hatta
Ömrüm kâmın aldı cismim mezâra saldı
Evlâdına ehli kaldı hicrimle zâr u tenhâ
Kılsun duâ-yı hayrım târîh-i mu'cem îfâ
Ede Hatice Hanım bezm-i visâlî me'vâ
Sene 1292
SEYYİD NİZÂM
63
Âh mine'l-mevt
Dilerim bakmaya Rabbim yüzümün karasına
Merhem-i şefkat vura ma'siy etim yarasına
Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid
Giremez kimse Efendiyle kulun arasına
Devletlû ismetlû Âdile Sultan
Aliyyetü'ş-şân hazretlerinin
Saraylılarından VerdigülHanım'm
Rûhîçûn Fâtiha
Fî 5 Receb sene 1314
Yevm-i Cuma
SEYYİD NİZÂM
64
Süvarî Dairesi me'mûru
Ferikân-ı kirâmdan Bekir Samî
Paşa'mn mahdûmu ve Mekteb-i Tıbbiye-i
Şahâne müntehîsınıf şakirdanmdan
Nureddîn Bey'in Rûhîçûn Fâtiha
Fî 15 Rebîulevvel sene 1307
SEYYİD NİZÂM
63
Hû
Halebli-zâde Mehmed Gâlib Efendi'nin
Kerîme-i muhteremesi
Fâtıma Hûriye Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1286
SEYYİD NİZÂM
66
Hüve'l-Bâkî
Esbak Hazîne Nâzırı merhûm
Emîn Efendi'nin kerîmesi
Ve Bâb-ı Âli Hazîne-i Evrak
Müdîri Merhûm Mehmed Nûri
Bey'in halîlesi Tarîkat-ı
Aliyye-i Nakşîbendiyye'den Fâtıma
Zehrâ Hanım'm rûhîçûn
Lillâhi'l-Fâtiha
Fîsene1316
SEYYİD NİZÂM
67
Hüve'l-Bâkî
Ecille-i Ricâl-i Devlet-i
Aliyyeden ve Dâr-ı Şûray-ı
Askerî azasından
Merhûm Mehmed Vâsıf
Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî22 Gurre-i Safer sene 1294
SEYYİD NİZÂM HZ. I OûC
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
68
El-Bâkî
Bakıp geçme ricam budur ey Muhammed ümmeti
Ölünün diriden heman birfâtihadır minneti
Gelip kabrim ziyâret eden ey Rasûlün ümmeti
Bana birfâtiha ihsan eden bulur cenneti
Mîralaylıkdan muhrec Mehmed Bey'in
Zevcesi merhûme Şerîfe Hanımın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 9 Cemâziyelevvel sene 1261
Seyyİd Nizâm
69
Merhûm ve mağfur
İlâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr
Cevher seyyid sülbünden Seyyîd
El-Hâc Mehmed İzzet
Ağa'nm rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 13 Rebîulevvel sene 1253
SEYYİD NİZÂM
70
Hüve'l-Bâkî
Lütfeyle meskenim kıl yâ Hüdâ bağ-ı cinân
Râzıyım her emrine yâ Rabbi eyledim teslîm-i cân
Almadım dünyâda murad nâ-murâd oldum bugün
Vere cennet murâdım bana Hallâk-ı cihân
SEYYİD NİZÂM
71
Fenâdan bekâyâ eyledi rıhlet
Hak ede kabrini ravza-i cennet
Davud Paşa Mahallesi
Sâkinlerinden Mehmed Bey
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene .
SEYYİD NİZÂM
78
Hüve'l-Bâkî
Cerrahpaşa'da sâkin
Kılabdancı Mehmed Efendi'nin
Oğlu Veznedâr Esad
Efendi'nin uşağı merhûm
Kılabdancı Ahmed Ağa'nm
Rûhîçûn fâtiha
Fî 13 Safersene 1241
SEYYİD NİZÂM
73
Yâ Rahmân
İlâ rahmetillâh Sülâle-i
Hazret-i Seyyîd Nizâmdan
Merhûm Şeyh Abdülkerîm
Efendi'nin dâmadı veAsâkîr-i Hâssa-i Şâhâne
Birinci Alayın Alay kâtibi Seyyîd Mehmed Emîn
Efendi'nin pederi merhûm Hüseyin Ağa'nm
Rûhîçûn rızâen lillâhi'l-Fâtiha
Fî 9 Zilhicce sene 1249
SEYYİD NİZÂM
74
Yâ Hû
Sâdât-ı kirâmdan Cenâb-ı Hazret-i Seyyîd Nizâmeddin
Efendi'nin sülâle-i tâhiresinden ve Üsküdar'da
İnâdiye'de kâin Bandırmavî Kutbu>l-ârifîn es-Seyyîd
Eş-Şeyh Yusuf Efendi dergâh-ı Şerîfi şeyhi es-Seyyîd
Mehmed Fahreddin Efendi'nin halîle-i muhteremeleri
Merhûme ve mağfûrun lehâ ilâ rahmeti Rabbi'l-Ğafûr
Şerîfe Ayşe Sıddîka Hanım'ın ruh-ı şerîfîçûn
Rızâen lillâhi Teâle'l-Fâtiha
Fî23 Receb sene 1267
286
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
7S
SEYYİD NİZÂM
79
Hüve'l-Bâkî
Maiyyet-i Seniyye-i Mülûkâne
Çavuşu Ahmed Efendi'nin
Halîlesi ve Bâb-ı Âlî
Tercüme Odası hulefâsmdan
Mehmed Zeki Bey'in vâlidesi
Hacı Şerîfe Fâtıma Hanım'ın
Rûhîçûn rızâen lillâhi Teâlâ
Fâtiha
Fî 15 Cemâziyelevvel sene 1310
Fî23 Teşrîn-i sâni sene 1308
SEYYİD NİZÂM
76
Arapkirli Zenneci İbrahim
Edhem Ağa'nm kerîmesi
Merhûme ve mağfûre
Şerîfe Ayşe Sıddîka
Hanım'ın Rûhîçûn
El-Fâtiha
Sene 1252
SEYYİD NİZÂM
77
Yâ Hû
Allâhu Sübhânehû ve Teâlâ
Dergâh-ı âlîzu'amâ
larından merhûm
Ve mağfûr Habeşî
Zâde Ali Ağa'nm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1178
SEYYİD NİZÂM
78
Âh mine'l-mevt
Rıfat Paşa İmamı
Mevâlî-i kirâmdan
Bukâî-zâde Hacı
Mustafa Efendi'nin
Rûhîçûn Fâtiha
FÎ27 Rebîulâhir sene 1282
Devletlû Mısırlı Mustafa
Fazıl Paşa hazretlerinin
Kethüdâ kadınlarından ve Tarîk-i
Nakşiyye'den Rıza Baba
Evladlarmdan Asîle Bacı
Sene
SEYYİD NİZÂM
80
Âh mine'l-mevt
Rıfat Paşa İmamı
Merhûm Hacı Mustafa Efendi
Kerîmesi Hatice Vesîle
Hanım'ın rûhîçûn Fâtiha
Fî 14 Cemâziyelevvel sene 1288
[Ketebehu] Emîn
SEYYİD NİZÂM HZ. I 007
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
81
Yâ Hû
Çâr-ı mezar rahmet-medârı olan Hatice
Hanım'ın mahdûmu ve Topuzlu-zâde
Hafîdi olub Karadağ Muharebe-i
Hayriyesinde şehîden vefat eden
Erkân-ı harbiyye binbaşılarından Emîn
Feridun Bey'in rûhîçûn Fâtiha
FîZilkade sene 1278
SEYYİD NİZÂM
83
Âh kîm Hafize Hanım uçtu cennet bağına
Âkıbet-i ecel zehir sundu ânın dimâğına
Hazret-i Hünkâr Hacı Bektaş Velî bendesi
Irşâd olmağlığa geldi kaygu seyr-i ayâğma
Hû deyüb râm oldu hem "iren" emrine hemin
Muntazırgirdibân cennette gibi durağına
Hüsniyâ târîhini ahsen-i takvimden deyip
Akıbet canlar eylediler ânı toprağına
Merhûme Şerîfe Hafîze bacının ve kâffe-i
Ehl-i îmânın ruhu şâd ola Fâtiha
FÎ21 Ramazan sene 1269
SEYYİD NİZÂM
83
Yâ Hû
Bu mescid-i şerîfin İmamı
Ve bed'-i zikrullâh
Eyleyen Tarîk-i Rufâiyye'den
Tarsus Tekkesi Şeyhi
Eş- Şeyh Edhem İbrahim
ZühdîEfendi rûhuna
Fâtiha sene 1262
SEYYİD NİZÂM
84
Bâkî Hû
Hamd u hak kîm kendimi bir pîre teslim eyledim
O zaman zühddenyolumu kalbim selim eyledim
Bahr-i vahdetten nidâ-yı “irciî” emri erip
Rahmet-i deryâ oldum câna iklim eyledim
Şeyh ü 'l-âlimu 'l-âmilu 'l-kâmil
Merhûm Rıza Bey hazretlerinin münibelerinden
Merhûme ve mağfûrun lehâ Ziyneti Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî Receb sene 1278
SEYYİD NİZÂM
83
Yâ Hû
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Ali Rıza Baba'nm bendelerinden
Cennet-mekân Esmâ Sultan hazretlerinin
Kahveci ustası Gülfidan
Hanım'ın rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 9 Rebîulâhir sene 1282
SEYYİD NİZÂM
86
Hüve'l-Bâkî
Yıkılsın cûşiş-i seylâb-ı eşk ile felek çarhın
Veliyyullahdan bir mürşid oldu âzim-i cennet
Meşâyih-i Tarîk-i Nakşibendî içreyok misli
Cenâb-ı pîrî zât şeyhi nice etmesün hürmet
Ne denlü hâm olsa bûte-ifeyz u kerâmette
Zer-i hâlis ederdi etse bir dervişine himmet
Deme bâd-ı şedîd esdi azizim ol şeb-i agâh-ı evvel
Yerinden oynadı arz u semâ eyler iken rıhlet
Gelip bir pîr-ifânî dedi bu târîh-i mu'cemle
Rıza Beygöçdü Dergâh-ı âle olunub davet
Fî 9 S af er sene 1268
288
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
87
Hüve'l-Hayyü lâ Yemût
Nefsini öldür hayâtında ibâdâta çalış
Gaflet etme emr-i mûtû'den azizim hisse al
İşteAdn'e duhter-i Hacı Ali Bey attı can
Hubb-i Hak'la eyleyip mahv-ı vücûd ol bî-mecâl
Pek muhibbe müntesîb dervîş meşreb zât idi
Haşr olunub Zehrâ ve Haydarla ola hûr-ı visâl
Kabrini ihlâs ile teşrîfeden züvvârma
Rûz-ı mahşerde şefî'olsun Habîb-i zü'l-Celâl
Etti Safvet nükte-i rahmetle târîhin niyâz
Cilvegâh ola Hatice Hanım'a dârü'l-cemâl
Yevm-i Sah Fî22 Ramazan sene 1269
SEYYİD NİZÂM
88
Hû
Rauf Bey'in kerîmesi Atıyye Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 8 Muharrem sene 1281
SEYYİD NİZÂM
89
Hüve'l-Bâkî
Efâhim-i Vükelâ-yı Saltanat-ı Seniyyeden
Rıfat Paşa merhûmun
Kerîmesi ve Reşâd Bey'in halîle-i
Muhteremesi merhûme ve mağfûrun lehâ
Rabia Hanım Efendi'nin
Rûhîçûn lillâhi'l-Fâtiha
Sene 1286
SEYYİD NİZÂM
90
Yâ Hû Dost
Emtia Gümrüğü mubassır kâtibânmdan idi
Âlem-i tafsîldan etti âlem-i icmâl-i câ
Bend-ser kıldı tarîk-i nâzenîn'in silkine
Oldu hem mürşid-i mükemmel Mustafa Baba âna
Bende-i makbûl-ı pîrân-ı tarîk olduğuna
Hazret-i Seyyîd Nizâm'm manzarı şâhid buna
Gerçi hubb-i âl-i beyt isbâtma her dem gözü
Kan dökerdi yâd olunca mâcerâ-yı Kerbelâ
Ümmetân-ı âsiyâne gayri yok melce-i meâz
Şensin ancak rahmeten li'l-âlemînyâ Mustafa
Zümre-i isnâ aşerle âşinâ et rûhunu
Server-i âl-i abâ'nm hürmeti ey zü'l-atâ
Hâfızâ târîh-i fevtin geldi üçler dediler
Eyledi azm-i behişt Mahmûd Efendi ez-fenâ
Fî 7 Cemâziyelevvel sene 1264
SEYYİD NİZÂM
91
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Genç iken göçdü cihândan böyle birhulk-ı halîm
Dilerim kabrini pür-nûr eyleye Rabbü'l-Kerîm
Onsekizyaşma ermiş iken bu nev-civân
Davet etti kendini ol Hâlik-ı ferdü'l-Hakîm
Yaylalı Karakulak-zâde merhûm Ahmed Efendi'nin
Hafîdesi Haseki'de Değirmen
Sokağında sâbıkan Gönen Voyvodası
İsmail Ağa'nın kerîmesi merhûme
Ayşe Sıddîka Hanım Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 5 S af er sene 1247
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
92
Yâ Hû
Algıyâbında ey şâh-ı merdâne âgâh
Azm-i cennet eyledi Saadet Hanım nâgâh
Küşâde hallere bâb-ı ihtisâbı bütün
Herkese olmuş idi inâyeti hayrdan vâh
Ashâb-ı merhametten cûd-ı zât-ı ismet
Bî-çaregân içündü sahilhânesi dergâh
Lâyık idi ki ancak dünyâ durdukça ah
Hulk-ı mekâriminle halka eylerdi nigâh
Dedi tâm târîhi Adliyeden Osman Bey hemân
Göçdü Saâdet Hanım ây eyvâh
Fâtiha
Fî 19 Cemaziyelâhir sene 1303
SEYYİD NİZÂM
93
Hüve'l-Bâkî
Lutfeyle meskenim kıl yâ Hüdâ bâğ-ı cinân
Râzıyım emrine yâ Rabb eyledim teslîm-i cân
Aldım dünyâ murâdını nâ-murâd oldum bugün
Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân
Devletlü Mısırlı Mustafa Fazlı
Paşa hazretlerinin kethüdâ
Kadınlarından merhûme Hace
Zübeyde Hanım'm Rûhîçûn Fâtiha
Fî 3 Zilhicce sene 1283
SEYYİD NİZÂM
91
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Ecel şerbetin içdim Hakdan geldi emriyle fermân
Lokman Hekîm olsa bulamaz derdime dermân
Râzıyım emrine yâ Râb eyledim teslîm-i cân
Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân
Yaylalı Karakulak-zâde
Merhûm ve mağfûrAhmed
Efendi'nin rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 5 Recep sene 1245
SEYYİD NİZÂM
93
Yâ Hû
Ocağ-ı mülgâ ağalarından
Bursevî Ali Ağa'nm
Halîlesi merhûme
Ve mağfurun lehâ Ayşe
Hanım'm rûhuna Fâtiha
Fî 6 Zilkâde sene 1289
SEYYİD NİZÂM
96
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Hey meded bulunmadı emrâzının bir çâresi
Yirmi yedi yaşında tekmil etmiş vâdesi
Nice rûhâni ve cismâniyle ettiler tedbir
Gelse Lokman neylesün dolmuş
Ecel peymânesi Bâb-ı Zabtiye Mektûbî
Hulefâsından Ziyâ Efendi'nin
Halîlesi merhûme Şerîfe Âsiye
Hanım'm Rûhîçûn Fâtiha
Fî 9 Muharrem sene 1273
290
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
97
Küllü nefsin zâikatü'l-mevt
Sadr-ı esbak merhûm Yusuf Ziyâ Paşa'nın
Emekdârlarmdan olub müktazây-ı
Şîve-i takdîr-i İlâhî irtihâl-i dâr-ı bekâ eden
Merhûm ve mağfur el-muhtâc
ilâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr el-Hâc
Mûsa Ağa'nm Rûhîçûn
Rızâen lillâhi'l-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
9$
Buna tâkatgetirilmez vere sabrın Allah
Ateş-i firkatini eyleye Mevlâ teskîn
Âh u vâh etmek olmaz bu melek-i nâdire hiç
Misli zamanda bulunmaz bir ağa idi metin
Ehl-i beytin kaldıyetim-igamgîn
Hak Taâlâ cennet ede makâmını
Zilci Mehmed Ağa'nm
Sene 1167
SEYYİD NİZÂM
99
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Merhûm ve mağfur Kaşıkçı İbrahim
Efendi'nin Rûhîçûn Fâtiha
Fî 9 Rebîulâhir sene 1300
Yevm-i Cuma
SEYYİD NİZÂM
ıoo
Âhfirâk
Hak mıdır ey peder mevtimle hep yanıp yakıla
Aslâ ağlama bufenâdır kimseye olmaz mekân
BâkîAllah gayrıya bel bağlama
Tarîk-i Aliyye-i Nakşibendî el-Kâdirî
Kuddise sirruhu fukarâsmdan Ergirili
Haşan Efendi'nin mahdûmu Hüseyin
Fahreddin Efendi'nin rûhuna Fâtiha
Fî5 Muharremü'l-haram sene 1322
Yevm-i Çarşamba
SEYYİD NİZÂM
ıoı
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir Fâtiha ihsân
Merhûm ve mağfûr Ağa
Mehmed'in Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 9 Şevval sene 1256
SEYYİD NİZÂM
102
Yâ Hû
Defter-i Hâkânî Nezâreti
Celîlesi Te'kîd me'mûru
Ve Tarîkat-ı Aliyye-i Şa'bâniyye
Fukarâsmdan el-Hâc
Ali Bey Efendi merhûmun
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî Gurre-i Şa'bân sene 1312
SEYYİD NİZÂM HZ. I OOl
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
103
SEYYİD NİZÂM
106
Hüve'l-Bâkî Hüve'l-Bâkî
Yeniçeri Orduy-ı Hümâyûn Levazım Emretti Hüdâ eyledi ferman
Birinci Şubesi Müdiri Muâvinliğinden Mütekâid Ayırdı ecel vermedi aman
Ve Tarîk-i Nazenine Müntesib ve rütbe-i saniye sınıf-ı Murâda ermedim dünyâda hemân
Sânîsi ihraz eden ve nâmım Mehmed Ali ve sinnim Cennette vere murâdım Hâlik-i Rahmân
derece-i şeyhûhata Yaylalı Karakulak-zâde
Vâsıl olarak irtihal-i dâr-ı bekâyerim hâk-i mezar ve Ahmed Efendi'nin zevcesi merhûme
tenim onunla Fâtıma Hanım Rûhîçûn el-Fâtiha
Mûr [u] mâr oldu Fa'tebiruyâ uli'l-ebsâr Fâtiha Fî 17Safer sene 1244
Receb sene 1311
SEYYİD NİZÂM
ıoı
Hüve'l-Bâkî
Defter-i Hâkânî
Nezâreti Muhasebe
Kalemi Müdîr Muâvini
Kâzım bin İbrahim
Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 5 Rebîulâhir
Sene 1318 Yevm-i Sah
SEYYİD NİZÂM
103
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Merhûm ve mağfûr el-muhtâc
İlâ rahmet-i Rabbihi'l-Ğafûr
Kutbu'l-ârifîn gavsu'l-vâsılîn
Tarîk-i Nakşibendiyyeden Yusuf
Hakkı hulefâlarmdan es-Seyyîd eş-Şeyh
El-Hâc Osman Dede Rûhîçûn
El-Fâtiha
Sene 1212
SEYYİD NİZÂM
107
Yâ Hû
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Merhûm es-Seyyîd İbrahim
Ağa'nm Rûhîçûn Fâtiha
Sene 1260
SEYYİD NİZÂM
ıos
HÛ
Elâ eyyühe'l-ihvân ci'nâ bifazlillâhi
Fe nahnü vasalnâhu bi aşk-ı likâillâhi
Nasîrü ileyhi muvattmen ba'de mevtmâ
Fe nuferrıh bi'l-bâkî bi azmi fenâ fillâhi
Fe minyeltefit ba'de bi ihdâi fâtiha
Ekfâhüllâhu Civâre Habîbullâhi
Tarîkat-ı Aliyye-i Şa'bâniyye ricâlinden
El-Hâc Hüseyin Efendi'nin ruh-ı
Şerîfine Fâtiha
25 Şa'bân sene 1308
900 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
109
Âh mine'l-mevt
Bayezîd Câmi-i Şerîfi
Dersiâmlarından ve
Mevlevî dervişlerinden
Ömer Sâmî Efendi'nin
Rûhuna Fâtiha
Fî24 Şa'ban sene 1323
SEYYİD NİZÂM
ııo
Diriğâ Hâfız-ı Kur'ân Hacı Receb Efendi Servili
Terk-i gülşen-i bağ-ıfânî eyledi dâr-ı bekâ
Âh uferyâd ciğer-sûz-ı hânümâmndan meded
Eyle cümle melâik-i âsumân mâtem-i sezâ
Hilm u ilminden olalarki ihtisâbı âlem hemîn
Eyledi hâk-i siyâha eyvah ki cismin ihtifâ
“İrciî" emrin nidâsın gûş edip hâtiften
Eyledi tayrân rûhu der-akab cennet-i serrâ
Âh edüb Zîver dediler fevtine târîhi kim
Eylesün Hakk cennet-i firdvesi meskengâh âna
Fî29 Zilkâde sene 1301 yevm-i Sah
SEYYİD NİZÂM
111
. Osman .
. ihlâs .
SEYYİD NİZÂM
113
Hüve'l-Bâkî
Merhûm ve mağfûr
İlâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr
Ecel-i kazayâ uğrayan
Şerbetçi Mehmed
Ağa'nm rûhîçûn
El-Fâtiha
Sene 1243
SEYYİD NİZÂM
113
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Bu cihân bağına geldim bir mürüvvet görmedim
Derdime dermân aradım bir ilâcın bulmadım
Ah ile zâr kılarak tâzeliğime doymadım
Çün ecel peymânesi dolmuş murâdım almadım
Zabtiye Nezâret-i Celîlesi
Muhâsebe Kalemi ketebesinden
İsmail Hakkı Efendi'nin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî3 Zilkâde sene 1320 Yevm-i Pazar
Ve 19 Kânûn-ı sâni 1318
SEYYİD NİZÂM
114
Yâ Hû
Ömrünü etme itlâfâkıl isen âlemde
Ezkâr-ı Hak'la dâim def eyle mâsivâyı
Vüs'atın elde ikenfart-ı mücâhedeyle
İfnâ-yı vücûd eylefehm eyleyip ukbâyı
Hâfız-ı Kur'ân idi işte bu tıfl-ı nev-res
Fermân-ı “irciî"den terk eyledi dünyâyı
Vâlidesi hasret ateşlerineyâkıp
Sundu ecel-i âkibet sahbây-ı....
Dedim fevtine ol-dem . târîh-ı cevher
Hâlid Efendi göçtü makâm etti me'vayı
Altımermerde Abdullah Ağa'nm mahdûmu
El-Fâtiha Fî 3 Şevvâl sene 1293
SEYYİD NİZÂM
113
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Karakulak-zâde Ahmed Efendi merhûmun
Dâmadı merhûm ve mağfûr
Eğinli İsmail Efendi'nin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 17 Zilkâde sene 1263
SEYYİD NİZÂM HZ. I 9 Q-Z
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
116
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Ricâl-i Devlet-i
Aliyyeden rütbe-i
Ûlâ ashabından
Konyâ Vilâyeti Defterdarı
Merhûm ve mağfur Ahmed
Muhtar Bey'in rûhuna
Fatiha
Fî 7Şa'ban sene 1325
SEYYİD NİZÂM
117
Tarîkat-ı
Aliyye-i Kadiriyye meşâyih-i kirâmîndan
Nisâ Hastahânesi Müdîri reşâdetlü
Şeyh Mustafa Sabri Efendi kerîme-i muhteremesi
Dervişe Mü'mine Hanım'm rûhuna Fatiha
Fî3 Cemâziyelevvel sene 1327
SEYYİD NİZÂM
118
Âh mine'l-mevt
Tıfl iken erişdi ol fidanın vâdesi
Ağlayıp kaldı geride pederi hem vâlidesi
Nûr-ı aynım bu idi hem ciğerim pâresi
Gitti elden kaldı dilde neyleyim âhyâresi
Nev-civânım uçdu cennet bağına
Firâkı kaldı vâlidesi canına
Şûrây-ı Devlet reîs-i esbak Kâmil Paşa
Hazretlerinin mühürdârı Mehmed Emîn
Efendi'nin kerîmesi İkbal Hanım rûhuna
SEYYİD NİZÂM
119
Hüve'l-Bâkî
Âh bir nevreste-i bâğ-ı cihânın âkıbet
Yine kıydı canına rahmet etmeyip aslâ felek
Emr-i Hakla hamlini nev-civânı vaz' eyleyip
Birbiri ardınca çekdiler cihândan el-etek
Ağaçkakan Müezzini Seyyîd Süleyman
Efendi'nin kerîmesi merhûme
Şerîfe Zelîha Şefîka Hanım
Rızâen lillâhi'l- Fâtiha
Fî 10 Şa'ban sene 1245
SEYYİD NİZÂM
120
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Âkıbet ey çarh-ı gaddâr bu nihâl-i tüzenin
Şâbbe-veş cismin türâb eyledin üftâdemin
Onsekizyaşında câm-ı mevti ile türâb eyleyip
Kalıb-ı bâlâ biçdik kefenden pîrehen
Ağaçkakan Müezzini Kaşıkçı Süleyman
Efendi'nin kerîmesi merhûme
Hatîce Hanım'm Rûhîçûn Fâtiha
Fî 15 Cemâziyelevvel sene 1240
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
124
SEYYİD NİZÂM
121
Hüve'l-Bâkî
Merhûm ve mağfûru'l-muhtâc
İlâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr
Ağaçkakan Müezzini
Kaşıkçı es-Seyyîd Süleyman
Efendi'nin rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1262
SEYYİD NİZÂM
122
Hû
Hazret-i pîr Efendimizin Post-
Nişîni el-Hâc TürâbîAli Baba bendelerinden
Mehmed Âtıf Bey'in mahdûmu üç yaşında olub
Vücûdu sıhhatte iken bir hafta mukaddem vefât
Edeceğini ve bu mahalli-i âlîye defn edin
Diye haber vererek mâh-ı mâteminyirmibirinci
Pazartesi günü irtihâl-i dâr-ı bekâ eden
Ali Rızâ Beyin kabr-i münevverleridir
5 Muharrem 1275 Pazartesi
SEYYİD NİZÂM
129
Hû
Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah
Duhter-i pâkArab-zâde Münîre Hanım'ı
Çeşm-i âlemden nihân etdi sihr-igenc-i harem
Pek zekiye nâzike bir hânım-ı hoş-gû idi
Kimseyi âzurde hatır etmemişdi subh u şâm
Kâdiriyyeden inâbet eyleyip her rûz-ı şeb
Zikr ile lezzet bulur idi 'alâ vafkı'l-merâm
Altısı Zilkâde mâhı eyledi azm-i bekâ
Rahmet eylesin rûhuna Mevlâ ilâyevmi'l-kıyâm
Bi'l-bedâhe cevherîn târîhin yazdı kalem
Cenneti Rabbim Münîre Hanım'a ede makâm
Sene 1287
Hüve'l-Bâkî
Sâbıkan ellibir bölüğün
Çorbacısı iken
Gözleri alîl
Olan merhûm
Ve mağfur İbrâhim
Ağa'nın Rûhîçûn
El-Fâtiha
FÎ27 Ramazan sene 1237
SEYYİD NİZÂM
123
Pâkize-i sıbyân-ı MîrAhmed Nazîf müsâfireten
Hemân dört aylık iken gitti
Dünyâdan bekâyâ nev-civân-ı pâkize Ahmed Nazîf
Eğinli Genç Ağa-zâde İsmaîl
Efendi hafîdi ve Cerrâh Halîl
Efendi'nin mahdûmu Ahmed Nazîf
Bey'in Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1262
SEYYİD NİZÂM
126
Hüve'l-Bâkî
Hekîmoğlu Ali Paşa
Dergâh-ı Şerîfi post-
Nişîni eş-Şeyh merhûm
Nasreddin Efendi'nin halîlesi
Şerîfe Habîbe Hâtun'un rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 13 Rebîulâhir sene 1282
SEYYİD NİZÂM
127
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı İsm-i A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Ağaçkakan Câmii Müezzini Hacı
Ahmed Efendi'nin vâlidesi Ayşe
Kuteyre Hanım rûhîçûn Fâtiha
Fî22 Şevvâl sene 1297
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
13»
[Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan]
[Be-hakkı İsm-i A'zam-ı nûr-ı Kur'ân]
[Gelip kabrim ziyaret eden ihvan]
Edeler rûhuma birfâtiha ihsan
Haşan Ağa'nın zevcesi
Merhûme ve mağfûrun lehâ
Şerîfe Fâtıma Hanımnn
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1263
SEYYİD NİZÂM
139
Hüve'l-Bâkî
Kudemây-ı vulât-ı kiram
Ve ecille-i memûrîn-i izâm-ı
Saltanat-ı Seniyyeden
Haleb Vâlî-i sâbıkı
Muhtâc-ı rahmet-i Rahman
Ve vâsıl -1 harem-saray-ı
Yezdan olan ÂrifPaşa
Merhûmun rûhuna Fatiha
Sene 1312
SEYYİD NİZÂM
190
Hak Dost
La ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah
Ecille-i ricâl-i saltanat-ı seniyyeden
Merhûm Sadullah Enverî Efendi'nin
Kerîmesi ve Vilâyet-i Bitlis Celîlesi
Valisi saâdetlü Ârif
Paşa hazretlerinin halîlesi
Muhibbe-i hândân-ı Ehl-i beyt merhûme
Ve mağfûrun lehâ Ayşe Hasîbe Hanım
Efendi'nin rûhîçûn rızâen
Lillâhi Teâlâ Fâtiha
Fî 6 Cemaziyessâni sene 1299
SEYYİD NİZÂM
191
Yâ Hû
Fahru's-sâdât hazret-i
Seyyîd Nizâmeddin kuddise sirruh
Hazretlerinin evlad-ı zükûrlarından
Postnişîn-i esbak
Merhûm ve mağfûrun leh es-Seyyîd
Eş-Şeyh Mehmed Necîb
Efendi'nin ve kâffe-i ehl-i
İmânın ervâhlarîçûn
El-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
193
Hüve'l-Bâkî
Ağaçkakan
Müezzini Seyyîd
Süleyman Efendi'nin kayın
Pederi Sandalcı
Merhûm es-Seyyid el-Hâc
Mehmed Ağa rûhîçûn
El-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
199
Yâ Allah Yâ Hû
Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah
Âh ile zâr kılarak tazeliğime doymadım
Çün ecel peymânesi dolmuş murâdım almadım
Hasretâ fânî cihânda tûl ömür sürmedim
Firkatâ takdîr bu imiş tâ ezelden bilmedim
Ecel-i kazaya uğrayan merhûm ve mağfûr
Derviş Ali Dede Rûhîçûn Fâtiha
Fî 15 Receb sene 1223
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
191
Yâ Hû
Bu hângâh-ı Şerîfin
Post-nişîni Seyyîd Nizâmî
-zâde merhûm es-Seyyîd eş-Şeyh Ali
Efendi'nin mahdûmları Seyyîd
Mehmed Lütfullah ve Hüseyin Nizâmeddin
Efendilerin kabr-i şerifleridir
Rûh-ı şeriflerîçûn el-Fâtiha
Lütfullah Efendi Fî24 Cemaziyelâhir sene 1296
Hüseyin Nizâmeddin Efendi 29 Zilkâde sene 1308
SEYYİD NİZÂM
199
Âh mine'l-mevt
Bir kuş idim uçtum yuvadan
Ecel ayırdı beni anadan babadan
Unutmayın bizi hayır duâdan
Şefâat ederim sizlere Hüdâdan
Haseki Nisâ Hastahanesi Müdîri
Reşâdetlü Şeyh Mustafa Mısrî Efendi'nin
Kerîmesi Fâtıma Mükerrem Hanım rûhuna Fâtiha
Fî 2 S af er sene 1321
SEYYİD NİZÂM
196
Âh mine'l-mevt
Ey felek bâğ-ı cihânın bana zindan eyledin
Goncamı aldın elimden dîdemi kan eyledin
Bağrıma basubyaturur iken sînemde câmm gibi
Serv-i kaddin pây edip zülf-i perîşân eyledin
Fevzi Bey'in mahdûmu Mustafa Fahri Bey rûhuna
Fâtiha
29 Muharrem sene 1306
SEYYİD NİZÂM
197
Hüve'l-Bâkî
Bu âlem bir müsafirhâne-igerdûn misâldir
Buna mihmân olanlar mâil-i semt u zevâldir
Ne hükmü var ki dünyânın hayâl ü hâbdan gayri
Gedâ vü şehriyâr denmez erince "irciî" emri
Erişti emr-i Hakk zevce-i Emîn Baba akdemce
Muammer olmadı bu Şemsi İkbal Hanım erince
Nasîbin tüketti hû diye madûde enfâsı
Çekildi giydi gitti rıhlete mahsûs libâsı
Sene 1299
SEYYİD NİZÂM
19»
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Fünûn-i hikmetin elbet
Medârı şart-ı sıhhattir
Ecel geldikde naks
Eyler kavânini Etıbbây-ı
Bahriye tabib miralaylarından
Mütekâid Ali Şefik Bey'in
Rûhuna Fâtiha
Mayıs sene 1309 Zilkâde sene 1310
SEYYİD NİZÂM
199
[Dilerim bakmaya Rabbimyüzümün karasına]
[Merhem-i rahmet ura ma'siyetimyarasına]
[Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid]
Giremez kimse Efendiyle kulun arasına
Merhûme Şerîfe Zekiyye
Hanım'm Rûhîçûn Fâtiha
Fî 5 Rebîulevvel sene 1295
SEYYİD NİZÂM HZ. I OQ7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ T/
SEYYİD NİZÂM
140
Hüve 'l-Hayyü 'I-Bâkî
Bunca demdir zar edip özler idim ben yârimi
Gayrılardan el çekip gözler idim cananımı
Lutfedüb bir gün diye kıla nasîb dîdârını
Çağırınca şad olup buldum fakîrullâhımı
Rütbe-i saniye ashabından esbak
Samsun Rusûmât Müdîri Mustafa
Âgâh Bey Efendi'nin Rûhîçûn lillâhi'l-Fâtiha
Fî 4 Rebîulevvel sene 1296
SEYYİD NİZÂM
141
Yâ Hak
Hamidiye Nisâ Hastahânesi
Müdîri ve Tarîkat-ı Kâdiriyye
Meşâyıhmdan reşâdetlü Mustafa
Mısrî Efendi'nin kerîmesi Emîne
Hatice Hanım'm rûhuna Fâtiha
Fî 26 Safer sene 1325
SEYYİD NİZÂM
142
Hüve 'l-Hayyü 'l-Bâkî
Lutfile meskenim kıl yâ Hüdâ bâğ-ı cinân
Bâzıyım emrine yâ Rabb eyledim teslîm-i cân
Âh nâ-murâdgittim cihândan ben bugün
Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân
Ey benim dertli halîlim ağlayub etme figân
Rûz-ı şeb hayır duâdan beni unutma hemân
Merhûm ve mağfur ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Mustafa
Râgıb Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 11 Rebîu'lâhir sene 1239
SEYYİD NİZÂM
148
Âh mine'l-mevt
Çün ecel geldi ona olmaz âmân
Cürmünü afv eyle yâ Rabbe'l-Mennân
Mağfiret kıl olmasun halim yâmân
Mazhar-ı nûr-ı şefâat kıl her zamân
Rıfat Paşa hazretlerinin
Halîlesi merhûme ve mağfurun lehâ
. Hanımın rûhuna Fâtiha
Fî Rebîulâhir sene 1303
SEYYİD NİZÂM
144
Hüve'l-Bâkî
Diyârbekirden nakl eyleyip şehr-i İstanbûl'a
Kitâbet ilmini kesb eyledim ömr-i şitâbımdan
Geçirdüm vaktimi gafletle pîr-i hûr nevsâl oldum
Diriğâ görmedim bir hayr âlemde şeybâdan
Cihânda ben dahî bir safvet-i şirin zeyyâr idim
Bulurdu neşe-i âlem güfte-i rengin hitâb-ı cihân
Beni davet edecek Rabb-i izzet cân-ı hâbımdan
Müntehî dosta varmayı fikr eyledim oldum
hicâbımdan
Çıkıp üçler bu güne söylesin târîh-i menkûtum
Beni mağfur ede Mevlâ günâh-ı bî-hesabımdan
Sene 1263
SEYYİD NİZÂM
145
Âh mine'l-firâk
Meşâhîr-i vüzerâdan Rıfat
Paşa hafîdi veÂmedî-i
Dîvân-ı Hümâyûn hulefâsmdan
Merhûm Osman Bey'in
Mahdûmu Şûrây-ı Devlet
Mülâzimlerindan Emîn
Bey'in rûhuna Fâtiha
Fî 3 Receb sene 1318
OOA I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
146
Küllü nefsin zâikatü'l-mevt
Hazine Nâzırı merhûm Emîn Efendi'nin
Mahdûmu ve Hâriciye Nâzırı Rıfat
Paşa'nm dâmâdı Âmedî-i Dîvân-ı
Hümâyûn hulefâsı mütehayyizânmdan
Merhûm Osman Râif Bey'in
Rûhîçûn rızâen lillâhi'l-Fâtiha
Çekip bir âh cansûz eyledim târihini tahrîr
Ede Osman Beyi Allah mükerrem bezm-i ukbâda
Sene 1309
SEYYİD NİZÂM
147
Yâ Hû
Sarrâc el-HâcAhmed
Efendi'nin zevcesi
Merhûme ve mağfûrun lehâ
Ayşe Hanım'm Rûhîçûn
Rızâen lillâhi'l-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
148
Allah Bâkî
Cennet-mekân firdevs-i âşiyân
Esmâ Sultan aliyyetü'ş-şân
Hazretlerinin kalfalarından
Eshâm Muhasebecisi sâbık
Rızâ Bey'in halîlesi muhibbe-i sâdât-ı
Fahrü'l-muhadderât merhûme ve mağfûretün lehâ
Sâmidil Hanım'm kâffe-i ehl-i
imanın ervâhiçün el-Fâtiha
Fî 11 Rebiülevvel sene 1303 Yevm-i Cuma
SEYYİD NİZÂM
149
Hüve'l-Bâkî
Merhûm Kahraman Ağa-zâde
Merhûm ve mağfûru'l-muhtâc
ilâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr
Sarrâc el-Hâc Ahmed
Muhtar Efendi'nin rûhîçûn
Rızâen lillâhi Teâle'l-Fâtiha
Sene 1299
SEYYİD NİZÂM
150
Hüve'l-Hayyu lâ Yemût
Muhibb-i hânedân-ı
Ehl-i beytden ve mülgâ
Dîvân-ı Muhasebât-ı
Mâliye azasından
Merhûm ve mağfûrun leh
Ali Rıza Bey'in ruhu
Şâd u handân ola
Fâtiha
Fî 5 Şa'ban sene 1313 Yevm-i Pazartesi
SEYYİD NİZÂM
151
Hüve'l-Bâkî
Bu bâğ-ı cihânın gülü ve vâlidemin sevgili
Bir bülbülü ve nâmım Mehmed Ali olub ve henüz
Altı yaşında olduğum halde nâgehân
Murg-i rûhum tayârân ve bâğ-ı cinânîseyrân
Ve vâlidemi hayran ve giryân eyledi
Fa'tebirûyâ uli'l-iz'ân
Sene 1311
SEYYİD NİZÂM
152
Hüve'l-Bâkî
Dilerim bakmaya Rabbimyüzümün karasına
Merhem-i şevkat vura ma'siy etim yarasına
Kereminden ne kadar mücrim isem kesmem ümid
SEYYİD NİZÂM
158
Allah Bâkî
Cennet-mekân Esmâ Sultan
Aliyyetü'ş-şân hazretlerinin
Kalfalarından Elbisehane
Başkâtibi müteveffâ Râif
Bey'in halîlesi merhûme
Ve mağfûrun lehâ Nevnâkper
Hanım'm rûhuna Fâtiha
Fî 12 Receb sene 1313
SEYYİD NİZÂM HZ. I OOO
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1
SEYYİD NİZÂM
134
Hüve'l-Bâkî
Merhûme ve mağfûre
Zeliha Hâtûn rûhuna
Fatiha
Sene 1208
SEYYİD NİZÂM
133
Genç iken gitti cihândan bu levend-i kâmran
Gam-ı firakıyla bıraktı vâlideynin el-aman
On sekiz sâle reşide olmuş iken sinni henüz
Nahl-ı cismin hâke saldı bu nûr-ı fidanı
Düşdüler mâtem-i hicre dâder u hemşiresi
Firkatte mazhar-ı sabr-i cemîl etsin Cenâb-ı Müsteân
Elvedâ dedi bu fenayâ Ahmed Refik
Eyleye Hak kabrini dâim mutaf-ı kudsiyyân
Târîh-i fevtini yazdı Ârifâ Allah ederek
Kılsın Hak bu civâna hem mekânı âşiyân
Fi 11 Receb sene 1305
SEYYİD NİZÂM
136
Hüve'l-Bâkî
Rıf'at Paşa-zâde
RaûfBey'in
Mahdûmu Ali
Bey'in rûhîçûn
El-Fâtiha
Sene 1293
SEYYİD NİZÂM
137
Âh mine'l-mevt
Mâderin hem pederin kurretü'l-aynı nev-mâh
Tıfl hem sâlim iken ayırdı âgah hem âlem
Ne sebep uğradı tâ ki bir hummâ-yı muhrika
Bağına aldı ve durdu ceddi Rıfat Paşa
Hûriyân bir yâd ile yazdı tamam târihi bin
İki yüz seksen dokuzda Fâtıma Hanım öldü vâh
Ahmed Bey kerîmesi rûhîçûn Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
138
Allah Hû
Meclis-i Vâlâ Reîs-i esbakı
Rıfat Paşa merhûmun
Halîleleri el-Hâce Emîne İsmet
Hanım'ın rûhîçûn Fâtiha
Fi 6 Zilhicce sene 1288 Perşembe
SEYYİD NİZÂM
139
Âh mine'l-mevt
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Nazif Efendi'nin haremi
Merhûme Hafize Hanım'ın
Rûhîçûn el-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
160
Hezârân-ı hayfkîm mîr-i Mehmed Rüşdi dânâ
Cihândan el çekip Fîrdevs-i Adn'e intikal etti
Besâletiyle mahallî bir kerîmü'l-hulk idi el-hak
Ki elli üç yaşında "irciî" emrine imtisâl etti
Eviddâ ve ehibbâsı içün tekeddür eyleyip Hüdâ
Yetimzâr ve bî-kes terk-i evlâd u lyâl etti
Hazâkatla fünûn-ı baytarîde ferd idi şebâbî
Ki memûr olduğu hizmette izhâr-ı kemâl etti
Behişt-i câvidânîde İlahîzî-hayât olsun
Hayâtında bu merhûn emr-i hayra vakf-ı hâl etti
Sirişk-i hüzn ile Hâtif dedi fevtinde târîhin
Mehmed Rüşdü Bey dünyâdan efsûs irtihal etdi
Sene 1322
300
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
161
Yâ Hû
Yine bir vak'a -i cansûz u tahammül fersâ
Dil-iyârânı dû-nîm eyledi bu esnada
Dest-i bî-medâr ecel hayf Raûf Paşa'nın
Haremin ömr-igirân-kadrini verdi bâda
Bir vezîr ibn vezîr idi ki misli nâdir
Nice mümkün bu mezâyâ ola her paşâda
Nücebâdan idi amma şeref-i zâtisi
Şeref-i asi ilefahr eylemeden âzâde
0 kadar hüsn-i saffât ile mahâllî idi kîm
Dostları olmuş idi ülfetine dil-dâre
Gitti yüz sürmeye dergâh-ı Hüdâyâ o...
Mazhar-ı rahmet olur mahkeme-i kübrâda
Cest-cû eyler iken fevtine târîh-i münîf
Dökerekgözyâşı ol rûz-ı hemûm-ı efzâda
Söyledim tahta-ı tabûta süvvâr oldukda
Râh-ı ukbâyâ revân oldu Raûf Paşa da
Fî 25 Safer sene 1301
SEYYİD NİZÂM
163
Yâ Dâim
Rahmetullahi aleyh el-Hâc Mehmed Mîr âh
Mâtem-i fevti karagün oldu ahbâba bir dem
Çün Kömürcü Paşa nâmıyla bilinmiş pîr-i hâk
Nûr ola kabri ocağ-ı neslinin sönmeye hem
Kıymet et yâ Rabb Şarâb-ı kevseri zemzemi
Cennetü'l-me'vâ olsun rûhuna beytü'l-haram
Hak Mehmed Bey'e küsün naîmi
24 Cemâziyelevvel sene 1286
SEYYİD NİZÂM
163
Hüve'l-Bâkî
Vüzerây-ı izâmdan
Meclis-i İdâre reîs-i esbakı
Merhûm Rıfat Paşa-zâde
Bahriye Nezâreti
Celîlesi Erkân-ı Harb
Dâiresi azasından
İken irtihâl-i dâr-ı bekâ
Eyleyen merhûm ve mağfûr
Mehmed Said Bey'in rûhîçûn lillâhi'l-
Fâtiha
Fî 11 Muharrem sene 1320 ve
FÎ29 Mart sene!319
SEYYİD NİZÂM
161
Alâmetten murad olan bir duâdır
Bugün bana ise yarın sanadır
Merhûm Çiftcibaşı el-Hâc
Osman Ağa Rûhîçûn
El-Fâtiha
Şenel 192
SEYYİD NİZÂM
163
Hû
Mâliye Hâzinesi Da'vâ
Vekîli Rahmi Efendi
Ve kerîmeleri Fahriye ve Ulviye
Hanımların kabirleridir
Cenâb-ı Hakğarîk-i
Rahmet buyursun
Rahmi Efendi senesi 1248
Fahriye Hanım senesi 1225
Ulviye Hanım senesi 1218
SEYYİD NİZÂM
166
Hüve'l Bâkî
Merhûm ve mağfûr....
El-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
167
Hû
Fenâdan bekâyâ eyledi rıhlet
Hak ede kabrini ravza-i cennet
Evkaf-ı Hümâyûn hazine-i behiyyesi
Ruznâmçe Odası Halîfesi
Mütehayyizânından el-Hâc Salih
Efendi'nin halîlesi merhûme ve mağfûre
Ayşe Sıddîka Hanım'ın rûhuna
Fâtiha
Fî 11 Cemâziyelevvel sene 1288
SEYYİD NİZÂM HZ. I Tn 1
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ uı
SEYYİD NİZÂM
168
Hû
Ricâl-i Devlet-i Aliyyeden
Hicaz Vilâyeti Defterdarı
Saadetlû Veysî Efendi'nin
Kayınvâlidesi tarîkat-ı
Aliyye muhibbânırıdan merhûme
Ve mağfûrun lehâ Fâtımatü'z-Zehra
Hanım'm Rûhîçûn Fatiha
Fî 9 Rebîulevvel sene 1291
SEYYİD NİZÂM
169
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Tarîkat-ı Aliyye-i Halvetiyye
Fukarâsından Evkâf-ı Hümâyûn
Hazine-i Celîlesinde ve Evâmir Kalemi
Mümeyyizi merhûm ve mağfûr
El-Hâc Ahmed Safvetî
Efendi'nin rûh-ı şerîfîçûn
El-Fâtiha
Fî 16 Zilhicce sene 1299
SEYYİD NİZÂM
176
Hû
Mâliye Hazînesi Da'vâ
Vekili Rahmi Efendi'nin
Mahdûmuyirmi
Üçyaşmda
İrtihal eden Midhat
Bey'in kabridir
Sene 1325
SEYYİD NİZÂM
in
Hüve'l-Bâkî
Tarîkat-ı Aliyye-i Eşrefiyyeden
Ve Hazret-i Pîr Yusuf Sünbül
Sinan Efendi'nin kayınpederi
Eş-Şeyh Hamdullah Efendi'nin
Halîlesi Dervîşe Azîme
Hanım'm rûhîçûn Fâtiha
Fî 12 Zilhicce sene 1283
SEYYİD NİZÂM
172
Hüve'l-Bâkî
Esbak Alâiye Kaymakâmı
Merhûm ve mağfûr ilâ
Rahmeti Rabbihi'l-Gafûr Süleyman
Ağa'nm Rûhîçûn
Rızâen lillâhi Teâle'l-Fâtiha
Fî 4 Safer sene 1290
SEYYİD NİZÂM
173
Hüve'l-Bâkî
Lutfile meskenim kıl yâ Hüdâ bâğ-ı cinân
Bâzıyım emrine yâ Rabb eyledim teslîm-i cân
Aldım dünyâ murâdım nâ-murâd oldum bugün
Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân
Muhâsebeden merhûm ve mağfûr ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Ahmed Besîm
Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha Sene 1287
■zr IO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
174
Hüve'l-Bâkî
Hâssa-i Ordûy-ı Hümâyûnu
Sınıf-ı Piyâde Altıncı Alayı
Mukayyidliğinden mütekâid
Kudâttan es-Seyyîd HâfızAli
Şükrü Efendi'nin rûhuna Fâtiha
Fî 28 Safer sene 1289
SEYYİD NİZÂM
173
Yâ Hû
Asâkîr-i Şâhâne kaymakamlarından
Müteveffâ Ali Bey'in zevcesi ve Defterhâne
Evrak Odası hulefâsmdan
Hamdi Süreyyâ Bey'in vâlidesi
Fâtımatü'z-Zehrâ Hanım'm rûhîçûn
Ve kâffe-i ehl-i imân ervâhma
Rızâen lillâhi'l-Fâtiha
Fî 10 Muharrem sene 1293
SEYYİD NİZÂM
176
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Hâssa-ı Orduy-ı Hümâyûnu
Ve Redif ikinci Alayın İkinci Tabur
Binbaşısı Sâlim Efendi'nin halîlesi
Ve Nizâmiye Sanâyi Alay kâtibi
Mustafa Efendi'nin vâlidesi
Merhûme Hafîze Hanım'm rûhîçûn
Rızâen lillâhi Teâle'l- Fâtiha
Fî 5 Şevvâl sene 1288
SEYYİD NİZÂM
177
Yâ Hû
Balıkesir Redîf
Binbaşısı Hacı Mehmed Sâlim
Bey'in mahdûmu ve İkinci
Ordû-yu Hümâyûn Piyâde
İkinci Alayı alay
Emîni Mustafa İzzet
Bey'in Rûhîçûn el-Fâtiha
3 Cemâziyelevvel sene 1291
SEYYİD NİZÂM
178
Hüve'l-Hayyü lâ Yemût
Sâbıkan Mekke-i Mükerreme Kadısı
Kengirili-zâde damadı Mahmud Paşa
Mahkemesi ketebesinden el-Hâc Hâfız
Tevfik Efendi kerîmesi ve Alay
Emîni Sâlim Efendi gelini
Hamile ve on dokuz yaşında
Olup zevcine hasret olduğu
Halde illet-i mündefiadan
Müteveffiye olan Rukiyye Şâhsene
Hanım'm rûhuna el-Fâtiha
Fî 12 Rebîulevvel sene 1282
SEYYİD NİZÂM
179
Merhûm ve mağfûr
Dervîş Murad
Rûhuna Fâtiha
Sene 1191
SEYYİD NİZÂM
180
Yâ Hû
Balıkesir Redif Binbaşılığından
Mütekâid Şehremânet-i celîlesi
Baytar Müfettişi Mîralay
Haydar Bey Efendi'nin
Pederi Hacı Mehmed Salim Bey'in
Rûhîçûn el-Fâtiha
22 Safer sene 1306 15.... 1304
Yevm-i Cumartesi
SEYYİD NİZÂM HZ. I
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
ısı
Hüve'l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyaret eden ihvan
Edeler rûhuma bir fatiha ihsan
Merhûm ve mağfûr ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Çadırcılar
Kethüdâsı el-Hâc Ahmed
Ağa'nın rûhîçûn
Ve kâffe-i ehl-i îmânın
Ervâhlarîçûn rızâen lillâhi
Teâle'l-Fâtiha
Fî20 Şa'bân sene 1316
SEYYİD NİZÂM
182
Hüve'l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam-ı nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma birfâtiha ihsân
Çadırcılar Kethüdâsı el-Hâc
Ahmed Ağa'nın hemşîresi Fâtıma
Zehrâ Hanım'ın rûhuna Fâtiha
Fî 11 Muharrem sene 1314
SEYYİD NİZÂM
188
Âh mine>l-mevt
Bende-i âl-i abâ Tahsin Efendi nâzenîni
Eyleyip terk vâlidesi hemdem gördün nihân
Hançer-i dest-i felek kıldı şehîde âkibet
Pister-i gamdaydı sâl titreyip âh u figân
Ah kîm bir gonca-i nev-restesinden ayrılub
Andelîb-i bâğ-ı cennet oldu ol rûh-ı revân
Zevci ile duhteri olsun muammer dâimâ
Ruh-ı pâkin şâd ede Allah bi-hakkı hanedân
Kemterî-i âl-i abâ dedi hulûs-u kalb ile
İşte târîh ola Fıtnat Hanım'a me'vây-ı cinân
Sene 1293
SEYYİD NİZÂM
181
Lâ halâse mine'l-mevt
Gençliğinde câm-ı mevti içdi gitti cennete
İrciî emriyle âhir vâsıl oldu rahmete
Ömrünü hasr-i ibâdât eyledi rûz-ı leyâl
Son nefeste kıldı zikrullah ile hatm-i makâl
Zevcine sabr-ı cemil ihsân ede Rabbü'l-ıbâd
Güçgelür etmek tahammül-i iftirâk u hasrete
Eyleyip mâtemle Mahmûdyazdı bu târîhi
Rahmet olsun Adalet'in rûhuna eyzü'l-Celâl
Hâssa Nizâmiye üçüncü alayın dördüncü taburunun
İkinci bölük Mülâzim-i Evveli Mahmûd
Efendi'nin haremi . Hanım rûhuna Fâtiha
Fî 3 Muharrem sene 1315 Fî 13 Mayıs sene 1313
SEYYİD NİZÂM
183
Hûriye Hanım o hurî-i behişt
Kıyâmazkenyüzüne bakmağa âdem-i cenâna
Telh-kâm etti leyyin-i?sâhir zehrâb-ı ecel
Kıldı onaltıyaşında sefer-i râh-ı bekâ
Bir yıl evvel götürüp dehre bir evlad dirîğ
Elem-i fevti ile etti vücûdun ifnâ
Vâlideynin kıla Hakkecr-i cürmüyle mazhâr
Eyleyip zâtını hembezm-i cenâb-ı Zehrâ
Karalar giydi yazarken kalemim târîhin
Hûriye Hanım'a Hak ede Naîm'i me'vâ
Fî4 . Sene 1290
SEYYİD NİZÂM
186
Silâhdâr çavuşlarından
Mahmûd Çavuş Ağa'nın
Oğlu merhûm Seyyîd
Mahmûd Hamdi rûhuna
Fâtiha Gurre-i S af er sene 1202
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
187
Silâhdâr çavuşlarından
Mahmûd Çavuş Ağa'nın
Kerîmesi nev-civân
Giden merhûme
Şerîfe Fâtıma
Molla rûhuna
Fâtiha
Fî 22 S af er sene 1202
SEYYİD NİZÂM
188
Hüve'l-Bâkî
Yâ İlâhî ol mübârek ism-i pâkin izzeti
Hem Rasûlün Fahr-iÂlem Şâh-ı kevneyn hürmeti
Eyle kabrim ravza-ı cennet yâ ilâhe'l-âlemîn
Gece gündüz eylesinler hûr u gılmân hıdmeti
Merhûm ve mağfûrun leh Hasekili
Simkeş Mehmed Ağa'nın rûhîçûn
Rızâen lillâhi Teâle'l-Fâtiha
Fî Gurre-i Muharrem sene 1294
SEYYİD NİZÂM
189
Âh mine'l-mevt
Hey meded bulunmadı ecelinin çâresi
Genç yaşında tekmîl etmiş meğer kîm vâdesi
Nice ruhânî ve cismânîyle tedrîs ettiler
Gelse Lokman neylesün dolmuş ecel peymânesi
Haseki civarında Havvâf İsmail
Efendi'nin zevcesi Emîne İkbâl
Hanım'ın rûhuna Fâtiha
Gurre-i Safer sene 1298
SEYYİD NİZÂM
190
Sadr-ı âzam Müsteşarı
Muavini atûfetlü İsmet
Bey'in câriyesi merhûme
Ve mağfûrun lehâ Ayşe
Hanım'ın rûhîçûn Fâtiha
Fî Gurre-i Zilkâde sene 1288
SEYYİD NİZÂM
191
Haseki'de Simkeş Mehmed Ağa'nın
Zevcesi Çantalı Ebe Hatice Hanım'ın
Rûhuna Fâtiha
Fî 15 Safer sene 1293
SEYYİD NİZÂM
192
Merhûm ve mağfûr
El-muhtâc ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr sâbık
Mücellidler Kethüdâsı
Ahmed Şâkir Efendi'nin
Rûhîçûn Fâtiha
Sene 1282
SEYYİD NİZÂM
198
[taş çok silik olduğu için okunamıyor]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
ım
Fatiha
Merhûme Emîne
Hanım'm rûhuna
1175
SEYYİD NİZÂM
195
Hüve'l-Bâkî
Âh sad âh oldu zayi bir civan
Ol idi hem namı Paşa'yâ hafîd
Keser cam ismetîçün ânm
Bezm-i hile tarh edüb birkaç pelîd
Kıydılar ram olmayınca canına
Oldular hemîşe ceyş-i Yezîd
Ede mazlûmu bi-hakkı sıbt-ı pak
Hûr ile hembezm u dem Rabb-i Mecîd
Düştü âlâma duyan târîhini
Gene iken vâh oldu Rif'at Bey şehîd
Şevval sene 1308
Yevm-i Pazar
SEYYİD NİZÂM
196
Âh mine'l-mevt
Nûr-ı aynım bu idi hem ciğerim pâresi
Gitti elden dilde kaldı âhyâresi
Merhûm Rıfat Paşa-zâde Saîd
Bey Efendi'nin kerîmesi Hatice
Hanım'm rûhîçûn rızâen lillâhi Fâtiha
Fî 15 Ramazan sene 1290
SEYYİD NİZÂM
197
Şalcızâde Mehmed Efendi'nin
Mahdûmu merhûm ve mağfur cennet-mekân
Fîrdevs-i âşiyân Şerif İbrahim Besîm
Efendi'nin rûhuna Fâtiha
Fî28 Ramazan sene 1258
SEYYİD NİZÂM
198
Hû
Âmedî-i Dîvân-ı Hümâyûn
Hulefâsmdan Ziyâ Bey'in
Kerîmesi ma'sûme Hatice
Nezîhe Hanımın merkadidir
FÎ28
SEYYİD NİZÂM
199
Âh mine'l-mevt
Merhûm Rıfat Paşa'nm mahdûmu
Mehmed Saîd Bey'in zevcesi Cemîle
Hanım'm cariyesi merhûme
Bülbülsezâ Kalfa'nm rûhuna
El-Fâtiha
Sene 1292
SEYYİD NİZÂM
300
Oğlu merhûm Osman
Efendi'nin halîlesi
Merhûme Ayşe Sıddîka
Hanım'm rûhuna el-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
301
Gençliğinde kıydı Seyfûr Hanım'a ecel-i seyf
Çâre yok herkes eder âlemden âhir keff-üyed
Maden-i hayr u mürüvvet Hazret-i Zeyneb Hanım
İttihâz etmiş idi lutf eyleyip Ebâ Veled
Rûy-ı âl-i soldu açılmaksızın ol goncanın
Berk u bâr ömrünü kesdi felek edüb hased
Fevtine hüzn ile bu târîhi inşâd ettiler
Adn'i me'vâ ede Seyfûr Hanım'a Hayy ebed
Sene 1288
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
303
Merhûm ve mağfûr
Çuhâdar Mehmed
Mustafa rûhuna Fâtiha
Fî 18 Rebîülâhir sene 1109
SEYYİD NİZÂM
309
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Kudemây-ı Vüzerây-ı saltanat-ı
Seniyyeden esbak Üsküb Vilâyet-i
Celîlesi Vâlisi Leskofçalı Şehsuvar
Paşa-zâde es-Seyyîd el-Hâc
İsmail Paşa rûhîçûn el-Fâtiha
Fî21 Receb sene 1288
SEYYİD NİZÂM
304
Âh kîm bî-çâre bu Osman Bey
Genç iken ukbâyâ gitti el-hazer
Hayfnâil olmadı âmâline
Böyle etti çâre yok sun-ı kader
Sanma buna nicelere ğadr eder
Böyledir âyin-i dehr-i derbeder
Zâtı seyr ettiklerinden idi âh
Yani Yusuf Paşa-zâde perker-i
Askerîde Miralay olmuş idi
Âkibet etti felek onu heder
Rûhu pervâz eyledikçe fi'l-Cinân
Akrabası görmesün asla keder
Binfedâyı ser eder târîh içün
Eyledi ukbâyâ Osman Bey sefer
Sene 1264
SEYYİD NİZÂM
305
Âh mine'l-mevt
Sîrozî Yusuf Paşa
-zâde müteveffâ Osman Bey'in
Mahdûmu cennet-mekân huld-i âşiyân
Es-Seyyîd Ali Rıza Bey'in
Rûhîçûn rızâen lillâhi'l-Fâtiha
Fî 16 S af er sene 1271
SEYYİD NİZÂM
306
Rahmetullâhi Teâlâ
Alâ sâhib-i hâza'l-kabr
Müneccim-i sânî-i hazret-i şehriyârî
Merhûm el-muhtâc ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Torak Paşa
-zâde İbrahim Bey Efendi'nin
Rûhîçûn lillâhi'l-Fâtiha
Fî 5 Cemaziyelâhir sene 1248
Sevvedehu'l-müznib eş-Şeyh Râşid Mehmed
SEYYİD NİZÂM
307
Yâ hazret-i Sultanü'l-evliyâ
Bâzu'l-eş[h]eb Abdülkâdir Geylânî
Kaddesallahü sirrahü'l-Azîz
Sudûr-ı ızâmdan Reîsü'l-etıbbâ-yı
Pâdişâhî Ebu'l-fezâil
Ve'l-meâlî merhûm el-Hâc
Mustafa Behçet Efendi
Kerîmesi ecille-i ricâl-i
Devlet-i Aliyyeden esbak Bahriye
Müsteşarı müteveffâ Râsih
Efendi'nin halîle-i muhteremesi
Fâtıma Nebîhe Hanım el-Kâdirî
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fîll Şevvâl sene 1291
SEYYİD NİZÂM
308
El-Bâkî Hû
Lâ ilâhe illallah
Muhammedun Resûlullah
"Küllü men aleyhâ fâninin veyebkâ vechü
Rabbike zü'l-celâli ve'l-ikrâm"
Seyyîd Nizâmî-zâde es-Seyyîd
Eş-Şeyh Ahmed Mürtezâ
Kuddise sirrahu
Fî 5 Rebîulevvel sene 1077
Tamîrâtı 1289
SEYYİD NİZÂM HZ. I *r»7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ u/
SEYYİD NİZÂM
309
Hüve'l-Hayyu Lâ Yemût
Fâtımatü'z-Zehrâ Hanım'm
Kerîmesi merhûme Hatîce
Adviye Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha
8 Cemaziyelâhir sene 1280
SEYYİD NİZÂM
310
Âh
Asâkîr-i Şâhâne Kol
Ağalarından Osman Efendi'nin
Kerîmesi Hatice Hanım'm
Rûhîçûn rızâ
en Lillâhi Teâle'l-Fâtiha
Fî 15 Receb sene 1308
SEYYİD NİZÂM
311
Âh mine'l-mevt
Yürü ey bî-vefâ dünyâ seninle elvedâ olsun
İşi cevr-î cefâ dünyâ seninle elvedâ olsun
Kesr kıl cürmümü afv etAdn bana makam olsun
Ârif Efendi'nin harem-i muhteremi merhûme
Emîne Hanım'm Rûhîçûn el-Fâtiha
22 Şevvâl sene 1299
SEYYİD NİZÂM
313
SEYYİD NİZÂM
319
Âh
Maliye hâzinesi
Ketebesinden Ali
Rızâ Efendi'nin
Kerîmesi Fâtıma Şeref
Hanım'm rûhîçûn Fâtiha
Sene 1289
SEYYİD NİZÂM
314
Fâtiha
Merhûme
Şerîfe Hadîce
Monla rûhuna
Sene 1184
Âh mine'l-mevt
Câm-ıfânus kıldı ved'a
Çam Hüseyin Bey-zâde meşhûr-ı benâm
Ya'ni İdris Bey Çapa merhûm kîm
Eyledi Firdevs-i âlâyı makâm
Bu cihânda doymadan gençliğine
Defter-i ömrü heman buldı hitâm
Çıktı zindân-ı fenâdan şitâb edip
Çünki ruz-nâk hayal oldu tâm
Eyledi Gavs-ı Na'îm cennete
Bâ-nidâ-yı irci'ü'l-Enâm
. eylesün
Server-i âlî ashâb-ı ikrâm
[taşın buradan sonrası kırıktır]
SEYYİD NİZÂM
313
Âkıbet olsun gerekdir sen de muhtâc âlemde
Oku bir Fâtiha bahşeyleye kardeşine
Girmeye benimle ol oldu le-hûmal
Yerin idüb toğrağa oldu başımdan âşinâ
Hakk-ı rızâ tamire bir nişân mezarım taşma
Sultân Mehmed Fâtih hazretlerinin
Topçubaşısı EsadAğa ibni Berrî
Sene 978 tamir sene 1260
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
316
SEYYİD NİZÂM
Meclis-i âliye
A'zâsmdan ve rütbe-i
Ûlâ smıf-ı evveli
Ricâlinden merhûm
İsmâilZekâ Efendi'nin
Rûhîçûn Fâtiha
FÎ29 Cemzaiye'l-evvel sene 1314
FÎ24.. sene 1313
331
Merhûm ve mağfûr
Sabri Ahmed oğlu
.... Hüseyin
Ağa'nm...
Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
SEYYİD NİZÂM
317
333
Âh
Kâtibi Seyyid Emîn Efendi'nin
Vâlidesi merhûme Şerîfe Nefîse
Hanım'm rûhîçûn Fâtiha
Fî 15 Receb sene 1255
Bir kuş idim uçtum yuvadan
Ecel ayırdı beni ana ile babadan
İdâre-i mahsûsada Reşîd Efendi'nin
Mahdûmu Haşan Muhyiddîn
Efendi'nin rûhîçûn Fâtiha
FÎ22 Receb sene 1304
SEYYİD NİZÂM
318
SEYYİD NİZÂM
339
Hâlâ Seyyid Nizâm
Türbedârı Seyyid Mehmed
Necîb Efendi'nin kerîmesi
Merhûme Şerîfe Fâtıma
Hanım rûhuna Fâtiha
Fî 12 Şa'ban sene 1230
Kerîmesi merhûme Şerîfe Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha 27 Ramazan sene 1241
SEYYİD NİZÂM
334
SEYYİD NİZÂM
319
.... Kilerci başı
Hüve'l-Bâkî
Merhûm Ser-esirci Başı
Zâdesi Mehmed Ârif
Ağa'nm zevcesi merhûme
Ümmü Gülsüm Hatun
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1290
Merhûm el-hac Mehmed
Ağa rûhuna Fâtiha
Sene 1206
SEYYİD NİZÂM
339
Hû
SEYYİD NİZÂM
330
Halîlzâde Mehmed Gâlib Efendi'nin
Kerîme-i muhteremesi
Fatma Naciyye Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Tarîkat-ı.... kabr-i latifidir
Fî 8 Rebiülevvel sene 1267
10 Muharrem sene 1272
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
226
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan
Be-hakkı Arş-ı A'zam nûr-ı Kur’an
Gelip kabrim ziyaret eden ihvan
Edeler rûhuma bir Fâtiha ihsân
Asâkir-i Nizâmiyye . Hastahanesinden
Cerrâh . Efendi'nin vâlidesi
Merhûme ve mağfûre Ümmü Gülsüm
Hanım'm rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 3 Şevval sene 1260
SEYYİD NİZÂM
227
Âh mine'l-mevt
Meclis-i maliye a'zâ-yı
Kirâmîndan ve rütbe-i ûlâ sınıf-ı
Evvel ricalinden merhûm
İsmail Zekâ Efendi'nin
Halîlesi Fâtıma Zekiyye
Hanım'm rûhuna Fâtiha
Muharrem sene 1325
SEYYİD NİZÂM
229
Hüve 'l-Hayyu 'l-Bâkî
Bir civân mesken eyledi rıhlet
Hakk ede kabrini ravza-i cennet
Haseki Câmi kurbünde
Derviş Ağa'nın halîlesi
Merhûme ve mağfurun lehâ
Fâtıma Hanım rûhîçûn
Rızaenlillâh el-Fâtiha
F3i 11 Rebîülâhir sene 1242
SEYYİD NİZÂM
230
Fenâdan bekâya eyledi rıhlet
Hakk ede kabrini ravza-i cennet
Merhûm ve mağfur
Hacı . Ağa'nm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1322
SEYYİD NİZÂM
22H
Bâkî
Bir kuş idim uçtum yuvadan
Ecel ayırdı beni anadan babadan
Efendim okumadan geçmen buradan
Şefâat ederim size Huda'dan
Seyyid Nizâm-zâde es-seyyid eş-Şeyh
Muhammed Necîb Efendi'nin mahdûmu
Merhûm Seyyid İsmâil Efendi'nin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1203
SEYYİD NİZÂM
231
Sâdât-ı kirâmdan Cenâb-ı hazret-i Seyyid Nizâmeddîn
Efendi'mizin sülâle-i tâhiratından ve Üsküdar'da
İnadiye'de kâin Bandırmavîkutbü'l-ârifîn es-seyyid
Eş-şeyh Yusuf Efendi dergâh-ı şerîfi şeyhi es-seyyid
Muhammed Fahreddîn Edendi'nin halîle-i
muhteremeleri
Merhûme ve mağfûrun lehâ ilâ rahmeti rabbih'il-Ğafûr
Şerîfe Aişe Sıddıka Hanım'm rûh-ı şerîfiçûn
Rizâenlillâh el-Fâtiha
Fî23 Receb sene 1262
Tin I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
* ^
SEYYİD NİZÂM
232
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir Fâtiha ihsân
Merhûm ve mağfûr Kaçıkçı İbrâhîm
Efendi'nin rûhîçûn Fâtiha
Fî 9 Rebiülevvelyevm-i Cuma sene 1300
SEYYİD NİZÂM
233
Âhfirâk
Emr-i Hak'dır ey peder mevtimle hiç yanıp yakılma
Asla ağlama bufenâdır kimseye olmaz mekân
Bâkî Allah ğayrıya el bağlama
Tarîk-i nakşibendiyü'l-kadîrî
Kuddise sırrıhu fukarâsından....
Haşan Efendi'nin mahdûmu Hüseyin
Fahreddîn Efendi'nin rûhîçûn Fâtiha
5 Muharremülharem Çarşamba sene 1322
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
311
SEYYİD NİZÂM
884
Hüve'l-Bâkî
Sabıka elli birinci bölüğün
Çorbacısı iken
Gözleri alîl
Olan merhûm
Ve mağfur İbrâhîm
Ağanın rûhîçûn
El-Fâtiha fi27 Ramazan sene 1247
SEYYİD NİZÂM
288
Küllü Nefsin Zâikatü'l-Mevt
Sadr-ı esbak merhûm Ziya Paşa'nın
Emekdârlarından olup ber-muktezâ-yı
Şîve-i takdîr-i İlâhi irtihâl-i dâr-ı bekâ eden
Merhûm ve mağfûr el-muhtâc
Mûsâ Ağa'nın rûhîçûn
Rızâenlillâh el-Fâtiha
Fi 11 Ramazan sene 1259
SEYYİD NİZÂM
288
Fenadan bekaya eyledi rıhlet
Hakk ede kabrini ravza-i cennet
Merhûm ve mağfûr
Pabuç derviş
Es-Seyyid Hüseyin
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1248
SEYYİD NİZÂM
287
Hüve'l-Bâkî
Davud Paşa mahallesinde sâkin
Sultan çeşmesinde mücâvir
Haşan Ağa'nm zevcesi merhûme
Ve mağfûrun leha Şerife Fâtıma Hanım'm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Fî Gurre-i safer 1288
SEYYİD NİZÂM
288
Çıkdım dağ başına sahrâya hâcet kalmadı
İçdim ecel şerbetin Lokmân'a hâcet kalmadı
Yaralarım hep onuldu cerrâha hâcet kalmadı
Yapıldı cennetim sarayı mi'mâra hâcet kalmadı
Vâlidem pederim ağlar ciğerin dağlar
Yağcı Ârif Efendi'nin mahdûmu
Merhûm Hüseyin Efendi'nin
Rûhîçûn el-Fâtiha
SEYYİD NİZÂM
289
Âh mine'l-mevt
Bâyezid Câmi-i şerifi
Dersiâmlarından
Bolulu İbrâhîm
... Efendi'nin
Rûhuna Fâtiha
Sene 1323
SEYYİD NİZÂM
240
Cihâna doymadı câmm
Ecel aldı giribânım
Verem zahmma düştüm
Böyle etti Sübhânım derdine
Dermân bulmayan merhûm Seyyid
Ali Efendi rûhîçûn
Fâtiha sene 1234
SEYYİD NİZÂM
244
Esbak Gelibolu
Ayanı merhûm Hacı
Mehmed Ağa'nm gulâmı
Merhûm ve mağfûr Mehmed
Hüsrev Ağa'nm
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1280
719 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
843
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Tarîkü'l-kadiriyeden
Es-Seyyid Mehmed Fikrî Efendi'nin
Kerîme-i muhteremesi iki karındaşı
Bir günde vefât eden merhûme
Ve mağfûrun lehâ Şerife Âmîne
Edbiye Hanım rûhîçûn Fâtiha
Fî 9 Muharrem sene 1235
SEYYİD NİZÂM
248
Dirigâ hâfız-ı Kur'ân Hacı Receb Efendi pür-velî
Terk-i gülşen-i bağ-ıfânî eyledi dâr-ı bekâ
Âh üferyâd ciger-sûz hânmânından meded
Eylese cümle melamm âsmân-ı mâtem sezâ
Him ü ilminden olur ki hisse-yâb âlem-i bihîn
Eyledi hâk-i siy âh eyvah ki cismin ihtifâ
İrci'i emrin nidâsın gûş edip Hakk'tan
Eyledi tayerân rûhu der-akab cennet-serâ
Âh edip Zîver dediler fevtine târîh kîm
Eylesin Hakk cennet-i Firdevsi mesken-gâh ona
Fî 8 Eylül sene 1300
Fî 19 Zilkâde sene 1301
SEYYİD NİZÂM
844
Âh mine'l-mevt
Merhûm Rıf'at
Paşa kerîmesi
Fâtıma Hanım'm
Rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 1 Şevval sene 1218
Fi 6 Kânûmsâni sene 1316
SEYYİD NİZÂM
248
Fenâdan bekâya eyledi rıhlet
Hakk ede kabrini ravza-i cennet
Fasîh Ahmed Ağa'nm zevcesi
Merhûme Hüsnâ Hanım rûhîçûn Fâtiha
Fî 6 Receb sene 1296
SEYYİD NİZÂM
846
Hüve'l-Bâkî
Hekimoğlu Ali Paşa
Dergâh-ı şerîfi post-
Nişîni eş-Şeyh merhûm
Nasreddîn Efendinin halîlesi
Şerîfe Habîbe Hatun'un rûhîçûn
El-Fâtiha
Fî 16 Rebîülâhir sene 1282
SEYYİD NİZÂM
847
Hüve'l-Bâkî
Bu bâğ-ı cihânm gülü ve vâlidemin sevgili
Bir bülbülü fenâ hem Mehmed Ali olup ve henüz
Altı yaşında olduğum halde nagehân
Murg-ı rûhum tayerân ve bâğ-ı cinânı seyrân
Ve vâlidemi hayrân ve giryân eyledi
Fa'tebiruya uli'l-izan
Sene 1311
SEYYİD NİZÂM
848
Hüve'l-Bâkî
Merhûm ve mağfûr
İlâ rahmeti rabbihi'l-Ğafûr
Ecel-i kazaya uğra-
Yan şerbetçi Mehmed
Ağa'nm rûhîçûn
El-Fâtiha
Sene 1243
SEYYİD NİZÂM
849
Eyyüb Ağa'nm oğlu
Diyâr-ı garbde kalan
Merhûm ve mağfûr Emîn Ağanın
Rûhîçûn el-Fâtiha
Sene 1225
SEYYİD NİZÂM HZ. I 717
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SEYYİD NİZÂM
350
Serrâc el-hac Ahmed
Efendi'nirı zevcesi
Merhûme ve mağfûrun lehâ
Aişe Hanım'm rûhîçûrı
Rızâenlillâh Fâtiha
Fî2 Ramazan sene 1293
SEYYİD NİZÂM
351
Merhûme Şerîfe Zekiyye
Hanım'ın rûhîçûn Fâtiha
Fî 5 Rebiülevvel sene 1295
SEYYİD NİZÂM
353
Hüve'l-Hallâku'l-Bâkî
Merhûm ve mağfur
El-muhtâc ilâ rahmeti rabbihi'l
Ğafûr AksaraylI Siyâhi derviş Mehmed'in
Rûhîçûn rizâenlillahi teâlâ
El-fâtiha
Fî 15 şevval sene 1231
SEYYİD NİZÂM
353
Yâ Hû
Tarîk-i Bektaşiyyeden
Merhûm ve mağfûr
İlâ rahmeti rabbihi'l-Ğafûr
Seyyid Abdullah Baba'mn
Rûhîçûn Fâtiha
Sene 1239
SEYYİD NİZÂM
23i
Bir kuş idim uçtum yuvadan
Ecel ayırdı beni anadan babadan
Unutmayın beni hemân duâdan
Şefâat ederim sizlere Hüdâ'dan
Haseki nisâ hastehanesi müdürü
Reşâdetli Şeyh Mustafa Mısrî Efendi'nin
Kerîmesi Fâtıma Hanım rûhuna Fâtiha
Fî 2 S af er sene 1321
314
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM
355
Hüve'l-Bâkî
Seyyid Nizâm türbedârı
Es-Şeyh Necîb Efendi'nin
Kabir-i vâlidesi merhûme
Havvâ Hatun rûhuna Fâtiha
Sene 1252
SEYYİD NİZÂM
356
Hüve 'l-Hayyu 'l-Bâkî
Lütfedip meskenim kıl yâ Hudâ bağ-ı cinân
Bâzıyım her emrine yâ Rab eyledim teslim-i cân
Almadım dünyâda murâdım nâ-murâd oldum yekûn
Vire cennette murâdım bana Hallâk-ı cihân
Ey benim dertli halîlim ağlayıp etmefigâb
Rûz u şeb hayr duâdan beni unutma hemân
Merhûm ve mağfûr ilâ rahmeti
Rabbihi'l-Ğafûr Mustafâ
Ragıb Efendi'nin rûhîçûn
El-Fâtiha
Fîll Rebîülâhir sene 1249
SEYYİD NİZÂM
358
Hû
Maliye hâzinesi dava
Vekîli Rahmi Efendi
Ve kerîmeleri Fahriye ve Ulviye
Hanımlar'm kabirleridir
Cenâb-ı Hakkgarîk-i
Rahmet buyursun
Rahmi Efendi sinni 48
Fahriye Hanım sinni 25
Ulviye Hanım sinni 18
SEYYİD NİZÂM
359
Âh mine'l-mevt
Sirozî Yusuf Paşa
Zâde müteveffâ Osmân Bey'in
Mahdûmu cennet-mekân huld-âşiyân
Es-seyyid Ali Rızâ Bey'in
Rûhîçûn rızânelillâh el-Fâtiha
Fî 16 Safer sene 1271
SEYYİD NİZÂM
357
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Be-hakkı Arş-ı A'zam nûr-ı Kur'ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir Fâtiha ihsân
Merhûm ve mağfûr Ağa
Mehmed'in rûhîçûn el-Fâtiha
Fî 9 Şa'ban sene 1256
SEYYİD NİZÂM
360
Âh mine'l-mevt
Yusuf Paşa-zâde
Miralay Osman Bey
Merhûmun hafîdi seyyid
Mehmed Emîn sabî rûhuna Fâtiha
Fî 20 Zilkâde sene 1288
SEYYİD NİZÂM HZ. I 71C
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
SÜHEYL ÜNVER’İN GÖZÜYLE
Seyyicl Nizâm
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ RAŞİT GÜNDOĞDU*
Ahmet Süheyl ÜNVER
17 Şubat 1898'de İstanbul Haseki'de dünyaya geldi. Babası, II. Abdülhamid dönemi Posta ve
Telgraf Nezâreti İstanbul Muhâberât-ı Umûmiyye müdürü Tırnovalı Mustafa Enver Bey an¬
nesi XIX. yüzyılın ünlü hattatlarından Mehmed Şevki Efendi'nin kızı Safiye Rukiye Hanım'dır.
Çocukluğu Haseki ve civarında geçmiştir. 29 Mart 1909'da babasını kaybedince bakımları¬
nı Haseki'deki evlerine taşman eniştesi Nail Efendi üstlenmiştir. Süheyl Bey kendi ifadesi¬
ne göre; eniştesi Nail Efendi ile birlikte Cuma günleri Haseki'den yürüyerek Seyyid Nizâm'a
kadar gelirler, Cuma namazını burada ederler sonra, kısa bir zikir yapılır ve arkasından da
Tekkenin şeyhi Şucâ Efendi'nin sohbetlerini dinlerlerdi. Bu sohbetlere katılanlar arasında; 12
yaşında bir çocuk olan Süheyl Bey, eniştesi Nail Bey, Arapça ve Farsça hocası Nazmi Töre, Sefî-
ne-i Safî isimli kitabın müellifi Ahmed Sâfî Efendi gibi ünlü kişiler bulunurdu. Bu sohbetlerden
sonra Şeyh Efendi gelenlere meyveler, şerbetler ve yiyecekler ikram ederdi. Süheyl Bey, hâlâ
bu sohbetlerin etkisi altında olduğunu bizzat kendisi zikr eder [1] .
İlk ve orta öğreniminden sonra 1915'te girdiği Mekteb-i Tıbbiyye'yi 1920'de bitirdi. Hekimlik
ihtisasına 1921-1923 yılları arasında Yenibahçe'de Gureba Hastahanesi'nde cildiye kliniğinde
başladı. Ancak dâhiliyeyi istediğinden Haseki Hastahanesi'nin dahiliye kısmına geçti. Burada
Âkil Muhtar Bey'in [Özden] asistanı oldu. Bu arada tıp tahsili sırasında sanatçı yanını geliştir¬
me imkânına da Medresetü'l-Hattâtîn'de kavuştu. Medresetü'l-Hattatîn'de 1916-1923 yılların¬
da devrinin ünlü hattatları ile tezhip ve ebru ustalarını tanıdı. Yeniköylü Nûri Bey'den [Urunay]
tezhip, Necmeddin Efendi'den (Okyay) ebru dersleri aldı. Eniştesi hattat Haşan Rızâ Efendi'den
sülüs ve nesih yazılarını meşketti. 1923'te Medresetü'l-Hattâtîn'den tezhip ve ebru icâzetnâ-
mesi aldı. Yine aynı yıllarda ressam Üsküdarlı Hoca Aİİ Rıza Bey'in talebeleri arasına girdi.
Bu hocasından karakalem ve sulu boya resim yapmayı öğrendi. Onunla birlikte İstanbul'un
tarihî köşelerinin resimlerini yaptılar. Hekimlik ihtisası ile sanat çalışmaları sürerken dönemin
mutasavvıflarından Abdülaziz Mecdî Efendi'nin [Tolun] sohbetlerine katıldı. 1927'de hocası
Âkil Muhtar'ın desteğiyle Fransa'ya giderek hekimlik ihtisasını tamamladı. Paris günlerinde
hekimlik çalışmaları yanında Bibliotheque Nationale'de Şark Yazmaları Bölümü'nde bulunan
eserlerdeki tezhip ve minyatürlerden Türk süslemesinin nâdide örneklerini istinsah etti. Ay¬
rıca Türk-İslâm tıbbına ait yazma kitaplar üzerine çalıştı. 1929'da Türkiye'ye döndü. Bu arada
üç aylığına Avusturya'ya gitti. Viyana kütüphanelerindeki yazma eserleri inceledi, müzelerdeki
Türk eserlerini tesbit etti. 1930'da İstanbul Dârülfünunu Tıp Fakültesi'nde akademik hayata
* KIrklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
321
geçti. 1933'te Tıp Tarihi Enstitüsü'nü kurdu. 1939'da profesörlüğe, 1954'te ordinaryüslüğe
yükseltildi. 1958-1959 yıllarında Amerika'da misafir profesör olarak bulundu. [2]
Amerika'da bulunduğu günlerde çektiği sıkıntıları, memleketine duyduğu özlemi ve bu özle¬
mi gidermek içinde oturdukları evi ve bahçesini Seyyid Nizâm Tekkesine benzettiğini, Seyyid
Nizâm Efendi ve tanıdığı muhterem zevatın bu bahçede gömülü olduklarını düşünerek orada
her sabah ruhlarına Fatiha okuduğundan bizzat kendisi bahseder [3] .
1967 yılına kadar Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü'nün başkanlığını yaptı, tıp tarihi ve deontoloji
dersleri verdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne geçti, burada ikinci bir
tıp tarihi ve deontoloji kürsüsü kurdu. Tıp tarihi dersleri yanında Türk süslemesi seminerleri¬
ni yürüttü. Çeşitli ülkelerde düzenlenen tıp tarihi kongrelerine katıldı, tebliğler sundu. 1973'te
emekliye ayrıldı. Emeklilik günlerinde çalışmalarını kesintiye uğratmadan sürdürdü; Tıp Tarihi
Enstitüsü'ndeki tezhip derslerine ölümüne kadar devam etti. 14 Şubat 1986'da İstanbul'da vefat
etti. Kabri Edirnekapı'da Sakızağacı Mezarlığı'ndadır.
Süheyl Bey'in Dosyaları ve Defterleri
Süheyl Bey başta İstanbul olmak üzere gezdiği her şehir için seyahat defterleri hazırlamış, bu def¬
terleri şahsî intibaları, notlar ve kesip biriktirdiği gazete küpürleri, fotoğraflar, karakalem ve sulu
boya resimleriyle zenginleştirmiştir. Süheyl Ünver'in hazırladığı defterlerden sadece Süleymaniye
Kütüphanesi'ne vakfettiklerinin sayısı 1150'dir. Ayrıca konu başlıkları ve kişi adlarına göre düzenle¬
diği defter ve dosyalardan oluşan zengin bir arşiv hazırlamıştır. Arşivinin bilim tarihiyle ilgili kısım¬
larını İstanbul'da Kandilli Rasathânesi'ne, tarihle alâkalı 400 kadar dosyadan müteşekkil arşiviyle
sulu boya resimlerini Ankara'da Türk Tarih Kurumu'na, şahsî kütüphanesi yanında tıp tarihiyle ilgili
dosya ve defterlerini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsü'ne bağış¬
lamıştır. Bunların dışında kızı Gülbün Mesara'da tamamlanmış defterler, dosyalar, tezhip, minyatür,
katı' örnekleri, sulu boya resimlerle tomarlar halinde tasnif edilmemiş zengin bir arşiv daha vardır.
Ünver'in düşünce dünyasında ve aksiyonda İstanbul'a özel bir önem atfettiği görülmektedir. Ha¬
zırladığı defterlerin, makale ve gazete yazılarının pek çoğu İstanbul'a aittir. Sadece kitap ve risâ-
lelerden oluşan İstanbul yazıları beş cilt halinde İstanbul Risâleleri adıyla yayımlanmıştır. Bilhas¬
sa günümüzde her biri belgesel değerinde sulu boya resimleriyle İstanbul'da yok edilmiş tarihî
mekânların varlığından insanları haberdar etmiştir. Bu sulu boya resimlerden 240 tanesi üç nefis
albüm halinde A Süheyl Ünver'in İstanbul'u, Sevdiğim İstanbul, İstanbul'dan Bir Demet başlıklarıyla
İstanbul Belediyesi tarafından neşredildiğini görüyoruz. [4]
Neredeyse ömrünün tamamını İstanbul'u araştırmaya hasretmiş olan Süheyl Ünver'in İstan¬
bul için hazırlayıp Süleymaniye Kütüphanesi'ne hediye etmiş olduğu defterlerden 304, 740
ve 1076 numaralarda kayıtlı olanlar Seyyid Nizâm Efendi ve Seyyid Nizâm semtine aittir. Bu
defterlerde; bizzat çocukluğu döneminde orada yaşamış olduğu hatıralardan ve daha sonra da
çeşitli vesilelerle oralara gittiği esnada bu semt hakkındaki gözlemlerinden bahseder. Ayrıca
tanıdığı Süheyl Ünver meşhur kişilerin Seyyid Nizâm hakkındaki mütalaalarını da nakleder.
Dipnotlar
1 Süheyl Ünver Dosyası, No: 304,15/1
2 Ahmet Cüner Sayar, "Ünver, Ahmet Süheyl", DİA, XLII / 350-352
3 Süheyl Ünver Dosyası, No: 304,15/2
4 Ahmet Cüner Sayar, "Ünver, Ahmet Süheyl", DİA, XLII / 350-352
700 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
m r‘. ■
/ */f j.
29 VI. 1981
- /
rt,/.- ' /’fb
L ^ İÜ ■*#
Zi ir J*û 4 ^- 4 ^^ 2
' - ^ w* t >U JJÎ2 V
y>j
tK_/
tJ}XL,lî8l
" * * ı/yy „ ^ »j *v
s j.- . <■ .,.
• <r» y^> .y^'; L „>
■* ■«
^Vv>^.-; Tüt \‘;t>jîCx
jyî *± i / ' * ^ ^ -V-*
tûrVi
i
[1] Seyyid Nizâm'daki Gölge
Hattât Şevki Efendi, Büyük babamın
kızı Süreyyâ Hanım'ın kerîmesi Kâ¬
mile Hanım'ın zevcine Nâil Efendi ye¬
rine enişte derdik. 1909'dan i'tibâren
birkaç sene Haseki'de Bostan Hama¬
mı sırasında Yeni iki kapılı harem ve
selamlık bir arada evimizin selamlı¬
ğında biz, hareminde otururlardı.
Kendisi Kuşadalı evlâd ve ahfâdı yo¬
lundan gelen Halvetiye'nin bir ko¬
luna bağlı idiler. Onlardan en son
gelen büyüklerinden Seyyid Yakûb
Han Türkistân eyâletlerinden biri
hükümdârlarından bir Türk büyüğü¬
nün sefiri olarak İstanbul'a gelmişdi.
Kuşadalı hazretlerinin halefi Çinili
Hamam sâhibi Boşnak Hacı Tevfik
kolundan geliyorlardı.
İstanbul'a geldiklerinde ihvânın top¬
landığı Silivri Kapısı dışında Balık-
lı'ya yakın Seyyid Nizâm tekkesine
şeref verildiğinde ihvân yaz kış bura¬
da toplanırlardı.
Sene ya 1910 veya 1911-12 de birkaç
def'a ihvânından Sefîne-i Sâfi Ahmed
Sâfi Efendi, o târihlerde bana anne¬
ciğimin arzusuyla Arapça ve Farsça
dersleri veren Evliyâ diye anılan Ah¬
med Nazmi Töre ve eniştemiz Nâil
Efendi ile buluşup buraya gelirdik.
Ben bu mübârek kâfile ile buraya iki
yaz aylarından iki veya üçünde gel¬
dim. Beni o zaman Haseki'de bizim
evde oturan Nâil Efendi burayı sev¬
memi bildiğinden getirir ve ben de
seve seve bu kâfileye katılırdım.
Ben bahçede bir köşede otururdum.
Onların arasına girmezdim. Zîrâ ne ko-
nuşduklarım anlamayacak bir sinnde
SEYYİD NİZÂM HZ. I 79 c
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
T*fVjj 1 * JV uvCj* 1 .<?'* İ
*** ■ ** \ f ' r*U T '
1 ıfjbr/dv*.* U*
**'> *Cr^'
/ rJ*C ı*V ^vi *£Sj ^ t ^
" > «*■*#: 7; ç v
jjgj *b.s^ . j;^j
^TCf J 'T, 5*^5** ^ jUJ . : **$? ^
°*'. ’.'/*> 4 VJ
, / J -jj^—^' ı±* uj,j jfL^\\—- j ■■) : -j
4$*
. — v^r -r~- rJJU
r-y^ a/w«^-wv, -\-
^ J v r^ fe . c*** <^c 5.
[2] idim. Sohbetleri devâm ederdi. 0 zaman Seyyid
Nizâm Tekkesi cidden pittoresk bir yerdi. Bahçesinde
az birkaç mezâr taşı, mescidin dış solunda bir hazîre ile
yanında ve karşısında mezarlıkla uzanmışdı.
Bu târihlerde Tekkenin şeyhi Şucâ' Efendi isminde orta
yaşında, devlet dâirelerinden birinde memûr, hafif sa¬
kallı, temiz ve güzel ve kibâr bir İstanbul efendisi idi. Bu
mübârek şeyhe herkes Şeyh Şu'â' Efendi derlerdi. Tek¬
kenin câmi'ini ihyâ etmiştir.
Haremde selamlık kısmı Şeyh Efendi'nin dâiresi olmalı
idi. Yaz aylarında hep harem kapısının dışında bir çıkıntı
kısmın yanında serili hasır ve minderlerde oturulurdu.
Misâfirlere şerbet, kahve ve berâberlerinde karışmış(?}
şeyler verilirdi. Tesâdüf bu toplantılarda Seyyid Yakub
Han yokdu. Seyâhatde, yolda falan denirdi. Ammâ hep
tarikat pirleri Kuşadalı İbrâhîm Efendi bitmez ve le-
hü'l-hamd tükenmez menkıbelerinden ve diğer büyük
zâtlardan bahisler olduğu tahmin ediyorum.
Biz orada iken ikindi zamânı olur, bir zât sol arkada
mescid saçağı irtifâ'ında şerefeden ezan okunur. Seyyid
Nizâmeddîn hazretleri sandukasının bulunduğu mes-
cidde namaz edâ edilir. Sonra çok feyzli bir âyin olur,
sonra yine bahçede gölgeye dönülürdü. Akşam pek yak¬
laşmadan oradan vedâ' edilir ve yürüyerek Haseki'ye
yavaş yavaş gelir ve oradan elirey gidecek Sâfî ve Nazmi
efendiler uğurlanırdı. Bugüne göre tam 70 yıl önce. Hey
gidi günler hey. Eski günlerin en hoşlarından birkaçı idi.
704 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
327
' ££ ifM
JT.
700 I SEYYİD NİZÂM HZ.
'-'^° I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
fp'û
SEYYİD NİZÂM HZ. I 700
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Mezar taşı
(...)
Sudûr-ı izâmdan
Re'îsü'l-etıbbâ-yı
Pâdişâhî Ebü'l-fezâyil
Ve'l-me'âlî merhûm el-Hâc
Mustafa Behçet Efendi
Kerîmesi ve ecille-i (—)
72fı I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. i 771
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
A/'
\Ar/f -^//
3
Jl-te' ^ i 1
Pr?*4-?jjV?^- ’
jk+* ■?^+?A-'7^-
— İ4
7W*^ ’
770 I SEYYİD NİZÂM HZ.
'- K - ,z - I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I 777
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ' J ' J ' J
334
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
335
j$g_ /? £4
336
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
338
SEYYID NİZAM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
V/u /fj£4
SEYYİD NİZÂM HZ. I 77Q
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
340
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mezar taşı
Akıbet olsun gerekdir sende ...
Giden benimle ol oldu fiil mâl-i bergf?)
Oku birkaç Fâtiha bahş eyle yanına kardeş (?)
İdüp toprağa ağladı başımdan aşağı(?)
Hakk rızâ zâhire bir nişân mezârın taşı(?)
Sultân Mehmed Han Fâtih hazretlerinin
Topçubaşısı Esed Ağa ibn-i Pîrî
Sene 978 tamîr sene 1265
&
- $ 1
jtcMtfi '9f ıv
îW <*?
T/.9 1 SEYYİD NİZÂM HZ.
! VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
M//
SEYYİD NİZÂM HZ. I TAT
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ' JH ' P
yû/ /*S4
344
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
jllyisJ ^
SÎ - -
r*? C __
«-> İj
**fgf ^
i
£
b
vV
tfrt**' .
/şp İjM &M~***+
-î*Mt *dc
SEYYİD NİZÂM HZ. I T/C
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
346
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
JIİlüUn*di
- : J IZ ni U - pl=ıl 1 n-İHrı kabrin ü'jjtli dıgxao. gı ^naj-^ıa, lju a :ı -jüIr
*üWniaı,x. Ur -UıLJc* ytU'ClJEn mUJ&* TâJJ ÇUkurün, 5- aanriıfc şırıl u[*ju
ülr şaşaaya nu i Jiiruını* t JriLiLı yol S My» uynLİır, ^.-Jaki -Ji±ıhlt yanarabiruu
Îİderî nind üariiUUJİi' ■
ıtllnila-o galag yotdn. blrftC- yÜLSJMÛüU*- Üi'ni tir şlttyo V^TlrtifllEf /'i I* İİ
□aüdrlı^iA ıı.MqiuJ?- ¥ Lialıin bi- J-dlîirl "îıtlıi Inırakalsı.* zır kara ımLıı uuftz-r; tı .^rçrajıi,, îiî
yamifcflr :-£ıf,i,-j d«rri mıtlu arairlari nriaa odr tdJKrU tuJ=lrrnl t.'i^rrnd n yo-r
^i* 11 fc* mfr!Ti.r * l İD 4 ff nsalai semUtetaılhı ıpbla,, hUm* dâimi Unlİmlrcl
bir yol ie-SlİFiîjJta Rİugr, JüHLİiiMl jcji ColtIu ya ı:ahiı&} l + k
Ji« - rB.iiO AVl-üJiJjfdâ İ1E7İJİC bil' vblJ elan. ıliAsta^üln -îfraii «air+jt
nııg> ÛİkM'lllja ^-11* aUrtblİLİ itJah«İ> Ula . 11 * 0 *» unlç&oa nâil _fnu_
.Li 11 o birka,; e.ı±*h, olurdügudıg İsın ati ^q:l rUHlyUrck ^lirdik* ,6 ?l il d* *lu
>V
U 4' 1 .YâraıSİ *, £ofc •Iİühti alJ koraıi T fcı£l t* İrfanıyla. -be^^mi &Q yA-fflArlııda., car
«J L-i'^nJlı jnuarm.z bir «ât**
3 UfMîı nazma fcü.ınw* Ul-„.ş d«kl L a otraıı tıpa bir =4lTİr*, ‘/la id içi
:n, - .3n rtit: çü> ry.'lini HOkâl İ-inda «uıUMUP Otiı-Jİurdy fc JLrûm dalrflai, râtLnda öİ m
ıLıt^U Rİbi Jonl 7*pH*lf ııarl Uvavala, *i;$np bir dr4v*.. .'.it~ıpnİS bHy l icnn y«
İiı -Wli «Htladı^nüıuı, naramdan bunun ImjÇKilnfl garaja iîdpi ;MLS,ddliti F^l^nda
ırLr il a o l j .i Unfsdreç Jtıırarak oturulur. -. a:.- VffllıltBIli u:ı ıd.±l]foİar*<» ciri.ıcifl aon
«tünırdiin. Sofibüfclor Olur* PUfit4öü : l tfljrül* Hi3ra nlr ona r bUSfl, _4irayk ûvrua. adim
■ÂUpaUa 1 li Haiıtbpfrıı V-Dİİ ^ralill .-Tcıadİ bandı?!arlzıdan £#y; ıl-ig u~yy&r
hp**-
daû illtiıp ^ itiRtUnHtdv by.rmy’i ■l^fl^LİİfıÜ^l Hanıma ait aSllarl IİibUih
IDbbıtiır Olur Tâ nailli âMJtdUİ y-i/arotçllar*, S */h nfaıuLİ acyv», jftrbaU«r'. v^U_
•fiti'?- Ücran d41j^1.
:di| jy Itljtiı-dpnala rdan a.11 a h - i ı . u., jy dlüTi IraEİa^ârâaı^ e J njlunça ■Ul.'ilgi'd.lrrı
*-J -* -'i! ;Pİlr p drii._arı İ.Undi Lua-^alat-j, ;ı R dnac kHulıIlkiajL n«n^ ytı;u yÛtfiyjm*.
dbK*rılîk. RvfliıdD ^nliaÜjür. Tun İl Hf«da binay*. bitlffiX+ abrnfafcj aıtniin uaıt*_
^ J}İzuu. 04 Aİ BİM» todür- lıli- Alt uıdq Waiu ?9 ba-lı bir aa^p-a.-j, vii."u t
-'-i ^ıhnUuaît fart .ıc-fc ıevm^.: H üy(Y.vıi devaT* üdnni ardan UİlpjL '. r 4tl-: 1*
»iSB JM üûraiur db^dOgUdüs lö nilt £İHfin«-İ Sıft ASİLİ djvlat
fllî-dUJlj filin V® fasıl A.'luiio S&Jfl .fandi, ö çu.'lJ'.idrdı> C-nt-Mbîiaça .pmiisle crarıa
imaîiaj, W4^jl v- Farjıça aüMa hUîEl öJitırlıyrr-4a. fl«ul«rî* ar ili zâtin
BrÛLnîvflîlflrlndeiS Vt tejçl^p ra«ıa.ia &fitİrtl-Ul*ri t- driarind-aB aâiîm feydıiİftaâlJt.
Alı
Psıblarj batı İra i ç çbJİI abiiaaıian ^â,d Ta Uarady ■ ol uaftl
İHtanbrul"an F tu fiJıfLu '□çığında t-D/ia burum ftİDİ na pittdbatt Tİtzlarca nit&ai
TrrLTd:. .M üftüfi ;.-acdıt: .: .1 J.ı.İ r DrnftlLJ . flnal.u ng HrıiâSJ. gf'ıL'fiı j£PV û j ' vüldftü
Eötü raaaajblarîjuji öaralasaryr?, Tnl üurimın tariii İçib, Payyid n,; d a- duyuna
bny Vıls ^ınm s jL diltJ&».:i r r kerı do colgyç* fiuîanaa biSİByuajıly.! tJcünbuıse:
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
348
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
25X1 1977
Seyyid Nizâm'da
Silivrikapısından şehrin suru dışına çıkarsanız. Karşınıza gelen bir yola saparsa¬
nız bir müddet yürürseniz, tam çukurda 5 asırlık bir şırıl şırıl suyu akan bir çeş¬
meye rastlarsınız. Orada yol ikiye ayrılır. Sağdaki Balıklı Manastırına gider, biraz
ilerdedir. Önünüze gelen yolda biraz yürürseniz, ufak bir siteye varırsınız. Artık
mezarlığın sonudur. Solda bir Sultân Mecîd Karakolu, arkasında sebze bahçesi,
hemen yanında Fâtih devri mutlu emirlerinden bir topçu hazîresi, taşlarıyla yer
alır. Tam bunun karşısında işte resmini gördüğünüz tablo, harem dâiresi önün¬
den bir yol kesdirmeden Balıklı'ya gider. Buraları hep tarla ve bomboş...
Bu tablo XVI. inci asırda bir büyük velî olan Nizâmeddîn Efendi adına kurulmuş
Sünbüliye tarîkatinden bir Sünbülî tekkesi. 1910 larda eniştem Nâil Efendi ile
birkaç Cuma oturduğumuz Haseki'den buraya yürüyerek gelirdik. Şeyhi de Şu'â
Efendi çok kibar, mütevâzi' fazl ü irfânıyla tanılan 60 yaşlarında kır düşmüş sa¬
kallı mübârek bir zât.
Burada namaz kılınır, birkaç dakika süren kısa bir zikir. Öyle ki içe kapanık çok
rûhânî sükût içinde sıralanıp oturulurdu. Harem dâiresi resimde olduğu gibi yeni
yapılmış, sarı boyalı ahşap bir dâire. Gitmemiz hep sıcak yaz aylarına rastladı¬
ğından haremden bunun bahçesine çıkan kapı yanındaki gölgede hasır üzerin¬
de bağdaş kurarak oturulur. Ufak arkalıksız sandalyeler birinde ben otururdum.
Sohbetler olur, bu günkü târihe göre bir asır önce buraya devâm eden Kuşadalı
muhteşem velî İbrâhîm Efendi bendelerinden feyz almış Kaşgar emirlerinden
Yakûb Han hazretlerinin burayı şereflendirdiği zamâna âid sözleri üzerine soh¬
betler olur, sayısı mahdûd ziyâretçilere Şeyh Efendi meyve, şerbetler, kahveler
ikrâm ederdi. Ben bu konuşmalardan mütehassis olur, tazîmkârâne sükûtumla
dinlerdim. Zamânı gelir, oradan ikindi namazları sâdece kılındıktan sonra yine
yürüyerek dönerdik. Resimde görülmüyor, yan ilerde binâya bitişik, şerefe câ-
mi'in saçağı hizâsında[ki minâre] bodur idi. Altında tekkeye bağlı bir mezar¬
lığı da vardı. Bu çok rûhnüvâz yeri pek sevmişdim. Buraya devâm edenlerden
hâlâ yalnız ekseriyâ beraber döndüğümüz 18 cild Sefîne-i Sâfî sâhibi eski devlet
memûrlarından âlim ve fâzıl Ahmed Sâfî Efendi, o târihlerde Cerrahpaşa semtin¬
de oturan husûsî Arapça ve Farsça hocam Nazmi (Töre)'yi hatırlıyorum. Seneler¬
le bu iki zâtın şahsiyetlerinden ve toplayıp vücûda getirdikleri eserlerden dâimâ
faydalandım. Rûhları benim iç panteonumdan şâd ü handân olsun.
İstanbul'un bu asrın başında böyle bunun gibi ne pittoresk yüzlerce sitelerimiz
vardı. Bu onun yazdıklarından bir örnekti. Resim bu anlamı ortaya koyduğundan
sözü nazarlarınıza bırakıyorum. Yalnız buranın târihi için Seyyid Nizâm dosyama
başvurmanız dileğimdir. Yeri de kolayca bulunan Süleymâniye kütübhânesidir.
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
349
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm
Seyyid Nizâm Tekkesi'nin kısa târîhçesini yazarken teyzem
rahmetli Şevki Efendi'nin ortanca kerîmesi Süreyyâ Hanım'ın
kerîmesi Kâmile Hanım zevci Nâil Efendi bizim Haseki'de 1909
târîhinde kirâ ile oturmağa başladı. Bu senede ve onu takîb eden
1910 senesinde 11 ve 12 yaşlarında buraya mukâbele gününde
gitmişdik. Buhâralı Seyyid Yakûb Efendi seyâhatde iken sohbetde
bulunamamasından tekkenin yeni tamîr edilen harem dâiresin¬
de Şeyhi Şucâ' Efendi zamânında birkaç defa birlikde gitmişdik.
Tekkeler kapanınca epey ihmâle uğradı. Sonra onun tekke salo¬
nunu onardılar. Ve câmi' olan açdılar. Bu yeni câmi'in hizmetkâr¬
ları da harem dâiresini oda oda ayırarak ikâmete başladılar.
Bahçesi açıkdı. Resimlerinden de görüleceği üzere bahçesine bir
şâdırvan ilâvesiyle bir duvar çevirdiler.
Yeşil Hoca denen genç bir tarîkat müntesibi ( ) Efendi de türk
süslemesi talebemden Mine Bâlîoğlu (Alîşân) ablası ile evli idi.
Buranın imâmeti zevci uhdesine verildi. Hattâ elîm bir sûretde
vefât eden Mine Hanım'ın cenâzesi 1979 kışında çok soğuk bir
havada buradan kaldırılarak biraz ileride âile hazîresine (vefâtı
1959'larda eniştesi yanma) ( ) de defn edildi.
Genç yaşında ufûlü arkadaşları arasında derin bir acı bırakdı.
Çok mükemmel bir Türk süslemesi san'atkârı olmuşdu. Cidden
zâyi'âtdandır. Tanrıdan rahmet dileriz.
SEYYİD NİZÂM HZ. i 7C1
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
"LI1LK.T3H i.P.r uy [..:.lfKlNAVED Pkimim
HAUÎZİ Otİ JUfT] C KA—ÜftJi3 H UKSÎLİH l ^LAV TOPAKLI
n*K t£&tTOL^ft;tFK3< ^JiKi.ıS
: TÛUIY T05AÜ1I
10010
V-
JCO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
I
Seyir tJiipfi]
ve C/mı
30 L,| 1 - 5 ^
354
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
not, H- ■M
Mizûtiv. 4tle.Lai«°tOa lûılBı
Hcrnm , iU : h*0dâ
p
t)cıLii/ı »t k î
- isU iniano.
ve,auor. HeİUU bak^ ^ ’
* İ
Topkapıya Seyyid Nizâm yolunda
Tıflî'nin mezar taşı yerde yatıyor.
Yazıcı Solakzâde bu yol üzerinde
Hamza Bâlî'nin mezârı da bu yol
üzerinde Sur yolunda Kara Bâlî
Seyyid Nizâm yolunda üç ufak
üsküflü yeniçeri taşı var.
SEYYİD NİZÂM HZ. I 7CC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ !
**jş
tâ ^ 1 CÂ^A \s (Jj!^(*^ ^ t
_• a - - r _ * , * *
U&* Sm**J rX^f
| r # ^ ^
jbsJs'&jP^J
ȣ%s^f tXUsXs
\t*p y- s t/* a* (sJ2cif,j > M^*Xs
\%ssfy?£ d b #>>?. *Uj*
,- . f ' * - “ .
rj ı tr* *
İ£L~*+
// 'V ^ ^ u— -«^ J ^
Seyyid Nizâm hazretlerinin sandûka-i kabirlerinde müzehheb ta'lîk levhadan
Bâbına Seyyid Nizâmeddîn'in itdim ilticâ
Cedd-i pâkine tavassutdur ümmîdim mutlakâ
Çün yirmi dokuzuncu batında bulur vusûl
Fahr-i Âlem Hazret-i Ahmed Muhammed Mustafa
Merkad-i pür-nûrunun pervânesidir âşıkân
Dergeh-i iclâlinin hep bendesi ehl-i safâ
Âli ve evlâda muhabbet farzdır ümmet içün
Duymayan bu bûy-ı pâki bulamaz fevz ü rehâ
İlticâdan maksadım budur kim Âdile
Rûz-ı mahşerde şefâat ide ol Cedd-i a'lâ
Cennetmekân Sultân Mahmûd Hân-ı Sânînin kerîmeleri Âdile işbu semâ'hâ-
neyi tecdîd ve ümmîd-i şefâat-i aliyyeleriyle bu levhayı dahi ta'lîk eylemişdir.
356
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Ord, FROfESOR
Dr* A» SÜHEYL ÜN VER
v r * m - D J V* a- * J r^- 1
"* \ I m. -t
-V.
L
vJC*
As La
>jtı
’j ’x-X—
U-
\ f r
ç> -j »<*>
*i i—
,-Uu „
_. I
■ ^>^,7
" p ■ %
Tarîkat-i aliyye-i Halvetiye'nin büzürgvârı Kutbü'l-ârifîn
Seyyid Seyfullâh Efendi ibn-i Nizâmeddîn Efendi Eserleri;
Mi'râcü'l-Mü'min
Câmi'u'l-Ma'ârif
Etvâr-ı Seb'a
Silsile-i Tarikat
Silsile-i Nesebiye
Şeref-i Siyâdet
Ma'denü'l-Ma'ârif
Esrârü'l-Ârifîn
Ayrıca müretteb dîvânı vardır.
Bunları muhibblerinden Defterhâne-i Âmire ketebe-
sinden Tâhir Efendi toplayarak Edirnekapısı hâricinde
Mustafa Paşa Tekkesi Şeyhi Yahya Efendi Matbaası'nda
1288'de tab' edilmiştir. Bu risâlelerin cümlesi manzûm.
SEYYİD NİZÂM HZ. I «7
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
£TW ç'LİLJj
j" ff'*'- lj &4 Jm* £ Ç
Ord. PfiOFESÖK
Dr. A. SÜHEYL ÜN VER
iA^'ûîL^ -»j jj$|İ ^Tv, ^
^t,f~v«: *—>^,<V^X>ll- jA^>
^ & W t* t s *■*• s tH' <■" ^ b ,*- S !■>- ıib- C, ç ı'^ . aJ_»Z t İ^j ,j^
ift ,« , S S t . _ „ , t Aj,İ^
V/ ^S G£ ^ r ' f: ^ ^ V 'V -f If ff '—r"* ü' S £
* fc /£ F 1/J-^//; t~ fi J*£.f wj^ ///J ► tfj.
' ~ ^ I F J ✓* ." 1 ■ -
y ‘ i ^ » ü-"V '* ^
y j*/^ * *j * J - j } *? ;
p^yjj^yu^G» ı/^ J
h
r-'
* 4*<y*~+ iJ>^ - ? *
fjr-^r^
, ( c* , ^ JpT
1 t/ J? 'l r -J* i, r .-4Î'_—-
r c'' j>r 1 <A rvi^^
<*;? u-^ iYj>> J A ^ f*—" <rJJ I ^ J *_? ^1“/^ plj - ? ^>J^ ^ Lp ^ h
X^J 6İ^C^X V^ 1 ^ .Jt* f Jj? ri*^
£ <- l JA?f ^ (* rVf>f . t/J ^V ^ jjsb* j&l crj j^ r J d^ yy^J^ . rv-5^1
^ *j^ nı^\ ! J 1 l f y f ^ ^ h y ' ’ r ^.L\ r -, ^p
25 Ağustos Salı 1964 ziyâretim akşamında
İstanbul'da Seyyid Nizâm Tekkesi
29 Mart 1909'da azîz babam Mustafa Enver Bey'i kaybettim. Şeref soka¬
ğında hayâtı ile müşerref olduğumuz ufak kirâlık evden, Haseki'den Bos¬
tan Hamamı sırasında babamın yaptırdığı iki ahşab evin küçük tarafına
naklettik. Teyzem Süreyyâ Hanım'ın kızı Kâmile Hanım da zevci Nâil Beyle
berâber bize medâr olmaları amacıyla büyük tarafa nakl-i mekân eylediler.
Nâil Efendi her hafta Silivrikapısı dışında Tepebağı'na giderken yolun
sağında kâin Seyyid Nizâm Hazretleri Tekkesi'ne giderdi. 1910 senesin¬
de Cuma günleri beni de alır götürürdü. Henüz 12 yaşında idim. Tekke¬
nin şeyhi Şucâ' Efendi dindar bir İstanbul efendisi halûk ve meclis-ârâ
bir muhterem zâtdı.
Namazdan sonra zikredilirdi. Pek az müdâvemet vardı. Civârda da bir
mahalle yokdu. Gidenler arasında Arapça hocam Nazmi Efendi, eniş¬
tem, Sefine sâhibi Ahmed Sâfî Efendi vardı. Çünkü Haseki'ye dönüşte bu
zevât ile yürürdük.
Bosnalı Hacı Tevfîk Efendi mürîdlerinden ve Orta Asya'dan sefâretle ge¬
len ve uzun müddet burada kalan Yakub Han hazretleri de buraya fahrî
şeyh olarak devâm eder ve Kuşadalı Hazretleri yolundan güzel sohbetler
edermiş. Çok zikr-i cemîl edilirdi. Güzel ve râbıtalı konuşmalar olurdu.
Çocuk yaşında anlayamadığım cihetle bir şey söyleyemeyeceğim. Fakat
bu rûhânî tekkenin havası beni pek cezbederdi. Hâlâ tesiri altındayım.
7Cû I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Ord, PftOFESÖH
Dr. A, SÜHEYL ÜNVER
M)
^ ~ m3 ^ £Dî \j* ^
t d
y* üû
Seyyid Seyfullah hazretlerinin şiirde mahlası:
Seyyid Nizâmoğlu
Nizâmoğlu
Seyfî
Seyfiyâ
Seyyid Seyfî
Seyyid Nizâmîoğlu
Seyfullâh
Seyyid Seyfullâh hazretlerinin seyr ü sülûkünde sözlerinden:
Tecellî-i şevk-i zâtınla ben oldum vâlih ü hayrân
Yetürdüm varlığım külli ki oldum garka-i ummân
İçelden zât-ı sahbâ-yı kodum dünyâ vü ukbâyı
Kamu gitdi odur şimdi gönülde âyîn-i cevelân
Müfred:
İhtilâtu'n-nâs harâmün ale'l-havâss
înkıtâ'u'l-avâm tâ'atün ale'd-devâm
Müfred:
Kesbü'd-dünyâ halâlün, hubbü'd-dünyâ harâmün
Cem'u'd-dünyâ dalâlün, terkü'd-dünyâ kemâlün
Müfred:
Seyfî budur her dem sözüm
Seyyidlere topran yüzüm
SEYYİD NİZÂM HZ. i 7CQ
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Od. PROFESÖft ^
Dr. A, SÜHEYL ÜNVER , i c^İJj-
' i $k' a ** . **•>*&*,*,ji/ş .s/*; . ji , *,ç>s r * *
- :Lsa-f
■*- h ( j. i ^ .
U i^7/ (S-P j . ^ 1
û j r - t 5 f* *
>w
' i/ J-^-yr
ıjı 5 j ^
C_* jj ^
>- JJ
" J * -V* ı^ ^^
J-Ziıv-*-<v r ‘ fr * J < c " • «s* --i-, w■ ^
L^a Â.f Jı.-/' ! i T f .' ^ ' '
trJ J C^t* ^ ^ j
'.' ' 9 -f r> ' y s? ■ S-i*** LL- ti fjJ y <"£ 't Ujr K^T
*‘^0-’ r‘f\* dj / jrL,
,c* *"^ ’ J v ' J-> ’ <* >> c *> 5 ■ < s^ L-ıı ı ^u csj;
İ^'Âj****\ w**~£, v>‘*fj, i, j u «>.j y’/lî^
’ <t*r^ ’*X
Birleşik Amerika'da Fledelfiya'da Seyyid Nizâm Tekkem
Biz Amerika'da bir seneden biraz fazla bir Amerikalı gibi dâire ve sonra ev kiralayarak
oturduk, bunun yedi buçuk ayını Fledelfiya'da geçirdik.
Bu seyâhatimde ben rûhen pek sıkıldım. Hep ma'nevî teselliler aradım. Amerika cenneti
denen yerde cehennem hayâtı sürdüm. Ne yapayım. Oturduğumuz evin önü caddeye nâ-
zırdı ve bahçesi vardı. Arkası da kezâ bahçe idi ve diğer evlerin arka bahçelerine bakardı.
Ön tarafını sevdiklerimden ölenleri fikren gömerek bir panteon vücûda getirdim. Orada
durur Fâtiha okurdum. Arka bahçeyi de çocukluğumun üzerimde bırakdığı derîn intibâ'la
Seyyid Nizâm Tekkesi saydım. 1959 yılında idi. Bu târîhde İstanbul'daki Seyyid Nizâm
Tekkesi şeyhi Şucâ' Efendi, Nazmî, Ahmed Sâfî ve Nâil beyler çokdan ölmüş bulunuyorlar
idi. Bir tarafa Seyyid Nizâm hazretlerini, ayak uçlarına isimlerini saydığım bu mübârek
zevâtı ma'nen gömdüm. Arka tarafa gitdikçe onlara teveccüh ederdim.
Velhâsıl Fledelfiya'daki evi ve bahçesini İstanbul'daki Seyyid Nizâm Tekkesi'nin bir şûbe-
si yapdım. Tesâdüfen evin sâhibi ölmüş bir papaz imiş. Onun Hristiyanlık kokan odasını
da müslümanlaştırdım. Ancak bu sûretle kütübhânelerde bize âid hâtıraları toplayarak
ve kendimi Seyyid Nizâm tekkesinde sayarak oturabildim ve rûhen teselli bulabildim.
360
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
( U - ^ u
■ W L* tilr ^Zr ? - *L-
L* / ^ İ£^ -İF,L4 _ı- lj*
^’nl <ic -;; ^ »v> %i~ >
r ! t 2 > * & } ~
/ ^
i ÛJL* nn- \
~ '* *}?$ J
, j ^
r . ■ y, ' »7 - - ^ *
>s« JM- t«L
Davud Paşa Câmi'inde bayram
namâzlarım veyâhûd Silivrikapı-
sında İbrâhîm Paşa Câmi'inde kılıp
kaka hâricine çıkıp şühedâ mekâ-
birine teveccüh olunarak du'â edil¬
diğini Topçu Kaymakamı ve Şehzâ-
de Ertuğrul Efendi mu'allimi Emin
Bey de iştirâk ettiğinden hikâye
ederdi. 1918-1919 yılları arasında
Cenâb-ı Hakk bîçâre Emin Bey'e ve
Şehzâdemize rahmet eylesin. Şim¬
di hatırladım. 30-31.1.1914
Sef^ y^^***»
SM^Âf 4 IZcdJtâ
y&Mkjjed&A
^ ^^CücL&
ye-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
361
19. III. 1970
Yolunda ve Seyyid Nizâm'da
Suru çıkarın asfalttan tam Silivrikapısı
karşısından sapınca bir 200 metreden
sonra biri bir buçuk metre gömülmüş
bir büyük ve klasik XV-XVI. asra âid
bir çeşme önünde durarak vakit geçti.
Kahvehânesi bahçesinde bir keredef?)
birer birer çay içmeden Seyyid Nizâm
hazretlerine kadarki yol Tepe Bağına
gider -Parke döşenmiş- râhat geçtik
Seyyid Nizâm Tekkesi önünde durduk.
Harem dâiresi perîşân ve âdetâ çöke¬
cek bir durumda. Bundan 60 sene önce
Nazmi Dede'nin Nâil Efendi ve Sefîne-i
Safî sâhibi Ahmed Sâfî Efendi ile Şeyhi
Şucâ' Efendi ile oturup sohbet edilen
yerde yeller esiyor. Eski intizâm ve gü¬
zelliği yok. Hazret-i Nizâm semâ'hâne-
si, câmi' dolmuşf?). harem dâiresinde
imâm oturuyor, minâresi eskisi gibi
güdük, mezârlardaki ağaçlar mezârlara
konan berbâd taşları açıkda bırakmış.
Ben buraya gelen yolun iki tarafının
(—) asırlık serviler hatırlarım. Şimdi
bırakılanlardan başka kalmamış. Bura¬
dan birçok durmadan huzûrunu yalnız
yanıma alarak dolaşacak ve resimler
alacağım.
Eski yol da muntazamdı, fakat Arnavut¬
ların tamîr etmesinden böyle inen roma
kaldırımlı idi. Biraz ilerde Sadrazam
Midhat Paşa'nın da bağı ve köşkü bulu¬
nan çiftliği yolu olmasından bakımlı idi.
Şimdi esaslı bir kâideye parke döşen¬
miş fakat sağ ve sol mezarlıkların eski
havası ve rûhu da ağaçsızlıklar içinde
kayb olmuş. Orada da geçmiş asırlarda¬
ki topçuların mezarlığı da Seyyid Nizâm
karşısında idi. Birkaçı duruyor. Birinde
963 târîhi var. XVI. asırdan kalma.
Geç vakit durarak geçmiş hâtıraları selam¬
layarak Yedikule-Sahil yolundan döndük.
7 / 5.9 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm (—)
Etmek istersen eğer tanzîm-i avhâl ve
umûr
Hangâh-ı hazret-i Nizâmeddîn'e gel
Mâsivâyı dilden ihrâc et dahîl-i hazret ol
Bâb-ı ehlullâhdır dâim açıkdır bu mahal
Mazhar-ı nazm-ı celîl-i yezkurûna'lâhdır
Ehl-i tevhidin nizâmı sa'diyâ bulmaz hâlel
Diğer
Nûr ile olmuş müzeyyen kâmilen işbu
makam
Kutb-ı âlem gavs-ı a'zam hazret-i Seyyid
Nizâm
Seyyid Nizâmeddîn hazretlerinin tâcı,
hepsi koyu yeşildir.
Türbesinde daha pek çok levhalar mev-
cûddur. Binâsı ahşab ve metin olmakla
berâber çok harâb olmamışdır.
Süheyl
1265
Canbazbaşı Ahmed
1204 Hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyûndan
Mehmed Arif Bey
r
Ç
o.
... . Sİ
^ î e l& u>
f r ' - 44^1
r*p4ft
\u
r
. j / - X ^ t" -t • 1 - y
i- ^ ^
. JL-
^ ı ^ ■ 1
* ■ r ^ ~
5-Ü
O
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
363
- ÇİM ^ ' - J>3 L^_ -o.
L C >
- ^
‘ ^
^ - 1 «--
{s J i/v> ^ ^ ^ *mJ> ^ u- s
' L\s* -
‘ l//-* ^"(jJ^JLS" C/^S ~ .—■ J *-*s L '^» ■■
^ LC r-^" c_-~fc»l2W-> v ,
ı
/V
- ^ sŞ*z~*\ f-^f y
-'■.O tr-*^ £ ^‘ ( l v ’^^: & Ç v~-3 1 jr
- -» -o
■ ~ y/v' a.
^ ^ ^ *”1 __. V
, ,_ ‘J i" j\'W> j >-* v -""- tf ■ ''' ? (■■■'- - JT
.. (/" V > ? ^ J> ' J * <£>V j/ L <%-~-IL-4 3
^ r^ j ■** 3 /t, W
r'tjSp}- ^ J>s* ^ l^-' . ^-. ljT
^'L- tf.-U Jp/ L „ S^* L& r_ $ & d) j „ J J cr-J,
y 1 ’'^ 1 0 W»-~ ?/)?')''<' \ tf ^-AJ—
,/u~^ *r.w*> j>^,Y İ y
^V. c
j ^ J-y
J 2“ /*f
' ■ \
J l/ J ’ ° * y L
" ^ L3-~
>§İ> * ^
Hattât Halîm Bey'den
Şeyh Şucâ' Efendi, bağ bahçeye meraklı envâ'-ı çeşid armudlar, yetişdirirdi. Üzüm bağını imâr
etdi. Tekkesi şeyhi aynı zamanda bir zaman bâlâ dergâhı şeyhliği hânesi arsasındaki bostan
Balıklı kilisesine âid.
Şucâ' Efendi bağı Midhat Paşa bağı karşısında idi. Burasını verese satdı. Koca Mustafa Paşa'da
Adviye Hanım almışdır. Kışın bâlânın evlerinde otururlardı. Ailede varsa çocuklarında hayır yok.
Karşısındaki karakolu Hristiyan bahçıvan yaptırmıştır. Sonra burasını haraç mezâd 350'ye
satmıştır. Bahçesi yok, yanında bir parça yeri var. Şimdi bu tarafları Arnavutlar ve muhâcirler
işgâl ettiler.
Seyyid Nizâm'dan Tepebağı'na doğru yukarı hep gecekondular yaptılar. Şeyh Şucâ' Efendi'nin
kabri minâre önünde medfûn, taş yok. Bizim Nazmi Töre Efendi'yi oraya gömmüşler.
Şucâ' Efendi zamânmda burası çok ma'mûr ve debdebeli. Saraydan da çok gelenler olurmuş.
21. VIII. [19] 64
364
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
1 e
p İ*
y Zj t j ^ f ^ J
* ^ ı^f .
trî» r«^S *ur — t İ 1 W M t-*
f ►b i* yy? ı/ 1 ^ AA*'’ » ^ j p (.*• t
- * * , .
r t/A* i j AS -' -
ti t~*tr*^*
* >
:> ^
h
* J
er t -İK. 1 ûtC.
* * K ^ Ji
' , f „, . * ‘ ^
' 2 (****> 1 W t .
I AJ O # çS Aj
/ ^ —I" ^
Seyyid Nizâm deyince ve eski zamânım tahayyül edince neden üzülüyorum
Zîrâ üzerimde Seyyid Nizâm ismi büyük tesîr yapdı. Seyyid Bey'in Hazret-i Peygamberimi¬
ze rûhen yakınlığa mümkün olacağını büyüyünce anladım. Fakat o yaştan beri kendime bir
nizâm vermeğe çalıştım. İlk oraya gittiğimizde ve ara sıra devamımızda 12 yaşımda idim. İn¬
san üzerine esaslı tesirlerin bu yaşlarda oluyormuş meğerse.
Bu yaşımda bir buçuk senelik yetimim, boynum bükük, ama farkında değilim.
Seyyid Nizâm bana 12 yaşımı, o zaman babasız olmama rağmen memleketimizin muvakkat
bile olsa hürriyet havasını,
İstanbul'un o zamanki düzgün, fakîrâne lâkin bugünkü kadar perîşân olmayan semt, mahalle
ve evleri
Dünyâ içinde uhrevî hayâtı
Dünyânın içinde İstanbul'un o günkü beni bugün saran eski havasını hatırlatıyor.
Bunlar duyduklarımdan birkaçı. Duyup da yazmak iktidârında olduklarım da pek çok. Cenâb-ı
Hakk Seyyid Nizâm ve civârındakilere rahmet eylesin, âmîn...
30 Ağustos 1964
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
365
Seyyid Nizâm hazretlerinde
Balıklı yolundan Seyyid Nizâm dö¬
nüşünde Balıklı yolundan Silivri ka¬
pısına geldik. Bahçe yanında çeşme,
yere yarısı gömülmüş. Demek burası
beş asırda 2 metre yükselmiş. Silivri
kapısındaki gürz duruyor. Balık kılçı¬
ğı düşmüş. Karşısında İbrahim Paşa
Câmi'i kapısı, İbrahim Paşa Câmi'i
havlusu, türbesi ve rozetleri
Câmi'in dış çinileri
Kapısında oymalar
Koca Mustafa Paşa'ya Berber Meh-
med Efendi (---} evi, bu semtde kâşâ-
ne. Oradan Ramazan Efendi, Ali Paşa
ve Fındıkzâde yoluyla avdet.
Mutâla'am
Vaktiyle Silivrikapısı dışında Tepe-
bağı İstanbul'un sayfiyesi, her asırda
mergûb, 20. Asır müstesnâ
Boğaziçi ve Haliç sâhilleri kibârların
Sonra Çamlıca XIX. uncu asır orta
halli tabakanın sayfiyesi
Tepebaşı ve Topkapı ve Maltepe,
Edirnekapısı hârici Râmî(?) fakirle¬
rin ve az gelirli orta hallilerin sayfiye
ve hattâ şitâiyesi
Tepebağında çeşmeler ve Seyyid
Nizâm panteonu müstesnâ artık geç¬
miş asrın sur dışı hayâtı sönmek üze¬
re. Yerlerini fabrikalar ve sitekondu-
larla bütün(?) fukarâ apartmanlarına
dönmüş.
Artık buraların ve Midhat Paşa çift¬
liği sâhası Tepebağının sayfiye mâhi¬
yeti kalkmış
Bir defter Seyyid Nizâm panteonu
Bir defter Silivrikapısı, İbrahim Paşa
sitesi, Abdülkâdir Erdoğan Bakkâliyesi
366
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm hazretlerinin mahdûm-ı âlîleri
Seyyid Seyfullâh hazretleri:
Bu aşk bir bahr-i ummândır
Buna hadd ü kenâr olmaz
Delilim sırr-ı Furkândır
Bunu bilende âr olmaz.
Kıyamazsan bâş ü câna
Irak dur girme meydâna
Bu meydânda nice başlar
Kesilir soran olmaz.
Bahr-ı kalem.
Ne söylersem kanar olmaz.
25. VIII. 1964
Seyyid Nizâm hazretlerinde:
Mustafa Behçet Efendi kızı ve Bahriye Müs-
teşârı Râsih Efendi haremi Fatma Nebiye
Hanım. 1291
Kâriyeden üstüvânî taş
Seyyid Nizâm defteri için,
Koca Mustafa Paşa, Berber Mehmed Efendi
Silivrikapı
Seyyid Nizâm yolu, Muhyiddîn Hattât oğlu
güzergâhda Tepebağı'na çıkarken üç çeşme
Midhat Paşa bağı ve köşkü, boş hâtıralar
Zamânından kalan yegâne hâtıra Çam ağacı
Üzüm, ay çiçeği, susamlı üzüm(?) yağlı simit
Midhat Paşa çiftliği sâhası büyük
Mahdûmu Ali Haydar Bey'in eski hizmetçisi
Bekçi gibi oturuyor. Ufak çiftlik evi perîşân
bakmıyorlar. Verese ondan kirâ almıyor,
ekip biçiyor, epey de mahsûl alıyor. 300
dönüm yer. Harman var, meyve ağaçları
faâl. Bağa bakıyoruz diyorlar, etrâf açıksalı-
yorlarmış. Köşkde hiçbir hâtıra kalmamış.
Hepsini Midhat Paşa kerîmesi alıp Nişanta¬
şı'ndaki evine götürmüş, yazın Emirgan'da
oturuyorlar. Çiftliği verese taksîm etmiş.
Buna Midhat Paşa büyük kerîmesi, torunları
ve değirmen dönüşde Tepebağında eski bir
çeşme, sağda...
Seyyid Nizâm ilerisinde, karşıda klasik XVI.
asır çeşmesi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
367
Seyyid Nizâm Câmi'i imâmı
MalatyalI Ahmed Raûf engin
ne şeyler(?)
Reîsü'l-etıbbâ Mustafa Beh¬
çet Efendi kerîmesi ve Bah¬
riye Müsteşârı Râsih Efendi
haremi Fatma Nebiye Hanım
1291
Seyyid Nizâm'da
t
. ' V i
ı
v
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
T. C. J *
BAŞBAKANLIK <T
arşiv umum müdürlüğü
Br. EMİN ŞÜKKÜ kUNT
Dlpl. No. ÎÎ32
^ÜıLr-% • -r-M ıiM
", .'V '' ^ ^ Af, • A X .a t
‘ ' ‘ ‘ >/->;,> . a ; . /.
• ■?•>>,. ' , y v
,1.1 MI * * , ' SfVV'jri
■ - y , £
L*
£ ?5'
_ I Mj"
Jr dÇj Uf
Ma ^ ,r ( ; Xp ^s- j*
*4*
^ vr /7 )
/?/7
[Nazmi Töre hocamız,
Seyyid Nizâm
terceme-i hâli]
Seyyid Nizâmeddîn Kuddise
sırruhû
Seyyid Nizâmeddîn Ahmed Ebâ
Nesîm Efendi, Bağdâdîdir. Pe¬
deri Seyyid Şehâbeddîn hazret-i
Hüseyin bin Ali radiya'llâhu an-
hümâ sülâlesinden Seyyid Ab-
dullâh Arec evlâdından idi. Şir-
vânî Şeyh Yâsîn Haydar mürîdi
Kasım Zülfikâr Mâzenderânî'den
tekmîl-i tarîkat etmiştir. Sultan
Selîm-i evvel asr-ı hümâyûnun¬
da Dersaâdet'e geldi. Silivri-
kapısı hâricinde Tekkeye şeyh
oldu. 975 Muharreminde Cuma
gecesi irtihâl etmişdir. Ve tekke¬
sinde defn edilmiştir. Uzun boy¬
lu, karnı büyük, elâ gözlü, açık
kaşlı, değirmi yüzlü, mazanne-i
kirâmdan bir zât idi. Sinni altmış
üçdür. Oğlu Ebâ Ali Seyfullah Ka¬
sım Efendi Ümmî Sinan halîfesi
bir şâir-i pâkîze-ârâdır. Sultân
Murad-ı Sâlis asrı ricâlinden kâ¬
mil bir şeyh idi. (Nizâm oğlu ve
Seyfî) mahlas-i şiiridir. Dîvânı
vardır. Sicill-i Osmânî, Cild 3
Arkası gelecek inşâallâhü te'âlâ
Mezûn idim, bugün dâireye geldim.
Nazmi
1567/975
1967
1567
400
1967'de vefâtı 400. yılı hakkın¬
da bir toplantı.
Nazmi Efendi kaddesa'llâhu sır-
rahû hazretleri hattıyla Nazmi
Dede dışda sâni medfûn
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
369
*70 I SEYYİD NİZÂM HZ.
^ /u I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Silivrikapı hâricinde Muhyiddîn birâderimizle bir cevelân
31 Ağustos 1949
1949 defterine
Anneciğimi ziyâretden avdetde otobüsten indik. Dolaşmağa başladık. Silivrikapısı hâ¬
ricinde evvelki devirdenf?) hiçbir hâtıra kalmamış. Bereket versin etrâfına taş diz¬
mişler. Vaktiyle Silivrikapı câmi'i bayram namazlarından sonra burada İstanbul'un
fâtihlerine duâ ve Fâtiha okunurdu. Rahmetli topçu Emîn Bey söylerdi. Âdetâ İstanbul
fâtihlerinin meçhûl askeri her sene bayramlarda ziyâret edilirdi.
Seyyid Nizâm'a giden yol sağları ve solları perîşân. İlk solda vaktiyle İbn-i Kemâl tür¬
besine benzer taşlardan parmaklıklı bir hazîre varmış. Ne mükemmel taş(?) yarısı
kalmış. İçindeki taşı yok, başkaları var. Hacı Bayram çeşmesi ve arkasındaki kahve
pek pitoresk. Bostan karşısında buraya kadar uzanmış. Orada bir kabir var, taşları
yok, sandukası duruyor, üstünü incirler kaplamış, ne yazık! Sâhibi bunu yok edemedi¬
ğinden ne kadar müteellimdir.
Karşısındaki çınar dibinde bir zât bir mezar taşı bulmuş, dikerken, nedir demişler,
Solakzâde'nin kabir taşı demiş. Örneğini yazdım, okunması güç. Sade, ufak, fakîrâne
bir taş. Târihimize bir fakîrâne hediye. Bunu bulana çok duâ ettim.
Yanda Balıkçı Rum kilisesi ve ayazması mamûr, yol yapılmış. Bizim Tepebağına ve
Seyyid Nizâm'a giden yol berbâd. Sağda ve solda sofalar, eski ve yeni yazılı ve yazı¬
sız taşlar var. Perîşân, sefîl. Vaktiyle müteaddid yollar ve nâmütenâhî serviler varmış.
Vaktiyle ben bu yolu pek esrârengîz bulurdum. Ne pitoresk ve uhrevî bir yoldu. Şimdi
perîşân. İnsan bu hâli görünce, acabâ biz Türkler İstanbul'dan vaz mı geçti diyoruz. O
ne mezbelelik? Seyyid Nizâm Tekkesi karşısında karakol bir yer varmış, satmışlar. Biri
alıp ev yapmış. Her halde orada oturan münâsebetsiz bir insan ki 978 târîhli Topçuba-
şısı Eset Ağa'nın kabri yanında çöplük yapmış, taaffün ediyordu. Seyyid Nizâm'ın tek¬
kesi perîşânlığı insanı ağalatacak gibi. Türbeyi yeniden yaptıramamışlarmış. Pencere¬
yi sen ben yaptıracağım diye inşâât yarıda kalmış. Hazret istemiyor mu nedir? Orası
vaktiyle bir makamdı. Muharrem onda âşûresiyle meşhûr. Bâlâ tekkesi de öyle. Bura¬
lara her Muharremde imâretlerden büyük dört beş kazan getirirlermiş. Bâlâ pilav da
verir, burası vermezmiş. Seyyid Nizâm'ın âşûresi pek meşhûrmuş. Şeyh Şucâ' Efendi
nasıl(?) meraklı imiş. Ben o zâtı tanırım. Küçükken Nâil Efendi beni oraya götürürdü.
Bir zamanlar Yakub Han da burada irşâdda bulunmuş. Müdâvimleri çok idi ve temiz
bir yerdi. Şimdi pejmürde ve perîşân, avukat harem dâiresini kirâya vermiş. Orası is¬
kelet hâlde, kavun yemişler kabukları bahçede oturanlara bunu acı acı söyledim.
Seyyid Nizâm civârı devlet ve asker ekâbiriyle dolmuş, her çeşidi var. Hele 978 târîhli
topçu başı kabrine bir kitâbe koyarak Fatih'in topçubaşısı etmiş. Târîh uymuyor. Ne
de olsa bir hâtıra. Yol pek bozuk. Yanında Balıklı yolu, paket taş döşeli ve mükemmel
bu ne haldir yâ Rabbî. Surların hâli berbâd. Bu sefer çingeneler de Seyfi'nin önüne
birçok gecekonduları gündüz ve Silivrikapusu karşısında kondurup duruyorlar. Ne
ayıp, ne günâh...
Bir mezar taşında Bâlâ Tekkesi'ne Bâlâ Kuyusu diyor.
SEYYİD NİZÂM HZ. i *71
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1 1
BOtttfŞ
wvj i r^r,« Lr?,-, ^ w. ı_ ç 1 nAf» Vt 11 - fM !> ’f'rt .«■» EttVtcıfcn 4
r > M y=*l| T= Vf«- .M ’.*p ttaann'" I-.İ 1 » Hıı M -! T "i «=■ 4i M-.
fl < PI 1 rl^ıınrfan r-rîl r i A ^4 1 A 4 ▼*.
\w\ .fşl'irr tu'n- £=*-n*iı4
Lâ ilâhe illallâh Mu-
hammedün Resûlu'llâh
Esed Ağa ibn-i Pirî Ağa
Reîs-i
Topçıyân-ı kahramân
fî târîhi
Sene 978
T79 I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
31 Ağustos 1949
Akıbet olsun gerekdir sende...
Giden benimle ol oldu fiil mâl-i berg(?)
Oku birkaç Fâtiha bahş eyle yanına kardeş (?)
Idüp toprağa ağladı başımdan aşağı(?)
Hakk rızâ zâhire nişân mezârın taşı(?)
Sultân Mehmed Han Fâtih hazretlerinin
Topçubaşısı Esed Ağa ibn-i Pîrî
Sene 978 tamîr sene 1265
Tam Seyyid Nizâm tekkesi karşısında eski
karakol ,
1220 bir mezar taşı
Şimdi orada Yeniçerilerden olmalı?
SEYYİD NİZÂM HZ. I 777
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1
.A
^ )
<^lV u ’ j frf
- v v ■,
i—’ l_û» •'_ (. ıs'JZ^
*W:
^1 ijL, » /
cr
cdL
fcbst#) fj
^^' jM &AkXü
V-'Ia
■*
M
f
M,
Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlu'llâh
Ed-Dünyâ fânî ve'l-âhiretü bâkl
Resûlu'llâh evi(?) burası
Tam Silivrikapı dışında bir yerde yatıyor.
Fâtih devri taşlarından olması muhtemel.
Silivrikapı'dan Seyyid Nizâm'a gelince So-
lakzâde'nin mezar taşı
955'de Hacı Bayram Çeşmesi yanında çınar
altında medfûn
İmdîf?) muhallas Solakzâde idüp terk-i cihân
Ola gılmân-ı cinân behzâdıf?) gibi mahremi
Dermân eyle senârî idiler târîhi
Bildik olsun kirâmdan ve rahmet Hemdemî
374
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Seyyid Nizâm hazretleri bahsi:
Ayvansarayî Mecmûası (Bakınız bendeki
deftere) Hazînede N. 1565
S. 204
3 asırlık mücellidbaşı
Seyyid Nizâm hazretleri civârında
Asım Sönmez Bey söyledi.
n
0 «JUf' j>
Scji,
" J c'gLs
Güneş
9 17
Öğle
4 48
İkindi
SEYYİD NİZÂM HZ. I 77c
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1 %J/ ' J
İLÂHİ
Mevlâm, ver aşkını bana, hayranın olayım senin î I
Bülbül gibi, cemâline nalânm olayım senin..,
Yandır beni, yandır benî! Aşk meyine kandır benî!
Sarhoş edip döndür beni, mestanm olayım senin.
Al bende benlik kalmasın, kimseler halim bilmesin.
Nam ü nişanım olmasın, pinhanın olayım senin..*
Seyyıt Nizamoğju'm, lıocam, ayırma kendinden, yücem!
Eğer gündüz, eğer gecem mihmamn olayım senin...
Nizamogiu Seyyit Seyfuilah
Seyyid Nizâm'da
[Süleyman üçgeni]
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
_ J; v
«îar
tg ^
m ■ m*'/
* i
i'-, &CS
•: { /P.’-
1 iv , 1
- '.i
Seyyid Nizâm'da
[Hz. Davud üçgeni]
Silivrikapısında İbrahim Paşa
Câmii sebîli alemi yazılı Avrupa
yaldızı ile sıvanmış, kızarmış.
Minâre alemi
SEYYİD NİZÂM HZ. I T77
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1 1
f. aç***'
J(jîL ff/4
77ü 1 SEYYİD NİZÂM HZ.
^ /ç> I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
2^lZl
j dA.
S M*
5er* ' v V'~
/ 7TT. />/
SEYYİD NİZÂM HZ. I T70
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ /T
5
/ J&T/SS4
380
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
^Z/hal
30 İjfZb
* Jîjt
f- /
B*j jCu£ **
û/
SEYYİD NİZÂM HZ. i 7 Q 1
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ ol
Teyıû
0Jt
N^
v.
700 I SEYYİD NİZÂM HZ.
'- ,oz> 1 VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
-ttyti 0?-
SEYYİD NİZÂM HZ. I 707
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
204/23
-P *
fvt _A*y^
Th&fri
oijhöt
Jl HıV r* kyn,
Mtmor^r&ti ’;
/£*$«»*. UU$*J
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
3 0i iM
j7r/; /
9/
SEYYİD NİZÂM HZ. I 7ûC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ' JU ' J
'i.
N
*
IrfUtM a
&şp7j£$
J* *
**~A:
386
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I 707
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ 1 '“ ,0/
388
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mm#*-
it
9-W
SEYYİD NİZÂM HZ. I 7QQ
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
390
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
yi/t)oZ
f"
\fft/ /f
SEYYİD NİZÂM HZ. i TQ1
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ Tl
EU
î
t\)
1InZ
^/Lrlr-
, Jtf*+4bşZ£»
<r*
t-a
oQ
T09 I SEYYİD NİZAM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
393
394
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I 7QC
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
396
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
3 O4/5
Üvw*n
j9s>S~+
'
%
* ^cr * _ _ _
ip"P ^İJ: ,
r„u
SEYYİD NİZÂM HZ. I TQ7
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I ^ T/
398
SEYYID NİZAM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
*Ja> ı i-
400
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
i' S/ifcjk Seyyid :fi zam. 1 da
Jİlivrik^piGi’fidan şehrin üuim dışına gikam ını fe, :;a^mı,ZQ gelen 70la
saparsınız. ili r laüddclt yürürsünüz^ rom çukurda* 5 asırlık şırıl şırıl suyu aka n
bir Çfçao-fû rastlı* ra in ıs* --ra da yol İkiya ayrılır- Baldaki jajıklı manastırına
gidor| airaz ileridedir -
.•nünüze g&lon yolda biraz yürürsUnüz. Ufak bir siteye varırdınız. Artık
>
mûzarlıguı sonudur. Solda bir Sultan .ecid karakolu, arkasında aabse bn^çasit tıs
hüıtafln yanında latifi devri mutlu enirlerinden bir topçu hazînesi taşlarıyla yer
alır, ifam bunun karşısında işte ramini ^rdUgünüz tablo,- Harem dairesi önünden
bir yol kestirmeden balıklı'ya gider- buraları hop tarla ve bomboş**.
üa tablo XVItırda büyük bir velî olan :<lûnaftaln riinndi adına karal^ -
sn uf, üUabüliya turika inden bir sNnbLFİİ tekkeni* 1310 ,ardu f enişten; vâil z,f ; en_
ılı il o birkaç oura * oturduğu :iLsa jzıatJel 4 den buraya yürüyerek gelirdik* >eyhi de y»*
;.ua F ,Tendi * p Çok kibar , müt-evazi^ fazi ve irfanımla tanınan 6ü yaşlarında* to_r
düşmüş sakallı iiFuoarek bir zât,*
Buraöe na.’üz ıılınır. İrk :ç dakika ö-liren kıoa erir zikir,, yi e ki içe
ca panik çok mjıijiİ sükut içinde uıralanıp oturulurdu. laram dairesi f realmde ol
du,jı, gibi 70 fil yapılmış sarı boyalı siışa,p bir daire** llifcmemia de o ul cuk yaz ey
mü rastladığından, haremdeu bunun bajjçosine çıkalı ku?ı yanındaki gölgede ho_
sır üzeri o bağdaş kurarak oturulur* ..e,, urk&lıkaiz a^ndalyelerden birinde ben
ütururdiMS. ^oihbetler Olur. SuglîokJ ı«iirii.ıc- göre oir aeır Sucu, buraya devam euon
Auşada'lı muhteşem velî İbrahim -fendi bendelerinden i’eys almış K&şgar emirlerin^
den tekup .* hasreti eri ula burayı çer aflar dirdi^i z&jnflnR &it gözleri üzerine
sohbetler olur ve sayısı mahdut ziyaretçilere, şeyh efendi mmyya, şerbetler, îcah_
veler ikram ederdi,
-9îi bu I*, onuş ilalardan m ıtun^g ‘is olur g. tazimkaraue sü.lutujfQİ& dinle reli
kanuni gelir* oradan 1 kir di namazları jâüeoc kılındık tun sonra yine yürüyerek
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
dönerdik* ku&imda görülmüyor, imi ilavede binuytı bitişik, şerefesi camiin saça
Sı Mzas undaki minare bodur idi. Altında tekkeye baj|lı bir mszarlı&ı da vardı*
im çok ruknüvaz yeri pak sevmiştim, buraya devam edenlerden halen yalnız
ekseriya beraber döndüğümüz 18 cilt Şefine-i Safî sahibi, devlet m&muriari_
cıızdan, alim ve fazıl Ahzucd safi Jfendî p o tarilıl&rd.e Cerrahpaşa semtinde oturan
husûsi urapça ve farsça hocan] Muzsi t Töre )y i hatırlıyorum, Senelerle bu iki zatin
şahsîvatlerinden vo toplayıp vueuda getirdikleri eserlerinden daima faydalandım,
/Kp-
P.uhları benim iç panteonumdan şad ve hande F olsun!
151anbul T un 1 au asrın başında böyle bunun gibi ne piitoresk yüzlerçe sitesi
vardı* î 3 u onun yaktıklarından bir örmekti * Kesir, bu anlamı ortaya koyduğundan
sözü nazarlarınıza bırakıyorum, Yfllnız buranın tarihi içiu Seyyid Nizam dosyamt
baş vurmanı s/ dile^&tefcsdir. i eri d^ aolayea bulunan isuieymaniye kütüphanesidir*
SEYYİD NİZÂM HZ.
VESEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
403
5 E YY I D NİZAM
BAĞLAMINDA
Tasavvuf ve
Sosyal Hayat
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ
HACI BAYRAM BAŞER
m
'
ı I
r
- M t*
Yİ
1
L j ul ^BkOnHl ’ i) m i
■c^l t
wf \3ft T. ■*? ,
rrX, ' J ■ Sı;.
V m |wj ! ■
1
â
■y/^ıy^yj
SEYYİD NİZÂM BAĞLAMINDA
Tasavvuf ve
Sosyal Hayat
DR. ÖĞRETİM ÜYESİ HACI BAYRAM BAŞ E R*
^■3 ir fert üzerinden bir toplumu ve bu toplumun içinde bulunduğu çağı anlamaya çalış-
mak, eğer bu fert söz konusu çağın bazı temel sorunlarına karşı etkili bir tutum ortaya
koymuşsa, geçerli bir tarih yöntemi addedilebilir. Bununla beraber söz konusu fertler, bazen
araştırmacıların yoğun ilgisine mazhar olmakla öne çıkabilir ve onlar vesilesiyle kazanılan pers¬
pektif, diğer merkezî şahsiyetleri anlamamıza perde teşkil edebilir. Seyyid Nizâm bağlamında
on altıncı yüzyıl Osmanlısı'ndaki dinî hayatı anlama çabası böyle bir sorunla maluldür. Çünkü
Seyyid Nizâm, bu çağı ele alan araştırmalarda neredeyse hiç bahis konusu edilmemiştir. Ancak
yine de elimizde Seyyid Nizâm'ı ve onun bu çağ için ne anlam ifade ettiğini soruşturmamıza yar¬
dımı dokunabilecek bazı bilgiler bulunur. Şu halde Seyyid Nizâm'ın penceresinden baktığımızda
tasavvuf ve sosyal hayat arasındaki irtibat hususunda nasıl bir çağ ile karşı karşıyayız ve bu çağ
içinde Seyyid Nizâm'ı diğer mutasavvıflardan ayrıştıran temel özellikler neler olabilir?
Seyyid Nizâmeddin Efendi (ö. 957-1550], OsmanlIdaki tasavvufî hayatın, kuşkusuz, önemli şah¬
siyetlerinden biriydi. Onun önemi, evvelemirde, bağlı olduğu tasavvuf yolu ve bu yol vesilesiyle
edindiği manevi ilim ve irfandan ileri gelmekteydi. İslam ahlâk ve maneviyatının tahsil edildiği
bir disiplin olarak tasavvuf, dinî hayatın inanç ve ibadet yönlerinin tamamlayıcı unsuru olma¬
sının yanı sıra, sıhhatli bir toplumsal hayatın temelini teşkil eden kardeşlik [uhuvvet], cömert¬
lik, diğerkâmlık [îsâr] ve yiğitlik [fütüvvet] gibi pek çok erdem ve faziletin de membaıdır. Bu
yönüyle tasavvuf, bir fert olarak insanın, Allah karşısındaki kulluk yükümlülüklerini belirli bir
sistematik eğitim süreci (. seyr-u sülük] dâhilinde yetkinleşerek yerine getirmesini temin eden
bir okul mesabesindedir. Bu ahlak tahsilinin gayesi, öncelikle ferdi manevi kemâle ulaştırmak;
buna bağlı olarak ve zorunlu bir şekilde, fertler yoluyla toplumu kemâle erdirmek olarak tebarüz
eder. Bu bakımdan İslam'da tek tek fertlerin, her biri birbirinden bağımsız yönelimlerle bir dinî
hayat yaşaması yeterli görülmemiş; bir icma kültürü çerçevesinde Müslüman cemaat ile birlikte
hareket etmek tasvip edilmiştir. Bu bakış açısı, dinî ilimlere ve dinî hayata dair öğrenilen her
yeni bilginin ya da görgünün bir başkasına aktarılmasını gerektirerek, bütün İslam toplumunu,
Allah'a hakkıyla kulluk ve insanlara hakkıyla komşuluk hukukunun öğrenildiği bir eğitim mü-
essesesine dönüştürmüştür. Tasavvuf, bu müessesenin en önemli aşamalarından biridir. Çünkü
Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
407
dinî hayat, sadece inanç ve ibadetlerin ilke ve hükümlerinin öğrenilmesiyle mümkün olmaz;
bilakis bu nazarî tahsilin ve elde edilen malumatın bir ahlâk ve hâl olarak tatbik edilmesi, baş¬
ka bir anlatımla bilginin amele dönüştürülmesi elzemdir. Tâbir yerindeyse tasavvuf, Kur'ân ve
sünnet çerçevesinde ve ümmetin icması ile yüzyıllar boyunca ortaya konulan ilim ve hikmet bi¬
rikimini, bir ferdin hayatında nasıl tatbik edeceğini öğrendiği yeri temsil eder. Bu manevi eğitim
hayatı, sadece bir üstadın karşısında kitapların ve meselelerin mütalaa ve müzakere edilmesi
suretiyle gerçekleşmez. Tasavvuf ehlinin “hâl ilmi" dediği ilmin de tahsil edilmesi gerekir ve bu
ilim ancak bir mürşid-i kâmilin yanında terbiye görmekle mümkündür. Bu bakımdan tasavvufu,
ahlak ve maneviyat açısından sağlıklı bir toplum hayatının temel unsuru haline getiren ölçüt,
tek tek fertlerin kemâle ermesini temin edecek doğru yol ve usulleri bilen mürşitlerin varlığıdır.
Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin içinde yetiştiği on altıncı asır Osmanlı dünyası, bu açıdan tarihin
en mümbit ve bereketli dönemlerinden birine tekabül eder.
Seyyid Nizâmeddin Efendi, muhtemelen Yavuz Sultan Selim zamanında [saltanatı: 1512-
1520) Bağdat'tan İstanbul'a hicret ettiğinde, [1] Osmanlı Devleti siyasi ve askerî bakımdan zir¬
ve dönemini yaşamasının yanı sıra, entelektüel hayatta da aynı oranda bir canlılık ve zenginlik
söz konusuydu. Seyyid Nizâmeddin Efendi İstanbul'daki hayatı boyunca, Zenbilli Ali Efendi
[ö. 932-1526), İbn Kemal (ö. 940-1534) ve Ebussuûd Efendi (ö. 982-1574) gibi Osmanlı ilim
ve tefekkür hayatının kalburüstü şahsiyetlerinin şeyhülislamlık makamına geçmesine şahitlik
etmişti. Bu isimlerin her biri, on altıncı asır Osmanlı ilim ve toplum hayatında ortaya çıkan
birtakım sorun ve tartışmalarda, uzlaştırıcı bir orta yol benimsemeleriyle öne çıkmışlar ve bu
sayede siyasi idare ve tebaa arasındaki uyuma katkı sağlamışlardır.
Bu minvalde söz konusu edilebilecek konulardan biri de, tasavvufun sosyal hayat içerisindeki
yerine ilişkin meselelerdi. Başta İbn Kemal olmak üzere pek çok âlim bu dönemde tasavvuf
408
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
\ 4 h İT İYttû Vivir*
ı h\k;>i mı — 4
V A. H I T Cİ-hlI ı
K \ MI I i I’W, Mil Mİ ’ı
YA k [ H Ç AĞLA MU C E LE.N EKLERİ «DEM ı
Eski Muharremlerde
mersiye ve aşure
Cttni]«tdîfl Sttvtr _ REVNAKOGLU
- 5*1 ıhıWıu *71 RliJTJJ 1 JıitmiN JE>f A iutiı
|.ıı ».I|| J i t -- J-TTİtouia,.. —
M l;l 3 A FtKEMtjtf onun ■ alrv* bılyük üiLaâU-
dip ■pUiium, husvııv Fin ynİEij? Jfuvanuı seEfrri ve
ilfı Eıirrrb MLÜR3 ka- L^v ku lâ-dı- EftvırSn rly-fcı [iı* ı l>s
dQ afili IHİİtfitfclfl dergi lı- İnUll bir PUlftllJC okoçlmlı U.' 1
\tfQz. iBJiUuiaçL?î ıMcralye-i cig^r nûs) cin Li¬
ra* yııpllîn ziHrJçrln (ıruf;- t Kipini. İmanı HİİBÛYİDİa Va
l-Tİ d* knldırümiz ıılİ mi
MflLrmi -ri-L Ti^uJİ rafrlU ^übL^klürO, faile- Eu!-
İJtftHr lınviük ,L!İ1 e H' ü! üu
ilmek mümine 'V fllMHırdıı,
ayni SiıaJttiip Ko'jIIb* nu-Jnıra v* emimi
ıckbınta fleyet yjıvnç v? h ;ı - bir (Jıvrfylt, h^aıç-
çir-i İIIESÜ dtVJJtı ertrfi Uy İni vt İME «d:ukı akncir-r.
iTtlîflettİçm Eja^Tft yint InitJii ^crlMı T--5' vn ıı^aVdûn.
inmeyin in. «Ilıt \‘t abamın i tlytulr tnVhDfı)
mübarek nalılan ScSn r.vv*ıX rçifcftnamdi okun m* yi u*v m _-
îekkp h? burul fm, c'.vnr ftbfM-ıı f Pn Vl - aa'ftbn Ikti^BUHİU n
İ44'udniı haşlıyarak k ? r btıİLıhan piH*:flsyt3ısdfliL t rk
ÜDİlip 1 ;i*an m i Apf jjr v(r sy|■ '-^‘S • 1 TİHP E LJL âyAIÜIjdİin
rırtçUcrf. dıgaıudilrî kaStnn '^bh Se,î:itT dceı
K- L 4*kîE fukarayı cnLuk ,-l.- iVasUlâfnp FTnblhrdeîı
kadir hertıçs irin fefî- ^«nunlarK Scidar, y&ıil
yük. ıvn avn punmai - ^ur'i'nıkffiffldyiı rwar.ı iD:-
jar r™Fr*Jar^ hn^Tİîmır. kı-r Ii^jtjiO Elti müılijmi.,
[ w.nîep Ujitfuıii-. (ytnS ktMİlı-'i «ı coi;. bkpdL^'i dun
■ 'Maynan NaîrthF,, defnin. vr İta**: f< 3 n «Hll-
‘Şunat'R saU! zhvbr.
. Ik“rt njHn;^ny3e^ Mulrarr:- Srrtin kllkbiiip
•j lie tn.Lb'ıUE trjpni-k ^QJ*A!Eİîr Vsjmiu.^lsl
İnetfc IjO] bp: u; > r J: 5 !LirL) vr- 1 aı,ttr lll ^ r
rilırdS T-ökma 1 rAnriri kuru- LÎI,,<lil tntn ^ r «YlMı
lan -oi-rRİard* İA, vani euıav aü* 6 rf:ı 11
'-'Ni C«nek ^-natcrrjıyn ı-fıUJı- 13 rfeîlflüllr. înp-r^İ-
ynBiîan iti) da. ^ o'mk ilme. ^p,r
ircSiıı cim e i- SıEr ruıVıinf Mv- , ' lt l ^^Vl 4İCB -u^n r u İr Âm4jıyn.lJ
cıir • -MneSî kanalmaat uım wl bin İlleri TC-'ı
i ilınnsdı A'jEd?EI nL^fnasal fmeklrl
Tetdtltbeee4& [bp W ' ob TflKlSP -teetint
ysia.k atili '■jütnivrltuv,. İn- ?ı™1»amH ^ m«ll^ mu¬
in, Vfva x«Bİİ mü lük Loşluk- h-HfttflBİıı bir eilaühe La bun O
: .nu İı|ııri L ciTpii 7câ.ktrh&VIİ2 j -dn 'ntır.! if r ■ t- rı i \çvt^-r r
ı i n yeleni kpplaftül f+diid' İe:
uluutulinllll İktlfn rdi^lr, «- r-iiirr tf rlül alayım
h-.Lt Mili Inyir ,J mı : 3sî Sshftffl,- itmüme- l^Jı-iı knlmıi.
iiyj jjLiLbbtİ an'^Liıfr Vt *fcad**mi malPni İİe IrMlJi «tt
İPİ^i'l rdfril bir laisUlT - r ]^ n I. nuni
rne va kR^İPİ ►rlr da^ünak» 1 • -yilyle be^ljy- n r^rlıln ^ r
L.|r t*r^ı£q. va/.nİHiH hwt- ■ dn ı'e “bUTtn bfinjerr r^- rslyp -
Ifpnıij: Tfipn^nbfcı^raHf p nhivleblyalmm k'VmcL-
■ rJf| dd^ıri- rcabl lU'ltJİ. TNtk L*-
ÇkmUrîLtifcîSJi. fRQf«îyy *3 Hl vt V«nııdf lîlernlf ^ n^
i İLİ n rHvrıöivPİ V^lıijrJHrı nh PllmiTrln. hu r-Jv
Fiühfcn rtskfli-kriftdMi bir io- kv Q»Hnd* IHÜrktn lu
bavJFitin :«mitil Iaİu’mi mrv ^ hûyuk # Jf ' L,,i dmvhAatri
bur Kars bahiri v-cEt ıWubt#|em Ki^ân’ıi »ku Tianı:
ı?;r - *3 *t*n n:o 4 :nlilıJ at di yniitînPimfllf lflmm E«Ur.
«euııı >Rinun K'Spd# cünre ilılvntiyctlCö îky
ibııdfr - küüst bir fuarnU d-;n rid K«anmıı. v* oayo
■Mİ Kİ. it nı .Riı FJI i kmaSi yn) SfJ'ftillt I n. Kdls İçil
;r' Fcnlhrr.:ı dHR?ıl m i*k\br-n pUı %ryM İFA
ibrmrr nırrpiyr "bMİiir Yt flf- ’l 11 füilfteıty'yC r<-
^riyft rjti r vp hciİfVİr Muftnl relüwfci] RÜfrail sryb Ha^*n
İd hthf. Orman. ^h!i R-miV.lr- Hasr^l rln
knf'î: Oman. dc-rftASun deleri r .ı*icfr1 Skûjun. Sateniyt vu
KekLtbABItl AVapruyTı Saiu* SLuu-.Lvyedyn I cVLlrlorlı myl:
K^JÎ imi Ti n ItoAn. Müktmfîi Süûlrli
nln mu a j±&iû ^lireti YeiftT ^rylı ^İPinl'ıln m -
"elîliyçLi 7T«^hİ >v T4İyyr ktmiraden iKib'-i
Kanınpaınll befü ftKtp IJ> -rLij^ ^enzLökth dilil mm-
■II merlıiMftİHT eHk nHiftınfr Teki cîcvlrlerde lw Siya p«şn-
■jfin hn^li,'. 11^ Alı f; n’<h
UfnSI. ■ ı .. m . m. I ûür
Aljı Fr H isli I'. ‘. I M t ir
KrrbpFA.|ı İtslulsı, bıi vtmSr
VT.C IfcİLÇir Nı: fcltr
qekr olalı K^ııvııh ?ıT-ı»n FA
ı’.'rsı ra^-nSlı Tınıl frt «!İ Iprl.ft
!'.-i]T^lfl îM^klıbdl nTkJI yklît
(îeuu .ufvA(Vq . rd“ I Minin. Af
ff- ’flJlM Iİi İLii; Vf >IM ,-RıUf r~
*#rkrkml«ı ıBiyen ^pNhpI
İL Pi-s-JV .UTailyV Af>
ma^ıf n^ırlllm IY yjcI’nL'ir ıT,le
■Ic-J y-* Tüı^rvhS'h'nl ^ît. Bini
i:hl T^ltl . .ıdî^rii .a,nl ,3 pr-
cik^n fııûifjplii n Ur 7 *
Kl'i'û pepı N.ıuuk K’ , mıiF vr
F>ivftn i» ■ - yhi V- nnbniFHİ
hnhınan K-'ıilr^y’-P fiW*v
»ly^-elı rkll. ^lsrViJ ^ n rh ınpjıhnr
■ClMfcı-II!- $'-m , ’H.II»l - iVsidm^n,
Netai-te.;.’ us-■
M-Vatef! C. -»-d.Lm ^It-ntİSnitir
FuHını ya hm ut ^«nfejb x,r^
ki- anrlll ıl*n ı im verir H
demiemiılnıı kılhüıtandf Mrlı
t^i Ar:r «<rHn4iQiıx avn
'! •" * i 1 ■ 1 1 - ■. L "flxmjıj- ölüm
1 *i*l '■■■ i? T^rtlaı-da 5 -rp 4 |WH
■r ■P-m uf iıI-
hfl ( . i.:.! 1 vmJifiLnıs il*n^ıı
S -rr mAınn-İP "r-.ıtı ı|ıs|*\m
lliLn'lırnı* 1 'HsF-
ınprtnrL'n! 1 ! J
C‘-n.| 4i: n rfiLftn n ^411
lîrrİK'U yi
mıh a -Hin ı, lıı
en n LINrkı^s.
£‘-"■Sllıı • ilT-ıl
■iM^mrATı >11ınkü aa^icU-
MeiLe'!: Vî-idar Vf îıfab
'’tedî ile yafiLn>L| r.pvhat.ır,
kcıa ffltvifyîyy^sn Tokad i
iâ.ûv. !^«Aİ.p vc hDk'aşjyyc.
den SAmiln Hıfsi flirftl^rrı-
}lr t n hakiııUd ptk i|Lkj:ıc
oku nKn^dcrE, IstIc a S.i-
rnıb Rıfpr miflıumıiA;
H r ı ulj i * iVriyeıiaii nur.î
ay nÜ
ATu-arrErdir buıın çiLn
«ikîy* ftll ıı
löıkr (ibi ^ok kuwv «]1 ler
hat name il. Mrhsöt:. AU de-
tir babımın Sıakfelts inden
Kı rkîa^el İ 1 j JÛffebet St rvt t
trfy bibinin, terkibi btnd
lekJindc 240 htytttffi
f KeyheJ dil i riıeMni,
hlllâ s-Pn zao:Arılara feadAF
hdceîıkle jeyhiiiji. mubr*.
Tîm ^efcuifcıdl jır’k kAıUıInnc
bjr larrı «-j.ee ti e knalLcet- l c
izdivaç rttırrdLı almak f ıhi
dnkkeı vt hayt«t« fayın biı
m-Mva.Fiakıyc-t g.d«LeLer. ıifia-
kiyyrdrn k ul üphen-rt ■ A-
■ijjiİdrü Mcıhnltİ Hlrmi r.
n-en-d: Jı^riminr., bülhliH
fSebile. HUıeyın'ı Ln tekke
gdrııı Lş, ıı «ta bitime rtaiedtn
f^nüUcıt 4 çk 4 b{! «Sn^yle
dçLVülfn ^aSpsaıJ ftdilli me;
rn^i». Mannaeln Etıdn a^Ld
|çyh Abdu r r^lırpim $imj Ni
ye^i efendi merh'jJT.un. mu
hurtm Vr ULU* duılir^le
ne ra be ■ 1327 dt yayjnLicS^
âiî-: itlik 'çıtadaki (Hine,
iniib ■ r r c m } îr ı. k trb Vecnık
Şükrünün tfıvtn ve r7teeeSu v
krden tapbdı^ı i Kâr ye . i
maletn' Içf rı^; 3 eFd*n
■tem t TıJiffüar a]rnir v%
dini GÜtÜ/dı.
M nîıı rre-m • n T,-jntu gıL
r.-.ı fr K^im^ifcjfifıa
«idzr.ı SuTihlili haiınüh'-nd-t
f Sliflb|j]ı «alili- nd*n tbn_
<a * Yi eıtıt i J ıt i îi lul iacrıı j
yf-ii Hıkun ur, ll-kiiin-dad Lu.
tEn fıeanfabE şeykİEiınm n-
tefikiyk, uıH jekİFİsrin itli
reıJnde yapılın İÇ b-iî-kaLs
mıtucem Vr 'îlehd-ebfji. r«itev
fen Hir hı-feiJ nlan ve hilıf:
bindi İıjjıadr artı ydktt-lc-n
□ İÜİtsJÎlr, OrTillfeı |tfv Ed+t
di..
Ko^Pl^iîlSipna hiJika.
tıandln ibitn df£?f İMÜVetî
ye kıyamt ttkiclc::nit aırJ_
sy!e mcrıiy^ ctfpiytTtsn k
cin ıjunLtı ayrılır. kıyııtılJtr
(Fe fi jj :n evradı Jçrıfr ckuT-
îtiu, (taü'! ktmaliytİ tfen
vt fmihrep ^y*-«E)ndtn
ri herur - . Uçlu Ve yc JliL-
=ı ı r<f* Taphiısı Ed c. l J i?ı San i
E-İ4IL*)! Hmtpİ inikrı-m n Un
[ Kad-tiLhaııc} dr, dî^c; -drr.
yrliılflidı dınkdıaLmı j mu.
^s,ytlen)tn hit,T*irı n^bukL
kn okunmız. bımıin ye'm^
tvlıyeul lehi n nuUıklan uda u'
«enlfmlç, vıfir mtrefyrmii
mtiitytıtt, fıkır ttvıllı t»r-
ıındı beıLr Lennııı K efÎH-1 i-İ
TnauTumr-lfE. Eılflnhur hl'üi.
de olkuıuudiı.
Si.ywı antBc \cfcizL lıukn
l'^ien-byl hekliiıi te-kîrclCr i il-
dç İle- (mLISETTE 1 . t*l>Lın â
iLtarr^İ ve ! nkjnm.
din îV^neııi eaydan F i-di-
vtllkttyÜ^idÂİ CŞaıkels; tek.
kti:) nin |cyh= ve Mısrı N : -
vetinitl dr- ınaınms^ r.fîlfclc-
niHİe-n tA^bt hab*) l: M t - s *
Ed AıbF HturtflL ÇİVLM^
mcnkyUi ilt ü ı^niBıVı-Vf
^Lİİ. Al'kc. f evrarfL |ixî-
Fs 3 kidir lajcdîı ve teutr:uk
rûuivarari kıraat edjlmeklc
.di .
S^niiLın mıru* btkıe^l w
irLerİndtr. ■ Mpîm^S bthk. Mi.
■ ■İl blb*, hamliyle Safî LsJ
b* vç imi dcvritı bUyük «üh
ftri 'Ant H^rdivaEikSyfi trk
kpunir- (.ryblirindcn kıta
ÂÎI d«dç baba * IİAİ
-■a|5ı İHJıra bir deyrj tem.
|qS vt ?E|kE| emiffrte nlüft
mühim hcktili faJr ve mu.
ncvvrrleriairı tiden zle i!ü 3 j
ian mctltytEeii. hcEiıtn her
bektli* lekke Vt ravlyeıin.
de tan ıgılnkre kıdar d*ima
lETcih cdslrûLfUr,
Elek fâali nln. THE*
■ lyçlî. hi.ıkalarLhdfl'fl timi,
mîylc ayıı Vır >c>Hldç tytk,
t» vr (JiHkım pJMIuH bun
dnlmdi? Ipftll blurıurdıf.
BektiiıEtte mahtui hiHU
tiyetl^fdfıl biri ât hu rfitttİ
ycFfin m-ıtliia deriden bi¬
bin. yıkuT u muhktv*
A ima dı£rı bs>: f balıa | tara.
F.c.dar- ^kur.nıan idi, Oipr
nkunuyoru jab-ır.ın tabında
vç *4iUfld* hüyîifc fe-ırE^J
lax. ı' La^n-danlar p tulylflfiV
l^vkıkhd^ luırıtf Myın IE^
ıifi^mni minikti Tfdlw
Jrr hi3=ıvdc A^ldlt^kd bu
uıuE -iıl-a ihmiî tdiSeıvMidi
F*kı,t bu TKruyenFh içinde
Rctbej.; AajJeıınır, mbwtıiîHp
krini fcdcüjp sayan Ht hıyü
1-B-fkln vt -bicİEft j? IbfİEt. 1 j
blf-le- fcuîiifıdL |ij ndî n. *ıee
lifti TTrr«yıhıTi ttkkrkre pBrt
d^rdilı ifrttr t iF« bîr m .
minki 4*küHrtiii m«rtfd'r
mı 5, fi^j.lLriTüU »JİrtıüılU.
■Ctmâ l>d djn .S«rvrr
Vakit Gazetesi, 4-5
Kasım 1951
(iki sayfalık gazete
küpürü birleştirilmiştir.)
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
409
1
Bayezid Meydam’rıda Mahmut Şevket Paşa’nın cenaze töreni. Fotoğraf üzerindeki numaralara göre: 1. Sünbül Efendi Hazretleri
Şeyhi... Efendi 2. Merkez Efendi Hazretleri Şeyhi Ahmet Mesud Efendi 3. Vezir-i azam Pir Mehmet Paşa Şeyh Zekâi Efendi 4.
Mirahor Şeyhi Vehbi Efendi 5. Vali Ahmed Efendi Şeyhi Niyazi Efendi 6. Seyyid Nizâm Şeyhi Adlî Efendi 7. Eihangir Şeyhi İhsan
Efendi ( Nurhan Atasoy, Derviş Çeyizi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2005)
ve diğer din ilimleri arasındaki tartışma konularına dair eserler telif etmişler ve bu eserlerde
tasavvufu savunan bir tutum izlemişlerdir. OsmanlI'nın “altın çağı" sayılabilecek bu dönemde
âlimlerin büyük bir çoğunluğunun aynı zamanda birer tarikat ehli olduğu müşahede edilir. [2]
Yanı sıra Osmanlı sultanlarının çeşitli tarikatlara müntesip olma gayretleri ve devlet tarafından
tarikatlara sağlanan maddi ve manevi destekler, mutasavvıflar için tarihte eşine ender rastla¬
nan bir imkân alanı doğurmuştur. Bu durum, Seyyid Nizâm'ın içinde yaşadığı toplum hayatın¬
da tasavvufun oldukça etkili bir düşünce ve eğitim zemini bulduğunu göstermesi bakımından
önemlidir. Nitekim bu dönemde Halvetiyye, OsmanlI'daki en yaygın tarikat olarak hem halkın
hem de devlet ve ilim ricalinin teveccüh gösterdiği bir tesir alanına sahiptir. Halvetiyye'den
başka Bayrâmiyye, Zeyniyye ve Kâdiriyye gibi tarikatlar Anadolu'nun pek çok muhitinde ya-
410
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
yılma imkânı bulmuştur. Nakşibendilik ise on altıncı yüzyılda öncelikle İstanbul'da teşkilat¬
lanmaya başlamış ve zaman içinde diğer tarikatların aksine âlimlerin daha çok rağbet ettiği
bir tarikat hâline gelmiştir. OsmanlI'daki tasavvufi hayatın önde gelen şahsiyetlerine Seyyid
Nizâm'ın yaşadığı bu devirde rastlanmaktadır ki, bunlar arasında Halvetiyye'den Cemâl Hali¬
fe (ö. 933-1526], Fusûs şârihi Sofyalı Bâlî Efendi (ö. 960-1553], Nureddinzâde (ö. 981-1574],
Sünbül Sinan Efendi (ö. 936-1529], Merkez Efendi (ö. 959-1552], Şeyh Şâbân-ı Velî (ö. 976-
1569], Ahmed Şemseddin Marmaravî (ö. 910-1504], Seyyid Nizâm Efendi'nin oğlu Seyyid
Seyfullah'ın mürşidi İbrahim Ümmî Sinan (ö. 976-1568], Şeyh İbrahim Gülşenî (ö. 940-1534];
Nakşibendiyye'den Emîr Ahmed Buhârî (ö. 922-1516], Baba Ni'metullah Nahçivânî (ö. 920-
1514]; Bayrâmiyye'den Ebussuûd Efendi'nin babası Şeyh Muhyiddin Yavsî (ö. 920-1514], Pîr
Aİİ Aksarâyî (ö. 944-1537]; Zeyniyye'den Seyyid Velâyet (ö. 929-1522] ve Kâdiriyye'den Şeyh
Abdurrahim Tırsî (ö. 926-1520] gibi isimleri saymak mümkündür. [3] Genel bir bakış, Osman¬
lI'daki bu canlı manevi ortamın merkezinin İstanbul olduğunu bize göstermektedir. Vakıa, on
altıncı asrın meşhur tarihçilerinden Latîfî (ö. 993-1585], İstanbul'daki tasavvufî hayatı tavsif
ederken şöyle der: “İstanbul'daki mescit ve zaviyelerin adedi sayılamayacak kadar çoktur. Her
köşesinde yüce dergâhlar ve her hankâhda âbid ve zâhid dervişler, zikrullahla ism-i zâta ve
kelimetullah ile nefy ü isbâta devam etmekte, nefislerini tezkiye, kalplerini tasfiye edip ruha
ruhaniyet ve kalbe nuraniyet kazandırmaktadırlar.'' [4] O halde öncelikle on altıncı asır İstan¬
bul'unda tasavvufun, devlet kademesinden ilim dünyasına oradan da halk tabanına gelinceye
kadar geniş bir yayılma imkânı bulduğu tespitine ulaşabiliriz.
Seyyid Nizâmeddin'in yaşadığı Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde,
dinî hayat ve sosyal yapı adına bu tabloyu tamamlayacak başka gelişmelere de şahit olmakta¬
yız. Bu gelişmeleri anlayabilmek için tarihin sayfalarını biraz karıştırmak icap eder. Osman¬
lI'nın o zamanki toplum yapısı iki temel öğeden müteşekkildi. Biri şehir ya da köylerde yaşa¬
yan ve düzenli olarak vergilerini veren yerleşik halk; diğeri ise on üçüncü yüzyıldan beri Orta
Asya'nın çeşitli muhitlerinden gelerek Anadolu'da konar-göçer hayatı yaşayan, bu nedenle
vergi sistemine dâhil olamayan, daha da önemlisi, toplumu bir arada tutan merkezî düşünce¬
den de uzak kalan göçebe halktı. On altıncı yüzyıl Osmanlı idaresi ise gücünü, hüküm sürdüğü
bütün topraklarda uyguladığı merkezîleşme siyasetine borçluydu. [5] Bu merkezîleşmeyi müm¬
kün kılan şey, idari ve askerî alanlardaki merkezîleşmeye, dinî düşünce ve dinî hayattaki uyum
ve uzlaşının eşlik etmesiydi. Bu dönemde tasavvuf ve sosyal hayat arasındaki güçlü irtibat, işte
bu uyum ve uzlaşının bir ürünüdür. Devlet ve ilim ricalinden halk sathına kadar her kesimde
teveccüh görüp yayılan tarikatların tamamı, “Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'' adıyla gelenekselleşen
ana akım dünya görüşünü benimsemişlerdi. Halkının geneli Sünnî akideye mensup bir devlet
olarak Osmanlı, doğal ve zorunlu bir şekilde, bu inancı zayıflatan ya da bu inanç çerçevesine
karşı çıkarak toplumun merkezî düşüncesine uygun istikamette seyretmeyen akımları, top¬
lumun bütünlüğüne yönelik bir tehdit sayarak mücadele ediyordu. Sünnî tasavvuf anlayışına
uymayan ve İslam akidesini derinden sarsacak birtakım görüşler dile getiren İsmail Ma'şûkî,
Hamza Bâlî ve Muhyiddin-i Karamânî gibi, aslen Sünnî tarikatlara mensup bazı mutasavvıfla¬
rın idam edilmesi bu mücadelenin, doğrudan doğruya herhangi bir fırkayı hedef almadığını;
tam aksine bunun bir dinî düşünce ve dinî gelenek mücadelesi olduğunu göstermektedir. An¬
cak bundan daha önemli bir sorun, Seyyid Nizâm'ın Bağdat'tan İstanbul'a geldiği yıllar olan
Yavuz Sultan Selim'in ilk saltanat döneminden itibaren imparatorluğun özellikle doğu mu¬
hitlerinde, Safevî devletinin Şiî propagandasına paralel olarak, Osmanlı devlet evraklarında
“râfizîlik" veya “kızılbaşlık" diye tabir edilen sapkın eğilimlerin görülmesiydi. Safevî lideri Şah
İsmail, Osmanlı toplumu içerisinde başlatılacak bir Alevi-Şiî ayaklanmasının, yeni kurduğu
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
hanedanlığa en büyük rakip olarak gördüğü
Osmanlı'yı yıkabilecek yegâne çözüm oldu¬
ğuna inanıyordu ve propagandası için hedef
kitle olarak, OsmanlI'nın kontrol altına al¬
mak istediği Anadolu'daki göçebe topluluk¬
ları seçmişti. Safevîlerin faaliyetleri, sözlü
geleneğe bağlı olan ve düzenli bir tahsil ha¬
yatı görememiş göçebe grupların bulundu¬
ğu pek çok muhitte etkili oldu ve on altıncı
yüzyılda OsmanlI'nın uğraştığı en mühim
sorunlardan birine, Rafızî isyanlarına yol
açtı. [6] Bu sürecin en çarpıcı sonuçlarından
biri, Osmanlı halkının, idaresinin ve ulema¬
sının, Sünnî toplum yapısını muhafaza etme
refleksiyle, herhangi bir biçimde “Şiî" ya da
“Alevî" motif taşıyan her türlü harekete ya da
şahsa karşı, artık daha duyarlı ve hassas hâle
gelmesi olmuştu. [7] Bu hassasiyet, bir tehdit
olması bakımından Safevî-Alevi eğilimler ile
Sünnî geleneğin temel düsturlarından biri
olması bakımından Ehl-i Beyt sevgisi arasın¬
daki makası, ne yazıktır ki, daraltmıştı. Üste¬
lik sorun bununla da sınırlı değildi, Hz. Pey¬
gamberin (s.a.v.) neslini oluşturan seyyidler
ve şerifler de bu süreçte, halkın özellikle “ca¬
hil" kesimlerinin hedefi haline gelebilmiştir.
“Allah (c.c.), Muhammed, Ali, Fatıma, Haşan, Hüseyin”
Hat: Kazasker Mustafa İzzet Efendi
Bu yeni durum, gerçek Ehl-i Beyt ve seyyid
sevgisi ile bir propaganda unsuru haline ge¬
tirilen Ehl-i Beyt sevgisi arasındaki farkı, in¬
sanlara sahih bir biçimde anlatması gereken âlimlere ve mutasavvıflara tarihi bir sorumluluk
yüklemiştir. Bilinçli âlim ve mutasavvıflar, gerçek Ehl-i Beyt sevgisini işlemek suretiyle Sünnî
akidenin savunulmasını ve bu sayede ümmetin birliğini muhafaza etmeyi çözüm addetmişler¬
di. O halde Seyyid Nizâmeddin Efendi, yaklaşık 1510'larda memleketi Bağdat'tan İstanbul'a
geldiğinde, tasavvuf ve sosyal hayat arasındaki ilişkiye dair paradoksal bir durumla karşılaş¬
mıştı. Bir yandan sosyal hayat düzeni içerisinde tasavvuf ve tarikatlar geniş bir faaliyet ve et¬
kinlik alanına sahipken; öte taraftan siyasi propagandalara âlet edilen çeşitli zümreler üzerin¬
den dinî hayatın bazı temel unsurları yanlış algılamalara ve karalamalara maruz kalıyordu ve
devlet de bununla mücadele etmek durumundaydı.
Peki, bu büyük resim içerisinde Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin yeri neresidir? Bu soruya makul bir
cevap bulabilmek, öncelikle Seyyid Nizâm hazretleri hakkındaki bilgilerimizin kıtlığı nedeniyle bil¬
hassa güçtür. Oğlu Seyyid Seyfullah Kâsım'ın (ö. 1010-1601) onun hakkında yazdığı sınırlı malumat
dışında, maalesef, herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Fakat bu sınırlı bilgileri, çağın içinde bulunduğu
şartlarla birlikte değerlendirdiğimizde Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin önemi tebellür edebilir.
Seyyid Nizâmeddin Efendi, Bağdat'tan İstanbul'a hangi saikle göç etmişti? Bu sorunun iki muh¬
temel cevabından söz edilebilir. Birincisi bazı kaynakların da belirttiği üzere Seyyid Nizâmed-
/.İO I SEYYİD NİZÂM HZ.
HIZ> I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
din Efendi, Bağdat'ta Safevî idaresinden gördüğü baskılar neticesinde İstanbul'a göç etmek
zorunda kalmıştı. Seyyid Nizâm'ın neden bir baskıya maruz kaldığı kaynaklarda yer almaz, an¬
cak onun kimlik ve kişiliğinden hareketle bazı neticelere ulaşmak kâbildir. Seyyid Nizâmeddin
Efendi, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) neslinden gelen bir seyyiddir. Dolayısıyla onun, Hz. Ali ve nes¬
line “hürmet" konusundaki iddiasıyla öne çıkan Safevî-Şiî idaresinin, bu iddiasındaki tutarsız¬
lığını, ciddiyetsizliğini ve insanların Ehl-i beyt sevgisi üzerinden siyasi hesaplar peşinde koşan
tutumunu kabul etmediği için baskıya uğradığı öne sürülebilir. Çünkü bu dönemde Safevî ida¬
resinin en çok ihtiyacı olan şey, Ehl-i beyt mensuplarının teveccühünü kazanmaktı. Bu nedenle
Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin, başka herhangi bir şehre değil de İstanbul'a hicret etmesinin
önemi ne kadar büyütülse azdır. Zira bu siyasi ve dinî karmaşa ortamında, Şiî Safevî tarafının
merkezini teşkil eden Tebriz-Bağdat hattına karşı İstanbul, Sünnî dünyanın merkezi konumun¬
dadır. Bu kapsamda Seyyid Nizâm'ın Bağdat'tan İstanbul'a gelişi, Şiî propagandayı kesinlikle
tasvip etmediğini ve bu fitneye karşı çareyi İslam dünyasının merkezi konumundaki payitahtta
aradığının açık göstergesidir. Dolayısıyla Seyyid Nizâmeddin Efendi, OsmanlI'daki dinî ve ta-
savvufî hayatın birleştirici gücünü benimseyen bir bakış açısına sahipti ve Safevî idaresinin Şiî
propagandasından vicdanen duyulan bir rahatsızlığın sonucunda İstanbul'a yerleşmişti.
İkinci olarak, Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin şeyhinden aldığı icazet ve vazife nedeniyle İstan¬
bul'a geldiğinden söz edilebilir. Bu ihtimali, yukarıda zikredilen birinci durumdan ayrı dü¬
şünmek mümkün değildir. Bu kapsamda Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin bağlı olduğu tarikatla
ilgili farklı bilgiler bulunur. Bazı kaynaklar onun Gülşenî meşâyihinden Şeyh Muhammed Me¬
cnûn el-Bağdâdî'ye intisabından bahsederken, bazı kaynaklar ise Şeyh Kâsım Zülfikâr Mâzen-
derânî'ye bağlı olduğunu belirtir. [8] Öte taraftan bazı çağdaş araştırmacılar Seyyid Nizâmeddin
Efendi'nin Nakşibendî olduğunu dile getirmiştir. [9] Bu ihtimalleri çoğaltmak mümkündür ve ta¬
savvuf geleneğine intisap etmenin şartları açısından bakıldığında, bazıları aynı anda doğru da
olabilir. Çünkü her şeyden evvel Bağdat, o dönemde Şiî idarenin etkisinin bulunduğu bir muhit
olsa bile, yüzyıllardan beri Sünnî tasavvuf anlayışının belkemiğini oluşturan ana tarikatların
da teşekkül ettiği bir mıntıka olmasıyla öne çıkar. Bu dönemde Bağdat'ta Kâdirîlik, Rifâîlik,
Nakşibendîlik başta olmak üzere pek çok tarikatın etkili olduğu gözlenir. Bu bakımdan Seyyid
Nizâmeddin Efendi'nin bu tarikatlardan birinden veya bir kaçından birden icazet almış olması
son derece muhtemeldir. Zira herhangi bir tarikattan icazet alan kimsenin, başka herhangi bir
tarikata da intisap etmesi halinde daha hızlı bir şekilde icazet alması, hemen her dönemde
örneklerine sıkça rastlanan bir durumdur. Öte yandan on altıncı yüzyıl, OsmanlI'nın Anado¬
lu'da tamamen hâkimiyet sağladığı bir dönem olması hasebiyle, bu topraklar hem kurumsal
anlamda hem de dinî fraksiyonlar anlamında bir doygunluk durumu içerisindeydi. Bu nedenle
Suriye, Irak ve Horasan havzasından Anadolu'ya irşâd amacıyla gelen âlim ve âriflerin yoğun
bir varlık gösterdiği XIII. ve XIV. yüzyılın aksine bu dönem, âriflerin, bu kez İran havzasındaki
siyasi ve dinî karışıklığın Anadolu'yu etkilememesi amacıyla bu topraklara geldiği bir sürece
işaret eder. Nitekim bu maksatla İstanbul'a gelen sadece Seyyid Nizâmeddin Efendi değildi.
Dede Ömer Rûşenî'nin işaretiyle Tebriz'den İstanbul'a gelen ve Çelebi Halife'ye (Cemâl Hal¬
veti) intisap eden Şeyh Sinâneddin Yûsuf Erdebîlî (ö. 951-1544), yine Dede Ömer Rûşenî'nin
talebelerinden olan ve tıpkı Seyyid Nizâmeddin Efendi'de gördüğümüz gibi, kızılbaş fitnesin¬
den uzaklaşmak amacıyla Tebriz'den ayrılan İbrahim Gülşenî (ö. 940-1534), Nakşibendîlerden
Ubeydullah Ahrâr'ın halifelerinden olup Buhârâ'dan İstanbul'a gelen Emir Ahmed Buhârî (ö.
922-1516), yine Ubeydullah Ahrâr'ın talebelerinden olan ve uzun bir müddet Mekke'de ikamet
ettikten sonra İstanbul'a gelen Semerkandlı Baba Haydar (ö. 957-1550) bunun örneklerinden
bir kaçıdır. Hakeza Ubeydullah Ahrâr'ın halifelerinden biri olan Şeyh Sun'ullah'ın oğlu Şeyh
SEYYİD NİZÂM HZ. | Al "Z
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I HI ' J
Ebû Sa'îd (ö. 980-1572], babasıyla birlikte Tebriz'deki kızılbaşların zulmüne uğradıkları için,
Kanûnî'nin 955-1548'teki Tebriz fethiyle birlikte padişah ile beraber İstanbul'a gelmişlerdi! 101
Bu bilgiler, Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin Şeyh Mâzenderânî kanalıyla Şiî eksenli bir tarika¬
ta mensup olduğu kabul edilse bile, OsmanlI'daki dinî düşünceyi ve perspektifi benimseyerek
İstanbul'a geldiği yönündeki değerlendirmeleri güçlendirmektedir. Çünkü bütün bu saydıkla¬
rımız, söz konusu karışıklığın çıktığı coğrafyayı ve sosyal şartları yakından tanıyan isimlerdi.
Buna dayanarak, Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin Şeyh Mâzenderânî kanalıyla bağlı olduğu tari¬
katın, müntesiplerine Sünnî-Şiî çekişmesini tasvip etmeyen bir bakış aşıladığını söylemek de
imkân dâhilindedir. Nitekim Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin, oğlu Seyyid Seyfullah'ı Halvetiyye
meşâyihinden Şeyh İbrâhim Ümmî Sinân'a emanet etmesi ve İstanbul'a geldiğinde kurduğu
tekkede Seyyid Nizâm'dan sonra, hiç değilse on yedinci yüzyılın ikinci yarısına kadar meşihat
görevinin kendi neslinden gelenler tarafından sürdürülmesi! 111 bunu teyit etmektedir. Eğer
Seyyid Nizâmeddin Efendi, Osmanlı topraklarında Safevî propagandasına âlet olabilecek şekil¬
de bir faaliyet yürütmüş olsaydı, muhtemelen, Seyyid Nizâm'ın neslinin meşihat görevini sür¬
dürmesine devlet idaresi veya tasavvuf ehli tarafından müdahale edilebilirdi. Öyleyse Seyyid
Nizâmeddin Efendi'nin OsmanlI'daki tasavvuf ve sosyal hayat arasındaki irtibat bakımından
önemi evvela bu bakımdan gözler önündedir. O, çeşitli siyasi çalkantılar yoluyla Anadolu'yu
parçalamak isteyen kötü emel sahiplerine karşı, Ehl-i sünnet'in kazandırdığı bakış açısına da¬
yanarak irşâd vazifesini sürdüren bir gönül insanı olarak dikkati çeker.
On altıncı yüzyılın başından itibaren, Safevî kaynaklı propagandaların Anadolu halkı üzerinde
nasıl etkili olduğunu ve bu sorunun Hz. Peygamber'in (s.a.v.] Ehl-i beyt'i ve seyyidler hakkın¬
da ne tür olumsuzluklara yol açmış olabileceğine değinmiştik. Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin,
edindiği manevî ilim ve tecrübelerin yardımıyla Osmanlı toplumundaki Ehl-i beyt sevgisini
doğru bir zemine çekmek suretiyle de mühim bir rol üstlendiğinden söz edebiliriz. Bu değer¬
lendirmeye dayanak teşkil eden bilgilere, Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin oğlu Seyyid Seyfullah
Kâsım'ın eserlerinde rastlarız. Bu bağlamda onun Şeref-i Siy âdet başlıklı risalesi, on altıncı yüz¬
yılda OsmanlI'daki seyyidlerin durumuyla ilgili en sıhhatli bilgileri içeren metinlerinden biri
olarak günümüze ulaşmıştır. Bu risalede ifade ettiğine göre, dönemin ünlü seyyidleri Seyyid
Seyfullah'a gelmiş ve toplumda kendilerine yönelik değişen bakıştan şikâyet etmişlerdir. Buna
mukabil Seyyid Seyfullah, öncelikle Hz. Peygamber'in aziz neslinin bütün çağlar boyunca tür¬
lü sıkıntılara maruz kaldığını, fakat bu fitnelerin onların değer ve üstünlüğünden hiçbir şey
azaltamayacağını hatırlatır. Ancak daha da önemlisi toplumda seyyidlerle ilgili yanlış kanaat¬
leri sistematik bir şekilde tasnif ederek her birine cevap verir! 121 Seyyid Seyfullah'ın seyyidler
hakkında tasnif ettiği yanlış kanaatler arasında iki tanesi özellikle dikkat çekicidir. Buna göre
insanlar, seyyid olduklarını iddia eden pek çok kişinin gerçekte “maddi kuvvet ve sahte delil¬
lerle" seyyid olduğunu düşünmektedir. İkinci olarak insanlar, seyyidlerin "kimseyi huzursuz
etmeden nebevî ahlak ile meşgul olmaları gerektiğini" dile getirirler! 131 Seyyid Seyfullah bu
eleştirilerle ilgili takınılması gereken doğru tutumu ayrıntılı olarak izah eder.
Gerçekten de bu dönem hakkındaki çağdaş araştırmalarda seyyidliğin, istismara açık bir¬
takım uygulamalara maruz kalması önemli yer tutar. Her şeyden önce seyyidler ve şerifler,
Osmanlı devlet idaresi altında bazı ayrıcalıklardan yararlanıyordu. Bu ayrıcalıklardan yarar¬
lanmak isteyen kişi ise öncelikle devletin onayını almak zorundaydı. Bu kapsamda seyyidlik
iddiasında bulunan bir kişinin, bu iddiasını nakîbü'l-eşrâf huzurunda ispat etmesi gerekirdi.
Nakîbü'l-eşrâf, iki hususa dikkat ederdi: Birincisi bu kişinin seyyid ya da şerif olduğuna dair
şahitlerin varlığı, İkincisi ise aile üyelerinin elinde bulunan ve önceki nakîbü'l-eşrâf tarafın-
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
dan verilen hüccetlerin ibrazı. Seyyidlere tanınan imtiyazlardan yararlanmak isteyen pek çok
art niyetli kişinin, bu iki delili ya da birincisini temin etmede gayr-i meşru yollara başvur¬
ması sıkça yaşanan bir durumdu. Bu nedenle Osmanlı yönetimi, özellikle on altıncı yüzyılda
yaygınlaşan bu tür sıkıntıları önlemek için birtakım ek tedbirler almıştır. Bunların arasında,
Seyyid Seyfullah'ın belirttiğine uygun düşer bir tarzda, "maddi kuvvet" veya "sahte hüccet" ile
seyyid olduğunu kabul ettirenlerin ( müteseyyid ) siyâdet hükmünün iptali de bulunur. Devlet
kayıtlarında bu durum "ekâbir iltimasıyla emir olanların ihracı" şeklinde dile getirilir. Buna ek
olarak yine aynı asır içinde, teftişlerin artırıldığı ve siyâdet hüccetinin alınmasını zorlaştıran
ek tedbirlerin hayata geçirildiği gözlenir! 141 Bu gelişmeler seyyidlerin toplumsal statülerinden
haksız bir şekilde istifade etmek isteyenlerin, sanılandan daha fazla olduğuna işaret etmek¬
tedir. Dahası bu bozulmanın nedenlerinden birinin, yukarıda bahsettiğimiz Safevî-Şiî propa¬
gandası olabileceği hatırda tutulmalıdır. Arşiv belgelerinde "seyyidlik iddiasında bulunup da
rafz ve ilhâd eden", yani dinden çıkan pek çok kişinin sürgün cezasına çarptırıldığı belirtilir! 151
Bu durum, seyyidlerin statüsünden yararlanmak isteyen sahtekârları Safevî idaresinin orga¬
nize etmiş olabileceğini, -hatta bir seyyid olarak Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin "Safevî idare¬
sinden gördüğü zulüm" sebebiyle Bağdat'tan İstanbul'a hicret etmesinin nedenleri arasında
seyyidler üzerinden icra edilen bu kara propagandanın da bulunduğunu- akla getirmektedir.
O bakımdan Seyyid Seyfullah'ın seyyidler hakkında söylediklerinde hiçbir abartı bulunmadığı
gibi, ona şikâyete gelenlerin bahsettikleri sorunların kaynağının da "sahte seyyidler" olduğu
açıktır. Seyyid Seyfullah'ın ikazları ve çözüm önerileri, dönemin bu çok mühim probleminin
halliyle ilgili üstlendiği sorumluluğun bir neticesidir.
Aynı hassasiyeti Seyyid Nizâm'da da müşahede edebiliriz. Çünkü az önce de ifade ettiğimiz
üzere, seyyidlerle ilgili bu tür sıkıntılar, Seyyid Seyfullah'ın zamanında ortaya çıkmış değildi;
benzer sorunlarla Seyyid Nizâmeddin Efendi de karşılaşmış, hatta oğlunun Câmiu'l-ma'ârif
risâlesinde belirttiğine göre, Seyyid Nizâm'ın devlet idarecileriyle olan bazı münasebetlerinde
seyyidlerle ilgili toplumsal algının yansımaları söz konusu edilmiştir. Bu sıkıntılı durumlarda
Seyyid Nizâmeddin Efendi dirayetli bakış açısı ve Ehl-i beyt sevgisi ile öne çıkmaktadır. Bu ne¬
denle İstanbul'un önde gelen manevi şahsiyetlerinden biri olarak Seyyid Nizâm'ın, on altıncı
yüzyıl Osmanlısı'ndaki dinî ve toplumsal hayatın birtakım sorunlarının çözüme kavuşmasında
mühim bir rol oynadığını söylemek abartılı olmaz. Nitekim Seyyid Nizâmeddin Efendi'nin o dö¬
nemde toplumdaki seyyid ve şeriflerle ilgilenen nakîbü'l-eşrâflık kurumunun başına önerildiği¬
ni; fakat başka insanların Seyyid Nizâm hakkındaki yanlış ihbar ve kanaatleri sebebiyle bunun
gerçekleşmediğini, yine oğlu Seyyid Seyfullah'ın yazdıklarından anlıyoruz! 161 Seyyid Nizâm hem
Hz. Peygamber'in [s.a.v.] neslinden gelenleri ilgilendiren sorunların çözümü hem de daha ge¬
niş çerçevede Ehl-i beyt sevgisinin insanlar arasında sahih bir şekilde yerleşmesi için gayret
eden bir Allah dostu idi. Bu bağlamda Seyyid Seyfullah'ın babasıyla ilgili aktardığı bir olay çok
manidardır. Seyyid Seyfullah'ın aktardığına göre hacılardan biri Medine'de Rasûlullâh'ın [s.a.v.]
ravzâsma karşı ağlayarak uykuya dalar. Rüyasında Efendimiz [s.a.v.] bu kişiye niçin ağladığını
sorar. O da Hz. Peygamber'in ravzâsından ve cemâlinden uzak kaldığı için ağladığını ifade eder.
Bunun üzerine Efendimiz, "İstanbul'da evlatlarımdan Seyyid Nizâmeddin var. Onu bulup ziyaret
et, beni görmüş ve cemâlime ermiş gibi olursun" buyurmuştur! 171
Bu, Seyyid Seyfullah'ın öylesine aktardığı bir hikâye değildir. Tam aksine Seyyid Nizâm hakkın-
daki nihai kanaatimizin tebellür etmesini sağlayan bir bilgiyi, yani Seyyid Nizâm'ın o dönem
Osmanlı toplumu ve özelde İstanbul'daki dinî hayat için ne kadar merkezî bir şahsiyet olduğu¬
nu gösteren toplumsal mutabakatı içerir. Aynı şekilde babası hakkında aktardığı diğer bilgiler
SEYYİD NİZÂM HZ. I A1C
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
de Seyyid Nizâm'ın seyyidlere gereken saygı ve hürmetin gösterilmesi,
Ehl-i beyt sevgisinin toplumda yerleşmesi, sahtecilik ve istismar gaye¬
lerinden uzak sahih bir dinî-tasavvufî hayat anlayışının tesis edilmesi
için gayret ettiğini gösteren ve özenle seçildiği âşikâr olan hatıralar¬
dan müteşekkildir. Bu bilgilerin sunduğu tablo, Seyyid Nizâm'ın, tıpkı
Bağdat-Horasan havzasından gelip de Anadolu'da Kâdirîlik, Nakşîlik,
Rifâîlik gibi büyük tarikatların yayılmasını temin eden ve hemen her
biri birer seyyid olan mutasavvıflar zümresi içerisinde değerlendiril¬
mesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Vakıa, Seyyid Nizâm'ın cenaze
namazının dönemin en ünlü mutasavvıfı Merkez Efendi tarafından
kıldırılmış olması, onun dinî-tasavvufî hayata yönelik sahih ve bozul¬
mamış bir bakış açısına sahip olduğunu teyit eder. Bu bakımdan on al¬
tıncı asırda OsmanlI'daki dinî-tasavvufî hayata dair düşüncelerimizin
pekişmesi, Seyyid Nizâm ve neslinden gelenler üzerine yapılacak yeni
çalışmalarla mümkün olacaktır.
Dipnotlar
1 M. Baha Tanman, "Seyyid Nizâm Tekkesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul (1994), VI: 544;
Necdet Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah: Hayatı ve Eserleri”, İLAM Araştırma Dergisi, 2/1 (1997), s. 154.
2 Reşat Öngören, OsmanlIlarda Tasavvuf: Anadolu'da Sûfîler, Devlet ve Ulema (XVI. Yüzyıl), İstanbul, İz Yay.,
2000, s. 343-354.
3 Özellikle 1500-1566 yılları arasında OsmanlI’daki tasavvuf? hayat hakkında daha geniş bilgi için bkz. Reşat
Öngören, OsmanlIlarda Tasavvuf: Anadolu'da Sûfîler, Devlet ve Ulema (XVI. Yüzyıl), İstanbul, İz Yay., 2000.
4 Abdüllatif Çelebi Latîfî, Evsâf-ı İstanbul, nşr. Nermin Suner Pekin, İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları,
1977, s. 37.
5 Geniş bilgi için bkz. Ziya Kazıcı, OsmanlI'da Toplum Yapısı, İstanbul, Bilge Yayınları, 2003, s. 89-177.
6 İrene Melikoff, "Alevi-Bektaşîliğin Tarihî Kökenleri, Bektaşî-Kızılbaş (Alevî) Bölünmesi ve Neticeleri”, Tarihî ve
Kültürel Boyutlarıyla Türkiye'de Alevîler, Bektaşîler, Nusayrîler, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1999, s. 17-23; Ümit
Erkan, 16. Yüzyılda OsmanlI'da Kızılbaş Ayaklanmaları, Ankara, Araştırma Yayınları, 2016.
7 Günümüzde Alevilik ve Bektaşîlik arasındaki ilişkiye dairyaygın kanıyı dikkate alarak şu hatırlatmayı yapmak
yerinde olacaktır: Bektâşîleri Osmanlı için bir sorun haline getiren problemler, daha sonraki yüzyıllarda ortaya
çıkmıştır. Bu meyanda on altıncı yüzyılda Osmanlı idaresinin ve ulemasının, Bektaşîlik tarikatını özenle bu
Safevî-Alevi eksenli kızılbaşlık gibi akımlardan ayrı tutmaya çalıştıklarına şahit oluruz. Bunun en mühim gös¬
tergelerinden biri, Kanûnî’nin Eskişehir’deki Seyyid Battal Gazi türbesi civarında camii, medrese ve imaretin
yanı sıra büyük bir tekke inşa ederek burasını Bektâşîlere tahsis etmesidir. Bkz. Reşat Öngören, OsmanlIlarda
Tasavvuf: Anadolu'da Sûfîler, Devlet ve Ulema (XVI. Yüzyıl), s. 267. Kanûnî’nin bu yaklaşımı, on altıncı yüzyılda
Bektaşîlik tarikatının Sünnî akideye muhalif tutum ve tavırların odağı haline gelmediğine işaret etmektedir.
8 Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Efendi, "Câmiu'l-ma'ârif: Mârifetler Risâlesi”, Seyyid Seyfullah Külliyâtı-ll: Risa¬
leler, nşr. Aruz Meral, İstanbul, Revak Kitabevi, 2014, s. 40.
9 M. Baha Tanman, "Seyyid Nizâm Tekkesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul (1994), VI: 544;
Necdet Tosun, "Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah: Hayatı ve Eserleri”, s. 154; a. mlf., "Seyyid Nizâmoğlu”, DİA,
Ankara (2009), XXXVII: 73-74.
10 Reşat Öngören, OsmanlIlarda Tasavvuf: Anadolu'da Sûfîler, Devlet ve Ulema (XVI. Yüzyıl), s. 52,100,119,146,150.
11 M. Baha Tanman, "Seyyid Nizâm Tekkesi”, DBİA, İstanbul (1994), VI: 544; Fatih Köse, İstanbul Halvetî Tekke¬
leri, İstanbul, İFAV Yay., 2012, s. 302-303.
12 Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Efendi, "Şeref-i Siyâdet: Seyyidlik Şerefi”, Seyyid Seyfullah Külliyâtı-ll: Risaleler, nşr.
Arzu Meral, İstanbul, Revak Kitabevi, 2014, s. 1-24.
13 Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Efendi, "Şeref-i Siyâdet: Seyyidlik Şerefi”, s. 9-11.
14 Rüya Kılıç, OsmanlIda Seyyidler ve Şerifler, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2005, s. 62-78.
15 Kılıç, a.g.e., s. 94-95.
16 Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Efendi, Seyyid Seyfullah Külliyâtı-ll: Risâleler, “Câmiu’l-ma’ârif: Mârifetler Risâlesi”, s. 41.
17 Nizâmoğlu Seyyid Seyfullah Efendi, “Câmiu’l-ma’ârif: Mârifetler Risâlesi”, s. 42.
416
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
Mİ
- #■+ îtî*:
t
^ -yi
Seyyidnizam
Millet
Kıraathânesi
Türk-İslâm
medeniyetinde
önemli bir işleve
sahip olan külliye
tanımı içerisinde
kendisine yer bulan
Millet Kıraathânesi
Seyyid Nizâm
Külliyesi'nin
tamamlayıcısı
olarak planlanmıştır.
TM eytinburnu Belediye Başkanlığı
tarafından yürütülen kültür ve
kütüphane hizmetleri, kültür yayıncılığı
faaliyetleri dışında, Türkiye'de Bilgi Evi
uygulamasının ilk örneğinin ortaya kon¬
masıyla, farklı bir kültür hizmetiyle top¬
lumun tanışmasına imkân sağlamıştır.
Bilgi Evleri yapı olarak, kütüphane
hizmeti yanında sosyal ve kültürel fa¬
aliyetlerin (Bilgisayar kullanımı, kurs¬
lar, kültür turları, spor faaliyetleri vb.)
uzman eğitimciler nezaretinde özel
olarak tasarlanmış ve 8-15 yaş ara¬
sı çocuklarımızın kullandığı hizmet
mekânları olarak açılmıştır.
Bilgi Evlerinin ortaya koyduğu olumlu
hizmetler ve gördüğü yoğun ilgi yetiş¬
kin yaş grubundaki Zeytinburnu halkı¬
nın da kullanabileceği yeni mekânların
kurulmasına zemin hazırlamıştır. Bu
420
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I AOT
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
1 "i
r 1^
: 1 H i!. I|j | 1 il
1 t L 1
V.H* iji: 11 1
fir râw
JiuJU J
|i*EL |
1 i.
. J
1 1. i|i r* * ^Jbıj
çerçevede Zeytinburnu Kültür ve Sanat Mer¬
kezi (ZKSM) içerisinde halkımızın yararla¬
nacağı bir kütüphane hizmete sunulmuştur.
Ağırlıklı olarak genç yaştaki vatandaşlarımı¬
zın yararlandığı ZKSM Kütüphanesinin de
yoğun kullanılması sonrasında Merkezefendi
Millet Kıraathânesi, Şehir ve Şehircilik üzeri¬
ne araştırma hizmetlerine ev sahipliği yap¬
mak gayesiyle hizmete açılmıştır. 24 Saat açık
olarak hizmet veren, şimdilik 18.000 kitabı
bulunan Millet Kıraathânesi şehir çalışmala¬
rında kullanılabilecek temel kaynakların yanı
sıra, şehirlerle ilgili özel yayınların (Harita,
plan, kartpostal, fotoğraf, rehber, dijital kay¬
naklar vb.) kullanıma sunulabilmesi için ça¬
lışmalarına devam etmektedir.
Millet Kıraathânesi tarafından verilen 24 saat
açık kıraathâne hizmetinin gördüğü ilgi ve
buna bağlı yoğun kullanım yeni kıraathâne
açılabilmesi konusunu gündeme getirmiştir.
Yapılan değerlendirmeler neticesinde; Türk-
İslâm medeniyetinde önemli bir işleve sahip
olan külliye tanımı içerisinde kendisine yer
bulan Millet Kıraathânesi Seyyid Nizâm Kül-
liyesi'nin tamamlayıcısı olarak planlanmıştır.
Seyyidnizam Millet Kıraathânesi modern
tarzda inşa edilen bir mekânda hizmet ver¬
mektedir. İki katlı olan binada 2'si alt katta
8'si üst katta olmak üzere 10 ayrı salonda
210 kişiyi ağırlayabilecek bir kapasiteye sa¬
hiptir. Açık raf usulü ile 7/24 saat esasına
göre hizmet veren tüm rafları dolduğunda
20.000 kitap kapasitesine sahip kıraathâne-
de şu anda 8.000 kitap hizmete sunulmuştur.
Külliyede yapılacak kültür ve sosyal faaliyet¬
lerin yerine getirileceği konferans salonu da
kıraathâne binasında yer almaktadır.
Ücretsiz İnternet ve fotokopi hizmeti yanında
ödünç kitap verme hizmeti de sunulan kıra-
athânede kullanıcılara çalışmalarına ara ver¬
diklerinde faydalanabilecekleri çay-kahve ve
çorba ikramlarında da bulunulmaktadır.
Açılışı çok yeni olmasına rağmen günün her
saatinde tamamı dolu olarak hizmete devam
etmektedir.
AOO I SEYYİD NİZÂM HZ.
I VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
SEYYİD NİZÂM HZ. I AO T
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I
Seyyid Nizam
Eğitim Vakfı
Başkanı Dr.
o
\hmet Özclemiı
İle Söyleşi
SÜYLEŞI
KÂMİL BÜYÜKER
S EY Yİ D NİZÂM EĞİTİM
VAKFI BAŞKANI
Dr. Ahmet
■ ■ ■
Ozdemir ile
Söyleşi
SÖYLEŞİ
KÂMİL BÜYÜKER
^ İstanbul'a mâl olmuş sembol şahsiyetlerden Sey-
yid Nizâm Hazretlerinin ismiyle bir vakıf çalışması
yürütüyorsunuz? Seyyid Nizâm Eğitim Vakfı ne za¬
man kuruldu?
Seyyid Nizâm Eğitim Vakfı 04.11.2011 tarihinde ku¬
rulmuştur.
Malumunuz Seyyid Nizâm Hazretleri ile ilgili bil¬
gilerimiz az ve sathi bilgiler. Bu manada vakfınızın
Seyyid Nizâm Hazretlerinin ismine dönük çalışma¬
ları ve faaliyetleri oldu mu ya da olacak mı?
Seyyid Nizâm Peygamber Efendimizin 27. kuşaktan
torunudur. Bağdat'ta doğmuştur. 1550 (957 H.) se¬
nesinde İstanbul'da vefat etmiştir. İlim tahsil etmiş
olarak Yavuz Sultan Selim döneminde İstanbul'a
gelmiş, dergâhta şeyh olmuş ve talebe yetiştirmiştir.
Yani Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamıştır.
Cenaze namazı Merkez Efendi tarafından Fatih Ca-
mii'nde kılınmış ve dergâhın bulunduğu bugünkü
yerine defnedilmiştir.
Seyyid Nizâm Hazretlerinin hayatı ve eserlerine
ilişkin bir çalışma yapıyoruz, çalışmamız tamam¬
landığında da yayınlamak niyetindeyiz.
-Şjf Vakfınızın amacı nedir ve Vakıf olarak ne tür fa¬
aliyetler yürütüyorsunuz?
Vakfımızın amacı milli, manevi değerlerine bağlı,
tarih bilincine sahip, çevreye ve topluma duyarlı
426
SEYYİD NİZÂM HZ.
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ
nesiller yetişmesine katkı sağlamak ve muh¬
taçlara yardım etmektir.
Vakıf, amaçlarını gerçekleştirmek üzere Sey¬
yid Nizâm Camii bitişiğindeki arsayı Zeytin-
burnu Belediyesinden uzun süreli kiralamış
ve yap-işlet-devret usulü ile Nizâmiye Külli-
yesini inşa edip bitirmiştir. Lokasyon olarak
insan (öğrenci) ve araç trafiğinin yoğun ol¬
ması sebebiyle iki katlı bir otoparkın üzerine
külliye inşa edilmiştir. Bugün itibariyle kon¬
ferans salonumuzun tefrişatı bitmemiştir. Bi¬
tirildiğinde bütün birimleri ile hizmet eden
bir külliyeye kavuşmuş olacağız.
Şu anda Seyyid Nizâm Külliyesi içerisinde
faal olan hizmet alanları nelerdir?
Bölgedeki öğrenci yoğunluğu dikkate alına¬
rak külliyenin bazı kısımlarının kullanımı İs-
mek'e verilmiştir. Bu bölümde iki salonumuz
ise tefriş edilerek Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak
hoca yönetiminde Kur'an Kıraati eğitimine
tahsis edilmiştir.
Diğer bölüm ise bir kısmı 7 gün 24 saat açık
faaliyette olan ve büyük bir ihtiyaca cevap
Zeytinburnu Belediyesi tarafından açılan
Seyyidnizam Millet Kıraathânesi'dir.
-Jjf İleriye dönük hedefleriniz nelerdir?
Vakıf olarak temel amaçlarımızdan birisi ya¬
şadığı ortamın sorunları ile ilgili, duyarlı bir
neslin yetişmesine katkı sağlamaktır. Bu nes¬
lin İslam'ı en doğru şekilde ve bidatlerden
arındırılmış olarak öğrenmesine, inandık¬
larını yaşayarak sosyal hayatı kuşatmasına,
toplumsal ve çevre sorunlarına duyarlı yetiş¬
mesine vesile olmak istiyoruz.
Vakıf olarak sadece öğrencileri ile değil, mahal¬
le ve çevrede yaşayanlarla da ilgilenmek istiyo¬
ruz. Öğrenciler için planladığımız ve ciddi bir
sorun olan barınma ihtiyacını gidermek ama¬
cıyla üç adet kız öğrenci yurdu planımız bulun¬
maktadır. Bir yurdumuzu önümüzdeki eğitim
dönemine yetiştirmek için çaba sarf ediyoruz.
-Jf£ Bu hizmetleri yürütürken Vakfın kaynak¬
larını nelerdir?
Vakfımız, bağışlar ve kira gelirleri ile bu fa¬
aliyetleri yürütmektedir. Bu gelirlerle belirli
periyotlarda muhtaç ailelere gıda yardımı
yapmaktayız.
-£{£ Vakıf heyeti kimlerden oluşmaktadır?
Vakfımızın mütevelli heyeti, yönetim kurulu,
denetim kurulu ve yüksek istişare heyeti gibi
organları bulunmaktadır.
Vakfımızda mütevelli heyetinin görev süreleri
on yıldır. Süresi dolan mütevelli heyet üyeleri
yüksek istişare heyeti üyesi olurlar. Mütevelli
heyeti vakfın en üst karar organıdır. Vakfımız
iktisadi işletmesi ayrıca bu hizmetlerin yapıl¬
masını temin gayesiyle faaliyettedir.
Mütevelli heyeti başkan ve üyeleri şu isim¬
lerden oluşmaktadır: Prof. Dr. Ali İhsan Taşçı,
Dr. Ahmet Özdemir, Nurettin Yaşar, Birol De-
mirkaya, Fazlı Korkut, Orhan Tanman, Necati
Uçar, Şeref Dursun, Hüseyin Usta, Saffet Al-
bayrak, Erkan Mertler, Necmettin Koçal, Ab-
dülhakim Yeşilırmak, Şükrü Güreşçi, Mehmet
Emin Çavuşoğlu, Recep Yiğit ve Yusuf İbiç.
Vakıf başkanı Dr. Ahmet Özdemir, kurucu¬
muz ise Necmettin Koçal'dır.
Seyyid Nizâm Eğitim Vakfı olarak inşallah bölge¬
de nice hayırlı hizmetler yapmak arzusundayız.
SEYYİD NİZÂM HZ. I A07
VE SEYYİD NİZÂM KÜLLİYESİ I HZ>/
SEYYIS
VE
SEYYİD NİZÂM
KÜLLİYESİ